![]()  | 
	
		
 Gizli Aşk 
	Hiç bozulmamış çiçekler El değmemiş düşleri didikler Ruhlardaki hoş kokular Uçuşan düşünceleri besler Güneş alev alev; ateşli saatler Mutluluk eşkin eşkin ruha işler Arzda endam eden kelebekler Gizli bir ateşi söndürmek ister. Osman Demircan  | 
		
 Gölge Düşmüş Coğrafyama 
	Gecenin en onarılmaz saatlerinde acılar en karanlık gölgesinde Bütün kaybolmuş gündüzlerine dokundu çığlığını gömmüşlüğün Nerede çocukluğun gecenin öteki yüzünü görmüş masumluğun Varlık anında sızı sonsuz yenilgilerin ölümlerle dolu küçüklüğün. Mutlu olmak adına hayatı atlıkarıncaya dönüştüren oyunculuğun Büyün bitince büyüyen gece iç karartan ışığı yok eden yokluğun Dudaklarında bin yıllık susuzlukla çok mutsuz kupkuru gülüşün Savaş altındaki karanlıkta kalmış çocukluğun az büyümüşlüğün. Böyle coğrafyanın kanla çizilmiş atlasında kalemindir korktuğun Seni mahkum eden alın yazısı değildir sana ebediyen çizilen Bak ölümler sefaletler vicdansızca önünden akıp giderken Söyle nasıl kurtulur kendi inancının gölgesinde sefil kalmış olan Sürekli hükümlü yetiştiren hayatımızı kelepçeleyen adil olmayan Bu keder coğrafyasında yaban sesiyle özgürlükten bahseden Ağaçsız yoksul toprağımıza amansız kader gibi gölgesini vuran Kurallı kuralsız bütün oyunlarıyla topraklarımıza kök salan Hayata ait yenilgilerimizi yüzümüze vuran direnç abidesi görsün. Osman Demircan  | 
		
 Göster Cennetine Cehennemin Ateşini 
	Söyle cehenneme nasıl cayır cayır yandığını Görsün cennet alevlerin ne kadar olduğunu Tutuşup mazeret dolu bir tahta gibi kor kor Göster zamana güzelliğin nasıl kül olduğunu Söyle yağmurun, karın yüreğine değmediğini Ve hala ölmediğini susuzluğunun türküsünü Söyle nasıl cehenneme ansızın dönüştüğünü Göster çiçeklerin niçin bu kadar kuruduğunu Osman Demircan  | 
		
 Gözlerimdeki Uçurum 
	Zaman, gözlerimdeki uçurum kenarında Seni düşündüm saatime her bakışımda Kaybetme korkusunu yaşarken bedenim Ellerim, ayaklarım pranga tutsaklığında. Osman Demircan  | 
		
 Gözlerinde Erimek İstiyorum 
	Ellerin ellerime değse çığ düşer yüreğimden. Eririm buzullar gibi karanlık gözlerinin içinde. Yok mesafesi aşkın birikir damlaya damlaya Kar olurum; kış olurum; yağarım asfaltlarına. Hangi yana kaçsan seni bulurum kardelenim. Sıcak eline, dudaklarına, yağar kar tanelerim. Yüreğimden parça parça sökülen kristallerim Beyaz gelinliğe büründürür tenini sevmelerim. Osman Demircan  | 
		
 Gözünün İçine Bak Dünyanın 
	Düş cehenneme; kanın, dışkının tam içine Gör amansız bir savaşın içinde olduğunu Yaşa ölümü, korkuyu, umutsuzluğu ve sonu Anla boynu kırık cesedi, bomba çukurunu Çırpınan gaz odası kurbanını, haykırışlarını Ölmek için çırpınanları, boşalan bağırsağı Yaşamak için gözünün içine bak dünyanın Korkma! Gör işgalcilerin akıttığı beyni, kini Karınları burunlarında çırılçıplak gebeleri Yağmalanan toprakları ve sömürülen ülkeyi Anla bir deri bir kemik bırakılan bedenleri Osman Demircan  | 
		
 Güneydoğu 
	Bir özgürlük havalanır güvercin tedirginliğinde yalnız Kanadı kırık umutsuzlukların tam ortasından apansız Ağla serçe gözyaşlarınla ölümün tutsaklık olmayacak Unutma ki gözlerin yine eskisi kadar güzel bakacak Senin olmuş dünyanda hiç kartal kanadı kalmayacak Kanlanmayacak hiçbir yerin bütün yaraların sarılacak Görecek değil doyacak gözlerin mutluluğa ebidiyen Ey Güneydoğu alın yazın romanlara konu olmayacak Güvercin sevdalısı topraklarında kansız güller açacak Bir garip serçe gibi ağladığında ölmeyecek insanlar Kafdağı'ndan havalanacak masal kuşları mutluluk adına Zeytin dalına tutunmuş yiğitlerin omuzlarına konacak Osman Demircan  | 
		
 Haberin Yok Ben Ölüyorum 
	Haberin yok ben ölüyorum boşuna bir ışık arama gözlerimde Bir akasya ağacının kara kışta tepeden tırnağa donması gibi Bir şiirden bir romandan dökülen yapraklarda benim hayatım. Bir söz dahi bulup sana söyleyemediklerim ölü dudaklarımda. Haberin yok ben ölüyorum bir ağlama başlıyor gözlerim yok Nankörlük etmeyeyim yine de, senin gözlerinle baktım hayata. Ölümüm çizilmiş buz üstüne bakışlarım kör karanlık sularda. Çocukluğum aktı masallardan zümrüt balıklar oydu gözlerimi. Haberin yok ben ölüyorum hele bir düşmeyeyim senin aşkına Sürüklenir cesedim sokaklarda alaşağı edilir bedenim şimdi. Top oynadığım caddelerden kaldırılır cenazem şiir bırakır beni. Yine de bırakmam seni et, kemik, kan lime lime gelirim sana. Osman Demircan  | 
		
 Hayatım Kan Revan 
	Yollar bir karanlığa saplanır adımlarım yaralanır Sana her gelmek isteyişimde ayaklarım kanlanır Bir kibrit ateşidir insandaki gurur hemen söner Yıkıntılarım heyelanlarım bedenimi sana sürükler Herkesin başında zaferden taçlar her an ışıldar Benimse kafamı yarar taşlar çok yenilgilerim var Hayat hikayelerinde gümüş kemerli kahramanlar Benimse yenik ordularım var hayatım kan revan Elleri bir su sızıntısıdır avuçlarından şefkat akar Hiçbir kadın kucaklamadı beni bu zamana kadar Herkesin başında zaferden taçlar her an ışıldar Benimse yenik ordularım var hayatım kan revan Osman Demircan  | 
		
 Her An Kapı Çalabilir 
	Her an kapı çalabilir içeri azrail girmezse jandarma girebilir. Çocuklarına söyle ağlamasınlar. Eşine söyle kadın olmak zor; erkeğini elinden alabilirler. Bütün kapılar kapanabilir de. Sonra bir tekmeyle içeri polisler girebilir. Bileklerine kelepçe takabilirler alnına bir kurşun sıkabilirler; erkek olmak zor. Yüreğini ezebilirler. Yaşamak zor yaşamak zor. İnsanlığını alabilirler. Kalırsın gurbet elllerde seni baştan aşağı jiletle kesebilirler. Kuyunu kazabilirler. Kanun çok yasak çok. Seni ölüme mahkum edebilirler. İnsan olmak zor insan olmak zor. Seni kirletebilirler. Manda gibi sana çamuru sevdirebilirler. Senin dünyan burası diyebilirler. Eline silah verebilirler. Ya askerde ya savaşta öl ya da intihar et diyebilirler. Burası dünya sana yeni haritalar, yeni çemberler çizebilirler. Sonra ateşe verebilirler. İyi bir vatandaş ya da iyi bir kul olup olmadığını ölçebilirler. Seni cehenneme itebilirler. Kötüler için yaşasın cehennem diyebilirler. Seni kötü edenleri ise ödüllendirebilirler. Burası dünya... Seni susuz bırakabilirler. Sonra çölde yaşayamıyor diye çamı suçlayabilirler. Onu dağlardan koparan elleri öpebilirler. Yüreğine su serpmeyebilirler. Bulutları sahiplenebilirler. Sonra dudakların çatladı diye seninle alay edebilirler. Ağlarsın ağlarsın sesini duymayabilirler. Köpekleri üzerine salabilirler. Sen avsın onlar için kanını dökebilirler. Kanınla beslenebilirler. Burası dünya... Bu dünyada ezilen çok ezen çok. Bazen safları değişebilirler. Bazen ise el eli ezebilir ayak ayağa çember takabilir. Kardeş kerdeşi öldürebilir. Bıçak bıçağı bileyebilir. Bir gün karşına kendin gibi biri çıkabilir. O zaman mehşer yeri kurulabilir, kendinle hesaplaşabilirsin. Osman Demircan  | 
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:27 AM | 
	Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.