![]() |
Derdin kötüsü sen misin?
Derdin kötüsü sen misin? Böbürlenip durma bana, Derdin kötüsü sen misin? Neler girdi neler cana, Derdin kötüsü sen misin? Denk değil boyun boyuma, Henüz gelmedin kıyıma, O listeye ad koy ama, Derdin kötüsü sen misin? Akrepsin yılan ininde, Tesirsiz zehir kanında, Ne silahın var yanında, Derdin kötüsü sen misin? Gör Ahrazi toydur gelen, Katranı az çaydır gelen, Üç haneli köydür gelen, Derdin kötüsü nerdesin? Ahrazi Ahrazi |
Dert haneme bir dert daha eklendi
Dert haneme bir dert daha eklendi Dert haneme bir dert daha eklendi, Güldürmez kısmına yazdım adını, Evvelkiler korkup ondan saklandı, En zehirli yere koydum tadını. Alıştık gayri dost, gelip geçene, Eyvallah diyoruz bizi seçene, Şu sinemde, yara açan açana, Can istermiş diye yaz muradını. Gündüzüm ayrı dert, gecem bambaşka, Başımda bela çok, dilimde keşke, Girsem ki ne yazar altın köşke? Ocak yıkanlara sor inadını. Ahrazi garipser canını tende, Uyanır uykudan baykuş ötende, Kendi de suçludur, derdi katanda, Böyle yaşar gider şu hayatını. Ahrazi Ahrazi |
Deryâda bir sabah
Daha sığdır o deniz daha bir gem vurulur, Daha bir resmedilir; yok olup şavk kırarak… Ya semâlarca gezip büsbütün ihyâ olur, Ya da bekler yeniden-ne yazık-haykırarak; Ne kadar yıl atacak köpüren târihimiz, Bu defâ son diyerek kucak açmış kıyıdan? Yine bir hayli uzak yine mahrum gibiyiz, Ha kezâ göz yaşıdır o liyâkattan akan. * * * Ahrazi |
Destur ile çıktım yola
Destur ile çıktım yola, Dostlar güne sorman beni. Ben kendimi bulsam bile, Benden bana vermen beni. Mülküm ki şu çuldan gelir, Bir gün o da yerde kalır, Kırk yıl öte terkim olur, Yıldan yıla yermen beni. Ruhtan yana nasip günü, Gel emrine verdim yönü, Kim der ise ismin hani? Taştan yüce görmen beni. Şandır canı hicran eden, Neyler onu,onsuz giden, Bir gün ruha uymaz beden, Defnim ile yorman beni. Dost ahrazi ruhtan söze, Mevlam desen güzden yaza, Azdan çoğa çoktan aza, Kalıp neme dermen beni. Ahrazi |
Dildeki şeytân
Sâdık ol kendine sonra beyân et, Gelsin de cevaplar sohbet dilesin. Desturlu kelâmda var mı hıyânet? Dildeki şeytânı senden bilesin… *** Ahrazi |
Dile tamâh etme gönül
Dile tamâh etme gönül, Bazı derde söz gerekmez. Rûhu fikre katma gönül, Aşık ferde haz gerekmez. Gök konuşsa ufku yanar, İsli közü külü kınar, Yağmur isen vuslat pınar, Akan yerde iz gerekmez. Gizli haber ilhâm ile, Suâl etmez hale bile, Renk bilmeden açan güle, Cismi sor da yüz gerekmez. Ey Ahrâzi hasret deme, Yaş gözünde kanla yuma, Senlik benlik yoldur ama, İsmi yarda biz gerekmez. * * * Aşktan güzel bir hâl var mı ki, Varsa eğer ismi yâr mı ki? Ahrazi |
Dinim,dilim ve tarihim
Sahibi yok bu güzel yurdun,milletinden başka; Öyle bir millet ki,aşık olmuştu ilk bakışta. * * * Ahrazi |
Doğru olan kim?
Alnımda bir işâret,nazarımda suâl var, Toprakta mı nihâyet,dünyâ bana yâren mi? Bu sükûtun feryâdı,arzdan semâya kadar, Can mı daha kıymetli yoksa cânı veren mi? *** Hayat bulduğun yerde,mîras kalan bedeni, Hangi fâni bıraktı,neydi bunun nedeni, Bağ misâli tutan ne,bizden evvel gideni? Şu toprağın eli mi,yedi katı seren mi? *** Her köşede bir misâl her misalde bir haber, İnkâr etmek kolay mı? hepsi Hak’la muteber, Nice saray kurdu da virân etti kaç sefer, Gizlenen mi hükümdâr,her gizliyi gören mi? *** Kelâm sana ulaşmaz,çünkü nefsin uyanık, Yâ Râb deki şaşırsın,şahit olsun bu tanık, Yada boş ver okuma,dalmışım de bir anlık, Bize bakan bizden mi,yoksa bizi yeren mi? *** İkrâr ehli uyansın,yeri vardır beyanda, Aslî şehir görünür biz nerdeyiz diyende, İnsânoğlu türlüdür,her birine değinde, Câhiller mi âlâdır,rûhtan yana duran mı? *** Hak yolunda yürüdük aynı saf ve sıradan, Hamd-u senâlar olsun,rahmet sundu Yaradan, Bir ses gelir uzaktan,kibir dolu meradan, Doğru olan Engin mi,yoksa nurlu Kur-ân mı? *** Ahrazi |
Doğum ve Ölüm
Hangi seyyah gezmiştir benim kadar Hangi ruh dönmüştür gittim yerden. Sıratta kim böyle bedensiz yatar Kim var ki,dönmüş olsun bu seferden. Sayesiz bir hayattır bahşedilen; Ne iz kalır toprakta ne bir haber. Ey fakr olan! Kalk artık,iman dilen Sana benzer cümle açla beraber. Her sabah,bir akşam derdiyle ağlar Her akşam bir sabahı bekler,fakat Niçin artar sabah-akşam vedalar, Kim içindir kabre değin refakat? Kuşlar da hür uçmuş sanır kendini Düşmeden evvel bir kuytu mezara. Vurunca ölüm,yokluk kemendini Hayatın sırrını toprakta ara. İnat etse bile son çırpınışlar El-ayak bilir ki,mazidir yaşam; Artık,son bir merasim olur taşlar Ki,mermerdir üstündeki ihtişam. Altında bir çoğu,senden habersiz. Uykudan uyanmışsın gibi şaşkın Sorarsın o an; Heyhat! ’’Siz kimsiniz? ’’ Yatanlarız derler,bin yılı aşkın. Toprağın beslendiği kimdir düşün! Nasıl örtmüş onca yer bu giysiyi? Nihayet,öğretecek sana bir gün Ummadığın kadar candan ve iyi. Toprak:en sade halidir hayatın Toprak şu berrak denizler gibi En hoş ve en güzel yeridir katın Topraktır andıran sonsuz gaibi. Ölüm ne hoş,ölüm ne tatlı bir yer Gayesi bir Rab’ba gitmek olana Ölmeyi velhasıl bilse münkirler Talip olurdu verdiğin şu cana. Uykudur seccadesi bir fakirin Daldıkça en büyülü rüyasına Bir engin deniz olur ruhu:derin Ve susar her sabah kendi yasına. Ayrılır o an beş duyudan cismi; Hak olur,çözer esrarını aklın. Bilinmez fakat,dünyadaki ismi Bilinir:İsminden çok Hak’ka yakın. Endişe yoktur kalbinde,duyar o Nefsi,Şeytanı…şerri ve gizliyi Hak diyenler için ayrı bir yar o Görünür,ne varsa doğru ve iyi. Derler ki:’’Şaşkın bir insansın’’neden? Yaşamak dururken Mevla diyorsun. Şaşkın derim:’’Ömrü,bir çok seneden’’ Vakti,senden ibaret sanıyorsun. Bak,kim var etrafında sağ ve salim Birkaç mezar taşından başka ne var? Bu dünyada çok yaşıyan…Söyle! Kim: Yaşamıştım desin,umduğum kadar… ‘’Toprak ve ölüm’’ bir muğlak yer midir? İnsan mıdır yoksa tek canlı heybet! Gördüğüm her nesne öz cismiyle bir Doğmamış ki,yaşasın….ilelebet. * * * Ahrazi |
Doğumdan ölüme,ölümden...
Evvela ismine kavuşur beden, Sonra bir nefesin peşine düşer. Hayâtı dünyâyı henüz bilmeden, İnsanlık sıfatı yaşına düşer, *** Kader yoludur bu kendi boyunca, Ameli yazılır rûhu ayınca, Birgün dile gelip anne deyince, Yalnızlık korkusu başına düşer. *** Oyun uğraş vakti beher zamanda, İsteği arzusu çabuk hemende, Kızgınlığı görüp kaçtığı anda, Ümitler gözünden yaşına düşer. *** Okul çağı ile gençlik yılları, Bambaşka hâl alır çocuk halleri, İki göz arası sevdâ yolları, Geceden sabâha düşüne düşer. *** Nice yıllar geçti belki severek, Şimdi hayât başka düşünmek gerek, Ömür bir başına geçmez diyerek, Hak emri üzeri eşine düşer. *** Yeni yuva gibi yeni yaşantı, Bazen telaş çöker bazen üşenti, Fikri mahzûn eden hangi düşüntü, Yarının dertleri aşına düşer. *** Neylersin ki artık hâlin yanmada, Medet bekler olmuş sabrı anmada, Gözlerin boşluğa her uyanmada, İhtiyâr ömrünün kışına düşer. *** Cân Ahrâzim sende girsen nazâra, Gizli bendi aşıp gitsen kazâra, Eni sonu elbet dönüp mezâra, İsmin yalan gibi taşına düşer. ************** *************** ************** *************** Sorgu suâl ânı yargı mekânı, Sîmâsız görürsün sana bakanı, Kolay bırakır mı kabir yakanı, Amelin her neyse eline düşer. *** Mevlâ kimdir söyle efrâdın nerden, Neden sustun şaşkın farkın ne körden? Zikrin fikrin çıkar açılan serden, Niyetin her neyse eline düşer. *** İşte dönülmeyen bilinmeyen kısım, Herkes bir sırada bak isim isim, Kimi var Hak dostu kimiyse hasım, Günâhın her neyse yoluna düşer. *** Ya ateşte yada bahçe içinde, Bekler insanoğlu farklı biçimde, Kalk diyecek o ses eşik açanda, Kıyametin mührü koluna düşer. *** Tıpkı bir tohumun çıkması gibi, Tıpkı gökyüzünün çekmesi gibi, Vaktiyle rençperin ekmesi gibi, Rûhun mekansızlık iline düşer. *** Renkten renge göre ayrım eyleyen, Her kefeye miktar miktar paylayan, Tahlil esnasında doğru söyleyen, Cennet bağlarının dalına düşer. *** Ey ahrâzim sende Mevlâm diyesin, Hüküm Hak hükmüdür başın eyesin, Mecnûnî hasretle mühlet sayasın, Yaprak sevdâlıysa yeline düşer. ------------*-------------- Ahrazi |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:34 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.