![]() |
canısı aşkım seni ne kadar özlediğimi bilemessin nerelerdesin bilemiyorum. Hep önüme iki yol çıkıyor sana gelirken. Koşuyorum,biliyorum bunlardan biri sana geliyor, birisini ne ben biliyorum nede başkaları. Yanıma çantamı aldım içinde mutluluk var ama o yol ayrımında hangisinde sen varsın onu bir türlü anlayamıyorum ve bu konuda el uzatmanı bekliyorum hep .Ve içinden uzat artık şu elini nolur diye yalvarıyorum ama ne beklediğim eli bulabiliyorum nede kendim bir şeçim yapabiliyorum o yol ayrımında. Bazen düşünüyorum el uzatmasan bile bir ses duyayım senden.Bazen duyar gibi oluyorum ama hep yüreğim engelliyor beni aklım "git diyor" kendimce yüreğimse "dur " aklım "gitsene ses geliyor " diyor yüreğimse "dur bilemessin ya hikayeyse gelen ses ve beklenen o diilse" diyor bazen aklıma kanacagım an dönüyorum adımlarımdan gitmiyorum. Bekliyorum olduğum yerde. Aslında yüreğime inanıyorum biliyorum bir gün olcak ve beklediğim noktada el uzanacak bana ama tek sorun canısı zaman, zamanmı daralıyor yoksa günlermi kısa bilemiyorum. Seninde dediğin gibi herşeyi zamana bıraktım ama ya zaman dar gelirse bana ve el uzattığın zamanda ben yoksam orada... işte en büyük korkum bu ve biliyorum ki hiç biran zamanı ellerine alıp her mutlu anda geriye saramıyor insan yada zamanı durdurmayı beceremiyor. Lütfen canısı yüreğimin beklediği eli uzat bana aklım ve zamana karşı kaybetmeyeyim seni çok ama çok seviyorum. Hayallerin bittiği yerde gerçekler başlar unutma canısı sen hayal diil sen benim gerçeğimin ta kendisisin...
|
Günler son sürat tükeniyor avuçlarımızda. Yeni bir yıla girerken geçmişten
bize gülümseyen anıları, dostları, dostlukları anımsıyoruz. Okula ilk başlayışımız, birinden ilk hediye alışımız, ilk defa hayal kırıklığına uğrayışımız ve belki de ilk defa hayatı bir kenara savurarak ağlayışımız... Geçmişimizde kaç insan bıraktık? Geçen her günle kaç sevgiyi gömdük günlüğümüzün yıllardır el değmemiş sayfalarına? Hayatın karmaşasında bir müddet el ele tutuşup birlikte yol aldığımız insanlar şimdi nerde? Bazen bir simidi, bazen bir sırayı, bazen bir odayı bazen de bir hayatı paylaştığınız o insanlardan söz ediyorum. Oturup sabaha kadar hiç sıkılmadan sohbet ettiğiniz, birlikte hayaller kurduğunuz dostlar... Sevincinizi soluk soluğa anlattığınız, sırlarınızı mezara dek saklasın diye, sıkıntılarınızı sizi rahatlatsın diye açtığınız o can yoldaşlarını hatırlayın. Okul çıkışlarında dışarıdaki soğuk havaya aldırış etmeden kar topu oynadığınız bir çocukluk arkadaşı.. Gecenin bir vaktinde sığınacak bir liman bulma ümidiyle telefon edip dertleştiğiniz vazgeçilmez dost... ‘Acaba yalnız mıdır, yalnızlıktan şikayeti var mıdır?’ diye düşünmediğiniz bir büyükanne, bir amca.. Ya da kilometrelerce uzakta yaşayan bir kuzen.. Herkes geçmişinizde kaldı, öyle değil mi? Hayatınıza giren her ismin, geçmişin silik sayfalarında kalmasına izin verdiniz, başardınız işte! Unuttukça unutuldunuz. Günler avuçlarımızda son sürat tükeniyor....ve ben yeni yıla girerken gelecek her yeni yılla birlikte dostlarımın kalbinde ve hayatında geleceğe taşınmayı, geçmişte kalmamayı, paylaşılan tüm güzel şeyler adına unutulmamayı diliyorum. Gelen yılı, yazılıp çizilmemiş bembeyaz bir sayfa gibi görüp o beyaz sayfaya tüm dostlarımın adını yazıyorum sevgiden ve vefadan harflerle... Evet, dostlarım! Bu mektup size... Bu mektup, geçmişimde kalmayan, kaybolmayan, geleceğimde daima yeri olan sizlere... |
Ayrılık 4 mevsim gibidir
Önce baharı yaşatır sana Öyle ya;her bitiş bir başlangıçtır aslında.. Yaralarını sarmaya,dimdik durmaya zorlarsın kendini.. Sonra sonbahar gelir döker yapraklarını.. Çırılçıplak kaldığını hissedersin ve üşüdüğünü Artık ellerini ısıtacak elleri yoktur yanında Garip bir hüzün doldurur benliğine sonbahar En çok işte o zaman yenilirsin yalnızlığa.. Gözlerinden damlalar önce teker teker,sonra bir sel misali.. Her damla bir kartanesi,herkartanesi o olur durur karşında. Nedenler,keşkeler,pişmanlıklar..beynindeki bütün hücreleri kemirmeye başlar yavaşca.. Neden sevmiştir?neden gitmiştir? Bir şarkı yağmurlarını yağdırır ,bir fotoğraf bütün bedenini dondurur.. İki mevsim sonbahar ve kış bir arada Nihayetinde yaz yaklaşmaktadır artık artık Aradan size bir ömür gibi gelen uaun zamanlar geçmiştir ve gözleriniz gözyaşlarıyla yapmış Olduğu savaştan zaferle çıkmıştır artık Kalbinizin hala attığını,güneşin yine hergün oldğu gibi doğduğunu farkedersiniz Artık ne yağmurlar vardır,nede sizi donduran bir kışınız.. Ayakta kalmanın ve kendinnizin ne kadar değerli olduğunu keşfedersiniz Büyük bir şavaştan galip çıkmanın haklı gururu vardır artık gözlerinizde Eser kalmamıştır artık keşkelerden ,nedenlerden,pişmanlıklardan.. Yaşanması gerekiyordu ve yaşandı der ve küçük bir tebessüm kaplayı verir dudaklarınızı Değerli olan,sevgiliyi vazgeçilmez yapanın kendiniz olduğunu biliyorsunuzdur artık Daha güçkü,daha tecrubeli bir aşık olursunuz yarınlarda.. |
SANKI YASAMIMI YILLARDIR SENIN IÇIN BEKLETMISTIM...
Bugün yandaki apartmanin önüne bir ambulans geldi... Iki hastabakici indi içinden... Bir adami indirdiler asagi. Bileklerini baglamislardi. Kollarindan sikica tutuyorlardi... Yüzünde derin çizgiler vardi adamin... Gözleri paramparçaydi ve hiç bir yere bakmiyordu sanki... Durmadan, hepiniz bana karsisiniz, bense tek basinayim, siz hepiniz bana karsisiniz, diye bagiriyordu... Bu sözler sanki binlerce kez yankilandi kalbimde... Sanki birisi kendi yokluguna giderken beni anlatiyordu... Hepiniz bana karsisisiniz, bense tek basinayim... Adam ambulansa bindirilirken bir an direndi, binmek istemedi. O direnince ben de elimi uzattim pencereden asagi, bosluga dogru, öylesine... Iste tam o sirada geriye dönüp bana bakti.Göz göze geldik... Masumiyetimi gördüm onda. Bir an. Iyiligi özleyen yanimi. Alninda derin çizgiler, gözlerinin alti derin morluklarla kapli çocuklugumu gördüm onda... Onca yogun, onca hissederek yasamasina ragmen yine de bu hayattan hiçbir sey anlamamis kalbimi gördüm onda... Ambulans çekti gitti... Ardindan bagirmak istedim. Sesim çikmadi... Çok istedim o adam gibi kiskivrak baglanip g,,,,,,ö,,,,,,türülmeyi... Çok istedim o adam gibi sokagin ortasinda korkusuzca, hepiniz bana karsisiniz, bense tek basinayim, diye bagirmayi... Ama yapamadim... O adam gibi hissettigim halde, bagiramadim... Tipki sana birkaç gece önce bagirmak istedigim halde bagiramayisim gibi... Rahatsiz olmussun seni aramamdan. Yakinlarina, durmadan beni ariyor, sevgi dileniyor, diyormussun... Sana gönderdigim mesajlari uluorta onlara gösteriyormussun... Ben senin önemli ve pahali bir kölenim ya, köle pazarinda beni insanlara teshir ediyormussun... Simdi ben ona ne söylemeliyim, ben bir insana bu iliski bitti diyemem ki, bunu onun anlamasini beklerim, diyormussun... Bu hayatta kölelerin sözüne kimse inanmaz ki. Istedigini söyleyebilirsin onlara benim hakkimda, çünkü sen efendisin, hep sana inanacaklardir... Sana güveneceklerdir... Seni teselli edeceklerdir... Benimse bir köle oldugum bu karanlik ormanimda en sadik duygularim bile ansizin yirtici hayvanlar gibi çikacak karsima... Ve ben bu yalnizlikta en çok, en çok kalbime sasiracagim... Sevgimi küçümseyen o yabanci, o yirtici kalbime... Beni senden çok duygularim küçümseyecek, beni senden çok o yabanci kalbim hirpalayacak... Ben en çok buna sasiracagim... Bu ne haksizlik, bu ne basitlik, ne bayagilik, diye sana öfkeyle bagirmak için telefona sarildigimda, sesini duyar duymaz beni sen degil, beni önce duygularimin, beni önce bana yabanci olan o kalbimin yendigini hissedecegim aciyla... Adimi söyleyeceksin sonra, tutulup kalacagim o an; orada misin, konussana benimle, diyeceksin... Iyi misin, seni merak ettim, diyeceksin... Yüzüm ürperecek o an... Mutlu bir ölüm dolasacak içimde. Birden yasadigim her seyi unutacagim... Yasli bir köle, yasli bir çocuk gibi sorularini uysallikla yanitlayacagim... Bana bunlari neden yaptin, beni neden onlara teshir ettin, sevgimi neden ayaklar altina aldin, diye soramayacagim... Sevgime onca haksizlik ettigin, askimin önünü acimasizca kapattigin halde sesini duyar duymaz sana duydugum o derin öfkem birden sonsuz bir hayranliga dönüsecek yine... Ikimiz de hiçbir sey olmamis gibi yapacagiz... Sen benim sevgimi ayaklar altina almamis, ben sana kimseye olmadigi kadar derinden bir öfke duymamis gibi olacagim... Bu hep böyle olacak... Sense sana duydugum bagliliktan emin o gece kendine hayran, yaralarini biraz olsun sarmis olarak uyuyacaksin... Sana duydugum ask, ruhunu besleyen bencil bir arzu olarak dönecek sana... Biliyorum seni sevdikçe hep kendi sevgime haksizlik ettim ben... Seni sevdikçe seni sana hapsettim... Sevdikçe, seni o hep sana dönük bencil arzularina, o sadece baskalarinin kanindan beslenen hayranligina hapsettim... Benim gibi kölelerin sevgisi seni böyle yapayalniz, seni böyle kendine tutkun yapti... Bir köle efendisi için üzülür mü, ben senin için üzülüyorum sevgili... Bir kölenin üzüntüsü bu hayatta ne kaçar geçerliyse o kadar üzülüyorum sana... Bazen kaçmak istiyorum bu duygulardan, sadece senden degil, bütün insanlardan kaçmak... Içinde sen oldugun için hayatla ilgili bütün meraklarimi öldürüp kendime kapanmak ve orada yaralarimi sarmak istiyorum... Iste böyle zamanlarda aklina düsüyorum. Köleni merak ediyorsun... Sesimden sana akan kana, o köle hayranligima, o kimsesiz tutkuma ihtiyaç duyuyorsun... Gecenin kör bir vakti beni ariyorsun: Biliyor musun, aslinda ben hep seni özlüyorum, sana haksizlik ettigimi biliyorum, ama ne olur izin ver bana, bir seyleri tüketmek istiyorum, hiçbiri bana ait degil, ama böyle bir zaman bu. Sen benim kötü zamanima denk geldin. Savruluyorum belki, ama kim oldugumu biliyorum. Belki de kendimden öç aliyorum ben, ama biliyorum bir gün seninle olacagim ben. Kendimi bildigim kadar bunu da iyi biliyorum... Ve sonra telefonu kapatiyorsun...Ve kölen için hayat yeniden basliyor bütün o derin sizisi ve bütün o zavalli vaatleriyle... Yo hayir, sana sasirmiyorum, onca terk edilisten, onca asagilanmadan sonra hiçbir sey olmamis gibi süren ve sen engel çikarttikça giderek artan bu sevme heyecanima sasiriyorum ben... Düsecegini bile bile onca agir kayalari yüksek bir dagin tepesine çikartip durmama sasiriyorum... Dibi delik testilerle bilmedigim uzakliklara durmadan su tasima inancima sasiriyorum... Bana bütün bunlari söyledikten sonra arkadaslarina, yakinlarina, beni durmadan ariyor, ona bu iliskinin bittigini nasil söylemeliyim, demene degil, sana böyle *******in sonunda, sonraki günlerde ve *******de o köle heyecaniyla gönderdigim mesajlari baskalarina göstermene degil, ben en çok kendime sasiriyorum sevgili... Bunlari bile bile, seni o ilk günkü heyecanla sevmeme sasiriyorum... Oysa bir yanim çok aydinlik, çok berrak... Aci verecek kadar aydinlik... Seni bu aydinlikta çok gördüm... Sen benim degilsin, bunu en çok bu aydinlikta gördüm... Senin de efendin var, seni sonsuz üzen, seni hiç anlamayan, sevgini durmadan küçümseyen bir efendin var, sen onu seviyorsun durmadan... Seni benim gibi birileri öyle yaralamis, öyle kirmis ki, sana iyilik ve sefkat göstereni degil, seni küçümseyenleri, sana durmadan engel çikartip, seni durmadan asagilayanlari seviyorsun... Iste hayat bu sevgilim... Ben senin kölenim... Sen baskalarinin... Bu hayatin acimasizligini anlatmak için baska bir örnege gerek yok... Birileri niye daha fakir, neden bunca sefalet, neden durmadan savasiyor ülkeler, neden bu acimasizlik, bu nefret... Bunlari baska yerde aramaya gerek yok... Gerek yok onca politik ve ekonomik tahlile... Ikimizin arasindaki fasizm anlatmaya yeter her seyi.. Ikimizin arasindaki fasizm anlatmaya yeter bu hayati... Bir yanim çok aydinlik, bir yanim çok berrak... Orada görüyorum her seyi... Bir yanin sevgini uçurmak istiyor, bir yanin onu soluksuz birakiyor... Kendinden kurtulmadigin için yapayalnizsin, bu yüzden baskalarinin hayranligina, o köle ilgilerine muhtaçsin... Arzularin hep sana dönük... Kendine gömülmüssün... Ama birileri seni sevmese, birileri seni aramasa, sana hayran olmasa, gizlendigin o yerde havasizliktan ölürsün... Baskalarinin o zavalli enerjileriyle, o kimsesiz kalmis sevgileriyle besleniyorsun... Benim gibilerinin o saf, o köle heyecanlariyla kendine inaniyorsun... Ask senin için baskalarini cezbetme oyunu haline dönüsmüs... Dünyanin en yalniz panayiri kalbin... Susuz biraktigin kölelerinin varligindan hayat kazaniyorsun... Birilerini sana muhtaç biraktikça zaman kazaniyorsun... Yasadigina inanmak için yakinlarina benim sesimi dinletiyorsun, onlara sana yazdiklarimi gösteriyorsun... Kendi yalnizligini gizlemek için sana duydugum o köle askimi sergiliyorsun karsina ilk çikanlara... Bu garip aydinlikta görüyorum seni... Gizli gizli moda dergilerini, o çok satan magazinleri okuyorsun... ***, gözalici, kusursuz mankenlerin vücutlarina bakip iç geçiriyorsun... Kendinden çikip onlardan birine benzemek, hem bütün hayranliklari üstüne çekmek, hem de kaybolmak istiyorsun... Kendine bunca hayran, kendinden, o bencil arzularindan çikmamaya bu denli uzakken bile bir baskasi olmak, dahasi hem en çok arzulanan, hem de ebediyen kaybolmak istiyorsun... Keske yasadigin onca aci bu doyumsuzluklarin yüzünden olsaydi... Hiç düsünmeden unuturdum seni... Keske o derin yüzeyselliklerinin disinda bir baskasi olmasaydin sen... Seni o halinle görüp bitirseydim... Keske söyledigin her seye inanabilseydim... Oysa öyle ürkek ki sevgin, seni kim anlamak istese de ister istemez derin boslugunu sürüyorsun öne... O derin kimsesizligini... Çünkü seni böyle tanimalarindan delice korkuyorsun... Ne zaman biri sana sevgiyi hatirlatsa o derin bosluk açiliyor önünde... O sana yabanci bosluk... Iste bu yüzden seni gören aydinligim aci veriyor bana... Çünkü senin imkansizliginda kendimi görüyorum... Sen ne kadar kendi içinden çikmasan da ben senin içindeki karanlikta yüzüyorum çünkü... Öyle bir köle sevda ki bu kendimi unuttukça seni hatirliyorum... Sen beni sevmek için bir kez olsun içinden çikmadin, biliyorum, ama ben seni sevmek için kaç kez çiktim kendimden... Kaç kez senin boslugundan çaresiz kendime geri döndüm... Seni öyle ürpertirdi ki içindeki kimsesizlik, öyle çekerdi ki içindeki bosluk seni diplere, bu yüzden hep bir baskasi olmayi düsleyerek yasadin. Kendinden uzakta, kendinden baska biri olmayi... Seni hep bir baskasi olarak tanisinlar istedin... Iste sevgili, sen kendine nasil bir yabanci gibi davrandiysan seni sevenlere de öyle davrandin... Bu yüzden baskalarinin hayranligina derinden muhtaçtin... Kendine saygi duyabilmek için birilerinin köle sevgilerine ihtiyacin vardi... Bütün bunlari bile bile sevdim seni... Bir yanim o aci veren aydinlikta senin o üsüyen, o dipsiz bosluklarini görüyor, buradan bir çikis olmadigini hissediyor, ama bir yanim beni durmaksizin sana, bosluklarina, o durmadan üsüyen kimsesizligine çekiyordu... Ve ne yapsam engel olamiyordum bu yanima... Aci çekmekten zevk almak miydi bu bilmiyorum... Ama seni kendim gibi hissediyordum böyle anlarda... Seni yalniz ben kurtarirmisim gibi geliyordu o dipsiz bosluklarindan... Bu duygu, bu sana sevgiyle atilma hissi, çok soylu ve kutsal geliyordu bana... Sanki onca yil kendimi bunun için bekletmistim...Yapmam gereken en basit, en siradan seyleri yapmamis, yasamimi onca yil bunun için mahvetmistim... Sanki bu yüzden onca yil, yasamaktan çok oynamis, kendimi disardan seyretmistim... Sanki onca yil beklettigim yasamimi bir tek sende dogrulayabilecegimi hissetmisim... Iste bu yüzden bu sana dogru akan köle sevgimi durduramiyorum... Iste ne oluyorsa o zaman oluyor, kimseden tiksinmedigin, kimseden uzaklasmadigin kadar benden tiksiniyor, benden uzaklasiyorsun... Bu yasadiklarimizi ne kendine ne bana itiraf edemeyecek kadar güçsüz oldugun için seni hiç tanimayan, bütün bu duygulardan uzak birine dogru soluk soluga kaçiyorsun... O yabanci, o uzaginda yasayan kalbini gözünü kirpmadan ona uzatiyorsun... Ve sen yine benim yikimim oluyorsun... Ve o zaman ben yine geriye, kendime dönüyorum... Daha fazla aci çekmemek için kendimi alkolle uyusturmaya, arzularimi yok etmeye, kendimi hissizlestirmeye dönüyorum... Ve en acisi seni unutabilmek için olmadik insanlarla küçük ölümler deniyorum... Küçük sevgi oyunlari... Tipki senin beni sevdigin gibi kendimden çikmadan sevmeye çalisiyorum onlari... Seni bana unuttursunlar diye ben de senin gibi kendi uzaginda yasayan bir baskasi olarak seviyorum onlari... Iste o zaman anliyorum ki kölelerin de acimasiz oldugunu sen ögretmissin bana... Senin o kimsesiz, o zavalli efendiligin ögretmis... Onlarin sevgisine kayitsiz kalmayi, onlari arzulasam da arzulamiyormus gibi yapmayi, zaman kazanmayi, kayitsiz kaldikça, sinsilik yaptikça askta kazanildigi sen ögretmissin bana... Onlari beni aramaya mahkum etmeyi, beni her aradiklarinda bana biraz daha mahkum olduklarini... Sevgilerini o karanlik ormanda benden kurtarmak için beni durmaksizin aramaya mahkum olduklarini sen ögretmissin bana... Bu yirtici hayvanlarla dolu karanlik ormanda ayakta kalmayi, yaralarimi kimsesiz yalamayi sen ögretmissin... Sevginin zayiflik oldugunu, ve bu zayifligi küçümsedikçe büyüyen bütün o sevgilerin durmadan içimizdeki o kimsesiz yaralari sardigini sen ögretmissin bana... Oysa o yaralar sarilmiyor sevgili... Senden bana geçen kötülük baskalarina yayiliyor... Aramizdaki fasizm baskalarini da içine aliyor... Sen benim köle sevgimle içindeki boslugu dolduruyorsun, bense senin imkansizliginla açilan yarami baskalarinin o köle sevgileriyle dolduruyorum... Sen kendini tanimak için bir kez daha savruldukça, ben senden uzaklasip iyi ve yoksul insanlari sevmeye adiyorum kendimi... Sen beni unutmak için savruldukça , ben seni unutmak için o iyi ve aci çeken insanlari sevmeye çalisiyorum... Bu yüzden her sey birbirine karisiyor... Sana duydugum o imkansiz sevgim yoksul insanlara, yoksul insanlarin bana duydugu sevgi sana duydugum nefrete karisiyor... Sahip çikilmayan her sevgi, her ask iste bu yüzden kötülüge dönüsüyor... Her yenik sevgi, her imkansiz ask derin bir kötülük olarak karsimiza çikiyor... Gel, küçümseme sana duydugum zayifligi... Kendini bu denli önemseme, bu denli önemseme o isiksiz kalmis arzularini... Bu hayat, bu sahte vaatler, o kimsesiz kalmis arzularin sana seni unutturdu... Sen öyle bir saplandin ki karanligina yargi yeteneklerin köreldi... Öyle ki kendini unutup o derin bosluguna taptin sen... Kendini orada aradin... Bu yüzden seni gören aydinligim hiçbir ise yaramadi, aydinligimi bir yana biraktim, o derin körlügümle gördüm seni... Bu moda kötülügün içinden gördüm... Öylesine kirmisti ki umutlarini bu sana ait olmayan hayat, öylesine küçümsemisti ki seni... Kime baglandigini hissetsen önce içindeki o yabanci kalbin küçümsemisti seni... Seni sevenleri ne denli köle yaptiysan o denli köleydin içindeki korkulara... Kendini ne denli kapattiysan, o denli kapatmistin, asklara, dostluklara, seni gerçekten sevebilecek olanlara... Olmayan, hayali, kendi yarattigin seylere köleydin sen... O sahte vaatlerde ara yalnizligini, ben senin gerçeginim. Saklandigin boslukta degil hayat, gizledigin korkularinda... Bosluguna sarildikça büyür korkularin, sen o boslugun yani basinda gizlenensin... Sana tapan kölene gizlendigin yeri göster.. Bir kez egil onun önünde... Hem gizlendigin yere, hem de kölene.... Gel bir kez, hepiniz bana karsisiniz, bense tek basinayim, dedirtme, bana... Aramizdaki asktan yayilmasin fasizm, bir kez seni yanimda hissedeyim... Benim cesaretim sensin... Seni yok sayarak baskaldiramam... Ben bunca eksikken baskalari adina konusamam... Ben seninle bunca doluyken o iyi ve yoksul insanlari yürekten sevemem... Sevmek insanin kendine çekilmesidir... Sevmek insanin çekildigi yerde sevdigine bas egmesidir... Sevmek, insanin yillardir unuttugu kendisine dönmesidir... Sevmek insanin yillar sonra döndügünde gördügü seye gönül rahatligiyla inanmasidir... Öyleyse bir kez olsun bak o susuz kalmis dudaklarima... O kirli, o her yerden yara alan hayatima bak... Seni görmek için baska hiçbir sey görmeyen gözlerime bak... Göze al, sana asik kalbimin kani bulassin üzerine, göze al... Bana bak demiyorum, ama seni sevdigi için kimsesiz kalan ömrüme bak ve bir kez gör kendini orada... |
Inanmasan Da Biliyorsun
Herhangi birsey beklemiyorum kelimelerim karsiliginda... Kelimelerden dahi birsey beklemiyorum, hissettiklerimin tercümani olabilmelerinin haricinde... Neden... Nedenini benden daha iyi biliyorsun... inanmasan da biliyorsun... Ben iyi bir tiyatrocu degilim... Ben iyi bir yalanci da degilim... Hissettiklerimi birbirinden ayirmayi becerememis olmamin sebebi çok fazla olmalari sana dair... Birbirine sarmas dolas dügüm olmus 7 farkli yün yumagini birbirinden ayirmayi denedin mi hiç? Hiç beyaz yün yerine siyah yünü çektigin olmadi mi? Ben bunu yaptim... Ve bedelini sen ödedin... Elimde 7 yumakla geride kaldim... Onlarla oynayabilecegim oyunlari paylasabilecegim kimse olmadan, 77 yumakla uzaklasmani izledim uzaktan... Ve arkami döndüm... Bos bir sokakta kendi adimlarimi dinledim, rüzgar gecenin karanligini dagitmaya çalisirken... Aslinda hersey ayni, isikta da olsa karanlikta da olsa... Sadece farkli görünüyor insan gözüne... Aslinda her adim bir öncekinin aynisi; Sadece ayaklarin altinda ezilen yolu degistiriyor insan fikirlerinin arasinda... Atilan her adim, bir öncekinden biraz daha yavas... Gittikçe yavasladi zaman... Gittikçe gidememeye basladim... Geride birseyler kalmis gibi... Konusulmamis, kapanmamis birseyler var gibi... Yoksa neden islansin gözler, geçen her saatte biraz daha... Neden burkulsun insanin içi zaman geçtikçe... Neden uçussun etrafta korku yumaklari daha fazla kirmaya dair... Ve neden bir baraj olup önünü kessinler akmak isteyen kelimelerin... |
Sana, beni gülümseyerek hatirlayabilecegin anilar birakamadim... Veya siyah yumaklar, agir geliyor dudaklarina; asagiya çekiyor onlari... Oysa ben odama girip kapiyi her kapattigimda, duvarima sana dair astigim seylere bakiyor ve bir kez gülümseyebiliyorum kendi içimde... Bunca zaman sonra bile... Bana hediye ettigin melekler zaman zaman yüzlerini, zaman zaman sirtlarini çeviriyorlar... Ama... Artik o kadar parlak degil sanki isiklari... Atesböcekleri dolusmuyor artik etraflarina... Orada durup içime birseyler katmiyorlar artik... içimdekilerle hayatta tutmaya çalisiyorum onlari... Beraber sevdigimiz kediler ise hala eskisi kadar sevimliler, herhangi birseyden haberleri yok gibi sanki...
Bütün bunlari neden yazdigimi merak ediyorsun... Senden ne istedigimi merak ediyorsun... Artik senden herhangi birsey isteme hakkini kendimde göremiyorum ne yazik ki... Sadece çok, çok üzgün oldugumu bilmeni istiyorum... Seni kirdigim her kelime için... Sana aci çektirdigim saniyelerin her biri için... Hayatina girmesine yol açtigim bulutlarin her bir zerresi için... Canini yakan gözyaslarinin her bir damlasi için... Birseyler söylememi istedigin zamanlardaki suskunlugumun her ani için... Sicakligima ihtiyaç duydugun haftalardaki soguklugumun her bir günü için... Duygularimi incelemekten daha önemli herhangi bir isim olmadiginda baska seylerle ilgilendigim her bir dakika için... Sana ayirabilecegim zamanin baska yerlere harcanmis her bir zerresi için... Ve tesekkür ederim... Kedileri, melekleri ve seni hüzünle de olsa hala içten bir gülümsemeyle hatirlayabildigim için... Ve beklenmedik bir zamanda dökülen bu kelimelerin kendi içten ve mahçup gözyaslarimla islandigini bilmeni istiyorum... Ve bilmeni istedigim birsey daha var... Ama onu zaten biliyorsun... inanmasan da biliyorsun... |
rica kanka http://www.cakal.net/images/smilies/88.gif
Denizlerden gecerim, dosttan gecmem Degil onun iyiliginden, fenaligindan gecmem Onun yolundan degil, kendi yolumdan gecerim Dost yok biliyorum ama, aramaktan gecmem. Dost kelimesinin aklima ilk getirdigi seyler; güven, hosgörü, bagislama, fedakarlik, sevgi, rahatlik. Dostluk insanlar arasinda cok konusulan ama seyrek rastlanan bir sey. Dostluk degerli bir sey, cok seyrek rastlanmasi ve elde edilmesinin zorlugu onu bu kadar degerli yapiyor. Bir söz var "Bir seyin degeri o sey icin harcadigimiz emek kadardir"demek ki dostlugun elde edilmesi icin emek de gerekiyor. Dostluk ayni zamanda bir sürec meselesi, hem de uzun. Dostluk bir seyler alip bir seyler verme isi degil. Dostlugu bir alip bir verme olarak görüyorsak ortada dostluk yoktur. Bir alip bir verme dostluk degil ticari bir konu olabilir. Dostluk sadece gönül rahatligi ile istemek degil, ayni zamanda karsiliksiz verme isidir. Verme, karsiliksiz verebilme, zaten üretken insan icin en büyük zevk ve ayni zamanda güclü olmanin ifadesidir. Verme maddi olan seylerden cok kisinin sevinclerinden, icinde yasattiklarindan, düsüncelerinden, bilgisinden, meraklarindan özgürce vermesidir. Benim anladigim dostluk, her zaman arti bir seyler yaparak sürdürülmesi gereken bir sey degil. Dostluk varsa, karsimizdakine bazen görevimizi yapmasak da hatta bazen yanlis da yapsak dostlugumuzun sürecektir. Bu biraz annenin cocuguna olan ilgisi ve sevgisi gibi bir sey. Yani annenin cocuguna ilgisi, sevgisi onun olumlu ya da olumsuz davranislar göstermesi ile ilgili degildir. Her sart altinda ve karsilik ya da bir bedel beklemeden cocuguna ilgisi ve sevgisi, bagislamasi, hosgörüsü sürer. Bence insanlarin bazen hata yapma özgürlükleri de olmalidir. Burada bahsettigim hata planlanarak yapilan kasti seyler degil. Bu hata yapma, yanlislar da yapabilme özgürlügü ve bunlar oldugunda bile reddedilmeyecegimizi, dostlugumuzun bitmeyecegini bilmek bizi daha güven verici saglam iliskilere götürecektir. Dostlugun ve sevginin temelinde ayni zamanda bilgi de vardir. Hakkinda bilgimiz olmayan seylere ilgimiz de sinirlidir. Dostluk karsimizdaki hakkinda genis bilgiye de ihtiyac duyar. Insanlar arasinda cok kati sinirlar var. Insanlar ic dünyalarina kimseyi yaklastirmak istemiyorlar. Her ne kadar bunun tersi seyler söylense de, cogu zaman gercek hayatta bu sinirlar asilmiyor. Dostluk sinirlari asma, karsimizdakine nasil anlasilirim endisesi olmadan kendimizi ifade edebilme, kendimizle konusuyor gibi konusabilme rahatligini yasayabilmedir. Dost bildigim insanlarla bazen diyalog zorlugu yasiyorum. Dostluktan anladigim seylerin bir yerde yanlislik mi var bilmiyorum. Bir bilen varsa söylesin... |
rica kanka http://www.cakal.net/images/smilies/88.gif
Yaren Zaman izini sürerek kirli bir sabahla soluklanıyor. Tenim su tomurcuklarında ıslanıyor. Yaşlıydı bu kent ve rüzgar. İnsanlar yalanlarla yıkanıyordu.Yangına durmuştu yürek ve bu yangında su suçsuzdu. Yaren zaman yeşile dokundukça sarartıp döküyordu. Acılar tozlu raflarda yerlerinden alınıp tozları silinip yerlerine konuluyordu. Denizler, dalgaları gizlenerek seviliyordu. Giyinmiş kuşanmış ağaçlar dayamış alnını güne, dallarında kuşları dinliyordu. Sesler geçiyordu kıyılarımdan.Tanıdık değildi çoğu. Ve kimliksizdi. Nendeler niçinler yaren. Bir baykuş yalnızlığında öterken, yıldızlar tutuşuyordu gök tavanında. Koyu karanlıktı. Karanlıkta tanınmıyordu gül. Yaren karanlık gizliyor kirlenen her şeyi. Çocukları düşündüm. Süt kokan ağızlarında taşıyorlardı sevgilerini. Ve istedim yürek yurtlarına girmesin yokluğun elleri Yaren bu kimlikler neden kimsesiz.. Bu nedenler niçin siz.Yarınlar neden bensiz. Dağ doruklarında soluklanıyorum yaren. Esen duru yellere söylüyorum düşlerimi. Düşlerim de bitti yaren. Düş satıcıları da gelmez oldu.Bekliyorum. Beklemek boşlatıyor yüreği. Gözlerim gördükçe ağlıyor. Uykular kokuyor *******de. Ayaklarımda toprağın izi çoğalıyor. Düşündüm yaren her taze gün batımında bir kıyıya atıp yüklerimi gitmeyi. Yurtlar yurtsuz yaren.Hangi deltaların yüreği sıcak. Bilmek nedir ey bilge. Suskunluğum saklanmaz oldu artık bende. Gül veriyorum yaren güle.Gül benzemiyor güldekine. Ağırım yaren hem de çok ağır. Bir kumru ötüyor az ötede sesi kimliğinde yaren. Puşttu ağızda kokan soluklar. Satıcılar bekliyordu omuzlarda. Haindi. Gizli kıyıların da yılanlar tıslıyordu. Yaren bu yolculuk çok uzun be. Soluk yeter mi bilmiyorum. Öfkeliyim kinliyim yaren. Kendini bilmeyen haldan bilmeze. Tutunmağa çabalıyorum solmadan yediverenlere. Direniyorum yaren. Yaşamak bu ise. Sırça köşklerinde oturuyor yağ yığınları. Benim kınalı kuzumun sütü yok be yaren. Ellerim çıldırıyor. Kırıyor kapıları. Kapılar neden yapılır yaren. Su önüne koça dağlar neden kalır. Koça kartal neden uçmaz artık mavide. Yaren neyi tartışır bu insanlar. Neden soluklarını tüketirler. Neden zamanı harcarlar kendileri gibi. Ömürlerine taktıkları keser her gün yontuyor onları yaren. Küflü odalarda zamanın son notasını bekliyor yaşlılar.Ve bebeler ilk notaya konarken. Sırlıyım yaren. Yokluğum göçmen kuşlar olacak her şeyde. Mekanlar var yaren. Tuzu kokmuş mekanlar. Yaren ucuz değil hiçbir mısra. Ucuz değil bir kan damlası. Yürüyen ayak. Sallanan kol olmak var kaldırım suskunluğunda. Yazmak yalnızlığıma vurduğum bir neşter yaren. Yazdıkça kanıyor sol göğsümün altındaki yumru et parçası. Gitme yaren. Sen gidersen yıkılır bu kent.Ölü kuşlar satılır çiçekçilerde. Fesleğen kokusuz kalır. Gülde güneş batmaz olur. Gitme yaren. Daha yan yana gelecek kelimler var. Ve anlatacak çok şeyleri olan kelimeler. Yaren şimdilik hoşça kal sen bana demeden. |
Bekleyişlere yüklemişsen aşkini, senin için en tanidik sözcük yarın'dır... Aslında "o" yoktur ve seninde beklemekten başka çaren yoktur. Bu yüzden yarin senin için hiç bitmeyen bir umuttur. O olmadan geçirdigin hiç bir gün yaşanmiş sayilmaz. yaşamadigin günler eklendikçe birbirine, yarina olan özlemin dahada artar.
Hergece gözlerini "yarın olsun" diye kaparsın, hergece o günü değil yarını düşünerek uyursun. Uyuyuyabilirsen tabii... Gün ışığı varken daha çabuk geçer zaman. Gündüzdür, bir uğraşın vardır, " o ve yarın " yine aklındadır ama yolların, sokakların kalabalığında daha az hissedersin yalnızlığını. Ama gece... Kahrolası Gece... Bir çöktümü kentin üzerine geçmek bilmez saatlerde seninledir artık. Ne yapsan olmaz ne yapsan tüketemezsin dakikaları. Oysa senin istediğin bu gecenin bir an önce bitmesi ve " yarın " olması. Bu gün yoktu ya "o" belki yarın olacaktır. Günlerdir beklediğin telefon belki " yarın" gelecektir. Günlerdir hasret yüzünü belki "yarın" göreceksindir. Kadehlere sığınarak ve kendini sarhoşluğun kollarına bırakarak bitirmek istersin geceyi. Yapamazsın çünkü seni içki uykuya değil yine "yarın" lı düşüncelere taşır. İki satır kitap okuyamazsın. Sözcükler çoktan anlamını yitirmiştir, anlamazsın. Belki bir iki şarkı daha çekilir kılar geceyi dersin ama dinlediğin her şarkı yine "o" nu anlatır sana... Umudun vardır ya içinde "yarın" a dair birtek ona sarılırsın. Yüzünde beliren gülümsemeyle kaparsın gözlerini. Zaten ne kalmıştırki şurada "yarın" olamasına... Sabahın ilk ışıkları yüzüne çarpar çarpmaz açarsın gözlerini. heyecanla kalkarsın yataktan. "Yarın" olmuştur ya geceki sıkıntıdan eser kalmamiştir. Telefonlarini kontrol edersin arayan, not birakan varmi diye... Yoktur... yine yalnizsindir... Işte bu duygu bir biçak gibi keser yüregini... Ince ince bir sizi hissetmeye başlarsin, tipki dün sabah hissettigin gibi... "Yarın" bugün olmuştur ve senin önünde yine sadece "yarın" olmasını beklemekle geçecek. bir gün daha vardır. Daha kaç gün geçecektir "yarın"ı bekleyerek bilinmez... Daha kaç gün geçecektir yaşanmadan bilinmez... Bekleyişlere yüklemişsen aşkini ve "yarın"ı bekliyerek tüketiyorsan zamanı, bekleme...! o "YARIN" hiç gelmez...! |
Bİlemiyorum sensizliğin bu kadar acı birşey oldugunu ama 8 ay ayrı kalınca anladım ne demek olduğunu sevdanın aşkın özlemin ne kadar sana sözler versemde olmuyor sensizliğin içine bir sen arıyorum her defasında ama olmuyor...
sana uzanıyor bildiğim bütün yollar her şiirde her şarkıda her hikayede seni arıyorum ama bir türlü bulamıyorum bırakıp gittiğimde gözlerinin içindeki hüzün beni bitirdi susma bagır çagır ama konus lutfen lutffenn gözlerinin içindeki hayat ısıgını ben aldım izin ver geri getireyim yada suan cook mutluyum cık git hayatımdan de gideyim ama birşeyler solemelisin bana ettiğim onca yeminler aramıycam yolundan çekilcem diye olmuyor ama olmuyor yüreğime söz dinletemiyorum her defasında ÇÜNKÜ SENİ DELİ GİBİ SEVİYORUM bana desen ki sevgine inanmam için sunları yap Dünyayı bile yakmaya bile razıyım ama yeter ki birşeyler söyle Lütfen.... Heryerde gözümün önünde her gittiğim şehirde sesin ve her dogan gunes seni kaybettiğimn habercisi artık dön gel yada bana gel de bir şöyle artık lütfen ama lütfen birşey söle.................. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:07 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.