![]() |
Buhur
*Tanrı kanatlarını düşürdü üzerime Naci Kasapoğlu Ateş sıçrayınca göğe Kutsal bakışlar Meryem’in sancılarında İhtirasla tükettiler nesillerini Kora döndü yerküre Cehennem katilleri İnancın gölgesinde Bağışlanan acıları öldürdüler… Ve eski fotoğrafların külleri Ağıt gibi savruldu yüzüme Gözlerimde nilüfer izleri Dudaklarımda soyunan karanfiller Yazgımın tanığı Güneş çocuklarının avuçlarında Terleyen kan Anısız aşkın kederiyle övündü Öfkemin kalabalığından habersiz Suyu öpen kardelen Işığın büyüsüyle Çoğaldı bedenimde Güzelliği terk etti Kristal harfler Ve izlerini sürdüler Islak yeleli tümcelerin Çırpınan yalnızlığıyla Dingin uykuyu özleyen Geceyle sevişirken ay Ölümün gölgesine bağışladım rüyamı Buhurla yeşeren vicdanın Köklerini besledi utanç yaşlarım Yaprağın kırılan sesiyle *Tanrı kanatlarını düşürdü üzerime |
Bukağı
Bir kış, bir yaz değmeden birbirine geçiyor, ömürler. Aynalarda çekilen sürmeler yorgun, ayna yorgun… Şehir yorgun, şehirli yorgun… Gün kavuşurken geceye; hayat yorgun, yalnızlık yorgun… İnsan yorgun! … Kimseden kalmıyor, kimseye hatıraların başucu kandili misali, ışığı ve sıcaklığı… Kalmıyor, sevdalara adanan rüyalar, sabahlara… Unuttuk…Unutulduk! ... Güneşi doğuda unuttuk! Güneşe yürüyecektik oysa… Öz yanacaktı göğsümüzde köz, Anadolu… Yediverenlerin gölgesinde, kınalı elleriyle toprağı yoğuran anamızı, unuttuk! Oyalı yemenisine kar düşen gelinin içli türkülerini, unuttuk! Ker*** duvarlarında demlenen tarhana kokusunu, Saman doldurulan sedirde o tatlı huzuru… Ceylan gözlü eşeklere yükleyip bereketi, Kasaba yolunda inceden sarıp da tütünü dinlenirken, umut etmeyi unuttuk! ... Dağlarda kardelenleri, su başında serinlemeyi kuşluk vakti Omuzunda sazıyla, ozanları.. Dökülüp giderken Kızılırmak boyu Dönüp de gelmeyi gurbetten, unuttuk! En çok! En çok da “Adiloş bebe” seni unuttuk! Ceylan derili koltuklara, devlet babaya emanet ettik! Seni… Dön yüzünü “adiloş bebe” dön Biz, unuttuk yüzümüzü… Gelmiyoruz göz göze Dokunmuyor gölgelerimiz birbirine Duymuyoruz seslerimizi! Çerkezliğimizi, Lazlığımızı, Boşnaklığımızı, Dadaşlığımızı, Kürtlüğümüzü, Türklüğümüzü, insanlığımızı, unuttuk! Bukağı vuruldu bize! “Adiloş bebe” Dön yüzünü, yüzüne Dön yüzünü, toprağın yüzüne Dön! ... |
Bulutları Tutuklu Nisan
Kalbimle girdiğim Ve her seferinde yenildiğim Bir savaştı aşk.../ “Aradığınız aboneye şu an ulaşılamıyor daha sonra tekrar deneyin” Haklıydı Hiç ulaşılmamıştı aşka.. Hangi mavi gezegenlerde Eros’un okuyla uçuyordu Şimdi aşk Kim bilir... Düşünmek geçiyor Düşlemek uzak şehir Yalnızlıklarıyla Bana rüzgarı anlatma demiştim Parkların dallarına astığımız Yıldızlar üşüdükçe Ürperen teninden Anlardım gitmek istediğini.. Ayrılıkları biriktiriyor Göğüme bağımlı bulutlar... Çırılçıplak Soyunmalıyım Çırılçıplak... Derime aklamalı Sulusepken yasaklar Kalbime bakmalı Hiç açılmamış bir mektup gibi Öyle bakmalı ki Aşkın oluklarından Taşmalı seslerini yükselte yükselte H a r f l e r i m Serkeş bir rüzgara Aldanıp dağıldı bulutlar Okunmadı Hiç açılmadığı gibi Yağmuru tutuklu Nisan’ım İçine kapalı Kendine ağlayan Bir mektup.. Rüzgara küsmedim Buluta küsmedim Aşka da Nasıl bir Coğrafyaysa hayat Yenik düşen düşlerimle Sesini sesime gömen Alın yazımın baş tacı Kendi sessizliğinde Aralanan her kapıda Islak gözlerimde Buluşan harflerimle Kayboluyorum. |
Buruk Hayat...
Kadehlerin ardına savrulmuşuz Bir yudum, bir yudum daha serilmişiz anılara Kahır *******ine dem vurup Susunluklar arasında yok olmuşuz Neydi bu koçum! ...Neydi! Hayatın bir kadehlik Kırmızı şarap tatında ki buruk yanı... Sırça köşklerden geri kalmışız Esbap da tanımaz olmuş bizi... Kimliğimizi bırakmışız en işlek karakolda Bir tek iç cebimiz kalmış hatrı sayılmayan Ver bir yudum daha koçum! Köşede ki meyhaneyi bilirim nasılsa Adi herif! Kandırır milleti, karıştırır rakıya hayayı Düştük nasılsa ocağına ya! ..Bir yudumuna konarız elbet Neydi bu koçum! ...Neydi! Doğuşların ardında ki ölümlerimiz Biz emmemiş miyiz anamızın memesini Helaldi koçum emdiğimiz ak süt helaldi! ... Arsız olmadık hayata, bağlandık sevdayla Kör oldu iki göz bir yürek ki tam şuramda! Meğer koçum! ...Meğer! Felek çembere alırmış bizi görememişiz Ne sevdam kaldı! ...Ne emeğim! .. Ceset bile olamıyorum ya, ne garip hayat bu Gülme be koçum! Gülme Yarasa gibiyim gecenin kanını emen Kuytular da rastlıyor gibiyim azraile Umduğu gibi çıkmıyorum ya, o bile vazgeçiyor benden Neydi bu koçum! ...Neydi! Hayatın kırmızı şarap tadında ki burukluğu neydi! .... |
Butlan
Gölgeme çöken Üvey gecenin kasvetiyle Çırpınan şehir Anlıyor beni Kırlangıçların Hüzün şarkısını fısıldayan Rüzgarın büyüsü Ellerimde soyunan Bir roman Anlıyor Trafik ışıklarında yüzüme Acımasız kırmızının Yansımasıyla Tedirgin bekleyişim Eksildikçe Yerine koyduğum Herevelazımlar Anlıyor Kaçışlarıma bahanem Kırılan topuğumun Sızlanışı Sokak lambasına İşemekten haz alan O haylaz kedi Anlıyor Güvenilmiş yalanların Altında ezilen yüzler Sesimde kısılan Alınganlığım Anlıyor beni Kopçası kopan sütyenimin Zavallı göğüslerimi özgür bırakmasıyla Ödüllendirdiğim Hayat Anlıyor Bir serçenin Yokluk penceresine Döktüğü yaşlarla Karanlıklar prensinin Ön sevişmesinde Soğukluyla anılan Ölüm Ve bir de sen Anlıyorsunuz beni Ama yanlış Anlıyorsunuz sevgilim… |
Büyük Saat Paramparça
Ölü Ölüm Ölümlü Yüz / titriyor ışıkları gecenin yarılıyor gövdeler düğüm düğüm gölgeler uçurumun kıyısında uyanıyor / şıngır şıngır karışıyor deminde buğulanan üç göz ve an söz iyilik ve kötülük ve iyilik kötülük yordu(lar) küstah bir oyun yoruldu(lar) hayatın sırtında / panayır kurulu memelerinde diş izleriyle çorapsız yalın ve ayak durdu gecenin omuzunda dilinde dondu hayat / yağmur kesildi buluttan umuttan çıktı bir kıvılcım yarı gün yarı ay kim bilir kaç ömrün gürültüsüyle yandı tarih / dinliyoruz kulaklarımızda asılı yıldızlar intihar bekçisi bir kaç zebaniyle gözlerimizde meteorlar yüzümüz soğuyor sevişme sonrası duyuyoruz SENİ SEVİYORUM bana HATANI bağışla / büyük saat paramparça endülüs'e sığınıyor ve soğuyor özümüz aç parantez sevgi yok kapa parantez ölümlüyüz... |
Büyüktü Dünya
Akbaba'nın gölgesi Vuruyordu mavzerlere Korktu çocuk! Solgun ve baygındı Hanimeli ile küstümotu Savaşa gidişin rehaveti vardı Masumdular Barıştan çıkış kehanetiyle Cehenneme savruldular Kızıldı karanfilin yüzü Gecenin yüzü hep hüzündü Şahlanan atlar bir de Kırmızı karıncalardı, düzlükte koşan Büyüktü dünya, Onlarsa.... |
Büyülü İntihar
kızıl yeleli atların lâl sesleriyle geçtim …/zamana tutsak mesafeleri şehirlerden yüklendiğim, ad’lar ilkgün ışığımdı gövdesinde yaşamın inandım çoğalan hücrelerime kor gibi düşseler de inandım soyağacımın köklerine sarılır gibi sarıldım …/ sanrılı hayata ve ad’lara uzağımda saklı gölgeleri ellerimin karanlığa yenilmesiyle buldum kırgın ve yalnız gecede ay sevişmesine imrenen ateşli dudakların bulutlu evine savruldum soğudu tenim belleğim gözlerimin ıssızlığında hızla yağdım aşk’a …/ yüzümde heyelan uzaklara sürülen mavilerimle eskiyen ad’ların büyülü intiharına eşlik eden çan sesiyle karışıyorum toprağa ölüm şaka yapıyor olsa gerek hayatsa …/ bir o kadar ciddi |
Cam Mavi
Anılar atlasında Ret edilmiş coğrafyanın hikayesidir Eskil harflerle kader diye Annemin yırtığı çarşafa Yazılan Jilet kesiğidir cam mavide saklı Sarışın hüznüm Hayat açlığıyla yutkunan Cüzzamlı şiir saçağında Yaşamak ölümü Derilerimin serpildiği mevsimlerde Işık cinayetleriyle Karanlığa gömülü zevkler Dökülür kangren Bedenimden Anlarım Belleğimin tuzak Sevişlerini Anlarım Sevgilinin gözlerinde Eskiyen yüzümü Acıyarak süzülür Bükülerek Büyüyerek Büyüleyerek Ağzımın koyağında Gizlediğim notalar Şarkım söylenmez Cam mavide saklı Sarışın hüznüm Sicimlerle bağlı tabularıyla İncelir babamın bıyıkları Ve ekmek düşüyle terine konan Martılar firar eder Avuçlarından Ah! Baba Kabuğumu yalama |
Can
… bilmiyordum ayın arka yüzünün yaralı olduğunu kanarmış meğer karanlığa yıldızlarla… saatin kaç olduğunun ne önemi var kan fideleri ekilen toprak ağlarken gök ağlamaz mı kuzeyden güneye doğudan batıya epriyen eller kaç kilometre sonra nereye varılacağının ne önemi var paslı yolculuk izlerini örtemedi o asi rüzgar … biliyorum ay kangrendir artık yıldızlar bahane ilk evimiz karanlık hangi yüzyıl olduğunun ne önemi var dalgalarla yarılan denizin sesine karışan ölü inlemeleriyle CAN çekilirken cihandan! |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:57 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.