www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   İsmail Aksoy (https://www.cakal.net/showthread.php?t=145334)

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:04 PM

Sonsuzluğun Eşiğinde

Çamurdan arabalar yaptığımız o mahallede
Babaları olan çocuklar seslenirdi arkamızdan: '***! '
Hamasi yanları olduğunu bilmezdik ***liğin
Değil mi ki bizler,
İğdiş edilmiş tanrıların çocuklarıyız!

O zamanlar saç kurutma makinalarımız yoktu daha,
Beceriksiz havlulardan arta kalan saçlarımızı
Rüzgâra bırakırdık
Ve rüzgâr,
İşini bilen bir ****** hüneriyle
Okşardı saçlarımızı..

Göğüs kıllarımın dökülmeye başladığı zamanlar
Anladım yavaş yavaş kör olmakta olduğumu,
Ve hiç bir şey göremeyince
Hiç bir işe yaramayan gözlüklerimi kırmıştım
Kırılmış bir krikoyla

Ey yağmurlar
Ki babamdan miras kalan yegâne şey
Islatın saçlarımı
Yoksa kör olduğum anlaşılacak.

İsmail Aksoy

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:04 PM

Sonsuz Üç

İki erkek var dünyada
sürekli yoluma çıkan,
ilki benim sevdiğim
öbürü beni seven.

İlki karanlık havsalamda oturan
gecesel bir düşte,
öbürü yüreğimin kapısı yanında durur, asla almam onu içeri.
İlki bana gelip geçiçi
baharsı bir mutluluk soluğu verdi,
öbürü bütün ömrünü
ve tek bir saatini bile geri alamadı.

İlki sevdanın temiz ve özgür olduğu
kanın şarkısında çağıldar,
öbürü düşlerin boğulduğu
üzüntülü günle eşit.

Her kadın bu ikisi arasında durur,
sevmiş ve sevilmiş ve temiz -
her yüzyılda bir kez
erir bunların hepsi tek bir parçada.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:04 PM

Sonsuz Bir Mutfak Olmak

Sonsuz bir mutfak olmak
istemez mi en sonunda ölüm?

Dağılmış kemiklerin ne ister acaba,
tekrar aramak mı senin biçimini?

Başka bir sesle ve başka bir ışıkla
birlikte erimek mi ister yıkıntın?

Köpeklerin mi yoksa kelebeklerin mi
parçası olmak ister senin solucanların?

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:04 PM

Sonsuz Acı

Soluyor yüzüm, eğer acı çekiyorsa O içimde, O'nun gizli baskısı acı veriyor bana, ve göremediğim bir devinimiyle ölebilirim O'nun.

Ama inanma saklarken O'nu içimde, düğümlenmiş olduğuna sadece benim içimle. Bir gün yollarda sere-serpe koşarken O, benden çok uzaklardayken de, O'nu kırbaçlayan rüzgâr eskiyecek etimde, ve çığlığı O'nun açacak yolları gırtlağımda. Ağlayışım ve gülüşüm senin yüzünle başlıyor, oğlum!

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:04 PM

Sonlanış

Matilde, yıllar ya da günler
uykuda, ateşte,
burada ya da orada,
enjektörlerle
kırılmış bir omurgada,
kanamak gerçek kanı,
uyanmak belki
ya da göçüp gitmek,
sona ermek yavaşça:
hastane yatakları, yabancı pencereler,
suskun beyaz önlükler,
ayaklardaki hantallık.

Ondan sonra bu yolculuklar
ve benim denizimde yeniden:
başın yastıkta,
uçan ellerin
ışıkta, benim ışığımda,
toprağımın üstünde.

Öyle güzeldi ki yaşamak,
yaşarken sen!

Dünya daha mavi ve topraksı
*******i, uyuduğumda,
o kadar büyük, senin ince, küçük ellerinde.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:04 PM

Sonbaharda Unutulmuş

Saat yedi buçuktu
sonbahardı
ve bekliyordum birini
önemli değil kim olduğu.
Benimle olmaktan bıkmış
zaman
ağır ağır terk etti
ve yalnız bıraktı beni.

Günün kumuyla, suyla,
ölüp giden hüzünlü bir haftanın
yıkıntısıyla
baş başa kalmıştım.

“Neler oluyor? ” diye sordu bana
Paris’in yaprakları? “Kimi beklersin? ”

Ve birkaç kez küçük düşürülmüştüm,
ilkinde bıraktığında beni ışık,
ondan sonra köpekler, kediler ve polisler.

Çimde geceyi gündüzü bilmeyen,
yalnızca kışın tuzunu bilen
yalnız bir at gibi
yalnız bırakıldım.

Kaldım
yapyalnız ve bomboş,
en sondaki yapraklar ağladılar bana,
ve sonrasında
duydular göz yaşları gibi.

Ne daha önce
ne de daha sonra
ansızın yalnız hissetmedim kendimi hiç.
Ve birini beklemekti buna yol açan –
anımsamıyorum,
çılgıncaydı,
uçucu,
ve birden yalnızlık yalnızca,
ki o an,
yol boyunca yitmişti
duygusu bir şeyin,
varlığının uzun bayraklarını yayan
bir şeyin gölgesi gibi ansızın.

Sonra kaçtım
o yalnız köşeden,
olabildiğince hızlı yürüdüm,
kaçarmışçasına geceden,
siyah ve yuvarlanan bir kayadan.
Söylediklerim önemli değil,
fakat bunlar başıma gelmişti
beklerken bir gün birini.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:04 PM

Sonat ve Yıkımlar

Onca kararsız yollardan sonra, yetkiler hakkında
şaşırmış olarak, emin olmayarak özel bölgelerden,
zavallı bir umudun, vefasız arkadaşların
ve huzursuz düşlerin ardından,
seviyorum gözlerimde hâlâ yaşayan katılığı,
yüreğimde işitiyorum süvari adımlarımı,
ısırıyorum uyuyan ateşi ve mahvolmuş tuzu,
ve *******i, atmosfersi karanlıkta ve uçucu üzünçte,
arazi kampının nöbetçisiyim ben,
gezginim, işe yaramaz dirençle silâhlanmışım,
büyüyen gölgelerin ve titreyen kanatların arasında mahkum gibi
hissediyorum var olduğumu, ve taştan kolum koruyor beni.

Ağlayışın bilimleri arasında ve kokusuz
şafaklarla tartışmalarımda şaşkın bir sunak vardır,
ayın uyuduğu ıssız yatak odalarımda,
miras kalan örümcekler ve bana şirin gelen çürüme arasında
tapınıyorum kendi yitik varlığıma, noksan maddeme,
gümüşten nabzıma ve sonsuz kaybıma.
Islak üzüm alazlandı, ve onun mezar suyu
titriyor hâlâ, ve o verimsiz miras,
ve o hain mesken, duruyor orada hâlâ.

Kim düzenledi külün törenini?
Kim sevdi o yitik olanı, kim korudu en sonuncuyu?
Babanın kemiklerini, o ölü geminin tahtasını,
ve kendi sonunu, kaçışı bile,
hüzünlü gücünü, acınası tanrısını?

İşte böyle bakıyorum o hayatsız ve acı dolu olan şeye,
ve verdiğim o garip tanık ifadesine,
acımasız etkisiyle ve tercih ettiğim
unutuşun bu biçimi küle yazılmış,
toprağa sunduğum isim, düşlerimin değeri,
her gün bu dünyada, kış gözlerimle
paylaştığım o sonsuz miktar.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:04 PM

Soluğun Uykusuzluğu

Daha önce hiç
İşitmemiştim soluğun
Görülmeyen şiirini: hiçlik
İşittim ben
Yalnızca organların sessizliğini
Ama hayatın gizemiydi
Bu
Kimseler
Anımsamazken bedeni
Ki gerçekte
Uykuyla
Aynı kumaştan dokunmuştur o

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:04 PM

Soğuk Uğraş

Söyle bana, işitmiyor musun acaba
zamanın kasvetli iniltisinin yankılandığını
kendi uysal yarıküresinde?

Hissetmiyor musun azar azar,
titreyen ve açgözlü zahmetinde,
o çabalayan gecenin geri döndüğünü?

Ürperen tanık kuru tuzlara
ve havai kana, baş aşağı
çağıldayan ırmaklara.

Karanlık bir çoğalması duvarların,
şiddetli bir büyümesi kapıların,
çılgın kemiyeti tahriklerin,
amansız dolanım.

Etrafımda, dur duraksız,
cızırdar uzay ve şeneltir kendi kendisini,
artsız arkasız çoğalmasında
kararlı ve silahlı çenesiyle.

İşitmiyor musun zamanın sürekli utkusunu
yaşayan varlıkların yarışında,
zaman, ateş gibi yavaş,
emin ve diri ve Herkül gibi,
yığıyor uzayı
ve ekliyor kendi üzgün liflerini?

Sonsuz bir bitki gibi büyüyor
onun ince, solgun ipi,
sessizce, yalnızlıkta
düşen damlalarla ıslak.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:05 PM

Soğuk Gökler

Terk edilmiş dünya kuytulukları! Yangın parıltısı
ve hiddetli dikenlerin elektrik mavi
tabaka oluşturduğu kızgın çizgi.
Taş, bakır iğnelerle
dövülmüş durmuş, somut sessizlikten
anayollar, taşın tuzuna
batmış dallar.

Buradayım ben, buradayım,
bir insan ağzı, fincan ya da kalça gibi
bırakılmış durdurulmuş bir zamanın soluk dehlizine,
kıstırılmış suyun ana hapishanesi,
biçilmiş ağaç, bedensel çiçek,
sağır ve kaba kumdan başka bir şey olmayan.
Benim anayurdum, dünyevi ve kör
kumda filizlenen bir diken gibi, sana benim bütün
ruhumun temeli, sana benim kanımın
sonsuz göz kapağı, eve döndüğümde
yabanıl gelinciklerden oluşan öğünüm senin için.
Sun bana *******i, dünya bitkilerinin arasında,
bayrağında çiyle birlikte uyuyan o ürkek gül,
sun bana aydan ve topraktan ekmeğini, senin
korkunç, karanlık kanınla lekelenmiş:
kumdan ışığın altında
bulunmaz hiç bir ölü, sadece büyük dolaşımı tuzun,
gizemli, ölü metalden mavi dallar.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:34 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.