![]() |
Bu sabah gün ağarırken
Koşup geçtim yollarından Rengârenk taşlıydı kaldırımların Daha hiç biri uyanmamıştı sevgililerin Balıkçıların inmemişti kayıklarına Güneş henüz Köyceğiz’deydi Belki de oyalanıyordu Marmaris’te, Turunç köyünde Mehmetçik nöbet yerinde Uykusuzluğunu fısıldadı selamında Bir kızıl tilki su içiyordu Akliman çeşmesinde Gelinciklerin kokusu sinmişti her gölgeye Henüz yeni çıkmıştı denizlerin kıralı orfoz Yeşim kayaların derininden Günlerdir uykusuzum Karanlıklarla yıkadım yüzümü Bir saate kalmaz gelir Babakale otobüsü. Ezine’den kalkalı bir saate yakın oldu Geyikli’den balık kokularına bürünüp Kestanbol’da kaplıcalara uğramıştır Kösedere’den ekmek alıp Babadere’den Hilmi’nin peynirini Kırmızı kayalarını aşınmıştır Tuzla’nın Yollarda traktörler Taşıyordur bahçelere umudunu Mustafa amca, Naime teyze Aysel’le Birsen de inmiştir ovaya Tuzla köprüsü Nasıl da gururlanmıştır akan suya Çakılların arasında oynaşır şimdi Gümüşe bulanmış kefaller Gülpınar uyanmıştır sabah ezanına Güneş artık Akliman’dadır. Gözlerim ufuklara yaslanır kan çanağı Ümidim bu otobüstedir gelirsen Artık balıkçılar da uyandı uykusundan Kayıklar birbirinden telaşlı Dalgalar hırçın Kayalar umarsız Ağlar salınır nazlı nazlı Baba burnu ile Midilli’nin koynuna İhtiyarlar toplanıyor Mesut’un kahvesinde Gözleri yoldadır Kim bilir kimin gizliden gizliye Bir benimki aşikâre Ezine-Babakale otobüsünün sesi Sedir çamlarının iğnelerinden döküldü Tozu dumanı kendinden önce gelir Kucaklaşır Babakale’nin burçlarıyla Hafif bir kıpırdanma oldu köy meydanında İki çocuğuyla bir kadın indi Bir elinde kar beyazı çanta Diğerinde yılların özlemi vardı Benim yolcum Belki de bir başka sefere kaldı... |
Babakale’de bir çeşmeyim
Unuttum bir asır mı Yoksa daha mı fazla yaşım Yalçın kayalıklardan söküldü Taşındı, örüldü taşım Kaç alın teri döküldü kucağıma Kaç bin dile değdi suyum Kurda kuşa yem oldum Yerliyi yabancıyı yudum Genç kızların sinesine benzer Çıktığım, geldiğim kuyum Evine ekmek taşıyan Okulundan gelen çocuk Parasını denizde bulan balıkçı Ağlara takılan balık Yerlisi yabancısı Dostu, düşmanı doyurdu soğuk suyum Kaç zamandır kimse gelmez başıma Yıllar oldu kurudu suyum Yine içimde umut Beklerim tek başıma liman önünde Belki bir gün Bir başka sevgilinin koynunda olurum... Babakale’nin dağlarında bir türküyüm Rüzgarla birlikte anılır adım Her yürekte doğarım mutlaka Kah ana olurum, kah çocuk Bazen de bir sevdalıya tercüman olurum Hiç bitmeyen rüzgar olurum Limana savrulan dalga olurum Sevda olurum Ümit olurum Hasret olur, vuslat olurum Herkesin dilinde bülbül olurum Bazen gelin alayı Tepsi tepsi pirinç böreği Davul olurum, zurna olurum Nefes olurum Bazen bir yudum rakı olurum... Sırtımı vermişim dağına Bir yanım zeytin kokusu Bir yanım çam korusu Tepelerden aşağı Ev olurum, iş olurum, aş olurum Ellerim liman olur Sarıp sarmalarım mavilikleri Karşıda Midilli olurum Burada ben olurum Orada sen olurum Arada kardeş olurum Bir yanım sirtaki oynar Dağlarda efe olurum Her yanı türkü dokurum.... Cunda ile Ayvalık arası Sabahta güneş olurum Yeni bir gün olurum Ümit olurum Isıtırım hasretlik çekenleri Sevda olurum Yedi iklime can olurum Toprağa arkadaş olurum Ağaca dal olurum Zeytin olurum, yağ olurum Buğday olur, un olurum Sebze olurum, ekmek olurum, aş olurum Yerde karınca olurum Sen olurum, ben olurum.... Akliman’da kum olurum Sarı olurum, beyaz olurum, bal olurum Denizde dalga olurum Tuz olurum Balık olurum, derya olurum Teknelere sevdalı olurum Ağ olurum, umut olurum Düğün olur, çeyiz olurum Genç olurum, yaşlı olurum Önce de insan olurum Mavi olurum, yeşil olurum Su olur, taş olurum Et olur, süt olur, hayat olurum Tüy olurum, tel olurum Yel olurum.... Kaz dağında selvi olurum Hava olurum, taş olurum Renklerden renk olurum Kanat olur, kuş olurum Pamuk pamuk bulut olurum Şimşek olurum, kar olurum Gökteki yıldız olurum Ondördünde ay olurum Akdeniz olurum Karadeniz olurum Ayancık, Sinop olurum Anadolu, Rumeli, Türkiye olurum Al olurum, bayrak olurum Ben olurum..... |
Bugün yine babalar günü
Baba hiç görmedi ki güldüğünü Bir gün duyarsınız öldüğünü İşte o zaman olur babalar günü Senede bir gün anmak yetmiyor Nesil böyle gelmiş böyle gidiyor Bayramlarda bile elini öpmüyor Sen bunamı diyorsun babalar günü Bir gün onlarda baba olacak Babanın önemini anlayacak Babasını arasada bulamayacak Onlar için olacak kıyamet günü. |
Ufuklar karardı, gökler ağladı,
İşte gökyüzünden bir yıldız kaydı, Ölüm ateşiyle yandı yürekler, Dumanı çıkmayan gözler ağladı. Bitip tükenmezdi onun sevgisi, Belki de dünyanın en şefkatlisi, Yüreğime gömdüm seni derinden, Bir daha gelmez hiç babam gibisi. |
Uzaklarda da olsa insanın sevdikleri
Ona, yüreği kadar yakındır Gülüp oynasa bile ara sıra Acısı hep içinde saklıdır. İnsanın sevdiği uzaklardaysa Bir fırsatını bulur, ona gelir Öper-okşar ellerini Dizlerine kapanır Bir kez görmek Bir kez sarılıvermek ellerine Ona teselli verir. Şimdi öyle uzaklardasın ki Ne bir yol var sana ulaşan Ne mektup, ne telefon. Gemiler yol almaz o denizlerde Uçakların kanatları yetmez Kuşlar bile bilmez bu yolu Gül kokuları erişemez. Seninle aramızda Şimdi uçsuz-bucaksız sonsuz. Yalnızca seni bana getiren İçimde duyduğum Beni yoktan var eden sevgin. Her geçen gün Sevgilerle örülür hasretin!... |
Denizi seyrediyorum
Öylesine güzelki Tek başına bir ömür billahi. Mesela diyelim karnın acıktı Öyle yemişler varki Anlatmaya hayat yetmez Mesela kutu kola kızartma Mesela pet şişe kebabı Yahut mısır koçanı haşlama. Tatlı niyetine , Kullanılmış çocuk bezi Yanın da bakımlı hatunların kirli pedi bedava Yiyin efendiler , yiyin. Susadın diyelim Akıyor artezyenden tüm şehrin lağımı Daya kafanı Duş al istersen. Yiyin efendiler, yiyin bedava Mebus beyler, Bakanlar, Göstermelik çevreciler. Diplomatlar, işadamları. Gelin , gelin bedava Kirlilik, bedava.. 21.08.2004 " denizden babam çıksa yerim diyenler, bakalım 50 yıl sonra ne bulacaksınız yiyecek" |
Sen gideli beş yıl oldu Baba...
En son beş bayram önce ziyaret etmiştim kabrini Kendi kendimi sorguladığımda Seni hatırlamadığım gün yok gibi. Gelmeyişim vefasızlığımdan değil Gücenme ne olursun! Çok şeye küskünüm Kırgın ayrıldığın Anama Köyümüze, evimize... Hani çarşıdan pazardan geldiğinde Yüksek sesle bizi çağırdığın Dar sokağın sensizliğine, sessizliğine Gelipte seni bulamadığım yerlere ...Ve sanki kendi kendime küskünüm. Yine de, anlatacak güzel şeyler olduğunda Dualarımı göndermekle kalmayacak Gelip, başucunda dualar edeceğim Ben ağlasam da sana Üzülme Baba! Diyeceğim. Gittiğin yerden dönmek mümkün olsaydı eğer Niye gelmiyorsun diye darılırdım sana Sen gelmesen de, ben dayanamaz gelirdim Ellerinden, gözlerinden öper, sarılırdım sana. Yolculuk vakti gelen herkes gibi çekip gittin de Yolculuğunun başladığı yer ve Ayrılırken vedalaşamamak beni çok üzdü Baba! Özlemek, yokluğuna üzülmek bir tarafa Varlığında İçimden geçen güzellikleri gösteremeyişim Sana gönlümce yardım edemeyişimin üzüntüsü İçimden çıkmıyor bir türlü. Bâzı şeyler olmadı mı olmuyor işte... Hani çocukluğumuzda anlatırdın bize Daha doğduğunda anasız kaldığını, ne zorluklar çektiğini Olmazları, çaresizlikleri Sen daha çok görmüş geçirmişsin, anlarsın beni Ya çoğunu içime attığım sevgim... Anlatamadığıma, açığa vuramadığıma yanarım. Yanmak, üzülmek, keşke demek Anlamsız olmasa da, faydasız. Yine de, keşke diyorum; küçük bir çocuğun Cesaretine, atılganlığına sahip olsaydım Sarılıp boynuna öpseydim doyasıya Zaman çok değerli olduğu kadar, çok ta insafsız Velhâsıl, yaşarken kıymeti bilinmiyor Sonunda kaybettiklerini ne kadar özlesen de benim gibi Beş bayram geçse de aradan; gelinmiyor... Mekânın Cennet olsun Baba! |
Gurbet acısıyla sızlar kollarım,
******* uykusuz,yorgun ağlarım, Rüzgarları seni sanıp sararım, Gözlerim,hasretinle ağlar babam. Ahenkle düşüyor güz yaprakları, Öfkeli ağaçlar sızlar dalları, Geveze yağmur ıslatırken yolları, Günlerim,hasretinle ağlar babam. Seni işliyorum,gönül oyama, Gözümdeki yaşlar hasretime yama, Ayrılık can damarımda bir kama, Yüreğim,hasretinle ağlar babam. Seni düşündükçe gurbet kederim, Sana ömrüm boyu dua ederim, Hasret alın yazımmış,ben ne derim, Kaderim,hasretinle ağlar babam. |
Hiç ahyahlığı sevmem barut dilbaz olunca
Namert yüzlere gülmem helede şer kokunca Ateş olur yakarım mazlumlar ağlayınca Cerih' le bir olmayı ben babamdan öğrendim ! . . Yere düşmüş birine vurmadım vuramadım Ezilen harmım olsa keyifle bakamadım Kalleşlerin yanında kendimi hiç bulmadım Haine insanlığı ben babamdan öğrendim ! . . Mızrakımı zayıfa ! haklıya ! çevirmedim Dallarda çiçek oldum dikenliği sevmedim Gözlere düşsem ferim siyahları bilmedim Soğukta sıcaklığı ben babamdan öğrendim ! . . Kella ahraz olmadım barut dilbaz olunca İnsanlıktan kaçmadım etraf hain kokunca Cehennem gibi yandım mazlumlar ağlayınca İnsana insanlığı ben babamdan öğrendim ! . . |
Büyümek hiç zor değil aslında,
Çıkmaza girdiğinde yolun Çıkışı bir gösteren varsa Saplanıp baktığın yerde, ‘Tut elimi ‘ diyen varsa.. Büyümek hiç zor değil aslında Ağlarken gülebilmeyi, emekleyip yürümeyi Yanlışında ‘Dur! demeyi Arasıra kulağını çeken varsa.. Büyümek hiç zor değil aslında, Sevilmeden sevebilmeyi, Haksızlık etmeden nefreti, En kötüde iyiyi görebilmeyi, Sana insanlığı öğreten varsa. Büyümek hiç zor değil aslında, Başını öne eğmeden yürüyebilmeyi Doğruyla yanlışı atyırt edebilmeyi, Değerleri yitirmeden ilerlemeyi, Sana bir gösteren varsa. Büyümek hiç zor değil aslında Bitmeyen sabrıyla, sorduğun her soruda Bıkmadan usanmadan.O hep yanındaysa Senın için şemsiyesi hep açıksa Böyle bir rehperin varsa hayat okulunda. Büyümek hiç zor değil aslında Düşündüğünde yüreğini ısıtan Seni şefkatiyle hep saran 70 yaşına geldiğinde bile ‘’ Nasılsın Kızım ‘’ diye soran bir Baban Varsa… |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:48 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.