![]() |
*Veli De Bir, Deli de!
Eda kıvrak, naz ince Şehir de bir, köy de bir! Ecel donu giyince Paşa da bir, bey de bir! İnsanlar kısım kısım Derdim var isim isim Bitecek mi bu mevsim? Aman da bir, oy da bir! Parsellenmişse yürek Ona hürriyet gerek Ne umut var, ne erek Kazançta bir, zay da bir! Yazık değil mi yazık? Heybede yoksa azık… Kalbinde sicili bozuk Bayan da bir, bay da bir! Yiğit benzer volkana Lüzum görmez kalkana Pusulasız yelkene Liman da bir; koy da bir! Akıl ki ermiyorsa, Kalp karar vermiyorsa Göz iyi görmüyorsa Yıldız da bir, ay da bir! Lisan, lisan değilse Lütf-ü asan değilse İnsan, insan değilse İnançta bir, soy da bir! Konuştuğu dil haram Hükümdara olmaz ram Deliye her gün bayram Düğünde bir; toy da bir! Dostlar karardı ayım Biliniz ki hastayım Artık özge yastayım Zarar da bir; fayda bir! |
*Yâ Rab, Yok Mu Elinde…
Bunca tevekkülün, bunca niyazın Mükafatı görülmezse yanarım… Hayrı yok babanın, ananın, kızın Güle değer verilmezse yanarım… Her taraf dinamit, mayın tarlası Elinde sadece duanın hası Baş koyulan bu iş ömür pahası Şer defteri dürülmezse yanarım… Deryalar yutuyor dere lığını Enginler ne bilsin koyun sığını Ana ki, bilmiyor analığını Akıl, fikir derilmezse yanarım… Babanın bir karış aklı havada Kızının dimağı zikir,duada Gönlüne bir sevgi,aşk, sevda yada Duyarlılık örülmezse yanarım... Büyüğü muamma, ufak bilmece Hayatı tekdüze, afak bilmece Gözünü açtığın şafak bilmece Bilinmeze girilmezse yanarım… Umarım Mevlâ’dan ola bir ışık Ortam allak bullak, karmakarışık Oğlan ne peşinde, kız kime aşık Gerçek yere serilmezse yanarım… Küfür ile ömür boyu savaşıp Kovada boğulup, deryada coşup Bütün zorlukların üstünden aşıp Biraz sefa sürülmezse yanarım... Herkeste bir hava, kendine övgü Muhabbet başlayıp, bitmezse sövgü Şu muhtaç olduğun, ölmüş şu sevgi Doğrulmazsa, dirilmezse yanarım... Muhtaç koyma kulu yaban ilinde Kaleli el açmış, dua dilinde Biraz huzur Yâ Rab, yok mu elinde Mutlu sona erilmezse yanarım! ! |
*Yasaklı Yürek
Her taraf kar boran, sislik dumanlık Garip anam ağlar, Harşit ıslanır Güneşi çaldılar, kalan karanlık Harşit ıslanınca gönül uslanır. Yüreğim yasaklı, yüreğim içli Yıllardır, yılların dargını küsü Ben sana tutsağım, muhabbet suçlu Sultan sofrasının garip türküsü İster bülbüle sor, istersen güle Şafak güneşinin yolu olmuşum. Ben mahkum, azadı yasaklı köle Ben bende ben diye seni bulmuşum. Susayıp bir yudum sevdalanmışken Goncalar kurudu, umutlar bitti Hayalleri sonsuzluğa salmışken Arzular firari, güneşe gitti. Bulutlardan göz yaşımı almışım Gençliğimi doğmaz güne gömdüm ben Umutları sonsuzluğa salmışım Neden? Son muhabbet türküsü neden? |
*Yeter Bunca Beklemek…
Ayrılık göründü ufukta gülüm, Çıldırmak zamanı! Çıldırmalısın... Hasretin, özlemin yarısı ölüm! Kaldırmak zamanı… Kaldırmalısın… Ocak yanmasa da dumanın tüter Derya kabul etmez, rüzgârlar iter Senin bu talihin beterden beter! Soldurmak zamanı, soldurmalısın… Hangi nefis arzulamaz övgüyü Hangi akıl kamil, hangisi iyi Öz gönlüne nefes gibi sevgiyi Doldurmak zamanı… Doldurmalısın… Mazlumu sömürüp yutanlarını Bol keseden nutuk atanlarını Şu nefsin ayaklı şeytanlarını Öldürmek zamanı...Öldürmelisin… Derle gönlün çakar almazlarını Topla demet demet solmazlarını Talihin olmazsa olmazlarını Oldurmak zamanı… Oldurmalısın… Dosta yönelsin de bana el olsun Yeter ki el etsin, sitem gel olsun Lale olsun, sümbül olsun, gül olsun Yoldurmaz zamanı, yoldurmalısın… Gönle koyar ise dünya varını Sabrı yoksa kayıp eder arını Arzulara yitik sevdaların Buldurmak zamanı, buldurmalısın… |
*Yılanlar Öç Dediler
Gölgemi toparladım, bedenime üşüştü Çingene ipi çekti, yılanlar “öç” dediler! Ak şafağı beklerken, göğün merkezi düştü İsmail tekmil teslim, kurbanlık “koç” dediler! Hüzün duvarlarıyla örülmüş gök engini Kar altında kardelen, sevdadan “geç” dediler! Hayatın sonbaharı kuşanmadan rengini Yıldız yağmalanırken, kuzguna “seç” dediler! Güneşin gölgesine kara yazı yazanlar Resul’ün her buyruğu, başlar “taç” dediler! Alevlenen gönülde kaynıyorken kazanlar Kerem’in küllerini süpürsün “saç” dediler! Kuzgunlar peşimizde, çakallara bayram var Baykuşlar toplandılar, maziye “kaç” dediler! Suyu göğe bağladım, bulutu yaptım duvar Karanlık rahimlerin özrüne “baç” dediler! Baykuşlar güneşlensin, yaşasın köstebekler 'Davranma sel götürsün, davranma hiç” dediler Ak dedeler al torun, nineler çağrı bekler Rahmet ol, şerri süpür, en büyük “suç” dediler! |
*Yıldızlama
Yarda seyrek sakal, yerde karınca Derlemiş, denk etmiş azın azını Tavukta hasretlik göğe varınca Örselemiş keloğlanın kazını Saksağana akıl verir kel karga Saksafon methiye düzerken orga Ayak basmayınca beyler. Kadırga Ot bürümüş, ıtır örtmüş yüzünü Kedi palazlanmış haram süt ile Çakal yoldaş olmuş uyuz it ile Kavgası var pirelerin bit ile Kene var ki unutturmuş izini Göle dadanınca ördek kaçığı Karabataklarda döşün pöçüğü Dikten dalar boynuzlunun küçüğü Manda çalar aygır atın sazını Cılız oğlak karıştırmış yuvayı Akbabalar mesken tutmuş ovayı Bu sene gömüye girmemiş ayı. Tilki tutmaz olmuş han’ın sözünü Semaya yükselir tül ince ince Örümcek mahirce ağı örünce Şivan düşer akreplere görünce Yanılır, iğneler kendi dizini. İtler ürer, keyfi olur kurtların Yola çıksa ardı gelir dertlerin Nefesi kesilir iki cırtların. Üzerinde yırtar kaputbezini Göğü kuzgunların göçü bürümüş İzan sarp, yol yalın, yaya yürümüş Harami kurtların içi çürümüş Unutmuşlar haysiyetin yazını Kartallar kargaya ömrünü sormuş “Bu akıl işidir” cevabı almış Altta köstebeği görünce dalmış Kargaya vakfetmiş yürek közünü. Martılar hamsiye hücum edende Uykulu ayılar homurdar inde Derler ki; “siper al, bir yere sin de. Bir hamlede çıkar çaylak gözünü” Kuyruğuna girmiş sivrisinekler Bir tekmede sütü döker inekler Bağımıza bağban olmuş dönekler Yellozlar da çeker olmuş nazını Çöplüğün arkası olunca yokuş Çınarın dibine tuz döker baykuş Haramzadeler ki, haremi alkış Duyar hayat bulur, yazar tezini Tazılar beğenmez körpe etini Çullukçular arka tutar çetini! Denilmedi daha sözün bütünü İşte, söz yitirmiş sözün özünü |
*Yirmi Üçte Doğmuşum…
Bin dokuz yüz yirmi üçte doğmuşum Sevgi olmuş, güneş gibi ağmışım Zor şartlarda, karanlığı boğmuşum Çiçekleri çimenleri dövmem ben Eylülleri, mayısları sevmem ben Hayat imtihanda, bıçak sırtında Yüzümüz yüz olsun hakkın katında Bir göz at çevreye,bir ses ver,tın da Ağaları, paşaları övmem ben Eylülleri, mayısları sevmem ben Hayal tükenmişse ölüdür umut Hayatın yegane gülüdür umut Düşkünün parası, puludur umut Menzil ırak, binek yorgun ivmem ben Eylülleri, mayısları sevmem ben İçte birlik olsa dağlar dayanmaz Hastalar, ölüler, sağlar dayanmaz Hoyratça yolmaya bağlar dayanmaz Özümde yaraya süremezken em Eylülleri, mayısları sevmem ben |
*Yolculuk! !
Islanmış tenine kurulmuş tuzak Seller sükut etmiş, durulmuş gider. Soğumuş bedeni, sevgiden uzak Hasret beklemekten yorulmuş gider. Arzu kabarınca kabına sığmaz Dolunay vaktidir, yıldızlar doğmaz Denizler tükenir, yağmurlar yağmaz Sevdası toprakla karılmış gider. Hasretler söylenmiş, sevgi anılmış Hayalin gölgesi “tutku” sanılmış Akıl serap görmüş, dimağ yorulmuş Gönül bu görmeden vurulmuş gider. Sevgi buharlaşır, yükselir yerden Kavuşma arzusu belirir birden Görmesi istenir, gözleri körden Hiddetten yüreği yarılmış gider. Gözler sürmelenir, yüzler aylaşır Yanakta gül açar, kaşlar yaylaşır İki dudak bir fincanı paylaşır Küreksiz sandala kurulmuş gider. Uzanmış yatağa boylu boyunca Yüzünü kapatmış, arzu cayınca Sitemler yollamış kendi huyunca Tutunduğu daldan kırılmış gider. Ak suyla yıkanmış, krem sürünmüş Sükutu ar bilmiş, sessiz bürünmüş Her hâl ayan olmuş, her hâl yerinmiş Beyaz bir bornoza sarılmış gider. Ağzına, gözüne pamuk koyulmuş Biraz kaçık, biraz deli anılmış Bu şekilde sevdiğine sunulmuş Bütün dünyasına darılmış gider. |
*Yükümü Almışım!
Pervanesi kırık, dümeni bozuk Yükümü almışım okyanustayım. Gelene eyvallah, gidene yazık Ben ben de eridim, halsiz, hastayım. Zerresi hoşuma gitmez demedim Nesnede alamet saklı muhakkak Hamaset, hasiyet bitmez demedim Sırrın körfezinde canlar var ak ak Neden bunca elem, niye bunca naz Naçarım, halimi sorma birtanem. Bu sitemli bakış, gönülsüz niyaz. Bu aciz kulunu yorma birtanem. Gönül var okyanus, duygu var sırlı Saygı var samimi durmayı bilmez… Diller var dikenli, düşünce kirli İnsan var, insana varmayı bilmez! Anlatmaya yetmez, bu kelam noksan Elbette, gayrette mürüvvet beştir… Samimiyse sevgi, değilse yeksan Hak yanında insan kudrete eştir Hayallerim beni boşluğa iter Arzularım döver, umut baç ister Ateşim olmasın akıttığım ter Yarabbi yanıltma, doğruyu göster |
*Yüreğim Yusuf’ça
Düğümledim bölük pörçük duygumu Gülüm boğazıma ilmek atarken Azatlığa konuk ettim kaygımı Özge dilim hem pervasız, hem arken. Gözyaşıma kilit vursam durur mu? Bir bedende iki yürek vurur mu? Bu bendeki cehennemlik gurur mu? Yüreğim Yusuf’ça sessiz yatarken. Bir söz derim bin pişmanlık süresi Tokmak vursam çatlar arzın küresi Müminin imanı, Türkün töresi Mecalsizdim aşkın beni satarken Kaç kere yalvardım kendi dilime Gam bağında bohça verdi elime Sırat-ı müstakim üzre halime Gülle atıp, tankla topa tutarken. Bağda filizlenen çınar kururken Yüreğimde gökçe kösler vururken Bu sevgiye layık olmak dururken İsyan ettim kaygım beni yutarken |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:05 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.