![]() |
Bu Bakıcı da Şaşırmış
Bebeğe bakacağına şaşkoloz karı kendini, işini, halini şaşırmış olmalı ki tatile geldiğimiz Bodrum'u beğenmedi! ? Sanki 'bakıcı' değilmiş gibi bir de burun kıvırdı! ? Bunları kim şımarttı kim cahilliklerine pay verdi kim denetlemeyi elden bıraktı bilinmez ama bizim dünkü bakıcı bugün tatilimizde bizle geldi ve şartlarımıza burun kıvırdı! sanki 2. çocuğumuz gibi şımardı yüzünü astı *******i çıkamıyor diye afra-tafra yaptı! ? İnanılır gibi değil dostlar sanki üstüne bir de para almayacakmış gibi nasıl da kendini, işini, halini şaşırdı? ! Ne yapmak lazım bilmem ama antidepresanlarım sağolsun! yoksa iplerim çözülürdü bir an sarılırdım şımarık boğazına bu göbeklinin! ülkedeki herşeyin ucunun kaçması gibi bakıcı alemi de kendi bildiğine gitmiş alabildiğine cahil, amatör, beceriksiz alabildiğine şımarık kendini, işini, halini şaşırmış... |
Bu Kadardı
Olacağı bu kadardı zaten yapabileceğin bu kadardı. Ayda bir ararsın sektirmeden politik bir unutmamışlık resmi verirsin. Sonra yine ulaşamam sana! ? Kaybolursun yine 1 ay... bu ne aptalca ne temelsiz, ne kalitesiz bir psikoloji? ! kızamıyorum artık sadece dalga geçiyorum geyikte ustalaşıyorum sayende! bu da bir şey tabii! yine de dönüp, teşekkür etmem lazım sana! ama ne mümkün? ! daha dün aradın beni yine; bir sonraki iletişim 1 ay sonraya! .. bu ne aptalca ne temelsiz, ne kalitesiz bir psikoloji? ! hiçbir literatürde bulamadım seni? hiçbir zaman diliminde görmedim böylesini? bu nasıl vur-kaç? bu nasıl insan? bu nasıl deforme aşk? olacağı bu kadardı zaten yapabileceğin bu kadardı... |
Bu Sokaklarda
Sırtta taşınamaz yüklerle etrafında maganda ve gülmeyen yüzlerle ters akan trafikte ustalıkla, pişkin ödenmeyecek, sürekli artan borçlarla karşılığı alınmayan emeklerle akraba ve dost satışlarıyla kalın kazıklarla yaşamanın rehberi 'kelle koltukta yaşam sanatı' diye bir kılavuzla çıkmak lazım bu sokaklara ve o kılavuzla dönmek lazım akşamları evlere! başka yolu yok yoksa mutsuz olursun! 'alma'nın hayalini bile bir kenara bırakıp -bol vermeli- yaşamak lazım bu sokaklarda bu ormanda, bu bayırda, bu çayırda... yoksa mutsuz olursun! ve en önemlisi düzüldüğünü çaktırmadan bir de 'zafer ifadesi' takınman lazım yüzüne mutlu-mutlu... kısacası vere-vere, vere-vere -hiç almadan- evine dönmen lazım akşamları başka yolu yok yoksa mutsuz olursun bu sokaklarda... |
Bu Şiiri
O yenilesi, estetik bir hata bulamadığım dudaklara, gözlerimi çekinmeden delen o keskin bakışlı gözlere umarsız karşılıklarla dalarken içtiğim tam erkek işi koyu Cafe Americano midemde hazmolmadan, bu dalışların peşisıra o cazibeli yüzün sohbetimizden memnun ifadelerinin eşliğinde, dayanamayıp o seksi dudakların arasından süzülen kelimelere hemen kıyamayarak, önce o dar pantolonla sımsıkı sarılmış sütun gibi, taş gibi bacaklara en az bir kez süründükten sonra, kulaklarıma yepyeni cazibeli tınılarla varmasına izin verdiğimde sakinleşmek kendimi o kadar da ele vermemek için sıraladığım bardak-bardak çaylar böbrek kanallarımı meşgul etmeye başlamadan; bu şiiri hemen oracıkta senin yanından ayrıldıktan dakikalar sonra yazdım! hele o çikolatalı-kestaneli pastamın son lokmalarında o zavallı gözlerim acımasızca ince topuklarla sonlanan tam yapısını, teninin rengini henüz göremediğim o muhteşem ayaklarına takılmadı mı! işte o anda ben bu şiiri oracıkta mırıldanırken zavallı ruhum işin içine fena halde, zevk için acıyı da katarak yazdım! ben bu şiiri, bütün olmayan şeyler hemen oracıkta olmuş gibi, hayallerim benliğimi, düşünmeden alevlere sürüklemiş gibi, geçmişin bütün gizemlerine sanki ruhum kavuşmuş gibi yazdım! .. Yaratan’ımın karşısına bütün hatalarımla, sevaplarımla, bütün yaramaz ruhumla çıkıvermiş gibi korkusuz, kendim gibi yazdım! |
Bu Yüzden Okumadım
-Tanrı'yı çok iyi anlatan bir yazı- demiş ismine biri... ve atıvermiş mail grubuna... özgürdür, atar... okurum veya okumam ben de özgürüm. okumadım ama bu, Tanrı'yı tarifleyen yazıyı. okumak, bilmek istemedim. belki de başlığı çok otoriterdi bilemiyorum... ama okumadım. zaten ben O'nu sadece kendi gözlerimden, kendi ruhumun penceresinin bana uygun şekilde açıldığı kadarıyla görmek isterim. kendi bedenime sürtünen rüzgarlardan, kendi kulaklarıma vuran insan çığlıklarından, çocuk ağlamalarından, annelerin yumuşak seslerinden duymak isterim. kendi kabuslarıma karşı O'na sığınarak, isyanlarımı da tam O'nun yüzüne dümdüz yaparak, O'na en yalnız anlarımda kendimi açarak bulmak isterim. bu yüzden okumadım bu yazıyı... bana matematik tarifler gerekmediği için, O'nu hiçbir formüle koymamak için okumadım. |
Bulutların Arasında Aydınlığım
Karabulutların çöktü üstüme. hareketlerim kısıtlandı bataklığında. bir alev kokusu sardı dört yanımı. belime kadar yapışmıştı yine sülüklerin. biliyorum, tanıyorum; artık alıştım. bu yüzden arasından bulutların kendi güneşimi gördüm. ellerine bırakmamak için kendimi karanlığının, cehennemine teslim etmemek için güdülerimi ve yine o canavara dönüşmemek için geçmişin yangınlarını hatırladım, o nefes aldırmayan islerini... olağan kabul ettim ve sadece kendi aydınlığıma sığındım. karabulutların çöktü üstüme hareketlerim bağlandı bataklığında. belki ihtiyacın vardı bunu görmeye, ama artık biliyorum, tanıyorum bu kokuyu bu yangını, bu kasveti. olamadıklarının çığlıklarında karanlık bir fırtınaya dönüşmüşlüğünde kendi yangınlarına ortak etmek isteyişin artık sona erdi. çünkü o geçitsiz sandığın bulutların arasından kendi aydınlığımı gördüm. ben yine kendimi bildim. |
Buna Ne Demeli? !
Hocam buna ne demeli? sen söyle! İş servisimizin bizi işe çok geç getirmesinden şikayetçiydik. Kararttım gözümü aldım elime kalemi ve canavar yüreğimi, sert ve çözümcü bir tavırla şikayet epostası döşedim yönetime. evet 1 hafta sonra başarılı olmuştum. karar alınmıştı bu haftadan itibaren servis daha erken gelecekti. geldi de... ama ben gelemedim! neden mi? servisi bu sefer de acımasızca 20 dakika öne almışlar! gerçi istediğimiz tam da böyle bir şeydi, ama sabah koşusu derken Ptesi derken, bir de baktım ki kaçırmışım! ? cezama razı oldum Pazartesi-pazartesi işe tadımda geleyim diye atladım taksiye geldim çatır-çatır! servisi öne aldıran ben... bugün komedi şekilde kaçıran da ben... şimdi n'olur sen söyle hocam; buna ne denir? Paradoks mu, enayilik mi? ! |
Bunları Düşün
Bir 'kankin' için daha uzak bir arkadaşın için veya bir yabancı için hatta bir işi -bedavaya- yapabilir misin? kabul edebilir misin bu zamanda bu hesapçılık dolu kaypaklık dolu fedakarlıktan uzak çağda? .. 'selam'ın faturalandığı kdv'sinin kesildiği bu zamanda? .. hangi mertebeye yükseldin yalamakta-yutmakta, satmakta, dalkavuklukta? ya da hangi mertebeye yükseldin 'karşılıksız selam'da? bunları düşün zamanın ne kadar ötesinde olduğunu anlamak için. ya da ne kadar dışlandığını satıldığını... |
Burjuvanın Dışkısı Kallavidir!
Burjuvanın dışkısı da kendi gibi kallavidir. Ne zaman plazada veya lokantada tuvalete girsem daha ilk girişte sezerim içeride bir burjuvanın dışkıladığını veya dışkılayıp, oradan ayrılmış olduğunu. Kaliteli dışkı kendini uzaktan belli eder. kokusu müjdeler daha en başta insana orada dışkılanan malın doygun, kültürlü, öğüte öğüte yemekleri yutan birinden usulüyle çıkmış olduğunu! .. Öyle sıradan değildir onların dışkıları renkleri ne sarı, ne de çok koyu... ortada bir renktedir en idealinden! yüzeyleri ise çıkışta hiç bozulmamıştır! usulüyle lokmaları ufak-ufak keserek 50'şer kere çiğneyerek yenilen yemeğin işaretleri... pürüzsüz ve mat yüzeyli kaliteli! .. Susamlar, fındık-fıstık kabukları öğütülmemiş mısır taneleri bulamazsınız o tuvalet kabininde eğer bir burjuva dışkıladıysa! Büyük yatırımların, 10'larca ailelinin geçimlerinin toplamı kadar masraflı harcaması bol, kültür ve düzey miktarı yüksek, rahat koltuklarda oturmuş büyütülmüş, parlak kıçların sağlıklı vücutların eseridir bu dışkılar! kimi zaman bazıları yanlarından bile geçemez bu kaliteli pahalı eserlerin! kokusunu duysalar yeter nasipleri, kısmetleri açılır vallahi, gider hemen bir piyango bileti alırlar! bazı şanslılarsa denk gelirler bir tuvalette bakakalırlar öylesi kaliteye, pürüzsüzlüğe ve kendi kendilerine sorarlar: benimki acaba neden böyle? dağınık, girintili-çıkıntılı, kokusu iğrenç rengi bir garip sarımsı? .. nedeni belli değil mi dostum? ! Burjuvanın dışkısı da kendi gibi kallavidir, müzelerde sergilenmeye layiktir! ve o tuvaletlerde ne değerli, ne paha biçilmez 10'larca ailenin geliri patır-patır dışkılanır üzerine de sifonlar çekilir gürül gürül! |
Buyur, Rahat et
Senin kadar genişlemekten, reailetini içime almaktan korkum yok. önünde saygımla sevgimle, gönlümle eğildim. kendimi sana açtım... İçeri rüzgarmış, fırtınaymış denizmiş, gölmüş, bataklıkmış ne varsa girsin. şüpheyi kaldırdım. bir Yaratılanınla hemyüz olmayı, onda sende olduğu gibi erimeyi o gönülde yok olmayı göze aldım. doğrularını, yanlışlarını içime alıp gönül kapımdan kendimde nötrlemeye bazen de hiç dokunmamaya niyet ettim. senin kadar genişlemekten realiteni içime almaktan korkum yok. sadece bıraktım kendimi kapıları açtım. ev sahibi de misafir de sensin bu evde. buyur... rahat et... |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:14 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.