![]() |
zy08) Hayat Bilgisi -ll -Mensuriye-
Hayat bir hikayedir. Mühim olan, Eserin uzun olması değil, iyi olmasıdır. Bu yüzden midir ne? “En kötü insanlar en iyi yerlerde otururlar” diyor Aristo. Hayatın ne kadar kısa olduğunu anlamak için İnsan çok yaşamalıdır. İyi kullanmadan uzun süre yaşamış insan, En az yaşamış demektir. Mutlular için kısa mutsuzlar için uzundur hayat. Uzun yaşamak için değil, Doğru yaşamak için çalışmak gerekir. Onu sönüklükten kurtaran, Hayatın küçük güçlükleridir. Mücadelesiz hayat, Tabutunun tahtası çürümeden, Adı unutulup gidenlerin hayatı olabilir. Hayatta daima tatlı ile acı karışıktır. Geçmiş hayatını gururla hatırlayabilen kimse, Hayatını iki kere yaşıyor demektir. Maddi hayat muvazeneye, Manevi hayat doğruluğa dayanır. Hayat her şeyi her şeye malik eder Fakat çok pay alanların Adları kalmaz. ...........Hayatını vatan yolunda kaybeden ...........Hiçbir zaman ölmez. ...........Ancak, itibar da görmez. Doğduğumuz zaman dünyaya Hiçbir şey getirmedik ki, Giderken de hiçbir şey götüremeyiz! . Bu yüzden hayatı yük etmeye değmez. Hayat ağır bir yük değildir, Zaten yol da uzun sürmeyecektir. Hayatın her dakikası birdir. Hayattan faydalanmasını, Zevk almasını bilmeyen kimse Hayalet gibidir. Her beşik içindekine sorar: ............................Nereden? Ve her kefen sorar: ............................Nereye? . |
zy09) Issız Gönlümün Sessiz Sunası -Mensuriye-
Yıllardır gönül birliği ettiğim, Gönlümden gönlüne köprü kurduğum, Gönlümüm neşesini, Gözümün ışığını yitirdim. Yüzüme bakmıyor artık. Şimdi başımı taşlara vursam, Kâinatı göz yaşlarıyla sulasam neye yarar? Sokaklara düşüp gece gündüz Yağmur Gözlüm diye bağırarak dolaşsam Elime ne geçer. Gönlümün gök gözlü mahzun sunası Yaralı yar, eksik bahar, küçük meleğimi Unutamam. İçini çeke çeke ağlayışını; Konuşmakta zorluk çekişini, Masum gözlerle yalvarışını, erken küsmesini Aklımdan çıkarmam mümkün değil. Dünyada hiçbir çocuk Bana masal yüzlüm gibi bakamaz. Onun gibi gülemez hiç biri. Çünkü, çünkü mahzundur O! ! Hem endişelerimin kaynağı, Hem teselli pınarımdı o benim. Endişelerim umutsuz bir acıya döndü, Teselli pınarım kurudu. Yaşadığıma inanabilmek için Deliler gibi ellerimi, ayaklarımı yokluyor, Var olduğuma inanmak için yıllardır Küs olduğum aynalara bakıyorum. Yüzüm bana öyle yabancı ki, Kendimden ürker oldum. Hayalini gömdü buğulu cama Yalnızlığı çiviledi yakama Bülbülün muradı gül ile ama Beni boynu bükük koydu da gitti. |
zy10) İbret Levhaları -Mensuriye-
Dostumun dostu benim Elbette ki dostumdur. Nitekim ata dostları, Dostların en makbulüdür. “Düşmanımın düşmanı, Benim dostum”olamaz. Çünkü bizim gönlümüzde düşmanlığa yer yoktur. Gönüller sevgi dolmalı. Orada düşmanlığa yer kalmamalı. Dostlukların anlam kazandığı günler, İnsanların dara düştükleri günlerdir. Varlıklı insanlara dost olmayı istemek kolay, ..............Dost olmak zordur. Oysa mazluma dost olmak nefislere zor .............Gelse de çok kolaydır. Çünkü, mazlum zaten dost olmaya hazırdır. Bazıları alıcı kuşların ömürlerinin Neden az olduğunu düşünmezler. Onlar sadece kargaların uzun yaşama Sebeplerinin hesabını yaparlar. Bilmezler ki kartalların nüfuz alanı Kargalarınkinden daha çoktur. Asalet soydan gelir, huydan gelmez. Bu yüzden huyun değişmesiyle İnsan, asaletli olmaz. Derler ki: “Katrandan olmaz şeker, Olsa da cinsine çeker.” Kenarın gör bezin al, Anasın gör kızın al.” Bin türlü zahmetle zaferine Katkıda bulunulan kişilerin divanında El pençe durmak ne kadar manidardır. Dün size ihtiyaç duyanlar, Yarın da muhtaç olacaklardır. Kendini bugün ucuza satmak aptallıktır. Karıncalar kendi işlerini kendileri görürler. Bu yüzden kimseye eyvallahları yoktur. Bitlerin beslenmek için hem ucuz, Hem de aptallara ihtiyaçları vardır. Çanak yalamakla nimet bulanlar, Nimeti bulunca hem çanak yalamaya, hem de Yalatanı sırtlarında gezdirmeye mecburdurlar. Aksi “hainlikle” damgalanır. Bazıları kuzuya kurt, aslana çakal gibidir. Ömrünün beşte biri kabadayılık, Kalanı etek öpmekle geçer. Onun kahramanlık edasında bile küçüldüğü hissedilir. İnsanların bir kısmı aklının ermediğinden değil, Gözünün görmediğinden makam sevdalısıdır. Kul olacaklarını görebilse zaten buna yeltenmezler. Benim ilgi alanım devlet makamlarından ziyade, Gönül makamları olmuştur. Kişinin düşmanlık beslediği kapıya Sığınması kadar acze düştüğünü anı yoktur. Aşağılık duygusunun alçalttığı kişilerin Yükseltecekleri hiçbir şey yoktur. ...............Onlar esarettedir. |
zy11) İki Büyük Felaket -Mensuriye-
Adalet güzeldir. İdarecilerde bulunursa Daha da güzeldir. Emir mevkiinde bulunanlar idarecilerdir. Cennete girecek üç sınıf var Bunlardan biri de adil yöneticilerdir. Adil yöneticinin bir gün Adaletle hükmetmesi Bir kişinin kendi kendine altmış yıl Nafile ibadet etmesinden Daha hayırlıdır. Pascal diyor ki; Kılıcın yapamadığını adalet yapar. Kuvvete dayanmayan adalet aciz, Adalete dayanmayan kuvvet zalimdir. Kuvvetsiz adalet Ve adaletsiz kuvvet İki büyük felakettir. Kılıç zaferleri, Zekâ siyasi üstünlüğü, Adalet de ahlaki başarıyı temin eder. Adaletin kuvvetli, Kuvvetin de adaletli olması gerekir. Adaletin hakim olduğu yerde Silahın yeri yoktur. Adalet merhametten ziyade Her cemiyetin temelini teşkil eder. Devletlerin sarsılmayan temelini Adalet teşkil eder. Çünkü: Mülkün temeli adalettir |
zy12) Özgürlüğün Sırları -Mensuriye-
Nefsinden feragat etmeyen, gerçek özgürlüğü bulamaz. Başkalarının özgürlüğünü tanımayanlar, özgürlüğe layık değillerdir. Kendi için olduğu kadar, hasımları için de özgürlük hakkını istemeyen ve kabul etmeyen bir kimse özgür olmaya layık değildir. Özgürlüğe karşı güveni olmayan toplum derhal yıkılır. “Ya hür bir millet olarak yaşayalım, ya da ölelim” diyor Lincoln. Doğru söylüyor. Düşünceye gem vurmak, zihne gem vurmak demektir, bu ise, rüzgarı zaptetmekten de zordur. “Özgürlük ağacı ancak, zalimlerin kanıyla sulanınca gelişir”.(Barere) Çünkü bu onun tabi gübresidir. “Uygar” yamyamların sunduğu, Zulüm ve kahrın döktüğü kanlarla! ! ! Özgürlük verilmez, alınır. Özgürlük hiçbir zaman hapsedilmez, hatta şiddete uğradığı oranda genişler. Özgürlük, ancak her gün yeniden Özgürlüğünü kazanan insana layıktır. özgür insanın vücudu esir edilebilir ama ruhu yakalanamaz. Özgür insan mahpus olabilir, fakat asla esir olamaz. Kanuna gönül rızası ile itaat etmek, Özgürlüğün en yüksek bir ifadesi değil midir? Özgürlük ancak onu sevenlere .....................muhafazaya ve savunmaya hazır olanlara verilir. |
zy13) Soğan Gibi Kokmak! -Mensuriye-
İnsanları küçümseyip yüz çeviren; böbürlenerek, kibirlenerek yürüyen bilsin ki, Büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürler. Kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler, alçalmış olarak ölürler. Yaradan kibirliyi alçaltır, alçak gönüllüyü yükseltir. Kendini beğenen kimseyi yerin dibine batırır kıyamete kadar orada debelenir durur. Kibir, borç ve azgınlıktan uzak olan cennete girer. Cimrilik, azgın nefis ve kendini beğenme helâk edicidir. Yaratan kibirli kimseyi, komşuları arasında en aşağı seviyeye düşürmedikçe bu dünyadan almaz. Kavakların boylarının uzunluğuna bakıp onları önemli bir şey sanmamalı. Bütün kibirli, meyvesiz ve gölgesiz varlıkların başları bulutlarda sallanır. Gurura kapılarak emrindekilere zulüm edenler cezasını ağır öderler. İnsanlara yüksekten bakan, gurur ve kibir sahibi aşağılık duygusunu yüzünden kin ve hiddet taşır. Şurasını unutmamak gerekir ki; Kin büyüdükçe, kin besleyen küçülür. Sevgi de kin de mutlaka karşılık görür. Babadan kalan devlet veya gümüş tepsi içinde sunulan devletin ebedi olmadığını bile bile onlara kibirlenmek hangi aklın kârıdır anlayamam. Sen bu fani dünyada emanetçi olduğunun farkında değil misin? Kendine verilen makamına ve malına gösterdiğin titizliği, yarın mutlaka elinden alınacak ve sorgulanacak olan asıl emanet için niçin göstermiyorsun? Bazıları geçici devletleriyle büyük olduklarını zannediyorlar. Elinde aslan kabzalı, çatal başlı kılıcı ile her an maiyetinin başını vurmaya hazırlar. Makamları küçülttüklerinin farkında bile değiller. Çünkü küçük insanların makamı büyüttüğü görülmemiştir. Onlar büyük sorumlulukların altında ancak ezilirler. Devletleri ellerinden alındığında koskoca bir hiç olurlar. Bir gönül kırmanın bin devletle telafi edilemeyeceğini bilerek gönül kırmak, devlet elden gidince yere bakmayı gerektirmez mi? Bu devletlere olan bağlılık ve bu sevgi, asıl devlet sahibine gösterilmesi gereken sevgi ve saygıyı nedense akla getirmiyor. Dünyalık için saatlik planlar yapılır da, yaratılış gayesi akıllara gelmez. Elimize geçirdiğimiz devletin cazibesine kendimizi o kadar kaptırmışız ki; öteyi ancak cenaze merasiminde aklımıza getiriyor, sabaha unutuyoruz. Günler sayılı, sonun ne olacağını bilmiyoruz ama, bir dakika sonrası için de garantimiz de, hazırlığımız da yok. Unutmayın ki; devleti çok olanın hesabı da çok ve zorlu olur. Gurur, kibir insanı mutluluktan uzaklaştırır. Ve yine unutmayalım ki; bir insan kendisini yüksek görme hırsıyla söz söylerse .............................soğan gibi kokar. |
zy14) Utanma Yüzsüzlüğü -Mensuriye-
Utanmak ne güzel bir hasettir. Hâyânın hepsi hayırdır. Ve hâyâ ancak hayır getirir. Hâyâ imanın dallarından bir daldır. Her dinin bir ahlakı vardır. İslâm’ın ahlakı da hâyâdır. Haya duygusu kaybolan kimsenin kalbi ölür. İman çıplaktır. Elbisesi takva, süsü utanmak, meyvesi ise ilimdir. Utanmak güzeldir. Utanmak kadınlarda olursa daha da güzeldir. Haya imandan, arsızlık cefadandır, Utanmak yetmiş bölümdür ve utanmak imandandır. Hâyâ insanların gözlerindedir. Yani göz gözden utanır. Utanç duymamak kadar utanç verici bir şey yoktur. Kötü insanları görmek artık beni şaşırtmıyor, ancak utanmadıklarını görünce şaşırıyorum. Allah bir kalbi, kendisinden hâyâyı gidermekle cezalandırdığı kadar hiçbir şeyle cezalandırmamıştır. Her şeyin kendine yakışan bir ziyneti, bir meyvesi vardır. Hâyânın meyvesi de hayırdır. Yusuf Bin Esbap diyor ki: “Biz öyle kimseler tanıdık ki onlar, Allah’tan cenneti istemekten hâyâ ederlerdi”. Bugün utanabilmeyi Allah bazı kullarından kaldırmış olmalı ki bu kadar utanmaz insan kılıklı türemiştir. Elmanın bile yüzünün kızardığı bir zamanda, insanların yüzünün kızarmaması ne kadar acıdır. ”Haklı bir fikrin meyve vermemesi mümkün değildir”, diyor Tolstoy. O zaman aklıma demek ki; bizim fikrimizin de meyvesi bu demekten başka bir şey gelmiyor elimden. İnsanın utanmaz gözden, kızarmaz yüzden başka sermayesi kalmamışsa onun yapacağı sadece hâyâsızlıktır, arsızlıktır. Allah buyuruyor ki; ne mutlu o kullarıma ki benden hâyâ ederler de yalnız kaldıkları zaman günah işlemezler. İnsanların bir kısmı cenneti istemekten bile hâyâ ederken, bir kısmı hiç utanmadan bu mazlum milletin hakkını hakkı sayarak midesine indirebiliyor. Bunların şerrinden Allah memleketi de, milleti de korusun. İnsanın ar damarı çatlamaya görsün artık onun yapamayacağı kötülük yoktur. Allah’tan korkmayandan korkulur. Allah’ım bu yüzsüzlerin, bu beyinsizlerin ve bu utanmazların yüzünden bizi ...........................helâk eder misin? |
zy15) Bayram Denilince...-Mensuriye-
Bayram günlerinin buruk sevinçleri akla gelince, hiç batmayan bir güneşle içimizin ısındığını sanırız. Kalbimizin lüzumsuz istekleri bizden teselli beklerler. Ve gönlümüz aklımızdan medet umar. Dünya hayatı insana derecesini kazanması için sınama mekânı olarak verilmiştir. Hiçbir insan yoktur ki, en basit davranışlarından en olgun davranışlarına kadar yaptığı işleri kalbinden geçirmemiş olsun. Çünkü hareketler önce kalpte şekillenir, sonra eyleme dönüşür. Biz midemizin tokluğu ile meşgul olurken, gönül bahçemizi leş kargaları istila ediyor. O zaman ebedi hüsran, acı bir akıbet olması kaçınılmaz oluyor. Şair: “Ya bayramlar bayram olsun kurtulsun, Ya takvimler cayır cayır yırtılsın” sözünü boşuna mı söylemiş? İnsan kendisiyle hesaplaşmaya sevdalı olmalıdır. Çekirgeler bir bulut olur gönül ülkene dolarsa ne yapılır? Gemiyle açıldığın deryada başlayan fırtınaya karşı sığınak besmeleden başka nedir ki? İnsan hırs ve tamahtan kurtulmadıkça sabrın tadını bulamaz. Okumak, öğrenmek yeniden yaşamayı bulmaktır. Bayram dostu hatırlamanın mevsimidir Dost ile daha içli dışlı olma günüdür. Sevgiliyle beraber olduğu zamanı yaşadığın an saymalı insan. Diğer zamanların boşa gitmiştir. Sevginin karşılıksız olduğu görülmemiştir. O halde, yâri aramakla ömür kaybolsa ne gam. Ömür yâri aramak için yaratılmamış mı? Gül sevgiyi temsil ediyorsa, çöplükte neyi arıyoruz. Gençlik bir bahar mevsimidir ki, içinde hem yaz, hem güz, hem kış vardır. Etrafını dikenlerin sardığı gençlikten bol verim beklenemez. Bahçenin güzel olması bahçıvanın elindedir. Şehrin sokaklarını temizlemeye uğraşanlar, bu emeklerini insanların kalbini temizlemeye ayırsalar daha hayırlı bir iş yapmış olurlardı. Söylenmesi gerekeni söyleyecek yerde söylemeyen vebali yüklenmiş olur. Sevgiler çoğaldıkça aşkın zayıf tarafı ortaya çıkar. O halde sevgileri çoğaltmalı ki hangisinin samimi, hangisinin göstermelik olduğu anlaşılsın. En iyi mücadele gençlikte verilendir. İhtiyar istese de kolay kolay kötülüğe bulaşamaz. İnsan kendini her gün muhasebe süzgecinden geçirmelidir. Günahlar insanı terk etmeden, insan günahları terk etmelidir. Her kafanın içinde beyin olduğunu sananlar, dünya malına tutsak olmuş kişilerin de beyni olduğunu iddia edilebilirler mi? Şayet beyinleri olsa, güzelim hürriyet dururken esareti tercih ederler mi? En çok kananlar ve aldananlar en az ilme sahip olanlardır. Her organımız yaptığından sorumlu değilse özgürlük neye denir? Ekmek kadar, su kadar aziz olan nice şeyler vardır ki hayatın günlük uğraşıları arasında kaybolur gider, dikkat etmeli. |
zy16) Feth-i Mübin! -Mensuriye-
Sultan İkinci Mehmet, bir cihangir, devrinin fikir aleminde büyüklüğünü kabul ettirmiş essiz bir kıymet olmasına rağmen, elini öpeceği bir üstadı, nazlanıp sesini yükselttiği zaman “hizaya gel” diyerek karşı koyabilen bir hocası vardı. İskender, Sezar ve Napolyon da birer cihangirdiler. Fakat bütün kabiliyetlerine rağmen, birer malzeme olmaktan kurtulamadılar. Fatih kendine karşı hesap vermeye mecbur edilmiş, manevi terbiyesinde nefsini kontrol etmesi şart koşulmuş birdir. Bu yüzden aralarında daima mesafeler olmuştur. ................Bizans surları önünde 53 günlük çetin ve meşakkatli kuşatmanın içinde Sultanı destekleyen, bunaldığı anlarda onu ümitsizlikten geri çeken “fetih mutlaka müyesser olacak” diyen bir Akşemseddin var. Fatih bu savaş dramının hem yazarı, hem yöneteni, hem de aktörü durumundadır. Bunalınca imdada yetişen arkadaki suflörün sesi: ”korkma İstanbul’u alacaksın”. ................Fatih, ...............Bizans’ı almaya teşebbüs eden ...............sayısız hükümdarlar arasında, ...............gayesinin bilincine varmış biriydi. stanbul’un fethi tarihin en çetin savaşlarından biri olmuştur. Hatta 70 parça donanmayı bir gecede dağlardan aşırıp, ordusunu en yeni silahlarla donatan, kuşatma planlarını kendi çizen, onu denetleyerek tatbik ettiren, çok kısa zamanlarda kuleler kuran, büyük toplar döktüren bu yaman kumandan, kalenin düşmediğine sinirlendiği bir zaman atını denize sürüyor. Yanındakiler “Sultanım at denizi geçemez ki” deyince İşaret parmağını kaleye doğru uzatıyor ve haykırıyor. “Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u”. ...................İşte bu sıkıntıların içinde zafer dileği ile Ahmet Paşayı: “Paşa velinimetim hocama git fethin gününü, saatini söylesin” diyerek Akşemseddin’e gönderiyor. Ak Şeyh fethin 29 Mayıs Salı günü müyesser olacağı haberini yollayıp metin olmasını istiyor. Söylenen zaman yaklaştığı halde kalenin düşmemiş olmasından endişelenen Akşemseddin’in oğlu telaş ve üzüntülü bir şekilde babasını çadırında ziyaret etmek istiyor. Lakin kapıda duran nöbetçi: ...........“Bana, içeri kimseyi ............koymayasın diye söylendi, ...........seni içeri koyamam” ..........diye yasaklayınca, ..........çadırın eteğini kaldırıp ..........babasını gözlemeye başlıyor. Gördüklerini şöyle anlatıyor. “Baktım babamın başı açık, cübbesi bir yanda, seccadesi bir yanda, gözyaşları toprağı çamurlaştırmış, yüzü çamurlu, elleri semada “Allah’ım beni mahcup etme, beni utandırma, fethi müyesser kıl” diye sesli niyazda, kendinden geçmiş. ..........Bu niyaz hali ne kadar .........devam etti bilemem. .........Babamın ayağa kalktığını ve .......... “elhamdülillah kale feth olundu. ...........” dediğini duydum, .............başımı kaldırıp uzaklara baktım. .............Haftalardır Bizans’ın geri ittiği .............ordunun kaleye girdiklerini gördüm.” Nihayet Fatih zafer alayı ile şehre giriyor. Büyük serdarın sağ yanında hocaları Molla Gürani ile Molla Hüsrev, sol yanında Ak Şeyh ile Akbıyık Sultan var. Padişaha çiçek vermek için yollara düşen Bizanslı kızlar, Sultanın bir delikanlı olduğunu ne bilsinler. Ellerindeki çiçek demetlerini ak ve seyrek sakallı ihtiyara uzatıyorlar. O da “padişah ben değilim” diyerek yanındaki genç serdarı gösteriyor. Fatih: “Verin verin, ben padişahım ama, o benim hocamdır” diyerek tebessüm ediyor. O İstanbul’u alınca bunu beşeri ihtiraslarını tatmin etmek, davayı kendisine mal etmek sevdasına kapılmamıştır. Öyle ki şehre girerken: “Sultanım mutlusunuz değil mi? ”sorusuna, “En büyük mutluluğum velinimetim, hocamın yanılmamış olmasıdır” diye cevaplıyor. O böyle mutlu bir düğümü kendi eli çözdüğü için ancak şükretmiştir. Nitekim ilk Cuma namazını Ayasofya’da kılmak için zaptettiği şehrin dışında üç gün bekledikten sonra şehrin kapısından girip mabedin önüne geldiği zamanı ilk işi secdeye kapanıp şükretmek olmuştur. ...............Ayasofya Camiinde ...............ilk cuma namazı kılınacak ...............Sultan imam, tekbir alıyor, ...............el bağlıyor, ellerini çözüyor .................tekrar tekbir alıyor. ...............Bu hal üç defa tekrar ediyor. ...............Cemaat şaşırıyor. ...............Namazdan sonra sebebi Sultana soruluyor. ..............Fatih: “Niyet ettim, tekbir aldım. ..............Her zaman namaz kılarken .............karşıma dikilen Kâbe’yi göremedim. .............Allah’ım bana Kâbe’yi göster .............diyerek tekrar tekbir aldım. ...............Kâbe hayal meyal göründü. ..............Allah’ım İstanbul mülkünü ..............Kâbe ile aramıza sokma, .............ben senin rızandan başka ...............hiçbir şey istemedim, ...............ne yaptımsa senin rızan için yaptım ...............diyerek tekbir aldım. ...............Şükürler olsun Kâbe karşımdaydı. ................Bu şekilde namazı kıldık.” Padişah yoksul ve harap şehrin içinden geçerken iliklerine işlemiş bir hüzün içindedir. Devlet erkanıyla konuştuğu bir gün “Dünya devleti müebbet olmaz ve cihan-ı fanide kimse baki kalmaz” diyerek hayat felsefesini açıklamış, bin yıllık Roma İmparatorluğunu yıkarak da milletini cihangirler sınıfının başına geçirmiştir. |
zy17) Dünya Bir Pazardır -Mensuriye-
Dünyada üç şey, insanın helâk olmasına sebeptir. Bunlar: Süse çok düşkün olmak, Hatalara aldırmamak ve kaybolan dünyalığa üzülmek. Nefsin zevk aldığı şeylere iyi bakmak lazım. Pazarlara çok mal gelir, her türden, çeşit çeşit. Biz bize lazım olanı satın alırız. Bir kısım şeyleri almak aldanmaktır. Pazarı sırtına vurmaksa aptallıktır. Dünya pazarından herkes nasibi kadarını alır İhtiras denilen şey, azgın ve önü alınamaz bir iştahtır. Bilirsiniz sert suları havuzlarda dinlendirirler, yumuşasın diye. İhtirası da kanaat havuzuna sokmalı ki, uysallaşsın. İnsan gördüğü her şeye sahip olsa ne kazanır. Tekrar ediyorum, ÇOK MAL. ÇOK HESAP VERMEYİ GEREKTİRİR. İhtiyaçların sınırına dikkat etmeli. Nitekim o kadar şey var ki lazım olmadığı halde, bize lazımmış gibi gösteriliyor. Çağdaş teknoloji gözlerimizi kamaştırmasın. Nitekim insanların yaptıkları, insan kalbinin karmaşıklığı karşısında hiç kalır. İnsanların iyisi insanlara meyve sunandır. Her faydalı eser, her faydalı iş faydalı bir meyvedir. Fırsat eldeyken yarına hazırlık yapmalı. Zira geçen hiçbir günü geri getirmeye gücümüz yetmiyor. Havaya giden sözler söylemektense kalpleri okşayan, hoş sözler söylemek gerekmez mi? Hata bilmediğimizi yapmamızdır. Bu yüzden yüzümüzden pişmanlık çizgileri eksik olmaz. Kendimizi bu yüzden yer bitiririz. Tamir edilen hatalardan ziyade terk edilmeyen, devam ettirilen inat kötüdür. İnsanlar genellikle üç nedenden dolayı açgözlülük yaparlar. Cahilliklerinden, kibirlerinden ve inatları yüzünden. O halde ameline güvenmek kibrin en büyüğüdür. Dünya bizim için dönüp durmakta. Onun dönüşüne başımızı ayarlamayı bırakmalı, kendi şahsiyetimizi yaşamalıdır. Bir takım sözler var ki onları papağanlar da söyler. “Bin düşün, bir söyle” diyenler boşuna dememişler. Nice söz gevezelikten öteye geçmiyor, sahibini dara düşürüyor, gece uykularını kaçırıyor. Gerçek zenginlik; hiçbir şeye ihtiyaç duymamaktır. Dünya malına çok ilgi duyanlar gerçek özgürlüğü bulamaz. Çünkü; çok mal insanı kendi esiri yapar. Gaflet içimizde kışı yaşatır. Kışı yaşamamak için Neronlar’ın, Karunlar’ın, Cemşitler’in durumundan ibret almak gerekmez mi? |
zy18) Gönül Dilencisi..-Mensuriye-
Gönül aleminin dilenciliğini yapanlar nimet bulma sevdasından galip çıkmışlardır. Gözlerini dünya tamahından kurtaramamış olanlar dış perdeden çalanlardır. Herkes benlik aynasındadır. Benliğin ateşi yeter derecede bir gençlik kuvvetidir. Kırk yaşını elde etmeyi ve durulmayı bekler. Çünkü ancak kırk yaşına basınca hayatın kazancı peşine dönüşür. Kırk yıllık dersi tekrar etmenin hiçbir değeri yoktur. Eli uzatıp çare aramak, masal okumaktan daha faydalıdır. Gönül gamını dindirmek, bu gönül gamına gam çekmiş gönüller bulmakla mümkündür. Gamdan anlayan dostların varsa gam çekme. Madem ki yarin var, gamın boynu kırık demektir. Dostların dostluğu gamlı gönüller için bir dayanaktır. İki kişi dost olunca yüz gam eksik olur. Vuslat gecesinden daha kıymetli, sabahın şafağından daha değerli dost. Sultanlar sefere çıkacakları zaman ağırlıklarını önceden yola çıkarırlar. Arı sonunu düşündüğü için kovanı devamlı balla doludur. Kimsenin himmeti sonunu düşünmeye meyletmemiştir. İnsanların mertebesi sonunu düşünme mertebesidir. Göz aldatıcı hayal perdesi bize her an garip oyunlar gösterir. Dünya evi nağmelerle dolu ama oynayan yok. Deniz mücevherlerle dolu, fakat dalgıç yok. Büyüklüğün mayası edeptir. Allah sırlarının hazinesi ordadır. İlk sabah nefes almaya başlayan insan ikinci sabah sesini yıldızlara yükseltir. Yalancı sabahların aydınlığı çabuk geçer. Kişiyi dostuna, yârine kavuşturacak sabahlar gerçek sabahlardır. Kişi tek başına hiçbir şey yapamaz. Yâr aramalı, aramalı ki aradığı her şey yârdan gelir. Herkesin ister istemez bir dostu vardır. Önemli olan eli tutan yârin olmasıdır. Düşüp kalkılan dost insana kapı aralığından daha yabancıdır. Yâr yara yan vermiş, körpe yaşında. Yâra uzanmaya gönül gerek. El gönül ipine uzanacak ki, gurur alçak gönüllülüğe dönsün. Arşın sultanı, cihanı yarattığı zaman huy ile canı birlikte yaratmıştır. Marifet canı çıkarmadan huyu çıkarmaktır. Arkadaşları cahil, kişide yolun acemisi ise, gariplik kimsesizlikten daha acı olur. Kapıdan geçmeye yol yoksa, o daracık geçitte korkudan dil tutulur insanın. Aşktan başka imdada yetişecek bir şey de yoktur. Aşık olundu mu, o zaman kapı çalınır. Gelenin kim olduğu sorulunca da artık çekinmeden: ' Eğer yer verirseniz bir ademoğludur' denir. Kapı aralanır, içeri alınır. Terkip perdesi ortadan kalkar, kişi vuslata erer. |
zy19) Karanfilli Dost...-Mensuriye-
Dostun ekşi söyleyeni var, acı söyleyeni var. Nasıl söylerse söylesin Karanfilli dostun samimi olduğu muhakkak. Nitekim dost acı söyler, fakat doğruyu söyler. Dostu Allah olanın düşmanı olmaz. Kişinin yakını düşman olunca uzak sayılır, yabancı da dost olunca onun yakını sayılır. Bunların dostluğuna asla güvenilmez. Zayıfların kini, dostlukları kadar tehlikeli değildir. Yakası kirli olanın kalbi pek temiz olmaz. Dışını temizlemesini beceremeyen, içini hiç temizleyemez. Kimsenin iç dünyasını göremezsin, ama dışını görmekle, az da olsa bir kanaat sahibi olursunuz. İyi, temiz insanlarla sohbet edilir. Pis, kirli ve pasaklı insanlardan ise uzak durulur. Çünkü onların dostluğu gırtlağının altındadır. Ömrünü seyahatle geçirenler birçok otelci bulur, ama bunlarla dostluk kurmaz. Dost odur ki, hatırladığın şeyi yapmakta sana yardımcı olur. Yapman gerekenleri de sana hatırlatır. Sende olmayan meziyetleri sana söyleyen dost, düşman olunca sende olmayan fenalıkları da sana yükler. Aklın bağlamadığı dostluğu, akılsızlık kolayca çözebilir. Dostluğundan fayda görülmeyen insanın, düşmanlığından da zarar gelmez. Bin kişinin dostluğuna, bir kişinin düşmanlığı satın alınmaz. İnsanların en biçaresi dost edinmeyen, bundan daha kötüsü de dostlarını hiç yok yere kaybedendir. Bütün düşmanlıkların aslı, kötülere dost olmakta saklıdır. Dostları çoğaltmak zekâ inceliğindendir. Dostluğun amacı kaynayan sütün koyulaştığı gibi, kalpleri birbirine zincirlemek suretiyle raptetmektir. Faziletli olan ve faziletleri birbirine benzeyen insanların dostluğu mükemmel bir dostluktur. Dostluk; iki vücutta müşterek bir ruha benzer. Dostların ayrılığının yanında, zamanın bütün musibetlerini ve felaketlerini değersiz kalır. Otuz yıldır kendilerinden ayrı düştüğüm öyle samimi arkadaşlarım var ki, hasretleri bir an bile kalbimden çıkmaz. Çünkü, iyi dostluklar temiz hesaplarla kurulur. Yalnız kendi nefsini düşünerek dost arayan, hizmetçi arıyor demektir. Dostluğun kolları birbirimizi dünyanın bir ucundan öbür ucuna kucaklayabilecek kadar uzundur. Dostluk iyi kişiler arasında hemen kök salar, güçlükle yıkılır. Dertlerini dökecek dostları olmayanlar, kendi yüreklerini kemirirler. Dost rahatlık veren bir merhemdir. Bu yüzden dost kötü günde belli olur, iyi günde herkes dosttur. Dostluk saygılı olmaktır. Dostluktan saygıyı kaldıran onun en büyük süsünü kaldırmış olur. Akıllı biri can düşmanı da olsa cahil dosttan iyidir. Dost kazanmanın tek yolu dost olabilmektir. Kendisiyle yanında yüksek sesle konuşabildiğin kişi dosttur. Gerçek dost, onu unutanı unutmayandır. İyi dost kişiye ayıplarını gösterendir. İyi ve kötü günleri paylaşacak dost bulmak nadir bir talihtir. Dostu olmayan en yoksul insandır. Nitekim,dostsuz hayat çekilmez. Yürek acısını ancak bir dost eli geçirir. Gerçek dostlukta âdi insanların alamayacakları bir tat vardır. Dost kazanmak isteyen kimse, dostluğu paylaşmayı bilmelidir. Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır. Kişiye düşmanlık edecek kadar, dosta kuvvet vermek doğru olmaz. Dostluk gündüz görünmez, o ateşböceği gibi ancak *******i parlar. Varlığı darlıkta anlaşılır. Büyük bir adamın dostluğu Allah’ın bir ihsanıdır. Dostluk, dünyayı bir arada tutacak tek bağdır. Dostluk, gönüller arasında ot bitmesine müsaade etmez. Kusursuz arkadaş aramak, dost edinmek istememektir. Dostlara itimat etmemek, onlar tarafından aldatılmaktan daha ayıptır. Dostun yumruğu acıdır. Ve dostun kusuruna bakılmaz. Benden söylemesi. |
zy20) Örümcek Yuvası -Mensuriye-
İnsanların boyunun, elbisesinin, süsünün ne değeri var. Kalplerdeki cevher her şeyden kıymetli değil midir? Gönüller gül devşirme bahçeleridir. Yürek çarpıntısı tedirginlik alâmetidir. İsabetli karar veren insanın kalbinde niçin çarpıntı olsun ki? Orada gönüller saltanatı sürer gider. Nişanlara, makamlara, servetlere ve geçici heveslere boğulan saltanat örümcek yuvasına benzer. Evlerin en hafifi ve de en zayıfı hiç şüphe yok ki örümceğin evidir. İnsan zayıf umutların arkasında varlığına nasıl cevap arar? Elbette biz, gönül sultanlığının peşinde olanlardanız. Nimetler kalplerde tanınır. Bütün bir benlik şükrün ifadesidir. Şükrün zevkine ancak kalbin erdiğini, lezzetini ancak onun duyduğunu hepimiz biliriz. Nefsi temiz etmek kulluğun bir gereğidir. Onun temizlenmesi şerrinden kurtulmayı beraberinde getirir. Kalp sağlam bir yere tutunmuşsa nefsin temizlenmesi kolay olur. Güllerin kokusunu burnumuzun algıladığını sanırız. Oysa burun vasıtadan başka bir şey değildir. Hayat faaliyetleri kalpten başka bir yerde meydana gelmez. Çiçekler insana dersler verir. Uzun bir zaman o ders halkalarına oturanlara ne mutlu. Onlar kalplerdeki çiçeklerin ne demek istediğini ferasetleriyle anlarlar. Çünkü 'mümin ferasetli insandır'. Evlerin depremle yıkılmasından korkmaya gerek yok. Asıl korkulacak şey kalplerin yıkılmasıdır. Çatlayan kalbi onarmak yıkılan evi yapmaktan kolay olmasa gerektir. Yeryüzündeki madenleri aramaya kalkan insan, biraz kendi kalbine bakmaz mı? Bahçelerin yeşerebilmesi için bol su verilmesi gerekir. Peki kalbimizi ne ile sulayalım ki, yaradılış amacına uygun ürünler versin. İnsanların en büyüğü: “Kalpler de demirler gibi pas tutarlar, onu ancak Kuran okumak ve ölümü anmak parlatır”diyor. Kalpler birbirleriyle haberleşirler. Biz buna muhabbet diyoruz. “Gönülden gönüle yol vardır “diyen ne kadar doğru söylemiş. Derler ki, ölüm; kalbin durması olayıdır. Oysa şu nokta unutuluyor. Kalp ebedi hayata açılan kapıyı aralamakla görevli. Ve o hayatın mutluluğu ancak kalplerle kazanılır. |
zy21) Tuz Koktu! ! ! -Mensuriye-
Genellikle saçların dökülmüşlüğü “maden olan dağda ot bitmez” diye yorumlanır. Oysa; bazıları, dağ olmasına dağ da, zemheri soğuğu yemiş dağ. Dışı da, içi de üşümüş. Yaprakların dökülmesi üşütmüşlüğün sonucu. Artık onu yeşertmeye çalışmak taşa tohum ekmek kadar boşuna bir emektir. Bir yerde söylediklerini dinleyecek kulak kalmadıysa, hiç boşuna nefes tüketmeye gerek yok, bulunduğun yeri değiştirmek gerekir. Beyinler üşümüş olunca yeşilliklerin farkına varmak bile artık imkânsızlaşır. O kuru ve koca gövdesine bakıp hayıflanmakta, zamansız ve mekansız çıkışlarla etrafındakileri mahcup etmekten çekinmemektedir. Kıyamet günü Allah’ın kullarından en kötülerini iki yüzlü olanları oluşturur. Onlar bir tarafta ayrı öbür tarafta ayrı söyler. Bir tarafa ayrı, öbür tarafa ayrı yüzleriyle giderler. Devlet malını babasından miras kalmış, öz malı gibi görmek zihniyetiyle tasarrufta bulunmak nasıl bir ahlâk anlayışıdır, anlayamam. Adamın birinin yol kenarında iyi bir tarlası vardır. Bir çiftte iyi öküzü. Tarlasını sürmektedir. Yoldan geçen birisi selam verir. Sorar: ”Bu tarla senin mi? ” Çiftçinin cevabı çok enteresan, bir o kadar da düşündürücü. “Hayır, sadece sırası benim.” “Ant olsun ki ilk yarattığımız gibi yapayalnız, teker teker huzurumuza geleceksiniz.” Enam 6/ 94 Kendi kazancını bırak, babasının o kıt varlığını bile dirhem dirhem kullanmaktan korkanlar, devlet malına gelince çok cömert oluyorlar. onu bağışlamak suretiyle, o kuru kafalarının idrak edememesinden olmalı ki kendilerine itibar edinmeye çalışıyorlar veya öyle sanıyorlar. Oysa bilmiyorlar ki; “el elin eşeğini türkü çağırarak arar”. Ve fırsat bulunca da yapacağını yapar. Her insan kendi yaptığından sorumlu olduğu gibi, sorunlarını da, sıkıntılarını da kendisi çözmek durumundadır. Çünkü, insan genellikle başkasına sürmek istediği çamura bulanır. Yoksulun biri İskender’e; Az bir şey olsun ihsan etmez misin? Der. Az şey bana layık değildir. O halde çok ihsan ediniz. O da sana layık değildir. Cevabını alır. Şurası unutulmamalıdır ki; “eğreti ata binen tez iner.” Elde bulunan yetkiye veya yetki saydıklarına güvenerek, isteklerini kolayca gerçekleştireceğini sanmak veya yapmak en azından bizim de içinde bulunduğumuz toplumu rahatsız eder. Dünyada iki yüzlü olanların, kıyamet günü ateşten iki dilleri olur. İki yüzlü Allah katında emin kimse olamaz Dünya Süleyman’a bile kalmamış. Ki O dünyanın en güçlü ve kudretli kişisiydi. Bazılarının altından oturağını çekiniz, ayakta durmaya bile mecalinin olmadığını göreceksiniz. Yapabileceği oracıkta kıç üstüne oturmaktır. Bu haliyle bile kendini kral sanmak acınacak bir durumdur. Unutmayalım ki, bu dünyada her şey bir baş eğme karşılığıdır. Ve yine unutmayalım ki; diline sahip olmayanlar kendi sonlarını kendileri hazırlamış olurlar. Her şeye rağmen, kendi yerini sağlam görmekten başka, hısım ve akrabaya kıyak yapanları varlığına üzüldük. Ahde vefanın bu kadar ucuzladığını bilmiyorduk. Yazık. Dostlar: “Et kokarsa tuzlanır, ya tuz kokarsa,” demiş atalar. Artık devir tuzun koktuğu devirdir. Bazı haddini bilmezlerin yüzünden. Unutmayalım ki: Ağanın atı sattığı adamın elinde ölür. |
zy22) Alçağın Karı Az Olur. -Mensuriye-
Bu satırların yazarı; önce sen, sonra bütün mümin dostlar, ellerinizdekilerin bir gün kaybolup gideceğini akıldan çıkarmamalısınız. .........Hiç kaybolmayacak şeyleri kazanmalı ki; .........azık bol, ..........yol aydınlık, ..........arkadaş güvenli olsun. Her insanın içinde bir ufuk vardır. Önce onu aşmaya çalışmalıdır. Kalpleri diriltmeden, toplumu diriltmek mümkün değildir. Çünkü toplumlar kalplerden meydana gelir. Kocaman kitapları ezberlemektense, sevmeyi bilmek daha uygun olmaz mı? Bütün anlayışların temelinde sevgi ve bilgi vardır. Bunların ikisinden yoksun olanların bu dünyada neleri kalıyor ki. İnsanların mutluluk dedikleri henüz bulunamamış güzellik gibidir. Onu bulmak için onu keşfetmek gerekir. Her önüne gelenin eli öpülmez. Bu alışkanlık tez zamanda terk edilmelidir. .......Tövbelerini sıkça bozanlar .......işin gerçeğini kavrayamamış olanlardır. .......Yolda görülen pislikler temizlenmeli ki, .......kalplerdeki çakıl taşlarını .......temizlemeye yol bulunabilsin. Bir çıkar uğruna boynu eğri olmaktansa, acından ölmek tercih edilmelidir. Bazı şeylerin zamanla değiştiğine inanmak istemiyorum. Çünkü asıl değişmesi gereken davranışlar olmalıdır. Yoksa bunca zaman yanlışla hemhal olduğuma yanarım. ........Dünya malını çok seven, ........asıl sevilmesi gerekeni unutur. ........Çıkar ve menfaat için koşturanlar ........çabuk yorulur. Nefsinin isteklerine boyun eğenlerse kişiliklerini kaybederler. ..........Sorumsuz olmak beraberinde ...........unutulmayı getirir. Nimeti elde etmeyi düşünen, nimeti vereni de düşünmelidir. Alçak dağın dumanı az olur. Ey gönlüm, sen alçak dağ olma. Dünyalık telaşı az olanların yararlı işlere ayıracak zamanları çok olur. Kısa zamanlar, kısa zevkler için değildir. ........Öyle bir zevk peşine koşmalı ki ........kişiyi ebedi zamanlara ulaştırsın. ..............Sevgi her zaman sert iklimlerin ...............yumuşatıcısı olmuştur. O halde insanlığı sevmeyi, “Yaratandan ötürü sevmeyi' bilmelidir. ............Çoğunluğun peşine takılmak .............onların yanlışlarını kabul etmeyi de .............beraberinde getirir. .............O halde asıl olan gerçeğe .............uygun seçimler yapabilmektir. Adaletin kılıcının keskin olmasını arzulayanlar, zalimin var olmazından korkmamalıdırlar. .......Nitekim; zalimlerin varlığı, .......mazlumların yaşama azminin kamçısıdır. |
zy23) Özgürlüğü İçmek! ! -Mensuriye-
“Ezeli mahkûm ve mahrum kimdir? ” diye sorulsa derim ki; yaratılış harcının bileşenlerine yabancı, tadına yabancı olan kişidir. Dünyayı dünya yapan mucizedeki bu hal insana hayat ve hürriyet bahşeden reçetedir. Artık özgürlükle nefesleşmek, hazzın bitmez deryasına dalmak vaktidir. ………………………Özgürlüğü içmek, ……….gönül yurdunu ziyaret etmektir. Bütünleşmenin maviliğinde bir engin gibi dalgalanan gönül mabedi, yaratıcının en büyük ihsanı olan özgürlükle birlikte insanındır. İnsan “insan” olduğunu bildiği müddetçe bu mabedin içinde yaşar. Vuruldukça kuvvetlenen, darbe yedikçe şahlanan mânânın gizemi sonsuz maviliğini sunmakta, hürriyet dağıtmaktadır. Mücadele insanın çeşnisi, bedeni. Ruhun cilası, kalbin müptelası. Özgürlüğün yokluğunda dâvâ düşüyor, sorunlar eriyor, mânâ tükeniyor. Dünya, dünya olmaktan çıkıyor. ……………………………Ey özgürlük; sensiz bu yelkenin seyri anlamsızlaşıyor. ………………….Seni azim diye içmeli. Çünkü azmin kamçısı sensin. ……..Kamçıyı vur, bedenlerde şaklasın. ……………….Acıma gaddar ol. Çünkü, …………… insan “insan” olmak istiyor. Özgürlüğün muhteşemlik simgesi, enginliğin delili. Bu enginde renkler ve dalgalar çizilmiştir. Özgürlüğün çapı renklerdir, dalgalardır. Sınırsızlık enginliğin gücüdür. Sınırsız olmak faniliğin yenilmesidir. İnsan bu gücün hem kendisi, hem de zerresidir. Enginde parsellenen benim, sensin. O enginliğin içinde zerreyiz biz. Ben, kusurlumdan şikayetçi bir tevazu ırmağı olmak, akmak istiyorum. Çirkinliklerimde güzellikler bularak asıl güzelliğe koşmak istiyorum. Ekmeğimin hilesiz, bereketli, emeğimin bir derya olması çabası, mücadeleye mecbur ediyor beni. Mücadeleye aşına olmayanın hamuru maya tutmaz. …………Bizim dağımızın doruğu özgürlüktür. ………….Biz açlığa alıştık, ……………..tuzu katık ettik. …………………Artık yeşerdiğimiz tarlalarda ……………………. özgürlük çiçeklenmeli. Özgürlüğü içenlerin nefesleri vasfını tarlaya aşılar. Tarla tohum istemez olur. Zira toprak zaten tohumdur. Bu tarla başı dik, anlı ak, omuzları kalkık, şahin bakışlı, er sözlü, mazlum dostu, zalimin başının belâsı olanların tarlasıdır. Bu topraktan artık irfan fışkırır, fazilet patlar. Çünkü, zahmet çekenin mürüvvet hakkı olsa gerektir. Yalan, hile, desise, iftira, zulüm, soy-sop bağnazlığı ile savaşmalı, dayanmalı. Çünkü kavga ederek sükunu kazananlar, zahmetin değerini anlarlar. ……………………Ey özgülük, ………….sensiz bir çıplak dünya ……yaratmayan mimara hamt olsun. ………………Sen bizim servetimiz ……………………..ve nefesimizsin. |
zy24) Kurtuluş -Mensuriye-
Susmakta sonsuz faydaların ................olduğunu bildiğim halde, dilimin konuşmasından hoşlanıyor olmalıyım ki, .................başıma bunca belaları ........................açmış olmasına rağmen konuşmasını engellemiyorum ................veya engelleyemiyorum. ....Ey aklına her geleni söylemeye alışkın dilim: …...Eğer hakkı söyleyemiyorsan …......sus. ……….Eğer lüzumsuzluğa, küfre, ……….günaha alet oluyorsan ...............sus. Eğer boşu boşuna, ..amaçsız gayret ediyorsan .....................yine sus. ….Sus ki; senin susman sonucu …….benim insanlığım ortaya çıksın, ………başım kurtulsun. Hakka kulluk yapmayı beceremeyenler, bundan kaçınanlar başka ilahlara kulluk yapmaktalar. Çoğu zaman bunun farkında bile değiller. ........Uzun emeller peşinde koşmaktan yorulduk. ...........Sonra bütün emellerin ..............bir sonu olduğunu anladık. .......Artık Allah’ın rahmetini görmekten başka ..............bir emelimiz kalmadı. İnsan hazırlıklı olunca ....başına geleceklere karşı önlemler alabilir. ........Her şeye boş veren, ........ömrünü de, ...........çalışmasını da ...............beyhude ziyan etmiş olur. Yoklukta yaşamaya çalışan varlığın kıymetini bilir. .....İnancımız inmeyen bayrağımız olmalıdır. İnsan üzerindeki her türlü dünyevi tasarruf insanı köleleştirmekten öteye hiçbir mânâ ifade etmiyor. …… Aramızdan ayrılanların adlarını ……….tek tek sayamam ama, …………..bu gidişin bizi mutlaka ……………..beklediğini söyleyebilirim. …Yaratana kulluğunu bilenin …bir tebessümü kalbimde çiçekler açtırır. Ve her gönül ……kendi dünyasına gömülür. Bu yüzden olacak …..dünyaya çok özen gösterenlerin ………mezarları çok süslenir. .......................Madem ki; .................yerde ve gökte olanların tamamı ...........insanı uyandırmak, ......aklını düşündürmek için yaratılmıştır. O halde; ..... gerçeği anlamak emelimiz; ............Hakkın rahmeti ümidimiz, .................azabı korkumuz... ......Yeryüzünün çiçeklenişi sevgimiz ........ve ............güneşin gönüller üzerine doğması ..............gayretimiz olmalıdır. |
zy25) Sana Uçmayı Öğretemedim...-Mensuriye-
..…Sevgi yalım yalım, ………aşk deli rüzgardı sende. …………….Sana uçmayı öğretemedim. …….Bir saksağan kadar olmayı beceremedim. ……………………Kendini nasıl koruyacak, ………………nerede gezip dolaşacak, ……………nerede kanat çırpacaktın. ………..Daha gökyüzüne hasretini gidermeden ……kanatlarını koparacaklarını hesap edemedim. Hayat yolundaki tehlikeli uçurumlara, …………..göz alıcı renklerle parlayan, ………..dikkatini çekecek işaretler koyamadım. ……Uçurumlar, bataklıklar insanı nasıl avlar …………………………………gösteremedim. …………….Bizim geleceğimiz geçmişimizdi. ……Geleceğe de öyle bakıyordum bunun için. Ama heyhat! …. Yine de insan aklına geleni yapma ………………özgürlüğüne sahip değildir. ….Şayet özgürlüğün anlamı bu olursa, ……..yeryüzü kan gölüne dönüşür. ……….…….Bunları anlamak zaman ister Gönlümün dudakları ……………… cılız bir titreyişe kapıldı. …………….Önce gözlerinde buğular …………….iri damlalara dönüştü birden. …………Titreyen elini bir tüy hafifliğiyle ………..gezdirdi dağınık saçların üzerinde. ……Karşılıklı baygın bakışlar oldu bir anda. …………………………… Sessiz, derin. ………..Çok şeyler konuştu gözler. ………Birbirlerine dilin veremeyeceği ……………. sırlar verdi, aldı. ………Hülyaları geniş ufuklar açtı beyninde. Hiç kimse sadece kendi için ………..yaşamıyordu dünyayı. …….Bütün yanılgıların bedeli arada kan bağı bulunan herkese çıkıyordu. ……………………Bir endam aynası gibi. Dünya artık arada kan bağı bulunanların müşterekleriydi. ……….Gökyüzünü koyu bulutlar istila etmişti. ………………………Amansız bir yağmur ……………hiç ara vermeksizin yağıyordu. ………Gönül şehrinin sokakları ………..yağmura tutsaktı şu an. …..Caddelerin, sokakların perişan manzarası …………..karışık bir dekor halinde sergileniyordu. Bahar kocadı gönülde. ……….İçerisinin sıkıntısına karşılık, …………….dışarının albenili manzarası …………..onu kendine çekmeye başladı. ………..Kararsız düşünceler içerisindeydi. ……….Günlerdir beynini kemren ………………….bir sıkıntının tutsağıydı. Baygın bakışlarında anlamsız bir …………………….parlama meydana geldi. Tunçtan bir heykel gibi hareketsiz, nefes almadan bekledi çakılıp kaldığı yerde. …………….Alevden bir el dolaştı beyninde, sıkıntı terleri döküldü yüzünden. Gökyüzü bu kadar puslu muydu eskiden? ……………………..Onlar da sihirli …………..bir yalnızlık içinde mi inliyordu? ……Dallarında cıvıldaşan, …………yapraklarda cilveleşen kuşların ….yokluğuna yas mı tutuyordu bu gariplik? …..Karınca yuvası gibi kaynaşan caddelerde, tek ıstırap yükü onun omuzlarında mıydı? Gün batı yakasına aheste bir eda ile …………………….çekilmeye başlamıştı. Gözleri hep gelecek yolcuyu gözlemekle meşgul. Birden yüzüne emsalsiz bir neşe yayıldı. ………..Evet yanılmıyordu, ………………………….gelen beklediğiydi. Gamlı gönlün çırpıntıları başladı birden. …………… Gözünden tespih taneleri gibi ……yaşlar boşalmaya başladı. ………………………Sadece sana malum ki; ………bu incinmiş gönülde gereksizliği ….. en aza indirmeye çalışarak, ..günah seli gibi akan insan güruhu arasında ………. ruhu ve bedeni kirletmeden yaşamaya çalışan, …..müsterih vicdanlı olmak çok zor. Garip bir his cilveleşti yüzünde. ……Alnından ince terler söküldü, ………………gecenin yalnızlığına eş. Gözlerini bezgin bir ifadeyle kıstı. ………..Yakın bir hedef gözleyen gamlı gözler, …..o kararsız adımlarla yine malum noktaya doğru ………………………………..sürüklenip gitti. Ezik duygular neşter yedi birden. …………………..Aşinası olduğu bir sesle irkildi. İç huzursuzlukları artıyor, …………………….nefesi daralıyordu. Kesin bir itirazın amansız kasırgası, ………………….dehşetli çizgiler çizerek dudaklarında mırıltılar dökülüyordu. Şehirlerin gökyüzünde uçuşan, …………………..kanat çırpan kuşları yok artık. ………….Doğrusu yazık oldu onlara. ……………………….Kirlilikle zehirlendi hepsi. …………..Kalanlar ürktü şehirden. …………………….Artık ağaçların dalları öksüz. ….Ah! İnsanlar her şeye, ………….bütün mahlukata olduğu gibi, gönle de bir o kadar acımasız ve gaddar. ……………….Ben peşimden el sallanmasından ………………….hoşlanmam gönül. …….. Keşke tercihini yapmamış olsaydın. Ben bu yükümle durulmayan …………..adımlarla çekip gidemem artık. …………İçim parça parça. ……Aldatıldığımdan değil. Sizi üzdüğüm için üzgünüm. |
zy26) Deprasyon... (Mensuriye)
İnsan kafası boş durmayı hoş görmez. Akıp giden zaman, .............durduğunu sandığımız ………….. bir alanda faaliyetini sürdürür. Alemde başıboşluk yoktur. ………Hayatımızdaki boşlukları sevaplarımız ……………………..ve günahlarımız doldurur. Gönüller neye bağlı ise; .....................onu severler. Sevdikleriyle .....hayatlarının akış planını çizerler. Gönüller belki de ıstıraplı tesadüflerden ………………………….kurtulmak için yeniden inanma ve kabullenme ararlar. Bir yol isterler ki ............. arzuladıklarına ulaşsınlar, .....................korktuklarından ……………….kaçabilsinler. Arzulanan her şey bir umuttur. ……………..Arzular, peşine neleri feda ettiğimizi anlamakta zorlandığımız ...................bir ümit güneşidir. ……………….Gönüller o arzulara karşı zayıftırlar. ……Kavuşabilme uğruna boşluklarda …………………dolanmayı ve hayallerden medet ……………………..ummayı tercih ederler. İşte insanı kötü düşünceler burada yakalar. Arzular bitmez, ...............her arzu da gerçekleşmez. ..“İnsan taşa tohum eker, ...taş biter de arzu bitmez” …………..diyen üstat Mevlüt İhsani …………………..çok doğru söylemiş. ………………………….Arzulara esir olan insan ………………….. onların peşlerinden ayrılamaz. Bu ise insanın içinde ………………..boşlukların doğmasına sebep olur. Nefis ise bitmez tükenmez arzularıyla ……………….bu boşlukların büyümesini, çoğalmasını sağlar. …………………Yürümekte olan günlük hayat ………………….ruhi cephede gediklerin açılmasına, …………………çoğalmasına müsait bir durumdadır. …………………. Bu yüzden gedikler gittikçe çoğalır, ………………..yarıklar derinleşir. Kötülükler bu durumları kollar, …. ruh kalesinin boşluklarından ...................insanın zihnine dolar. .......Zihinde düzensiz durumların doğmasına sebep olurlar. ......Varılamayacak hedefler gösterir, sebepsiz atılımlar önerirler. ………..Zihin bu kötü duyguların yağmuru altında ………..makul düşünmeyi kaybeder. Bu çözülme tatmin olma ..........duygusunu ortadan kaldırır. ……………………………..Umut bağlarını koparır. Gönüldeki barış ortamını anarşiye dönüştürür. ………………..Böylece insan farklı inanışlar ……..ve bir sürü hedef arasında bocalar kalır. ………………………Arzulaması hiç bitmez. …………………Hiçbir şeyden tatmin olmaz. Boş hayaller peşinde koşmaya devam eder. Geçici olanı düşünmekten ……… ebedi olanı düşünmeye fırsat bulamaz. Asıl sevgili yerine sahte sevgililere boyun eğer. ……………..Aç gözlülük ve iştah artar, ………………………..…..kanaat azalır. .…….Artık dünyaya daha çok ............önem vermeye başlar. ……………Ölümden korkar. ……………Bazen kimseyi beğenmez, …………kendisini en pis hayata alıştırır. ……..Gününü gün etmeye bakar. …………….Aklına hiçbir şey getirmemeye çalışır. …………Böylece iç dünyayı tahrip eder. İç düzeni bozacak, ...............tedirginliğe sebep olacak ………. iç boşluklar ancak kâmil bir imanla ………………………………doldurulabilir. Güzel ahlak; ......... manevi hayatın dış süsü olur. Böylece insan hayatı ...................................bir anlam kazanır. |
zy27) Gönül Diyarı..-Mensuriye-
Gönül öyle bir yer ki, Gök kubbenin sınırı oraya dayanmış. Cennet bağının kokuları oraya yayılmış. Gülün özünde yer almış, Eteğini dikenlerin ayakları altına sermiştir. Bülbül, tatlı tebessümler saçan gülün Yeşil dalları üzerinde perişan bir hale gelmiş, Taze otlardan, süt gibi çiğler damlamakta, Ceylanlar sanki o sütün şekeriyle mest olmaktadır. Gülün süslü yuvasında poyraz cilveleşir, Ceylanlar gülün dallarında çiçekler toplar. Orada birbirine karışmış çiçekler, Yelpaze gibi titreşir. Orada yaseminle gül el ele vermiş, Kumru ile bülbül bir ağızdan onlara Türküler söylemektedir. Sabahları feryat eden keklikler, Semayı ahlarıyla çınlatır. Rüzgar cezbeye tutulmuş bir derviş gibi Sultani söğüt yapraklarına şiirler yazar. Bazen bahar çimeni selamlar, Bazen gül dikenine teşekküre koşar. Orada her şey şükrün niyazındadır. Ey gönlüm, Bu yolun ayırımları kıldan incedir. Bu inceliklerin sırrını yakalamaya gücün de yetmiyor, Artık kendini dışarı at. Bu toprağın vefası yoktur. Topraktan daha iyi bir mertebeye Yükselme yolunu bulabilmişsen ne mutlu. Yoksa buraya bağlanmak akıl kârı değildir. Çünkü; bu toprakta Her şey bir baş eğme karşılığıdır. Her iş yüz türlü kulluk zilletinin karşılığıdır. Hünerin varsa vezir olursun, Hünerin yoksa rezil, unutma. Bu yüzden gül, Bülbülün öpücüğünden yaralanmış, Çiğin damlasından gülün yaprağı incinmiştir. Lalenin tepesinden dumanlar çıkıyor, Görmez misin? Rüzgarla dalgalanan çimen Sanki yerinden uçmak istiyor. Yasemin tazeliğinden akacak gibi. Hele o sığırkuyruğunun kokusundan Rüzgâr dile gelmiş konuşuyor sanki... Bu diyarda her şey Sevda sarhoşluğuyla filizlenirken, Güller arından kızıl rengine boyanır. Her sabah güneş yeniden doğar. Her sabah taze bir başlangıçtır. Bu yeşil bağın çiçekleri, Yerin hayatıdır. Orası gökler gibi nakışlarla bezenmiş, Yeşillikler yetiştirmek için seçilmiş bir yerdir. Orada seher yıldızı her sabah doğarken sana: “Başından yeşilin eksik olmasın” diyerek dua eder. |
zy28) İdare Etmek! ! ! -Mensuriye-
İdare, çekip çevirme ve iktisatlı kullanma… İyi ile kötünün, az ile çoğun, güzel ile çirkinin orta yolda buluşturulmasıdır. Bu insanlar için de, hayvanlar için de aynıdır. ………………Kanal açma işinde çalışan iki amele, ……………….süt veren iki inek, ……………….masada çalışan iki memur, ……………….hastalara şifa dağıtan iki doktor, ……………….aynı derecede iyi, aynı derecede verimli, ………………aynı derecede güzel olmaları mümkün mü? ………………Bunları bir arada tutabilme, ………………bunlardan azami verimi alabilme sanatıdır idare. İnsanları şiddetten çok güzel sözle idare etmenin daha iyi olduğunu her zaman hatırda tutmalıdır insan. “Kıyamet günü Allah katında insanların en kötüsü, kötülüğünden, fenalığından korkularak kendisine hürmet edilen, saygı gösterilen kimsedir”.(Hadis) Böyle kişilere gösterilen saygı göstermelik olmaktan öteye bir mana ifade etmez. Bunun süresi karşı fırsat doğana kadardır. …………………….Bazı kişiler vardı ki; ……………….. onlar ister idareci olsun, …………..ister idareden ayrılmış olsunlar, ……..olara saygı gösterilir, ……..her türlü tazimde bulunulur. ………………….Onların adları unutulmaz. ………………..Çünkü onlar idareyi nefisleriyle değil, ………………..kalpleriyle yapan kişilerdir. ………………….Russy diyor ki; ……………….. “kendimizi yönetirken kafamızı, ……………başkalarını yönetirken kalbimizi kullanalım”. ………. İdari mevkide olanlar, ………buna ne derece inanıyorlar “Yöneticiler duygularıyla davranmamalı, her zaman mantık yolunu seçmelidirler”, diyor Napolyon. Tabii bu idarenin neyin doğru, neyin yanlış yola çıktığını bilmesine bağlı. Yoksa ne yaptığını bilemeyen kişinin mantıklı düşündüğünü iddia etmesi kadar gülünç bir şey olamaz. ……..Bir gün, ……..paşanın biri efradıyla birlikte ava çıkar. ……..Yolları köyün birine uğrar. ……..Burada elek yapmakta olan poşaların …….. güzel kızını görür, beğenir, kızla evlenirler. ………….Paşa yine bir gün poşa eşiyle gezmeye çıkarlar. ………….Yolları bir ormandan geçmektedir. …………Poşa kızı sülün gibi çam ağaçlarını görünce: ……….. “bunlardan ne kadar da güzel kasnak olur” ………….diyerek hayıflanır. ………….Paşa karısı olmasına karşın, …………gözü hala poşalıkta olan karısını boşar paşa. …………….Darı ambarında beslenen horozun ……….gözünün çöplükte olmasına benzer ……………………poşa kızının işi. İnsan çevresindekileri kişiliğiyle idare eder. Doğrudur da, o kişilik ya oluşmamışsa. “En iyi yönetici, kişiye kendi kendini yönetmesini öğreten kişidir. Kişilerin devamlı kendisine muhtaç durumda olmalarını arzulayan, ondan zevk alanların bunu yapmaları mümkün mü? Böyleleri gökte yıldızlardır. …………Toplumu idare edenlerin adaletten ayrılıp, …………zulüm ve haksızlık yaptıkları zaman, ………….Allah o yerin bereketini azaltır. ……….Her şeyde bir noksanlık ve darlık baş gösterir. ……….İdare eden ne oldum delisi olmamalıdır. …………Maalesef bu günkü durum bundan farklı değil. ………..Meydan ne oldum delisine kalmıştır. ……………Yarın ne olacağım diyenlerin ……………sayısı yok denecek kadar azdır. Oturduğu makamla itibar bulmaya çalışanlar unutmamalıdır ki; her iskemle bir baş eğme karşılığıdır. Buralar haddini bilme yeridir. Makamlar, kişiyi oturduğu yerden kalkana kadar yüceltir. Oysa makamları yüceltenlerin oturmasına bile gerek yoktur. Onlar zaten yücedir. …………….“Hoşlanmadığı bir kimseden ……………kurtuluncaya kadar güzel geçinmeyi …………… beceremeyen kimse akıllı sayılmaz”, ……………….diyor Muhammed Hanefiyye. ……………Doğru diyor, doğru diyor da ………….bugünkü sorun hoşlanılmayanı …………… idare edenden çok ………………..idareden kurtulma sorunudur. |
zy29) Ozanların Dünyası -Mensuriye-
……….Denir ki; ………….ozanlar hayal dünyaları ………………belki de en geniş olanlardır. .............Doğrudur. ……..İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar çünkü. ……..Çünkü hayal gücü ruhun gözüdür. ……..Ozan dünyaya buradan bakar. ..................Gözler az gördüğü, .............kulaklar az duyduğu ölçüde .......... hayal gücü artar. ..........................Hayal ruhun gizli kapısıdır .................................................. ...da aynı zamanda. ......................Bu kapıdan iyi fikirler girdiği gibi ................kötü fikirler de girebilmektedir. ............Bu yüzden bazıları zaman zaman sapıtırlar. …………………..Hiçbir şey ele geçince ……………….hayal olduğu kadar güzel kalmaz. ………….Hayal edilen şey renk renk, ………..desen desen, harikulade. ……Ele geçen bunlardan sadece bir cüzdür. ...............Dünyanın gördüğü en büyük başarı .............önce bir hayaldi. ....................En büyük, ...........................en görkemli çınar bir tohumda, ....................deve kuşu da bir yumurtada saklıydı zira. .....................Hayal edilmeden ....................yeni bir şeyler üretmek mümkün mü? .....................Ancak yeni bir şeyler yapma çabasında ................. olan insan hata da yapar. .................Nitekim insanoğlu hatadan arınmış değildir. ...........Hatalar en büyük öğretmenlerdir. ......................................En büyük hata ise hata diye ...........bir şey kabul etmemektir. ....................................Ancak ilk hata saflığın, ............sonrakiler de suçun mahsulü olduğu unutulmamalıdır. .................”Ufak bir hatanın cezasını .............kıyamete kadar çekersin” diyor, Tolstoy. ............Ama hata yapmaktan korkan insan .............................da hiçbir şey yapmamanın .................................................e zikliğini yaşamaz mı? .......................Hayal etmek, ....................hayali eyleme dönüştürmek ........................ hataları çoğaltan bir vasıtadır. .........................İnsan kendi hatalarını ancak ..........................başkalarının gözü ile görebilir. ...............Hz. Ali diyor ki: ............................”Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayın, ....................hatayı işleyene başka birisinin ................hatasını örnek göstererek anlatın. …………………” Nitekim o zaman bir kişinin ……………….hata yapmasını önlersiniz. ………………..Ancak onun kararlarını da ……….kendi kendine vermesini önlemiş olursunuz. ……………Bu da insanın hayal dünyasını karartır. ……………Dolayısıyla üretme gücünü yok eder, …………..insanı çölleştirir. …………………O zaman hiçbir şey …………..umut etmeyene ne mutlu. …………….Çünkü o hiç hayal kırıklığına uğramaz. ……….Hayal etmeyenin ömrü de ……………..boğazıyla tuvaleti arasında geçer. ………….Ondan topluma hayır gelmez. ................“Allah bütün insanları mesut ...........olsunlar diye yaratmıştır. ........Mesut olmaları için bazı dünyevi ve ........uhrevi kurallar koymuştur. ........İnsanlar bunlara uymuyor, ........bedbaht oluyorlarsa ........bu kendi hataları yüzündendir” diyor Epıotetes. …………..Hindistan’ın efsane lideri; Gandhi’ de ………….”İnsan kendi hatasını büyüten, ………..başkalarınınkini de küçülten aynada görebilse, …………her iki hata hakkında ……….. bir fikir yürütmeye muktedir olabilir” diyor. ………… Oysa insanların hatalarını kabullenmeleri …………..nefislerine çok ağır gelir. ………….Bu yüzden çoğu zaman bu gerçekleşmez. İnsan için en güzel, en erdemli şey kendi hatasını görmek, başkalarınınkini de mümkün olduğu kadar örtmektir. Hayal dünyası geniş insanların hataları da çoktur. …………….Kafeste olmak, insana uçabileceği ……………..hissini yaşatır.(Riviere) Ancak; …………….. insan tek başına hayal eder, ……….tek başına acı çeker ve tek başına ölür. (Amiel) . …………..Uzakta aramaya gerek yok. …………..Şu yakın zamanda gördüklerimiz, ………….yaşadıklarımız bunun delili değil mi? Yine de ………….“geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer”. ………………….Sen büyük şeylerin hayaliyle yaşa, ………..…hiç olmazsa daha küçük şeyleri yapma ………imkanı bulursun. İşte, ……………..ozanlar bunu yapıyorlar. |
zy30) Söz Ve Sükut-Mensuriye-
Esenlik ve huzur on şubeyse, ………………dokuzu susmaktır. Marifet konuşmaktan çok sükutta bulunur. Susmak, insanı ele vermeyen ………………...en iyi arkadaştır. İnsanların; …….Allah’ı zikredenleri kârda, …….diline sahip olanları selamette, ……boş iş ve boş sözlerle uğraşanları da zarardadır. ……………Nitekim Allah Resulü: ……… “Çenesi ile bacakları arasında olanlar ……..hususunda bana kefalet veren kimsenin, …..ben cennete girmesine kefil olurum”, …………………………. buyurmaktadır. …………………Sükut hikmettir, fakat susmayı becerebilenler azdır. ……..Kişinin soruluncaya kadar susması, …………..susturuluncaya kadar .…..söylemesinden daha doğrudur. …..Susmak, tahammül etmek, ………….herkese dert yanmaktan hayırlıdır. İki şey insanı çileden çıkarır; ………söylenecek yerde susmak, ………susulacak yerde gevezelik etmek. Bilirken susmak, …….bilmezken söylemekten çirkindir. ………İnsanın söylemediği hiçbir şey …………………………ona zarar vermez. …. Bu yüzden, “söz gümüşse …..sükut altındır” denilmiştir. ………………………..Ya hayır söylemeli, ……………………. ya sükut etmeli. …………..Hayır olmayan her sözden dilini çeken, şeytanını galebe çalmış olur. …………….. Sükutu seven ve vakarlı ………………olanlarla hemhal olmalı, …………… zira onlara hikmet telkin edilmiştir. Çok konuşanın dil sürçmesi çok olur. ……..Böyle kişilerin günahı da çok olur. Sessiz kalmak çok kere toplumun ………….değer ve yargılarını sözlerden ………………..daha güçlü olarak belirtir. Konuşmak ihtiyaçsa, susmak sanattır. ………En güçlü tenkit etme yolu ………………… ses çıkarmamaktır. ………….Yerinde söz söylemesini bilen, ………….özür dilemek zorunda kalmaz. …………İnsan yapamayacağı işler için ……….kimseye söz vermemelidir. ………Nitekim akıllılar sözlerini ………altın tartar gibi tartarlar. ………Çünkü söz, mermerden ve ………demirden daha ağırdır, ……aynı zamanda ilaç gibidir de. ……Gerektiği kadar söylenirse fayda sağlar, …………aşırısı zarara sebep olur. Ne söyleyeyim diye başta düşünmek, ……..niye söyledim diye pişman olmaktan iyidir. İnsanlar arasında yaşamak güçtür, ……..çünkü susmak güçtür de ondan. Gürültülü ve acı sözler haksızlığın işaretidir. …Tamamen doğru olsa bile sert söz insanı yaralar. ……….Tatlı söz ise, şiddetli bir öfkeye karşı ………………….en tesirli ilaçtır. Ve, …………Ve de, güzel söz sadakadır. ………..Gönül alıcı bir söz kışı yaza çevirir. ………..Güzel söz petekten sızan bala benzer, ………..insanın ruhuna tat verir. ………..Çimenler toprağın çirkinliklerini kapattığı gibi, ………tatlı söz de insanın kusurlarını kapatır. “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz,” demiş Ziya Paşa. …………..Tatlı sözler, tatlı yankılar meydana getirir. …………..Sözü söylemeden evvel kişinin esiridir, …………..ağızdan çıktıktan sonra …………..kişi sözün esiri olur. Tek bir kelime karşımızdakinin akıllı mı, …………..deli mi olduğunu göstermeye yeter. İnsanın dili yavaş, ……………..gözleri çabuk hareket etmelidir. Her bildiğini söylememeli, ……………………. her söylediğini bilmelidir. Ve insan tam doğruluğunu ………………….bilmediği sözü söylememelidir. Sözün kısası: Yunus’tan ………….Söz ola kese savaşı ………….Söz ola kestire başı ………….Söz ola ağulu aşı ………….Yağ ile bal ede bir söz. |
zy31) Göç -Mensuriye-
____________Su kendine tayin edilen yoldan yürür, ____Hayatın kaynağı olmaya devam eder. ......................Ey Gönül; Sen de yaratıcının çizdiği esaslar üzerinde Ol ki, bir işe yarayasın. …….Çok kimse vardır ki, ………. beyinleri nokta kadardır. ………....Onlar hayata ait konuları düşünemezler bile. ………Büyük sevdaları hafif taşıyıcılar çekemezler. ……..Dağına göre duman olmalı. ……Sevdayı taşıyabilen yüreklere ne mutlu. ______Fikir, binayı yapan ustadır. ____Nice davranışlar o ustanın elinden çıkmıştır. __Ve her ustanın ders aldığı başka bir usta vardır. ........................Teslimiyet ancak Hakka olmalı, ................Başka teslimiyetler esarettir. ....................Çünkü hakikat her gün insanlar için ..............Yeni bir güneş gibi doğuyor. ………………..Eğer göğümüzün yıldızları olmasaydı …………..Hayat dengesiz olurdu. ………Onların kabul gören duaları sayesinde ........Nice musibetler, ……….Nice belâlar bizden uzak duruyor. ………Nice kullar vardır ki ………Allah onlardan razıdır, ………Onlarda Ondan... Geçim korkusu korkuların en çirkin olanıdır. Bazıları bu korku yüzünden .............Canavar ahlakıyla ahlâklaşıyor, Bu yüzden gönül kırıyor, :::::::::::...Günah işliyorlar. ...................Evrendeki ahenk .............Kulakları çınlatan müziklerin en güzelidir. ........Lakin kulaklardaki ağırlıklar ......Onu bile duymayı engelliyor. ...Oysa insana yakışan bu müziğe eşlik etmektir. ………….Ruhlar ilahi nizama pervane olmalı; …………Yoksa ölümsüzlüğün tadı, ………Hamasi nutuklarla bulunamaz. ……..Nice istekler vardır ki, pazardaki mal gibidir. ……Müşterilerden birisine mal olur. ……Yalnız değeri düşerek. _________İpliğin pazara çıkması, ___________İnsanın kendi ayıbını görmesidir. Bunu anlayabilmek de bir fazilettir. ..............Sineklerin pisliğe üşüşmesi gibi .............İnsanlar da mala koşuyor. ..........İnsanlar arkasından koştuklarının .......Bir gün kendilerini bırakacaklarını ...Bilmezler mi acaba? ……………..Allah’ım okuduklarımızdan, yazdıklarımızdan iyilik namına bir şeyler varsa, ………..onları bugünlere gelmemize …………………..vesile olanların affına sebep kıl. Kötülüklerin aklımıza bulaşmasından da bizi koru. Tohumun iyi ürün vermesi için ....İhlâsla çalışmalıdır. ................Gurur ve kibir kuraklık nedenidir. Dil, dudak uçuklatan sözleri niçin konuşur? ...........İnsan, pişmanlık duyacağı sözleri söylemese .............................Yüz kızarması diye bir şey olmazdı. …Resul'ün hicreti insanlığın ………….Kurtuluşuna vesile olmuştu. …………SANIRIM İNSANLIK YENİ, ……….YEPYENİ BİR HİCRETE MUHTAÇ. ……..BU HİCRET UZAK OLMAMALI. |
zy32) Hüznün Sığınağı -Mensuriye
Muzdarip bir gönlü vardı, Gülmeyi unutmuştu. İç dünyasını çepeçevre saran ahı, Bir türlü patlayıp gizlilikten ayrılamıyordu. Dışa açılmayışı, daha uzun Ürpertili günleri haber veriyordu. Gözbebeklerinde gittikçe Koyulaşan bir karamsarlık, Sükûtu bozulmayan bir inadın habercisiydi. Hiç umursamadan kederlerini Dertleriyle baş başa bırakıp, Bir çile yumağının içinde umutsuz, Hayatından nefret eder biçimde; Hüznü, efkârı, intizarı hesaba katmadan, Eldeki hayatı en duru, Katıksız ve etkisiz biçimde Ondan zevk alarak yaşamak Mümkün mü? Anne sevgisi; Öyle ölçüsüz bir kuvvete sahip ki, Devletleri kuran ve yıkan güce eş değer. Sevgi öyle bir sır ki; Engin bir hoşgörünün dudağında, En korkunç büyüleri çözen, Taşlaşan kalpleri yumuşatan, Fetheden. Bulunduğu yerde huzursuzluğu barındırmayan, Topluma; gerçek, katıksız, lekesiz, Berrak bir özgürlüğü tattıran sevgi. Kırık kalpleri onaran, İsyanları bastıran, Kinleri şefkat iklimine çeken Sevgi. Sihirli gücüyle hastalıkları yenen, Mikropları zayıf düşüren, İnsana, insanca yaşamayı öğreten Sevgi. Elle tutulamayan ancak gözlerin yakalayabildiği Hislerin dokunabildiği ruhları kirden, Fitneden arındıran Eşsiz bir sihir Sevgi. Fakat ne gariptir ki; Bazı sevgiler insanı rahatsız ediyor. Dizlerinin üstünde ninni söylediği Günden bu yana her şey Bir şerit gibi geçiyor gözlerinden. Bir melek kadar temiz, Katıksız bir sevgiyle, Kanatlarını yavrusunun üzerine gerişi Hayrete düşürüyor insanı. İşte bu eşsiz fedakârlığın Sırrını yakalamaktı hedefim. O nasıl bir kuvvet ki; asiliğe, Hırçınlığa, üzüntülere reva Görmeye rağmen hoş görüyor, Alınmıyor. O nasıl bir içgüdü ki, Bütün vurdumduymazlıklara Karşın yavrusuna şefkat ve Sadakat halindedir. Hiçbir varlık onu Yavrusundan ayıramıyor. Bunları görüyor musun? Şu gördüklerin, asaletin gözyaşı. Masmavi bir gözyaşının Hayatta ki yegâne çizgileri. Bir ananın terkedilmiş, Horlanmış samimi ve içten duyguları. Bu duygular bundan daha Güzel ne ile ifade edilebilirdi? Bu bütün analardan farksız Bir ananın çığlığı. Maddi - manevi nesi varsa elinden alınmış, Güçsüz düştüğü, Desteksiz, yâransız kaldığı Bir zamanda sokağa terkedilmişliğin Altın gözyaşı. Bu akşam, Daha bir başka anlamlı. Güneş yine batı yakasına postu atıp, Bilinmez dağların, Meçhul tepelerin ardında Kayıplara karıştı bile. Yine arkasında kızıl meşaleler bırakıp, Hicran örtüsü gibi duran Gökyüzünün yaşmağına al al beneklerden Nakışlar döküp dost edasıyla vedalaştı. Umutların meşalesini karartmadan Göz kamaştıran incilerini semaya serpip Ruha karamsarlık veren karanlığa inat, Taze bir günle yeryüzüne ”merhaba” Demek vadiyle söndürdü kandilini. İnsanın yapabileceği bir Vefasızlık aklına geldikçe Vicdanına bir hançer sokulması gerekir. Bu acı, bazen rahatlatır insanı. Hiç değilse hayatta yapabileceği Haksızlıkların üzüntüsünü Daha şimdiden hisseder, duyar. Cemiyetin bu günlerde insanlığın Değişmeyen kuralı gibi Ortaya koyduğu yanlış değerleri Yıkamamak kahretmiyor insanı. Bunalımların sebebi bu. Bunca tecrübe, Aynı işi kişinin yavrusu Tarafından kendisine yapmaya Zorlayacak insanı. Nöbet kendisine gelecek. Sonra geleceğin kötü bir türküsü Olarak kalacak dillerde. |
zy33) Alçak Gönüllü Olmak -Mensuriye-
Alçak gönüllülük, -Kendi gerçek değerini anlamaktır. -İster âlimden, ister cahilden olsun, -Hakkı duyunca boyun büküp -Onu kabul etmektir. Alçak gönüllülük; -İnsanın bağışlanmasına vesile olacak - En büyük ibadettir. -Hasan-ı Basri Hazretleri: “Alçak gönüllülük; Herhangi bir Müslüman’ın Senden üstün olduğunu kabul etmendir,” Diye tarif ediyor. -Alçak gönüllülük gururun perhizidir. -Karşısındaki kim olursa olsun, -Onun hakkını kabul eden insan, -Alçak gönüllü insandır. -Alçak gönüllü insan kendisini -Hiçbir zaman söz konusu etmez. -Alçak gönüllü olmak insanı yükselttiği gibi, .................................................. .....Kibir de alçaltır. ZAFERE İLAVE EDİLECEK YEGÂNE SÜS ALÇAK GÖNÜLLÜLÜKTÜR. - O halde varlığı bilinmezlik toprağına gömmeli. -Zira gömülmeyen şey bitip tükenmez, -Bitse de neticesi tam olmaz. Alçak gönüllülük başörtüsüne benzer, -Örterek güzelleştirir. - İyilik, sevgi ve alçak gönüllülük Bütün düşmanları mağlup eder. Elbise, mal, mülk, servet, makam, Güzellik, ilim gibi nimetler Kendisine verilip de alçak Gönüllü olmasını bilmeyenlerin, Bu varlıkları, Kendilerine vebaldir. -Ötede hesabı gerektirir. Bir adamın büyük olup olmadığını, -Onun alçak gönüllülüğünden Anlamak mümkündür. Tepeyi en iyi gören geniş vadidir. En yükseği seçebilmek için -Engin olmalıdır. Kişi kendinden iyilere yerini -Vermesini bilmelidir. Ağacın meyvesi olgunlaşınca -Başını aşağıya eğer. Ve Eğilen baş taç giyer. -Alçak gönüllü olmanın başı, -Dünyalıkta senden daha aşağıda olanlardan -Fazla bir şeyin olmadığını, -Senden çok servete ve devlete sahip olanların -:enden fazla bir şeyleri olmadığını gösterir -Bir tavır takınmaktır. Kimseye karşı kendini yüksek görmemek, -Başkalarını kendinden yüksek görmek Alçak gönüllü olmanın en yükseğidir. -Tevazusuz bilgelik, -Meyvesiz ağaç gibidir. Kendi kendine alçalmayı beceremeyen, Başkasının yanında yükselemez. -Meyvelerle dolu dal başını yere eğer. -Allah’ın tevazu nasip ettiği kişiler, -Büyük ikrama nail olmuş olurlar. —Allah dört şeyi sevdiği insanlara verir, -Sükût etmek, - Tevekkül etmek, -Alçak gönüllü olmak -Dünyaya meyletmemek. Mütevazı olan kimseyi Allah göklere yüceltir. Alçak gönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, -En yüksek düşüncelerdir. |
zy34) Sırrın Şifresi -Mensuriye-
Umut yoksula katık derler. Umut, yapmak ve başarmak İsteyenin yelkenine dolan rüzgârdır. Sen tek ol, tek yola çık. Tek adam tekliğinde güçlüdür. Tek teklemez. Yolunu aç, geç. Geçtiğin yolu da tıkama, geçsinler. Bizim kalbimizde ulu çınarların, Esen fırtınalara göğüs veren sesi var. Volkanlarla öksüren, Zelzelelerle kımıldayan, Tufanlarla büyük kıyametten Bir zerre duyuran Tükenmezlik var kalbimizde. İçimizde ezel okyanusuna Gölgesi sığmayan sırrın, İlahi sedası var. Gizlinin esrarını sürdüren büyük sır. Sırrın şifresi biziz. İnsan sırrın hazinesinden, İnsana malum olan şifre değil mi? Gizliliğin hazinesi, Cihanı aşikâr kılar. Gerçeği anlayan dimağın Gerçekle sözleşmesi tükenmez. Ağaçlar kuru, yapraklar dökük. Etraf baştanbaşa sarı. Bitiyor muyuz? Hayır. Bin kere hayır. Başlayan bitmez, Yaşayan tükenmez. Sarıdan korkmamalı, Zira sonbahar yeşilin dinlenmesidir. Vefasız ömrün bereketi alınmıştır. Vefasızlık ruhun ahlaktan soyunmasıdır. Vefa yaşama zevkinin en Derin ve mavi kuytusudur. Kanat çırpan kuşlar; Dostluk, muhabbet, şefkat Ve kadirşinaslığın müjdecisidir. Vefa: Gönlü aşkla Sağlamlaştırılmışların makamıdır. Vefa, insan vasfının çiçeklenmesidir, Asaletin ruhtaki bağımsızlığıdır. Bereketli gönüllerde bal yapan İğnesiz bir arıdır vefa. Ateşten gömlek giyenler, Yanmaya şerbetlidir. Şerbet, arı ile çiçeği ortak ürünü değil mi? Ey irfan yolcusu, Faziletini koru. Yalan ve iftiranın kurduğu saltanat, Gafilin işretle kurduğu uyduruk Dünyaya ait detaydır. Devamı işret zehrinin tutkusu kadardır. Sen işret sokağında şer satanlarla Birlik olamazsın. Sen şereflisin. |
zy35) Hakikati Yakalamak -Mensuriye-
Hayat bir işkence. Netice işkencenin çarkında. Hayat, darbe. Istırap, dert, gam. Hayat çirkinlikleriyle güzel. Hayat acı ve zorun ağacı. İşkencesiyle hırpalanmak, Darbesiyle sarsılmak, ıstırabını içmek, Gamını yüklenmek Kısacası hayatın çarkı feleğinden Geçmek büyütür insanı. Bu yükü taşımalı insan. Bir sevda içre olmalı, Öyle taşımalı yükünü. Bu yükü götüremeyenin katığı olur mu? Mihneti zahmet sanmamalı, Taşımalı ki tutsun bu aşı, Ağaç meyvesini değiştirsin. Beyhude bir hışımla Yuvarlanıp gitmekte mana ne? Kıskanç ve düşman gözlerine Şekil vermeli. Çünkü bize kucak açan ufuklar zevalsizdir. Faniliğin kefenini yırtan Ufuklarda gönül bayrağı dalgalanır. Gözler şefkatten taşan Bir dostluk şelalesini andırır. Bu aşk kıskançlığı ve düşmanlığı öldürür. Dudaklarda tuzlu bir lezzet, Kişiyi yaşadığına inandırır. Aşk iklimine kanat çırpmalı. Her dem baharla birlik olmalı, Baharı bağrına almalı. Kendini sevmeli, Yaratanı sevmek için. İnsanları sevmeli, Kendini sevmek için. Sen, ben biriz, Varlığın vasfına delil olmuşuz. Çeşmemizden sevgi boşalır. Açık olmalı, Uzak yakın herkese açık olmalı. Can gözüne sevdalı olmalı. Bizim düşmanımız olmaz ama Şayet varsa, Gönlümüzdeki şefkat helal olsun. Sevgiden gelir nasibimiz. Biz zenginiz, hamt olsun. Deveyi bu kadar eğri büğrü yaratan, Ona çölleri aşma zahmetini vermiş. Ezeli nakkaşın sihrinde Tecelli eden güzelliğe bak. Seni özenip bezenerek Yarattığı halde hangi zahmete Talip oluyorsun bir bak. Yoksa hayatı bir çölün Yoksulluğunda mı daha ucuz sayıyorsun? Sen zahmetlerin ve mihnetin Zirvesine çıkarak bu borcu öde. |
zy36) Riya Köstebekleri -Mensuriye-
İçimizdeki sır, Güzellik ve yücelik içindir. Haksızlığa ve zulme Top yekûn kapalıyız biz. Karanlığın zulmetinde Taneleri seçer gözlerimiz. Dünyanın bir ucundaki kuşumuzun Kanat vuruşunu duyar hislerimiz. Sonu olmayan bir yolda, Ufuklar köprü, Şafaklar işarettir bize. Her durak bir vahadır. Hiçbir vaha son değildir. Bizim kervanımızın rehberi, Nihayeti kaldırmıştır. Bu yüzden bizde son yoktur. Hiç ölüm hükmü, Yaşamayı yenebilir mi? Toprağın aldığı hayat değil, Eskiyen bedenlerdir. Çünkü ölüm, sonsuz Olmanın kudreti karşısında Eskiyen bir elbisedir. Faniliği aşanların kalbi toprağa sığmaz. Bu kalp sonsuzluk kervanının Yolunu çizen feneridir. Günün adamı gün kadardır. Günün adamında göz Kamaştıran boyanın cilvesi, Güneşin ışımasıyla biter. Örümceğin av gözleyen çirkinliğine Baştan karşıyız biz. Bizim ağımız ağılı pençelere mekân olmaz. Akıllı akılsıza kul olmakta. Yalancı bir tarihle yaşamanın Teslimiyeti ve zilletidir bu. Hakikatle zırvanın birlikteliğine İsyanımız var. Akıllı ile akılsızın liyakate Teslim oluşlarına kadar Bu isyanımız sürecektir. Ey! Her devrin riya köstebekleri. Sizi hangi dil, hangi fikir, Hangi inanç asılların aslına götürecektir? Dili derleme, düşüncesi ezberleme, Kafası tekerleme olanın hakkı, Felekten çaldığı teselli kadardır. Bu tesellinin namusu yok, İzzeti yok, zilleti çoktur. Sonsuzluğu bağrında öğütmüşse insan; Çileyi içmiş, mihneti çekmiş, Zulmü yermiş, mazlumu sevmiş, Masuma hak vermiş, Adaleti huy edinmiş, aşkla yanmış, Yandıkça sevdalanmışsa insan, O her mertebede çırası Kendi olan sonsuz bir yangındır artık. Yandıkça serinler, ferahlar. Yandıkça bilmeceleri çözer. Ey faziletli kişi! Sen bu toprağın hamurusun, Varsın, süreklilik ve tükenmezlikle aşılısın. Sen küçülmezsin, ancak büyürsün. Sen cihanın yakışığısın. |
zy37) Kavga -Mensuriye-
Dünya vefasız, Cihan ihtiyar. Cihanın ihtiyarlığına, hayatın darlığına bak. Bak ama Onun hiç solmayan taze rengine aldanma. Bir delikanlı gibi görünen insanın Elindeki gül destesine Dikkatli bakarsan o ateştir. Pınarın o şen şakrak akışına Kendini kaptırma. Pınar seraptır. Kıblesi bilinmez, Ona itibar etme. Bu dünyanın, Bütün güllerinde senin bir dikenin bile yok. Onları taptıklarına hediye edemeyeceksin. Ancak elinle getirdiklerini seninle götürebilirsin. Yükünü kıyamet denizine atıp …Çıplak kalanlar Ancak canlarını selamete çıkarabilirler. Bu dünya bir alışveriş evidir. Dünyayı verenler ötekini alırlar. İster servet yığ, ister dağıt. Sana verilen, Senden bir gün mutlaka alınacak. Burada; Biri ipek eğirme sevdasında, Öteki ipekle boğulma tasasındadır. Dünya metaını mum ışığı gibi saç Ki çerağ gibi kendi nurunla Aydınlanma imkânı bulasın. Ben dediğin putu kır, Bulunmaz Hint kumaşı gibi olma. Dünya varlığının üstüne elini değil, Kerem ayağını bas ki, Sana putperest denilmesin. Hayat ocağının ateşi cehennem alevinden Sıçramış kıvılcım gibidir. Ay kâinatın kandili olduğu halde, Yağını güneşten dilenmek zorundadır. Susamış çiçeklere can veren bulut, Bir tükürük değerindedir. Canların huzuruna sebep olan sudan Ne zararların geldiğini Gemiciler daha iyi bilirler. Bu rahat, Yurdu bozuk bir yuvadır. Onun kusurlarına hiç bakılmaz mı? Kusurlarına yüzünü çevirmişsin, Başkalarının kusurlarıyla aynı olmuşsun. Ya hünerleri orta yere çıkarmalı, Ya da ayıpların aynasını kırmalısın. Kendi çehreni seyrederek onda kusurlar bulmalısın Marifet karanlıkta görebilmektir Yoksa, gündüz ışığında kargalar bile görebilir. |
zy38) Kulluğu Bilmek -Mensuriye-
İnsan yaratılış amacını bilmedikçe, Kadınlar da anne olmanın Şuuruna ermedikçe Kendi gerçeklerine ulaşamazlar. Nefisler, kadınlara kadın olarak değil, Anne olarak bakmayı öğrendikleri an Bütün kötü düşüncelerinden Kurtulmuş olacaklardır Yapılandan sadece pişmanlık duyulsa bile İyilik yolunda nice kârlar vardır. İnsan dışarının görüntüsüne değil İçinin sergilediği manzaraya bakmalı. İçte olan eylemler dışa vurulur. İçinin manzarasını hoş etmeli insan, Yoksa kendini kınayanlar kümesine dâhil olur. Gidenini ardından Çok düşünmeye lüzum yok. Asıl düşünülecek olan Kişinin kendisiyle beraber Götürecek olduğunun hesabıdır. Eller göğe doğru kalkınca Kalbin huzuru artar. Asıl aydınlık Kalbi aydınlatan nurun aydınlığıdır. Çünkü bütün bedende eseri görünür Ahlakı düzelten de duadır. Eylemleri niyetlerde yargılamak gerekir ki; Üzülmeye, Acınmaya kapı açılmasın. |
zy39) Şark Sultanı İle Garp Dilencisi -Mensuriye-
Hak yoluna sarf edilmeyen malın Değeri zırnıkla beraberdir. Mal sevgisi, onun renk ve nişanı içindir. Görünüşte tavus kanadı ile altın aynı renktedir. Altın sikkeyi demir kalıplarla keserler, -…O halde demirci -…Hükümdardan üstündür denilebilir mi? Karun saltanat nüfuzunu Dünya malıyla kuvvetlendirmişti, Bu yüzden kuyuya düştü. Malı başında taşırsan sana yük olur. Ayaklarının altında bulunursa Seni amacına ulaştırır. Mal vermek her ne kadar Can vermekle beraber ise de; Onu almamak, vermekten Daha hayırlı olsa gerektir. Alırken sana cihan hırsı verir, Varken canına rahatlık getirir. Onu harcamak için toplamaktansa Hiç toplamamaktan daha güzel bir şey yoktur. Malı saklarsan baş ağrısı veren safraya benzer. Yersen safranı gideren meyve gibidir. Batı cömertliğe düşmandır. Onun varı yoğu Mal edinme kaygısından ileriye gitmez. Daima şark sultanının verdiklerini, Garp dilencisi toplar. Şark güneşinin getirdiklerini, Garp akşamlar götürür. Ama güneşten bir şey eksilmez. Bütün kuşların kuvvet vasıtası kanatlarıdır. Bütün bu kâinat dediklerimiz de Hükmedicinin hâkimiyeti altındadır. Mal her ne kadar da görenlerin Gözlerini kamaştırsa da, Başına toprak saçılınca aldatıcıdır. ………………………….Dikkat et; ……….Bu mal servet denilen hırsız …………Bir gün külahını kapmasın. …….Bu gulyabani yolunu kesmesin. |
zy40) İhtiras-Mensuriye-
Gönül direnmekten vazgeçmişti ki; Seher vakti, şafak neferi Pencereden girdi. Güneşin kirpiklerine vuran ateşi Gönlünün sarayını su baskınına uğrattı. Bulutlar çiselemeye başladı, Gönül yaylasını su bastı. Güneşin cezbeye tutulmuş hali, Dimağlardan uykusuzluk Mahmurluğunu götürdü. Aylar birbirinden ışık almakta. Zaman zaman gönüller gönüllere, Tenler tenlere, Canlar canlara armağan taşımakta. Şu bezenmiş hücreden yokluğun Yükünü ölüm diyarına atmışlar. Burada ancak varlık hüküm sürmekte. Safa güvercini, Aşk mektubunu kanatlarına bağlamış, Çoban Yıldızı’nın direncini kırmış, Daha yükseklere uçmuş. Seher horozunun ateşli feryatları, Muhabbet kuşlarının yüreğine su serper. Sabah vakti ağır uykuda olan Kuşlar ise ayın elini, Göklerin ayağını bağlamışlar. Sevda köşkünün aşk kapısına dayanmışlar. Aşk kapısının mandalı yabancılara kapalı. Oraya ancak şifreyi bilenler girebilir. Sevgililerin zülfü divane Âşıkların boyun halkasıdır. O halkanın kıvrımlarına düşen kalp, Yüzük halkasından daha dar yere düşmüştür. İlham perileri bir akın etmeye görsün, Aşığın kalbi cin çarpmışa döner. Gönül kapısına dikilen yasemin Fidanlarının dikenleri Gönül meyvesidir. Bu meyve sevgilinin Yanaklarında biten beyaz lale. Can ise, onların fidan boylarının Teze suyudur. O güzelin kızıl dudaklarıyla, Badem gözlerinin rengi yananda Gül ve menekşe cansız ve renksiz kalır. Her nefeste o gamze ve benleriyle Cihanı “Kisra’nın Sarayı”na döndürür. Göz, o eşsiz güzelliği görme Bahtiyarlığına erdiği için Gönül dilencisini kutlamaya koşar. Gamzesinin dili kaynanadilinden daha keskin, Zülüflerinin kıvrımları yılandan daha bükümlüdür. Gözlerinin cilvesi Henüz oklarını atmadan Aşığın işini bitirir. |
zy41) Zelil Olmak -Mensuriye-
Dünyadan ne kazanırsa, Vermeli insan. Toplamayı bırakmalı, Elden gelirse dağıtmalı. O müthiş günün kendi için İyi geçmesini isteyen kişi, Elini kul hakkından, Belini mazlumların elinden Kurtarmaya çalışmalıdır. O zaman etekler yetimler tuzağı, Boyunlar dullar bineği olmaz. Şu köhne dünyadan el çekmeli, Şu kirli eteği temizlemeli. Garipler gibi kendine yol azığı hazırlamalı. Bu uzun ve çetin yolculukta Gerekli olan azık için Bir alıp on vermelidir. Bu kazançtan daha iyi kâr yolu yoktur. Bu ziyansız alış-verişten Faydalanmaya bakmalıdır. Kişi adaletli olmalı, olmalı ki; Adalet işin sonunu düşünmektir. İnsanlığın kurtuluşu ancak Bu fazilet sayesindedir. Yurt için, Halk için iyi dilekler beslemeli ki; Memleket de, millet de Ona iyilikler dileyecektir. Mülkü yıkan zulüm ve haksızlıktır. Sonsuz devlet halkı incitmemekle, Adaletle kazanılabilir. Yaptıklarını görmeli, Yapacaklarını tasarlamalı. İnsanın rahatlığı yolunu aramalı, İncitmemeli. Bu işin sonunda utanç ve Pişmanlıktan başka kazanılacak Hiçbir kazanç yoktur. Tedbir gemisini batmaya terk etmemelidir. Ey! Bu yolun Kara sevdalısı Olduğunu iddia eden kişi: Böyle pervaneler gibi yanmak, Her çerağ karşısında Zelil olmak ne kadar sürecek. Acep o hesap gününde Mazeret aramaktan utanır mıyız? |
zy42) Vuslattan Bir İz -Mensuriye-
Sevda, yaratılış gayesine Doğru yürüme eylemidir. Bütün kazançlar alt alta konsa, Allah’ın bağışlamasının Kazancı ile kıyaslanamaz. Nitekim Allah korkusundan dolayı Bir damla yaş akıtmak, Bin altın sadaka vermekten daha sevimlidir. -Sevgiler vuslat ile bütünleşse de -Hasret ile olgunlaşırlar. _____Âşık olmak vuslattan bir izdir. Çok seven çok isteyendir. Bu istek haddi aşmamalıdır. İsyanlar sevgisizliğin sonucudur. Kalbinde yüce bir sevgi taşıyan; İçiyle, dışıyla o sevgiyle meşgul olur, Ki isyanı düşünmeye fırsat bulamaz. Anlaşılamayan bir şeyde, Yaratılışa uymayan bir şey var demektir. Güneş ışığı gibi gerçeğin de Kirlenmesi mümkün değildir. İnsan bildiğiyle amel etmezse İlminin faydası olmaz. Malını hayra harcamayan Onun bereketini göremeyeceği gibi. -Gözünü haramdan sakınmayanlar, -Anlayışla bakmayı öğrenemezler. -İlim öğrenmeye meyletmeyen insan -Derin düşünme hazzına ulaşamaz, -Derin düşünmeyince de -Yaratılış amacını anlayamaz. Geçici olandan vazgeçmedikçe Kalıcı olana ulaşmak mümkün değildir. Sevmesini bilmeyen insan sevilmez de. Dünya kalbe yerleşince, Ahiret kalpten göç eder. -Layık olmayanı sevmek, -Üstüne lazım olmayanı araştırmak, -Gurura kapılıp ölümü unutmak -İnsanın helâk olmasına sebeptir. Şükrün başlangıcı kul olduğunu bilmektir. Ruhumuzu daraltan sebep İç dünyamızın huzursuzluğudur. İç dünya ise ancak Dua ve şükürle huzur bulur. |
zy43) Bir Nefeste-Mensuriye-
Bir çehre üzerine dökülmüş, Dalgalanan siyah saçlar, Salkım söğüt dalları üzerine Amber tozları saçar. Ak gerdanının altında kemerleşen o kıvrım, Güneş ışınlarından süzülmüş gibi Renkten renge girmekte. Perçemleri İbrahim’e, Yanakları onun atıldığı ateşe dönmüş. Yanaklarının ateşi O perçemlere dokundukça Bir demet gül olmuş. Kirpiklerinin hançeri Güleç yüzlü nergise dönmüş. Yanakları üstüne serpilen ter damlaları, Gül ve nergis goncalarına benzemiş. O damlacıklar; Bazen hurilerin boynuna asılmış madalya, Bazen de nurdan tuğra çekilmiş, Seher ışığı gibi görünür. Gülün dudaklarından, Abıhayat sızmakta. Gül; yasemin gibi, Kokusunu göğsünde, Yemenisini gökteki ay gibi omzunda taşır. Dudaklar şeker saçmaya başlayınca, Gül şekerden taraf çıkar. Her bakışı cihana hayat verir. Her kirpiği bir canın dudağını uçuklatır. Allah dostlarının himmeti sayesinde, Gönüller şaşkınlar gibi Işıktan perişan düşmüştür. Yüz yıllık ömür içinde Ele geçmeyen bu saadet, Bir an, Ve bir nefeste elde edilmiştir. |
zy44) İlmin Harisi Olmak-Mensuriye-
İnsan çok kazanmak isteyenin Kaybettiğini bilse Çok kazanmak istemez, Az ve helal kazanmayı yeğlerdi. Çünkü “herkes kazandığı ile cezalandırılır. (Mü’min 40/ 17) Ve “Kursağında haram lokma olan kimsenin İbadetini Allah kabul etmez” (Hadis) Fakat “şüpheli şeylerden kaçınarak, Allah’a kavuşan kimseye Allah bütün Müslümanların sevabı kadar Mükâfat verir.” (İhya 2. 237) “İki haris doymaz” buyuruyor Allah Resulü. “Biri ilmin, diğeri mal ve makamın harisi”. İtiraf etmeliyim ki, Malın ve makamın değil ama İlmin harisi olmak isterdim. Belki insanların daha mutlu olmalarına Ve daha müreffeh yaşamalarına vesile olurdum da, Bu faydalı işimden dolayı umarım ki, Yaradan bir sevap ihsan ederdi. Yoksula sorarsanız çok şey ister. Yoksul çok şey ister de Haris her şeyi ister. Bu kimseye bir şey bırakmamak Ve kimseye yaşama hakkı tanımamak Pahasına da olsa. ”Hastaya tahammül, İhtirasa tahammülden daha kolaydır”. (Alain) Son olarak Muhiddin Arabî’nin dilinden Demek istiyorum ki; “Maddi hayata tapanlar, Deniz suyu içenlere benzerler, İçtikçe susuzlukları artar.” |
zy45) Af -Mensuriye-
Ömrümde iki şey öğrendim. Birincisi; mümkün olduğu kadar Çok bağışlamak, İkincisi, asla unutmamak. Suçludan öç almak adalettir Ama onu affetmek fazilettir. Af, insanlık dilinin en tatlı kelimesidir. O halde bağışlamaktan Daha ilahi bir şey olamaz. ………………Unutmamak gerekir ki, ………………affetmek ve unutmak ………………iyi insanların intikamıdır. ………………Affetmenin ne olduğunu ………………yalnız cesurlar bilir, ………………korkakların tabiatında ………………af diye bir şey yoktur. Affetmek güçlüyü daha güçlü yapar. Bağışlamanın en güzeli, Hasmını ezmeye muktedirken yapılandır. Çünkü affetmek zaferin sadakasıdır. O halde, bağışlayıp geçmeli. Allah’ın affedeni bağışlamasından Hoşlanılmaz mı? Birinin suçunu bağışladıktan sonra Pişman olmak, Cezalandırdığın zaman da sevinmen doğru olmaz. Affa sarılmalı. Doğruluğu emretmeli ve Cahillerden uzak durmalı. Hata edene doğru yolu göstermeli, Hor görmemeli, Pişman olanı da bağışlamalı. Kerem, dostların kusurlarını affetmektedir. Nitekim intikam gücü yeterken Affeden kimse Allah katının en aziz kuludur. Bağışlamak insanın şerefini yükseltir. Affetmek intikam almaktan daha iyidir. Şahsımıza kötülük eden bir düşmanı affetmeli. Ancak, vatan ve millete Düşmanlık eden bir kimseyi asla! Zira insanlar geçici, Vatan ve millet kalıcıdır. |
zy46) Fazilet Felsefesi -Mensuriye-
Uygarlığın eli, Kaderin torbasını karıştırmakla meşgul. Çağın insanı artık kaderin Esiri saymıyor kendisini. Çağın insanı kaderi Yok sayan bir zavallı da değil, Ancak, acizlik vasfın daralışıdır. Acz insanın tersten okunuşudur. İrade kaderi aşınca acizlik teslim olur. Yolun tamamlanmasına ömürler yetmez. Oluşumlar, hamle ve Yaşama ihtiyacından doğar. Hayat bir tırmanmadır. Tırmanma çiledir. Çile sonsuzluktur. Ebediyet tadılmadıkça çilenin, Kederin, elemin çeşnisi bilinmez. İşleyen ve ışıldayan Mantığın ışığı sonsuzluktur. Işığın bol olduğu yerde Aydınlık vardır. Aydınlık gönlün kapısından içeridir. Gözlere hükmeden haşmet ve heybetin, Enginliğe kucak açan terazinin, Hepsini kuşatan gönül okyanuslarının Ebedilik yüklü kervanıyız biz. Kervanımızın önü, ardı sonsuzluktur. Gönlümüzün cezbesi, Denizleri heybemize katmıştır. Yaratanın huyu yaratılanda oldukça, Bizim kervanımız vuslat Menzilinin seyrinde olacaktır. Her yanımız göz, kulak, Vicdan ve ahlak özleriyle öze öz olmuştur. Özümüz özlerin özüdür. Bizim kervanımızın menziline varan, Ufukta yeni bir menzil görür. Bizim kervanımız tükenmezliktir. Bizim bu halimizi yaşamayan, Çeşnimizi nasıl bilebilir ki? Biz yaşayanlar uğruna yaşıyoruz, Âleme nizam verme adına yaşıyoruz. Haktan insana, İnsandan Hakka. Babadan çocuğa, Çocuktan babaya, Karşılıklı etkileşim Aile ve toplumun kökenidir. Hakla olanın gönlündeki servet, Dünyanın akçesiyle kıyaslanır mı? Biz deliyle deli, veliyle veli oluruz. Delilikle veliliğimiz kaynaşmıştır bizim. Anladığımız ve tattığımız kalenderlik budur. Bizim meclisimizde hain, Alçak barınmaz. Bizim meclisimiz bu huylara Zehir olsun diye vardır. Dostlar meclisinde düşmandan eser olmaz. |
zy47) Sihirli Anahtar -Mensuriye-
İnsan dilinin altında gizlidir. Dilini koruyan kimsenin Kusurlarını Allah örter. Gazabını hak etmiş olsa da Onu azabından korur. Allah’tan özür dileyen kimsenin Özrünü Allah kabul eder. Dilini muhafaza etmeli, Lüzumsuz şeyler söylememeli insan. Sahabeden birisi bir gün Peygambere sorar: Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir? Allah Resulü dilini işaret ederek “Şu” derler. Dilimizi daima iyi kullanmalı. O, insanı saadete götürdüğü gibi, Felakete de götürür. Dil ile düğümlenen, diş ile çözülmez. Kalbi ve sözü bir olmayanın Yüz dili bile olsa, o Yine dilsiz sayılır. İtirazı terk etmeli, Çünkü onun hikmeti anlaşılmaz Ve fitnesinden emin olunmaz. O halde selamette kalmak İsteyen susmaya devam etmelidir. Söz gümüşse sükût altındır, Demiş atalar. Kişinin kalbi doğru olmaz, Dili doğrulmadıkça. O zaman komşusunun Dilinden emin olmadığı kimse Cennetlik olmaz. Vücudun her parçası Ehemmiyeti oranında dilden şikâyet eder. Ve insanın hatalarının çoğu Dilinde meydana gelir. Dosta selâm saldım, olmaz oralı Boynum bükük kaldı, ciğer yaralı Felek sillesini vurdu vuralı Hakikate nazar kıldım diyemem İnsanları yüzükoyun yere düşürecek olan Dillerinin hatalarıdır. Midesinin, edep yerinin ve Dilinin şerrinden korunan kimse, Bütün kötülüklerden korunmuş olur. İnsanı maskara eden dilidir. Başa her belâ dilden gelir. Dizginsiz dil belânın habercisidir. Tatlı dili olanların dostları Her gün biraz daha fazlalaşır. Tatlı dil her kapıyı açan Sihirli bir anahtardır. Kötü bir adamın dökeceği tatlı dil, Tilkinin kargaya döktüğü tatlı dil gibidir. Şair; “dilim seni dilim dilim dileyim” Diye boşuna dememiş. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:26 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.