![]() |
SEVGİLİ ORKİDE
Ey benim şah damarım sevgili orkidem susunca kır çiçekleri, lavanta, reyhan yalnızlık bahtını dağlara vurunca ey benim şah damarım ciğerparem dayanacak bir hal midir sevgilim. Ey benim sevgilim susunca dünya alem sana bir dağ kadar olan vuslatımı gelinciklere mi bıraksam ceviz ağacımızda koşuşturan sincaplar, kelebekler ve böcekler dağımızdan esen rüzgâr tabii ki kuşlar ama asrımızın bühtanlı bulutu içimizdeki ses duvarı çöktü üstümüze acımız büyüdü hüznümüz param parça oldu. Sevgili suskunluk sevgili orkidem sevgilim konuşunca dillerim çözülünce. |
SEVGİLİYİ ARIYORUZ BURADA
Gökyüzünden yana sevdalı başım Kocaman bir orkinosu hayal eden iki adama Nasıl da tebessüm ediyordum. Dahi uyumuştunuz bahçenizde güz yorumcuları Azade bir servi endam idiniz bakışlarınız şehla idi Vuruyordu kıyılara postal kırıntılarını Yani kaç kişi mehtap kaçkınıdır Kaç savaş görmüştür bu meşhur boğaz. Açıklansaydı açıktan açığa her şey ne olurdu Hırçın dalgalara, kasaturalara, dağ başlarına Dikenli gülü fikrimin ne olurdu Sanki kelepçeli aşk filmlerini hiç görmemişim Sanki marifet değilmiş gibi yaşamak. Ama durun ey ehli vicdan dahası da var İstanbul şahdamarımız gibi oluyor Nihayet sevgiliyi arıyoruz burada Yıldızlı bereketli gökyüzü kadar harikulade. |
SIR
Diyelim ki Zihnimizde biriken ecza Buğulu aşk şarkıları gibi Süreyya yıldızı mıdır Matruş bir kobranın Derin uçurumu olsun Belki de kum tanesi ağulu aşı Yürüyen dağdır mesela: ölüm. Diyelim ki Daha berrak düşünebilir insan Kırılmayan rüyalarında Tanklarla uçaklarla füzelerle Marifet eder gibi oynayan çocuk Bir yol bulabilir belki Aşka giden bir yol Yürüyen dağdır mesela: ölüm. |
SOKAKLARINIZDAN VAHŞİ BİR ATEŞ GİBİ
Benim yüreğim Özgürlük şarkılarını Bıçakağzı bir makamla söylemek kitabıdır. Şimdi iyi huylu insanlar Mülayim yüzlü hep o kurulmuş saatler gibi ayarlı Biryerlere koşuyorlarcasına saçlarında yorgunluklar Kafalarında çıngıraklı yılanların ıslıkları Sabah ve akşam. Şimdi kemikten ve etten kulelerin ağrıları Öksüz çocukların gözyaşlarına fiyakalı bombalar gibi Oturuyor. Bütün heykeller birbirine benziyor Beni yakmıyor bakışları korkutmuyor beni Bakışlarının arasından gidiyorum. Şimdi başıboş fırtınalarla insanlar Ölüm kadar bilinmez müthiş bir arzuyla Büyültülen çoğaltılan tamah edilen Tahammüllere kalmıştır. Yaşamak biçilmiş bir vakit meselesidir Yani an yani gözde ışık yani biliyorum Bu meseleyi bitirmek bana kalmamıştır Beni sen koru her şeylere karşı sen Rabbim Çünkü yorgunum, şimdi yüreğim... |
SONA VARIŞ
Karamsar duygular içinde Sessizlik öldürür kişiyi Doyumsuz *******de Soyunuk dişiyi. Karda iz bırakır yolcu Gemiler köpük saçar Dağ dağ gezinir yeller Bir martı kanat açar. Sonra ay geçer yıl geçer Kızlar hazırlanır sevişmeye Zambaklar büyür boyna Ölüme erişmeye. |
SÜLEYMAN
Atlar dört nala giderdi aşkla giderdi Dağlardan dağlara haber Ulaşınca nasıl da Mavzerini dedem Ateşlerken elaziz sokaklarında Erişte keserdi kadınlar güzün, analarımız Oturarak ve başlarını kapatarak gibi kurşun Kaynardı köpük inerdi aşağı dağ suyu. Atlar dört nala giderdi öç almaya giderdi Gözyaşı olurdu uğru gözlü dev bilinen Kemiren meşe ağaçlarını,aklımızı Öylece duran kökle, görülmeyen Keklik ötüşleri kayalıklardan Karşı köylere ulaşırdı sabahları Dağılırdı ses ve uzardı ve çağırırdı Ki iyi bilinen ezanıyla hafız babam İyi bilinen toprak ve çiçek kokularıyla Yani dedemiz oluyordunuz dağ başıdır muhterem. |
SÖZ BİR KUŞ OLDU
Söz bir kuş olmuştu a canım Kanatlarında sürmeli bir aşk Hu diyerek afakı tutuşturmuştu. Şafağı müthiş bir sarsıntıyla devirip Tam iki mızrak boyu koşudan sonra Kendini sabaha vurdurmuştu. Kuş dediğin nedir ki a canım İki kirpik arasındaki sırla Bir kanat vurması kadar durmuştu. Zaten kuş kıpkırmızı olmuştu Bir güle vurulmuştu. |
TANDIR
Her şeylerini takıp takıştırmışlar ha gayret hepsi hepsi bir mezar genişliğinde ve derinliğindedir. Aykırı düşmüş Lâ din kalmış uzun yılların alıp alıp göğsüne bastıkları ateşidir ki rengârenk gök kuşağının albenisini de koyamamışlardır kalplerine. Lâkin her şeylerini ölümcül virüslerini karabasanlarını kaprislerini tüm harami düşlerini karanlık *******ini lahitlerini mumyalarını ırzı kırklıklarını kinleriyle birlikte koyunlarına zerk edip esfel-i safiliyn’e kadar. Ha gayret. |
TAŞLARIN EĞRİ YÜZÜ
Caddeleri korkuluklarla donatılmış bu şehrin Kalbini kanatmalı diyorum Açıkça yüz yüze ağlamaklı ve korkak Ortalıkta görünmeli diyorum. Kalabalık bir enkazdır bakılmaz sağnak Aynalara yansıyan suratlarımız astarlı Avuçlarımızda beylik maceralar Mümkündür parçalanacaktır taşların eğri yüzü Düşecektir düşlerimizin ilkin manidar kanatları Puslu bakışlarında derbeder olarak bu şehrin Çünkü kaygılandım ellerim üşüyor Sokaklara gölgemi saldım dolaşıyor. Caddeleri korkuluklarla donatılmış bu şehrin Bir yerinde mutlaka ben varım Ben ki: Esirgeyen bağışlayan kahhar adıyla Ay yüzlü çocuklarla yollara düşüp Çığlıkları çoğaltmalı diyorum Öyle ki bakışlarımızdan uzak duruyor Öyle ki dudaklarımız çatlamak üzredir Çatlamak üzredir diyorum. |
TEFSİR DERSLERİ
Her şeyden sonra Bir heyula gibi başımıza çöken Bu arsız ve hoyrat gecenin Tefsiri yok. Üstelik kanımızın Ağırlaşarak damarlarımızda Bir labirent olan O mahzun bakışlı muhacir Uzağımızdaki kardeşimiz. Tefsir edilmiyor Kin gitmiyor üzerimizden Zihin almıyor artık Gündüzün ve gecenin Kuytusunda durarak Geçmişimizden ve geleceğimizden. Tefsir edilmiyor Çarşıları ulayarak çarşılara Vapura, otobüse, trene Zihni faaliyet halindeki Muhakkik o belalı girdap Aşkı ulamak için aşka. Ve tefsir edilmiyor Yağmur gibi olan Sonra şimşek gibi olan Ölüm taşıyan heyy ölüm. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:22 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.