www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Safet Kuramaz (https://www.cakal.net/showthread.php?t=135094)

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:19 PM

Osmanlı ve düşündürdükleri...

Balkan harbi, öncesinde doksan üç...
İçimizde bırakmamış derman, dışımızda güç!
Hainler, casuslar, bin bir çeşit yüzler
Cep doldurması helal, halkta olsa suç...

Kahvehaneler tıka basa dolu...
İçki içenler,
Nargile çekenler,
Taşlar dizenler,
Aileymiş, çoluk çocukmuş, düşünmez elit yüzler...
Her gün onlarca suçlu doldurur karakolu!

Vicdan yeşil reçeteye bağlanmış,
Şanlı tarih ölmüş acizliğe ağlanmış,
Bir iki vatanperver sürgünle dağlanmış,
Sırtında kambur, yüzünde kalbur çoğalmış yezit yüzler...

“Türkleri öldürebilirsiniz ama yenemezsiniz”
Demiş Napolyon!
Ne kadar bozulsa da madalyon,
Bir rahmet yağmurunda, imanla güzelleşir kalyon!
Kendini bilir nefer, kurtuluşa koşar anıt yüzler,
Seyreder kurulurken bir ulusu, ağırlarken balkon...

Aslında Osmanlı masalı,
Ecdadımın asırlarca yaşadığı kader anı...
Ne zaman güçlense ülkemin ayarı,
Çoğalır bozmak için düşman murat yüzler!
Keserler çaktırmadan, beyine giden ana damarı...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:19 PM

Oy Oy…

Gülen dudaklarında bahar kokusu
Gözlerinde sergi yayla çiçekleri
Arının kanadında uçma coşkusu
Gönlümde tutku olur yar dedikleri...

Çukurova’da şimdi ekinler boy boy
Yayla havasına doyulur mu oy oy
Karacaoğlan kalbim gezerken toy toy
Bağlamam çalar aşkım ezgileri...

Aynasın hep yansıyan sensiz yaşlanan!
Ağıtlarsın yaktıran yağmur bastıran
Ellerin yabanında aczle avunan
Özlemin zor geçer yakar sebepleri...

Çukurova’da şimdi ekinler boy boy
Yayla havasına doyulur mu oy oy
Karacaoğlan kalbim gezerken toy toy
Bağlamam çalar aşkım ezgileri...

Geçmişimiz canlanır kumsalda gölgen
Dalgaların çığlığı geriye kalan
Temmuz ateşinde haberin yalan
Candan sevdim bir kere dağlar gerçekleri…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:19 PM

Oyundur Aşklar…

Dokunur acı dolu sözlerin,
Ağlarya ahu bakan gözlerin!
Mecnun misali masum gizlerin,
Meçhule gitti an tünelinde…

Yalnız başına her dağ arşında,
Yaşar yalnızlık, can yok taşında!
Sevgiye hasret gönül tasında,
Yalandır aşklar aczin tülünde…

Masaldır sevgi yayılır zehri,
Balayı ömrü, sürmez çok sihri!
Nefes aldırmaz, güldürmez selvi…
Yakar hüzünle, biter külünde!

Oyundur aşklar akıtır yaşlar,
Mantığım almaz nasılda başlar…
Gözü kör eder sineyi haşlar,
Heyecan biter, solar gülünde…

Sahte rötuşlar kandırır sahi,
Narda âşıklar, ilanda zayi…
Sen sev seveceksen yalnız ilahi,
Sen bil yeter ki, dursun amelde…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:19 PM

Öfkeme Reçete...

Öfkem turşu suyuna banmış,
Acılı çiğ köfte tadında...
Benliğim şımarık mirasyedi, bahse kanmış
Haset şamarı yağar, tükürük sağanağında!

Salyangoz gibi yapışır şer, katı yüreğime
Düşünmeden sonunu, son gaz hazır üzmeye!
Kazma-kürek toprak deşer gibi küsmeye,
Cehennem yangınları sararken yanağımda!

“Güzelce abdest al istersen,
İki dakika uzaklaş buradan dilersen,
Öfken anlamsız gelir sonra, başını yolarsın
Bulut dağılıp, gökyüzünü güneş yardığında.”

Sağdaki melek böyle tavsiye eder
Ölürken matador, azgın soluma biter
Hayvani o duygu birden ruhtan gider
Allah’a kulluk bilinci, kanımı sardığında...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:20 PM

Öğüt...

Kime öğüt vereyim bende de bir nefis var,
Neye yarar ona söz dinletemedikten sonra!
Bir adım gerisinde kalsam o on adım duvar,
Çekiyor beni her an canımı yakan kora...
Muslukları yalama olmuş, boynuma yular!

Günahsız kim var ki...
Mesele tövbe etmekte sigarayı bırakır gibi!
Gülünecek haline kim ağlar ki...
Sağlık onda,
İşler yolunda
Uyur-gezer
Karun dozunda!
Mesele Allah’a kul olmakta namaz kılmak gibi...
Öğüt yerine kendi kendimizi tedavi,
Amelimize yapabilmekte ince ayar!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:20 PM

Ölenler Anlıyor...

Tatildi özlem o da bitti,
Sıcaklar kuraklıkla terletti,
Susuzluk panik etti...
Borsa indi-çıktı bizi eyledi,
Sınav sonuşları belirlendi,
Okul kayıtları derdi bitti...
Seçim yenilendi,
Cumhurbaşkanı nihayet Çankaya'ya gitti...

Nereye baksam ucuz-pahalı herkes arabalandı,
Cep telefonunun her türlüsü ceblere alındı,
Fakirlikten, pahalılıktan, maaş azlığından ve daha nelerden şikayet yapılıyor...
Her nasılsa cumayı vitrin yapan cemaat beş vakit namaza alışamadı!
Kimse ölüme aldırmıyor!

Her formula yarışında insanlarda heyecan kapışılıyor,
Yemediklerimiz şükürsüzce çöplere atılıyor,
Yeni ev, araba, beyaz eşya düşünmeden alınıyor...
Para biriktiriyoruz,
Malı yığıyoruz,
Gösteriş satıyoruz,
Kimse ölüme aldırmıyor...

'Ben denize-beş yıldızlı otelde gidemedim! '
'Zenci gibi yanıp şöyle kırıta kırıta gezemedim! '
'Tatil için gittimse de yoruldum dinlenemedim! '
'Birine anlatacak laf dolu sözleri biriktiremedim! '
Derken ben dahi kimse ölüme aldırmıyor...

Kuraklık, deprem, yangınlar....
Mevladan ihtar aslında ama yok kaygılar...
Masal gibi yaşanan sözdeki çalımlar...
İllaki azraili mi göreceksiniz ey faniler!
Dönüş olmaz birde, kimse ölüme aldırmıyor...

Hırsız çalmasın diye sitede kameralar kayıt alıyor!
Asansöre jeneratör, her kata fotosel, doğal gaz ayarı...kaplıyor!
Falan falan bitermi ki dünyanın rahatlığı...
Bitti derken yeniden şişiyor site aidatı!
Bir türlü sorgulanmıyor... Ve ölüme kimse aldırmıyor!

Ölenler anlıyor...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:20 PM

Ölüm Marşı…

Rahmetlinin helvası da güzel olmuş,
Allah sizleri cennette kavuştursun…
Paraları dağıldı,
Eşyaları ayrıldı,
Anıları satıldı,
Biraz ağlanıldı…
Eh işte hayat devam ediyor ver bir tabak daha,
Bedenim ölüm atıştırsın!

Videolar atıldı çöpe,
Silindi anılar resimleri öpe öpe,
Mezarını da yaptırdı körpe…
Eh yapacak bir şeyde kalmadı daha,
Elveda, seni toprak yatıştırsın…

Kilitlendi toprak sandık,
Belki hayırlı ameli belkide zındık,
Unutuldu rahmetli birkaç gün andık…
Ölmeden ölümü gören olmadı daha,
Ah şu şaşkın insanlara ders aldırsın…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:20 PM

Ölüme Hazır Mıyız?

Şimdi Azrail gelse ve hazır mısın dese
Halimiz ne olurdu düşünsek deşe deşe...
Yediğimiz boğazımızda durur,
Dudaklarımız bir anda kurur,
Rengimiz solar acil telaş bürür,
Bir ömür yaşananlar sıralanır peş peşe!

Hiç olmazsa eşimize sarılalım,
Çocuğumuzla baş başa kalalım,
Kiminle paylaştıysak helalleşelim,
Bile diyemeden, karışırız toprakla taşa!

Güzel sözler döken dil
Dünyayı gören göz, sefil
Yalnızca, bize arkadaş amel
Ölüme hazır mıyız, düşünerek yaşa!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:20 PM

Ölüyoruz…

Yanardağ patlaması,
Depremin katlaması,
Terör’ün patlaması,
Ölüyoruz…

Piyango çılgınlığı,
Borsanın yılgınlığı,
Paranın azgınlığı,
Ölüyoruz…

Yalanlar uçuşuyor,
Yürekler buruşuyor,
Ahlaksızlık coşuyor,
Ölüyoruz…

Düşünülen tabutta,
Konuşulan azatta,
Manasız hayatlarla,
Ölüyoruz…

Savaşa gerek var mı?
Daha beteri yar mi?
Bunca yanlış kader mi?
Ölüyoruz…

Arkadan ecel gelen,
Önden dost kaybolan,
Düşünmez saç-baş yolan,
Ölüyoruz…

Allah’a kulken özde,
Neden başkayız sözde,
Şeytan yaşar her bezde,
Ölüyoruz…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:20 PM

Ömrüm...

Şıpsevdi ömrüm, varken ölüm nasıl tat alayım
Acı dostum, her bedelinde rehin mi kalayım
Kor yüreğim, dünya tatlıysa saç başmı yolayım?
Anda hapis, gördüklerine geçer es, manasız...

Eyler aczim, neler bağlıyor oysa, sorulmadan
Almaz aklım, her hesabın sonu başka, üzülen...
Kör gözyaşım, olur güneş çıksada hep dökülen!
Hiç ders almadan aynıları yaşadım arasız...

Felaketim, mezarından dillenip sorguladı
Umudum, gelecekten gelip sinemi süngüledi
Ah bedenim, ikisinden habersiz büyülendi
Sundu dünya gerçek rüya, pişer yaşam mayasız!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:20 PM

Ömür Dönencesi...

İçilir yenir uyur uyanır,
Küser barışır beden aynadır!
Ruhuma siner hayırsa ferah,
Sessiz bağırış hepten azaptır!

Laf senlik-benlik, anı eyledik...
Her an eşit hali, ahla görmedik!
Daldık hazıra fena aldandık...
Kibrin yolunu marifet sandık!

Her şerde yarış, söz uçan barış...
Ön yargı bağı üzümde acı!
Amorti moral hayırda varmış,
Cennet cehennem olur nazarı!

Gerici-modern tek safta fikren,
Yokluk zenginlik rette direnen!
Ömrün kışında giyilir kefen...
Bahara veda doğar son evren!

Sevmeli nuru nurlanmış yüzü,
Anma kusuru Hak’tan ötürü...
Nefsini yer ki onar özünü,
Hakiki rehber kendin sergiler!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:20 PM

Öpüyorum Kurbağaları…

Yüreğindeki titrek sessizliği
Arabesk müziğin akorduna gömen
Gülümserken buruk acıyı örten
Yalnızlığı içine sindirmiş dost!

Bakarken pencereden kar tanesine
Aklanmış yüreğine pranga geçiren
Ruhsuz duvara vura vura deliren
Sevgili dost... *******i beni kokla!

Her zaman yüreğinizde safi yerdeyim
Yalnız değilsiniz gelmedikçe ecelim
Geçti geçmişim sorgulamam kaderim
Gelecek belli değil şu anı yaşarım!

Yalnızsın diyenler zehirli sarmaşık
Acı vermekten başka bir şey bilmezler
Elleri kınalı duvaklı gelinin gözü yaşlı duası
Ölüm acı öldürmek acı sensizlik acı.

An gelir anlaşılmaz olur ışıksız kalır *******,
Sallanır ninniyle dünyalık beşikler.
Dosta dönüşür diye öpüyorum kurbağaları
Güzele maya çalar belki yaşanırken sebepler.

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:20 PM

Örnek Alın…

Asırların treni bu, yavaş çalışır
Hem nazlıdır hem de dram yaşatır!
Kimilerinden neler gördü, gördü yanık sevdalar
Mutlu oldu seherde doğan güneşle...

Uykudan uyandı gördü denizde dalgalar,
Çok mutluydu dilinde neşeli şarkılar,
Bahardan hoş esinti, gördü bal yapan arılar,
Gökleri deler gibi yükselen martılar...

Bahçede özlemli kahvaltı yaptılar,
Geçmiş bitmişti, şu an aşka kapıldılar,
Yüzlerde gülücük, bedende heyecan
Saffet prensese kavuştu, müjde verin…

Davul zurna çalın, mehter aşkı bestelesin
Bu gece dolunay gecesi... Yağmurla ağlasınlar
Toprak yeşerdi, saffetin yüreğinde tazelensin…
Gökkuşağının yanına, göğe çıktılar sevinçten,
Saydılar renkleri seviyor sevmiyor diye…
Papatya kıskandı, boynunu bükmekte
Kırlarda hüzün, değmez yere ayaklar
Uçan iki kişi, adrenalin dağıtmakta!

Örnek alın, örnek... Tembel insanlar
Biz geldik...
Sizin için gökten indik,
El ele geldik!
Aşkımızla sevindik...
Kalıcı çözüm ektik!
Yaşam tarlamızda!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:20 PM

Örümcek…

Çamlar arasında cennet yeşilliğinde yürümek,
Yağmur sonrası kokusuna nefesimi bürümek,
Her çıtırtıda evrenler aşan çağları sürümek,
Kaynağa bakan yansımalarda su içer, güneş yanığı dudaklarım!

Kötülükten bıkmış iyilik adına yaptığım adaklarım,
Her dokunuşta tefekküre alışmış parmaklarım,
Umut Merdiveninin bilmem hangi basamağında,
Işık oldu karanlığıma, saçıma düşen aklarım...

Orman insansız, sessiz, yalnızlığımı saran korku, soru sağanağında
Ruhuma kafes gibi bedende, arıyor bir mekân dünya barınağında!

Firar etmiş fırtınalarda imdat eden kaptansı hisler,
Rabbime duada o kadar samimi sardıkça korkunç sisler,
Ölmekte o kadar aceleci davranır azgın hevesler,
İnler mahkûm itilecekmiş gibi bastığı sandalyede, darağacında!

Ne kadar çok benzer cennet-cehennem, soğuk-sıcak
Her uç aynı acıya denk orta yol ırak,
Sanki şer dedikleri bu olsa gerek, bakar bize sırıtarak
Salkım-salkım yenir, sonunu düşünmeden üzüm bağında!

Yer-gök arası birde ufkum tek koordinatım,
Hatırladıkça gülerim, sevgiliye yaptığım son serenadım
Cennet yeşili gözleri, hep umardım tek muradım
Cicim ayları geçince, esiri oldum örümcek ağında!

İçte saklı şikâyet, terk eder keyfiyet büyür her an dağında
Alışkanlık olur her yaşanan, aşk ise ölür solunda sağında!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:21 PM

Özgürlük...

Özgürlük bu dünyaya tamah etmemektir,
Ne sahiplenmek nede dediğim dediktir,
Allah’a ham sevgiyle amelle bağlanmak
Kokusu da yolu da ruhu da sünnettir!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:21 PM

Özledim Seni....

Kainat efendisinin doğduğu gündeyim,
Salının ilk saatleri onun düşündeyim,
Yüreğim Medine’de kabrinin önündeyim,
Nasıl uyurum bugün böyle bilmem ki... Nasıl?

Nur dağında gezdim, kokladım her karış yeri...
Baktım Kabe’ye izledim oradan evini!
Öylesi yokuşu görmedim nefessiz kaldım,
Küçücük mekanı, sığmış oraya her şeyi...

Yanında olsam koysaydım omzuna başımı,
Okşasaydın saffetim diyerek saçlarımı,
Nuruna karışsaydım aşsaydım bu çağları,
Zamanı durdururdu sevinçten göz yaşlarım...

Fitneyle, yalanla yaşar aldatır insanlar,
Her saflık kirletilmiş savaştan beter anlar,
Okudukça, öğrendikçe kur’an, artar ahlar...
Hud süresini okurken seninle yaşlandım!

Asur halkı tövbe edişini ezberledim,
Yakub’un Yusuf’u sevişi, sabrını sevdim,
Ağzından dökülen ayetlerine seslendim...
Neredesin ya resulullah özledim seni!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:21 PM

Özlem Dili…

Özlem garip bir şey
Yüreği öldürür tik taklarda
Her an gece gibi bir şey
Habersizlik tak eder cana…

Yerken pencere kenarında bir şey
Huzursuz bir sancı yakar uzaklarda
Tek tük gelen giden umuttur gözyaşına
Silikleştikçe gölge cehennem kâbus geri döner!
Uyumak istemez baş döner döner
Saniyeler sayılır gönül tahtında...

Sesler hışırtıyı
Düşler hastalığı
Gizler hapşırığı
Dışarı bırakıverir…

Etna yanardağından fışkırır lavlar dilden
Kalburdan sallandıkça dökülür kor yeniden
Ne yeşil bırakır yerde ruhta aşk derinlerden
Nede yaşanan güzel şeyler görünür filmlerde!

Özlem garip bir şey
Yüreği öldürür tik taklarda
Her an gece gibi bir şey
Habersizlik tak eder cana…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:21 PM

Özlem Döngüsü...

Hüngür, hüngür ağlıyorum,
Bulutların altından yere doğru akıyorum…
Senden ayrılmanın acısı içimde,
Gittikçe uzaklaşan gözlerine bakıyorum...

Seni kaybetmek istemiyorum,
Sadece benim olmalısın diyorum
Ama aşağılara indikçe umutsuzluk yakıyor!
Toprağın kokusu ve yerçekimin gücü,
Hızlıca içine alıyor...

Öyle akıyorum ki...
Çamurların üstünden!
İçimde hasretin öyle ki,
Akıyor… Çamura karışmış hüznünden!

Hava her an kararıyor,
Yıldızlar kayıyor,
Bulutum gitmiş yeller alıyor,
Elimde değil akıyorum, sensiz!

Güneşe yalvarıyorum 'Kaynat beni'
Yellere çağırıyorum yok mu 'Bulut seli'
Sudan ayrılıyorum 'Al sevgili'
İçinde-bulutunda kaybolayım yeniden,
Yeniden...

Özlemim kışında bitsin,
Sevgin baharında yeşersin,
Gökyüzüm beyazı sevsin,
Unutayım nasıldı geçmişin…

Sen yoksun ya… Hüzünlüyüm ondan!
Ciğerim yanar aşkının korundan.
Gözlerimde yaş... Seyrederim nisan yağmurunu!
Bulutundan ayrılmış taneler, deşer sonsuzumu
Akar, aşk sürgünü koynumdan!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:21 PM

Özlem…

Kalbim sürgünde, pranga vurulmuş mahkûm…
İçimde sonsuz bir âlem, onu düşünmekten yorgunum!
Yalnızca bakıyorum, görüyorum… Ya sabır! Susuyorum,
Zorundayım sanki oyuncu olmaya,
Senaryo okuyup, yaşamaya!

Ne doğayı nede doğalımı bir nefeste alamıyorum,
Ruhum dört duvar arasına sıkışmış, her an ölüyorum!

Bir tomurcuk, hani filizlenecek… Şuracıkta görebilsem,
Aksa hayat suyum pırıl, pırıl içinde balıklarla yüzebilsem,
Bastığım toprak üzerinde tanıdık ayak izi bulabilsem,
İçimde yangınlar, anılar, neler… Kendimi bir yere koyamıyorum!

Her şey bensiz: sesler, gezenler, temaslar…
Âlemin kokusu, gelecek korkusu, umudumun yolu!
Oysa düşümde dünya eşsiz: sevgiler, seçenekler, sebepler…
Tarih şuuru, yürek coşkusu, herkes bilir beni kimin kulu!

Ne ispat var özlemimde nede şaşırtan icat… Senaryo anlık doğuş!
Kalmamış suç, insan olmak büyük güç, âlem bedenimde koğuş!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:21 PM

Özürlü…

“Bak postacı geliyor yüzler gülüyor…”
“TRT yerine özel kanal ses oluyor…”
“Telefon yaygın internet gelişiyor…”
Gözüm uykulu, teknolojik özürlü…

Lüks lambası, mumu, elektrik çözdü
Çamurlu kaldırımlar, pikniğe özgü
Kara sis dağıldı aratan göz gözü,
Lüksü sevdi ruhum, mekanik özürlü…

Korkutan mitingler, hiçe ölen gençler
Kan davası, başlık parası, linçler
Kardeşliği unutturan vahşi hınçlar,
Küflendirdi, ideolojik özürlü…

Mahalle tanırdı selam verilirdi,
İyi gün kötü gün nedir bilinirdi,
Çıkarsız paylaşır, candan sevilirdi
Böyle iz kalmadı, romantik özürlü!

Roma arenası yerine stadyum,
Arzuhalci yazar yerine Pentium,
Halık’ından istemek yerine medyum,
Kulu değiştirdi, fanatik özürlü…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:21 PM

Paran Mı Var?

İki kişi ortak olmak isterse,
Üçüncü kişi ben olurum diyor!
Allah böyle derken şüphe et yine...
Ortaklık toz duman, iman eriyor!

Güvensiz, keyifsiz, insanlar şaşkın!
Olamaz bir şeyin sahibi, taşkın!
Üç kuruş toz olur, enflasyon azgın!
Ucundan tutanda ahlaksız kimse...

Malı ben satayım müşteri gelsin,
Her hile aşikar güçlü tek elsin,
Yinede şükür yok dünyalar alsın!
Siftah yapacakmış komşu neyine...

İyi mal en üstte altında çürük,
Terazi dengesiz çalar küçücük,
Dokunsan bağırır dil “İşine be...”
Minnetsiz edayla çıkar tükürük!

Cumadan habersiz dünya aşıdır,
Dükkanı açıktır, taksi çalışır...
Sorsan müslümandır, nasıl tartışır!
İhtar mı gerekir, gelen ecele?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:22 PM

Peki…

Ne olurdu hamal, amele, çoban olsaydım…
İnsanların nefsimi aşağıladığını görseydim…
Bastığım toprak, aldığım nefes, içtiğim su aynıydı oysa
Peki, neydi böylesine farklıymışım gibi oynadığım!

Hayvanlar bilinen fıtratta yaşıyor,
Doğa belirli dönemlerde canlanıyor,
Güneş her sabah yeniden doğuyor,
Peki, kendi hamurumu neden böyle yoğuramıyorum?

Bir şeyleri itelediğimi zannetsem de sürüklenen,
Sevgimdeki pikten her an uzaklaşan,
İnkâr, özgür ve isyan üzerinde yaşamış olsam da
Peki, neden kendimle barışık kalamıyorum…

Erozyona uğramış kırlara vardığımda,
Kel olduğumun farkına vardım birdenbire!
Geride bıraktığım hiçbir şeyden iz kalmamıştı burada…
Hayal bile kurmak ne zor şeydi benliğimde!

Bastığım toprağın sertliği,
Tepemde yükselen güneşin ateşi,
Yüreğimde zelzele etkisi yapmıştı
Dudaklarım uçuklarken…
Yaşadım o an ruh aynamın keşfini!

Öylesine hükümranken aslında ne kadar acizmişim,
Ne vardı ki çevremde var olduğunu sandığım?
Çok konuşan ama ayıp olmasın diye dinlenen,
Geçici olguydu her aşk, bedenimde bitiveren,
Uykumda yalnızlık kâbusuyla acısı ruhumu deşen,
Amaçsız-imansız süslerle üç günlük bayram dileyen…
Dökülen saçım misali bir şeylerim her an terk ediyordu
Peki, doğada gördüklerim nefsime ne anlatıyordu?

Yürüyen ama sonra yorulan,
Sürekli acıkan ve susayan,
Huzur peşinde koşarken, hayattan bunalan…
Her anın diğerine benzediği dünyada
En cesur savaşçı gibi yaşıyordum rüyada!
Ölenler, yaralananlar, hastalananlar…
Sonu vardı her dokunduğumun!
Peki ya kendi sonum? Korkunçtu cevabı sorumun…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:22 PM

Peygamber(SAV) 'e Mektup...

Bismillahirrahmanirrahim,

Selamun Aleykum ya resulallah,

Ne kadar hayırla yad etsem seni kelimler yetmiyor aczimden. “Oku..” diye öğrenmeye başladığın ve 23 yılda bitirdiğin Kur’an’ı okumaktan, yazmaktan ve yaşamaktan aciziz. Hangi dilden yazılırsa yazılsın elbette okuyan çok o yüce kitabı ama senin gibi yaşayan yok...Yok!

Ülkemde kutlu doğum haftası düzenleniyor. Seni oyunlarla, ilahilerle, seminerlerle ve konferanslarla anıyoruz... Sanki ölen birini yad eder gibi! Bir iki damla gözyaşı, gözlerimizde kabrin şekilleniyor. Salavat-şerife okuyarak ruhuna gönderme yarışı cabası... Ancak, bir kulun olan hoca misali iman gölüne atılan maya gibi bu anışlar, tesir etmiyor....sünnetlerin yaşanmıyor!

Selam veriyorum meclise, hoş konuşuyoruz... Ayrıldıktan sonra hakkımda yakıştırılmayan kötülük kalmıyor! Dost arıyorum ki aldığım nefes gibi ciğerlerimi tazelesin, cilalasın diyorum... yüzlerin haddi hesabı yok.... İkiden başlıyor, binlerce! Alıp başımı dağlara çıkmak istiyorum bazen! Ama islam insanlara geldi dağlara taşlara değil ki...

Bir ismin emindi... her sözüne inanılır, ne kadar kötülük yapsalar affediciydin. Etrafımda emin insanlar arıyorum. Liderler arıyorum. Her başımıza geçen ağzı laf yapıyor ama bizlerde düzelme olacak halleri göremiyoruz. Dili başka yaşayışı başka... Her yaptığı bize dokunuyor, bizi karalıyor...

Sen Beyt’ül Mal’dan kendi ailene yada şahsına hiçbir şey vermezdin. Hatta çok sevdiğin Fatma Anamız(RA) “ sevgili babacığım, Beyt’ül Mal’da cariyeler var. Akşama kadar işlerimde çok yoruluyorum. Onlardan bir kaçını verde rahatlayayım.” Dediğinde, devletin malı, herkesin hakkı var diye vermemiştin. Şimdi gel de gör ki, her bahaneyle kaşık kaşık alıyorlar hanelerine... Onlar hakkında konuşulmayan gün yok.

PKK diye doğu insanıyla kandırılmış bir terör var... Her gün masum çocuklar ölüyor. Onlar ölürken, artistler, dansözler, mankenler, futbolcular paraya para demiyorlar. Üstelik en saygıdeğer insan oldular. Onlar seninde mesleğin olan çobanlığı bile aşağılıyorlar, oylarımız aynı olamaz diyorlar!

Her makama gelen, adam kayırma usulü ile geliyor. İşin ehline yönetici atanmıyor. Atananda, ne şeref, ne yüz, nede sahabe duruşu var. İki gün sonra, eşini boşayıp sekreterini aldı veya şu rüşvete karıştı diye haklarında yazılar çıkıyor...

Kime derdimizi anlatsak nasihat veriyor. Kendisinde olmayan ahlakın yaşanması gerektiğini savunuyor. Zaten o ahlak varsa, onunla kim ilgileniyor ki... Sokaklarda sigara içenler, çöpçülerin el arabasında onlarca bira şişeleri, hep benim olsun diye yarışan, kuyruğun önüne geçen insanlar....

Büyük depremler oluyor, yağmur yağmıyor, yazın ormanlar yanıyor, yer altında saklı hazineler çıkmıyor, her televizyon kanalında piyango usulü paralar dağıtılıyor, kimse çalışmak istemiyor, çalışanda hemen emekli olup, keyif düşünüyor. Her insanı eğlence düşkünlüğü sardı, ömürle sağlanan zamanı boşa harcamak için yarışıyorlar... ******* bile müzik eşliğinde zina partileri yeri oldu... Bunun için ithal kadınlar geliyor, kızlarımız kirletiliyor.

Zengin zekat vermiyor. Sadaka unutuldu. Bankalar kredi adı altında faiz veriyor. Herkes rahatlığı seçiyor kredi alıyor. sorsak birine, param yok başka nasıl ev alabilirim ki diyor. biraz daha zorlansa, Allah affeder gibi acı yanıt veriyor. su gibi faiz içiliyor!

Seni anlamak için çaba göstermiyorlar. Yaşadıklarının manevi havası verilmeyince, annesini öldüren, ailesini yok eden islah olmayacak nesiller ortaya çıkıyor. Biz çocuklarımıza örnek olmak yerine onlar doğruyu yaşasınlar diye eğitim veriyoruz. Onlardan kopuyoruz. Büyüdükçe tanımıyoruz. Biz düzelmedikçe onlar düzelir mi?

Ne komşuluk, ne dostluk, ne samimiyet, ne kendine layık olanı karşısında da isteyen, her şeyi madde ile ölçen ve bu çerçevede mal edinmek, ün, şöhret kazanmak peşinde dünyalık yaşayan...hani yaşlandığında ölümü görüp de ibadet yapılmalı diyen bir toplum oluverdik!

Ya Resulallah, bunları yazarken bile mahçubum. Ne yapabilirim diye düşünüyorum. Ben senin sünnetini yaşamak istiyorum ama tek başına yaşanmıyor, anlatsam burun kıvrılıyor yada sende nereden çıktın gibi bakılıyor. Ancak, ümidimi kaybetmedim. Israr ediyorum. Senin yüzün suyun hürmetine Mevla’m bize yaşamayı nasip eder inşallah! Senin hayırlı duana muhtacız...sen ölmedin, yaşıyorsun içimizde! Senin beğendiğin bir toplum olmamız için dua et bize ya resulallah! Yoksa halimiz nice olur!

Veysel Karani gibi hissediyorum kendimi. O seni dünya da yaşarken görmedi bizde görmedik. Ancak hırkanı giydi! Sende bize duanı gönder ya resulallah! Yoksa bu gidişimizin sonu, eyvah....

her gördüğüm izde yeniden mektup yazasım geliyor. küçük çocukları taciz edenler, öz babasından yedi çocuk doğuranlar...cinsellik, hırsızlık, azgınlık...her yerde boy gösteriyor. ağlamak istiyorum gözlerim kurudu, gök yüzündeki bulutlar gibi...yapmalı bir şeyler, yapılmalı...ama nasıl?

Ya resullah (sav) , bir cuma daha geçti...yine havada kararan bulutlar, dökülmeyen yağmur damlaları...sıcak içine sinmiş soğuk...hastalığa bahane bekliyor. enflasyon tsunamisnden söz ediyor birisi...marmara denizinde büyük deprem söylentileri...hep felaket konuşur olduk. hep kötülüğü manşete taşır olduk...şöyle çevreme bakıyorum, bolluk ve azgınlık içindeyiz. bu başımıza gelenler boşuna değil, maalesef anlıyorım ki hal böyle...sana şikayetten başka bir şey yazamıyorum. yazmak isterdim...başarıları, güzellikleri ama bir türlü olmuyor. hani kardeşlik ki, nerede saklanır ki seni sevenler? beni onları görmemeye iten bu cehalet gözlüğüde neyin nesi..kırıyorum yeniden yerine geliyor! ne olur bize dua et ya resullah! sohbetinde bulunmadık, mübarek duana ortak olalım ne olur...ne olur!

Ve aleykum selam ve rahmetullahi ve berekatuhu.

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:22 PM

Pıtırcıklar Arasında...

Pıtırcıkların arasında,
Gölgeler yaz seansında,
Ayaklar sımsıcak kumsalda,
Denizsin, üzerinde dalgalanıyorum!

Eskişehir’de aşk var,
Var fırtına…
Kızları tüter gözlerimde,
Yüreğimde…
Bulut oldum semasında
Seyrediyorum!

O orkide gözler seninse,
O etli dudaklar yerindeyse,
Bedenin ruhuna esirse,
Neden hala yoksun yüreğimde...
Ne olur söyle!

Sus Eskişehir!
Porsuğun nehir,
Odun pazarı nedir?
Hamam yolu neden böyle kalabalık
Neden ki...
Göremem orada seni,
Yüzündeki tülü azcık indir!

Prangan vurur,
Embelin dokunur,
Acı çektiğim yetmez mi?
Aşkın saç baş yoldurur…

Anla filizcik şu sonbahardan,
Pıtırcıklar olgunlaşmadan,
yeşillik solmadan,
Ressamın fırçasına boya bulaşmadan,
Karala beni...
Siyahında,
Beyazında!

Cuma günü şahit olsun,
Seni görsün...
Beni ekmeğinin üzerine koysun,
Yesin de… Doysun
Bal, kaymak yer gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:22 PM

Piknik...

Hevesleniyorum yemek yemeye
Aklımdan neler geçiyor, tatlılar, kebaplar...
Sıcak hava, yeşillenmiş kır, zengin sohbetlerle
Yalancı cennet direksiyonunda yola düşer arabalar...
İşsiz tembel hem ruha hemde bedene tıkınmalar
Geçen her anı boyarken paradan ve zamandan israflar
Cazip geliyor nefsime sürgün gibi yaşananlar!
Yağan yağmur ardından şimşek,
Ölüm korkusunda ses titrek,
Alır miskin hayallerden hac iklimine
Dönerken başım tavafla türlü dilek...
İbadet hazzı, doyurucu zemzemler
Konulan hazır hurma sebiller,
Aşkın sarhoşluğunda, sıcacık Kâbe örtüsünde, mazimi bitiriverir!
Alırken nefes,
Başı kaplarken fes,
Dünya nimetlerini geçerken es,
İstikbal beyazla yıkanıverir...
Yürüyen ruhtur bedenden bihaber,
Çöllere gider deve sütü sağar çadır arar,
Kainat efendisinin izlerini sürer bedevi tecrübesinde!
Kumdan adam olur yuvarlanıverir,
Sıcaktan çatlamış dudağım suya hasret umursamaz
Her hayale gülümser...

Deprem tsunami sel baskınları,
Mevsimler geçer bozulur ömrüm balansı,
Ay güneş mum ışık yarası,
Kana bulaşan tabanca kılıç teması,
Arafat’ta dinlenir kalpten dualar...
Mahşeri kalabalık cebel-i rahme’de aşkla buluşur,
Dünyanın en yüksek tepesi gibi yapışır bulutlar,
Tövbe selinde yüzer piknik malzemeleri...

Kendime gelirim aczimle fakrımla,
Çöl kumlarında yıkanırım teyemmüm farkıyla,
Bedenden kurtulur ruhum acıyla,
Sarılır toprağa ihrama sarılmış kefenim...
Son piknik başlar kim bilir belki azapla belkide ilahi aşkla
Bilinmezler ölür açılır alem bambaşka
Sur’a şahit kabrim, kıyamet terletir haşr’da
Sonsuzluk biter dünya derdim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:22 PM

Ramazan…

Açlık çekerim çöllerde kıvranırken,
Telaş sarar sahur vaktinde uyanırken,
Nefsim elinde aczimle sızlanırken,
Seherinde güneşinle doğdum seninle,
Bedenimde...

Hayal kurmuyorum çünkü gerçek sensin,
Yediğim aş içtiğim su gibi bedendesin,
Her aldığım nefeste saf rüzgarda esensin,
Bahar gibi doğdun böceklerde, çiçeklerde,
Şehrimizde...

Mekke’de kutsal, Medine kadar sadık
Şükürsün, nereye gitsem yolumda azık
Sevr’e yolcu, Hira’da tefekkür azcık
Hoş geldin Ramazan sahurda, iftarda,
Teravide...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:22 PM

Renkler...

İçimde dolaşır birçok yabancı,
Her hücresinde renkler, değişir istek!
Dertlere düşüren masum yalancı,
Her an baştan sarar, solduran dilek...

Mantığım bin sıkar, imdattır kurşun
Acı çeken benliğim, ona ne azgın
İtfaiye üstüne itfaiye, yangın
Karabasan gibi kontrolsüz yatak...

Uzaydayım ruhen, beden dünyalı
Kalmadı ardan bir surat, hayâsı
Anı andan çalmak, ölmek gayesi
Sorgu nedir bilmez, her adım batak...

Yayılır kokular enfes burnumda,
Tuzak kurar sefil ilim yurdumda,
Tilki mayasında kadın koynumda,
Güneş yükselince ne güler kaltak!

Her şeyi bilirim içimde zehri,
Yaşarken güzeldir, vicdanım piri
Acısına tutsak kandığım peri,
Her tövbeden sonra batırır dürtük!

Küfür bas bas bağırır dil yaralanır,
Göz görmemiş gibi bakar aldanır,
Kulakta pür dikkat şerre katlanır,
Zehirlenir ruhum güzelden uzak!

Haksızlık bağırır görmezden gelir,
Zenginlik çoğalır yokluk serpilir,
Kusur arayıcı gıybet yayılır...
Taşır onca boş yük, harami kucak!

Her anım sıkıntı, patlar yanardağ
Doğal ne orman kor nede üzüm bağ,
Gece yastık boğar, gün gözümde ağ...
Negatif gezerim huzur yok, ırak!

Doymak nedir bilmem ne olsa yerim,
Hastaneden geçmem, mezarlık şerrim...
Komedi ararım, gülmek seferim
Özgürlük felsefem, delirtir yasak!

Dünyalık hallerim, kaygısız kafes
Nemrut misalidir aldığım nefes...
Yalnızlık şikâyet, tanrı bilmez ses
Amel türküleri keyfime uyak!

İnkâr yayılsa da kan dolaştıkça,
Güzeli tanırım kul dalaştıkça,
Gurur ziyan eder neler aştıkça,
Cehennem hislerim cennete uzak!

Ey sefil bendeniz uyan uykudan,
Nisan yağmurunda arın kuşkudan,
Aklan renkler, sonu gelmez tutkudan!
Ölüm telaşında, yakamı bırak...

Doğa isyan etmez renkler ki asla,
Her hareket zikir nur yayar nasla,
Gökkuşağı ağıt, gecesi yasta...
Mevla’sına özlem korkutur firak!

Kavak yaprağında yeşil titrerken,
Beyazın raksında karlar erirken,
Toprak renginde ayak yürürken,
Gözler aldanırda, denir mi yitik?

Renkler bezenirken beden seyrinde,
Yansımayı inkâr duçar ezgide,
Mana gölgelenir aşkta-sevgide
Aslı her inkârda patlar infilak!

Ressam fırçasında doğar aykırı,
İnsan resmi farklı, doğaysa aynı!
Renklerde hilafet egemen baskı,
Değişim hayaldir, bilinmez zig-zag!

Doğar muhtaç çocuk, yaşlanır çocuk…
Renkli simasında kıvranır yokluk!
Kul olmak marifet yasadır soluk,
Fıtratında has renk süt gibidir, ak!

Mademki her eşya renge tabidir,
Evren döngüsünde mana kalbidir,
İçimde dışımda her şey fanidir,
Neden kul düşünmez, tadında damak?

Renk bence önemli-beşinci boyut,
En, boy ve derinlik gibi bir soyut…
Gözde hayat bulur aldırmaz komut,
Güzeli sevdirir, evrene duvak!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:23 PM

Resulullah...

Dönüyor başım yörüngem dönüyor
Hu diyen ağzım döşümden söylüyor
Kalbimde Kâbe’m gönülden özlüyor
Dünya köşkümde yoksun Resulullah!

Kömürden kara yüreğimde yara
Hasret huzura kandım vicdanıma
Döndüm yakara yakara Allah’a
İmam önümde yoksun Resulullah!

İçten ağladım kabrinin başında
Görmek diledim günahkâr başımla
Gönlüm eyledim görseydim rüyamda
Uykum nöbette Yoksun Resulullah!

Perde indirdim kuşaklar tahtında
Nice incindim umutlar yurdunda
O gün sevindim dualar sonunda
Sardı cemalin nurun Resulullah!

Kendimden geçtim aşkınla döndüm
Cemalin sevdim nur evrenler gördüm
Yok oldu derdim şer dünyada öldüm
Sünnet sarayım doğdu Resulullah!

Öğüt bekledim başımla omzunda
Okşanmak derdim annem kokusuyla
Yalnız seyrettim mümkün mü doymaya
Şükür Allah’ım gördü Resulullah!

Niyet efendim gönülden dilemek
Cahil ezelim kökünden bitirmek
Gerektir derim özünden titremek
Gerçek dergâhım döndü Resulullah!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:23 PM

Reyhan…

Saksıda Reyhan kokusu gelir dağdakinden,
Mayası toprak kalsa da yağmur rüzgâr hasretinden,
Kulluk ruhunda ayırsalar da doğal mekânından,
Sevgisi içten, yeşil ormanlara benzer bakışları…

Koparsan bir parça kolu kanadı acımaz,
Haz verir damakta yersen cenneti aratmaz,
Sözdeki güzeli yaşatır çıkardan habersiz,
Rio Karnavalı özgürlüğünde doğar sabahları!

Kavaklarda kış görüntüsü düşer günlerine,
Kanser olmuş sulayanı hasret kalır gülüşüne,
Kula mahkûm kaderi nokta koyar günlüğüne,
Ezelden beri doğumları aşar fani insanları…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:25 PM

Rica...

Senden ne isteyebilirim ki?
Aşk varda pazarlığımı olmalı,
Yol varda yolcusunu mu bulmalı,
Son varsa ölüm perdesini mi yolmalı,
Eğer yazdıysan, bende bir parçan var demek ki…
İster sanal de istersen gerçek, bunun için saç baş mı yolmalı!
Sende kalan beni görmek istiyorum, gönderebilir misin?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:25 PM

Rtük…

1994'ten beri telsiz sustu,
RTÜK kuruldu Bilkent üstü…
Radyo-Televizyon her yerden üşüştü,
Ekranlar canlandı-diziler, sinemalar, belgeseller…

Alo-RTÜK halkın sesi,
Her yoruma uzman raporu esti,
Atıldı tek taraflı medyanın fesi,
Alınan kayıtlar olunca mahkemeye deliller…

Her yerde frekans-kanal karmaşası,
İzinsiz yayın alma telaşı,
Kirlenmeyle yolduran saçı-başı,
Yerinde tespitle kısmen sona erdi kötü emeller…

Dokuz üye dokuz doğurttu medyaya,
Elinden geldiğince tarafsız, attı imza…
Halkın yanında, her an doğruya ayna
Alınan kararlar oldu Best Seller!

Medya okur-yazarlığı,
Akıllı işaretler kararlılığı,
Yaparken sayısal teknoloji ayarı,
Anladı-tanıdı medyatik diller…

RTUK, artık ekran karartmıyor
Uyarı sonrasında para cezası ama abartmıyor!
Yirmi dört saat kayıt yapmayı aksatmıyor,
Kurum disiplinine emanet çalışkan eller!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:25 PM

Ruh aynamız...

Kim mükemmel ki,
İnsan eliyle yapılan makine yüzde yüz verimli olsun!
Çocuğumuzdan, eşimizden, işimizden o kadar çok ki beklenti...
Nedense unuturuz içinde kendimizi!
Sigara içeriz,
Dumanını sokaklarda gezdiririz,
İçmeyin dediğimiz insanlara böylece zulmederiz!
İçki alemiyle keyfederiz...
Sokaklarda,
kullandığımız arabalarda,
aile arasında,
terör estiririz...
Daha neler cabası yaşadıklarımız!
Kötü ne varsa alışkanlık adına,
Sanki süt beyazmışız gibi eleştirmeye devam ederiz!

Aynalar bizi yansıttığında yansıttıkları kör eder sanki...
Nedense örnek olmak yerine tavsiye yolu rahatlatır vicdanımızı!
Mükemmel olan kitaplar, doğa, anlatılanlar....
İnsan onları yaşadığı kadarıyla ortaya koyar verimini!

Gördüm Mekke’yi-Medine’yi,
Kainat efendisinin kabrini,
Allah’ın evi Kabe’yi,
Ahret provası ihram içinde saf beyaz tek giysiyi...
Tavafta dönerken başım döndü,
Tatmadığım hazlar sunuldu...
Ağladım rahmetle birlikte içerken zemzemi!
Dönmek istemedim,
Bölmek istemedim,
Kaybetmekten korktum yakaladığım mükemmeli, huzuru!

Hacı olmuştum...
Artık mükemmeldim!
Ara, ara kendimi kaybetmekten korktum,
O anları düşünmekten çekindim...
Gelecek yaşanacaksa, onun içinde dua ettim!

En sonunda anladım ki saf insan “Benlerle” yaşayamaz!
Kur’an diliyle “Biz nehrine” karışmakla mükemmelleşir!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:25 PM

Ruh...

Ruhumuzu el ile tutabilir miyiz?
Aynada yansırken gözle görebilir miyiz?
Dokunduğumuz beden dilinde sanırız
Ruhumdur desek kimi inandırabiliriz!

Rüyalar görürüz gerçek gibi yaşarız,
Keşkeler dilde her yerde onu ararız,
Aslında ceset içinde ruh ölmez eser
Toprağa sarılır bir gün şakın habersiz!

Nefret ruhtandır aşk aynasında kalır iz,
Sinirlendirir sonrasında ne çok ağlarız,
Yağmur toprakta ağlamak insanda nimet
Tazeler yeniden doğmuş gibi yaşarız!

Ruhsuz hayat sahiplenmektir malmış gibi,
Her an ölen beden anlamaz değerini,
Sanal dünya dedikleri içimizde gizli,
Bizden başkası bilemezde çözemezde!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:25 PM

Ruhumda Dansımız…

Sabah dışarıda yağmur ve bulutlar
Yüreğim ne okunuyor nede var sözüne yorumlar
Gribin ağırlığında halsizliğim ve hapşucuklar
Hüzün ormanlarında bahar ve soğuklar
Milyonlarca çiçek var koklanmıyor!
Irmaklar saf akıyor suyuna dokunulmuyor
Kuşların sessizliği ruhumu dolduruyor
Her canın adı belli bakıyorum boş koğuşlar
Askerler nöbette sınırlarda hareket!

Ambargo konmuş eriyor eldeki stok
Hazır silinecek duygularıma tabut
Matem türküleri bağlamanın telinde ağıt
Saplanıyor acısı yüreğime giriyor binlerce ok
İştahsız bedenimde artıyor nedenler sorgular...

Günümüz şen olsun, davullar zurna sesine karışsın muhabbetimiz var
Şu gönül koruma sizinle çare var!
Çay içelim sohbet edelim atışalım
Geçmişimizi yâd edelim
Tarihimizle övünelim
Okuyalım güzel tasvirleri, okutalım
Dost sevgisinden mahrum olmayalım
Çingene raksı Anadolu bozkırına dalga dalga yayılır!

Ağlamak güzeldir...
Yağmur damlaları toprağa hayat verirken gözyaşları da ruha
Ağlamayı bende severim ama uzun zamandır tatmadığım duygu da
Bazen yağmur altında yürüyorum bu duyguyu yaşatmak lüksünde!

Dostlar gelin rahmetin çamuruna sürülsün gözyaşlarımız
Yeşillenelim kısım kısım şenlensin topraklarımız
Hastayım der miyim şimdi ilaç içsem de var ya coşkularımız
Ölüyü yatağından fırlatan can katan kabir bilmez
Danslarımız!

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:26 PM

Ruhumdan Tomurcuk…

Suyun üzerine ruhumdan bir damla düştü,
Gitti en derinlere karıştı mercan kayalara…
Karanlığın göz kamaştırıcı görmezliği üzüntü
Seher yıldızı güneşle sevişmeden doğdu aynalarda…
Nefessiz kalmışken,
Gözlerim neler görmüşken,
Yukarı fırladım son evrenden…
Yükseldim nur baki düşlerden,
Son tomurcuk dalgalandı suyun üzerinde!

Hak sancaktı ölüme meydan okuyan son kale,
Tomurcuk yüzüyordu ağır, ağır tehlikeler treninde!
Yalnızlık değildi aslında çaresiz bırakan günlerce,
Ölen umutlardı şekilden şekle giren sabırsız bedende…

Ey zalim sen olacaksın elbet şeytan filminde,
Yok etmek belki kefene bürünmüş ölüm dilinde!
Başka bir âlem, doğum sancısı çekerken seherinde,
Gel gitlerin ayın hallerinde susacaktır başka seyirde…

Güneşinle sar beni rüzgârınla kar cennetini,
Özüm buhar gönlüm uçar içir aşk şerbetini,
Özlem bahar gözümde yaşlar unutturma ezelini,
Tomurcuğun kelebek ömründe sırlanmış ağlıyor…

İnsandan başka hiçbir canlı israf etmez yediğini,
Çocukların gözünde öcü vahşi orman efendileri…
Kıvılcım korku yangınları iflah olmaz neleri,
Ölüm doğum günü partisi, yapsam şeb-i aruz töreni!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:26 PM

Ruhuna El Fatiha...

Kelebekler özgürdür, çünkü bir gün yaşarlar
Her şeylerini bir güne sıkıştırırlar, koleksiyon olurlar sonra!
Elleri kirli, yürekleri duyarsız, evlerinde insanlara
Süs olurlar duvarlarında!

Elinde silah mirasyediler ava gider, zevkle safariye
Hiçbir şeyden habersiz hayvanlar hazırdır ölmeye
Sömürüye maruz kalmış Afrika insanı diğer yanda,
Av bulamaz savaşmakta açlıkla...
Bulamaz sıcakta kavrulurken su nerede,
Hayvan hacet giderirken, altında kafasını yıkamakta!

Güneşin doğuşu bile orada artık işkence
Yağmursuz toprak dilim dilim ayrılmakta
Deriyi saran kemik bedenler, aşkı unutmuşlar
Ruhunda hayallerini susturmakta

Bende Afrikalı gibi o zengin hülyanın arkasında,
Susuz, aç... Dolaşmaktayım güneşin altında!
Sevgisini kaybetmiş ruhum, enkazının altında kalmış
Kuruyan toprakta inadına çıkan gülü seyretmekte!
Hala bir umut yaşıyor, o gül gibi başı dik ama çoktan sarsılmış!

Yüzyıllar hep aynı, insan aynı… Aynı sevdalar!
Değişim kalmış tek farklı, denk geliş, farklı aynalar…
Karanlığa gömülen gece, sitem bahçesine açılmış
Dilenmiş bir kırım sevda için defolu boş kalpler!

Oyunun adı aynı, tiyatro sahnesinde dekoru…
Sabır bahçesine açılan bir yudum umut, seyircilerden belli sonu
Ne kadar alkış alırsa sevinecek zavallı sanatçısı,
Bilmez ki başkasının hayatıdır oynadığı...

Fakir ruhunda parçalanmış Kadifesini
İğne iplik alıp eline diker, yaşamanın yoktur başka yolu!
Gülseler ne yazar pantolonu dizinden yamalı,
Hülyaları ölmüş… Tabutunda Saffet kefeni
Ruhuna el fatiha!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:26 PM

Rüyamda yaşıyorum İstanbul’u

El sallıyorum rüya eleminde, İstanbul’a
Çok uzaktan, Ankara’dan… özlem kalbimde!
Kokluyorum Eminönü’nde deniz kokusunu,
Balık tutuyor ellerim Galata Köprü’sünde,
Karaköyde’ki eski sarnıçtan, içimde çocuk korkusu
Çıkıyorum istiklal caddesine, çok duygulu.
Yürüyorum sağımda solumda çarşılar, insanlar,
Kültür zenginliği dolu, işitirken bin bir çeşit konuşmalar…
Yemek yiyorum Hacı Abdullah’ta,
Kahve içiyorum saray pastanesinde,
İlerliyorum kağnıyı andıran tıramvayda,
ve Taksim meydanındayım sonunda!

Yürüyorum Beşiktaş ve Sarıyer dolmuşlarına doğru,
Artık tek tük insan belli ki, onlarda iş peşindeler.
Gözümde Osmanlı sarayları, mesala Dolmabahçe!
Kulaklarımda ağır bir trafik gürültüsü,
Oturuyorum bir banka sahilde.
Ellerim boynumda, gözlerim kapalı,
Burnum çekiyor çekebildiğince deniz havası,
Martı, vapur ve insan sesleri
Denk, meşhur bir orkestranın konserine
Ruhum dinleniyor...

Ayaklarım Beşiktaş’a bastığında,
Vapur iskelesinin yanında,
mehter marşı çalınıyor parkta.
zaferden gelmiş sipahiler, yeniçeriler
halk küçük topun etrafında seyrediyor merakla!

Yürüyorum yıldız parkına,
Sanki yolda serin bir kış rüzgarı esiyor,
Trafik yoğun, gürültüsü ağrı başımda,
Giriyorum yeşiliğin içine…
Bir kaç aile var ve çocukları koşuyor,
İki sevgili sarmaş dolaş, sıra dışı aşk yaşıyor
Her taraf yemyeşil orman, tarihten kalan
Yüzyıllar öncesinin izleri benimle selamlaşıyor,
Tüm ruhumu başka güzellik sarıyor.

Çıkıyorum yine sahil yoluna
Sapıyorum biraz Yahya Efendi’ye
Mezarlığın içinde dualar dilimde
Sonra, iniyorum yokuşundan aşağıya
Kayar gibi, yıllar ne çabuk tükeniyor!

Nihayet Ortaköy’deyim, boğazın tam yanında,
Caminin ışıkları, karanlığı döve, döve parlamakta
Bir kaç loş bardan, kafe’den cılız müzik sesleri,
Ağrıyan ayaklarımı dinlendiriyorum kıyıya vuran dalgalarla...

Üsküdar’a geçiyorum vapurla sonra,
Aziz Mahmut Hüdai’ye misafirim artık!
Dua ediyorum yüce veliye,
İniyorum camilerin arasından.
Hareme doğru haliçte yüzüyorum adeta,
Kız kalesi karşıda, duruyorum biraz orada.
Yanan ışıkları hasret arabesk aşklara,
Yalnızlık iyice sinmiş içine, hatıralarına yanmakta
Geçiyorum yanından kimileri gibi bende!

Artık küçük bir otobüs terminali, bakınca Harem’e
Eski ihtişamı ve insan kalabalığı kalmamış…
Bir kaç şirket çalışanıyla dalıyorum sohbete
Şikayetler dillerde, reçeteler sayfalarca
Acı bir çay ikramından sonra
Vedalaşıyorum...

“Taşı toprağı altın..” dedikleri ve geldikleri Haydarpaşa’dayım!
Eskimiş, tren rayları
ve umutları...
Gecenin derinliğinde kulağımda tren sesi
Oturuyorum bankın birinde!

Orada uyuyorum...
Tarihini,
İhtişamını,
İhtiras ve emellerini...
Rüya aleminde yaşama devam ediyorum!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:26 PM

Safi Annem...

Ah annem! Sevgisini doya, doya yaşamadığım...
Gün görmemiş,
ölene kadar dertle özdeşmiş,
Gözleri masum, yüreği masum safi annem...

Evlendim uzaklaştın benden,
Sorularıma cevap alamadım neden, neden...
Çarşamba günüydü haberini aldım ölümünden!
Doyamadım,
Torununa doyamadın,
Gözleri masum, yüreği masum safi annem...

Doktorlar yapacak bir şey kalmadı demişti,
Ne kadar yaşarsa kar sayın demişti,
Hasta halinle mantı yapayım mı demiştin...
Oğlum, hamur açmaya halim kalmadı demiştin!
Hala kulaklarımda sesin,
Gözyaşım dökülür, dökülür sedire, kaç mevsim geçti
Gözleri masum yüreği masum safi annem...

Morgda son halin öyle çaresiz,
oysa ne kadar korkardın morglardan ölülerden...
sarıldım öptüm buz gibi göğsünden,
Safet deyişini duymadım baktım anlamsız!
Elveda diyemedim, ayrılamadım döşünden,
Gözleri masum yüreği masum safi annem...

Kuşadası’nda kabrin,
Gitsem gidilmiyor uzadıkça uzuyor yolların...
Sulasam ağaçlar diksem okşasam toprağın,
Yok sesin cemalin ümidim...annem yoksun!
Gözleri masum yüreği masum safi annem...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:26 PM

Sahi...

Ruh baki,
Beden fani,
Yaradan bir gün alacak emaneti...
Ayrılacağız yani!
Ha bugün ha yarın ha yaşlılıkta esareti
Yılan gömleğinde terk edeceğiz sahi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:26 PM

Sahiplendiğim...

Silahı doğrultmuş üzerime en sevdiğim,
Dönüşsüz yol, katilim olacak övdüğüm…
Manasız ağlayıp dizlerimi dövdüğüm,
Elveda, toprağına sarıldığım dünya…

Safet Kuramaz


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:07 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.