![]() |
Lâl
İçimde gizli komploların aydınlattığı Gececil kuşlar besliyorum Kimse bilmez neden Ölümü kalbime bir rehin yaptığımı Ezilmiş bir kardanadam ölüsünü Itırlayarak karıncalıyorum Göğsümün depremlerini Kaşırım zaman zaman Gözlerimi tufanlarla Yaşından damıttığım eczaya Bin ömürlük öpüşler sararak. Ruhumu tanımaktan yorgun saçlarım Gözlerim biteviye kanlıdır Damarlarıma giren Eylül kalleşi Kanımı süzüp azaba çevirse de Dokunamıyor dokunamaz asla Yangınımın merkezine Aşkı kalbime kurşun gibi döken EL Secdecileriyle yıkar alnımı Bir kağıdı değerli Bir kalemi anlamlı kılan Bir şiirdir her zaman diyerek Şiire tapan bir kafire dönüşmesin diye Alnımın çatını melekleriyle yıkar Aşkı kalbime kurşun gibi döken EL Zamanlar zamanlar Neye girmiş, kimden çıkmış Belirsiz bıçaklar gibi Doğruyor bütün okşamalarımı Lal idrakten artakalan kırıntıları Toplayıp yiyen Bir şairden başka bir şey bırakmıyor Kalbin karalarını çıkarmaya görevli Zamanlar zamanlar Ah bu zamanlar Kelimelerim biterse Ateş beni harmanlar………. Kasım 2006 Şükrü Özmen |
Lanetle Kekrelenmiş Sular
Sürgit bir enkaza dönüşür kalbim Aklımın alaca kayalıklarında Sesimi söndürmeye kıyışamayan Bir aydınlık taraçalar ufalanışımı Heyhat huzursuzluklarım Vay ki lanetle kekrelenmiş sularım Esrarımı kolpalayan şapka tavşanı Gider gelmez koltukaltıma Nisanı çıkarabilirse zaman koynundan Kendini bir üst makama Dilekçe diye sunabilecek Direnişe devam Hüzne kaygıya Şiire yazgıya Soğana bulgura Büyüye devam Dedikçe itirazlar Umurundamı Sahillere mısra döken Müsrif şairin Büyüsün gözleri uçurumların Görmeyi diledikleri şair kayıpsa Gersin gergefini şu hatırasız çocuk Kartalların buluttan yuvalarına Yasal endişeler barınacaksa Beyne sıkılsın kurşun Meşru rahimlere akarsa döller Yaşamak dediğin ötede dursun... 22 Aralık 2006 Şükrü Özmen |
Lemyelîdvelemyûled
beni hangi acının balçığıyla kardın eyy semâyı aklıma deli gömleği niyetine ne vakit giydirdin nasıl oldu aniden ellerimin kızarmış leşe dönmesi sondu bu senfoni güya başsız sonsuz değildi faraza olgun bir cesedim şimdi ahesteyim seyr-ü seferim belirsiz bu ummanda divaneyim maviye sattıysam ruhumu yeşile kaçmak için kulübeye razıyım bir anlık serin uyku için sakar bir deniz kabuklusu değilim bilirim gidilecek yeri gitmediysem de görülmeye zamanlanmış görüntüleri görmek değil koklamaktır hünerim sevi'ye senâ aşka metih düzerim şaşmadan yolları üç vakte kadar gelmeyi de bilirim krallıklara ben sırattan geçerken kara bir ev sarmalar içimin düğümlerini dengeye en muhtaç zamanım bu mu ah bu mu koç boynuzundan madalyam bırakmıyorsan ellerimi bırakma bileyim yâr olduğunu defalarca kuruladım saçlarımdan seğiren gençliğimi ıslatan yağmurları soğuyup soğuyup sıcacık yataklara tövbelere sarınıp da girdim binlerce kere hay dedim hayat buldum hû dedim duruldum lemyelid velemyûled 12 Mayıs 2007 Şükrü Özmen |
Mephisto
Gönlümü ısırıyor Karanlık bilmecelerin Arza kin tutan Bir kalem buldum Senin dipsularında Kalbimi lain bir zevkle sıkan Bembeyaz sayfalarda Gözlerime kan gösteren Sensin Senin eserin Bu yıkık dökük Şair cesedi Ağlamaklı şiirlerini Sen fısıldadın Onun kulağına Varlığın inkarıma bağlı İşte yırttım perdeyi Gel ve konuş benimle İmansız züppelerin O korkak cesaretiyle Çağırıyorum seni Gel bölüşelim Kozumuzu Yada Közümüzü Şükrü Özmen |
Merhamet Gözyaşlarıma
Ey benim Ağlamakla güzelleşen gözlerim Senmisin bu aynadan yansıyan Ey benim Ağlamakla anlayan kalbim Senmisin içimi aşkla sıkıştıran Ey benim Ağlamakla otalanmayan yaram Senmisin kanayan kavlayan acıyan Ey benim Ağlamakla geçmeyen hüznüm Senmisin ağlamayı öğreten şiirime Ey benim Ağlamakla bulacağım Allah'ım Merhamet merhamet gözyaşlarıma.. 1 Ocak 2007 Şükrü Özmen |
Momento Mori
Mavi kedi Bölme düşlerimi Akşam hüzünleriyle Sarartıp gençliğimi Ömrümün en kesif Yolculuğuna çıkıyorum ben Dellendirme Kınında küfle yatan Düşsüz günlerimi Duvarlara vura vura Büyüttüm ben acılarımı Neyim? Nesin? Nedir bu Kararsız yalnızlık? Bahçeden hayatıma Enkaz gibi düşen elma..... Aralık 2005 Şükrü Özmen |
Nisan'a Gerekçe
Şiire yağıyor yağmur Nisana... Yağmur altında ıslanıyorsa dizeler Artık bir gerekçe kalmamıştır Nisana... Gövdeme yağıyor yağmur Ağlama... Kesişirse bir gün yollar Ötede Artık bir gerkçe vardır İnsana... Şükrü Özmen |
Olmazlanmalar
İlklerden sonlara yollar bulunmaz Yanlardan yönlere sonlar sorulmaz Deminde sonrada dünde aranmaz Ruhumu ayartan yalnızlığın telaşı Eskiden yeniye yine varılmaz Bozuktur kadranda akrep yorulmaz Ölümde ecelde canda karılmaz Kalbimdeki putların ekşi çamuru Ortası kıyısı berisi olmaz Çaresi devası emi bulunmaz Gecede gündüzde tanda sayılmaz Yüreğime çektiğim yıldız laneti... 22 Ocak 2007 Şükrü Özmen |
One l
Yolumun şimdi Bir gözü mavi Diğeri toprak Bir yanı suyla acı Ötesi ırak Uykuya boyadığım Rüyaya bezediğim Her sitem bana Bir adanıştan artakalan Sesler fısıldar Zaten bir sanrı değil midir Yaşamak boydan boya Mümkün giydirilmiş Bir imkansızlık değil mi Elimize su diye değen Yüzümüze ay ışığı diye çarpan Hayat Öçlerini Bir sabahın Kıpkızıl erkenine erteleyenler Nasıl huzursuz bir denkleme dönüşürse Benim aşırılmış gençliğim de Neresinden tutarsa Orasından koparır artık Karanlığın zifir kahpeliğini İçimin şimdi Bir gözü mavi göl Diğeri kahverengi bir kedi Işığa ışığa ve ışığa Gider bedenim Güneşe ve Nezredilmiş aydınlığa Bazı büyüklüklere Küçük nazarlarla yaklaşmaktansa Bütün küçüklüklere Büyük mezarlar kazarak Işığa doğuya ve güneşe Gider seslerim Kabına sığmaz artık Gecede durduğu gibi durmaz Yıldızlar Evreni parçalayıp yırtarcasına Koşup saplanırlar Suskun küskün kalbime Ki benim kalbim şimdi Bir gözü mavi Diğeri kahverengi Bir kedidir... 7 Haziran 2007 Şükrü Özmen |
One ll
Elimin gölgesinden döküldü Bu yaza benzemeyen yaz yazısı Kavurmayan Müşfik bir güneşi Perdeleyen Elimin gölgesinden Dağ Bir nehre ne kadar benzemiyorsa Artık o kadar diktir Yeşilden maviye Oradan ak kağıtların Noktasız yerlerine Akıyorken hüznün çağlayanı Elimin gölgesinden dökülüyorken Şiir Bana akşamüstlerinin günahını Sabahtan çıkaracak Bir tapınak lazım Kabartılmış düşlerin beje boyadığı Serin ve küflü Ama bir o kadar hüzünsüz Bir o kadar da soğuk ve efsunsuz Suretlerden si’retlerden öte Ağlayarak girip Daha çok ağlayarak çıkacağım Bir tapınak Lazım bana Eğer bir bazı şeyleri anlasaydım Zamandan eşyadan ve küf kokusundan Zafersiz seferler tertiplemiş olsaydım Akşamın cesur loşluğuna Otobüslerde biteviye akan Yolcuların kalbinden geçenlerin Esamesi okunmazdı şimdi Dört yanı suyla çevrili Biraz korkak Bir o kadar da cesur iman Nelere kadir Nerelere gider Eşyanın gri aydınlığında Gözenekleri günahkar salgılarla tıkanık Ağzı mayışık tadlara alışık Gözleri yeşile doygun Bir göçer olmasaydım Akşamın zavallı ışığını Gölgelemeseydim elimle Sana Daha çok şiirler yazacaktım Neyse Yaz bitmedi daha Yazarım... 11 Haziran 2007 |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:28 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.