![]() |
Kısa Şiirler 53
yanılma bekçisi değildir kurdu ağacın |
Kısa Şiirler 54
nota bilmemek ne kötü adam gibi ıslık tutturamıyorum ne zaman ağzımı açsam yargıya yollanıyorum |
Kısa Şiirler 55
çingeneliğim tuttu yine kırmızı düşünceler dilendim şövenist dediklerinde çingenelerden özür diledim |
Kısa Şiirler 56
tuttu mu bir kez bırakmaz boşaltıncaya dek içindekileri denizdir bu kart bir yosma gibi |
Kısa Şiirler 57
adam hiç deli olmamış neden güldüğümü soruyor |
Kısa Şiirler 58
neden ağlıyorsun diyor topu kesilmiş çocuğa çocukken topunu belli ki hiç kaçırmamış komşunun bahçesine |
Kısa Şiirler 59
hangi kızıllık damgasını vurabilir damarımdan akan allığa isyan ateşi olarak savrulurken bedenim cepheden cepheye |
Kısa Şiirler 60
hey anam hey görünce seni nasılda çevrildi hüzün dolu duygularım görkemli coşkulara |
Kısa Şiirler 61
sizin için konuştuk tuttular sustuk vurdular sizin için |
Kısa Şiirler 62
vekil tayin ettim yiyemediğimi yedi içti içemediğimi benim adıma azledemedim |
Kısa Şiirler 63
coniler gelmiş marmaris canlanmış haber başlığı nataşaları helgaları hatırlattı düşündüm gariptir ya bizde düşünmek helgalar niçin geliyor diyorduk coniler içinde bir şeyler uyduruyoruz mu diye |
Kısa Şiirler 64
ormancı dalları budar inadına dallar daha gür çıkar |
Kısa Şiirler 65
göze almakla ölümü korkular yenilmiyor yenilmiyor düşman çırpınırken çıkacak gibi göğüsten |
Kısılmış Sesim
ölmüş müyüm ben kısılmış sesim etim kemiriliyor kasap çırağının beslemesi fareler farelerin suçu ney gömmüştüm suçları mezara tuvale bembeyaz tuvale pembe renkler saçmıştım aydınlık günlerde şanıma aydın denmiş gömmüşüm karanlığın içine bir lehim daha attım düş dolu teneke kutuya sarımsağını sirkesini bol koydum gaz yapacak biliyorum keserim elimde murcumu kaybettim kim alacak gazını bir parça lehim aydının turşusunu kurana yine ferman çıkarmışlar fetva gerek cam ekranlarda beli ince sözler gerek hindiyi tavuğu saymışlar kaz diyince durmuşlar yanlışa gitmemek gerek grip yirmi iki bin tavuk sekiz bin bir hindi de görülecek parçalı bulutlu havalarda inanmayan günaha girecek nerden geliyor şu kıvrak müziğin sesi ölmüş müyüm ben kısılmış sesim kan kana karışıyor yeni kurbanlar aranıyor |
Kıssadan 01
(,) uzadıkça kulpu uzayıp gidecek konular entel takılacak çözüm/süz/lük/ler 2006-10-03 (.) kaç şekilde okudum kaç anlam yükledim bitmedi oysa anlamın sondu en uzun şiirini yaz deselerdi hiç düşünmeden kordum onu |
Kıssadan 02
dağlar üşümesin diye ormanları yakıyorlar düşünemiyorum başka neden |
Kıssadan 03
havamız kirlenmesin diye fabrikalarımızı alıp ürettiklerini gönderiyorlar dost ülkelerimiz |
Kıssadan 04
mezarlıklarda istihdam yaratmak için kuruyorlar silah fabrikalarını sonun da bir değil mi altıda üstüde yerin |
Kıssadan 05
aç açık değilim ama ayıbım çok örtünmeler/im boşuna kahpece bakıyorlar gözlerimin içine kabullendirmişler değerlerini bir kere |
Kıssadan 06
korkuyorum Anneciğim korkuyorum onun içindir ki özlüyorum kucaklanmaları böylesine fütursuzca |
Kıssadan Hisseler
1- alışamadım dolmuşlarda yer verilmeye kırlaşmış saçlarım kadar değil yaşım alışamadım yıllara yenilmişliğe |
2-
bakışların adımlarını attığın yöne doğru olsun düşüncelerin her yöne nasılda ulaşacaksın hedefe |
3-
arkandayım diyorum sana dikkat et birileri varmış gibi ardında |
4-
el öptürmedim diyemi bu küslük çok işimiz var çok bu kölelik yetti artık |
Kış Boğar
kış boğar gök yüzünün mavi yüzünü yanar genzim havada hainlik kokusu sokaktaki kuzuya saymış kendini sanır ki kurtulacak büyüyünce boynu bükük çiçeklere takılır gözlerim |
Kızıla Çalsın Bulutlar
dudaklarında hissettim güneşin sıcaklığını savruldum başaklar gibi saçıldım tohumlara karışarak hasat bekleyen düşüncelerde doğ benim karanlık *******ime deniz misali bedenim doğurgan ufuk çizgisinde kızıla çalsın bulutlar kızıla çalsın yakamozlar oynaşan balıklar derin olsun her şey yüreğimin içinde bakın o zaman işte o zaman ne güzellikler doğacak kıyılara vuran |
Kiracı
kurgu görüntülere yer minderine uzanmış salonun bir kenarından hiç evi olmamış biri olarak bakıyorum profosyönel kiracı gibi emeğimin büyük bedelini kurulmuş bekçi saati gibi kesintiye uğratmamak için beylik keyfimi ödemeye mahkum ediliyorum |
Kokunu Özledim Anadolu
Balkonlar Neler anlatır Bilir misiniz, Nelere tanıktırlar, Sefaları. İpte Çamaşırlar asılıdır Beyaz, mavi, siyah Damla,damla düşer Süzülen suları Aşağıdan Yukarı bakışlar İçten içe söylenişler, Temizlenir durur Oysa bir şeyler Odalar, pencereler, Giysiler, yerler Temizlenirde durur Ap ak olur her şey Akşam çöker Kente, sezsizliği ile Başlar fısıltılı sohbetler Bir şeyler kanar Damla, damla düşer Süzülen sular Bir şeyler temizlenmiştir Temizlenen maddeler Ağustosun sıcağımı İten yatakları Yıllar öncesi Bu aylarda Kaynıyordu Anadolu Sakarya, Afyon, Eskişehir Trenler, Kağnılar Gelip gidiyordu Uykular bölen Taşıdıkları düşlerdi Oturmuşum Demire dayamış sırtımı Yıldızlara bakıyorum Yıldızlar solgun Bozkırlar uzak Şehir sessiz Balkonlarda karartılar Kağnılar İz bırakarak ilerliyorlar Bozkırlarda İzler dayanamıyor Yılların yorgunluğuna Uzaklarda bir yerdeyim Zamanın içinde Zaman örselemiş Örselemiş hayalleri Soluyor bir, bir fidanları Sümerbank’ı, Seydişehir’i Daha da niceleri Ağustosun sıcağımı Uykularımı çalan Şehrin sessiz çığlıklarımı Beni bu günlerde uyutmayan Kokunu özledim Anadolum Tozunu özledim Anadolum Seni özledim Ne çok şey Anımsatır Balkonlar Ne çok şey Anlatır Balkonlar Asılan çamaşırlardan Sular sızar Damla, damla Aşağıdan bakarken yukarıya Türlü, türlü şeyler söylenir Yıkanırda durur bir şeyler Yüreklerden öte Bir şey söylenmez ki… |
Kolay Değil Fadime Olmak
fırtınalı gecenin sonunda kıyıya almışlar cesedini bir kancaya takarak esvabından gökyüzü duru deniz durgun sabah güneşi de yakmıyor düşünceleri bir fırtınanın sonrası yine ölüm kokusu Fadime gelmiş sahile Fadime si gırtlağında boğum boğum çığlık tutkusu dokunsalar boşalacak bir şarjör dolusu direniyor yaşama ölüm değil yaşama korkusu kolay değil direksiz payanda olmak kolay değil ışıksız gecede olmak kolay değil yaşamın içerisinde Fadime olmak gün ışığı vurur Fadime’nin yüzüne gece karası bürünür bürünür gözüne |
Konuştuk
konuştuk o anlattı ben anlattım gülümsemeler arasında anlaştık bir biçimde ne o biliyordu benim dilimi ne ben tek kelime Romence kelimelerin biçimine hapsetmeden olanca güzellikleri içten tebessümlerle yıktık bilinmezlikleri |
Koparsa Gönlünüzden Birşeyler
kelimelere vursan vursan beni kaç satıra sığdırabilirsin ki bir damla yanaktan sızan suyu hangi adla çağırabilirsin ki akar gider uyarak yer çekimine süsleme sanatının en mahir ustası olsan değiştire bilir misin ki yatağını dokundurmadan tele mızrabı vurmadan deriye tokmağı döke bilir misin nağmeleri ey benim bilgeliğini gecenin içerisinde yıldızlara bağlamış cümlelerine sevgi ile başlamış emekte fukara sözünde keramet olan sevildiklerim yılanın derisi ürpertir beni sarılamam basarken acılarımı tuza acılarım gün olur keskin olur tuzdan kokutmaz kelimelerdeki ihaneti emektir saran her türlü yarayı onaran zaman sunmayın yıldızlarınızı bana karanlıklar içerisinde ışıltı değil aradığım okuyamıyorsam eğer kelimeleri ısıtamıyorsam eğer yürekleri parıltıları taşımak paye etmiyor yıldız taşımakla… |
Kor
körüğün inmeye hazır kolu gibi köze körüğün savurduğu yel gibi demire ışıltısını veren kor gibi akıp geçti ilk bakışları bilincime durulmak için dokundurdum duygularımı dalgalara dalgalar buhar kulağımda bitmeyen uğultular doruklarda yaşam başım duman yüreğim çelik esnek kırılgan haydi durma vur çekicini örsün üzerine koyduğum yüreğim mahir olsan evrende güzelliğinle cilvelerin kıvraklığını sarsa raksetirse isterse dilin en nadide nağmeleri çıkarmasaydın eğer kat kat altından esaretin bendeki cevheri kar eyler miydi köşkleri kurmaya |
Korkularım
yara yara giderim şehrin yosma düşüncelerini korkarım yenilgilerden üzerine üzerine giderim korkularımın gizli bahçe dedikleri bir garip yer üç beş masa bir çıkrık eskilerden kalma birkaç düş bir sokak ressamının fırçasından dökülmüş gibi biraz hayal biraz süs birde şu iskele şu deniz olmasa şu motor sesleri şu tek tük havalanan kuşlar tadımı kalırdı şarabın yara yara akıtırım irini bir sararmış çıban başı gibi durur garsonlar bilirim birazdan daha bitmeden sigaram küllüğümü alacaklar kül olmuş duygularla ellerin elimde nerede dilek tuttum hiç sevgili kul olmadım şu esinti şu gökyüzü şu öğlen güneşinin denize vuruşu yakamozlar kentin kıvrak belli ******su elleri elimde sevdiğimin korkarım yenilgilerden onun içindir ki üzerine üzerine korkuların gitmelerim |
Korkuyorum
Hiçbir şeyden korkmazdım Senin ile oluncaya kadar Ama şimdi ayrılıktan Özlemden, Sensizlikten Korkuyorum |
Koy Noktayı
koy noktayı yetiyorsa yüreğin titremiyorsa elin biz alışığız çentik atmaya kah kabzalara kah noktalara |
Koyun
diyorlar ki her koyun kendi bacağından asılır nice kendi bacağından koyunları asanları gördüm her koyunu kendi bacağından asanları asanları gördüm düş mü düş mü ola |
Kökler Salar Derinlere Umudum
1-) Yalnız kaldığımda diye başlasam da, uzaktır yalnızlıklar yaşamdan… Düşen taneleri yağmurun imgesel farklılıkları gibi süzülür bilgece yüreklerimize, bir gül yaprağında damlacık olarak alırız düşlerimize, düşmeye devam eder damlalar, Damlalar olmasa yağmur olur muydu, hüzünlene bilir miydik bir cümle yerde, camdan bakarken, kuyruğunu kıstırarak bacaklarının arasına almış şaçağın altına sığınan köpeğe, yeşertebilir miydik, ektiklerimizi, ıslana bilir miydik sokaklarda sevgilinin elinden tutarak, atar mıydı kalbimiz o ürkek gizemlerle… çoğalırım çoğalırım damla büyüklüğünde seneler oluşur bir elma çekirdeğinin toprağa girişi gibi üretkendir benliğim üretkendir toprak açar yapraklarım kalmaz yaza alabildiğine özgür özgürdür yapraklarım gövdesine bağlı dal ile |
2-)
Yalnız kalabilir miyim toprağa düşmüş bir damla gibi yaşama karışarak, baş, başa olmak mıdır yalnızlık; yaşamla, rüzgar vurur saçlarıma, bir arı konar çiçeğe, bir dal takılır, yüzümde esintilerin özgür gezintisi, belleğim dolu canlarla… Bazen yüreğimden kopan sessizlik yırtar bilincimdeki sessizliği, bilinmezlerle dolu, akıntılarda hedefe doğru giden, bazen bir çaya düşmüş yaprak gibi… Çay akar ırmağa doğru, yaprak akıntıya bırakmış kendini, takılacağı yere doğru… serçeler konar dallarıma rüzgarlar savurur yapraklarımı hışırtılar kaplar sessizliği rüzgar esmeseydi konmasaydı kuşlar dalıma duyar mıydım seslerini kerameti gösteren ayna olsa kırar mıydım aynayı yaşam sarmasada kollarını kucakla sen kucaklayabildiğin kadar yaşamı |
3-)
Dalından kopup akıntıya bırakmak kendini, gitmek bir yerlere uzaklaşarak köklerinden, kurtarır mı, bir orman olmak kökleri sarmalamak bir birine nasıl tad verirse de, seyyah olup gezmek diyarları aynı şey olsa gerek öyle anlatıyorlar, hiçbir zaman bir seyyahla oturup sohbetim olmadı… göçmen kuşları sanki yer çokmuş gibi uzak durur kırlangıçlar leylekler turnalar kökler salar derinlere umudum uzaklaşır görüntüden martılar |
4-)
Deniz yanı başımda, düşüncelerim uzak, beklide Anadolu’nun ücra bir köşesinde… Oynaşıyorlar düşüncelerim, anılara karışmış hayaller, anıları güzel yapan, kopmuşluğumu yaşamdan, yoksa hatırlanması mı istenilen kesitten, oynaşıyorlar esintilerle yaprakların oynaşması gibi ses oluyorlar, bir kış, bir yaz, gönlüm sürekli baharı istese de… bir başka oluyor yağmuru düşlerken yalnızlık istemlerin dışında ise eğer hücrelerine oksijeni çekmekten öte şeyler gelip giriyor bilince köklerimi salıyorum daha derinlere çınara dönen bilincimin bir elma çekirdeği bir çınar gidip gelmelerim bir saka bir kırlangıç umutlarım üflüyorum közün üzerindeki küllere kor parlaklığı bulmak için |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:15 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.