www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Türk Öğer Koç (https://www.cakal.net/showthread.php?t=144867)

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:18 PM

Otacı

albız
almadı canımı
canım tatlı
bir ok saplandı
sol bacağıma
bacağım yaralı
kim çıkaracak onu

otacı
otacı nerdesin
yaram var yarama çare
dolu dizgin gidiyor
gidiyor dizelerim
canım yanıyor
kamdan haber
açmadı beni

şaman
kemik serpti yere
bir masalın başlangıcı gibi
söylencelerini dizele di
inanmak ne kelime
dedik ya masal gibi
acıyı dindiremedi
o günden bu güne
topal bir biçimde
az gittik uz gittik
azı uzu bıraktık
bir arpa ektik
ne korkuluk kar etti
ne eli sapanlı çocuklar
kargalar üşüştü üzerine
ektik elimizde kalanları yeniden
aç kaldık böylece

yaman cengaverler
yetişirdi bir zamanlar

yaman cengaverleri
destanlaştırırdı korkaklar
gün olur
yine çıkar birileri
yaşanmamış destanlar
öyle açmıyor beni

otacı otacı yetiş
kanayan yaram var
ne kamdan ne şamandan
umulacak dermanım var

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

Oysa

yazgıyı serdi
çimenlerin üzerine
örtülen ne alnıydı
ne de dünyası

çalının dibinden
bir keklik havalandı
kanat sesleri
kulaklarında çınladı

çiçekler açtı kırlarında

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

Oysa Ne Güzel Haykırıyordu

Kasketini geriye itmişti
Devlet nerede dedi
Yufkanın arasında
Katığıydı somun ekmeği

Toprak kuraktı
Tutmuyordu Yağmur duası
Razı olmuşken kaderine
Öyle demiyor muydu ki
İmam Hacı Efendi
Rızk Allah’tandır
Devlet aklına nerden geldi
Yalanı olurmuydu
Alnı secdeye değenin
Birde ha. şa.

Oysa ne güzelde haykırıyordu
Kasketi geride, fiyakası yerinde
Üçüncü karısı on birinciye hamile
İki gece kondu birde Şadiye

Mayısta şeytan var diyordu
Bir mayıs, altı mayıs, on mayıs…
Sokaklarda Şarkılar var, Gençler var
Kırmızı Günahlara bürünmüş,
Ahh karalarım benim, kozasını yırtmış
Henüz dolmamış zamanı olan
Mayıs rüzgarları esiyor, Hacı efendi
Etekler havalanıyor, Şeytana diren ilmiyor
Ahh Hacı Efendi Devlet nerede
Ökkeş kulun bir türlü öğrenemiyor

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

Öğrendik Herşeyi

dövüle, dövüle
sövüle, sövüle
ezile, ezile
öğrendik gülmeyi

dövüle, dövüle
sövüle, sövüle
ezile, ezile
öğrendik ezmeyi

dövüle, dövüle
sövüle, sövüle
ezile, ezile
yazmayı öğrendik

sessiz
korkuları
yenerek
yavaş, yavaş
zedelenmiş omurgalarımızla

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

Öğrenmek

günler geç tikçe
birer birer
koydukça üzerine
damlaları öğrendim
getirdikleri ile
akıntıların

dinledikçe kendimi
ne çok şey öğrendim
öğrendikçe beslendi emeğim

yoksulluğumda
yaralarıma
tütün basmasını
dar avlularda
volta atmasını
hücremde sevgiyi
öğrendim

bir cerrah gibi
yalnızlığımda
açarak yarayı
tımar etmeyi anıları
damıtarak acıları
uzlaşmayı öğrendim

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

Öğretmen Çocuğu Olmak

bin dokuz yüz altmış üç
aklımın henüz her şeye
ermediği yıllar

Anadolu’nun ortasında
küçük bir köy lojmanında
öğretmen çocukları
olmanın şımarıklığıyla
büyüyoruz
sözüm onlara
ezilerek gün be gün
mey olmaya hazırlanıyoruz

bir kartalın bakışı
olsaydı gözleriniz
kızıl ırmağın kenarında
sarı bir dünya görürdünüz
tarlalar alabildiğine
yeşilsiz toprak yorgansız

ilk hatırladığım ağaç
ırmaktan pancar motoru ile
çekilen su
icara tutulmuş tarlada
boyu boyumda
tatlı minik dallarıyla
salkım söğüt oldu
yılı dolmadan
bir çok kardeşi doldu
elması kaysısı
bostanı salatası

gözüm yeşile
böyle alıştı

tifo kolera kızamık
bir kötü sarmaşıktı
bedene sarılan yıllar
kader denirdi
göz yaşları
yeni serilmiş
toprağa serpilirdi
kolumun delinişi
canımın yanışı
babamın elinden olmuştu
hayatımın ilk aşısı

oysa
tavuklarına
vururken aşıyı
bilmezdim
böyle yandığını
nede o zaman
neşe saçmıştım
öğretmen miydi babam
pek anlamamıştım
Öğretmenin oğlu lafını
Anneme saymıştım

şeytan icadı diyorlardı
iki tekerlekli şeye
bize mi alınmıştı
yoksa köye mi
bilemedim
bakkalın önüne gider
sıramı bekler binerdim

dalgalar gibi vuruyor
anılar kırlangıç
göç ediyor
şıp sıcak şeyler arıyor

oradan oraya

bağda hasat sonu
teneke teneke
turşu doldu
ilk tanışıklığımdı
lehimle gaz ile
galiba babam
değildi öğretmen
sorular peş peşe gelirdi
baban neydi

yavaş yavaş
büyüyen kümesler
kızıl ırmağın çehresini
değiştiren balar bahçeler
sürgündü başa bela
denkler sarıldı
icar daha dolmamıştı

yol görünmüştü
ilk kez kamyon sırtına
bedenim yayılmıştı
Kanlıkışla’dan Şerefli Koçhisar’a
Sürgün demişti koca adamlar
Sürgünlü idi o yıllar
Vedalaşılmıştı
Neden ağlardı insanlar
Tavuk bağ bisiklet
onlarındı artık

akıl çağım
uygun değildi anlamaya

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

Ölçütler

1.)

çok uzundu
çok uzundu boyu
boyundan büyük konuşurdu
sözleri hedefine ulaşmadan yok olurdu

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

2-)

ağırdı
çok ağır
ezerdi tüm düşünceleri
bir gün ezemedi

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

1+2=3

uzun ve ağırdı
ne uzunluğunu algılayabildi
ne de ağırlığının kıymetini
ağır adam deseler de ona
o uçmayı denedi
algılayamadı ağırlığın anlamını

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

Ölmedi

Ölmedi
Can çekişiyor
Bir bıçakta sen vur
Kalbine eskimiş şehrin
Sil geçmişinin izlerini
Kurtaracaksa eğer seni
Susmuşluğun illetinden

Ölmedi
Can çekişiyor
Şu yıkılacak gibi duran
Ahşaptan yapılma ev
Ne kalmış ki geride
Birkaç duvarı, birde terası
Bahçesinde deliye çalmış ağaçları
Gün batımlarından uzak

Zorlama boşuna
Açmayacak anahtar
Bozulmuş kilit yuvası

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

Ömer Bey Amca 01

Ömer amca
günü ağartmaz
yaslandığında duvarın
kırağı tutmamış yanına
izler şekilleri
çözemez içlerini

gün ışır
hareketlenir sokaklar
mutludur Ömer bey amca
söylenir durur

yanından geçerken
duyurur söylediklerini
ahlak elden gidiyor
Ahh Ömer bey Amca Ahh
ahlak bir parça
kumaş sanki

sararmış beyaz bıyıklarıyla
öyle hızlı atmasa da adımlarını
bakışları kıvraktır, cirit atar etrafta
şu kıza bakın nasılda giyinmiş
nasılda utanmadan, Ahh Ömer Amca
dilin söylüyor, gönlün duymuyor
gökten taş yağacak derken
sen be Ömer bey amca

gök delinmiyor
kayan yıldızlarda
dilekte tutar Ömer amca
gökten taşlar yağsın diye
uzatır elini sonrada
öpülsün diye

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

Ömer Bey Amca 02

Ömer bey amca geleli
Yedi yıl oldu beklide
Alışamadı bir türlü şehre
Ardında bıraktığı dört oğul
Kızları saymasan da olur
Bir şıhı, üç beş tavuğu
Birde damı kalmıştı
Kalbiyle beraber
Ömer amca alışamamıştı şehre
Pek bir şey getirememişti
Büyüğü gelinlik on dördünde kız
Topu, topu beş çocuk
İki tarla, bir öküz
Üç burma bilezik eden
Birde anaları vardı, gelen
Sözüm ona sevgiyi almıştı yanına

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

Ömer Bey Amca 03

Büyüklerinden görmüştü
Her şeyi Ömer Amca
Sorduğunda bilgeydi o
Yaşıyla beraber büyümüştü
…………………..bilgeliği
Sevgiye adamıştı kendini
Sorduğunda niye göçtüğünü
Taa uzaklara giderdi gözü
Ömer Amcayı
Örf ve töreler yönetti
Çocuklar büyüdü, çocuklar çoğaldı
Başlık verildi başlık alınmadı
Tarlalar daraldı, Rızk arandı
Denkler düzülecekti gayrı
Ömer amca gurbete alıştı
Ömer amca şehre alışamadı
Taşı toprağı altın, yüreği bakırdı
Çok şeyler gördü yorgun bedeni
Çok şeyler gördü diri gözleri
Çocukların evde azı kaldı
Kalanlar yabancılaştı
Gök delinmedi, taşlarda yağmadı
Küçük kızı töreye de uymadı oysa
Yüreği yufkalaştı, alışamadı şehre

Ahlak kalmadı dedi Ömer bey Amca
Taş yağacaktı gökten, Gökyüzüne baktı

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

Ömer Bey Amca 04

Ömer bey amca
Baston kullanmıyordu hala
Şeytan çalmasın diye çocukları
Mutluluklarını anlatıyordu
Çocuklar şaşkın
Pür dikkat dinliyorlardı
Okulsuz köylerdi rüyaları
Çocuklar,…
Bizim çocuklarımız
Ahh be Ömer Amca
Ahh ki Ah


Ömer bey amca
Şehre de hayrandı
Şehre de düşmandı
O asında kurbandı
Öylesine sıkışmış
Zaman aralığında
Zamanı tamamlamak isteyen
Bir insandı Ömer amca

İster miydi
Kuşu kanatsız
Arıyı balsız
Sırat köPage Rankingüsüydü
Düşüncesi onun
İster miydi hiç
Toprağı susuz
Çocuğu okulsuz
Cehennemdi korkusu

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:19 PM

Ömer Bey Amca 06

Sabahın erken bir vakti
Yolumu kesti
Ömer bey Amca
Çağırdı yanı başına
İki adım kala
Uzattı elindekini
Belikli kızgınlığı geçmişti
Al oku dedi Senin gazete
Hor görüyordun bizi de
Sayfası açılmış
Ege yanıyor köşe yazısı
Özen ile katlanmış
Sayfa beş Hikmet Çetinkaya
Diyordu ki;

Suna Arslan üç çocuğuyla birlikte, Suna on yaşında evlendirilmiş, 200 milyon başlık parasıyla, on bir yaşında ilk çocuğunu doğurmuş, on ikisinde ikinci, on üçünde üçüncüsünü
İstanbul’da Eminönü’nde tek odalı bir evde oturuyor.

Okuduğumu anlayınca
Başladı anlatmaya
Bak yeğen hor görme bizi
Koskoca İstanbul da
On yaşında sübyanı
Veriyorlar kocaya
Ben öyle kötü değil em
On ikisinde verdim kızı
Sekiz burma birde istediğim
Elli milyon kayma
Kurak tarlası
Zaten kendilerinin
Gelenektir hor bakılmaz

Ömer bey amcanın
Yüreği dertli
Anlatsam da anlamaz
O köşede düşünürde durur
Yüzüne sabahın ilk Rüzgarları
Nazlı, nazlı vurur
Dinlemek lazım Ömer bey Amcayı
O zaten kendi başına vurur
Ahh Ömey bey Amca Ahh

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Ömer Bey Amca 07

kurulmuş sandalyesine
sıvazlayıp duruyor sakalını
taraktan geçmiş bıyıkları
müthişsin be Ömer bey amca
değme kızları çatlatırcasına

epeydir uzak kaldık
malum iş güç
uzak geçti hep yolumuz
yoksa seni hiç unutur muyuz
iki çift kelam hep borcumuz

e be Ömer bey amca
ne istersin elin kızından
ojesinden tırnağından

bak sana neler anlatacağım
ben ojeli tırnakları
nerelerde gördüm
onları anlatacağım

sabah kalktığımda
çocuklar gitmiş oluyor okula
yüzümü yıkadığımda
ikinci sofra kuruluyor ortaya
ojeli tırnaklarla
birlikte çıkıp gidiyoruz işe
ben taranmış bıyıklarımla
o ojeli tırnaklarıyla

sakalını sıvazlama
yoksa ne derler sana
tütün kolonyanda
çok sertmiş be Ömer amca

niye öyle bakıyorsun
kızıyor mu utanıyor musun
oje ile bıyık burmayı
bağdaştıramıyor musun
ah be Ömer amca iki çift
kelam edelim dedik

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Ömer Bey Amca 08

ne geldiyse başımıza
şu okumuşlardan dedi
Ömer bey amca
oysa
henüz daha unutulmamıştı
komünist yetiştiriyor diye
köy enstitülerinin kapanışı

oku dendi oku

ne olduysa okundukça oldu
kayboldu birer birer bir şeyler

yeşil yaratılmamıştı ağaç
fakir doğulmamıştı
kader komşumuzun kızıydı

Kader dedi Ömer bey amca
Kader

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Ömey bey Amca 05

Kahvenin yanıydı
Durduraduran beni
Oğluydu Ömer bey Amcanın
Gel hele otur bir çay içek diye

Cumartesi günü
Birazda akşama doğru
Üç beş hasbıhal birerde çay
Kıtlama dan yoksundu içtiğimiz
Şekerleri çok körpe derdi
Her seferinde Ömer bey amca
Yoktu kaç gündür, öksüz bıraktığı yerinde
Sevimlide duruyordu sokağın köşesinde

Her sabah Güneşin doğuşunu yenişi ile
Çevre esnafın dikkatini çekmişti üzerine

Öğrendik anlattıkça oğlu
Meğer kırgınmış Ömer bey Amca bize
Delikanlılık çağına gelmiş çocuklar
Bilseniz nede terbiyesiz olmuşlar
Kusur etmişler Ömer bey Amcaya
Öpüp elini koymamışlar alınlarına
Çok duygulanmış oysa Cuma vaazında
Kıyamet belirtilerinden bahsetmiş hoca
Birazda başı açık kızların iffeti
Ömer bey amca haklı, Kızmış sonrada
Öğretmemişim Muhammet Resulu çocuklarıma
Kıyamet gelecekmiş, taşlar ile birlikte

Ahhh be Ömer bey amca
Hani derdinki sevgi dolu çocukların
Hani derdinki karıncayı incitmiyor canların
Hani derdinki yürekleri yürek bunların
Keşke gelmeseydi ziyaretine şeyhin
Yine sokağın köşesinde görecektik seni
Babalar gününde hep beraber elini öpecektik

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Ömre Bedeldir

renginin adını koymayız
yaşadıklarımızın
alımız al dır
sözümüz söz
yaşadık mı
tüm çıplaklığı ile yaşarız
kelebek kanadı kadar
narindir günahlarımız
tartıya gelmez
ömre bedeldir
yaşanmışlığımız

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Öncesi

ilk merhabayı gözlerin demeliydi
gözlerin gözlere değmeden önce
işlenmeliydi usta bir nakışçının
hünerli ellerinde dokunmuş gibi
gülümsemeliydi temmuz sıcaklığında
sonra eylül gelmeliydi
sonra
eskimiş yapraklar dökülmeliydi
beyazlıklar örtmeliydi üstümüzü

Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Barroso, Türkiye'nin AB'ye karşı yükümlülükleri ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini anlaması gerekiyor” dedi.

Jose Manuel Barroso, Avrupa Birliği Haber kanalı Euronews'e yaptığı açıklamalarda, “Türkiye'nin AB'ye karşı yükümlülükleri ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini anlaması gerekiyor” dedi.

Elif Şafak davasına değinen Barroso, Türkiye konusunda “karamsar” olduğunu da söyledi. Barroso, “Maalesef Türkiye'den aldığımız son haberler bizleri cesaretlendirmedi” şeklinde konuştu.

öncesi
gözlerimiz
başka şeyler gördü

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Öyle Bakmayın

Öyle bakmayın
Bakmayın zeki göründüğüme
Yıllar sonra, yıllar sonra: Anlarım
………………………….Ben her şeyi…

Seksen bir
Yaz sıcağı
Aylardan temmuz
Gün yirmi dokuz
Gömlek tende
Terde gömlekte
Hani derler ya
Sıksan akacak,
Bir bahçe kapısı önündeyiz
İçeri giren üç kişiyiz
En arkada yine ben
Önde kara yağız bir oğan
Ortada uzun boylu bir kız kurusu
İçi sanki kurt yavrusu
Koşanlar çok…
Aklımın ucundan geçmedi saymak
Bir anlık takıldı gözlerim
Güneşe bakan gözlere döndü düşüncelerim
Bir anlık dedik ya işte
Sadece gözler içinmiş meğer

Mevsimlerden yaz
Aylardan Temmuz
Birde güne takılalım nakarat
Tamı tamına yirmi dokuz
Gökyüzünde bir Güneş
Yer yüzünde bir Güneş
Takılan bir anlık gözüm
Gönlüm gözümden ırak

Dedim ya
Öyle bakmayın
Zeki göründüğüme
Uzun zamanlı barut kokan
Dolambaçlı yollar var
Gözlerimle gönlüm arasında

Günleri pek hatırlamam
…………………Aylarıda

Ama aylardan bir gün
Güneş batmak üzere
Gökyüzündeki sadece

Bir otobüs kalkmak üzere
Camından bakan bir kız
Yüreğimde kar gibi kıskançlık
Yanağından düşen
İki damla yaş için,
Ah benim deli gönlüm
Neden kaçar gözlerin,
Mavzerin şavkımı ki gördüğün
Gönlüne koşulmuş at gibi
Sevda Türkülerim karışmış,
Düşüncelerim ne ki…

Bir odanın içerisi
Ne önemi var
Bilmem kaç kişi
Her kes gülerken o, düşünceli
Gözleri dalmış, gönlü uykuya yatmış,
Düşte bir sevda masalı kurar gibi
Denizin kıyısında Denizli’nin sızısı

Duvarlar
Taş duvarlar…
Kapılar
Demir kapılar…
Yerin ne önemi var
Gönül söylerse gönül dinler

Dedim ya
Gözlerim ile gönlüm arasında
Uzun yollar var
Şimdi yol almak vakti
Vız gelir
O demir kapılar…
Taş duvarlar…
Yeter ki o yüreğini yanan
Bitmesin satırlar

Öyle
Bakmayın
Bakmayın zeki göründüğüme
Yıllar sonra, yıllar sonra Anlarım;
………………………….Ben her şeyi…

Demir kapı
Taş duvardan uzaktayım
Antalya da beton bir yapı
İçinde düşler diyarı
Yeşille maviye biraz uzaktayım
Günün, saatin ne önemi var
Saniyeleri saatlere döndürür yüreğim…

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Öyle Solgun Durma

Öyle solgun durma
Kulağıma gelen
Fısıltılar var
İşitemiyor musun…

Motor gürültüleri geliyor
Kim bilir biraz uzakta
Neler, neler oluyor

Kale kapısından iskeleye
Dik bir yokuş iner
Esintiler karışır geceye
Lavanta, menekşe, ebruli
Renkli ışıklar sızar
Kapı aralarından

Esintilere karışır
Ezgiler
Bazen bir semah
Bazen rep
Yokuşu diktir inişin
Arnavut tur taşları
Kaygan, aralıklı

Öyle solgun durma
Kulağıma gelen
Fısıltılar var
İşitemiyor musun

Diktir yokuşu
İskelenin
Vitrinler renkli
İnsanları renkli
Renklere bezeli
Her şeyi
Umutları siyah
Düşleri kırmızı
Hayalleri pembe
Kısa etekleri
Dar blucinleri

Motor gürültüleri geliyor
Kim bilir biraz uzakta
Neler, neler oluyor

Norveçli bir kız
Kiralamıştır tekneyi
Kaptan yol vermiştir
Uzaklaşan motor sesleri
Hayal kurmak ucuz ülkemde
Yaşamak ucuz
Denizde kulaç atmak ucuz
Çaka satmak, nara atmak
Laf atmak, kara atmak ucuz
Ucuz olan ne yok ki
Yeter ki özel ol
Sen olma

Diktir yokuşu
İskelenin
Birde iki tek attın mı
Zordur çıkması
Sanki dipsiz bir kuyu

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Özgürcesine Değil

Denizin üzerinde uçuşan
Martılara takılırdı gözlerim
Bir onlar Özgürdü senden önce
Birde düşüncelerim
Şimdi sizlerde varsınız
Özgürlükler ile dolu

Yaşamak ne güzel şey
Anlayarak bir usta kitap gibi
Bir isyan şarkısı gibi duyup
Bir çocuk gibi şaşarak yaşamak
Hep beraber yaşamak
Özgürcesine değil
Özgürce yaşamak

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Özgürlüğün Bedeli

Kabuğu hapishanesidir civcivin
Yaşama sevinci, kırmasını bilsede onu
Naylon bir poşettir sonu, sofralarda.

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Özledim

acım
acım anne
süt kokulu
memelere
olduğum gibi
gül kokulu
memlekete hasret
çocuğum şimdi

korunmasız
kaldım

kim
korudu seni

nasıl
yalın
kaldın
böylesine

nasıl
kelimelerin
büyüsüne efsunlu
yüreğin

sen hiç
genç olmadın mı
işgal edilmedi mi
sokakların

bir bardak
ayranını içerken
neye özlem duyabilirdin ki

inan anne
özlemlerim
öylesine büyük değil

süt sağan
tohumu saçan
elleri özledim

bizim olan
insanı özledim
memleketim gibi

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Özlem

doğduğum gün
tanışmışım

ciğer yanması ile

çığlıklarım duyulmuş
kapalı kapılar ardından

acılarla tanıştırarak
çevremi

büyümüşüm

sessiz
derinden

olmasa gerek

gözlerimi
kapattığımda

yaşlarım geliyor
bir biri sıra

on iki
on iki

ve

yılları dolduran
verimli anılar

ateşe verilmiş hasat

hiç
bu kadar
efkarlı çekmemiştim
dumanı

basar gibi
ayaklarımın ucuna

ilmeğe hazır boynumu
uzatmamıştım
sevdalara

günü
beklememiştim

şiirleri bir bir
yaşayarak
sayfaların
bitmesini

oysa
nede çok
özlemiştim

şiir tadında
koşmayı

ne
kadar
özlemiştim

pişmanlıklara
gebe
çocukça
oynamayı

ver
topumu
amca
bir daha
kaçırmayacağım

sen hiç
çocuk olmadın mı

kırılgan
umutlara
sözüm yok

sen hiç
top oynamadın mı

bahçelerde

gül koklayamadım
kanatamadım elimi

kırlarda
uzandım alabildiğine

gelincikleri
papatyaları
ezdim

boyun
büktü

ayaklarımın altında
çimenler

düşlerimde
pişmanlıklar

daha çok
pişmanlıklar var

kırmak
istediler
kalemimi

oysa yazılacak
çok şeyler vardı

onun içindi ki direncim
yıkılmadı

ne çok
şeyler sevdim

mesela
detarjan
kutularında
çimen yetiştirmeyi

küçük bir pencereden
gökyüzünü seyretmeyi

bir dostun defterinden
şiir seçmeyi

ve

daha çok
şeyleri sevdim

sevmelere
çok şeyler ekledim

hiç
kertenkele
beslediniz mi

yada bir kirpi

bir kirpinin
boyun altını
okşadınız mı
açtımı size
o yumşak döşünü

iki dudağınızı
dokundurdunuz mu
minnacık burnuna

insanları
sevdim

kokuşmuş
düşüncelerden uzak

kan gibi berrak
sevdalarımı verdim

umut vermeden
umutlarımı verdim

yağmurda
sırılsıklam
yürümeyi

ağaca çıkıp düşmeyi

yaralarımla oynayıp
kabuk kavlatmayı
sızılardan zevk almayı

sevdim

onun içindir ki
sevmeleredir
en büyük özlemim

heybesizdi
dolaşmalarım

katıksızdı
sevdalarım

ne açlık çektim
nede yarı yolda kaldım

umudumdu
yoldaşım

birde

yarım yamalak
mırıldandığım
türküler

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Parangalar

parangalar kirildida
kirilamayan seyler vardi
yuregimize kazinmis
kendi sevda
yolu sevda
sevdalara adanmis
gozlerimizi bosluga saplayan

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:20 PM

Parmağını Uzattın

geldin
parmağını uzattın
seni dedin

parmağına
takıldı gözlerim

gözlerini görseydim
bu kadar şaşırmazdım belki

duya bilirdi söylediklerini
yüreğim

görseydim gözlerini

bu kadar ürkütmezdi beni
söylediklerin

parmağın
mıydı yoksa
gösterilmek miydi
beni
ürküten

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:21 PM

Parmaklarım

her tetiği
okşadığında
parmaklarım

sevdiğimin
yüreğine
akar gibi salarım

zifiri karanlığın içine
beynimdekileri

umut olur
namlunun şavkı
bir demet umut
şıklığında

çağıldarım gönüllerde
şiir olurum

türkü olurum
karanlıkta
yürüyenlerin dilinde

bilinmezliğin
gizemi aralanır

bir bilmece
çözer gibi
karmaşık

aldatma dolu
sözcüklerden
uzak

ter akıtırcasına
uğraşlı
didiklerim beynimi

bir mermi
daha sürebilmek için
namlunun içine

bir şavkı daha
parlatmak için
gönül zindanlarına

ışık parıldar
kayan bir yıldız gibi

dilek tutulan
aralıkta girerim

en kuytu
duran kapılardan
zayıflığı

gücünde gizlidir
bilirim
ve
girerim
kalbine

mermi olur
girerim kalbine

kalbine de
ölümsüzlüğünü
yenemem…

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:21 PM

Rüyalarımı Süsleme

Rüyalarımı süsleme
Korkuyorum uyanamamaktan
Uyanıpta sana dokunamamaktan
Bırak tenim tenine değsin
Gözlerindeki mutluluk resmini
Yüreğime çizeyim
Gece öyle gelsin

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:21 PM

Rüzgar

rüzgar olmasa
her bulut
yağmur olup
düşer miydi toprağa

rüzgar olmasaydı
polenler savrulmasaydı
her tohum
kök salar mıydı toprağa

rüzgar olmasaydı
uçmasaydı kulübemin damı
her işi ustasına sormayı
göme bilir miydim aklıma

rüzgar gibi
rüzgar olmak istedim
yaprakları oynatmak için
ben sessizliklerden korkarım

ıslık çalarım
kelimeleri kaybetse de bilincim
nakarat takılırım
bıksa da sevdiklerim
ben isyanlarda
kor alev olmak isterim
ışığı gür
rüzgarlara bırakmak için

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:21 PM

Rüzgarın sesi

Rüzgarların Sesini
Ağaç yapraklarının
Hışırtılarında duyuyorum
Bir çok şey anlatıyorlar
Doğanın kardeşçe beraberliği
Yaşam içerisine dalıyorum
Uzandığım köşeden
Sokakta Çocuklar koşturuyor
Kendi çocukluğum geliyor aklıma
Birde kendi çocuklarım
Yaşamı tanımak
Ağaçları tanımak gibidir
Küçük bir çekirdek
Bir zerre çiçek tozu,
Bazen bir arı, yada Rüzgar
Yeni bir yaşamın başlangıcı
Yeni bir doğuş gibi

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:21 PM

Sabah Hoş Geldi

yıkıntılar arasında
kalmakta var elbet ki
yıkarken eskiyi

bir soluk almakta

dağ başı
viran olmuş
çakal hırçın
bu pençeler
yırtmaz göğsümü

uyku akıyor
gözlerim bakıyor
yorgun olmayan
bir şeyler var içimde
kalbim attıkça biliyorum
bu memleket bizim

ah benim ay yüzlü
yıldız bakışlı yarim
saçlarında gezinecek
nasırlı parmaklarım

yıkıntılar arasında
kalmakta var elbet ki

bir kitabı bir kitabın
üzerine koymak gibi

yaşamakta var elbet
kıpırtılar arasında
coşmaya hazır
insanlar gibi

bu sabah yüzüme
önce su değdi
sabundu jiletti
sonra yine su değdi

sabah hoş geldi

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:21 PM

Sağlam Toprak Gerekli

sadece sanır mısın
çalı çırpıdır
girdaplara kapılan

sal köklerini sal
derinliklerine
sağlam toprakların

sanma ki
her toprak
aynı tutar köklerini

kökleri sağlam
sağlam salmak için
sağlam toprak
sağlam toprak gerekli

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:21 PM

Sağnak Yağmur

sağanak yağmur dışarıda
ürpertiler içerisindeyim
kırık bir ayak taşır gibi
izlerim çıkardığı sesleri
gidemem işime

şemsiyesizliğin
gözü kör olsun
konusu değil bu

bilirim gitmesem de
kapanmamış çatıdan içeri
giren damlaların birleşkesi
dokunacak fare gibi
kemirerek cüzdanıma
aman sende boş ver
demek gelmedikçe içimden
kemirilen cüzdanımdan öte olacak

dışarıda dürüstçe yağmıyor yağmur
kar edeceği yok şemsiyenin
sadece yağmur olsa neyse de
ya yollar kaldırımlar
arabalar arabacılar
cakalar cakacılar
sanki tapulamışlar
özgürlükleri
kiraya verir gibi
devre mülk misali
dolaşabilirsin diyorlar

küfretmek yakışmıyor bana
sana da yakışacağını sanmam
kaldırımın orta yerine park eden
arabanın kölesi
kim bilir ne umut ile
kaç yılda biriktirdiği özlemi

neyse de ney bu tipler
asıl sürat motoruna biner gibi
suları köpürterek
caddelerde gezenler
dilerim işiniz gücünüz olsun
küfretmek yakışmıyor bana

dürüstçe bakılmıyor
ala bildiğine ulu orta
ya dil işliyor günahı
ya da estikce rüzgar
göz işliyor günahı

sağanak yağmur yağıyor
şemsiyem taşımıyor yükünü
ne kadar kuru kalmak istesem de
bulaşıyor ıslaklığı

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:21 PM

SAHİLE VURAN MUTLULUK

Nedense hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden, düşüncelerimi boşluğa salmaktan başka, biliyorum, birazdan o düşüncelerle dolu boşluk kaplayacak her yanımı.
“Yazmalıyım, yazmalıyım diyorum kendi, kendime mırıldanarak, o boşluklar şekillenecek satırlarda, beyazlık kaybolacak, anılar belirecek, sırlarım sır olmaktan çıkacak, korku var içimde, elim gitmiyor kaleme, “
oysa boşluk bir beşik gibi sallıyor düşüncelerimi, uyumaya yüz tutmuş anıların içerisinde, ortaya çıkması gereken bir şeyler var, bilincimde yer etmiş, bir özlemi dile getiren, kaybetmek istemiyorum bana özel olanı, acı versede, buruk bir çayı yudumlar gibi, tadını hissetmek istiyorum, biliyorum sırlar döküldüğünde kağıda boşluk kaybolacak, boşluğun o buruk hüznünü kaybedeceğim.
Çökmüş oturmuşum duvarın dibine, oysa soğuk bedene işlemiş, çevreyi saran sessizlik,..Kulaklarım çınlıyor, gecenin ileri bir vakti, beklide birazdan sabah olacak, zaman yüreğimle işliyor, uyumayan sadece bir ben miyim diyorum kendi kendime, birde uyumaya yüz tutmuş anılar, Kalkıp gitmek istiyorum buralardan, yıllar öncesi gibi, alabildiğine yürümek, olmuyor, olmuyor…İçimde türkü söyleme isteği var, isteklerimin önünde engeller,..
Geldi çöktü yine buram, buram sevda kokusu,..Olmuyor,… Yüreğimi saran kabartıları sahile vurup dalgaların kayboluşu gibi, kaybolup gidiyor…
Sahile varmadan görünmez olup giden dalgalar, Kaybolup gitseler de kulaklarıma sesleri geliyor, kulaklarımı çınlatıyor, Denizlerin görüntüsü alabildiğine uzak, yaşam sessiz, yaşam sıkıştırılmış, daracık, çeperleri daraltılmış hava gibi, bilincimde her zamankinden daha canlı olsa da, sessiz, dingin bir canlılık, oysa bir şeyler oluyor yüreğimde, sessiz olmayan, zaman, zaman binlerce iğneyi kucaklar gibi görüntüler geliyor gözlerimin önüne, anıların ötesinden hüzün veren bir ses duyar gibi oluyorum, tekrar, tekrar başa dönen, kulaklarım çınlıyor…
“Sen benim için vazgeçilmez bir dostsun, başka türlüsü olmaz, beni anlamalısın, anla beni”
Düşüncelerim karma karışık, silinip gidiyor her şey, kalem elimden düşüyor, kağıdın beyaz kalışı, esen bir yel gibi içimde ürpertiler bırakıyor, gürültüler geliyor kulağıma, dalgalar birer, bire vurup kayboluyor kıyıda, göremiyorum,...
Düşlerimin arasına karışıyor bir anlık bir film şeridi gibi anılarım, Denizin üzerinde alabildiğine uzanan bir gökyüzü, beyaz, beyaz bulutlar dolaşıyor, kıyıda iki adam bir çocuk, belleğimi kaplıyor bir an, Denizin kıyıya bıraktığı mutluluğu arıyor çocuk, bir an ürperiyor, minik adımları güvenceye alıyor hemen onu, hiçbir şey olmamışçasına devam ediyor aramalarına, kimi zaman avucunda gülümsemeyle dönüyor bize doğru, çocuğun ıslana ayaklarına takılıyor gözlerim, göz göze geliyoruz, bir ürperti var yüreklerimizde,.. Engellemeyeceğim arayışını, Her sevincin bir bedeli vardır, varsın devam etsin ürpertisi, tekrar göz göze geliyoruz, tekrar gülümsüyor, kaçırarak bakışlarını, biraz daha ileriye gidiyor,
Koşarken kıvırcık uzun saçları savruluyor rüzgarla, düşüncelerimden öteye çekiliyor…
Düşüncelerimin önünde beliren yine aynı görüntü, koparıyor beni bu küçük oyundan, Lanet okumaya çalışıyorum tüm lanetlere, lanet okurken, darmadağın duygular içerisinde Denizi seyrediyorum, ufuk çizgisini geçerek görmeden, almış başını giderken dokunuyor bir el omzuma
“Dönelim istersen dost…” diyor
“Dönelim” diyen dostun sıcak sesi ısıtıyor anıların içerisinde üşümüş yüreğimi, bir anlık geçiyor ürpertim, boşlukların içerisinden çıkmadan, Boşluklar mı boğacak önce, yoksa sevginin zehirim durduracak dalgaların akışını, bilmiyorum…Hiçbir şey bilmiyorum şu an, Sevgi bunca acıyı nasıl verebilir bunu düşünüyorum, Ağır, ağır ayağa kalkıyorum, Çocuğu çağırıyor dost, boş gözlerle bakarak, anlıyorum seni dercesine,.. Anlamak ve paylaşmak, sessizce…
Minik elleri tutuyoruz birlikte eve doğru dönerken, bir köPage Rankingü oluyor anılara, anılar arası, Bir yanılgı var, hep bir şeyler var bir şeyleri gizleyen.
Parmaklıkların arasından süzülüyor, silik ışıklar belikli gün ağarmaya yüz tutmuş gözlerimin önünde yüzü
“Sen benim için vazgeçilmez bir dostsun, başka türlüsü olmaz, beni anlamalısın, anla beni” sözü,
Anlamam seni anlaşılabilir olmana bağlı, nasıl anlayabilirdim onu, “Dostun; Dosta sevgilinin yanında, sevgiliye sarılamamanın verdiği acıyı çektireceğini” hep bir şeyler oldu bir şeyleri gizleyen, hiçbir zaman, zamanında öğrenemedik o bir şeyleri, sevgiye istenilen bedeli mi yaptığımız, ödenir mi sevginin bedeli, onun için ödenen bir ömür değilmi,..
Silik ışıklar koyulaşıyor, Bir şeylerin eriyip gidişi ile beraber, dalgaları sahile vurmadan eriyip gidişi gibi…Eriyip gidiyor bir şeyler…

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:21 PM

Salkım Saçak

güneş saçarken ışıklarını
topluyordu bakışları ile
güneş nazlı
aylardan aralık
gün Pazar
salkım saçak insanlar

vitrinler
camdan
insanlar candan uzak
salkım saçak
sarmış hüzün

son günler yılın
sarıyor zamanı
vitrinlerde
bayram yılbaşı tartışması

sanıyorlar ki
onun senin benim
bizlerin
sırtındaki derisi
ille de derisi
uzun zamandan beri
uzak kavalın sesi

tekilde kalabilseydim
sevinirdim belki

güneş salarken ışıklarını
topluyorum ışıklarını
aralığın üçüncü pazarı
yayılmış orta yere
salkım saçak düşünceleri

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:21 PM

Sallanır

eteği sallanır
rüzgar vurur
rüzgar vurur
eteği savrulur
düşüncelerimin

utanırım
rüzgarlardan
kanadı kırık
kuş olurum
uçmalara uzak

sallanır bir şeyler
ağaç dalı yer küre
rüzgar vurur
sallanır düşüncelerim
eteğin kabahati ne

kökleri salsa da toprağa
sallanır yaprakları çınarın
sallanır dalları takılır düşüncelerime

rüzgarlar vurur
üşümem

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:21 PM

Sana Öğretmenim Diyeyim

ezberleyemedim
hocam

gazımız
bitmişti

karanlıklar
bürüdü odayı
örümcekler yürüdü

uyudum

uyku
bastı
düşlerimi

ezberleyemedim

kıyma bana
ellerim
yazmaya aç

acım
cami avlusundan
uzakta dururum

sorma
kerrat cetvelini

bak
hocam

sarı sayfalı
arkasında
tüm defterlerimin

bakma
öyle gözlerime

korkarım
sevgisiz
gözlerden

bana sen

yaşamı öğret

nerden bulurum
alacak parayı

ezberlerim
bak
nasılda sığdı
tuşlarına
bir makinenin

tek
ayakta
dururum
üzülme sen

dikerim
gözlerimi
çöp kovasına

konuşurum ben

konuşurum

öğretmesen de
sen

dokunurum
ateşine
sobanın

atarım
kendimi

denizlere

ezberlerden
uzak tut beni

ben yine okurum

okurum
almak için

okurum
sevmek için

okurum
doymak için

sevdalanırım
yaşama

küçük dünyalarımda
kendim olurum beklide
belkide yalnız
aykırılıklarla dolu
korku düşlerine
kara basan olurum

karanlığı
öğrenirim
karanlıklar içinde

denizi öğrenirim
tuzlu su midemde

bilirim
bedel ödemesini

kırılmam sana
ödediklerim için
yeter ki bana
yeter ki isyanlarıma

ahh hocam

bilirim
öğretmeni

öğretmenin yüreğini

beni bırak ta
bundan sonrakileri

bırakma
düşe kalka
öğrenmeye

bakma gözlerine
kırık bir düş ile

sana öğretmenim

diyeyim
beni bana verdikce

GooD aNd EvıL 04-28-2009 04:21 PM

Sanmayınki Korkusuzduk

sanmayın ki korkusuzduk
korktuk bizde korktuk

kış *******i gibi geçti günlerimiz
ayaz vurdu gün ortalarında
korla ovduk yüreklere düşen
donmuş ayaklarımızı
yine de yürüdük
üşüdük
kar etmedi
çarelerimiz
kırıldık birer birer

sanmayın ki korkusuzduk
yıkılmadı kalanlarımız
yılamadık
kırıldık
birer birer
yeni filizler vererek
aç çoğalmalara
korkularımızla yürüyerek
kırıldık
üşümelerde

dokunmadık
hiçbir sıcaklığa
yüreğimizde kor alev
dolaşmadı ellerimiz
başka mahrem yerlerde
tutmak iste sekte
ellerini sevgilinin
hiç olmadı anılarımız
soğuktu soğuktu her şey
umutlarımızdan başka
üşüdük
korkularımızla iç içe büyüdük
don vururken düşüncelere
kor yüklü yüreklerimizle ovaladık
kıpırtılar vardı hep içimizde
ayakta tutan bizi
ökseye tutulmuş serçe misali
çırpıntılarıydı kanatlarımızın
koparamadık
kıl inceliğinde tuzakları

korktuk
korktuk
yenilmedik korkulara
yürüdük üzerlerine
birer birer düşerken
karanlıklar içerisinde
korktuk
yürüdük
üşüdük
yürüdük

bizimkisi
yürüme tutkusu
üzerine üzerine
korkunun
korku karanlık
korku cehalet
korku
kopmak umuttan
umudun yolcusu olduk


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:09 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.