![]() |
Hüzünlü bir şiirin kıyısında
Yare gitmeyen ayaklara gözyaşı dalgasının değmesidir sevmek Sevmek, sevgilinin artık dokunmayacağı Ve göremeyeceği yüze değen ayrılık rüzgarıdır Yarım kalmış sevdaların son kalesi olan ayın Düşmesini izlemektir binlerce yıldızla Başladı başlayacak derken sevdanın hasat mevsimi Vakti miydi son noktayı koymak Ve haziran derler en güzel şiirin yazıldığı ayda çekip gitmek Gözlerin kadar mavi göğü Mutluluğunun resmini çizdirmeden Ve arttığını görmeden Çamlıca'da harap konakları Mehmet'lerin Mayakovski'leri tartıştığını Gözlerinde şimşekler çakarak Haziranın üçünde hem de çakmak gözleri yummak Demir parmaklıklar ardından olsa bile Rüzgarın ve böceklerin sesini duymayacak kulaklarını Çalışkan karıncaların kardeş sofrasına sunmak oldu mu Ha Bursa'da bir çınar ağacının altında artık Ha yüreğiToroslardan beter kabarmış Akdenizli şairlerin memleketinde Çıplak bir yaz gecesinde olmak fark etmez Gülhane Parkı mı bu Çukurova Hasadı bayramıdır Çıplak ayaklı cılız çocukların İşte edeceğini ettin Ve Varna'da okşadığın vapur gibi Okşamak zorunda bıraktın bizi İsminin yazılı olduğu kitapları Hikaye-i Kadınları anlatmaya ömür yetmez gerçi Toprak çünkü daha da bitip tükenmez Dağlar daha da uzakta Ama farkına vardırdığın Kurşun gibi ağır havayla Bir pazar sabahı çıkarıldığın güneşle Bu yaşamsal efsane her dakika her saniye Sevgiliye feda edilmeye değen bu hayatı sevdirmekti hani maksadın Kaç kez baktım kardeşinini benzediği akrebine saatimin Haziranın üçünde hem de Hem de saat dört yokun saat beş yok Nasıl çekip gidersin Şellalelerin aya serenatlarının en dehşet yerinde Sevdirdiğin hayatta şimdi toprağın altında kaynıorsun Fışkırmadıkça biriken kıpkızıl bir lav gibi Hayatı sevdirenlerin sarı saçlarını aşkın harmanına katmaktır sevmek Sevdayı bize öğretenleri Öğrettikleri hayatı coşkuyla yaşamaktır Yarin yanağından gayrı her şeyi paylaşmaktır sevmek Yaşamın kendisi ya hani onun için Sevmek güzel şey be kardeşim |
Simitçilerin karnelerindeki sıfırlarına benzer
Baştacı ettikleri Ve zabıtalardan kaçırdıkları Bayat simitleri Kaybolmuş kalabalıkların Minnacık bir kısmını oluşturur Yusyuvarlak ve minnacık küpeli enteller Boğaz'ın ışıkları kırmızı boyalarında parlar Sıfır kilometre arabalarının Gökteki yıldızları Şehrin ışıklarıyla kıyaslayacak zamanları yoktur Çek defterlerinde Dünya kadar sıfırı olan Yaşlı yol yorgunlarının En hüzünlü sıfır Tabii yine şairlerindir İstanbul'da En vefalı dostlarıdır şairler bu kentin Mesleğin böylesi yere batsın -Tepenin üstündeki yuvarlak aydan önce- Yerden göğe kadar hakları varken Sevgilerinden elde ettikleri hasılatı anlatır ayın şekli Yusyuvarlak bir sıfır... |
Boş yere nefes tüketmek tütünden beter
Her şey bitti artık geri dönüş yok Bir daha sarılmaz yanan sigara Ama bunun sonu daha bir felaket Sigaranı attın mı ayrılacağız Kim bilir bir daha nerde kimle içersin diğer sigaranı Bu sevgi bir sigara kadar çabuk tükendi Senin için daha doğru belki de Unutmaya alışığım Yalnız da sayılmam bak dünya kadar şiir... Hesap kitap olmuyor Tutmuyor ihtimal sayıları umudun Kumardan beter Sıkma canını her birliktelik böyle biter Halim öyle duman değil Terk edilmek tanıdık Tutunur giderim yaşamın saçlarına Su akar yatağını bulur bilirsin İhtiyacın olursa ararsın Olur olur ne bileceksin gurura sarılma lütfen Umut ettik birlikte geleceğe dair az mı Olmayacaksa bir şey gelmez elden boşver Her neyse.. Bitmedi mi daha ya Gidelim ağırdan Çek son bir fırt.... |
Çorap söküğüdür şimdi yapraklar
Toprağa sapsarı kefen dokuyor Üflüyor duayla bir serin rüzgar Ölen tabiata dua okuyor Kaldırımlar yürekler gibi kırıktır Çamurlu ve ıslak uzanır gider Gölgem bile benden yorgundur artık Gamlı bulut hüznüme eşlik eder Güneşi beklerken yıldızlar gitti Kayboldu dolunay dağın ardında Sabretme mühletim de zaten bitti Anlamsız her şeyi hayra yormak da Rüzgar itse beni uçurumlara Okyanus yutamaz beni tükürür Vurabilsem kendimi çölde kumlara Kervanımın yolu yok durmadan itler ürür |
Kıpkızıl çakmasını özledim
Şimşek dudaklarının Toz pembe bulutlar gibi Şişmesini yanaklarının Sağanaklarını özledim sonra Suların sellerin sürüklemesini sürmeni Çekilmesini sonra Yenik düşmesini fırtınanın Güneşlerden parlak gülüşüne Gökkuşağının açmasını bakışlarında Karamsar kakülünü kulak ardı etmeni Ve serçe cıvıltısını kahkahalarının Birkaç dakikada sebebini unuttuğun Sana hatırlatınca da şaşırdığın Kavga sebeplerimizi özledim Bir kaşık suda kopardığın fırtınaları Sonu gelmeyecek bir kıştayım şimdi Bilenmiş bir bıçak sanki rüzgar Donmak üzere hayallerim Yağmurundan ve güneşlerinden uzak Sevgimin hüzünlü ağıdını çalıyor telgraf telleri Haberlerin geceden kara Aramızdaki karlı dağları bile örtmüş Kakülünden karanlık gece |
Ne kadar uzağa gider isen git
İsmini cismimden ayıramazsın İstersen aylara seneleri kat Maziyi zihnimden sıyıramazsın Tavşan dağa küsmüş dağlar habersiz Ben mahvoldum senin yüzün kedersiz Ne kadar genişsin hatta umarsız Sesini sen kendine duyuramazsın Ne yaparsan yap sen ben ikna olmam Vazgeçip de tarihlerde kaybolmam Çaresizliğimden hep sessiz olmam Sağırdır kalbime bağıramazsın Sen de bir insansın nihayetinde Sevgiyi yaşatmak senin elinde Aşkı boğma gözyaşının selinde Nefsini zulümle doyuramazsın Gönlüm perperişan yine aşktan yana Dünyalar bir yana sevdam bir yana Fermanı veriver seni duyana Yüreğime emir buyuramazsın |
Gelmiş geçmiş güzellerin güzeli
Kim öğretir sana bunca cefayı Böyle dert yok kendim bildim bileli Kim öğretir sana bunca cefayı Dünya mı ki o da böyle yalancı Dünya hancı biz üç günlük kiracı Küfür olsun bari bir söz der hancı Kim öğretir sana bunca cefayı Azrail mi o da zamansız gelir Garipçe canları toplayıverir Öldürüp gerçi o kurtarıverir Kim öğretir sana bunca cefayı Anan değil çünkü babam sağ dersin Gel derim gelmezsin gelsen gidersin Yeminlen adamı deli edersin Kim öğretir sana bunca cefayı Konu komşun mudur akraban mıdır Yengen teyzen midir kız halan mıdır Senden beter olan o aynan mıdır Kim öğretir sana bunca cefayı |
Işıltıdan eser yok
Gecenin ihtişamını kaybetmiş şehir Ne kokusu kalmış üstünde ne makyajı Gecenin macerası çoktan bitmiş Dizboyu pişmanlık kalmış Tek gecelik sevişmeden kalkan şehirde Saçları ve düşünceleri dağınık Bir güvercin bile yok görünürde Abartılmış bir sarhoşluğun mirası dayanılmaz bir baş ağrısı Köpüklerden daha çok yalnızlık Pişmanlık yıldızlardan Sil baştan hayat macerasının fiyaskosunu sahneler şehir Aynı acıklı haliyle Asık suratı bu şehrin gerçek Tebessümü sahte Bakışı *******den karanlık dumanlı parmakların Sapına kadar arabesk Hem de damardan Yolları dönüp dolaşıp aynı durağa gelen Kaskatı ve simsiyah yollar tıslar durur Çiçekler reklam panolarınlarında açar sadece Kimin aklına gelir yıldızlar yanıp sönen ışıkları varken Kuş ismindeki pansiyonlar Monoton bir tedirginlikle karşılar şehir akşamı Gecenin yalancı ışıltısı Anlamsız bir sabahın suratına çarpar Dayanılmaz bir baş ağrısı Dağınık saçlar Ve gözyaşının akıttığı rimeller kalır sabaha |
Boğazım düğüm düğüm yine
Dalgın ya da dargın olmak değiştirmiyor kaderi Bulutlar,yıldızlardan ve aydan mahrum ediyor beni Zamansa saçlarından Bembeyaz ellerinden Sesini hiç duymadan nasıl yaşamışım bilmiyorum İstanbul'a kış akşamları nasıldı hatırlamıyorum ki Emirgan'da mesela Rüzgarı alıkoyamam yönünden Kayan yıldıza sözüm geçmez Sessizliğine hele Kıldan ince boynum sessizliğinin fermanına İmkansızlığın azaltmıyor güzelliğini Hüznüm çaresizliğimi Toprak gözlerinde nergisler yeter Gözyaşımın nehri durmasın durulmasın Yedi tepenin etekleri zil mi çalacak benimki de delilik Sen geleceksin de bana Hüzün Marmara gemilerinde beyaz bayrak açacak Şair Nedim Caddesi'ne gelen bahar gibi geleceksin bana Şiirimin köşesinde ismine Rüyalarımda cismine kavuşurum en çok İşte böyle Şiirkız Şiirlerdeki sevgiyi özlemem yasak değil yalnız Mevlam herkesi güldürürken unutmuş beni yalnız |
Yalnızlık diz boyu her yer karanlık
Tıpkı benim gibi yollar tedirgin Tutunamıyoruz tüm dallar kırık Geri gelmeyecek yıllar tedirgin Kendi adımlarım korkunç geliyor Çırpınıp durmalar ürkünç geliyor En çok çaresizlik iğrenç geliyor Ayaklar en çok da eller tedirgin Bulutlara eşlik eder hıçkırık Her düş camlardan beter kırık Zihin allak bullak yürekse buruk Korku sürükleyen seller tedirgin Hangi mevsim ikna eder insanı Hangi söz işler ki ayrılık anı Tanıyabilirsen kendini tanı Saçtan dökülmeyen teller tedirgin Sıra selviler renkli sarmaşıklar Rengi tonu belirsiz tuhaf ışıklar Mehtapta gezinen yorgun kayıklar Ayın izlediği göller tedirgin Hayat bir sevgili kaprisli nazlı Seven buruk yürekli ve kırık sazlı Aslında her şey insanda gizli Kaybetmekten korkan diller tedirgin |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:14 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.