![]() |
Bu Bendeki Bir Dert Ki Anlatamam Kimseye
Kulak Verip De Beni Dinlermisin Kardelen Sardı Tüm Benliğimi Mecalim Yok Gülmeye Sen De Benimle Ağlayıp İnler Misin Kardelen Mis Gibi Sıla Kokan Eş Dost Mektuplarında Taze Güller Yeşerir Eski Anılarında Hatıralarla Dolu Gurbet Akşamlarında Hasret Denen Türküyü Söyler Misin Kardelen Bütün Duygularını Bir Deftere Yazmanın Dertlerini Duymayan Duvarlara Anlatmanın İçinde Ne Varsa Hep İçine Atmanın Ne Demek Olduğunu Bilir Misin Kardelen Dostu Oldum Kaç Defa Sabahsız *******in Defterimde Yeri Yok Anlamsız Hecelerin Çözemedim Bir Türlü Bu Zor Bilmecelerin Cevabını Sen Bana Çözer Misin Kardelen Ne Kadar Tattırsa Da Ayrılık Acısını Unutamazsın Yine Onun Hatırasını Bir Kenara Bırakıp Acısını Tatlısını Hepsini Bir Kalemde Siler Misin Kardelen Anlat Sen De İçini, Dök Dışına Ne Varsa Hiç Düşünme Kalbimi, Bırak Yansın Yanarsa Bu Derdi Sen Benimle Paylaşırmısın Yoksa Bakıp Bakıp Halime Güler Misin Kardelen Bilirim Ben Yerini Sormam Sana Nerdesin Senin Yurdun Dağlarda Sen Hep Yüksektesin Nasıl Gelsem Yanına Her Zaman Göklerdesin Eğilip De Elimden Tutar Mısın Kardelen Ah Gurbet Sen İcimde Dinmeyen Bir Sancısın Bazen İyisin Ama Çogu Zaman Acısın Ey Kardelen Sen Bana Neden Çok Yabancısın Çaldım İşte Kapını Açar Mısın Kardelen Senin De Gözlerin Yaş Ağlamışsın Besbelli Yoksa Sen De Benim Gibi Naçar Mısın Kardelen Bu Topraktan Çıkıp Ta Karları Delmişsin Ya Mevsimin Gelmeyince Açar Mısın Kardelen Derdimi De Dinledin Sana Ağır Gelirse Yine Toprak Altina Kaçarmısın Kardelen Ya Ölüm Günü Gelip Alırlarsa Ruhumu Benimle Gökyüzüne Uçar Mısın Kardelen |
Ben aşkı matematike benzetiyorum,
Aşk da dört işlem görüyorum, Seni düşündükçe yüreğim çarpıyor, Uykularım bölünüyor *******i, Çıkaramıyorum gözümden hayalini, Toplayamıyorum bir türlü kendimi, Yani sensin iki kere iki.... Ben aşkı tarihe benzetiyorum, Savaşlar veriyorum senin için, Antlaşmalar yapıyorum kendimce, Elçiler yolluyorum saraylarına, Beyazıt oluyorum sonra, Düşüyorum zindanlara, Ve içiyorum aşkın zehrini... Ben aşkı kimyaya benzetiyorum, Kovalent bağlar kuruyorum aramızda, Elektronlarını sayıyorum aşkımızın, İletken mi ? yalıtkan mı ? Soruyorum kendi kendime, Bu aşk fiziksel mi ? Kimyasal mı ?... Ben aşkı biyolojiye benzetiyorum, Genlerini arıyorum sevdanın, Genetik şifresini çözmeye çalışıyorum aşkımın, Öylesine işlemişsin ki içerime, İnanmazsan bak hücrelerime, Yalandır Endoplazmikretikulum; Ben sadece... SENİ Seven bir KULUM..... |
Beni Özle...
Gözünün alabildiğine bak. Güneşin suya battığı yerde Beni düşün ufacık bir tebessümle, Beni sev... Kendinle ve tüm kalbinle. Beni her zaman eski bir sevgili Eski bir dost olarak biL. Beni asLa UNUTMA! Şu tozpembe hayatında, Denizin bittiği yerde İkimizi yanyana yürürken Beni ufukta, Kendini ise benim yanımda, Ama çok uzaklarda... Denizin mavisinde, Güneşin sarısında, Ve hayatının baharında, Beni özLe... |
Belki
kısa bir hikayeyiz, sadece mürekkebimiz kurumamış belki varız, o zaman tüm yalanlamalar yalan. belki yokuz, ama o zaman niye bu bocalamalar? belki toprağız güneş bekleyen belki güneşiz bekleyemeyen belki yanlış sorularız cevapsız belki cevabız soru işaretleri yalnızca aksesuvar belki biz zoruz her şey başından beri o kadar kolay belki de "biz" değiliz benim tüm bu yalanları söyleyen belli ki belki... ............... ................ Vardır Bir Hayır...!!! |
BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin... Fedakârlığımı anlıyorsun : vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orda beraber yaşarız külümün içinde külün, ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar... Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım. Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde? İçimden bir şey : belki diyor. |
ZiGon SehPa
Bu gün ordaydim. Ayni yerde, ayni evde. Ayni kapidan girdim içeri. Tesadüf bu ya ayni anahtar kalmis bende. Sandalyede yelegini unutmussun, Masada kahkahani, Mutfakta bardagini. Salon da durusunu unutmussun. Sonra yan oda da hiçkirigini, Koridorda gözyaslarini. Kapida çarpip çikisini unutmussun. Bir çiçegin zehri düsmüs zigon sehpaya. Bir rujunun rengi düsmüs oval aynaya. O kavgadan arta kalan kirik bir vazoyla. Ikimizin kalbi düsmüs tozlu balkona. Duvardaki resminde gülüsün kalmis. Son içtigin fincanda dudak izlerin. Portmantonun yaninda gidisin kalmis. Kapida biraktigin ayak izleri. Yastiginin üstünde saçini buldum. Posta kutusunda mektuplarini. En son dinledigin sarkini buldum. O hicazda kalmis göz yaslarini. Yazan böyle yazmis demek sarkiyi. Nasil anlam buldu sen olmayinca Neyleyim köskü, neyleyim sarayi. Içinde salinan yar olmayinca. |
Tek yapabildiğim şeyin teselli etmek olduğunu sanardım
Onu da beceremediğimi bu akşam senin yanında anladım Sen ne kadar gözyaşı akıttıysan dışarıya, o güzel gözlerinden Ben de onun kadarını içime akıttım sana göstermeden, gizliden Ne kadar çok istedim sana sarılıp seninle beraber ağlamayı Ama yine cesaret bulamadım, ne kadar da istesem bunu yapmayı Gözyaşlarını silmek istedim, elimi sana değdirmeye korkuyordum Uzanıp öpmek istedim yaralarını ama yapamadım, yapamıyordum Doldum, çok doldum gözyaşı ile, ağlamak istiyorum, doyana kadar Dökmek istiyorum içimi sana, öğrenmeni istiyorum içimde neler yatar Sil gözyaşlarını meleğim, dinsin bu yağmur, yeterince ıslandık Ağlama artık, ben ağlayayım, acının paylaştıkça bittiğine inandık Ben sana dışarıdan bir zarar gelmesin, canın acımasın isterken Sen, benim savunmaya çalıştığım şehrimi, seni, yıkıyordun içeriden Ne olur zarar verme, hayatımı yaşadığım şehrime o güzel ellerinle Dayanamam aldığı yaraları görmeye, ulaşmaya çalışırken kalbine |
Bu son buluşmamız
Bu son görüşmemiz Kimbilir bir daha karşılaşmayız Belki de bir daha görüşemeyiz Ayrılmalıyız, ayrılmalıyız Bir gülü sevdim Bir seni sevdim Bir mevsimlikmiş senle aşkımız Gel gitme desem, kal etme desem Hiç faydası yok ayrılmalıyız Senin gözlerin yaşlı Benim yüreğim yaslı Bu aşkta bir umut kalmadı yazık Seni bir başkası bekliyor artık Ayrılmalıyız, ayrılmalıyız |
Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri
O mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruli hanımeli açan bir ev. Bir dev gibi seviyordu dev. Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin, yapamazdı yapısını, çalamazdı kapısını bahçesinde ebruli hanımeli açan evin. O mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Mini minnacıktı kadın. Rahata acıktı kadın yoruldu devin büyük yolunda. Ve elveda! deyip mavi gözlü deve, girdi zengin bir cücenin kolunda bahçesinde ebruli hanımeli açan eve. Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: bahçesinde ebruli hanımeli açan ev.. |
DINLE RÜZGAR
Dokunma! Dokunma kalbime ey rüzgar, Çok yara aldi inan, çok hirpalandi. Ilk önce; Sevilmedigi bir kalbi sevdi, Sonra seven bir kalp geldi Ama O hala sevilmedigi kalbin pesindeydi. Mevsimlerce bu ikilem arasinda geldi gitti. Nihayet; Bugün bütün kalpleri atti kalbinden! Tam kanat açmisken özledigi özgürlügüne, Birde sen dokunma rüzgar, birak uçsun özgürlügüne... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:28 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.