![]() |
ORDA BİR KÖY YOK UZAKTA
Düşlerimi kanatıyor her gece Dudaklarında donmuş gülümsemesi O muhacir evde asılı duruyor hâlâ Yitirilmiş bir arkadaş sureti Anılar mı yakın bana acı mıdır en eski Bir sağnak yıkasa yaralarımı belki Yumuşayacak gecenin mimikleri ağrılarım dinecek Ya da korunak olacak karanlığın kendisi Hava su ve toprak kirlendi artık Tuz ve ekmeğe karışıyor yüksek gerilim Yeryüzünün bütün koordinatları Barınacak bir yer arıyor Haritadan silindi yüreğimin meskûn yerleri Her gün kütüklerden aşklar düşüyor hayat Artık "ölü sayısı..." belirliyor gündemi |
Parça Tesirli
Mührü kazıdım dağıttım sihri Bir dildim sende aksanımı yitirdim Tarif ve tanım hükümsüz artık Bende kaydın silindi Gören yaksın her kimse o anı defterini Bu hayata bir intihar borcum var biliyorum Yarım kalmış bir yürüyüş oldum hep Açıyorum yeniden kapının çengelini Gören hayra yorsun beni Çok örseledim demek hayatı yordum Eski bir meselden esinlenmiştim oysa Karın güneşe mağdurluğu gibi oldu hep Bir düşe telefim yine O malum heceye hep-yek geleyim şimdi Önce söz vardı şimdi yok Aylardan yağmur olsun istedim takvim ikindi Belki doğru okuyamadım silikti ayak izleri Bir keder uyak istedi benden Aşktan sızmış bir makama Heder ettim kendimi Sabıka kaydım sorulmasın ne olur Ben hep telaş oldum cinnet yazıldım sana Hepsi bu işte belki bir körün gözleri gibi Biz seninle iki mutlak kaderiz artık Kuş dili bir zamana bütünlemeli Kim demiş ömür kısa külliyen yalan Varsın keyfe keder bir darbe olsun Yeter ki doruktayken vurulsun parça tesirli Bir rüzgâra gömülsün her aşk şiiri Bir karşı-devrim gibi |
Parya
Bütün masalları tutuştu çocukluğumun Acıyı bir mayın gibi gömdük toprağa Şimdi alevlerle yazılıyor güncemiz Göçüyoruz Yürek bir yangın yeridir artık Kalmadı ardımızda su dökenimiz Korku bir mevtadır artık gecenin kollarında Bir eylül dolunayına defnolunur Göçüyoruz Bir çocuk gibi elinden tut Yıkılmış ve yakılmış anıların Bir tutam kuş sesi sür damarlarına Git kendi rüzgârını bul Yüreğini yokla bir parça umut kalmıştır belki Yolların nabzını dinle dağların uğultusunu Koyaklar yankımızı saklar dönüşümüzü bekler Kırlangıçlar unutmaz adresimizi Tarihin tabanları sızlıyor artık Sararmış o kirli belgelerle yaşıttır gurbet Yollar çok eskiden tanıyor bizi Göçebe bir paryayız sanki Nerede konaklasak kesik bir kol gibiyiz Kimseler bilmiyor bu susuşlar nereli Bir kilim deseni anımsatıyor çocuklara Nüfusa kayıtlı oldukları yeri Bir çağın son çeyreği yanlış kurmuş denklemi Patikayla dağları ayrı şeyler sanıyor Acıyı unutuyor hesaba katmıyor toprağın belleğini Ey yaraları sağaltan zaman ey kalbim Tez elden hükümsüz kıl kalıcı olmasın bu şiirim |
SUSKUN
Susardın ve kar yağardı Gözlerinde başlardı gece Yarım kalmış kitaplarda biterdi. Alnımızda bilenen kör bir bıçaktı zaman Kırılmış aynalardı Susardın, durmadan susardın Ve kar yağardı Ocak ağaran saçlarımdı Şubat hayırsız bir evlattı, kaçaktı Ve uzaktı yaz bir anaydı Mart'ın izlerini taşırım bedenimde Aynı masalın ikizleri gibiydi günler Nisan saçlarımda ıslanırdı hep Susardın, durmadan susardın Ve yağmurlar başlardı Çok bekletti bizi, Hiç vaktinde gelmedi mayıs Haziran Aram'dı ya da öyle biriydi Temmuz bir düştü belki Yaraları sarar gibiydi Ağustos yıldızlarla basardı gecemizi Bir gül suçüstü yakalanırdı Eylül bir çocuğun çığlıklarıydı Susardın, durmadan susardın Ve rüzgârlar başlardı Yolunu yitirmiş bir gezgin gibiydi ekim Sürgünlere uğurlardık kendimizi Kalan mı bizdik, giden mi Bilinmezdi Kasım rüzgârda bir yapraktı Ve biraz ıtri Kendi sesiyle irkilirdi Aralık günlerin son neferi Soluk bir düş geçse de Hiçbir mevsim gözlerin kadar Acımasız kullanmadı neşteri Susardın ve kar yağardı |
UZAK
Herkesin bir yağmuru vardır ve bir rüzgârı Aşk biraz ıslanmaktır Al götür beni o uzak yağmurlara Herkesin bir şiiri vardır ve bir şarkısı Aşk biraz çoğalmaktır Al götür beni o uzak şarkılara Herkesin bir akşamı vardır ve bir masalı Aşk biraz yorulmaktır Al götür beni o uzak akşamlara |
YORGUN
Ne zaman dağılsa sesim Şakağıma dayardın gözlerini Oysa adınla başlamak istedim bu akşama İstedim ki bir ayrılıkta bitmesin buruk Günlerdir bir tek dize düşüremedim Bu kaçıncı sürgünüm bütün renklerimi götürdün Kanayan bir öyküdür içimizdeki bozgun Hergün yeni bir hüznü takıp koluna Bütün saatleri acıya kuruyor sanki Şarkıların hüzzam makamındayız Kanıyoruz göçebe yollarda yılkı atlar Bir acı kahve hatrını unuttuk Her köşe başında bir maskara Tuzun ve şarabın tadı değişti Nasılsa eskidi yüzün -değişmedi gözlerin- Alevler yakmıyor artık inceltmiyor buzları Üstümüzde sağır ve dilsiz bir gökyüzü Her şey ayrıksı sanki bulutlar paslanacak İşte solan bozkır akşam ve zaman Sessizlik -sensizlik daha ne kadar -Aşksa aşk işte nabzım- Bütün sağnaklarını yağdır haydi yağdır İster bir cehennem aç ister bir mayıs getir Her vurguna hazırım nasılsa her şey pusuda gibi Bu bungun akşama yazdırarak adını Dal gibi serin yine gözlerin |
ZEYL
Soluğu rüzgârlardan derlendi Yollar o çingeneden bulaştı bana Tek gerçek düşlerimdi belki de Bir masaldan aldım rengimi Tutku yaşından büyük gösteriyorsa Sağır ve dilsiz ******* sorumludur Gözlerin Ve şer iklimi |
ADAGIO
Yaşamın vişne rengi dudakları vardır sevgilim öpüşün kadar sıcak ve tatlı özgürlük türküleri de söylenir bu dudaklarla sevda türküleri de vişne rengi dudakları vardır sevdanın gülümser dudakların gibi titrek ve dokunaklı okyanus olur sarar dünyayı ölümün vişne rengi dudakları kimi kez dudaklarınca içten ve inançlı ölüm asude bahar ülkesi değildir o zaman ölüm: yiğit ve sevecen bir yaşamın mutlu günlere sunulmasıdır canlı bir gül gibi somut ayrılık yoktur artık zaman içinden yaşamın ve sevdanın, ölümün kimi kez de öpüşün kadar sıcak ve tatlı vişne rengi dudakları vardır sevgilim... |
Varsayılan
AKINTI Üflerim Şiirin tüm gizini kulaklarına Havalanır birden aklın Akşamlar akar dudaklarına Oturursun ortasına akıntının Tut ki bir aşklığına çıldırdın. Sokul yanıma Çoğul mudur etin, Gerçeklerden mi süzüldü Kolunda duran cinnetin? Haydi gel tedirginliğe Son çağrımdır bu Çıkarıver tüylerini Bahar geldi. |
ALLEGRO
Birgün başımızda sevda rüzgarları eserse deli deli yıldırımlar düşerse yüreğimize "al bir yudum pınarından özgürlüğün, rüzgarından sevdamızın çek bir soluk" yaşamın vişne rengi dudakları vardır sevgilim öpüşün kadar sıcak ve tatlı "seni benden ne bu duvar ayıracak, ne bu kapı seni ne bu kara kara gelen ölüm" çünkü ölüm; yiğit ve sevecen bir yaşamın umutlu günlere sunulmasıdır. Canlı bir gül gibi somut ölümün vişne rengidir dudakları kimi kez gülümser dudakların gibi titrek ve dokunaklı bu gece ne bir yıldız ne ay var hüzün dolarsa bu gece yarısı içine "çek bir soluk rüzgarından sevdamızın" çevir gözlerini güneşin doğacağı yere... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:45 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.