www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Aşk sevgi ve şiir (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=117)
-   -   ***İşte size çeşit çeşit mektup*** (https://www.cakal.net/showthread.php?t=64994)

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:42 AM

Yanlış bir dünyanın sınırları içine girmişim...sınırları kırmak içi çaba harcıyorum...

Sana ulaşmak için,her yolu deniyorum...anlıyorum ki kendimi aşmam gerekiyor sınırlardan önce...

İşte o zaman birden sınırlar yok oluyor seninim artık diyorum...hayattan ve ölümden de öte...
Yalnız sen hala bana ulaşamadın...

Hala "seni istiyorum" diyorsun...

Oysa ben çoktan senin olmuşum...
Yüreğimle...

alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:42 AM

Sana gitme diyemediğim zaman; gözlerine baktım ağlamaklı ve çaresizce. Belki anlar anlar da gitmez diyen bir umutla. Ellerin kayarken ellerimden yavaşça seni seviyorum dedim sessizce belki de vaz geçip yanımda kalmanı bekleyerek.Sararken kolların beni yavaşça kokluyordum saçının her telinive güzel tenini unutmak istemezcesine. Verirken bana son buseni akıyordu gözlerimden yaşlar usulca.

Sana gitme diyemediğim zaman; ağlıyordum önce sessizce bir köşede dönecek diyen bir umutla. Gözyaşlarımı akıtırken gönlüme ılık ılık başımı kaldırıp bir daha baktım ardından belkide geri dönmeni bekleyerek. Düşerken kar taneleri kirpiklerime hayalin vardı gözlerimde ve hala kokunu duyuyordum esen rüzgarda. Fırtınalar eserken ardından son busenin sıcaklığı duruyordu yanağımda.

Sana gitme diyemediğim zaman; bir yanlızlık resmi çizildi önce. Sonra hafiften bir rüzgar esti, üşümeye başladı ellerim senin yokluğunu hatırlatırcasına. Bir buruk ses vardı hala kulağımda sevda türküleri söyleyerek rüzgarın uğultusuna karışan. Sessizce sallarken elimi ardından bir küçük tebessüm belirdi yüzümde bu son vedaya aldırmayan...

alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:42 AM

Aylar önce bir gün seninle konuşurken konuşma sırasında ebedi aşk ucunda ölüm varsa o en hararetli anında öleceksen var demiştin. Sanki benim tepkimi öğrenmek içindi. Kim bilir.. Sen bana açıkça sormamıştın ama ben sormanı beklemeden kısa bir sessizlikten sonra gözlerine bakarak, ben senin yanında olduğum her saniye her an ölüme varım demiştim, hatırlıyor musun?.. Seni bilmem ama ben bu cümleyle ebedi aşkı sende bulduğumu haykırıyordum, yüreğimin atışlarına karışan sessiz bir çığlıkla. Neden bilmem ama bu ebedi aşkı gözlerimle bakışlarımla davranışlarımla sevgimle anlatmaya çalışıyorken kelimelere dökemedim bir türlü.. Büyünün bozulmasından korktum belki de. Ya sen?.. ya sen... Ebedi aşkı buldun mu? Bende yada benden öncekilerde? Yanlş anlama sakin sorgulayıp yargılamıyorum seni. Bir hesaplaşmada değil bu, bu sorunun cevabini verip vermemekte özgürsün. Karar senin. Paylaşmak istersen ben buradayım.. Simdi; aramıza giren çaresiz ayrılıktan beri her düşüncemde bu cümlenin yer aldığını beynime kazındığını bilmeni isterim. Neden mi? Ebedi aşk ucunda ölüm varsa vardır. Ama ben bu ebedi aşkı sende bulamadım dersen başka bir insana incinip kırılacaktır bir gül gibi. Arkasına bakmadan çekip gidecektir belki de,hakli olarak.Kim bilir.. Ama bu sözü olduğu gibi bana söylersen sen beni terketmedikçe bil ki ben seni bırakmam. Çünkü; aşk ne gurur dinler nede şuur. Bir hercai olarak iyi bilirsin bu duyguyu yüreğinin kapılarını sonuna kadar açabiliyorsan ebedi aşkı hissedebiliyorsan iste o zaman varsın demektir. Su anda her ne kadar savaşsam da yokluğunla, kalbimin kapılarını sana sadece sana sonuna kadar açtım usulca korkusuzca.. Kendimi sana verdim sınırsızca.. aşkın büyülü atmosferinde sana olan sevgimi düşlerle bıraktım kollarına.. Kimseler ama kimseler sevemez seni benim sevdiğim kadar.Ne kadar mı seviyorum seni? Duymak bilmek ister misin; tüm okyanusların büyüklüğü, dünyalar kadar desem. Evet yanlış duymadın bu ne ki? En yüksek dağlar bile tepe kalır sevgimin yanında. Gökyüzündeki en parlak yıldızın sana olan sevgimin simgesi olduğunu düşündün mü hiç? Sen öyle bir şeysin ki askımsın, fırtınamsın özlemim, çaresizliğim, yıldızımsın. En önemlisi sensin. Bir ressamım düşüncelerini tuvale gölgelemesi, bir müzisyenin yüreğinden aldığı güçle hissettiklerini notalara melodilere dökebilmesi gibi bir şey seni kalbimde taşımak. Seni sevmek, seni ölesiye sevmek... Bir gün geleceksin değil mi? Düşlerimde büyüttüğüm essiz sevdamın sahibi... Bir gün geleceksin değil mi?... SENİ SEVİYORUM

alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:43 AM

Gözlerine baktığım zaman susmanın bir sebebi olmalı.Bana kendini anlat.Korkularını, dileklerini söylebana. Aşktan ne bekliyorsun? Dostluk mu? Al, istediğin kadar... Yüreğimi apaçık önüne seriyorum işte.Orada sevdiğin, isteğin ne varsa al, senin olsun. Sana arzularımın ötesinden sesleniyorum.

Aydınlık.....sen en güzel aydınlık..Bizi bırakm****alplerimizde girmediğin köşe kalmasın. Çek, kurtar bizi insan yaratılılışımızın korkunç karanlığından. İçimizde, ta derinlerde kükreyen o vahşi hayvanı sustur.Düşüncelerimizi tırmalayan o kanlı pençeden kurtar bizi. Unutulmuşların dünyasında biz...
Unutmak istemiyoruz.

Haydi sevdiğim sen de aç yüreğini. Dostluğun o ölümsüz ışığı dolsun içine.Saçlarımı okşadığın zaman, annemin eli sanmalıyım ellerini.Dudakalrından yalnız aşkın hazzını değil, dostluğun doyulmaz içkisini de içmeliyim. Bana önce insanlığımı öğret, bana unutmamayı öğret. Seni hiç unutmak istemiyorum.Bilinmeyen içkilerin en zevk dolu sarhoşluğunda yaşayalım seninle. Kurtulalım bu korkulardan, bu çaresizliklerden.

Beni hiç unutmayacaksan sev, usanmayacaksan sev.
Birlikte yaşadığımız her dakika ömrümüzün bir yılına bedel olmalı.
O dakikaları hatıraların sonsuz mezarlığına göemceksek hiç yaşamayalım.

Önce zamandan kurtulmalıyız öyleyse. Birbirini yenilemeli saatlerimiz.Yarın bu günü aratmamalı.Yerçekiminden kurtulurcasına aşmalıyız zamanı seninle. O dost zamanı, o dostça zamanları.

Bana "gel" dediğin an; mesafeler de anlamını kaybetmeli. Yolları dakikalrla, günleri kilometrelerle ölçmemeliyiz. Beraberliğimiz,bütünlüğümüz hiç bitmemeli. O hiç sönmeyen dostluk ateşinin çevresinde hep böyle elele, dizdize olalım. Ne yağmur söndürmeli o ateşi ne rüzgar. Yüreklerimiz hep böyle ışıl ışıl olmalı alevlerinde.

Hadi sevdiğim, sen de aç yüreğini. Bana kendinden bahset. Hep ben ol, durmadan ben ol istiyorum.Dudaklarım kurudu bak..Bir yudum su ver güzelliğnin pınarından. Acıktım dersem iyiliğinle doyur beni.Üşüyorsam;yalnız dostluğunun ateşinde ısınsın ellerim.

Benim olma demiyorum. Ama önce ben ol.
İnan, ben hep sen olacağım, baştanbaşa sen olduğum için.

Aşkta kaybettiklerimizi dostlukla tamamlayalım.
Gel..
Aydınlık, bizi bekliyor..



Ümit Yaşar..

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:43 AM

Derler ki, “Koskocaman yalnızlık olduğunda, ay sarısını satarmış geceye” Saat gecenin ikibuçuğuydu, evin tüm pencerelerinden dışarı bakmasına rağmen ay’ı göremedi. Biraz düşündü... Yalnız mıydı peki? Cevap veremedi... Kararlıydı ay’ı görecekti... Gecenin ağırlığını üzerinde hisseden buruşuklukta, koltuğa gelişigüzel bırakılmış deri montunu giydi bir anda... Sonra da; daha sabaha çok var nasıl olsa, miskinliğine bürünmüş ayakkabılarını geçirdi ayağına... Asansörün kata gelmesini bekleyemiycek kadar acelesi vardı. Gecenin sessizliğine inat, ayakkabılarının topuklarına daha da sert basarak, bi solukta indi merdivenlerden.

Lanet olsun, apartmanın kapısı kilitliydi. Posta kutularının hemen yanındaki uyarı takıldı gözüne “ Apartmanın kapısı gece 12’den sonra kilitlenecek!”Sinirlendi ve umutsuzca gece kadar soğuk ceplerinde anahtar aramaya başladı. Ve bulmuştu...

Anahtarlıktakilerden rastgele bi tanesiyle kapıyı açmaya çalıştı, ilk denemede açılmıştı kapı... Oksijeni bitmek üzere olan dalgıcın, yüzeye çıkma telaşıyla kendini dışarı attı. Derin derin nefes aldı... Gecenin soğuğunu önce çorap giymeyi unutmuş ayaklarında hissetti... Sonra yüzünde... Aklına montunun fermuarını çekmek geldi. Zicuuuvvv, diye bi ses çıktı. Fermuarın bu sesiyle irkildi. Başını kaldırdı gökyüzünü seyretmek için. Ama apartmanların o sevimsiz yüksekliğinde kaybolmuştu gökyüzü! Hızlı adımlarla apartmanın bahçe kapısına ilerledi. Kapıyı açarken çıkan gıcırtı, yıllardır yağlanmayan kapının isyanıydı sanki...

Hızla uzaklaştı nereye gittiğini bilmeden. Sanki hep o gitmek istediği uzak ülkeye gidiyordu. Sokağın başına geldi... Gecenin sessizliği büyülemişti onu. Paketinde tek kalan, bu saatte içilmeye alışık olmayan sigarasını ağzına götürdü... Kibriti aradı elleri, sigarayı ağzına götürmenin şartlamışlığıyla. Ama kibriti bulmak o kadar kolay olmadı... Hızlı hızlı ceplerini karıştırdı. Anahtarlık geldi eline önce, sonra bi kalem, sonra da çiğnenmiş ve kağıdına sarılmış sakız. Şaşırdı... Hiç çiğnenmiş bi sakızı saklamak gibi huyu yoktu çünkü. Kimden ve ne zaman kalmıştı? Sonra ağzındaki sigaranın, kibritle randevusunu hatırladı... Gülümsedi... Kibriti bulmuştu ama, kibrit de sigara gibi kutusunda tek kalmıştı. Rüzgarı arkasına aldı, avuçlarıyla sardı yaktığı kibriti ve sigarısından derin derin çekti ilk nefesi... Üşüyen elleri biraz olsun ısınmıştı. Aklına Kibritçi Kız geldi... O da üşümüştü böyle. Ay’ı arayan gözlerle tekrar gökyüzüne baktı... Bulutların arkasına gizlenmiş, sanki ondan saklanıyordu. Bir nefes daha çekti sigarasından, tekrar ayla yüzleşmek üzere...

Ay gittikçe uzaklaşıyordu... Çaresizce kaldırım taşının üzerine oturdu... Çocukluğuna uzandı... “Taşa oturma karnın ağrır” uyarısı kulağındaydı... Gökyüzüne tekrar bakmaya cesaret edemiyordu...Gözleri dolu dolu oldu... Hani hep o gitmek istediği uzak ülke aklına geldi tekrar... Kendinden emin bir şekilde ayağa kalktı... Açtı kollarını iki yana, hafifçe büktü boynunu... Dudağı kıvrıldı belli belirsiz... Gülümsedi belki... Belki ağladı, çığlık çığlık... Sessizce... Bu gece üç şey bitmişti. Tek kalan sigara... Tek kalan kibrit... Bir de...

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:43 AM

Yağma be yağmur. İçim üşüyor. Islatma toprakları. Attığım her adım daha da ağırlaşıyor. Kokun sinmesin çiçeklere. Çoktan unuttum içime derin bir nefes çekmeyi. Çoktan unuttum ardından görünen gökkuşağının renklerini. Serinletmeye çalışma boşuna içimi. İstesen de beceremezsin yorulma boşuna.
Yağma yağmur. Çek git yoluna
Esme be rüzgar. Uğulduyor kulaklarım. Takatim yok itme beni. Titriyor bacaklarım. Bilmem hangi melodidir fısıldadığın. Duymuyorum. Uzun zaman oldu işitmiyorum hiçbir sesi. Çek elini eteğini dalların üzerinden. Eğme boynunu. Koparma yapraklarını. Bırak her biten ot her yeşeren yaprak yerinde güzel. Çalma! Yerinden yurdundan etme hiç birini. Kimseler yok işte sokaklarda. Issız her yer senin şansına
Esme rüzgar. Çek git yoluna.
Geçme be zaman. Sabrım bitiyor. Dur olduğun yerde. Her şey uzaklaşıyor. Unutturma bana çektiklerimi. Unutturma özlemiyle divane ettiklerini. Alışmaya çalışmadım hiç. Vazgeçmeye çalışmadım. Henüz çok taze yaram. Bırak kanasın. Bir gün dönmez biliyorum. Bekletme boşuna.
Geçme zaman. Çek git yoluna.
Akma be gözyaşım. Yüreğim yanıyor. Değmez bir vefasız için heder olmana. Eğer gözyaşım fayda etseydi ona gider miydi ardına bile bakmadan uzaklara. Kıyamadığı kopamadığı onsuz yapamadığıydım hani? Yazık. Ne boş sevmişim meğer. Ne boş yanmışım. Sanma bu benim ilk aldanışım.

Bakma gözlerime
Çoktan perde indi üstlerine
Bakarsam dayanamam ağlarım
Sarılma ne olur
Böyle bir şefkat fazla bana
Hep isterim sonra, alışırım
Sevme be güzelim beni.
Gönül sayfamı çoktan kapadım
Dokunma sakın bana.
Yüreğim yaralı.
Seninde canını acıtırım..

alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:43 AM

Belki alışkındı kulakların bu iki kelimenin dudaktaki dansına...Hoşça kal ; bir daha görüşmenin güvencesiydi. Bir önceki adımıydı bir sonraki buluşmanın...Hoşça kal denir ve hoşça kalınırdı senin aşklarında... Oysa bende Elveda demektir hoşça kal, bilemedin; kısacık zamanlara sığan tutkunun kılavuzluğundaki bu aşkta...


Hesaplaşma yüklü bir gecenin sabahıydı sana vedam. Oysa sen sadece hoşça kal dedim sanmıştın...Kanter içinde kaldı dudaklarım sana söyleyemediklerimi kendime haykırmaktan. Söylesem anlamazdın, biliyorum...Üstünde hiçbir etiket olmayan bir şişeye konmuş bir yardım mesajıydı kelimelerim...Ben ıssız bir adada; yanında almak isteyebileceği üç şeyi bile olmayan bir kazazedeydim. Çok tirajik biliyor musun? Üç şey alamazdım yanıma, almayı isteyebileceğim tek şey sendin... Ve sen bana aynı cümlenin içindeki iki kelime kadar yakın; ve aynı zamanda aynı cümlenin içinde asla bir araya gelemeyecek iki kelime kadar uzaktın...Çelişkilerin bileşkesi bir sevgili...Şarkılar saki olmuştu masama. Hep acı olan mezelerimi getirirken soframa, biri geldi biri gitti upuzun bir yalnızlık boyunca...Şarabımın tadı daha mı mayhoştu ne! O tanıdık tadı yapıştırabilmek için dudaklarıma, günün ağarması gerekti kadehlerin tanıdık lal kırmızısında...

Sana hoşça kal demek hiç kolay değildi...Çünkü benim için hoşça kal, elveda demekti...
Benim sözlüğüm neden farklıdır bilemedim hiç...Yazmasın istedim vedalar ve vedalara yüklü anlamlar sayfalarda, boş yere aradım uzun soluklu aşkları yırtık sayfalarda...Nedendir bilmem hep ama hep ayak izleri oldu satırlarımda...Kah kuma gömülüp kaybolan ayakların izlerini aradım çöl ıssızlığı akşamlarda, kah demirden bir örs gibi vurdum adımlarımla vurgun sonlara...

Hatırla sevgili içinde koşar adım coşan sevişlerini...Sakin limanlara demir atmak isteyen gemimin çıpası havada kaldı... Uzun soluklu bir aşkı, bir kar tanesinin bir kartopuna ve ardından bir çığa dönüşmesi gibi yaşamak isterken, sağanak yağmurda ıslanıp, sırılsıklam kaldım yalnızlığımla...Çok yükseklere saklamıştım ben sevgimi, sen upuzun adımları yüklerken bacaklarına, dümdüz bir yol üzerinde koşup durdun boş yere...Başını kaldırıp bakmayı akıl edemedin göğün gülümseyen mavi gözlerine...Uzaklıkları hala ölçülerle sabitleyen bir düzene esirken sen, ben çok başka bir coğrafyada farklı bir iklimin estirdiği rüzgara dönüşmüştüm bile...İki kelimenin buluşamadığı cümleler, gökyüzüyle yeryüzü arasından çok daha uzak mesafelerin timsaliydi yüreğimde...Sen takılmışken bildik hikayelerin tanıdık işleyişine, ben bir masalın içinde sakince bekliyordum sessizlikle çoğalan çığlıklarımı gömüp göğsüme...

Sadece hoşça kal deyip gittim diye; yüreğin hala küskün biliyorum...Elveda çok büyük bir kelime. Sığmadı dudaklarımın sınırları içine.
Sözlüğümden haberdar olacak kadar çok kalmadın sevgili , yüreğimde. Benim “hoşça kal” ım yazılmış yanlışlıkla elveda kelimesinin yerine...Kim bilir belki de bir hoşça kal en çok bu aşktaki kadar yakışır elveda hanesine...Bazen sözcükler biz farkına bile varmadan, kayıp gider dilimizden; bizim bile yerleştirmekte güçlük çekebileceğimiz en uygun yere .........


--aLıntıdır--

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:43 AM

Senden ayrılalı kaç yıl oldu, kaç asır geçti, kaç yaz, kaç kış, kaç gün, kaç ay..? Saymadım.. Sen giderken ardında bir dağbaşı yalnızlığı bıraktın bana. Şehrin ıssızlığını, yokluğun kimsesisliğim oldu, yokluğun kederim … Şimdi kar içinde bedenim, buza döndü dünya...

Sen gittin kar yağıyor bu kente! Gökyüzü yere dökülüyor sanki, bembeyaz bir gülücükle, nazla... Bir eski hikaye geziniyor sokakları gözlerimin içinde... İnsanlar farkında değil, bilmiyorlar bu hikâyeyi…
Kar yağıyor bu şehire, üşüyorum!.. Ve sen yoksun! .. Kar yağıyor... Kahretsin!..

Giderken ardından son bir çığlığımı ekleyebilmiştim sadece... Giderken "beni de al" diye bağırabilmiştim sadece... Ama nafile duymamıştın...

Yıllarca hayalinle yaşadım bu kahrolası yerde, hayalinle avundum senden uzaklarda, bir tatlı sözüne, bir tebessümüne hasret kaldım…. Sen bir serap gibi yıllardır içimin çöllerinde; yaklaştıkça uzaklaştın, uzaklaştıkça yaklaştın... Bilki hayalin bile serinliktir kavrulan ruhuma, üşüyen yüreğime sıcaklıktır…

Gel ey sevgi meleğim, “Can Gülüm”, bir bahar sabahı toprağıma can olmak için gel!.. Damarlarıma kan olmak için gel!.. Hasretlik boyu uzayan raylarda gönlünün sıcaklığına muhtacım.

Bilki, kaynağı sendedir mutluluğumun, çaresi sendedir yüreğimin. Uzaklığın çekilmiyor, uzaklığın işkence… Ne zaman seni düşünsem şiirler dökülüyor kar gibi gibi kaldırımlara, şarkılar ağlıyor yokluğuna..

Uzak dağbaşlarının serin seherlerinde gökyüzünü süsleyen gözlerini aradım kaç kez. Seni ararken ırmaklara döktüm derdimi, rüzgârlara döktüm. Bin 'âh'la iniledi dağlar, bin 'âh'la aktı pınarlar, 'âh'ımdan kan damladı gül yapraklarından, yaralı bülbüller figan etti…

Özlemin bir bulut gibi sardı beni, bir yağmur gibi üstüme yağdı her gece. Damlalar yüreğime vurdukça, seni sevmek her gün biraz daha büyüdü içimde.

Gel ey gül-i rana; gel ey Can gülüm, ayakların kanasa da dikenlerden, binbir pusu kurulsada yollara, prangalar vurulsada ayaklarına, kırıp zincirleri gel… Gelmezsen yok olurum, tükenirim. Gelmezsen bil ki, ölüme savurur beni hayat…

******* boyu hayalinin peşinden koşarken şaşırdım yolumu... Bir uçuruma düştüm, canım yandı, kanadı her yerim...

Gel ki, uzak dağyollarında küçük bir su olup, sevda pınarı gönlüne akayım… Ürkek ceylanlar gibi sokulayım yanına. Gel koru beni zamanın zulmünden, merhametinin gölgesine al… Kucakla beni şefkatinle, yüreğime bıraktığın o kutsal aşk için kucakla…

Her gece ismini anarım gecenin en ıssız saatlerinde. Korkuyorum senden uzaklarda sensiz, yüreğim sensiz dağbaşı ıssızlığı, yüreğim sensiz en karanlık gece... Sana doğru kayıyor gönlümün bütün yıldızları, sana doğru akıyor gönlümün ırmakları…

Uykusuzum her gece böyle, yorgunum sensiz.
Hani diyorum bir gece hasretini yüklenerek çıkıp gelsen, ısınsa üşüyen duygularım. Sonra başımı koysam dizlerine kapansa kirpiklerim; bird aha hiç uyanmasam…

Ey öksüzlere yüreğinden merhamet pınarları akıtan sevgili!
Gel tut ellerimi, beni sensiz bırakma.

Gel, adını ‘’Can Gülü’’ koyduğum can’ımın gülü... Gel, zamansız da olsa, kimseciklere görünmeden, bir gölge gibi, sır gibi, rüya gibi, rüzgar gibi, meltem gibi... Gel...
Bir daha gitme…

alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:43 AM

Üşüyorum Bu Gece……
Oysa Alnımdan Terler Boşalıyor Kaldırımlara Yitip Gidiyorum Kenarı Ateşe Verilmiş Bir Mektup Gibi Ellerim Buz Gibi Oysa Haziran Başındayız Değil Mi ? Üşüyorum Yokluğunda Yüreğim Üşüyor İçten İce Yıldızlar Bile Tutuşuyor Avuç İçlerimde Sensizlik Vuruyor Kıyısına Bile Varamadığım Vuslat Denizine…

Göçmen Kuşlar Kanatlanıyor Birer Birer Omuzlarımdan Gece Başıma Karanlıklar Üşüyor Dudaklarım Yalnızlığını Öpüyor Umutlarımı Gelin Ediyorum Bu Gece Telli Duvaklı Herkes Giderken Bir Ben Kalıyorum Karanlıkların İçinde…

Uçurumlarda Yürür Gibi Ayaklarım Titriyor Seninle Herşey Gitmişcesine Bir Ben Kalıyorum Dört Duvar Arasında Sanki Hasrete Sarılmış Bir Sigaranın Külleri Gibi Düşüyorum Toprağa Ya Da Güneşe Serilmiş Bir Buz Gibi Eriyorum İşte Bilmiyorum Bu Gece Yüreğim Üşüyor……
Sensizlik Varken Hangi Güneş Isıtır Hasretinin Gözyaşlarını ? Hangi Ateş Susturur Dilimdeki Kanayan Kelimeleri ? Sesini Bir An Duyarım Diye Dışarı Çıksam Tüm Şehir Uykuda Bu Gece Sen Yokken Dargınım Uykulara……

Küskünüm Kuş Tüylü Yastıklara Oysa Oysa Sen Olsan Yanımda Taşları Yastık Bilirdim Varlığında Bir Dilim Ekmeği Bile Bereket Bilirdim
Şimdi Sensizligin İcinde Yırtık Bir Gömlek Gibi Bedenim Çıkarmak İstiyorum Hasretin Bir Beden Kücük Gelen Elbisesini Yokluğunda Göğüm Kaybolmuş Umutlarım Darağaçlarında Asılmış Şimdi Sen Diye Soğuk Duvarlara Yaslanıp Ağlıyorum…

Bir El Bir Omuz Arıyorum Gözyaşlarımı Bırakmak İçin Dizlerine Eğilip Çocuklar Gibi Ağlamalıyım Yoksun İşte
Bu Gece Tüm Kelimeler Kanla Gözlerimi Yıkıyor Nefesim Soluyor İcten İce Tüketiyorum Varlıgındaki Cümleleri Dilim Sus Pus Sensiz Kendimi Hiçliğin İçinde Kaybolmuş Gibi Hissediyorum Kanadım Kırık Yollarım İse Karanlık Türküler Kan Kaybediyor Ovalarımdaki Ceylanlarım Yetim Kalıyor……

Güneş İse Kanlı Pusularda Yetim Düşmüş Üşüyor Saçlarım Ellerinin Sıcaklıgını Arıyor Tenim Yüregimi Kapıp Sana Gelmek İstiyorum Ama Ayaklarım Hasretine Prangalı Dayanamıyor Yüreğim Bu Hasrete…

Odamın Bir Kenarında Ben Bir Kenarında Yalnızlıgın Ben Cam Kenarındayım Olur Da Tatlı Sesini Duyar Da Delicesine Yüreğine Koşarım Diye Pencere Önünde Yolunu Gözetliyorum Bu Gece Bekliyorum İşte Zaman Geçmiyor Tırnaklarımla Çentik Atıyorum Duvarlara Yitip Gidiyor Göğümdeki Yıldızlar.....

Bir Ben Kalıyorum Süslü Vitrinlerin Tozlu Gölgelerinde
Geceyi Soluyorum Karanlığı Emiyorum Bir Cocuk Gibi Oysa Karnım Yalnızlığa Tok Soluk Soluğa Seni Arıyorum Dört Duvar Arasında Senin Kokunu Arıyorum Tüm Umutlar Kanatlanıyor Bir Ben Bir De Sensizlik Kalıyor...

Vurulsa Sol Yanım Yusuf Un Kör Kuyularına Aksa Kanım Bu Kadar Acı Çekmem Ama Yoksun İşte Kelimeler Soluyor Dudaklarımda Ağlarken Serceler Yalınayak Ölüme Koşuyor Kirpiklerimde Gece Suskun Yıllar Yorgun Bir De Yüregimde Kanayan Yoklugun Bu Gece Üşüyorum Bu Gece Üşüyorum Üşüyorum Vuruyorum Kendimi Boş Issız Sensiz ve Sessiz Sokaklara Yağmur Yagmuyor Buralara Ama Gecem Israk Gecem Yağmurlu.. …..



alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:43 AM

Gözlerimi uzağa dikmiş bekliyordum öylece. Yanımda olan biten hiçbir şey
ilgilendirmiyordu beni. Nereden çıkıp geleceğini bilmiyordum ve umudumda yoktu. Hiç gelmeme ihtimalin de vardı ve ben asıl
bundan korkuyordum.
Her gün birbirinin aynıydı ve bir sürprizle karşılaşmayalı kaç bin yıl
olmuştu hatırlamıyordum. Kendimle sonsuz bir savaşın içindeydim aslında. Bir yanım 'bekle' diyordu, bir yanım 'hayatını yaşa...' Her hücrem bu savaşın askeriydi ve her gün binlerce hücre ölüyordu. Kilitlenen bu savaşın ne galibi vardı, ne de mağlubu...
Yaşadığım her şey eksikti. En içli filmi, en komik filmi de aynı
gözlerle, ifadesizce izliyordum. İçkimin, yemeğimin tadı yoktu.
Kitabımdaki her sözcüğün anlamı aynıydı çünkü okuduğum şey aslında
yalnızlığımdı.
Ben ki maviye tutkunum, mavi bile matem rengi gibi geliyordu. Diğer
renkleri ise algılayamıyordum.

Sonra bir ses duydum -ki o tutkunun sesiydi- ve bir anda maviye boyandı
ortalık. Yanımdaydın ve tükenmişti bekleyişim. Sana da
dünyamdaki değişime de şaşkınlıkla bakıyordum. Binlerce yıllık bir uykudan uyanmış gibiydim, her şeyi yeniden ve hayretle keşfediyordum.

Bu rakı bu kadar keyif verir miydi daha önce? Bu lüfer bu kadar
lezzetli miydi? Bir filmde bu kadar kahkaha atılabilir miydi?
Bu deniz böylesine mavi miydi? Güneş bu kadar parlar mıydı senden öncede?
Korkmuyorum artık yeni gelecek günden. Umutsuz değilim. Senden önce
yaşadığım ve sana yakışmayan bütün günlerimi değiştirdim senin
verdiklerinle.
O büyük karanlığımı senin estirdiğin rüzgâr alıp götürdü. Seninle
bağdaşmayan ne varsa çıkarıp attım hayatımdan.

Bildiğim her şeyi yeniden tanımladım senin gelişinle. Yeniden ad verdim her güzelliğe. Çirkin olan, kötü olan ne varsa senin
gelişinle birlikte kaybolup gitti. Beni de hayatımı da bağladın kendine.

En ulaşılmaz noktalara, en çıkılmaz doruklara vardırdın benliğimi. Terk
edilmiş bir limanda kendi halinde bekleyen köhne gemilerime en gizli
denizleri açtın. Ben o maviliğin yolcusuyum şimdi, en sıkılmaz yolcusu...

Adın bir dönülmezliğin simgesi artık. Sen sözcükleri ölümsüz kılansın.
Sen umudun, sen aşkın, sen özlemin, sen hayatın adısın. Ve
senin adını anmak bile tarif edilmez bir sevinç yayıyor içime.

Şimdi yaşamayı seviyorum işte. Çünkü içinde sen
varsın...


alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:43 AM

Bu gün bir başka hüzün yüklü gözlerimde, bir başka bakıyorum dünyaya, bir umut desen yok, gözlerinin sanki ışığı sönmüş, ısıtmıyor eskisi gibi yüreğimi, sorun ben miyim yoksa, yoksa sıkıldın mı aşkımdan, sendemi vazgeçeceksin daha başlamadan…

Kilitli kapılar arkasından çıkardım bende güzel kalan ne varsa; senin için, yağmur olup yağmak istedim pıhtılaşmış hayallere, ezberimde tükenmiş sevdaların unutulmuş anılarıyla… Bir sana yükledim yeniden kirli yüreklerin el süremediği temiz aşkımı, adın kadar, yüreğin kadar temiz olan aşkımı…

Bu içlenme bana mı, bu keder, bu hüzün, bilmiyor musun tek heceden de olsa kurduğun cümlelere yoksun olduğumu, çiçeğin suya özlemi kadar yalnızım bugün, gözlerimin gözlerine zaafı kadar yalnızım. Bilmiyorum bu sensiz dünyanın bir sonu var mı, bu nefes gibi soluduğum hicran akşamlarının bir sabahı var mı senli.

Bir gün kapı çalınacak mı, çalınsa da açınca sen çıkacak mısın karşıma, titrek bir sesle “ben geldim.” diyecek misin? Hoş geldin diyebilecek miyim bir gün…

Belki de olabilme ihtimaline sığındığım bir aşkın sabahına hasretim, belki de tetiğini çekemediğim bir sevdanın arpacığındayım bugün, oysa kalbim çoktan vuruldu, kan kaybeden yüreğimin yasındayım.

Ne olur bir kerecik gülümse, gözlerin bir kerecik ısıtsın yüreğimi, savur saçlarını kalbimin samyelinde, Bu gün en az hüznün kadar yanıyorum,

Bu gün en az gözlerin kadar üşüyorum...


alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:44 AM

Dostlarını satanlara mektuppp

Aynen şarkıdaki gibi nicesine sarıldım amma velakin her birinden ihanet gördüm. kime dostum(artık demiyorum) desem gözünde bir çıkar gördüm. herkesin kötü gününde sırdaşı yoldaşı olmaya çalıştım ama bana olan olmadı. herkesin derdini dinledim bana derdimi soran olmadı, hadi sormadan anlatayım dedim dinleyen olmadı. ne garip bir dünya burası. hep kendimi niye bu gezegenin dışından gelmiş gibi hissediyorum acaba?...allah beni dertlinin yoldaşı olayım diye mi yarattı ? niye insanlar düze çıkınca arayıp sormaz. kötü günde dost olmayı bildiğim gibi iyi gündede eğlenmesini de bilirim. bu konuları yazmayı düşündüm ama nereden başlayacağımı bilememiştim. birden bire döküldü herşey. meğer ne doluymuşum ve ne kadar üzülüyormuşum. Hikaye o kadar doğruki. biz dostumuzu bi sarmısak tarlasına satmayız demiş hikayade... EVET BEN DOSTUMU BİR SARMISAK TARLASINA SATMAM. ama beni satmayanını da bulamadım zaten bu yaştan sonrada böyle bir dost bulabileceğimi sanmıyorum. artık aramıyorum da.... arkadaş gördüğüm sohbet ettiğim insanları arada bir deniyorum. bunu neden yapıyorum bilmiyorum ama buna engel olamıyorum. bir yardıma ihtiyacım olduğunda beni satacaklarını bildiğim halde gidip yardım istiyorum ama yapmayacaklarını biliyorum. bile bile niye gidiyosun a salak. sonra karşıdan durup onların kıvırtmalarını seyrediyorum. asena haltetmiş, ah bi görseniz. 9 8 kıvamında tüm teka tüm tek. biliyorum yalan söylediklerini ama inanmış gözüküyorum. yemişim gibi yapıyorum aman kırılmasınlar diye. ne salaklık. sonrada o insanlara karşı buz gibi oluyorum. ama onlar ben den bişi istediklerinde yapıyorum. bu da bi salaklık. ben değişik bir insanım. pek normal olduğum söylenemez. ben doğrucu davut, devamlı 9. köyden kovulan ama arkadan konuşmuycam diye ne düşündüğünü insanın yüzüne dank diye söyleyen acayip bişiyim ben. niye böyleyim ne zaman böyle oldum niye böyle oldum, neden niçin niye ben. bende normal insanlar gibi olamazmıydım acaba. yada benim kafaya bi format atsak ve verileri yeniden yüklesek olmazmı? kendimi dışardan durmuş herkesi seyreden, yapılan yanlışları gören, riyakarlıkları, dalkavuklukları herşeyi ve karşılıklı insanların körler sağırlar birbirini ağırlar muhabbetlerini ...... ben sanki yokum , şeffafım ve etrafta olan biteni bitek ben görüyorum başka kimse görmüyor. ben neyim kimim????Temizledim tüm dostlarımı...

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:44 AM

Yağmur kötülükleri toprakta eritmek istercesine şiddetli iniyor
yeryüzüne. Ve ben burnumu buhar kaplı camlara dayamış, bir
güvercin gagası telasiyla cami tıkırdatan yağmuru izlerken
kuruyorum hayallerimi. Ben senden öğrendim hayal kurmayı ve hayal
kurmanın insana verdiği cesareti.

Bilirsin iste, basım öne eğikti hep seni tanımadan önce.
Yanaklarımı utangaçlığın yangını basardı sık sık ve bu
kentin insani değilmişim zannederdim. Bu karmaşık şehrin, bu
telaşlı caddelerin... Üzerime gelirdi hareket eden her nesne,
mahmuzlanmış atlardan kaçan Kızılderili bebeleri gibi
kaçınırdım sokaklardan. Elimden tutup, pergelin bir ayağını
şehrin en sağlam zeminine basarak, diğerini açmayı bana sen
öğrettin. Öğrendim ki, hayal; gerçekten olmayana değil,
olmasını istediğine atılan en rasyonel adimmiş. O en büyük
kurgunun içindeki başka kurguları önemsemeden kendi ufkumu
kurgulama temrinlerini de bana sen yaptırmıştın.

Simdi bak, yağmur bile indiremiyor toprağa hayallerimi, o kadar
güçlü yani, o kadar yenilmez ve azimli...

O büyük kâşifler, mucitler, fatihler geliyor aklıma simdi. Ve
anlıyorum ki, önce hayal kurmayı keşfettiler sonra kendi
kesiflerini. O büyük savaşçılar, uç beyleri önce hayal
topraklarını titrettiler güçlü ayaklarıyla. Atlarının nalları
önce hayal bulutlarını çiğnedi. Kenti kuşatan hayaletlerin nasıl
tuz yemiş sümüklüböcek gibi eridiklerini ise senin
öğrettiklerinden sonra kendim keşfettim. Ne ki, 'hayal kuramayana
acımalı' dedim kendi kendime akabinde. Hayalsiz yasamak ne büyük
bahtsızlıkmış meğer!

Korkularım bitti senin rahle-i tedrisinden geçtik ten sonra.
Paranoyalarım küflü bodrumlara kilitlendi. Artık ne sonbahar beni
ürkütüyor, ne karakış korkutuyor. Çünkü biliyorum her şiddetli
kış, ayni şiddette bahar vaat ediyor.

Zamanın ve mekânın zincirlerini kırmayı öğretiyor hayal kurmak.
İnsanı sarmalayan aczi yet duvarını zır u Zebur ediyor. Simdi gün
ortasında kapkaranlık bir gökyüzünün altında yapayalnızlık
çekerken bile ümitsiz değilsem bunu sana borçluyum.

Bilemiyorum... Belki su an çok uzaklarda olan sen, içine baldıran
zehirleri akıtılmış kem hayallere kurban edilmenin
sıkıntılarıyla kıvranmakta, yeteri kadar hayalciliği
öğretememenin izdirabini yudumlamaktasın. Gerçekten bilemiyorum
senin gökyüzünün su anki halini. Bir cam kenarında misin? Bir
şömine basında mi yoksa? Bahçende hayalini kurduğun geyikler,
sincaplar burunlarından buhar çıkararak evin etrafını mi
dolanmakta?

Ama bir şeyi çok iyi biliyorum ki, asla şikâyetçi değilsin.
Kapkara olsa da gökyüzün, zemheri genizlerini yakıyor bile olsa,
kar, tipi, boran her şeyi her ü merc bile yapıyor olsa. Kalbimi
kuşatan kollarını alabildiğince açıp, (hani bana öğrettiğin
gibi) kalabalıkların içine karışıp o Kızılderili yavruları
bulup bulup hayal kurmayı öğreten yetimlerine el mi sallıyorsun?
Öyle bir coşku, öyle bir cezbe hali var ki su an bende, bin sair
binlerle şiir indirse gökyüzünden bu coşkuyu anlatamaz. Tasvir
aciz kalır hayallerimi yedekleyerek burnumu dayadığım buhar kaplı cami sana anlatmakta. Burukluk yok mu sanıyorsun?

Var! Elbette var; ama cosku çağlayanları alıp alıp yuvarlıyor
burukluğu çakıl taşları gibi ve haykırıyor karamsarlığa
hayallerimin akarsuları: 'Ben nehirim, sizler çakıl
taslarısınız! '

Cesaret kırılmaz bir katılığa bürünüyor hayalleri yedeğine
alınca, buzdan anti-ütopyalar eriyor usul usul hayalin o buğudan
soluğuna ilişince. Bilemiyorum belki haddimi asıyorum ama;

Büyüyor umutlarım...

Beklentilerim kocamanlaşıyor...

Sabır her ne kadar ayni vakurlukta dursa da yerinde, içim bayramı
bekleyen çocukların içi gibi sığmıyor kendi kendine.

Ayağı kayıp tökezleyenleri, yalpalayanları, ona buna su
sıçratanları bile anlayışlı bir tebessümle izliyorum.
Çünkü...

Hayal kuruyorum...

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:44 AM

Seni bulmuşken kaybetmek o kadar acı ki.. kime yalvarsam boş sanki.. kime küfretsem? Yollara mı, zamana mı? Olmamışlığımıza,hamlığımıza mı?

Buna inanmak gerçekten çok zor.. özlemin soğukluğu bir kez daha yeniyor sevişmenin sıcaklığını ve ellerimizi birleştirecek köprü,daha üzerinden bir kez bile geçememişken yıkılmaya yüz tutuyor. Nasıl göze alamayız, gerçekten anlamıyorum…


Bambaşka rüyalardan çağırdın beni, biliyorsun… aklımdaydın, tekrar kalbime düştün… sonsuza dek… sonsuz… seni ne kadar çok sevdiğimi hiçbir zaman bilemeyeceksin. Hiçbir zaman beni, seni sevdiğim kadar sevemeyeceksin. Ve inan bana eğer bir gün başkasının olduğunu duyarsam, sonum olacak… ölmüş ruhumu, bedenime daha fazla yük etmem o saatten sonra… anlıyorsun beni…

Dün dokunduğum, parmaklarımı büyüsüyle yıkadığım o saçlarını, gelin olduğun gün bir başka erkek süslerse, bir başka erkek öperse yanağını, yanarım ateşimden… sönmek istemiyorum eğer benimle değilsen… aşkımdan özlemek korkusuyla kaçıp, başka bir şehirde bulursan aradığını, hatırlama beni artık… çünkü olmayacağım. inansaydın yaşardım.. inanmadın, ölüyüm.

Seni gerçekten sevmiştim. Sana "benim" diyebilmeyi o kadar çok istemiştim ki… ama benim yüzümden gizli bir vicdan azabı duymanı da asla istemem… mutluluğunu bozacak hiçbir düşünceyi sokma lütfen aklına… beni bile..


Ben tüm yollardan döndüm ve yüzümü sana çevirdim. Ne zaman, hangi gün istersen bana gelip, beni isteyip, kollarımda uyuyabilirsin… belki bugün, belki seneye, belki 3 sene sonra, belki hiç… seni seviyorum… seviyorsan gel…

Sana hep söylemişimdir… ben Türk filmlerinden çıkıp gelmiş bir adamım diye. Yine öyle bir yazı oldu bu da… Ediz hun, Cüneyt arkın tadında bir aşktı yaşadığım ve tek isteğim Türkan Şorayım olmandı… Çok muydu?

Şimdi aç kulaklarını dinle. Ac gözlerini ve oku.. bu adam seni seviyor…sevmek hiç de ucuz değil … ve benim artık yeni sevgiler alacak ne param ne de arzum kaldı…

Git diyorsun... Denerim...

Son treni kaçırınca sabaha kadar istasyonda uyurum. Şehre dönmem , kıvrılır saklanırım bir köşede… gelmeni beklerim… bana “ gitme, sana geldim “ diyen sesini beklerim… kolumdan tutup, evimize götürecek aşkımı beklerim… al beni buradan… istasyon çok soğuk ve ben gitmek istemiyorum bu şehirden, senin kalbinden… eğer git dersen, bindirirsen beni sabah trenine, nereye gideceğimi de biliyorsun… aradığın zaman, çık gel sen de ilk trenle… al beni ve evime, kalbine geri getir… hadi gel… gitme, kal de bana… bak sabah yaklaşıyor… seni seviyorum……

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:44 AM

Bu sabah, yine sensiz geçecek olan sabahlardan birine açtım gözlerimi. Senin nefesinin olmadığı, kokunu duyamadığım, kulağıma fısıldadığın Deniz Gözlüm kelimelerinin olmadığı bir sabah. Penceremin dışından, mahzun geliyor kuş sesleri. Balkonumda yuva yapan serçe, sanki sensizliğe saygı gösterircesine daha sessiz gidip geliyor yuvasına. Ihlamurlar kokularını saklıyor gibi, Yasemenler boyun bükmüş. Sensizliğime ortak oluyor papatyalar. Balkonumdaki güller neden bu sabah açmadı dersin? İşte sensizliğin senfonisi bu. tüm tabiat uyanmalarda, bir sen yoksun yanımda.

Hadi, gözlerinin yeşil alasında kaybolsun gözlerim yine. Yine sevda şarkıları söylesin bakışlarım, ellerim, yüreğim titresin yine sana bakarken...Gittin AŞKIM, gittin heyhat! Beni sensizliğe mahkum edip, kadınımsın, deniz gözlümsün sözlerini bırakarak, gittin! Şimdi akşamlar daha akşam. ******* daha gece. Sabahlar daha sabah mı sanırsın? Bir gün yeniden seninle açacağım gözlerimi sabaha, seninle karşılayacağım akşamı, seninle aydınlanacak gece.

Bir yalnızlık senfonisidir martıların söylediği ve bir sensizlik senfonisidir vapur düdüklerinden yükselen...SENİ SEVİYORUM.

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:44 AM

Sensizlik denizinde boğuluyorum.. Kurtaranım yok.. Ölüyorum!!
Yıldızlarım kayıyor gökyüzünden.. Çocukluğumu hatırlıyorum...

Bebektim daha...
Hiç bişeyin anlamı bilmeyen.. Ufak, küçük elleri olan.. Hayatı tozpembe olarak gören bir bebek..
Sadece anneye muhtaç.. Onun sevgisine aç..Ona hasret..
Bebektim daha...
Yokluk nedir bilmeyen.. ******* boyu ağlayan ama bir damla için.. Büyümek için.. Huysuz, kimi zaman sevimsiz..Ama yinede temiz bir yüreğe sahip.. Kötülük nedir bilmeyen.. Yalnızlık nedir..
Bebektim daha...
Sensizlik nedir bilmeyen!

Sonra büyüdüm..
Kelimelerin anlamını öğrendim..
Ellerim büyüdü..bak....Kocaman oldum........

Sonra dahada büyüdüm...
Busefer hayatı öğrendim... Yokluğu, sensizliği, hüzünü... Hala açım sevgiye..Bir onu öğrenemedim...

Yıldızlarım kayıyor gökyüzünden.. Çocukluğumu hatırlıyorum..
Ne güzelmiş o yıllar.. Seni tanımadan!Bilmeden!..
Şimdi hüzünlü yıllar....

Büyüdüm, büyüdüm...
Kocaman kız oldum...
Sevmeyi, dostluğu, hüzünü, gurbeti öğrendim... Büyüdükçe kelimeler anlamlaşıyor, büyüdükçe kelimeler çoğalıyordu... Kafam karışıyordu kimi zaman... Kelimelerin anlamına yetişemiyordum.. Kayboluyordum okyanusunda...

Zaman zaman sordum.. Araştırdım.. İnceledim.. YAŞADIM! Ve yaşayarak öğrendim... Farkında bile olmadan...
Büyümüşüm ben.. Kelimelerde zorlanmıyordum artık... Anlamlaşıyordum.. Kayboluyordum kelimelerin hazinesinde... Değer kazanıyorum...

Büyüdükçe hüzünlerim artıyordu.. Büyüdükçe sensizliğim artıyordu... Büyüdükçe "YaLnızLık" anlam kazanıyordu...

Büyümüşüm ben...
Artık herşeyin farkına varıyorum..
İnsanları anlıyorum... Kimisi beş para etmez.Kimisi saygıya değer...
Büyümüşüm ben...
Sensizliğin ne olduğunu anlıyorum... Sensizlik okyanusunda kayboluyorum.. Kurtaranım yok.. Ölüyorum..!!!!!!


alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:44 AM

Elimde kalem senli birşeyler yazmak isterken, hani küçüklüğümüzde defter kenarlarına yaptığımız süsler vardır ya, onlarla dolduruyorum kağıdın her yanını...

" SEN BİR YERLERDE BEN BİR ŞEHİRDE AKŞAM OLUNCA BENİ HATIRLA!..."

Seninle konuşur gibi konuşmak istiyorum kağıtla...

Ama olmuyor cümlelerim kenar süslerinin arasında asılı kalıyor!...

Aklımdan deli fikirler geçiyor, sonra kendi düşüncelerime oturup kendim gülüyorum, yok olmaz diye...

O en sevdiğim resmini açıyorum, bakıyor, bakıyor, sonra susuyorum!!!...

Ben senin resimlerini değil ki, ruhunu özlüyorum, bunu bal gibi biliyorum!... Cümlelerini, paragraflarını, onlara kattığın manayı seviyorum, bunu ben bal gibi biliyorum ama kimbilir sen bilmiyorsun?...

Aklıma yolculuklar geliyor, yolun sana varacağını bildiğimden iptal ediyorum tüm biletleri...

Korkuyorum, geldiğim de, seni gördüğüm de, içimdeki seni bulamıyacağımdan çok korkuyorum İNAN!... Yokluğun da, içimde büyüyen sen, sana benziyor mu, kestiremediğimden çok korkuyorum!!!...

Bir kartalın ki kadar keskin bakışların, bakıyor mu başkalarına?...

Düşüncesi bile kanımı donduruyor, iliklerime kadar üşüyorum, O AN!!!...

Seni düşünmeye başlayınca, hani derler ya, kelimenin tam anlamıyla çin işkencesi yapıyorum kendime, olabileceklerin en acısını düşünerek!...

Sonra durup düşünüp içime düşürdüğüm yangınlara, yine kendim su serpiyorum...

Hayalinle, hasretimin sınırlarını ölçüyorum!!!

Öyle bir an gelecek ki, hasretimin sınırı bulunduğum şehrin sınırlarını aşacak, yolculukları göze alıp sana koşacağım!!!

Sonu, hayalimdeki seni kaybetmek bile olsa ( belki de olmaz), göze alacağım bunu!!!

Göze alacağım!....

alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:44 AM

Gidişim neyi değiştirecek bilmiyorum, ama gidiyorum... yüreğimde söylenmemiş sözlerin acısı, ellerimde ellerini tutamamış olmanın sızısı gidiyorum...

boğazımı düğüm düğüm eden bir cümle şimdi "seni seviyorum!"söylenmedikçe nefes almamı engelleyen, kulağına ulaşmadıkça anlamını yitiren bir cümle şimdi... "seni seviyorum!"

içimde "seni seviyorum"un söylenmemiş acısı gidiyorum....

yaz yağmurları dökülüyor yollarıma. tenindeki yaz kokusu benimle geliyor. ben seni alıp yanıma sensizliğe gidiyorum. tenimde yokluğunun soğuğu dilimde söylenmemiş bir "seni seviyorum" gidiyorum...

kendimi sakin bir sahil kasabasına atmak çare sanki. keşkelerin kıyısında bir baraka bulsam... demirlesem yüreğimi... tuzlu kumlara versem sırtımı... yaralarıma bassam denizin tuzunu... acıtsam kanatsam... kanayan, acıyan hep bir "seni seviyorum" cümlesi...

içimde bir yanardağ var bilmiyorsun. patlamaya hazır volkanlar saklıyorum. lavlar büyütüyorum yoklukta... tüm bu havai fişek gösterisini harekete geçirecek şey ise bir "seni seviyorum" cümlesi...

yolların karanlığı daha çok keskinleştiriyor içimdeki sızıyı. "seni seviyorum" cümlesi bilendikçe bileniyor paslı bir bıçak gibi. boğazımda düğüm düğüm kaldıkça daha da acıtıyor canımı... kanatıyor içimi. yüreğime kadar sızıyor kanım. kan doluyorum... gözlerimle tüm kanı ağlıyorum...

"seni seviyorum" bir söylenmemiş söz dilimde..."seni seviyorum"larımı alıp gidiyorum bu şehirden. kaçamak bakışlar atıyorum dikiz aynamdan.

yağmur diniyor yollarda. ama hala damlalar dönüyor gözlerimin önünde... yağmur değil gözyaşı damlaları... ıslanıyor "seni seviyorum"lar. ıslandıkça daha da ağırlaşıyorlar... ağırlaştıkça yüreğime daha fazla bir ağrı saplanıyor.

gidiyorum... ağlamaklı bir "seni seviyorum!" bırakıp bu şehirde, gidiyorum...

(söylenmemiş sözler kadar iç acıtan bir şey yoktur bu dünyada.
söylenmemiş sözler mezarlığına gömüp sevdamı gidiyorum bu şehirden...
ağlama sevdam. toprak soğuk, toprak karanlık olsa da yeniden doğacağın gün de vardır elbet kaderinde... alnına kazınmış bir isim vardır... doğacağın güne kadar ben, gidiyorum...)

sen gidince soğuyor yatak... gece uzuyor... sensiz geçen ******* beni ihtiyar ediyor... hani gitmesen diyorum... "hani gitmesem diyorum!"

senin her gidişinde sürgün oluyorum ben... en kötüsü aslında gitmeden sürgün olmak... etimi acıtıyor böyle sürgün yaşamak...
"hani gitmesek diyorum!..."

alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:44 AM

http://www.burasiturkiye.com/TumSayf...s/sonbahar.jpg

Zaman zaman yalnızlık vuruyor camıma.. Yem isteyen kuş kılığına bürünüyorlar.. Acıyorum yalnızlığıma..Parça parça bölünmüşlük, zamanı tam kalbinden vuruyor.. Susmak vakti geliyor.. Kimi zaman yalnızlık ölümle geliyor,kimi zaman zamanla..

Ne kadar da üzülsem,düşünemiyorum artık.. Sen yoksun çünkü,bu yalnızlık değilse ne? Kafamı kaldırıp sana doğru baktığımda aslında hiç olmadığını görmek kadar can acıtan bir elem daha var mıdır merak ediyorum.. Henüz yaşım küçük,yalnızlığı zamanla öğreniyorum..Adımlarımı zamanla atıyorum,koşmak için daha çok vakit var.. Peki,ben koşarken düştüğümde ne yapacağım? Ellerim kan içinde kalacak,ve yüreğime kan bulaşacak..Sen de yoksan yanımda,yaralarımı kim saracak?

Yalnızım.. Düşündüğünden daha yalnız.. Beni dostlarımla başbaşa bırakıp gittiğini hayal etsem,dostum olmadığın görüyorum. Gözümü hangi yanlışa kapatsam,başka bir yanlışa açıyorum.. Doğrular nokta olmuş artık,görmekte zorlanıyorum.. Uzak dururken sen bana,ben seni yakınımda hissediyorum. Hayat derken ,ben ölümü yaşıyorum.. Peki ölümü yaşıyorsam,nasıl ölemiyorum,neden ölemiyorum.. Doğrularım yok benim..
Yok,sen doğruları görmek istesen de onları oluşturamıyorum..

Sanırım yaşam denilen labirent yavaş yavaş tükeniyor. Sonuna kadar geldim ben ve çıkış yolunu bulamadım.. Kaybediyorum,yavaş yavaş kaybediyorum sevdiğim her şeyi..Gözyaşı dökmek için saatlerce çaba veriyorum,zaman akmasın istiyorum..

Ve,
Zaman akıyor..

Beni hiçe sayarak koşuyor sona doğru.. Direnmeye çalışıyorum,ve direndikçe ışığımı kaybediyorum.. Sıcak bir kucak ararken,kendimi morgda buluyorum. Ve anlıyorum,ben yavaş yavaş ölüyorum.. Maviler soluyor,yapraklar dökülüyor,bulutlar ağlıyor ve buz gibi hava geliyor evime..

Sen gidiyorsun,
Ben ölüyorum,
Ve sonbahar geliyor..
Yalnızlık kadar soğuk bir sonbahar..




alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:44 AM

Çok uzaklarda, altın değerinde sevdam...
Uzansam.. yetişemiyorum /yetişemiyorsun/
Düşlesem.. hep yanlış çıkıyor /yanılıyorsun/
Unutsam.. işte onu yapamıyorum /sen çok iyi yapıyorsun/

Düşle gerçek arasında sevdam.. Yalan mı bilmiyorum.. Yalan sevdalarda örtülmüş yüreğim artık buz.. Hiçbirşey ayırt edemez olmuş.. Hani "g e l" diyorum, gidiyorsun ya.. Hani "s e v" diyorum, unutuyosun ya.. Hani "b ı r a K m A" diyorum, arkana bile bakmadan gidiyosun ya...

Sevda yolumu kesmiş.. Kayboluyorum caddelerde.. Çıkmaz sokağa girmişim farkında bile değilim.. /Yolumu bulamıyorum/ Yardım istiyorum senden.. Yalvarıyorum adeta.. "BaK" bi, "GöR" bi.. Yardım et bana.. Yokluğunda kayboluyorum...
Diyorum...
Ama sesimi duyan yok.. /Sen YoKSun/

Sonbahar geldi işte.. Yokluğunun mevsimi. Sevmiyorum işte.. Anlıyor musun sevmiyorum bu mevsimi
Gidişler mevsimi.. Sen G i t m e.. Sonbaharlar yüreğimde çoşsun.. Sen K a L..

Ayrılık vurmasın bizim sevdamıza.. Gölgeler düşmesin..
Ama nafile.. Her aşk gibi bizimde sonbaharlarımız var artık.. Yüreğimize vurmuş ayrılık saatleri.. Çanlar çalıyor..
Ve Sen;
Gidiyorsun..!

Ben;
Arkandan bakıyorum.. Lanetliyorum sonbaharları..
Hayat işte bundan ibaret.. Gidiş ve bitişlerden…

..

Yağmurlar yağıyor.. Ardından mevsimini kışa bırakıyor..
Sen;
Gelmiyorsun..!

Unut Beni Sevda.. AŞK BANA GÖRE DEĞİL… Diye haykırıyorum sonbaharlara..
Sonbaharlar duymuyo, sen duymuyorsun…..

alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:44 AM

Kalemim "Artık yaz'ma o'na" diye haykırıyo adeta.... Tam artık sana yazmıyacağım diyorum.. Aklımda tasarlıyorum yazacaklarımı. Tam yazmaya başlıyorumki, gene 'sen' dökülüyosun kalemime.. Kalemimden kağıdıma.. Ve Ardından arta kalan gözyaşlarım...

Saçmalıyorum gene işte.. Yazacak birşeyim kalmadı sana dair.. Tükettin tüm cümleleri..
Ben gözyaşlarımla yazdım seni.. Sakladım yüreğimi.. Dökülüpte, yarmasın diye sevgimi ..

..ve bitişler.. gidiş ve bitişler .. her gidenin ardından ağlamalar, hüzünler .. sebepsiz yere haykırışlar .. ve biten umutlar..

Ağlamam sana değil, sessizliğime..
Her gidişinden arta kalan sessizliğime .. Suskunum sebepsiz yere..
Sonsuzluğuma son notum bu belkide ..

Sen benim Birinci TekiL Şahsı'm oldun hep.. Ben=Sen. ne farkeder.. Ha Ben, ha Sen. Ha Sen, ha Ben. Ama senin için Ben, asla Sen olamadım..
Yandığımı hissediyorum.. Yokluğun yakıcı..
Ben ağlarken yokluğunda, sen yüreğime damlalar düşürmeye devam ediyorsun..

Düşürdün kalbimi elinden. Yüreğim yokluğunda yerlerde pusu kurmuş seni özlüyor... Seni arıyor köşe bucak.. Harf harf, kelime kelime yokluğunun adını koymaya çalışıyor…

Tüm tümcelerimde soru işareti bıraktı yalnızlığın ..

ve bitişler.. gidiş ve bitişler .. her gidenin ardından ağlamalar, hüzünler .. sebepsiz yere haykırışlar .. ve biten umutlar..

Kayıp giden mutluluğumda ‘sen’ vardın sadece.. Senin için ise sadece gözyaşlarım…

Kağıdım ıslak, yüreğim buruk.. Çıktığım bu yolda seni arıyorum.. Nerden başladıysam, ordan bitirmeye kararlıy’dım’
Geriye; gidişinden arta kalan yaşlar…

Aslında sen hiç yoktun
Sevgim çizdi yüzünün güzelliğini
Tutkularım şekillendirdi bedenini
Özlemlerimdi mütevazi yapan seni
Önce var et,sonra ona tutkun
Zavallı yüreğimi derde soktun
Ama aslında sen hiç yoktun..


Ben zaten yoktum sende.. Tanımadın ! Bilmedin ! Sevmedin ! Ve en önemlisi beni hiç Hissetmedin !

Kaybolup giderken yalnızlığında, sen beni hiç tanımadın.. Oysaki bütün çabalarım ‘sen’din. . ANLAMADIN! !

Çünkü ben; Üçüncü TekiL ŞahıS’ım Yüreğinde ....


alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:45 AM

Yalnış yollarda yürümekten, yürüyüp de bir menzile erememekten yoruldum.Hep mi kanacak bu yürek,hep mi kanayacak? DinmiyOr sızım,kapanmıyor yaralarım.Ne haLimden anLayan var ne de bir yOLdaşım.YalnıZım.......YaLnızLık en kara geCeden daha kara.Aşk adına ne varsa hepsi terk edip gitmiş beni.Öylece umutsuz,çaresiz,Sessiz kaLmışım.BEn aCıyı Sevda Sanmışım.....

Hiç böyLe olacağımı düşünmezdim oysa...Bitmez sanırdım,tükenmez bilirdim, ''GiTMEZ'' derdim...GiTTi!! Giderken geride bir enkaz bırakacağını bile bile gitti.Ne kaldı şimdi bana acıdan başka? susmaktan ve acıyı yaşamaktan başka ne gelir elimden?

''her aşk biter'' derler ama böyle yıkıCı,böyle yakıCı olması gerekmiyor ki bitişlerin....Hem benim AŞKIM bitmedi,Bitmeyecek deee....Daha hiçbirşey yaşamadan, hayatı paylaşmadan nasıl bitsin? bu yürek onun için atmaya devam ederken nasıl tükenSin?

YüreĞim bir firara daha tanıklık etti işte...Hep hüzünle hatırlanacak dünLer,Nasıl geçeceği meÇhul bugünler ve gelmeyecek yarınları yaşamanın zamanı şimdi. ''ondan bana ne kaldı'' diye düşünüyorum da aklıma yalanlardan başka hiçbirşey gelmiyOr. O mu daha çok uStaydı yoksa ben mi çOk saftım anlayamıyorum.Hiçbir soruya yanıt bulamıyorum.aL işte, yine aĞlıyorum.Kelimeleri durdurmayı öğrendimde birtek gözyaşlarıma söz geçiremiyorum.

Ben hayata ve aşka karşı üzerime düşen herşeyi hakkıyla yerine getirirken böyle aCı Çekmek reva mı??? ya da gerçek hayat başka bir boyutta bu gördüğüm rüya mı? Gitti yerden dönse ''Hata YapmıŞım'' dese,sevdiğini söyLese Geçer mi kalp ağrısı? Diner mi aşk acısı? Korkuyorum aCıya alışmaktan,kOrkuyorum her acıyı seVDa sanmaktan...

Şimdi böylesine zayıfken,böylesine kırılmışken yine yalnış bir yOLa saparım ben.YüreĞimin sızısını dindirecek diye yaLnış kollara sarılırım.sOnra yine gelsin hüzün,gelsin acı.Oysa açım ben saf sevdalara,yalanlara bulaşmamış aşklara,iHaneTLerle anılmayan insanlara.Açım hiç birşey beklemeden sevenlere,kaLp gözüyle görebilenlere.....Madem aşkım bu kadar korkutuyor herkesi,madem sevdamın büyükLüğünü görüp kaÇıyorlar,ÖyLeyse ne ismim Ne cismim kalsın geride.SavruLup gideyim tOz bulutlarıyla hiçkimsenin erişemeyeceği tOprakLara.Yeter ki aCısız yaŞanSın SeVDa!!!!!


alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:45 AM

Bir nedeni yok. Yalnizca optum. Elbette kiziyorsun bana; belki en cok da bu zayifligima kiziyorsun: Tedirginligime, seni kaybetme endiseme, telasima, saskinligima, titreyisime, urpermem, anlamlarini anlamamis kelimelerle yetinmeme, tartismalarda bulunmama, buhranlarin yordugu bir genclik yasamama, bilincimi sana yonlendirmeme, kelimelerin yetersiz olusuna, vesaireye vesaireye.. Inadima ofkeleniyorsun. Seni birakmama, seni ozgurlugune salmama hiddetleniyorsun. Bu da “ask” iste! Bu da entrika! Bu da soysuzlasmanin, askin getirdigi kilitlenmenin baska bir cesidi! Peki anahtar nerede sevgilim? ! peki anahtarin uzerindeki yivler kimin eseri? ! Dur, dur, bagirma,

Bir nedeni yok. Yalnizca optum.

Bunlar da gececek suphesiz. Seni unutmama kac yuzyil kaldi ki.. bir kusme, bir burulma bicimiyle gidisinin ardindan sehrin gri cephelerine fevkalade agir bir el bombasi gibi dusen bunaltinin biraktigi korkunc acinin unutulmasina kac yuzyil kaldi ki.. Yaralandim. Butun noktalarimdaki nobetciler de yaralandi. Cigirindan cikmis bir ayaklanma gibi aglamakta yalnizligim. Bir gercek aramiyorum felakete. Bir bahane goremiyorum yalnizligimin beni teselli etmek icin soyledikleri kelimelerin hanesinde. Ama yoklugunu doldurmuyor sevda siyasetinin hancerleri. Ama bilemiyorum yagmurun ardindan artik hangimiz suclanacak.. Eger hissediyorsan,

Bir nedeni yok. Yalnizca optum.

Ben sende ardi arkasi kesilmeyen bir korku sevdim. Ben bir kucuk cocuk sevdim sende. Siddetli ve hayret uyandiran manevralarla kendi kanina olan saplantili askini sevdim. Az kelimeyle kurdugun cumlelerdeki gizli soru isaretlerini, barlardan catlak bardak gibi atilmayi beklemeni, serserice patlamalarini, yuttugun toplu igneleri ve bir film hilesi hissi uyandiran utangac hasret pozlarini sevdim. Dokunamadim sana. Parmak uclarim nesterdi cunku. Kirilan bir kemigin sesiyle veda ederken,

Bir nedeni yok. Yalnizca optum..


alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:45 AM

İlk defa göz göze geldiğimiz anı hatırlıyor musun? Kaçamak bir buluşmasıydı bu gözlerimizin. Seni istiyordum, biliyordun... Bakışların duygulu, anlayışlıydı, özlemliydi zaman zaman. Bakışların bir şarkı söylüyordu hiç bilmediğim. Seni dinliyordum, bakışlarını dinliyordum.

Dağbaşında apansız karşıma çıkan bir pınardı sanki gözlerin. Eğilip su içmek istiyordum kirpiklerinin arasından. İçimde yaktığın ateşi söndürmek istiyordum. Ama o ateş gitgide büyüdü işte!

Şimdi biraz da sen yan artık, benim yanacak yerim kalmadı.

İnanamıyorum, sen var mısın? İnanamıyorum bir türlü. Tuttuğum ellerin mi? Öptüğüm dudakların mı?

Kim bilir? Belki de yoksun, ben bir rüyâ görüyorum, biraz sonra uyanacağım. Herşey ansızın silinecek. Ne saçların kalacak ortalıkta, ne gözlerin. Yine kahrecici yalnızlığıma döneceğim. Biraz daha yıkılmış, biraz daha sensiz.

O gün ilk defa seni gördüm. Düşün, sen dünyaya geleli beri kaç yıl geçmiş aradan. Düşün, ne kadar çok özlemiştim seni.

Öyleyse hiç gitme, ne olur? Vereceğin her kedere razıyım. Acıların en büyüğünü sen tattır bana, zehirlerin en şiddetlisini senin elinden içeyim. Ama gitme ne olur?

Dudaklarım kurumuştu, içim yanıyordu. Suya hasret, kurumuş bir ot gibiyimdim. Yağmur olup yağdın üstüme, yeşerdim, filizlendim. Sonra güneş oldun, hayat verdin bana, koku verdin, renk verdin. Şimdi bırakıp gidersen bir daha ve son defa yine kuruyacağım, dağılıp toz olacağım anlıyor musun?

Çünkü senden sonra kimse gelmeyecek, biliyorum. Kimseler çalmayacak kapımı.

Gidersen beni bana mahkûm edeceksin, keşke ölsem diyeceğim o zaman, keşke ölsem!

Şimdi sendeyim, seninleyim, seni yaşıyorum.

Beni bana bırakma! Senden bir parçayım artık, belki de baştanbaşa sen oldum farkında değilsin.

Beni bana bırakma! Sen olduğun için mutluyum. Sen olduğum için de. İstersen ben olma. Hiç benim olma. Ama bırakma beni ne olur?

Beni, bana bırakma!


alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:45 AM

Seni düşünüyorum yine...

İlk karşılaştığımız an geliyor aklıma. Ellerimi yüzÜme kapatarak, gözlerimin dolmasını ve dudaklarımın titremesini engellemeye çalışmaktan, yüz ifadeni tamamlayamıyor beynim!

Beynime inatla, sıcacık bir gülümsemeyle bana yürüdüğün anı hatırlıyor yüreğim...

.......................................

Seni düşünmeye başlayınca böyle oluyorum! Yazı olarak ortaya çıkan birkaç paragraf ama benim dalıp gitmelerim bir kitap kalınlığında oluyor!!!

Kalem elimde olmasına rağmen, bazen tavana diktiğim gözlerimle bazen de gecenin rengini almış şehirdeki her ışıkla sayfalarca yazıyorum aslında sana!...

Sensiz olamadığım gibi, müziksiz de olamıyorum. Radyom dibimde, kah Kayahan' la "Hiç mi özlemedin, hiç mi hatırım yok!" diyerek isyan ediyor; kah Sezen Aksu' yla "Prangalarca boynuma taktığım sensin!" diyerek kıvrılıyorum bir köşeye...

Göz kapaklarım geceye yenik düşüyor ama yüreğim hala seni düşünüyor işte!...

Rüyama gel, ne olur!!! Ama geçen ki gibi yapma azıcık konuş olur mu? Rüya bile olsa seni görünce mutlu uyanıyorum... Hasretim azalıyor, yüreğim hafifliyor böylece...

Ben her zaman ki gibi yine konuşuyorum diyorum ki, rüyamda bile olsa sana diyeceğim son söz şudur!

"Dönersen bırakmam,
Dönersem bırakma!"


alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:45 AM

Gitme, koca şehirde yapayalnızlık kalmak istemiyorum. Gidersen, sensizliğin içinde hangi duvar avutabilir beni ? Bırakma beni karanlıklara. Alışkın değilim sabahları sensiz uyanmaya. Gitme umudum. Uçurumlardan esen rüzgarlarda tek başıma bırakma beni. Acıya kanattığım umutlarımı toprakta ezip gitme. Düş yorgunu *******de her sokakta seni aramak acıtır yüreğimi.Her köşede sensizliğe ağıtlar yakmak sonum olur ömrümün. Dur gitme. İçimdeki çocuğun ağlayacak hali kalmadı. Gidersen, uykulara dalıp unutacağım mı sanıyorsun o gözlerini ? Sorarım sana ; kolay mı tahta beşiklerde hasretini uyutmak ?

Yıllarca cebimde biriktirdiğim gözyaşlarımı sende kurutmuşken gitme. Simsiyah bulutlar çöreklenmesin üzerime. Baharın koynunda uyanırken gözlerimi karanlıklara kapatmayayım. Gitme ince sızım. Uzak dağlarına yüreğimi sürüp sana koşmak isterdim ama sırtım kanlı ve yüreğim yaralı. Buğulu camlarda bıraktığım düş mavisi umutlarımı yetim bırakma. Sürgün misali yalnızlığında soğuk prangaları sırdaş bilmek istemiyorum. Yitik bir yüreğin baharlarında açmış dikenleri serme ellerime..Batarsa kanar, kanarsa yaşayamaz yüreğim. Gitme. Ardından bakakalmasın gözlerim tozlu yollara. İsyanlara bürünmesin gülen yüzüm. Ne olur gitme alınyazım.

Acılarımı tütünle sarıp bir sigara dumanında çekerken içime, gitme. Dayanamaz bu can gidişine. Rıhtımlara her gece gözyaşımı boşalttırma beni. Ezik yüreğimi karların üzerine serme. Sana koşan ayaklarımda hüznün kirli denizlerine sokma beni. Mavilerin arasında kaybolur giderim. Umutlarımı alıp gitme gül yüreklim...

Hangi denize sığdırabilirim ki sensizliğin acılarını .Hangi ilaç dindirir sensizliğin sancılarını. Bu dert içimde kabuk bağlar..Solmak istemiyorum kırık aynaların suretinde.Hazanlar girer gelinciklerin gülümsediği bahçelere. Göğümden tüm göçmen kuşlar kanatlanır ucsuz bucaksız diyarlara. Dur gitme. Yalınayak sahillerde gezinmeyeyim. Ellerim dikenlerde avunmasın. Gidişinle yüreğimi yaralarda bırakma ne olur...

Şiirlerim kederimle, yüreğim gidişinle ağlamasın. Gülen gözlerime hicranlar inmesin. Bereketin ıslattığı toprağıma siyah bulutlar çöreklenmesin. Uçurumlar büyümesin duvarlarda. Pencerelerde kalmasın ıslak gözlerim. Yorgun düşmesin ayaklarım. Gitme iki gözüm. Bırakma beni tek başıma firkatinde.Düş fakiri olarak gezinmek istemiyorum şehrin ölüm kokan sessizliğinde.Ne olur gitme sevdiğim...

Uyandırma beni ayrılıklarınla. Gitme diyen dudaklarım senden sonra kanamasın. Üşümesin senin sevginle gülümseyen gönül bahçem. Acılarımı unutmuşken sancının kavrulduğu ateşlerde ısıtma beni. Benek benek açan çiçeklerim mevsimsiz solmasın.Saçlarına düşen yıldızlar göğsüme ayrılığının hançerini sokmasın.Gitme canımdaki son can...

Senin gözlerinden, senin yüreğinden başka bir sığınağım yok sevdiğim.. Gitme ne olur.Yetim kalmasın yüreğim.

" Karanlıklarıma bir avuç güneşin yetiyordu meğerse herşeyin yalanmış. Bir Kasım günü ait olduğun kollara geri döndün. Bir nefes sanmıştım seni lakin bıçağın en keskin yerinde kanattığın yüreğimi farkededim. Bilseydim gözlerinin yalan olduğunu, bilseydim gözyaşlarınnda baharlarımın solduğunu. Şimdi yüreğimin tozlu raflarında " yalnızlığa " gömdüm seni. Gittin demiyorum sana çünkü sen bana hiç gelmemiştin ki ."


alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:45 AM

Senden ayrılalı kaç yıl oldu, kaç asır geçti, kaç yaz, kaç kış, kaç gün, kaç ay..? Saymadım.. Sen giderken ardında bir dağbaşı yalnızlığı bıraktın bana. Şehrin ıssızlığını, yokluğun kimsesisliğim oldu, yokluğun kederim … Şimdi kar içinde bedenim, buza döndü dünya...

Sen gittin kar yağıyor bu kente! Gökyüzü yere dökülüyor sanki, bembeyaz bir gülücükle, nazla... Bir eski hikaye geziniyor sokakları gözlerimin içinde... İnsanlar farkında değil, bilmiyorlar bu hikâyeyi…
Kar yağıyor bu şehire, üşüyorum!.. Ve sen yoksun! .. Kar yağıyor... Kahretsin!..

Giderken ardından son bir çığlığımı ekleyebilmiştim sadece... Giderken "beni de al" diye bağırabilmiştim sadece... Ama nafile duymamıştın...

Yıllarca hayalinle yaşadım bu kahrolası yerde, hayalinle avundum senden uzaklarda, bir tatlı sözüne, bir tebessümüne hasret kaldım…. Sen bir serap gibi yıllardır içimin çöllerinde; yaklaştıkça uzaklaştın, uzaklaştıkça yaklaştın... Bilki hayalin bile serinliktir kavrulan ruhuma, üşüyen yüreğime sıcaklıktır…

Gel ey sevgi meleğim, “Can Gülüm”, bir bahar sabahı toprağıma can olmak için gel!.. Damarlarıma kan olmak için gel!.. Hasretlik boyu uzayan raylarda gönlünün sıcaklığına muhtacım.

Bilki, kaynağı sendedir mutluluğumun, çaresi sendedir yüreğimin. Uzaklığın çekilmiyor, uzaklığın işkence… Ne zaman seni düşünsem şiirler dökülüyor kar gibi gibi kaldırımlara, şarkılar ağlıyor yokluğuna..

Uzak dağbaşlarının serin seherlerinde gökyüzünü süsleyen gözlerini aradım kaç kez. Seni ararken ırmaklara döktüm derdimi, rüzgârlara döktüm. Bin 'âh'la iniledi dağlar, bin 'âh'la aktı pınarlar, 'âh'ımdan kan damladı gül yapraklarından, yaralı bülbüller figan etti…

Özlemin bir bulut gibi sardı beni, bir yağmur gibi üstüme yağdı her gece. Damlalar yüreğime vurdukça, seni sevmek her gün biraz daha büyüdü içimde.

Gel ey gül-i rana; gel ey Can gülüm, ayakların kanasa da dikenlerden, binbir pusu kurulsada yollara, prangalar vurulsada ayaklarına, kırıp zincirleri gel… Gelmezsen yok olurum, tükenirim. Gelmezsen bil ki, ölüme savurur beni hayat…

******* boyu hayalinin peşinden koşarken şaşırdım yolumu... Bir uçuruma düştüm, canım yandı, kanadı her yerim...

Gel ki, uzak dağyollarında küçük bir su olup, sevda pınarı gönlüne akayım… Ürkek ceylanlar gibi sokulayım yanına. Gel koru beni zamanın zulmünden, merhametinin gölgesine al… Kucakla beni şefkatinle, yüreğime bıraktığın o kutsal aşk için kucakla…

Her gece ismini anarım gecenin en ıssız saatlerinde. Korkuyorum senden uzaklarda sensiz, yüreğim sensiz dağbaşı ıssızlığı, yüreğim sensiz en karanlık gece... Sana doğru kayıyor gönlümün bütün yıldızları, sana doğru akıyor gönlümün ırmakları…

Uykusuzum her gece böyle, yorgunum sensiz.
Hani diyorum bir gece hasretini yüklenerek çıkıp gelsen, ısınsa üşüyen duygularım. Sonra başımı koysam dizlerine kapansa kirpiklerim; bird aha hiç uyanmasam…

Ey öksüzlere yüreğinden merhamet pınarları akıtan sevgili!
Gel tut ellerimi, beni sensiz bırakma.

Gel, adını ‘’Can Gülü’’ koyduğum can’ımın gülü... Gel, zamansız da olsa, kimseciklere görünmeden, bir gölge gibi, sır gibi, rüya gibi, rüzgar gibi, meltem gibi... Gel...
Bir daha gitme…


alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:45 AM

Sen sevgili evet sen,
Bir kez olsun dinle beni…
İzin ver bir kez olsun içimden geldiği gibi konuşayım.
İzin ver dökeyim tüm karanlıklarımı sana…
Sonra sen tekrar yollarsın nede olsa onları bana…
Ne olur bir kez sus da konuşayım…
Sus ve dinle..
Dinle ve gör ne dediğimi sana…


Gidiyorum…
Evet bak gidiyorum artık sonsuzluğa…
Sessiz sedasız istifa ediyorum yüreğinden,
Ağır ağır atıyorum adımlarımı,son göz yaşlarımı da döküp uzaklaşıyorum senden…
Ben giderken,
İçimde bıraktığın öksüz aşk çıkmaya çalışıyor,
Tenim yırtılıyor her adımımda…
Bedenim isyan ediyor,kalmak istiyor delice sevdan yüreğimde…
Engel olmaya çalışıyor her bir zerrem ama kalmak çare olmuyor….

Ömrümün tüm vakitlerini harcamak geçiyor içimden …
Kalmak inadına…
Ama yok…
İnan olmuyor…




Cevap verme..
Sus…
Sus ve dinle…




Her kış bastıran öksürük gibisin boğazımda…
Her sabah bir kaşık balla geçirmeye çalıştığım ama başaramadığım…
Kuru bir öksürük gibisin hayatımdan bir türlü çıkaramadığım…
Sebepsiz anlarda çıkıp karşıma uyandıran uykumdan bir öksürük gibisin sevdiğim,
Nefes aldırmayan kimi zaman,kimi zaman ağlatan…
Ama hep var olan ve hep kışın karşıma çıkan…

Sen sevgilim…
Sen kış güneşi gibisin canıma…
Tenime asla ısıtmayan…
Sadece kendini gösterip soğuklara esir eden ve hiç yakamayan…
Belki de kendine bile hayrı olmayan…

Bu yüzden gidiyorum sevgili,
Ve izin ver giderken konuşayım son bir kez daha…
Son bir kez haykırayım içimdeki öksüz aşkla sana…






Sus ve dinle




Biliyor musun sevgili,
Hiçbir şey almıyorum giderken yanıma…
Tüm anıları bırakıyorum sana,
Kaçamak öpüşmelerimizi,
Sevişlerimizi,Sarılmaları ve elinin sıcaklığını koyuyorum başının ucuna…
Ve tüm sevmeleri bırakıyorum yamacına…
Bir kendimi alıp çıkıyorum yola…
Bir yaralı yanımı kucaklıyorum şefkatle ve sessiz sedasız istifa ediyorum sevdamdan…
İstifa ediyorum yüreğinde olmaktan…

Sen uyurken yatağında ,saçlarına kondurduğum son öpücükle veda ediyorum sana…

Sen sevgili evet sen,
Bir kez olsun dinle beni…
İzin ver bir kez olsun içimden geldiği gibi konuşayım.
İzin ver dökeyim tüm karanlıklarımı sana…
Sonra sen tekrar yollarsın nede olsa onları bana…
Ne olur bir kez sus da konuşayım…
Sus ve dinle..
Dinle ve gör ne dediğimi sana…







Hoşça kal


aLıntıdır ..

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:45 AM

Kalbimin çığılığını duyan yok..

Umrumda mı bi başkası .. Umrumda mı dünya yanmış yıkılmış batmış..

SENSİN..

Sensin benm..Sevincim..çaresizliğim.en büyük haykırışım.herşeyimsin..yaşam amacım..

Ben hep sana nefes aldım..Hep senin gözlerinin hayalini kurarak uyudum..

Umrumda mı bi başkası.. umrumda mı dünya yanmış yıkılmış batmış..

HERŞEYİMSİN..

Boğazımda ki düğümlenen hıçkırığım.. akamayan gözyaşım. kanayan yaram..Aldığım nefesim..

Ben SENİ SEVİYORUM..

Senin elini tutmak..Seninle nefes almak.. Senin omzuna dayanmak..Senin gözlerine dalmak..

Umrumda mı bi başkası..Umrumda mı dünya yanmış yıkılmış batmış..


Benm tek gerçeğim sensin..Senden başkası haram bana..

DÜŞÜNSENE..

Senin için delirirken.. nasıl başkasının elini tutarım..nasıl başkasının gözüne bakarım..


Benim için sadece sen varsın SEN..

GİT..

İstediğinle gez.. dolaş.. çık.. elini tut..gözüne bak..

Ama boğazımda ki düğümlenen hıçkırığım çözülmeden GEl..gözyaşım olup akmadan GEL..Son nefesimi vermeden GEL..


GEL ki göstereyim sana ..SEVGİmi..Aşkımı..BENDE ki YERİNİ..

Bitanem..Deli MAVİM..Yemin ediyorum senden başkası yok ve olmıycak..Benim Tek gerçeğim SENSİN..

alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:45 AM

Sevgilim...
Bunlar aslında sana hiçbir zaman kuramayacağım cümleler biliyor musun...
Seni çok özledim’in ötesine gidemeyişinden; ifadelerim böyle gizli saklı köşelerde saklansın istedim....
yüreğimin feryatlarını nasıl ki duymuyorsan görme de istedim...
Nasıl ki bilmiyorsan gözyaşlarımın miktarını... satırlarımı da bilemeyeceksin sevdiğim.
Seni ne kadar çok sevdiğimi her an biliyorsun. Bileceksin de...
Nefesimin yettiği son ana kadar bileceksin seni sevdiğimi sevdiğim....
Fakat asla bilmeyeceksin seni özlerken çektiğim bunca kalp ağrısını...

Sen dökülen gözyaşlarımın can sıkıntısından olduğunu bilip, bana kızarken “yeter artık üzme kendini” diye... ben aslında o an bile seni göremediğim için ağlıyor olacağım... Fakat her damlada beni eriten gözyaşımın sebebinin özleminin sancısı olduğunu bilmemelisin sevdiğim...
Gelemediğin için nasıl olsa yeter benim üzüldüğüm... bir de senin üzülmene dayanmazki benim yüreğim...

Sana işimin yoğunluğundan bahsedip tüm stresimi oraya bağlamalıyım konuşurken.. Ve sen işime bu kadar önem verdiğim için geç saatlere kadar çalışıp yorulduğum için üstelik eve geç geldiğim için kızmalısın ki ben buna üzülmeliyim sözde... (özde yokluğun beni kavururken...)
Yokluğuna yokluk eklediğim bugünlerde sensizliğin 3 haneli rakamlarına yaklaşıyorum...
Oysa ben daha tek hanede tüketmiştim canımın bi parçasını...

yokluğuna çizik attığım her günde bir parça daha ömür gidiyor ömrümden... yarın güzel olacak dediğin zamanları düşünürken bile mutlu olamıyorum... Bugün de dünün yarınıydı sevdiğimmm....
daha kaç yarın bekleyeceğiz böyle...
kaç ben tükenecek..

umuduma umut eklemeye çalışıyorsun hergün biliyorum... canımmmmm yorulma ne olur... olmuyor... seni görmeden bir damla umut seremeyiz yüreğime... şu sensizlikten buz olmus ellerim birkez olsun dokunmadan sana rahat nefes almaz bu can...


Sevdiğim...
Bunlar sana hiçbir zaman kuramayacağım cümleler biliyor musun...
Sırf sen üzülme diye...
Sadece özlediğimi biliyorsun sen... oysa en az özlemim kadar acı çekiyorum ben...


ALINTI

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:46 AM

Sevgilim...
Bunlar aslında sana hiçbir zaman kuramayacağım cümleler biliyor musun...
Seni çok özledim’in ötesine gidemeyişinden; ifadelerim böyle gizli saklı köşelerde saklansın istedim....
yüreğimin feryatlarını nasıl ki duymuyorsan görme de istedim...
Nasıl ki bilmiyorsan gözyaşlarımın miktarını... satırlarımı da bilemeyeceksin sevdiğim.
Seni ne kadar çok sevdiğimi her an biliyorsun. Bileceksin de...
Nefesimin yettiği son ana kadar bileceksin seni sevdiğimi sevdiğim....
Fakat asla bilmeyeceksin seni özlerken çektiğim bunca kalp ağrısını...

Sen dökülen gözyaşlarımın can sıkıntısından olduğunu bilip, bana kızarken “yeter artık üzme kendini” diye... ben aslında o an bile seni göremediğim için ağlıyor olacağım... Fakat her damlada beni eriten gözyaşımın sebebinin özleminin sancısı olduğunu bilmemelisin sevdiğim...
Gelemediğin için nasıl olsa yeter benim üzüldüğüm... bir de senin üzülmene dayanmazki benim yüreğim...

Sana işimin yoğunluğundan bahsedip tüm stresimi oraya bağlamalıyım konuşurken.. Ve sen işime bu kadar önem verdiğim için geç saatlere kadar çalışıp yorulduğum için üstelik eve geç geldiğim için kızmalısın ki ben buna üzülmeliyim sözde... (özde yokluğun beni kavururken...)
Yokluğuna yokluk eklediğim bugünlerde sensizliğin 3 haneli rakamlarına yaklaşıyorum...
Oysa ben daha tek hanede tüketmiştim canımın bi parçasını...

yokluğuna çizik attığım her günde bir parça daha ömür gidiyor ömrümden... yarın güzel olacak dediğin zamanları düşünürken bile mutlu olamıyorum... Bugün de dünün yarınıydı sevdiğimmm....
daha kaç yarın bekleyeceğiz böyle...
kaç ben tükenecek..

umuduma umut eklemeye çalışıyorsun hergün biliyorum... canımmmmm yorulma ne olur... olmuyor... seni görmeden bir damla umut seremeyiz yüreğime... şu sensizlikten buz olmus ellerim birkez olsun dokunmadan sana rahat nefes almaz bu can...


Sevdiğim...
Bunlar sana hiçbir zaman kuramayacağım cümleler biliyor musun...
Sırf sen üzülme diye...
Sadece özlediğimi biliyorsun sen... oysa en az özlemim kadar acı çekiyorum ben...


ALINTI

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:46 AM

Bir çocuğun ağlamaklı gözleriyle yazacağım sana bu akşam… bir şairin mısralarını oluşturması gibi, yada bir ozanın türküsüne notaları yerleştirmeye çalışması gibi.. Artık senden kalanları hayatımın içimden ayıramıyorum… Kendime verebileceğim bir şans daha yok gibi geliyor bana.. o kadar çoksun ki yaşadığım şehirde, o kadar çok her yerde sen varsın ki… kurtulamıyorum yüreğimden… yüreğimi gömmek istiyorum.. çobanların bile ulaşamayacağı yaşlı bir tepeye, kuşların bile gitmeye cesaret edemeyeceği bir yere.. o kadar uzaklara gömmeliyim ki, hiç kimse bulup, seni sevdiğim kadar birbaşkasını sevmeyi denememeli…

Bir zamanlar seninle düşlediğim bir çok şey vardı, düşlerinde seninle olmak gibi mesela, düşlerine girmek gibi.. senin beni düşündüğünü hissetmek isterdim hep.. seninle hayatımın gittiği yere kadar gitmek, ardıma bakmadan seninle yürümek isterdim yollarda… bağırmak isterdim bazen sana sevdiğimi, haykırmak isterdim.. sanki duyacakmışsın gibi, duyacak ve bana gelecekmişsin gibi hayaller kurardım.. dedim ya; hayaller… yüzlerce belkide binlerce kez aynanın karşısına geçipte sana sevgimi nasıl anlatacağımı yada anlatabileceğimi denedim.. saatlerce… oysa sen bunu hiçbir zaman yürekten söylememe izin vermedin...

Güneş taşınır giderdi bu şehirden, ben sokak lambasının altında düşen yaprakları sayardım sonbahar akşamlarında, rüzgarlar şarkım olurdu, gökyüzüne bakardım bazen yıldız kaysada bi dilek tutsam diye.. dileklerimin en baş kelimesi hep sen olurdu… sırf adını daha çok cümlelerime yerleştireyim diye kimsenin anlayamayacağı satırlar yazardım… kağıdım bitene kadar, kalemim yorulana kadar… yazardım seni…

Ey unutamadığım… adına binlerce satırlar yazdığım… gelmeyeceğini bile bile yollarına baktığım… nerelerdesin… yüreğimdeki sevdalar düşmek üzere… artık zamanın bile seni bana getiremeyeceğini anladım… bilki artık tek aklımda kalan kelime senin adın… satırlara yazabildiğim tek kelime yine sen… gözlerimin önündeki tek hayal sen kaldın… anlamını yitirdi bu şehir… artık gitmem lazım...

alıntı

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:46 AM

Bugün yine hatıralarımı gözlerime yükleyip “senin gözyaşların “ diye bulutların eteklerinden düşen yağmur tanelerini topladım küçük ellerimle. Ve yokluğunda üşüdüm biraz. Sıcak sesini aradım kurak topraklara bereketi dağıtan rüzgarın koynunda. Varlığını sorguladım cümlelerin virgülsüz sokaklarında..Seni aradım gecenin iç cebinde.. Yüzünü, gülüşünü aradım hatıralarımın ağlayan suretinde..Bazen senin yüreğinde sevilmiş olmanın gururuyla kendimle onur duydum bazen de yalnızlığını soludum. Sonbahar yapraklarının sokaklarında gezindiği vakitlerde ben adının her bir harfini gözyaşlarımla yıkayıp gülüşlerimin sıcak avlusunda kuruladım. Ölmeden önce ezbere tanıdığım karanlıkların içinde benden yabancı kollarda baharın beyaz duvağını giyinmiş yüreğine emanet ettim yüreğimi. Sen mavi düş ülkelerinin bulutlarında gezinirken ben ayak uçlarına serpiştirilmiş acılarını sırtlanıp gülüşlerinde tazeledim yitirilmiş düşlerimi. Bedeller ödedim senin için. Kah yalnızlık sinmiş odamda cığlık cığlığa sevdanı sayıklattım dudaklarıma kah adının her harfini kanattım parmak uçlarımda. Bağışla beni sevgili. İçimdeki sana olan ölümsüz sevgiyi “ varlığımda” yaşatamasam da senden uzaklarda acılarını bedenimle ödemek sensizlikte yapabileceğim tek şey ne yazık ki..Bir ömür boyu mutlu olacağını bilsem, bedenimi kefenleyip varlığına serilsin bu yamalı kalbim.Çünkü ben bir şafak vakti sis duvarlarından aşıp acılara yenilmiş dudaklarına sunulmuş bir damla can suyum…

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:46 AM

Yokluğuna kanayan her gecede “ benden ömür uzaklıktaki yüreğinden ” kurak toprağa düşen cümlelerin ölüme mevzilenmiş namlusunda kanattım hasretini. Sen kirpiklerini gökyüzünün ince dallarında uyuturken, ayrılıklara yataklık eden bir eşkıya gibi kelimelerin namlusunda ağlattım içimdeki cocuğun gözbebeklerini . Sen benden uzaklarda susmaları oynarken ben sensizliği anlatan intihar mektuplarının harflerinde susturdum yokluğunun pas tutmuş çığlıklarını. Seni sevmenin bedeli ölümle onurlandırılmışsa sevgili; gülüşlerim kefenim, saçların darağacım olsun…Çünkü ben; ayrılık şarkılarının notalarına yaslanıp uzaklarda yarınlarım için vuslat cicekleri toplayan kadının dudaklarından söylenmiş son mutluluk cümlesiyim..

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:46 AM

Unutma sevgili ; benden bir ömür uzaklığa gitsen de, ben hala ilk gün ki gibi seviyorum seni. Sesini duymasam da varlığına yaslanıp dualarıma ekliyorum ıslak gözyaşlarımı. Tozlanmış hatıralarımı gözlerimin önüne getirip getirip yüreğinle bana gülümsediğin hallerini anımsıyorum. Lakin gittiğin günden beri her yağmurda hüzünler üşüşüyor bedenime. Ne zaman yağmurun bulutlarla dansına tanıklık etsem; kanla yıkanmış yaşlarım düşüyor kuru toprağın ince dudaklarına. Yaşıma,başıma aldırmadan delicesine ağlıyorum gözlerimde nem, yüreğimde sensizlik ile..Biliyorum ki; gözlerimden her akan yaş, “ bana haram “ gülüşlerine dua oluyordur. Kirpiklerimden akan her nem, senin yazgına senin acılarına kefaret ödüyordur umarım.. Ve geleceğini bilsem; umuda gebe sabahlara kurşun sıkardım. Ölmeden önce gözlerini göreceğimi bilsem; dağlarını sırtlanıp tuz basardım kanayan sancılarıma..Ah gülüm, ah hicrana gelin ettiğim yarim..Gittiğin mevsimlerden dönüp baharlarıma gülümsemeyecek misin ?

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:47 AM

Gittin ama gidişine hiçbir zaman pes etmedim. Yokluğunda kazılmış ayrılığın dipsiz çukurlarına düştüm. Canıma, yüreğime ilmeklediğim seni benden acımasızca söküp ipsiz uçurumlara sürdüler beni. Ezildim, itildim nemli duvarların sağır dudaklarında. Kanayıp durdum sensizliğin çatısız duraklarında. Ama pes etmedim. Gittin diye, beni “ sensiz “ bıraktığın diye senden vazgeçmedim. Gidişine yargısız ve acımasız mahkemeler kurup sevgine ayrılık hükmünü giydirmedim. Gözlerinde kanayan bir hatıra olsam da ben imkansızı sevgini hep kendi nefesim bildim. Yüreğine dokunamadığım her gece taş dibekleri yumruklayıp sensiz denizleri yakıp yıktım. Sancıyla kavrulan bedenime yosun bağlamış taşları reva gördüm. Bayatlamış bir isyanı üzerine giyinip ayrılığa bayrak açan ruhumu kalbimin ölümsüz sevdasıyla savaşlar açtım.. Meydanlarda süngüsüz kalsam da sevdanı tek silahım bildim. Ayrılıklar zafer çığlıkları atsalar da, ben seni kazandım. Biliyorum bu dünyada bize vuslat yasak.. Bize kavuşmalar hep ırak. Ama aşk bu değil midir ki; gitse de bir yudum gülüşüyle hala yürekte yaşatabilmek ?..Merak etme hüzün gözlüm; sen gitsen de ben sadece seni sevdim sevgili..Çünkü biz seninle aynı yürekle gülümseyip aynı gözle ağlayan iki imkansız yürektik kavuşmaları ölüme ertelenmiş….

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:47 AM

Gitmiştin; ayrılığın meteliksiz sebepleri yamalı yüreğimde, kör hançeri göğsümde ışıldarken gitmiştin. Haklıydın gitmekte.. Ben gökyüzünden düşüp gülüşlerine yağan kar tanesiydim sen ise baharların en nazlı çiceği. Yüreğine her sarıldığımda sen üşüyecektin, bedeli ödenmemiş acılarını bedenimle sardığımda yine de sen ayazlara yenik düşecektin. Oysa ben sadece senin yüreğin için gökyüzünden serpilmiştim dudaklarına. Sadece senin gülüşlerin icin serilmiştim yapraklarına. Sevdana doğmuş kar tanesi iken ben senin yapraklarında ölmeye gelmiştim. Aldığın her nefesi mutluluğum bilmişken her acın benim ölümüm olacaktı..Ben senin yüreğinde yeniden doğmaya değil, senin yapraklarında ölüme kanatlanmaya gelmiştim..Bilemedin seninle öleceğimi..Bilemedin senin yüreğinde yavaş yavaş eriyeceğimi..Gittin, yapraklarından düşüp toprağa sarıldım. Kanadı düşlerim, ezildi kelimelerim. Ben senin yüreğinde ölmeyi isterken, toprağın avuçlarında yavaş yavaş eridim. Ama hiçbir zaman ayrılığa yenilmedim ben. Çünkü ben seni sensiz yaşatacak kadar cok seviyordum. Bir gülüşüne bedenimi ölümün ayak uçlarına serecek kadar cok seviyordum seni. Çünkü; sen benim nefesimdin. Cünkü biz seninle güneşe mevzilenmiş sabahların avuçlarında vuslata gülümseyecek iki sevda tohumuyduk dallarında hep mutluluk cicekleri açacak…

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:47 AM

Şimdi benden uzaklarda olsan da gecenin karanlığında “ umuda gülümseyen “ o gözlerini düşlüyorum. Adını bilmediğim rüzgarlara seni anlatıyor, gökyüzümden gelip geçen turnalara seni soruyorum. Bensiz uzaklarda mutlu olduğunu duydukça bir cocuk gibi seviniyorum. Gitsen de ben hala sendeyim sevgili. Gözlerini gördüğüm ilk günden beri ben hep aynı yerdeyim. Unutma sevgili; sana göre “ hiç yaşanmamış “ , bana göre “ hiç sonlanmamış “ sevda masalının iki kahramanıydık seninle..Mavi bulutların kirpiklerinde yıkanmış cümlelerin vuslat kokan satırlarıydık biz seninle..Birbirimizi severken ne savaşlar verdik seninle..İmkansızlığı kelimelere ilmekleyip kavuşmalarımızı Ahirete erteledik. Aynı gökyüzünün altında gezinip aynı baharlara gülümsedik. Aramıza devasa yalnızlıklar örüldü. Sevdamız emeklerken bize kör uçurumlarda tek başımıza yürüme reva görüldü. Aynı baharda yaşarken ayrı çöllere düştük seninle..Aynı kirpiklerinden akan iki damla gözyaşı iken sen baharlara gelin oldun ben ise toprağın kanayan yaralarına bir dirhem tuz…

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:47 AM

Gülüşlerimi yüreğine takıp tüm imkansızlığa inat bir gün kavuşabilseydik seninle ; yağmura aldırmadan saatlerce dans edecektim seninle gökyüzünün şahitliğinde. Sırılsıklam olmuş tenine taze gülüşlerimin sıcaklığını serip adaklar adayacaktım her nefesine.. Yağmur sonrası gökkuşağının güzelliğini çalıp baharın taze gelinciklerini örecektim naif yüreğine..Söyle ey yar; bulutları saçlarıma indirip bir bahar günü gelecek misin gülüşlerimin sıcaklığına ? Söyle ey yüreğimi acılarına adadığım sevgili; dönecek misin yüreğimin yalnızlığına ? Eşlik edecek misin yağmurla gözyaşlarımın dansına? Şahitlik edecek misin seni “ sensiz “ yaşatmama ? Kelimelerin susmalarına üzerine örtüp ben satırlarda gittiğin güne ağıtlar yakıyor olacağım. Sensiz yaşadığım her güne gitmiş olsan da yaşadığım aşkın mutluluklarını bulutlara yazıyorum olacağım. Ve sen yazılan bu satırlardan habersiz “ bensizliğe “ uyandığında ben sana nefes alıyor olacağım… Gitsen de benden, ben hala seni seviyorum çünkü biz seninle hayat kadar yalan, ölüm kadar gerçektik..

21 Kasım 2006

İsmail Sarıgene

Nǿ ŦΞДЯ™ 04-22-2007 01:47 AM

Ben artık bundan sonra birini daha sever miyim seni sevdiğim gibi?
Bir başka tene daha senin gibi dokunabilir miyim?
Bakabilir miyim başka gözlere sana baktığım gibi?
Hayatımı mahvettin!
Ve beni terkedip gittiğin gün aşka dair olan bütün inancımı, umutlarımı ve hayallerimi de alıp götürdün!
Sanki bu tür duygular sana çok lazım olacakmış gibi...
Haketmemiştin aslında biliyorum!
Yeryüzünde sen dahil hiçkimse bir insan tarafından böylesi sevilmeyi haketmiyordu...
Ve belki de ben bu yüzden kaybettim seni; Sana layık olduğundan çok daha fazlasını verdiğim için yitirdim belki de...
Oysa Allah şahit nasıl da üzerine titrerdim, nasıl korkardım sen incinme, üzülme diye...
Bile bile beni incitirken bile...
Sana geleceğine bana gelsin derdim, sen yaşa ben ölürüm senin yerine!
Ne safmışım ya...
Peki ne oldu sonunda?
Birkaç saçma sapan veda cümlesi söyleyip sende terkedip gittin beni tıpkı tüm gidenler gibi...
Ama bu başkaydı!
Senin terkedişinin vediği acı bambaşkaydı diğerlerinden ve daha önce yaşadığım hiçbir acıya benzemiyordu...
İşte o zaman bir kez daha anladım hayatımda gerçekten ilk ve son kez seni sevdiğimi...
Ama artık neye yarar?
Sen beni böyle değersiz bir eşya gibi bir kenara atıp kendi yoluna gittikten sonra artık bu aşk dünyanın en büyük aşkı olsa da ne sana ne de bana yarar... Sadece içimde olduğu sürece her an böyle canımı yakar!
Senin ruhun bile duymaz benim çektiklerimi....
Gitt benden uzaklara git
Ne sana ne senden kalan hatıralara ihtiyacım var
Yüreğimi bile şurda söküp atasın geliyor..

alıntı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:00 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.