![]() |
Cenevre’de Akşam...
Leman gölünden Geçerken delice Soğuğu elime Sıçrar hoş suyundan Buz gibi titrerim Dişimi kitlerim Kaz gibi atlarım Heves döngüsünden Ara cadde sıcak Rüzgâr sanki ırak Renk cümbüşü çırak Taklit görgüsünden Neyse ki kış bitti Artık her şey tatlı Mala göz atmalı Dükkân örgüsünden Işık yerden parlar Her dilden gözde far Türkçesi yok naçar Yoksun görücüden Atatürk heykeli Benzemiş hayali Bir model besbelli Hâkim duruşundan San Piyer Bulvarı Sütun ve duvarı Ezansız çan yâri Bitap duygusundan Her yerine taşıt Özel araba kıt Her ev sanki anıt Doğa kurgusundan Soğuk engel değil Kış etse de sefil Yüzüm yansa al-al Kaçtım kuruntudan Cenevre’de akşam Sokak boş vesselam Gölde nem ve ölüm Şaşmaz uykusundan Safet Kuramaz |
Cleopatra...
Ey Cleopatra başımı döndürüyorsun, Ben Yusuf’um rabbimden korkarım! Nefsim perişan oruçla sönüyorsun, Aşkını inkâr edemem zor yollarım… Sezar seni tanıdı Nil kıyılarında, Yasak aşk meyvesini tattı piramit altında, Sakın esme ışınlanıp rüzgârınla aşkınla… Âdem gibi sürgün yaşarım yalnızlık prangalarında! İhtiras ölür düş ölür ben ölürüm, Ey şeytan indir perdeni şer döngüm! Bulandırsan da suyum nerde durur bilir ruhum, Gerçek aşkımı tanır yine Kâbe’me dönerim! Safet Kuramaz |
Cüzzamlı Değilim…
Cüzzamdan yansıyan içinde şer’i sarar kabuk Deniz kenarında yanar ten cehennem kavruk Yarı açık yarım yaşar yarım söyler abuk sabuk Yaşamak garanti yaz hayali düşer lüks peşine Uyku girmez gözlere karanlık yalnızlıklarda! Cüzzamlı değil böyle düşüncelerim, bulaşıcı Sizden sevgiden başka bir beklentim yok Ne bir bedel nede menfaat umar paylaşımı Taze bahar doğumunda cennet gibi bolluk Üzüm taneleri pekmez tadında yaşar fikirlerimde! Rehberim kâinat efendisi Âdemden beri süren silsilesi Severim her asırda ehli beyti Bir ayağım Mekke’de diğeri Medine’de Formula hızında çölleri aşar iman peykinde! Cüzzamlı gibi sizin sonunuzu değiştiremem Bitecek gurbetimde bir gün fani ömür seferim Kabrimde çürürüm sağımda solumda kefenim İki melek girer koluma düşer sorgu derdine Dünya küçücük kalır ay ufalanır güneşten karanlıklarda! Safet Kuramaz |
Çağın Adamı...
Yalvaran, Yakaran... Menfaati uğruna Bin takla atan! Çalışmadan, Keyif alan... Olmaz umurunda, Dinmez yalan! Elinde sigara, Dilenci kılıkta, Geçinemez numara... Gözü koltukta! Her dönem bulur bakan, Neler yapmış dilde akan... Ağlar sanki kundakta, Kula kul şarlatan! Yağ çekince sevilir, Baş eğince övülür... El üstünde dorukta, Torpilli CV si duvara çivilidir! Bin bir surat çağın adamı, Dünyalık davanın zalimi... Ortaya çıkar elendikçe elekte, Şeytana benzer asrın hakimi! Safet Kuramaz |
Çağrı....
Sizin dininiz size bizimkisi bize, Her kul mesul kendi yaptığı amelinden! Ağustos böceğiysen, yazın hep geveze Fayda yok kışın, karıncaya dilenmekten! Dünyalık isteyene dünya zengince, Ahireti isteyene cennet engince, Hem dünyalık hemde ahiret, nasibince İki batında zevk var, İslam dileyenden! Sizi bilmem ömür uçup gidiyor birden, Ne ölmüyor sahiplensem metadan, yardan... Sahte sevgiler yerine Hakk’a aşk kardan, Hazlar yaşarım, her duamda söylenmekten! Safet Kuramaz |
Çalışma Dünyası...
Öğrencilik gibi olmuyor iş hayatı, Dört duvar arasında yaşanır kor sanatı.. Bel ağrısı, Sigara içenlerin verdiği öksürük sancısı, yaz günlerine-tatile özlem bırakıyor karpuz tadında... Her odada dedikodu, bitmeyen rekabet! Gizlilik esas, maske ve oyuncular çok elbet... Akşama kadar torpil peşinde, üretmekse-beceriyse aranmaz hep hile, Makama özlem hep konuşulur dillerde! Para hırsı iyice girmiş muhasebeden önce is alfabesine, Doğal duygular ormana sinmiş, kaldıysa kişilik der sabret! Yalancı tanrılar türemiş, Ne yağlar ne ballar akar karışır amazona... El pençe divan oldun mu birine, Birde kaldıysan ekipte, İşler rolantide, Yurt dışı gezileri cepte... Bir elin yağda bir elin balda misali Yalancı cenneti yaşarlar, Üç günlük negatif yönde! Okuyan olmak aranmıyor, Akıllı insana bakılmıyor, Çalışkan olmaksa dışlanıyor... Ne mutlu Türküm diyene, çöpte gizliden gizliye, Neredesin yahu gelenek denilen değerlerde! Biz küme düştük galiba, yarımız AB'de yarımız bel altında... Bu aşk evliliği çok üzecek gibi bizi gelecekte! Safet Kuramaz |
Çanakkale Şehitleri...
Çanakkale Gelibolu yarımadasından Ege Denizine bakarken, Mehmetçiklerin Allah... Allah... Nidaları çınlıyordu kulaklarımda! Mehmet Akif’in şiir dizeleri inliyordu iman dolu dudaklarında... Yurduma nasıl küfür girebilirdi her yerde sömürü yaşatırken? Her adımda kan her adımda kabir ve şehitler yatarken... Yürümeye korkuyordum her adımda saygımdan, Kokluyordum toprağı belki yansır diye imanından, İhrama bürünmüş sanki, ölüme koşar bedenlerimiz... Şanlı Osmanlı beş parasız kalmışken, Asırların otoritesini kaybetmişken, Ölmekten korkmayan zengin şuurundan neler öğrendim... Fakir Anadolu kınalı kuzularından, şu an şahidiz! Çanakkale değil imanımız geçilmez, İslam sancağı sömürüye çiğnetilmez, Ölürdüm yine ölürdüm Allah aşkından Kainat efendisinin askeri asla yenilmez! Esen rüzgar sanki şehidin okşayışı Dalgalanırken deniz, yükseldi narası! Ormanın kokusu anne şefkatiyle sarsıldı, Gözümden akan yaşlar amazonlar taşırdı! Uyan der gibiydi para için satma vatanı, Sizinle savaşırız görmese de bizi gözleriniz! Filistin’de, Lübnan’da kan kusar İsrail, Irak'ta küfrün askeri sanki kasap katil, Sancağı tutacak güç yok baksana şehitler kanatlanmış! Medine’den sonsuz nur alemi rahmetle aydınlatmış, Korku sinmiş küfre Ebu Cehiller Bedirlerde azatlanmış, Dudaktan gönüle akan imanda yaşanırken haz! Allah dilerse Ne yapabilir küfür dirense Bu sınav cennet kokusu derdinde Şehitlerin şuuruna sarılsın kefenlerimiz! Safet Kuramaz Safet Kuramaz |
Çarşambalar Yıkıldım…
Çarşambalar yıkıldım, Hastalandım… Annemin ölüm haberini aldım, İlk acil servisi o gün yaşadım! Çarşambalar deprem, Aynı filmi her hafta seyrederim! Elimde değil tedirginliğim, Geçti ömrüm dallara bağlanmış, Dilek mendillerim… Hayallerim rüyalarımda yaşamış! Ne zaman geçti bu ömür? Yaşadıklarım neredeler, çarşambalar mı tek bildiğim… Islak mendil ağırlığınca yaş, Düştü serildi çürüdü toprağım! Dövünen şaşkın ben miyim ağır trenleri seyreden, Çarpılmış gibi kıvılcımlar yıldırım sarmış… Yaşama telaşı, Kaybettiklerimin keşkeleri, Yalnızlık şarkısı, An ayarım sarsılmış! Çarşambalar yıkıldım, Hastalandım… Annemin ölüm haberini aldım, İlk acil servisi o gün yaşadım! Safet Kuramaz |
Çelişsede...
Ruh ve beden ilişkisinde, Ticari çıkarlar yerine, Karşılık beklemeden vermeyi istesek ne kaybederiz? İnsan hedefini iyi seçerse, İyi niyetle ve sabırla beklerse, Oynarsa hayat maçını seyircisiz, Sahadan çıkınca kavuşur beklentilerine... Hep şikâyet dillerde bu yüzden dertlerimizden! Gecekondu gibi bir gecede yaptığımız hesaplardan! Gelsinde şu an gelsin kuralsızlığıyla, Yaşarız yarını düşünmeden... hani hasta olduk mu,? Azıcık üzülüp solduk mu,? Dört duvarlar hapishaneye benzer hepten... Medet ararız biraz sonra ki anlardan, Karanlık gibi gözüken kapının arkasından, Küçücük bir ışık süzüldü mü? Müjdeli bir haber almış gibi neşeyle gevşeriz birden! Dün hastanedeydim, Ne çok hasta vardı, bozuldu fena moralim, Şükrettim halime! Ya çaresiz kalsaydım sinseydi acı içime? Sinseydim yatağımın bir köşesine, Ya canım çekmeseydi bir şey, kahrolurdum! Dökülüyordu neyse ki harfler kalemimden, Duygularımın güneşli gök mavisi sahanından, Sevişiyordum binlerce gönül dostuyla hemen... Miğfer giymiş, virüsün delemeyeceği aşk serumuyla Adrenalin tüketiyordum yaşadıklarımdan! Hangi elmas ya da altın bu hazzı verebilir ki, Ya da köşkler, zengin araziler, hizmette kusursuz hizmetçiler... Doğum kadar ölmeye sevinmeli, Eğer insan ölemiyorsa, söndüremez yangınını tulumbacılar! Çelişsede hoş yaşam acının rehberi, Yendikçe, çektikçe, sızar ruha olgun meyveleri! İnsan boşuna aramasın bu dünyada cenneti... Aslında, cehennemden kurtulmak yaşatır heyecanları! Acının içinde doğar çocuk, Doğar bahar! Gök gürler, şimşek çakar... Korku saldıktan sonra rahmet yağar! Sevinmek paylaşmaktır, Sevilmek aklanmaktır, Çelişsede acı veren virüsün insanla bağlantısı Bedenin ruha son mesajıdır! Safet Kuramaz |
Çınar Ağacı...
Çınar ağacının yaprakları çal çaput, Sanki Karadeniz örtüsü salkım kanat, Ressam fırçasından çıkmış gibi sanat, Soy şeceresi dizilmiş her biri son umut... Dinlenir altında koyun kuzu eşekler! Batıldır deseler namus belası vurulur, Sevdalar altında gizli saklı kurulur, Gövdesinde alfabe dramatik görülür, Her biri Yeşilçam’a konu gibi sunulur... Fakirin yakıtı altından toplanır tezekler! Çınar aşıktır, eseridir ya yaratıcı... Kesse de kavuşsa ona hakkın kılıcı! Her dalında dua, yeldir şer kurtarıcı... Çaput küskünü keser dalından haracı, Hayır getirmiyor tüm dillenen dilekler... Safet Kuramaz |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:17 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.