![]() |
Böyle Bir Günde
Tapılacaksa... Tapılacaksa bir kuşa bir ağaca Ne gerek vardı kormaya İçimizde ki nehirden Böyle bir günde Yürümek isterdim Yağmur damlalarını Ayaklarımın altında Ezmek isterdim Belki üzerine basıpta geçtiğim Bildiğim bilmediğim Belkide kirlettiğim Şeyleri temizlerim |
Böylemi?
Böyle mi olmalıydı O mutlu günlerin sonu O ayrılıkların O bekleyişlerin O sabırların O arzuların sonu Böyle mi olmalıydı Ne ummuştuk günlerden Neler getirdi bize Böylemi beklemiştik Yılları ayları günleri Cevap vermiyor Tanrı Suskun güller bülbüller İnsanlar suskun Başı önünde sevdiklerimizin Elleri böğründe bekleyenlerin Sen ordasın Ben burda Yanlız uykusuz Böyle mi olmalıydı |
Bu Akşam
Islak ve billur bir akşam vakti Kamelyalardan ıtır kokuları yükselirken Yürüdüm sevinçle ben kendi kaderime Emindim onurlandırılmıştım sevginle Gökyüzünde yıldızlar daha parlak Ve ayaklarım daha güçlü basıyordu yere Gözlerim ışıl ışıldı heyecandan Mürdüm eriği kadar lacivertti denizler Acaba şu an dünyanın her yerinde Mutlumu herkes umutlumu kendiyle Acılarını tüketebiliyormu insanlar aşkı yüklenip Seviyorum diyebiliyormu biraz yüreklenip Bu akşam bulvarlar ışık seli sisler yok Bu akşam dünya çığlık çığlık akisler yok Akşamlar birbirine benzer lakin bu akşam farklı Halay çekiyor ruhum horon tepiyor bu akşam şarklı |
Bu Eller
Açmaz artık Çiçekler dağlarda Bulutlar küsmüş Çobanlarına Kavallar çalmıyor Suyun türküsünü Koyunlar susmuş Sürüler ölmüş dere yataklarında Bu vadilerde Güneş doğmaz artık Ağaçlara kara çalmış Dalkavuklar gün be gün Yeşiller uçmuş gökyüzüne Konmak için güneşe Kuşlar sa... Onlar konmaz artık telgraf direklerine Kuşlar kanatsız Kuşlar yorgun havanın ağırlığında Sen gülmezsin bir daha Suumuşsun Susturulmuşsun hasretinle Sen konuşmazsın bir daha Bağlamış dilini dilsizler Ağlamazsın Korkutmuş gözlerini Görmeyenler sevginin direncini Sen durmazsın bu ellerde artık Çiçekler açmaz Kavallar çalmaz Güneş doğmaz Kuşlar konmaz Türkülerdeki telgraf direklerine Sen gülmezsin Konuşmazsın Ağlamazsın bir daha Sen durmazsın Bu ellerde artık Ben gittim diye |
Bu Gece
Bir çığlık mavi gökyüzünde Hıçkırıklarım bulut Yüreklerde bir yerlerde hayalin Ilık ılık iniyor düşlerime Bir martının kanatlarına yüklemişim Her şeyimi bu gece Siyah iniyor fırtınalarla Korkuyorum Üşüyorum Al beni yanına Bu dünyayı istemiyorum |
Bu Hangi Fasıl
Deprem mi Fırtına mı Bir eski çarık Bir yırtık resim Özgürlük Yakışıyor haspama Söyle kız Bu hangi fasıl |
Bu Rüya Gülümseyecek
İçinden ışıklar geçiyordu Mavi bir külah takıpta yetişemedim İçimde karanlıklar esiyordu Işığınla ruhuma katışamadım Güneş uykudaydı Ay yanıbaşımda Mahrem bir bilmeceydi ölüm Sana söyleyemem Söyleyemem... Korkarsın minareden Yüksektedir yalanlar Gerçeği indiremem Bu benim yıkıntım Gerçeğim artık aynalarda dans ediyor Isıtacağım biliyorsun Bir rüya kadar masum Hatıranı yenmiş gibi Hayat yolunda Sesler sesleri getirecek Sessizlik sessizliği Uyanacaksın büyüyeceksin Sahil ulaştıracak sana şuh dalgaları Yüreğinin tam orta yerine Bir o yana bir bu yana salınacaksın Leylak kokuları uçuşacak salıncaklarda Aşık olacaksın Seveceksin saygı duyacaksın alışacaksın... Yıllar geçecek büyüyeceksin olgunlaşacaksın yaşlanacaksın Herkes senin gibi düşünmeyecek Soracaksın düşüneceksin yeniden sen üşümeyeceksin Bu rüya gülümseyecek............. |
Bu Sabah
Simit isteyecğim Küncülü bir simit Sokak satıcılarından Hiç utanmadan Bu sabah Ahşap penceresinden Sardunyalı gecekondumun Ve ağlamayacağım Aynaya bakıpta Nefret etmeyeceğim Hayalimden bu sabah Seni düşünceğim çümkü Sevginin sıcaklığını kuşanacağım Kuşkularımın üstüne |
Bu Sonuç Berat Değil
İle de görmek istiyorsan.. Gör! Suratım bildiğin surat değil İvme nedir ki Sen uyanmadıkça Işığın hızı bile yolumda sürat değil... Sen uyanınca uyanacağım Yemin ederim Bu benim kaderim Elmas... Sarrafı ben olmadıkça Ölçüsü kırat değil... Cezayı kendim kestim Hükmünü kendim verim Bu sonuç berat değil Artık yürümüyor kervan Çöller vahasız kaldı Yıkıldım soyuldum çöl haramilerine Sarnıçlarda ki ses Bir avuç bakirenin Kadınlığa geçişi.. Şaman dedemin.. Samurayın intikamını anlattığı geceydi Karınca kadar çalışkandı ellerim Toprağını kazarken mazinin Ölmüş eşeğe ağıt yakıyordu topal eşek Badem gözlerini süzerken... İnliyordu Mihriban Yıkılıyordu duvar Masal uyukluyordu rahlede kadın kadınlığını Erkek adamlığını Çocuk yanlızlığını arıyordu sofrada Direkler çatlıyordu sehpalarda Bir sefil idamı bekliyordu Ve şehir... Yüz yılları biriktirip Acıları saklayıp büyütüyordu Sen ben.. Ben, ben değilim Bu beden arınmaz derken Cetvelim kerat değil Külhanım kırat değil.... |
Bu Şehr-i İstanbul'da
Bir gün çekip gidersem Alıpta başımı başka diyarlara Bensiz de yaşa Bu şehr-i İstanbul'da Benim için Beni yaşat Hatıralarımızda Oğlumun ellerinden tutup Bana selamlar yolla Sen kokan Umut kokan O diyarlara Bu şehirden |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:20 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.