www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Cevat Çeştepe (https://www.cakal.net/showthread.php?t=133259)

GooD aNd EvıL 08-12-2008 02:07 PM

Çocuksu masallar

“daha dün annemizin kollarında yaşarken”
beklediğimizin en son geleceğini
ya da hiç gelmeyeceğini,
büyümek bir yana
giderek küçüleceğimizi
bilemezdik ki.

“çiçekli bahçemizin yollarında koşarken”
düştüğümüz her yerde
yüreğimizin daha çok çizileceğini,
ayağa kalkmak için her çabamızda,
bir kez daha düşeceğimizi
bilemezdik ki.

“şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk”
ama insanlığımızı, ilkelerimizi
ayaklar altına alacağımızı,
en yüce değerden kaçarak günün birinde
bedavaya öleceğimizi
bilemezdik ki.

“sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz”
diyemezdik ki.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-12-2008 02:07 PM

Çok istedim ama olmadı

biliyorum buradan hiç belli olmuyor,
ama en güzeli senin gözlerin.
o kadar istedim ver bana gözlerini,
asayım gözlerimin üstüne dedim
olur mu hiç öyle şey dedin, kabul etmedin.
o zaman şimdi çok görme bana,
bakıp ta her yerde onları görüşümü.
takabilseydim eğer gözlerimin üstüne gözlerini,
ondan sonra isteyecektim gülüşünü.
biliyorum buradan hiç belli olmuyor,
ama en güzeli senin gülüşün.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-12-2008 02:07 PM

Çözüm düğümlendi iki gözüm

bilmem bakıp ta gördüğün oluyor mu hiç
pencerenden dışarı bir gece vakti.
yüreğinde serenatlar,
gün görmemiş çelik kadar parlak
ve keskin bir bıçak illetinde
sevdanın sana dönük yüzünü.
adım., adım....

o adım adım adımları ben adımladım.
yüreğimin izdüşümünü bırakıp
termessos doruğunun kırk kilidi altına.
adım adım yarına yürüdüm.
rüzgarım sendin, senin yüreğindi.
hançer değildi sırtımdan giren;
gözlerindi.

ihaneti ve yalanı tanımadık, bilmedik.
sessiz derinliklerde böyle palazlandırdık
hayatı yaşamanın çileli sınavını.
adım., adım....

o adımları sen adımladın.
doğurgan ve isterik bir tutkunun
kimi kahkahaları, kimi çocuksu iç çekişleri olup
bildik dört duvarlardan
sevgi dolu ormanlara yelken açarak
birine bin katarak.

şimdi diyalektik.
iki yakası bir araya gelmeyecek denklem.
çözümsüz bir bulmacaya yazıldık,
kafalar karmakarışık.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-12-2008 02:07 PM

Dağlar, gökyüzüdür - dörtlük

dağlar olmasa nasıl yakalardık gökyüzünü
dağlar kadar yürekle yakaladık gökyüzünü
adımıza sevda dendi, buhurdan olup tüttük
sevdayı söküp yürekten gökyüzüne gömdük.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-12-2008 02:07 PM

Dağlaramı saklanmalı deli kuş

dinlenmekten vazgeçilmiş
çoban kavalı gibi
yeşilinden ve bereketinden umutsuz.
omuzlara daha sıkı yerleştirip
efkarın çuvalını
iğnelere batırırcasına yaşamak
tüm sevdaları.
dağın yamaçlarına
bulutlardan taşan gölge,
günün hep aynı saatlerinde düşer nedense.
çobanların yanık kokar
geride bıraktığı kaval.
ağır sancılar kalır yaşanmış,
önde hiç yaşanmamış boş bir hayal.

belki saklanacak son derinlikti bu,
öyle demiştin.
dağların dağ gibi göründüğüne
sen aldanma,
yüksekliktir insanı
alçaklıklardan saklayan unutma.
topla şimdi ne kalmışsa
elde avuçta sevdadan yana
çık zamanını beklemeden dağlara,
bir çobanın yanına.
ama öyle olmuyor deli kuş,
önce çoban gidiyor,
yarıda bırakılmış ne varsa
karşına çıkıveriyor
belki ince bir ağıtta,
beki de saklı kalan umutlarda.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-12-2008 02:08 PM

Dalgalarda aramak seni

kollarımı dayayarak korkuluklara
gözlerimi bağlamak istiyorum dalgalara
belki bir tanesini içlerinden saklarım kendime
senin niyetine, sadece benzettiğim için sana.
belki gözlerinin rengindendir kim bilir, yosun yeşili
en hırçın zamanında göz kırpmasından,yakamoz gibi

kollarımı dayamasam korkuluklara
gözlerimi kurtarabilir miyim dalgalardan
içlerinden hiçbirini ne diye benzeteyim ki sana
senin niyetin çoktan gitmiş bir gece yarısı firara.
şimdi biliyorum ki gözlerin, göz gözü görmez karanlık
gene bir umut var içimde ay ışığı olup denize düşer aydınlık

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-12-2008 02:08 PM

Dar coğrafyanın ufukları - düz yazı

Özel ilgi alanıma girerdi çocukluğumda coğrafya. Atlaslardaki rengarenk boyalı ülkeler, mavi denizler hep hayali gezilerimin valizlerinde küçük anı etiketleri olarak yapışıp kalırlardı. Hala duydukça şaşırır, bir anlam veremem sıkça duyduğumuz “haritada yerini sorsan gösteremezler, bilmezler” türünden beyanat arası sözlere. Ben sekiz-on yaşlarında bir Türk çocuğu olarak; dünyadaki bütün ülkelerin başşehirlerini, dağlarını, ovalarını, göllerini, kıyısı olan denizlerini, karadaki komşularını neredeyse ezbere sıralarken bugünün teknolojik imkanlarını eğitim alanında üst düzeyde kullanan bir ülke çocuğunun, örneğin Türkiye’nin değil başkentini bilmek haritadaki yerinden bile habersiz olmasını anlayamam. Oysa dediğim yaşlardaki bir çocuk; aşkı, ekonomiyi, siyaseti bilmeyebilir, ilerde başına çok dertler açacak bazı duygulardan habersiz olabilir ama elinin altındaki renkli kitaplardan iki karış uzaktaki bir ülkenin çarşısında hangi ürünün satıldığını bilebilir, bilmelidir de. Çünkü çocuktaki merak duygusu, öğrenmek, bilmek isteği körleşme sürecinin kapı önünde dolaşmaya başlamamıştır henüz.

Sonraki dönemlerde bir işe yaradı mı peki dünya coğrafyası hakkında yaşımın ve bugünkü akranlarımın bile ötesinde bilgi sahibi olmak. Ben biliyorum demenin verdiği zevk ötesinde bir işe yaradığı söylenemez. Esasen belli yaş dilimlerinde, okullarda “tamam sen coğrafyayı biliyorsun ama ben de tarihi çok iyi biliyorum” demekte, ben biliyorum zevkini tattırmaktan öte bir işe yaramaz. Kurbağanın sindirim sistemini hiç kimsenin öğrenememesine karşın ısrarla öğretilmeye çalışılmasının ve belki sonrasında gösterilen bunca çaba üstüne sadece kara tahtaya tebeşirle çizilmiş bir garip şekil olarak belleklerde bir süre işgalcilik oynaması gibi.
Kurbağalı bataklıklara fazla dalıp konudan uzaklaşmadan biz gene coğrafyaya dönelim. Ben çocukluğumun uzmanlık alanı gereği o ülke senin gezerken, bu deniz benim yüzerken pek moda bir deyim vardı. Radyo ajans saatlerinde ve sekiz sayfalık gazete manşetlerinde kulak ve göz misafirliğini bizden esirgemeyen.

“Balkanların ve Orta Doğunun en büyük ….”

Nerede yeni bir mağaza yada o zamanlar moda olan sinema salonu açılsa hemen “ Balkanların ve Orta Doğu’nun en büyük sineması veya mağazası” tanımı hazırdı . Yada en büyük stadyumu, en zengin adamı, en büyük vesairesi. Sporda başarılarımız (güreş dışında) Balkan ikincilik yada üçüncülüklerinden yukarıya çıkmazdı. Orta Doğu’lular ise bizim bu gibi en büyüklük yada bronz madalyalı gurur vesilelerimiz için muhatap bile olamazlardı. Orta Doğu’nun isminin Balkanlar’la beraber anılmasındaki neden ise şimdiki aklımın bana söylediğine göre klasmanın en altlarından kurtulabilmemiz için şark kurnazlığımızın onlara bir lütufu idi. Ve bu sakıza dönen söylemlerle yıllar boyu en yakın çevremiz en uzak çevremizin de çemberini oluşturuyordu. Daha uzaklar sanki bir başka galaksinin karanlığı gibiydi. Asırlar önce Cebeli tarık’a kadar gidip “bu dar boğazın ötesindeki mavilikleri hiç merak etmeyen Barbaros’larımız, Turgut Reis’lerimiz gibi biz torunları da çemberi genişletecek düşünce pergelimizin ayaklarını açamıyorduk bir türlü. Balkanların altında, Orta Doğu’nun üstünde yer alabilmek yetiyor ve artıyordu. Bu arada Küçük Amerika olabilmek gibi çok fazla ekonomik ve çok fazla ütopik söylentilerde vardı ama. Açılan üç-beş kilometrelik geniş yollar, köy tarlalarında traktör homurtuları ve Balkanlar ve Orta Doğu’nun en varlıklıları arasında yer bulan birkaç zenginimizin dışında kimseyi o veya bu şekilde etkilemiyordu bu söylem.

Pek çok olay yada tavır karşısında şaşkınlığa uğramamızın başlıca nedenlerinden biriside budur. Merak duygumuzun gelişmeme yada geliştirilmemiş olması ve Avrupa’yı ve dünyayı tanımakta, oralarda neler olup bittiğini, kimlerin ve nasıl yaşadıklarını ve neler düşündüklerini bilemememiz ve kavramakta zorluk çekmemizdir. Bu meraksızlık süreci, araştırma formatı olmayan bir yaşam içinde aklımızı da sürekli ayaklarını uzatmış tatilde görüntüsünde bırakmaktadır. Elbet bu görüşüm sadece bu makus kaderi yaşayan bizler için değil, gerçekte bizi anlamadıklarına inandığımız batılı ülkelerde doğup büyüyenler içinde geçerli.

Sonuç olarak merak duygularını kırbaçlayacağımız yeni nesiller, koltuk altlarındaki satranç tahtaları ile bol dumanlı ve zar şakırtılı kahvehane görüntülerinin önüne geçip duvarlar örmedikçe yarınlarda konuşulacak olanlarda; siyaset, ekonomi, kültür, dünya ile ilişkiler konusunda bugün konuştuklarımızdan pek farklı olmayacaktır.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-12-2008 02:08 PM

Dar gelirli bir yaşam portresi

kuşların tam önüne
serpiyorum darılarımı.
kurtlara uzaktan yolluyorum
kan kokularımı.
sofranın bereketi oluyorum,
parça parça,
yağmur gibi
ıslanıyorum.
bir mızrak ucuna
böyle asılmış ferman.
kurtlara kuşlara yem oluyorum.

geride boş merdivenler
kalıyor.
hiç çıkılmamış.
ve tek kişilik pencerede
gökyüzü,
hiç kucaklanmamış.
bir güvercin kanadı
kalıyor geride
ağzında zeytin dalı.
ve bir daha hiç doğmayacak
ve bir daha hiç gülmeyecek
bir daha hiç okumayıp
hiç yazamayacak
eskisinden paslı kutu
yeni hayatlar
kalıyor geride
umutsuzluk dolu.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-12-2008 02:08 PM

Değişen birşey olmayacak

seni kollarıma alıyorum.
bir güvercin havalanıyor başucumdan.
sabırsız bir telaş başlıyor arkasından
kara ağaçların gölgesinde.
insanlar veda sularıyla yeşertiyorlar toprağı.
ve kenar mahallelerde gene
su kovaları ellerinde çocukların,
yoksulluk gözünden yaş akıtmaya
devam ediyor anaların.

saçlarını kokluyorum.
hiçbir şey değişmeyecek çok iyi biliyorum.
yarın gene umut çiçekleri açtırılacak
pencerelerimizin camlarında.
biz koklamak için giderken yanlarına
dünden kalan yaralar kanayacak dizlerimizde.
ve kardan kapandığında okul yolları
çocuk hayalleri ve sırtlarında çantaları
iki donmuş ceset olacaklar el ele.

gözlerinden öpüyorum.
bir masaya pişti düşerken,daha sisli izbede
cilalı mermiler sürülüyor namlulara.
şans arka sokakta kalıyor
cenazeler tam önümüzden geçiyor.
yani sevgilim, güzel vatanım, arkadaşım benim.
ne söylenirse söylensin
ne yazık ki değişen bir şey olmayacak.
kendine iyi bak.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-12-2008 02:08 PM

Dehşet günleri

“bu sinemanın;
saçları briyantinli “birinci oyunculara” ihtiyacı var.”

sokaklar çapulcu, kaldırımlar işkembe kokulu
bir günaydının, bin küfür gibi
en ağır mahkumiyet oluyor sonucu.
sen; bir yağmur damlasının içine saklanmış
boğazında bıçak kesiği
bir kız çocuğu gördün mü hiç.
ben gördüm ….

ayarı ters-yüz, bütün saatler özel kurguda
bir saat ileri, bin bilinmez gibi
kurutuyor bereketi en yüksek memeleri.
sen; çöp tarlasında kurşuna dizilmiş bir martı
koparılmış kökünden kanatları
gördün mü hiç.
ben gördüm …

anne kokan elleriyle, hatırlıyor musun annen
yakanı düzeltirdi sen okula giderken.
büyük ama önce dürüst adam olmak vardı.
nereden bilirdin
tüm kokulardan cerahat akacağını.
sen bir yalanın bin hayali öldürdüğünü.
gördün mü hiç
ben gördüm …

Cevat Çeştepe


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:45 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.