![]() |
BİRLİK OLALIM
Gönülden gönüle muhabbet aksın, Söyleşelim, hallerimiz bir olsun, Gözler birbirine sevgiyle baksın, Kenetlensin ellerimiz bir olsun. Sevgi olsun içimizde çağlayan, Birleşmedir bütünlüğü sağlayan, Bir çok bir var bizi bize bağlayan, Ayrılmasın yollarımız bir olsun Kökümüz, dalımız, yaprağımız bir, Vatanımız birdir, bayrağımız bir, Ayrı akmayalım, kaynağımız bir, Birleşelim, sellerimiz bir olsun. Hâlıkımız birdir, Resûlümüz bir, İbadetimiz bir, usûlümüz bir, Toprağımız aynı, mahsulümüz bir, Bhçemiz bir, güllerimiz bir olsun. Yükseltelim bu ülkeyi bir elden, Ayrı ayrı ses gelmesin her telden, Dede ile torun hep aynı dilden, Konuşalım, dillerimiz bir olsun. |
BİRİ BİNE DEĞİŞMEM
Hak'kın cemalini görme hissini, Ne bu cana, ne cânana değişmem. Bekâ âleminin bir meyvesini, Fâni olan bin cihana değişmem. Tûba yaprağının bir gölgesini Saraylara, şehirlere değişmem. Kevser ırmağının bir zerresini, Irmaklara, nehirlere değişmem. Neyleyim cihanın saadetini, Bir taneyi bir harmana değişmem, O nur ikliminin bir saatini Bin asırlık bir zamana değişmem Bekaya meyletmiş Mevlâm gönlümü, Bir bâkiyi bin fenâya değişmem. Ebediyyen solmayacak bir gülü, Bir mevsimlik bin bahara değişmem. |
DALLARI GÖRDÜM
Hayat yollarında seyrana çıktım, Uzaktan uzağa halleri gördüm. Hikmet gözü ile şöyle bir baktım, Rahman'a götüren yolları gördüm. Dereler hep bir ummana akıyor, Toprak tazgah kurmuş, hayat dokuyor, Zerreler vecd ile zikir çekiyor, Tekbirle açılan gülleri gördüm. Hayata hayattır imanın nuru, İnsan iman ile bulur huzur, Anladım ki her şey Hak'kın memuru, Zehirli arıda balları gördüm. Her canlının rızkı hazırlanarak, Günü geldiğinde veriliyor bak, Sebepler halketmiş Rezzak-ı Mutlak, Tablacı hükmünde dalları gördüm. |
DAVRAN GÖNÜL
Sönmeye yüz tuttu gençlik ateşi, Gafil gönül, neye güveniyorsun. Gûruba yaklaştı ömür güneşi, Kızıl ufuklara şafak diyorsun. İki fare gibi gece ve gündüz, Kemirdikçe aşınıyor ömrümüz, İlkbahar, yaz geçti, mevsim şimdi güz, Sayılı günleri tüketiyorsun. Fani dünya cazip geldi, aldandı, Hazır lezzetlerin zevkine daldın, Kervan uzaklaştı, geride kaldın, Davran gönül, daha ne bekliyorsun |
DEMET DEMET
İlkbahar gelince bak yeryüzüne, Çiçekle bezenir kır demet demet. Gaflet perdesini çekme gözüne, İbret gözüyle bak, gör demet demet. Ağaçlar zikreder kendi diliyle, Kucağında meyve var demet demet. Uzatır insana dalın eliyle, Elma, armut, nar demet demet. Kuru dal başında açar çiçekler, Kopar yavaş yavaş, sar demet demet, Güllerin yüzünden gülümser renkler, Beyaz, sarı, yeşil, mor demet demet. Katran ağacında nur çiçekleri, Bismillah diyerek der demet demet. Muhabbet eliyle sar çiçekleri, Dostlara hediye ver demet demet. Kur'an bahçesinde dikensiz güller, Her bir yaprağında nur demet demet Nur derer Kur'anı okuyan diller Gönül vazosuna kor demet demet. |
DURMA GÖNÜL
Madem bekâ istiyorsun, Fenâya yüz verme gönül. İşte geldin gidiyorsun, Hiç bir gönlü kırma gönül Hayat kısa bir seyeran, Bâki hayal kurma gönül. Ne tez geçti bunca zaman, Sorma gönül, sorma gönül. Yollar çetin, geçitler dar, Sırtına yük vurma gönül. Arkamızdan gelenler var, Yol üstünde durma gönül. Fırsatlar elinde iken, Nedamet et durma gönül. Henüz bu can tende iken, Fırsatı kaçırma gönül. |
DUYUYOR MUSUN
Gençlik gitti, yaş kemale dayandı, Kaç mevsim eskittin, sayıyor musun. Bedeninde türlü dertler uyandı, Gafil gönül, hâlâ uyuyor musun. Erkenden kalkıp da sessiz seherde, Ruhuna bir ışık yayıyor musun. Huzura davet var minarelerde, Ezan seslerini duyuyor musun. Misafir olduğun fani dünyada, Rabbinin emrine uyuyor musun, Hani söz vermiştin Kaalû belâ'da, Şimdi o sözünden cayıyor musun. Hem ahiret, hem de dünya işinde, Sırtını Rabbine dayıyor musun, Ecel adım adım gezer peşinde, Ayak seslerini duyuyor musun. |
ELDE ARADIK
Müzminleşen derdimize devayı, Kendimizde değil, elde aradık. Havale eyledik milli davayı, Saçın ilacını kelde aradık. Bütün kapıları açtık Batıya, Cıvıklık bulaştı bir çok katıya, Baykuşlar tünedi kutsal çatıya, Kısmeti yıldızda, falda aradık. Boşa koyduk derdimizi dolmadı, Doluya koyalım dedik almadı, Bu elbise bünyemize olmadı, Kusuru bedende, belde aradık Alimi, arifi, bilge eyledik, İlkesizlikleri ilke eyledik, vatan mevhumunu ülke eyledik, Çağdaş uygarlığı yolda aradık. Fasıkların fitnesine aldandık, Sahte aydınları münevver sandık, Güneşin nurundan faydalanmadık, Işığı fenerde, pilde aradık. |
ELLER ÜSTÜNDE
Âlemleri tezyin eden nakkaşın, Nakışını gördüm güller üstünde. Hâlıkını zikreyleyen bir kuşun, Bakışını gördüm dallar üstünde Nice sultanların, nice erlerin, Dünya ikimize dar diyenlerin, Devirlere hükmeyleyen devlerin, Çöküşünü gördüm yollar üstünde. Ne yiğitler verdik kara toprağa, Kimisi paşaydı, kimisi ağa, Sessiz gemi ile son yolculuğa, Çıkışını gördüm, eller üstünde. |
EY GÖNÜL
Zihnimde sorular dolaşır düğüm düğüm, Nerden geldin, nereye gidiyorsun ey gönül. Hasret midir, vuslat mı musallada gördüğün, Istıraplar ruhunda inleyen bir ney gönül. Dünya gurbet ahiret, bir ukde içimizde, Sermayemiz hiçliktir, yok elde bir şey gönül. Günleri tesbih gibi zaman ipine diz de, Şu gurbete geleli kaç yıl oldu say gönül. Gökyüzü akşam kızıl, gece lacivert olur, Gurbet akşamlarını yüreğinde duy gönül. Solmuş bir çiçek görsen, içerine dert olur, O çiçeğin yerine yüreğini koy gönül. Emeller uçar gider, elemler bâkî kalır, Sırtındaki ihtiras libasını soy gönül. Dünyayı parsel parsel paylaşsalar ne olur, Elbet sana da düşer bir mezarlık pay gönül. Hayatın yollarında hem diken var, hem de gül, Dikenlerini hoş gör, derdi derman say gönül. İşte gam, işte sevinç; ister ağla ister gül, Ne kedere doyarsın, ne sevince ey gönül. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:19 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.