www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Ali Kılıç Kakiz (https://www.cakal.net/showthread.php?t=144494)

GooD aNd EvıL 04-23-2009 11:01 AM

Kur’an-ın Sinyalleri (Düz yazı)

İslam ilim,irfan ve medeniyet dinidir. Çünkü İslam asırlar ötesinin dinidir.Yerlere ve gölere sığmayan ulvi tek dindir. İslam şablon dini değildir. Yer yüzünde yaşayacak son insana kadar, bu din baki olacak. Allah bu dini sigortalıyor. Allah’ın takdirini bozabilecek kimdir? Bizim gibi fanilere ne oluyor? Allah şöyle buyuruyor:
‘Hiç şüphesiz Kur’an-ı biz indirdik. O’nu tahrif ve tağyirden biz koruyacağız’.
Hicr sûresi,ayet: 9
Maneviyat önderleri bulunmayan toplumlarda, Allah’dan korkanlara rastlanamaz.
Resûlullah s.a.v. asırların güneşiydi. Peygamberimiz varken başka kandilleri aramaya ihtiyaç yoktu. O güneş batıktan dan sonra, dava arkadaşları Onun nuruyla meseleri çözdüler. Hatemül enbiyanın nurunu gören gözler bu alemden göçtükten sonra,ortalığa karanlıklar çökmeye başladı. akabinde içtihat ve kıyas gündemi geldi.
İslam asırların diniyse, geleceğe de sözünü geçirecekse yarınlara dönük dört başı mamur ehliyetli ve liyakatli insanların kollarını sıvaması gerekmektedir.
Günümüzde ki meseleri körün el yardımıyla düğüm çözdüğü gibi çözmeye başlıyoruz.Bizde ki bir kısım his ûleması Kur’an-ı Kerim den bir ayet cımbızlarlar ondan sonra,bir tek ayetle ahkam keserler. Vebalini kendilerinden öncekilerin sırtına sarmışlar fakat,kitaplara kendi adlarını yazmışlar.
Kendi kusurlarımızla bu dinimizi gölgeledik. Tarifleri büyüttük,insanları küçültük. İnsan oğlu gerçekten tuhaf bir varlıktır.
Denizi bahçesinde ki bostanının göleği zanneden zihniyet, bir gecede denizi boşaltmaya kalkar. Su adına evinde ki testiden başka bir şey görmemiş kişiye denizi nasıl anlatırsınız. Yer ile gök arasını bir adamın boyu kadar gören zihniyete miraç’ı anlatabilirmisiniz.
Bu muhteşem kainat her zaman her an ilâhi emre ve iradeye muhataptır.
Akıllara durgunluk veren ilmi ve tekniği aciz bırakan semaları ve fizik ötesini tanımadıkça insanoğlu, Kur’an anlayışı daima eksik olacaktır.
Bakınız, Ruh ve Cebrail Cenab-ı Hakkın huzuruna saniyede 300 000 km yol almak suretiyle 50 000 senede çıkarlar. Dönüşleri de bir o kadar sürer.Vahiy meleğinin yer yüzünden Allah’ın huzuruna bir defa çıkıp dönmesi için tam 100 000 yıla ihtiyaç vardır.
Bütün bu tanımlardan sonra hayat kitabı olan Kur’an-ı Kerim bize neler getirmiştir. Kur’an, başka alemlere sinyaller saçarak insanların dikkatini büyük yaratıcıya çekmektedir. Gaybın bir dili ve sırlarını anlatan Kur’an, İnsana,gayb perdesi altındaki eceline hazırlıklı ol mesajınıda vermektedir.
Ömür içinde ecelin,dünyanın içinde kıyametin gizli zikredilmesi de, aklın ve hikmetin bir gereğidir. Biz bunları umursamazsak,ellerimizi ovuşturmaktan başka bir şey yapamayız.
Kur’an-ı Kerimin genel atmosferini anlamak zorundayız. İnsan ilimle büyür rakamla değil. Bak baka bildiğin kadar semalara.O zaman anlarsın,zerre ile kürre arasında ki farkı.Ama gözler yorgun argın sahibine döner.
Mearicsuresi,Ayet: 4
`Melekler ve Cebrail miktarı ellibin yıl olan o derecelere bir günde yükselirler`.

Ayette ki manayı ancak düşünmekten beyni çatlayanlar,semaya bakmaktan gözleri aşınanlar anlar. Atlas döşekler de tatlı rüyalara dalanlar anlamazlar. Rabbimiz semayı temaşa etmeye çağırmaktadır. Çünkü, semaların ihtişamı fezanın derinlikleri ve fizik ötesi öyle üç beş bakmakla kavranacak cinsten değildir.
Hayat ancak dünya hayatıdır, yaşarız ve ölürüz,bizi ancak zaman helak eder, diyen o zihniyet, Peygamberimizin bahsettiği metafizik alemini inatlarından dolayı bir türlü kabul etmiyorlardı. Peygamberimiz buyuruyor ki:
‘Ben sizin görmediğinizi görür,duymadığınızı duyarım’. Sün. Tirmizi
Bütün beşeri ifadenin sınır ve imkanlarını aşan Kur’an-nın gücü hususunda bir kanaata varamayan Mekke müşrikleri terettütler içerisinde bocalıyorlardı.
Bu kitap baştan sona,Allah’ın birliğini vurguluyor,şirki kovuyor,tüm insanlara evrensel bir rahmet çağrısı yapıyor.
Teğabün suresi: Ayet,8
‘Allah’a Resulüne ve indirdiğimiz Nur’a iman edin’. Kıyamete kadar bütün insanlar bu ilahi sofranın davetçileridir. Allah bu dini ve kitabını koruma altına almıştır.En zayıf bir evde en büyük peygamberini,en şiddetlidüşmanlarından korumuştur.
Nahl suresi:Ayet,......
‘Biz Kur’an –ı sana her şeyin apaçık bir beyanı olarak indirdik’. Kur’an-ın üzerinde semavilik ve ilâhilik damgası mevcuttur. Bu güne kadar hiç bir beşer bunu taklide muvaffak olamamıştır. Fizik ötesi alem,kıyamet ve ahiret aklın tek başına işin içinden çıkabileceği türden bir mesele değildir. Allah her şeyi düzen ve ahenk içinde halk etmiştir. İnsanın eline,bir kitap önüne uyarıcı bir peygamber koymuştur. Kur’an-ın temel davası olan tevhid,insanlığı kesretten vahdete çıkarır. İnsan gayba açılmış duygularla doludur. Kur’an insana yaratılışın ve gaybın sırlarını anlatmıştır. Kur’an-ı cinler dinlediler iman ettiler. Dağlar Kur’an-ı işittiler inlediler......
Haşır suresi:Ayet, 21
‘Eğer Biz bu Kur’an-ı bir dağın üzerine indirseydik muhakkak ki o dağ Allah korkusundan baş eğmiş parçalanmış görürdün’.
Kur’an varlık alemini aydınlatan bir güneştir. Resûlün dava arkadaşları,Kur’an-ı itina ile okurlardı,her beş ayet okudukça,Allah ilim ve amel olarak ne buyurdu ona bakarlardı. Allah Onlarla dinini yücelti ve düşmanlarını onlarla susturdu.Siz onları görmüş olsaydınız onlara çılgın mecnun derdiniz. Fakat onlar sizi görmüş olsalardı size Müslüman demezlerdi.

Kaynaklar...........
Kuran-ı Kerim..
Muteber Hadis Kaynakları....N. Yaz.


Lessines / 2000

Ali Kılıç Kakiz

GooD aNd EvıL 04-23-2009 11:01 AM

Kutlu Sahabi

Ey Allah’ın Rasülü!
Derimin siyah, yüzümün çirkin oluşu,
Benim Cennete girmeme manimidir?
Rasülü Ekrem s.a.v. buyurdular ki:
‘Ey sa’d,
Sen Allah’a ve Rasülüne inanmışsın,
Dayılarının siyahlığı,
Sende galebe çalarsa çalsın.’

Rasüllah, Efendimiz,
Şöyle bir etrafına bakındı,
Sordu sual eyledi aradığını.
Vehb Oğlu Amr burada mı?
O orada yoktu,
Evet onu arıyordu.
Sâkif kabilesinin soylularından birisiydi,
İsmiyle çağrılan zat.
Kara derili sahabiyi ona önerecekti damat.
Fahr-i Âlem Efendimiz,
Ey Sa’d onun evini biliyormusun?
Evet, Ya Rasülullah.
Şimdi git onun evine,
Kapısını yavaşça çal,
Selam ver.
Rasülullah,
Bana kızınızı zevce olarak verdi de.
Kutlu sahabi,
Hemen heyecanla koyuldu yola,
Varmasına vardı ama o kapıya.
Titredi elleri,
Nefsini zorladıysa da,
Mani oluyordu ona,
Muhammed,
Mektebinden Aldığı edep ve haya.
Gönülleri coşturan bu mutlu karar,
Olmasaydı,
Yoksa Sa’d o yerde, o kapıda ne arar.
Oraya yaklaştı,
Usulca kapıyı çaldı,
Ve selam verdi.
Bakışları yerdeydi.
İçerdekiler sesi duyunca sevindiler,
Hemen kapıya koşuştular,
Açtılar açmasına ama,
Karşılarında,
Kara derili, yüzü çirkin birisini,
Görünce neşeleri kaçtı,
Sıkılmaya başladılar,
Hor gördüler, sevmediler onu.

Sa’d utanarak söze koyuldu:
Rasülullah efendimiz beni size gönderdi,
Kızınızı bana zevce olarak verdi dedi.
Bu sözler,
Çileden çıkardı onları büsbütün,
Sa’dı sardı keder ve hüzün.
Ah! çekerek ayrıldı oradan.
Şimdi neylesin ne yapsın sa’d
Rengi siyah diye,
Hor görmeleri yok mu heyhât!
O adamın,
Sevimli iffetli güzel bir kızı vardı.
Ey babacığım,
Vahiy seni rezil rüsvay etmeden,
Bir kurtuluş yolu ara,
Ben razıyım Rasülün kararına.
Bu sözler üzerine uyanan baba,
Fazla zaman geçirmeden gidip,
Diz çöktü Allah Resulü’nün yanına.

Rasülü Zişan Efendimiz
Ona şöyle dedi:
Allah Resulünün,
Emrini reddeden senmisin?
Ey Allah’ın Rasülü,
Onun sözlerine inanamadım.
Beni bağışlayın..
Belki yalan,söylüyor diye düşündüm.
Niye seni inciteyim Sultanım.
Ya Rasülullah, sana canlar feda.
Allah’tan mağfiret talep ediyorum.
Seni,
Darıltmaktan Allah’a sığınırım.
Sultanım!
Karar senindir,
Gerçeği şimdi duydum,
Bütün kalbimle sana inanırım…

Kızın babasının bu sözleri üzerine,
Nikâh kıyıldı dört yüz dirheme.
Peygamberler serveri mübarek yüzünü,
Sa’da döndü ve dedi ki:
‘Kalk zevcenin yanına git, mehrini ver.’
Ey Allahın Rasülü,
Benim dünyalık hiçbir malım yok,
Gidip kardeşlerimden isteyim der.

Buyurdular ki ona cevaben,
Zevcenin mehrini,
Temin edelim kardeşlerimizden.
Hepsine selâm söyle benden
Şimdi sen git Afvan oğlu Osmana
Oradan da Avf oğlu Abdurahmana
Daha sonrada Hz. Ali’ye uğra.
O kutlu sahabi, yola koyuldu
Hz. Osman’ın evine geldi,
Selam verdi.
Osman sevinçle karşıladı,
Neşeyle dinledi.
İstenenden kat kat fazlasını verdi.
Her biriside,
Zinnureyn gibi onu sevdi sevindirdi.
Koştu neşe içinde çarşıya,
Hanımı için adlıda aldı hediye.
Tam dönmekteyken geriye,
Bir ses işitti.
Bu ses Rasülüllahın tellalının sesiydi.
Ey! Allahın süvarileri, savaş var savaş var.
Düşman ordusu hücuma hazırlanmış meğer.
Bu nidayı duyan Sa’d,
Bir Başka neşeye büründü.
Başını göğe kaldırarak,
Ellerini Allah’a açarak,
Ey Allah’ım!
Ey yer ve göklerin ilâhı,
Ey Muhammed Mustafa’nın ilâhı,
Bu gün bu paraları,
Rasülü nün yolunda harcayacağım,
Güzel Rabbim.
Beni bu arzu ve emelime kavuştur. …
Vakit geçirmeden,
Bir at, bir kılıç, bir mızrak ve kalkan
Satın alır hemen.
Sonra,
Bir kuşak bağladı beline,
Başına da bir tülbent geçirdi,
Gözleri görünüyordu sadece.
Atına atlıyarak,
Muharip askerlerin yanına vardı.
Meydanda beklemeye başladı.
Bu vaziyette onu gören muharipler,
Kendi aralarında şöyle söyleştiler.
Tanımadığımız bu atlıda kimdir acaba?
Hz.Ali:
Dokunmayın ona,
Kendi arzusuyla gelmiş,
Yardımcı olmayı düşünen biridir.
Belki de dinimizi öğrenmek için,
Suriye’den gelmiş birisidir.
Ümit ederim ki size faydası dokunur.
Bu arada Sa’d Selemi,
Savaş için ısınma hareketleri yapıyor,
Kılıç sallıyor, mızrak dürtüyordu.
Bir ara atından indi,
Kollarının yenlerini sıvazlamaya başladı,
Dinlendirme hareketi yapmaya koyuldu.
Tam bu sırada,
Allah Rasülü’de,
Ordusunun başına geçmiş bulunuyordu.
Onun,
Kara derili kollarını görünce,
‘Sen Sa’d mısın? Diye sordu.’
O da evet Ya Rasülullah,
Anam babam sana feda olsun..
Rasülullah da buyurdu ki:
‘Ey Sa’d ceddine rahmet olsun..’
Vakti saat gelmişti,
İki ordu tutuştu.
Bu savaşta yiğitler var.
Çünkü Müslüman kaçmaz,
Korkaklık ise ar.
Sa’d bütün gücüyle,
Düşmana kılıç sallıyordu,
Heybetinden kafirler tir titriyordu.
Cengin en dehşetli anı,
Yeryüzü nefes bile almıyordu,
Muharebenin sonlarına doğru,
Bir ses işitildi,
Sa’d düştü, Sa’d şehit..

Bu sesi duyan Allah Rasülü,
O tarafa koştu.
Onu tutup kucakladı.
O kutlu sahabiyi kollarına aldı.
Yüzünde ki torağı sildi,
Fahri kainat Efendimiz şöyle söyledi:
‘Kokun ne kadar güzel,
Allah ve Rasülüne,
Sevgin ne kadar yüce..’dedi.
Bu esnada Habibullah ağlıyordu,
Ağlaması bir süre devam etti.
Sonra,
Mübarek yüzünde bir gülümseme belirdi.
Yanındakilere dönerek şöyle dedi:
‘Kâbe’nin Rabbine yeminle söylerim ki,
Sa’d Havz’a gitti…’

Ebû Lûbabe:
Ey Allah’ın Rasülü, Havz dediğin nedir?
Buyurdular ki:
‘Havz, suyu sütten daha beyaz,
Baldan daha tatlıdır. Ondan bir defa
İçen ebediyen susamaz…
Çevresi inci ve yakutlarla süslüdür…’

Ya Rasüllah diyerek söz alan Ebû Lûbabe:
Ey Allah’ın Rasülü,biraz önce,
Senin ağladığını ve gülümsediğini,
Sonrada, yüzünü çevirdiğini gördük.
Acaba sebebi ne idi?
Efendimiz buyurdular ki:
‘Sa’d Selemiyi sevdiğim için ağladım.
Allah katında ki,
Yüksek derecesine sevindim ve gülümsedim.
Yüzümü ondan başka tarafa çevirmeme gelince,
Hûrilerden müteşekkil zevcelerini,
Görmüş olmamdır orada.
Hûri zevceleri, oraya gelmişlerdi o anda,
Yüzümü,
Başka tarafa çevirmek zorunda kaldım hayada.’
‘Sa’d Seleminin atını ve silahını,
Zevcesinin evine teslim edin.
Kayın babasına da,
Allah onu sizin kızınızdan daha hayırlı,
Biri ile nikâhladı deyin.’
Doyasıya gönülden sevdikleri,
Sa’d şehit,
Onun ruhu yüksek Cennetlere uçtu.
Göz ve gönüllerin göremediği,
Allahın büyük nimetleriyle buluştu.

Ey Kutlu sahabi,
Rasulû Zişan''a itaat da kusur etmedin,
Diz çöktün, çöktükçe göklere yükseldin.
Gönlün gül, dilin bülbül, Rasüle hasrettin,
Bu kalb seni unutur mu? asırlar geçse de.
Kalbimizde daima yaşayacak sevgin.
Ya Rab,
Habibinin nuru kalplerimizi süslüyor,
O’na binlerce salat, binlerce selam,
Muhammed gülüne dal eyle bizleri.

Medine-i Münevvere / Uhud 1400 H.

Ali Kılıç Kakiz

GooD aNd EvıL 04-23-2009 11:01 AM

Küfür Fırlatanlar

Zalimler yancizenler, ne yaşar ne de ölürler.
Dinmeyecek acılar, tekrarlanacak işkenceler.
Kahreden mahrumiyet, dehşetli ceza orada.

Dünyada, Allah’a kafa tutup küfür atanlar,
Cehennem ona layık olan kimseyi çarpar.
Kahreden mahrumiyet, dehşetli ceza orada.

Allah’ın ayetlerini, yalanladıkça yalanladılar.
Bir gün hesaba, çekileceklerini ummazlar.
Kahreden mahrumiyet, dehşetli ceza orada.

Gücüm kalmadı, vermedi malım fayda.
Başları eğik, yüzleri kara, dünyada ukbada.
Kahreden mahrumiyet, dehşetli ceza orada.

Brüksel / 1984

Ali Kılıç Kakiz

GooD aNd EvıL 04-23-2009 11:02 AM

Mahşere Kadar.......

Sorgu meleklerine verdiğin cevaplar yetersizse.
İçi dışından daha karanlıktır,mana gözün fersizse
Ruhun Berzaha çekilir,mahşere kadar oradasın.

Sıktıkca daralırsın,bu bitmez bir belâdır.
Baskı artar,hesap zordur,pişmanlık oradadır.
Ruhun göklere çekilir,kıyamete kadar oradasın.

Yaratılanlar görüntüsüdür,sonsuz kudretin.
Ne artar ne eksilir, biçilmiş ecel ve mühletin.
Ruhun Berzaha çekilir, mahşere kadar oradasın.

İstanbul / 2001

Ali Kılıç Kakiz

GooD aNd EvıL 04-23-2009 11:02 AM

Medine

Kubâ'nın Hurma bahçeleri değer anlatılıp,görülmeye
Toplanmış yaşlısı genci kasideler söylemeye,
Hahamlar, papazlar bile,gelmiş Resûlü görmeye
İsmini Resûllah'dan alan, güzel peygamber şehri Medine.

'Vadî Ranûna ' ilk cumanın kılındığı yer,
Şanlı peygamberin hutbesine kulak ver,
'Topluluktan ve doğruluktan ayrılmayın' der,
Kur'an la feth edilen şehirler sultanı Medine.

Resûlü ekrem oturdular Kûba'daki kuyu başına
Orada müyesser oldu, Cennetül- âla bir kaç arkadaşına,
Çağrıldılar huzuru Resûle,isim isim tek başına,
Toprağı güzel kokan hicret evi Medine.

Resûlün gececeği yol üzerine oturmuş munâfık Selûl,
Kin dolu bakışlarla,bakıyor melûl melûl,
Kursağın da kaldı,giyemedi taçını Ubeyy bin Selûl,
Sırların gizli kalmadığı mukaddes şehir Medine.

Cıban başı ve fitne ateşinin körükleyicisi,
Hemen kinini kustu,hicret günlerinin arifesi,
Resûllah'a kıskançlıkta meşhurdu, Ebu Âmir taifesi
Görülmez ordularla korunan darûl karar Medine.

Kâb ' Medine'den sorumlu,hem şair hemde kâdı,
Mü'minlerin annelerine utanmadan şiirle saldırdı,
Kıyamet saatine dek lânetlenecek,yerlere batsın adı,
İlâhi tokatla hışmını bulanları temizliyen Medine.

Deve yürüyüşüyle beşyüz sene gök ile yer arası,
İns ve cinse gönderilen peygamberi zişanın uyarısı,
Evrensel mesajla tamamlandı, asırların hayırlısı,
Allah'ın davasının yükseldiği,düşmanlarının susturulduğu yer Medine.

Severlerdi Resûlü sıkâleyni,bitmez tükenmez hâzla,
Verdikleri anda ki sevinçleri,kazandıklarında ki sevinçden fazla,
Taat ve itaat timsali,meleklerin gaslettiği Hanzalâ,
Mûcizeler ihsan eden,mubârek parmağını kaldırdığı yer Medine.

Medine-i Münevvere/1983

Ali Kılıç Kakiz

GooD aNd EvıL 04-23-2009 11:02 AM

Mee Me Hav Hav

Mubarek koyun melûl melûl bakıyor,
Metro ya, binene inene.
Ürkek bir hayvan çek çek gelmez beri,
Tuttumu inadı yine.

Davar metro ya biner mi?
Kamyonet mi bu delimi ne!
Canım hav hav ''a evet de,
Mee me''nin ayrıcalığı ne?

Metro Brüksel /1987

Ali Kılıç Kakiz

GooD aNd EvıL 04-23-2009 11:02 AM

Meğerse Rüyaymış (Düz Yazı)

Bir gün çarşıya indim,düğüne gideceğim,
Arkadaşımın düğünü vardı.
Bir otobüs durağına geldim, oturayım nefes alayım dedim.
Baktım yaşlı bir nine, elinde bir çocuk:
Uşağum habunu az bekle ordan bişeler alup geleyim.
Olur nine dedim Bıraktı çocuğu bana.
Beş dakika onbeş dakika bekledim gelmez.
Düğünede geç kalıyorum. Çucukta başladı ağlamaya..
Gittim çikolata aldım para verdim masraf ettim..
Gene bekle gene gelmez..
Ne yapayım ne edeyim..
Alıp çocuğu karakola götüreyim başımı kurtarayım dedim.
Gittim..
Komiser bana demez mi:
Bu senin çocuğundur.
Yalanla bizi kandırmaya mı çalışıyorsun.
Dedim, benim bir sürü var komiserim,bu benim değildir.
Onu bana yaşlı kadın bıraktı.
Yalan numara yapıyorsun, bul o ninegayı getir buraya.
Şimdi karakollara çocuk bırakıyorlarya komiser inanmıyor bana.
Ben nasıl bulabilirim tanımam bilmem.onu.
Neyse..
Verdi birkaç memur..
Gidin arayın ninegayı bulun getirin..
Ararken fazla bir zaman geçmemişti ki,
Gördüm onu, aha bu odur dedim.
Yakaladılar...
Nine demez mi:
Ben bunuda tanımam onuda,
’ Laileillâllah ‘…. Lân çocuğuda tanımam diyor, onuda tanımam diyor.
Bu sefer komiser demez mi!
Yahu Kardaşım, bırakalım bu çocuğu kime koşarsa, bu çocuk onundur.
Bizde çikolata aldıkya çocuğa..
Çocuk baba diyerek koşmaz mı bana..
Bu terslikler geldiği sırada:
Başımı karyolanın demirine vurduğumla uyanmam bir oldu,
Meğerse rüyaymış..

Tokat / 1975

Ali Kılıç Kakiz

GooD aNd EvıL 04-23-2009 11:02 AM

Mekke

Doyasıya seyredilir, Hira nur dağı yamaçları,
Bir göre bilsem ‘Resûle’selam veren ağaçları
Cennetül Mualla’dadır, dava arkadaşları.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Bekler durur, makamı İbrahim,babusselam
Kokuyor misk gibi,tütsü yor buram buram.
Günde yüz yirmi şifanın indiği Bey tül Haram.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Mescidi Hayıf peygamberlerin namazgahı durağı
Mina’dan ötesi,Müzdelife,mübarek Arafat dağı.
Göz kamaştıran,mor sümbüllü bahçeleri bağı.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Görsen şaşar kalırsın, o mukaddes diyarı.
Zül mecâz,Zülmecenne, Okaz panayırı.
Şimdi yerinde yerler esiyor görülmez gayrı.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Yüzlerce deve sürüsünü güderdi Rukkana,
Yan bakılmazdı, namı duyulmuş pehlivana.
Sırtı yere geldi, dokununca ‘Resûlün’ eli ona.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Mekke den Taife dolambaçlı yollar,
Kırılsaydı ‘Resûle’ taş atan eller kollar.
Nur getiren elçiyi insan böyle mi karşılar.
Gönlümde ruhum da, özlediğim yer sensin.

Mekke / 1400H.

Ali Kılıç Kakiz

GooD aNd EvıL 04-23-2009 11:02 AM

Melekler

Alemlere serpilmiş gönül ahengi güzellikler,
Kanatlarını açan, bebekleri koruyan melekler.

Yaratılmışlar nurdan görülmeyen kudretler,
Onlardandır Cebrail,akla,bilince etki eder.

Defderleri kapanacakları ölüm meleği arzu eyler,
Ruh çıktı mı,göz baka kalır,onun gidişini seyreyler.

Gürültüsüne,yerler gökler tahammül edemezler,
İsrâfil,dirilmeye verilecek işareti Rabbinden bekler.

Allhın tecellisindendir muhteşem nurdan renkler,
Dayanılmaz güzelliktedir, Arşı âlayı taşıyan melekler.

Mekke / 1987

Ali Kılıç Kakiz

GooD aNd EvıL 04-23-2009 11:02 AM

Merhamet Etmez misin Evladına? (Düz Yazı)

Çocuklar ana ve babayı yarınlara taşıyan birer gemi gibidir. İnsan onlarla yaşar, yarınlara onlarla seslenir.Kıyamet günü bile onlarla yüzü nurlanır. Efendimiz s.a.v. Ne güzel buyurmuş:
‘Evleniniz çoğalınız ben kıyamet günü sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim’.
Çocuk sahibi olmak için yanıp tutuşan peygamberlerden birisi Zekeriya a.s. Diğeri de Hz. İbrahim a.s. dır. Zekeriya a.s. yaşı 80’ine dayanmış, saçlarına aklar düşmüş ama hala baba olma hasretiyle dopdolu peygamber. Şöyle yalvardığını görüyoruz:
‘Ey Rabbim, gerçek şu ki, benim kemiklerim gevşedi, başım bembeyaz alev aldı(saçlarım ağardı) ve sana ettiğim dua ile hiçbir zaman mutsuz olmadım.
'Ben, arkamdan gelecek yakınlarımdan endişe ediyorum. Karımsa kısır. O halde, katından bana bir çocuk ihsan et’ Meryem sur: ayet 4,5
Bu yalvarış kabul görür, Allah’u Teâla O’na Yahya a.s. mı müjdeler.
Sevgili Peygamberimiz, Hz. Muhammed (s.a.v.) sokak ve çarşılarda karşılaştığı çocuklara selâm verir, saçlarını okşar ve onlara ikrâmda bulunurdu. Çocuklara karşı çocuk gibi davranır, onların dünyalarına girebilmeyi en iyi O başarırdı. Bir hadis-i şeriflerinde: 'Küçük çocuğu olan, onun hatırı için çocuklaşsın.'' Bir diğer hadislerin de: ''Hiç bir baba çocuğuna güzel ahlâk ve terbiyeden daha üstün bir hediye vermiş olamaz.''
Öyle ki, bazen ağlayan bir çocuk sesi duysa namazını bile kısaltır, annenin çocukla meşgul olmasına imkân verirdi.
Peygamberimiz Mescitte namaz kıldırırken cemaatte çocuklu anneler de bulunurdu.
Sahabîlerin bu husustaki anlatımı şöyle:
'Resulullah bize sabah namazını kıldırmıştı. Namazda iki kısa sûre okudu. Namaz bitince Ebû Said el-Hudrî sordu:
'Yâ Resulallah bugün daha önce yapmadığınız bir şekilde namazı kısa kıldırdınız...'
'Peygamberimiz şöyle açıkladı:
'Geride kadınlar safındaki çocuk sesini duymadın mı? Annesinin onunla ilgilenmesini temin edeyim dedim.'
Çocuğa en çok annesi şefkat gösterir. Bir hadis-i şerifte annenin çocuğuna gösterdiği şefkatten dolayı büyük sevap kazanacağı müjdelenir. Olay şöyle gelişir:
Bir gün fakir bir kadın iki kızı ile Hz. Âişe'yi ziyarete gelmişti. Hz. Âişe de evde onlara ikram için bir tek hurmadan başka verecek bir şey bulamamıştı. O hurmayı anneye verdi. Anne de hurmayı ikiye bölerek çocuklarına yedirdi. Hz. Âişe bu durumu Peygamberimize anlatınca, Peygamberimiz o kadın için şu müjdeyi verdi:
'Çocukları hakkıyla sevmek ve onları korumak, Cehennemden kurtuluşa vesiledir.'
Çocuğu sevip öpmenin çok büyük bir sevap olduğunu da Peygamberimizden öğreniyoruz:
'Çocuklarınızı çok öpün. Çünkü her öpücük için size Cennette bir derece verilir ki, iki derece arasında beş yüz senelik mesafe vardır. Melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin defterinize sevap yazarlar.'
Peygamberimiz çocuklara gösterdiği şefkatte din ayırımı yapmazdı. Bir Yahudinin çocuğu hastalanmıştı. Bunu duyan Peygamberimiz çocuğu ziyarete gitti…
Bir savaş esnasında birkaç çocuk iki tarafın arasında kalmış ve öldürülmüşlerdi. Peygamberimiz bu hadiseye çok üzüldü.
Sahabeler, 'Ya Resulallah, onlar müşrik çocuklarıdır, niçin üzülüyorsunuz? ' diye sordular.
Peygamberimiz, 'Onlar doğdukları gibi duruyorlar. Sakın çocukları öldürmeyin, aman çocukları katletmeyin. Her can ilk yaratılışta tertemizdir' buyurarak konuya dikkatlerini çekti.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) , hayatında hiç bir çocuğu üzmemiş ve kalbini kırmamıştır. Küçük yaşta Rasululah'a hizmet etmeye başlayan Enes (r.a) diyor ki: 'On sene Hz. Peygamber1e hizmet ettim. Bana bir defa olsun üf demedi. insanların en güzel huylusuydu. ''
Bir hadis-i şerifi, Hz. Ömer r.a. şöyle naklediyor:
Resûlullah (s.a.v.) bir muharebe meydanında, ashabı kiramla dolaşırken buldukları bir kuş yavrusunu mübarek ellerine aldılar. Yavru kuşun anne veya babasından biri bunu görünce, yavruyu tuttukları ellerine saldırdı ve yavru yere düştü. Bunu üzerine Resûlü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöye buyurdu:
' Bu kuşa hayret etmiyor musunuz? Yavrusu alındı ve hemen buna karşılık vererek ellerimize saldırdı. Allah'a yemin ederim ki, O, kullarına bu kuşun yavrusuna gösterdiğinden daha merhametlidir.'
İnsan şimdi kendi kendine soruyor. Biz bir kuş kadarda mı olamayacağız.Tarihin derinliklerinden tam zamanımıza kadar sürüp gelen çocukları katletme olayı,Kur’an tarafından kınanmaktadır. Pek çok fersiz ışığın yanında, güneş gibi parlak ve yegane yol gösterici Kur’an ne diyor:
‘Beyinsizlikleri yüzünden, körü körüne çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği nimetleri Allah'a iftira ederek haram sayanlar mahvolmuşlardır; onlar sapıtmışlardır, zaten doğru yolda da değillerdi’. Enam sur: ayet.140

Allah evlatlarını öldürenleri rüsvay edeceğini bildirmiş. Çocukların öldürülmesini yasaklamış.
‘Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; onlara ve size biz rızık veririz. Şüphesiz, onları öldürmek çok büyük bir günahtır’. İsra sur: 31
En öldürücü zehir nikotin, sigara içenlerin kanında yer eder. Bu zehir, alkolden daha çabuk kana karışır. Babanın menisi bu zehirli kandan meydana gelir.Ananın sütü, bu zehirli kanla yoğrulur.
Henüz hayatı zar zor yakalaya bilmiş olan cenin, her iki taraftan da büyük darbe yemiştir. Ana rahmi, baba sulbü ikisi de zehir küpü. M. Akif güzel söylemiş:
Merhametin yok diyelim nefsine,
Merhamet etmezmisin evladına.
Ey sigara tutsağı ana!
Gerçek ana olmaya güçün yetmiyorsa doğurma. Doğurmakla madalya verilseydi, dişi domuzlar madalya rekoru kırardı..Çünkü yılda iki defa doğurur...Çok sevgi fatura ister. Öde faturanın bedelini inandır sözünün eri olduğunu.
Bebek annenin aldığı gıdalarla beslenir.Annenin kullandığı sigara, alkol bebeği olumsuz yönde etkiler.Hamilelikte sigara içen anne adaylarının, her yıl meydana gelen beşik ölümlerinin yüzde 25 inden sorumlu oldukları raporlarla ifade edilmiştir.
Sigara içen kadınlarda kısırlık, sigara içmeyenlere oranda daha çoktur. Aynı zamanda tütün, çocuk düşmelerine ve erken doğumlara neden olabilmektedir. Ölü doğan veya bir yaşına varmadan ölen çocukların çoğu sigara içen annelerin çocuklarıdır. Bir uyuşturucu maddeyi hamilelik esnasında kullanmış anneden dünyaya gelen bir ayağı kısa, bir parmağı noksan olan bebek, Annenin hatasını bir nevi bebeği çekiyor. Yavrularınıza sevginiz bu kadar mı?
Hamilelikte içilen sigara doğacak yavrunun önemli organlarına (kalp, akciğer, karaciğer) tahribat yapmaktadır. Sonra ki dönemlerde bu çocukların çeşitli hastalıklara yakalanma riskleri daha da artıyor.
Rahimlerde bu küçücük insan tomurcuklarının sakat olmamasını istiyorsanız, bir serçe kuşu kadarda bu yavrularınıza merhametiniz varsa, onları sigaranın kurbanı etmeyin, kendi ellerinizle boğazlamayın ne olur.
Ben inanıyorum ki kadınlarımız karınlarıyla mukaddestir. Her türlü saygıya layıktır. Ancak, kadın ana mı olsun? , kadın iş adamı mı olsun? kadın eş mi olsun? kadın bunları yüklenecek güçte değildir. Bu meşakkatler altında ezilen kadına bir de bu meret bulaşırsa çok ziyana uğrar. Kadınlarımız lâtif ve zarif yaratılmışlardır. Ağır yükleri onlara yüklemememiz gerekir.sizlerin insafına bırakıyorum.
Yüce Yaratıcı, anneyi de babayı da çocuğun dünyaya gelmesinde ortak birer sebep kılmıştır.
Babanın menisiyle kemik ve sinirleri oluşan, annenin menisiyle, kan ve eti teşekkül eden doğacak her yavru, temiz doğar.
Abdullah b.Mesud r.a. rivayet ediyor:
Peygamberimiz s.a.v. ashabıyla konuşurlarken bir Yahudi yanımıza geldi.Kureyşliler (Müşrikler) Yahudi ye dediler ki, bu adam kendinin Nebi olduğundan bahşediyor. Yahudi dedi ki: O’na öyle bir soru soracağım ki, ancak Nebi olan bilir. Peygamberimizin yanına geldi ve oturdu, sonra şöyle dedi: İnsan neden yaratılmıştır?
Peygamberimiz s.a.v. buyurdular ki: ‘kadın ve erkeğin nutfesinden yaratılmıştır. Erkeğin nutfesine gelince, katı ve beyazımsıdır, ondan sinirler ve kemikler oluşur. kadının nutfesine gelince, kaygan ve sarımtıraktır, ondan kan ve et oluşur.’ Yahudi kalktı ve şöyle dedi: Senden öncekilerde (Peygamberler) bunu böyle beyan etmişlerdir.
Çocuklarımız bizlere emanet.. Bu kirli atmosferde kendini koruya bilecek mi?
Sigara vücudu besleyen ve geliştiren, onu genç ve güçlü tutan bütün kılcal damarları tıkar.Bunun sonuncu, cilt incelir, kırışır, sararır ve erken ihtiyarlık belirtileri baş gösterir. Özellikle sigara içilen ev diğer alanlarda doğup büyüyen bebeklerde ve çocuklarda, beyin daralmaları ve zekâ geriliği hat safhadadır. Sigara dumanına maruz kalmış çocuklarda, genel olarak bir durgunluk, halsizlik, çabuk yorulma, dikkat dağınıklığı, derslerde başarısızlık, ileri yaşlarda kişilik bozuklukları ortaya çıkmaktadır.
Temiz ana sütü ile bebeğin emzirilmesi, emredilmiştir. Tam 2 yıl.Çünkü gıdanın değeri kadar, çocuğun anne sevgisini tatması önemlidir. Bu sevgi ve şefkat annelerin zaten fıtratlarında var olmakla beraber, doğumu takiben kat kat arttığı da vakıadır. annenin tesiri tartışılmaz boyutlardadır. Bu dönem içerisinde çocuğu anneden ayırmak asla doğru olmaz. Peygamber Efendimiz, harp esirleri arasında bulunan anne ve çocukların ayrı tutulmamalarını emrederek, Allah, anne ile çocuğunun arasını açanı, Kıyamet günü sevdiklerinden ayrı tutar buyurmuşlardır.
Annenin çocuk üzerindeki bu engin tesiri, o nispette sorumluluk ve hakkı da beraberinde getirmektedir. Unutulmamalıdır ki, dünyada ne varsa terbiyenin ve eğitimin eseridir. Bu da büyük ölçüde kadının eseridir.
Bu sevgiyi tatmayan çocuk, tatmini uyuşturucu ve sapıklıklara kadar varan, başka şeylerde arayacaktır.
Sigara içen annenin çocukları, annelerinin kötü alışkanlık veya sorumsuz davranış ve bencilliklerinin kurbanlarıdırlar.
Ey sigara kulları! ve onlara ses çıkarmayanlar. Zehirlediğiniz dünyada, boğulacağımız güne hazır olalım. Allah’ın çarptıkça çarpacağı gün ırak değildir.


Kaynaklar
……………………………
Kuran-ı Kerim, Kutübü Sünne, Müsnedül Ahmet, sünen Tirmizi, N. Yazar, Dr.Cengiz Sandıklı..

Tokat / Turhal 2003

Ali Kılıç Kakiz


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:47 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.