www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Adult eski arşiv (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=376)
-   -   Zülfikar Yapar Kaleli (https://www.cakal.net/showthread.php?t=137768)

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy08) Hayat Bilgisi -ll -Mensuriye-
Hayat bir hikayedir.
Mühim olan,
Eserin uzun olması değil, iyi olmasıdır.
Bu yüzden midir ne?
“En kötü insanlar en iyi yerlerde otururlar” diyor Aristo.
Hayatın ne kadar kısa olduğunu anlamak için
İnsan çok yaşamalıdır.
İyi kullanmadan uzun süre yaşamış insan,
En az yaşamış demektir.

Mutlular için kısa mutsuzlar için uzundur hayat.
Uzun yaşamak için değil,
Doğru yaşamak için çalışmak gerekir.
Onu sönüklükten kurtaran,
Hayatın küçük güçlükleridir.
Mücadelesiz hayat,
Tabutunun tahtası çürümeden,
Adı unutulup gidenlerin hayatı olabilir.

Hayatta daima tatlı ile acı karışıktır.
Geçmiş hayatını gururla hatırlayabilen kimse,
Hayatını iki kere yaşıyor demektir.
Maddi hayat muvazeneye,
Manevi hayat doğruluğa dayanır.
Hayat her şeyi her şeye malik eder
Fakat çok pay alanların
Adları kalmaz.

...........Hayatını vatan yolunda kaybeden
...........Hiçbir zaman ölmez.
...........Ancak, itibar da görmez.

Doğduğumuz zaman dünyaya
Hiçbir şey getirmedik ki,
Giderken de hiçbir şey götüremeyiz! .
Bu yüzden hayatı yük etmeye değmez.
Hayat ağır bir yük değildir,
Zaten yol da uzun sürmeyecektir.

Hayatın her dakikası birdir.
Hayattan faydalanmasını,
Zevk almasını bilmeyen kimse
Hayalet gibidir.
Her beşik içindekine sorar:
............................Nereden?
Ve her kefen sorar:
............................Nereye? .

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy09) Issız Gönlümün Sessiz Sunası -Mensuriye-
Yıllardır gönül birliği ettiğim,
Gönlümden gönlüne köprü kurduğum,
Gönlümüm neşesini,
Gözümün ışığını yitirdim.
Yüzüme bakmıyor artık.

Şimdi başımı taşlara vursam,
Kâinatı göz yaşlarıyla sulasam neye yarar?
Sokaklara düşüp gece gündüz
Yağmur Gözlüm diye bağırarak dolaşsam
Elime ne geçer.

Gönlümün gök gözlü mahzun sunası
Yaralı yar, eksik bahar, küçük meleğimi
Unutamam.
İçini çeke çeke ağlayışını;
Konuşmakta zorluk çekişini,
Masum gözlerle yalvarışını, erken küsmesini
Aklımdan çıkarmam mümkün değil.

Dünyada hiçbir çocuk
Bana masal yüzlüm gibi bakamaz.
Onun gibi gülemez hiç biri.
Çünkü, çünkü mahzundur O! !
Hem endişelerimin kaynağı,
Hem teselli pınarımdı o benim.

Endişelerim umutsuz bir acıya döndü,
Teselli pınarım kurudu.
Yaşadığıma inanabilmek için
Deliler gibi ellerimi, ayaklarımı yokluyor,
Var olduğuma inanmak için yıllardır
Küs olduğum aynalara bakıyorum.
Yüzüm bana öyle yabancı ki,
Kendimden ürker oldum.
Hayalini gömdü buğulu cama
Yalnızlığı çiviledi yakama
Bülbülün muradı gül ile ama
Beni boynu bükük koydu da gitti.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy10) İbret Levhaları -Mensuriye-
Dostumun dostu benim
Elbette ki dostumdur.
Nitekim ata dostları,
Dostların en makbulüdür.
“Düşmanımın düşmanı,
Benim dostum”olamaz.
Çünkü bizim gönlümüzde düşmanlığa yer yoktur.
Gönüller sevgi dolmalı.
Orada düşmanlığa yer kalmamalı.
Dostlukların anlam kazandığı günler,
İnsanların dara düştükleri günlerdir.

Varlıklı insanlara dost olmayı istemek kolay,
..............Dost olmak zordur.
Oysa mazluma dost olmak nefislere zor
.............Gelse de çok kolaydır.
Çünkü, mazlum zaten dost olmaya hazırdır.

Bazıları alıcı kuşların ömürlerinin
Neden az olduğunu düşünmezler.
Onlar sadece kargaların uzun yaşama
Sebeplerinin hesabını yaparlar.
Bilmezler ki kartalların nüfuz alanı
Kargalarınkinden daha çoktur.

Asalet soydan gelir, huydan gelmez.
Bu yüzden huyun değişmesiyle
İnsan, asaletli olmaz.
Derler ki: “Katrandan olmaz şeker,
Olsa da cinsine çeker.”
Kenarın gör bezin al, Anasın gör kızın al.”

Bin türlü zahmetle zaferine
Katkıda bulunulan kişilerin divanında
El pençe durmak ne kadar manidardır.
Dün size ihtiyaç duyanlar,
Yarın da muhtaç olacaklardır.
Kendini bugün ucuza satmak aptallıktır.
Karıncalar kendi işlerini kendileri görürler.
Bu yüzden kimseye eyvallahları yoktur.
Bitlerin beslenmek için hem ucuz,
Hem de aptallara ihtiyaçları vardır.

Çanak yalamakla nimet bulanlar,
Nimeti bulunca hem çanak yalamaya, hem de
Yalatanı sırtlarında gezdirmeye mecburdurlar.
Aksi “hainlikle” damgalanır.

Bazıları kuzuya kurt, aslana çakal gibidir.
Ömrünün beşte biri kabadayılık,
Kalanı etek öpmekle geçer.
Onun kahramanlık edasında bile küçüldüğü hissedilir.

İnsanların bir kısmı aklının ermediğinden değil,
Gözünün görmediğinden makam sevdalısıdır.
Kul olacaklarını görebilse zaten buna yeltenmezler.

Benim ilgi alanım devlet makamlarından ziyade,
Gönül makamları olmuştur.

Kişinin düşmanlık beslediği kapıya
Sığınması kadar acze düştüğünü anı yoktur.
Aşağılık duygusunun alçalttığı kişilerin
Yükseltecekleri hiçbir şey yoktur.
...............Onlar esarettedir.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy11) İki Büyük Felaket -Mensuriye-
Adalet güzeldir.
İdarecilerde bulunursa
Daha da güzeldir.
Emir mevkiinde bulunanlar idarecilerdir.

Cennete girecek üç sınıf var
Bunlardan biri de adil yöneticilerdir.
Adil yöneticinin bir gün
Adaletle hükmetmesi
Bir kişinin kendi kendine altmış yıl
Nafile ibadet etmesinden
Daha hayırlıdır.

Pascal diyor ki;
Kılıcın yapamadığını adalet yapar.
Kuvvete dayanmayan adalet aciz,
Adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.
Kuvvetsiz adalet
Ve adaletsiz kuvvet
İki büyük felakettir.
Kılıç zaferleri,
Zekâ siyasi üstünlüğü,
Adalet de ahlaki başarıyı temin eder.

Adaletin kuvvetli,
Kuvvetin de adaletli olması gerekir.
Adaletin hakim olduğu yerde
Silahın yeri yoktur.

Adalet merhametten ziyade
Her cemiyetin temelini teşkil eder.
Devletlerin sarsılmayan temelini
Adalet teşkil eder.
Çünkü:
Mülkün temeli adalettir

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy12) Özgürlüğün Sırları -Mensuriye-
Nefsinden feragat etmeyen,
gerçek özgürlüğü bulamaz.
Başkalarının özgürlüğünü tanımayanlar,
özgürlüğe layık değillerdir.
Kendi için olduğu kadar,
hasımları için de özgürlük hakkını istemeyen
ve kabul etmeyen bir kimse
özgür olmaya layık değildir.
Özgürlüğe karşı güveni olmayan
toplum derhal yıkılır.
“Ya hür bir millet olarak yaşayalım,
ya da ölelim” diyor Lincoln.
Doğru söylüyor.
Düşünceye gem vurmak,
zihne gem vurmak demektir,
bu ise, rüzgarı zaptetmekten de zordur.
“Özgürlük ağacı ancak,
zalimlerin kanıyla sulanınca gelişir”.(Barere)
Çünkü bu onun tabi gübresidir.
“Uygar” yamyamların sunduğu,
Zulüm ve kahrın döktüğü kanlarla! ! !
Özgürlük verilmez, alınır.
Özgürlük hiçbir zaman hapsedilmez,
hatta şiddete uğradığı oranda genişler.

Özgürlük, ancak her gün yeniden
Özgürlüğünü kazanan insana layıktır.
özgür insanın vücudu esir edilebilir
ama ruhu yakalanamaz.
Özgür insan mahpus olabilir,
fakat asla esir olamaz.
Kanuna gönül rızası ile itaat etmek,
Özgürlüğün en yüksek bir ifadesi değil midir?
Özgürlük ancak onu sevenlere
.....................muhafazaya
ve savunmaya hazır olanlara verilir.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy13) Soğan Gibi Kokmak! -Mensuriye-
İnsanları küçümseyip yüz çeviren;
böbürlenerek, kibirlenerek
yürüyen bilsin ki,
Büyüklük taslayan her zorbanın
kalbini mühürler.
Kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler,
alçalmış olarak ölürler.

Yaradan kibirliyi alçaltır,
alçak gönüllüyü yükseltir.
Kendini beğenen kimseyi
yerin dibine batırır
kıyamete kadar orada debelenir durur.
Kibir, borç ve azgınlıktan uzak olan
cennete girer.
Cimrilik, azgın nefis
ve kendini beğenme helâk edicidir.
Yaratan kibirli kimseyi,
komşuları arasında en aşağı seviyeye
düşürmedikçe bu dünyadan almaz.

Kavakların boylarının uzunluğuna bakıp
onları önemli bir şey sanmamalı.
Bütün kibirli, meyvesiz ve gölgesiz
varlıkların başları bulutlarda sallanır.
Gurura kapılarak emrindekilere
zulüm edenler cezasını ağır öderler.
İnsanlara yüksekten bakan,
gurur ve kibir sahibi
aşağılık duygusunu yüzünden
kin ve hiddet taşır.

Şurasını unutmamak gerekir ki;
Kin büyüdükçe, kin besleyen küçülür.
Sevgi de kin de mutlaka karşılık görür.

Babadan kalan devlet veya
gümüş tepsi içinde sunulan devletin
ebedi olmadığını bile bile
onlara kibirlenmek
hangi aklın kârıdır anlayamam.
Sen bu fani dünyada
emanetçi olduğunun farkında değil misin?
Kendine verilen makamına
ve malına gösterdiğin titizliği,
yarın mutlaka elinden alınacak
ve sorgulanacak olan asıl emanet için
niçin göstermiyorsun?

Bazıları geçici devletleriyle büyük
olduklarını zannediyorlar.
Elinde aslan kabzalı,
çatal başlı kılıcı ile her an
maiyetinin başını vurmaya hazırlar.
Makamları küçülttüklerinin farkında bile değiller.
Çünkü küçük insanların makamı
büyüttüğü görülmemiştir.
Onlar büyük sorumlulukların altında
ancak ezilirler.
Devletleri ellerinden alındığında
koskoca bir hiç olurlar.

Bir gönül kırmanın bin devletle
telafi edilemeyeceğini bilerek gönül kırmak,
devlet elden gidince yere bakmayı gerektirmez mi?
Bu devletlere olan bağlılık ve bu sevgi,
asıl devlet sahibine gösterilmesi gereken
sevgi ve saygıyı nedense akla getirmiyor.
Dünyalık için saatlik planlar yapılır da,
yaratılış gayesi akıllara gelmez.
Elimize geçirdiğimiz devletin cazibesine
kendimizi o kadar kaptırmışız ki;
öteyi ancak cenaze merasiminde aklımıza getiriyor,
sabaha unutuyoruz.
Günler sayılı,
sonun ne olacağını bilmiyoruz ama,
bir dakika sonrası için de garantimiz de,
hazırlığımız da yok.

Unutmayın ki; devleti çok olanın
hesabı da çok ve zorlu olur.

Gurur, kibir insanı mutluluktan uzaklaştırır.
Ve yine unutmayalım ki;
bir insan kendisini
yüksek görme hırsıyla söz söylerse
.............................soğan gibi kokar.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy14) Utanma Yüzsüzlüğü -Mensuriye-
Utanmak ne güzel bir hasettir.
Hâyânın hepsi hayırdır.
Ve hâyâ ancak hayır getirir.
Hâyâ imanın dallarından bir daldır.
Her dinin bir ahlakı vardır.
İslâm’ın ahlakı da hâyâdır.
Haya duygusu kaybolan kimsenin kalbi ölür.
İman çıplaktır.
Elbisesi takva, süsü utanmak,
meyvesi ise ilimdir.

Utanmak güzeldir.
Utanmak kadınlarda olursa daha da güzeldir.
Haya imandan, arsızlık cefadandır,
Utanmak yetmiş bölümdür
ve utanmak imandandır.
Hâyâ insanların gözlerindedir.
Yani göz gözden utanır.
Utanç duymamak kadar
utanç verici bir şey yoktur.

Kötü insanları görmek artık
beni şaşırtmıyor,
ancak utanmadıklarını görünce şaşırıyorum.
Allah bir kalbi,
kendisinden hâyâyı gidermekle
cezalandırdığı kadar hiçbir şeyle
cezalandırmamıştır.
Her şeyin kendine yakışan bir ziyneti,
bir meyvesi vardır.
Hâyânın meyvesi de hayırdır.

Yusuf Bin Esbap diyor ki:
“Biz öyle kimseler tanıdık ki onlar,
Allah’tan cenneti istemekten hâyâ ederlerdi”.
Bugün utanabilmeyi Allah
bazı kullarından kaldırmış olmalı ki
bu kadar utanmaz insan kılıklı türemiştir.
Elmanın bile yüzünün kızardığı bir zamanda,
insanların yüzünün kızarmaması
ne kadar acıdır.

”Haklı bir fikrin meyve vermemesi
mümkün değildir”, diyor Tolstoy.
O zaman aklıma
demek ki;
bizim fikrimizin de meyvesi bu
demekten başka bir şey gelmiyor elimden.

İnsanın utanmaz gözden,
kızarmaz yüzden başka sermayesi
kalmamışsa
onun yapacağı sadece
hâyâsızlıktır, arsızlıktır.
Allah buyuruyor ki;
ne mutlu o kullarıma ki
benden hâyâ ederler de
yalnız kaldıkları zaman günah işlemezler.
İnsanların bir kısmı

cenneti istemekten bile hâyâ ederken,
bir kısmı hiç utanmadan
bu mazlum milletin hakkını
hakkı sayarak midesine indirebiliyor.

Bunların şerrinden Allah
memleketi de, milleti de korusun.
İnsanın ar damarı çatlamaya görsün
artık onun yapamayacağı kötülük yoktur.
Allah’tan korkmayandan korkulur.
Allah’ım bu yüzsüzlerin,
bu beyinsizlerin
ve bu utanmazların yüzünden bizi
...........................helâk eder misin?

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy15) Bayram Denilince...-Mensuriye-
Bayram günlerinin buruk sevinçleri
akla gelince,
hiç batmayan bir güneşle
içimizin ısındığını sanırız.
Kalbimizin lüzumsuz istekleri
bizden teselli beklerler.
Ve gönlümüz aklımızdan medet umar.

Dünya hayatı insana derecesini kazanması için
sınama mekânı olarak verilmiştir.
Hiçbir insan yoktur ki,
en basit davranışlarından
en olgun davranışlarına kadar
yaptığı işleri kalbinden geçirmemiş olsun.
Çünkü hareketler önce kalpte şekillenir,
sonra eyleme dönüşür.

Biz midemizin tokluğu ile meşgul olurken,
gönül bahçemizi leş kargaları istila ediyor.
O zaman ebedi hüsran,
acı bir akıbet olması kaçınılmaz oluyor.

Şair:
“Ya bayramlar bayram olsun kurtulsun,
Ya takvimler cayır cayır yırtılsın”
sözünü boşuna mı söylemiş?

İnsan kendisiyle hesaplaşmaya sevdalı olmalıdır.
Çekirgeler bir bulut olur
gönül ülkene dolarsa ne yapılır?
Gemiyle açıldığın deryada
başlayan fırtınaya karşı
sığınak besmeleden başka nedir ki?
İnsan hırs ve tamahtan kurtulmadıkça
sabrın tadını bulamaz.
Okumak, öğrenmek yeniden yaşamayı bulmaktır.

Bayram dostu hatırlamanın mevsimidir
Dost ile daha içli dışlı olma günüdür.
Sevgiliyle beraber olduğu zamanı
yaşadığın an saymalı insan.
Diğer zamanların boşa gitmiştir.
Sevginin karşılıksız olduğu görülmemiştir.
O halde, yâri aramakla ömür kaybolsa
ne gam.
Ömür yâri aramak için yaratılmamış mı?

Gül sevgiyi temsil ediyorsa,
çöplükte neyi arıyoruz.
Gençlik bir bahar mevsimidir ki,
içinde hem yaz,
hem güz,
hem kış vardır.
Etrafını dikenlerin sardığı gençlikten
bol verim beklenemez.
Bahçenin güzel olması bahçıvanın elindedir.

Şehrin sokaklarını temizlemeye uğraşanlar,
bu emeklerini
insanların kalbini temizlemeye ayırsalar
daha hayırlı bir iş yapmış olurlardı.

Söylenmesi gerekeni söyleyecek yerde
söylemeyen vebali yüklenmiş olur.
Sevgiler çoğaldıkça aşkın
zayıf tarafı ortaya çıkar.
O halde sevgileri çoğaltmalı
ki hangisinin samimi,
hangisinin göstermelik olduğu anlaşılsın.

En iyi mücadele gençlikte verilendir.
İhtiyar istese de
kolay kolay kötülüğe bulaşamaz.
İnsan kendini her gün
muhasebe süzgecinden geçirmelidir.
Günahlar insanı terk etmeden,
insan günahları terk etmelidir.

Her kafanın içinde beyin olduğunu sananlar,
dünya malına tutsak olmuş kişilerin de
beyni olduğunu iddia edilebilirler mi?
Şayet beyinleri olsa,
güzelim hürriyet dururken
esareti tercih ederler mi?

En çok kananlar ve aldananlar
en az ilme sahip olanlardır.
Her organımız yaptığından
sorumlu değilse özgürlük neye denir?
Ekmek kadar,
su kadar aziz olan nice şeyler vardır ki
hayatın günlük uğraşıları arasında
kaybolur gider,
dikkat etmeli.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy16) Feth-i Mübin! -Mensuriye-
Sultan İkinci Mehmet,
bir cihangir,
devrinin fikir aleminde
büyüklüğünü kabul ettirmiş
essiz bir kıymet olmasına rağmen,
elini öpeceği bir üstadı,
nazlanıp sesini yükselttiği zaman
“hizaya gel” diyerek karşı koyabilen
bir hocası vardı.

İskender, Sezar ve Napolyon da
birer cihangirdiler.
Fakat bütün kabiliyetlerine rağmen,
birer malzeme olmaktan kurtulamadılar.
Fatih kendine karşı hesap vermeye mecbur edilmiş,
manevi terbiyesinde nefsini
kontrol etmesi şart koşulmuş birdir.
Bu yüzden aralarında daima
mesafeler olmuştur.

................Bizans surları önünde
53 günlük çetin ve meşakkatli
kuşatmanın içinde
Sultanı destekleyen,
bunaldığı anlarda onu ümitsizlikten
geri çeken
“fetih mutlaka müyesser olacak” diyen
bir Akşemseddin var.
Fatih bu savaş dramının hem yazarı,
hem yöneteni,
hem de aktörü durumundadır.
Bunalınca imdada yetişen
arkadaki suflörün sesi:
”korkma İstanbul’u alacaksın”.

................Fatih,
...............Bizans’ı almaya teşebbüs eden
...............sayısız hükümdarlar arasında,
...............gayesinin bilincine varmış biriydi.

stanbul’un fethi tarihin en çetin
savaşlarından biri olmuştur.
Hatta 70 parça donanmayı
bir gecede dağlardan aşırıp,
ordusunu en yeni silahlarla donatan,
kuşatma planlarını kendi çizen,
onu denetleyerek tatbik ettiren,
çok kısa zamanlarda kuleler kuran,
büyük toplar döktüren bu yaman kumandan,
kalenin düşmediğine sinirlendiği
bir zaman atını denize sürüyor.
Yanındakiler “Sultanım at denizi geçemez ki”
deyince İşaret parmağını kaleye doğru uzatıyor
ve haykırıyor.
“Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u”.

...................İşte bu sıkıntıların içinde
zafer dileği ile Ahmet Paşayı:
“Paşa velinimetim hocama git
fethin gününü,
saatini söylesin” diyerek
Akşemseddin’e gönderiyor.
Ak Şeyh fethin 29 Mayıs Salı günü
müyesser olacağı haberini yollayıp
metin olmasını istiyor.
Söylenen zaman yaklaştığı halde
kalenin düşmemiş olmasından endişelenen
Akşemseddin’in oğlu telaş
ve üzüntülü bir şekilde
babasını çadırında ziyaret etmek istiyor.
Lakin kapıda duran nöbetçi:
...........“Bana, içeri kimseyi
............koymayasın diye söylendi,
...........seni içeri koyamam”
..........diye yasaklayınca,
..........çadırın eteğini kaldırıp
..........babasını gözlemeye başlıyor.
Gördüklerini şöyle anlatıyor.
“Baktım babamın başı açık,
cübbesi bir yanda,
seccadesi bir yanda,
gözyaşları toprağı çamurlaştırmış,
yüzü çamurlu, elleri semada
“Allah’ım beni mahcup etme,
beni utandırma, fethi müyesser kıl”
diye sesli niyazda,
kendinden geçmiş.
..........Bu niyaz hali ne kadar
.........devam etti bilemem.
.........Babamın ayağa kalktığını ve
.......... “elhamdülillah kale feth olundu.
...........” dediğini duydum,
.............başımı kaldırıp uzaklara baktım.
.............Haftalardır Bizans’ın geri ittiği
.............ordunun kaleye girdiklerini gördüm.”

Nihayet Fatih zafer alayı
ile şehre giriyor.
Büyük serdarın sağ yanında
hocaları Molla Gürani ile
Molla Hüsrev,
sol yanında
Ak Şeyh ile
Akbıyık Sultan var.
Padişaha çiçek vermek için
yollara düşen Bizanslı kızlar,
Sultanın bir delikanlı olduğunu ne bilsinler.
Ellerindeki çiçek demetlerini
ak ve seyrek sakallı ihtiyara uzatıyorlar.
O da “padişah ben değilim”
diyerek yanındaki genç serdarı gösteriyor.
Fatih: “Verin verin,
ben padişahım ama,
o benim hocamdır” diyerek
tebessüm ediyor.

O İstanbul’u alınca bunu
beşeri ihtiraslarını tatmin etmek,
davayı kendisine mal etmek
sevdasına kapılmamıştır.
Öyle ki şehre girerken:
“Sultanım mutlusunuz değil mi?
”sorusuna,
“En büyük mutluluğum velinimetim,
hocamın yanılmamış olmasıdır”
diye cevaplıyor.
O böyle mutlu bir düğümü
kendi eli çözdüğü için ancak şükretmiştir.
Nitekim ilk Cuma namazını
Ayasofya’da kılmak için zaptettiği
şehrin dışında üç gün bekledikten sonra
şehrin kapısından girip
mabedin önüne geldiği zamanı
ilk işi secdeye kapanıp şükretmek olmuştur.

...............Ayasofya Camiinde
...............ilk cuma namazı kılınacak
...............Sultan imam, tekbir alıyor,
...............el bağlıyor, ellerini çözüyor
.................tekrar tekbir alıyor.
...............Bu hal üç defa tekrar ediyor.
...............Cemaat şaşırıyor.
...............Namazdan sonra sebebi Sultana soruluyor.
..............Fatih: “Niyet ettim, tekbir aldım.
..............Her zaman namaz kılarken
.............karşıma dikilen Kâbe’yi göremedim.
.............Allah’ım bana Kâbe’yi göster
.............diyerek tekrar tekbir aldım.
...............Kâbe hayal meyal göründü.
..............Allah’ım İstanbul mülkünü
..............Kâbe ile aramıza sokma,
.............ben senin rızandan başka
...............hiçbir şey istemedim,
...............ne yaptımsa senin rızan için yaptım
...............diyerek tekbir aldım.
...............Şükürler olsun Kâbe karşımdaydı.
................Bu şekilde namazı kıldık.”

Padişah yoksul ve harap şehrin
içinden geçerken iliklerine
işlemiş bir hüzün içindedir.
Devlet erkanıyla konuştuğu bir gün
“Dünya devleti müebbet olmaz
ve cihan-ı fanide kimse baki kalmaz”
diyerek hayat felsefesini açıklamış,
bin yıllık Roma İmparatorluğunu
yıkarak da milletini
cihangirler sınıfının başına geçirmiştir.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy17) Dünya Bir Pazardır -Mensuriye-
Dünyada üç şey,
insanın helâk olmasına sebeptir.
Bunlar: Süse çok düşkün olmak,
Hatalara aldırmamak
ve kaybolan dünyalığa üzülmek.

Nefsin zevk aldığı şeylere
iyi bakmak lazım.
Pazarlara çok mal gelir,
her türden, çeşit çeşit.
Biz bize lazım olanı satın alırız.
Bir kısım şeyleri almak aldanmaktır.
Pazarı sırtına vurmaksa aptallıktır.
Dünya pazarından herkes nasibi kadarını alır

İhtiras denilen şey,
azgın ve önü alınamaz bir iştahtır.
Bilirsiniz sert suları havuzlarda dinlendirirler,
yumuşasın diye.
İhtirası da kanaat havuzuna sokmalı ki,
uysallaşsın.
İnsan gördüğü her şeye sahip olsa ne kazanır.

Tekrar ediyorum,
ÇOK MAL.
ÇOK HESAP VERMEYİ GEREKTİRİR.
İhtiyaçların sınırına dikkat etmeli.
Nitekim o kadar şey var ki lazım olmadığı halde,
bize lazımmış gibi gösteriliyor.

Çağdaş teknoloji gözlerimizi kamaştırmasın.
Nitekim insanların yaptıkları,
insan kalbinin karmaşıklığı karşısında hiç kalır.
İnsanların iyisi insanlara meyve sunandır.
Her faydalı eser,
her faydalı iş faydalı bir meyvedir.
Fırsat eldeyken yarına hazırlık yapmalı.
Zira geçen hiçbir günü geri getirmeye
gücümüz yetmiyor.

Havaya giden sözler söylemektense
kalpleri okşayan, hoş sözler
söylemek gerekmez mi?
Hata bilmediğimizi yapmamızdır.
Bu yüzden
yüzümüzden pişmanlık çizgileri
eksik olmaz.
Kendimizi bu yüzden yer bitiririz.

Tamir edilen hatalardan ziyade
terk edilmeyen, devam ettirilen inat kötüdür.
İnsanlar genellikle üç nedenden dolayı
açgözlülük yaparlar.
Cahilliklerinden,
kibirlerinden
ve inatları yüzünden.
O halde ameline güvenmek
kibrin en büyüğüdür.

Dünya bizim için dönüp durmakta.
Onun dönüşüne başımızı ayarlamayı bırakmalı,
kendi şahsiyetimizi yaşamalıdır.
Bir takım sözler var ki
onları papağanlar da söyler.
“Bin düşün, bir söyle”
diyenler boşuna dememişler.
Nice söz gevezelikten öteye geçmiyor,
sahibini dara düşürüyor,
gece uykularını kaçırıyor.

Gerçek zenginlik;
hiçbir şeye ihtiyaç duymamaktır.
Dünya malına çok ilgi duyanlar
gerçek özgürlüğü bulamaz.
Çünkü; çok mal insanı kendi esiri yapar.
Gaflet içimizde kışı yaşatır.
Kışı yaşamamak için
Neronlar’ın,
Karunlar’ın,
Cemşitler’in
durumundan ibret almak gerekmez mi?

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:08 AM

zy18) Gönül Dilencisi..-Mensuriye-
Gönül aleminin dilenciliğini yapanlar
nimet bulma sevdasından galip çıkmışlardır.
Gözlerini dünya tamahından
kurtaramamış olanlar
dış perdeden çalanlardır.


Herkes benlik aynasındadır.
Benliğin ateşi yeter derecede
bir gençlik kuvvetidir.
Kırk yaşını elde etmeyi ve durulmayı bekler.
Çünkü ancak kırk yaşına basınca
hayatın kazancı peşine dönüşür.
Kırk yıllık dersi tekrar etmenin
hiçbir değeri yoktur.


Eli uzatıp çare aramak,
masal okumaktan daha faydalıdır.
Gönül gamını dindirmek,
bu gönül gamına gam çekmiş
gönüller bulmakla mümkündür.
Gamdan anlayan dostların varsa
gam çekme.
Madem ki yarin var,
gamın boynu kırık demektir.
Dostların dostluğu
gamlı gönüller için bir dayanaktır.
İki kişi dost olunca
yüz gam eksik olur.

Vuslat gecesinden daha kıymetli,
sabahın şafağından daha değerli dost.
Sultanlar sefere çıkacakları zaman
ağırlıklarını önceden yola çıkarırlar.
Arı sonunu düşündüğü için
kovanı devamlı balla doludur.
Kimsenin himmeti
sonunu düşünmeye meyletmemiştir.
İnsanların mertebesi
sonunu düşünme mertebesidir.

Göz aldatıcı hayal perdesi bize
her an garip oyunlar gösterir.
Dünya evi nağmelerle dolu
ama oynayan yok.
Deniz mücevherlerle dolu,
fakat dalgıç yok.


Büyüklüğün mayası edeptir.
Allah sırlarının hazinesi ordadır.
İlk sabah nefes almaya başlayan insan
ikinci sabah sesini yıldızlara yükseltir.
Yalancı sabahların aydınlığı çabuk geçer.
Kişiyi dostuna,
yârine kavuşturacak sabahlar
gerçek sabahlardır.

Kişi tek başına hiçbir şey yapamaz.
Yâr aramalı, aramalı ki
aradığı her şey yârdan gelir.
Herkesin ister istemez bir dostu vardır.
Önemli olan eli tutan yârin olmasıdır.
Düşüp kalkılan dost
insana kapı aralığından daha yabancıdır.

Yâr yara yan vermiş, körpe yaşında.
Yâra uzanmaya gönül gerek.
El gönül ipine uzanacak ki,
gurur alçak gönüllülüğe dönsün.
Arşın sultanı, cihanı yarattığı zaman
huy ile canı birlikte yaratmıştır.
Marifet canı çıkarmadan
huyu çıkarmaktır.

Arkadaşları cahil,
kişide yolun acemisi ise,
gariplik kimsesizlikten daha acı olur.
Kapıdan geçmeye yol yoksa,
o daracık geçitte
korkudan dil tutulur insanın.
Aşktan başka imdada yetişecek
bir şey de yoktur.
Aşık olundu mu,
o zaman kapı çalınır.
Gelenin kim olduğu sorulunca da
artık çekinmeden: '
Eğer yer verirseniz bir ademoğludur' denir.
Kapı aralanır, içeri alınır.
Terkip perdesi ortadan kalkar,
kişi vuslata erer.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:08 AM

zy19) Karanfilli Dost...-Mensuriye-
Dostun ekşi söyleyeni var,
acı söyleyeni var.
Nasıl söylerse söylesin
Karanfilli dostun samimi olduğu muhakkak.
Nitekim dost acı söyler,
fakat doğruyu söyler.
Dostu Allah olanın düşmanı olmaz.

Kişinin yakını düşman olunca uzak sayılır,
yabancı da dost olunca onun yakını sayılır.
Bunların dostluğuna asla güvenilmez.
Zayıfların kini, dostlukları kadar tehlikeli değildir.

Yakası kirli olanın kalbi pek temiz olmaz.
Dışını temizlemesini beceremeyen,
içini hiç temizleyemez.
Kimsenin iç dünyasını göremezsin,
ama dışını görmekle, az da olsa
bir kanaat sahibi olursunuz.
İyi, temiz insanlarla sohbet edilir.
Pis, kirli ve pasaklı insanlardan ise
uzak durulur.
Çünkü onların dostluğu gırtlağının altındadır.

Ömrünü seyahatle geçirenler
birçok otelci bulur, ama bunlarla dostluk kurmaz.
Dost odur ki,
hatırladığın şeyi yapmakta sana yardımcı olur.
Yapman gerekenleri de sana hatırlatır.
Sende olmayan meziyetleri sana söyleyen dost,
düşman olunca sende
olmayan fenalıkları da sana yükler.

Aklın bağlamadığı dostluğu,
akılsızlık kolayca çözebilir.
Dostluğundan fayda görülmeyen insanın,
düşmanlığından da zarar gelmez.
Bin kişinin dostluğuna,
bir kişinin düşmanlığı satın alınmaz.
İnsanların en biçaresi dost edinmeyen,
bundan daha kötüsü de dostlarını
hiç yok yere kaybedendir.
Bütün düşmanlıkların aslı,
kötülere dost olmakta saklıdır.

Dostları çoğaltmak
zekâ inceliğindendir.
Dostluğun amacı
kaynayan sütün koyulaştığı gibi,
kalpleri birbirine zincirlemek
suretiyle raptetmektir.
Faziletli olan ve faziletleri
birbirine benzeyen insanların dostluğu
mükemmel bir dostluktur.

Dostluk;
iki vücutta müşterek bir ruha benzer.
Dostların ayrılığının yanında,
zamanın bütün musibetlerini ve
felaketlerini değersiz kalır.

Otuz yıldır kendilerinden
ayrı düştüğüm öyle samimi arkadaşlarım var ki,
hasretleri bir an bile kalbimden çıkmaz.
Çünkü, iyi dostluklar
temiz hesaplarla kurulur.
Yalnız kendi nefsini düşünerek dost arayan,
hizmetçi arıyor demektir.

Dostluğun kolları
birbirimizi dünyanın bir ucundan
öbür ucuna kucaklayabilecek kadar uzundur.
Dostluk iyi kişiler arasında hemen kök salar,
güçlükle yıkılır.
Dertlerini dökecek dostları olmayanlar,
kendi yüreklerini kemirirler.
Dost rahatlık veren bir merhemdir.
Bu yüzden dost kötü günde belli olur,
iyi günde herkes dosttur.

Dostluk saygılı olmaktır.
Dostluktan saygıyı kaldıran onun en
büyük süsünü kaldırmış olur.
Akıllı biri can düşmanı da olsa
cahil dosttan iyidir.
Dost kazanmanın tek yolu
dost olabilmektir.
Kendisiyle yanında yüksek sesle
konuşabildiğin kişi dosttur.
Gerçek dost, onu unutanı unutmayandır.
İyi dost kişiye ayıplarını gösterendir.

İyi ve kötü günleri paylaşacak
dost bulmak nadir bir talihtir.
Dostu olmayan en yoksul insandır.
Nitekim,dostsuz hayat çekilmez.
Yürek acısını ancak bir dost eli geçirir.
Gerçek dostlukta âdi insanların
alamayacakları bir tat vardır.
Dost kazanmak isteyen kimse,
dostluğu paylaşmayı bilmelidir.

Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır.
Kişiye düşmanlık edecek kadar,
dosta kuvvet vermek doğru olmaz.
Dostluk gündüz görünmez,
o ateşböceği gibi ancak *******i parlar.
Varlığı darlıkta anlaşılır.
Büyük bir adamın dostluğu
Allah’ın bir ihsanıdır.
Dostluk,
dünyayı bir arada tutacak tek bağdır.

Dostluk, gönüller arasında
ot bitmesine müsaade etmez.
Kusursuz arkadaş aramak,
dost edinmek istememektir.
Dostlara itimat etmemek,
onlar tarafından aldatılmaktan daha ayıptır.
Dostun yumruğu acıdır.
Ve dostun kusuruna bakılmaz.
Benden söylemesi.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:09 AM

zy20) Örümcek Yuvası -Mensuriye-
İnsanların boyunun, elbisesinin,
süsünün ne değeri var.
Kalplerdeki cevher
her şeyden kıymetli değil midir?
Gönüller gül devşirme bahçeleridir.

Yürek çarpıntısı tedirginlik alâmetidir.
İsabetli karar veren insanın
kalbinde niçin çarpıntı olsun ki?
Orada gönüller saltanatı sürer gider.
Nişanlara, makamlara, servetlere ve
geçici heveslere boğulan saltanat
örümcek yuvasına benzer.
Evlerin en hafifi ve de en zayıfı
hiç şüphe yok ki örümceğin evidir.
İnsan zayıf umutların arkasında
varlığına nasıl cevap arar?
Elbette biz,
gönül sultanlığının peşinde olanlardanız.

Nimetler kalplerde tanınır.
Bütün bir benlik şükrün ifadesidir.
Şükrün zevkine ancak kalbin erdiğini,
lezzetini ancak onun duyduğunu hepimiz biliriz.
Nefsi temiz etmek kulluğun bir gereğidir.
Onun temizlenmesi
şerrinden kurtulmayı beraberinde getirir.
Kalp sağlam bir yere tutunmuşsa
nefsin temizlenmesi kolay olur.

Güllerin kokusunu
burnumuzun algıladığını sanırız.
Oysa burun vasıtadan başka
bir şey değildir.
Hayat faaliyetleri kalpten başka
bir yerde meydana gelmez.
Çiçekler insana dersler verir.
Uzun bir zaman o ders halkalarına
oturanlara ne mutlu.
Onlar kalplerdeki çiçeklerin
ne demek istediğini ferasetleriyle anlarlar.
Çünkü 'mümin ferasetli insandır'.

Evlerin depremle yıkılmasından
korkmaya gerek yok.
Asıl korkulacak şey kalplerin yıkılmasıdır.
Çatlayan kalbi onarmak
yıkılan evi yapmaktan kolay olmasa gerektir.
Yeryüzündeki madenleri aramaya kalkan insan,
biraz kendi kalbine bakmaz mı?
Bahçelerin yeşerebilmesi için
bol su verilmesi gerekir.
Peki kalbimizi ne ile sulayalım ki,
yaradılış amacına uygun ürünler versin.

İnsanların en büyüğü:
“Kalpler de demirler gibi pas tutarlar,
onu ancak Kuran okumak
ve ölümü anmak parlatır”diyor.
Kalpler birbirleriyle haberleşirler.
Biz buna muhabbet diyoruz.
“Gönülden gönüle yol vardır “diyen
ne kadar doğru söylemiş.

Derler ki,
ölüm; kalbin durması olayıdır.
Oysa şu nokta unutuluyor.
Kalp ebedi hayata
açılan kapıyı aralamakla görevli.
Ve o hayatın mutluluğu
ancak kalplerle kazanılır.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:09 AM

zy21) Tuz Koktu! ! ! -Mensuriye-
Genellikle saçların dökülmüşlüğü
“maden olan dağda ot bitmez”
diye yorumlanır.
Oysa; bazıları, dağ olmasına dağ da,
zemheri soğuğu yemiş dağ.
Dışı da, içi de üşümüş.
Yaprakların dökülmesi üşütmüşlüğün sonucu.
Artık onu yeşertmeye çalışmak
taşa tohum ekmek kadar
boşuna bir emektir.

Bir yerde söylediklerini
dinleyecek kulak kalmadıysa,
hiç boşuna nefes tüketmeye gerek yok,
bulunduğun yeri değiştirmek gerekir.

Beyinler üşümüş olunca
yeşilliklerin farkına varmak bile artık imkânsızlaşır.
O kuru ve koca gövdesine bakıp hayıflanmakta,
zamansız ve mekansız çıkışlarla
etrafındakileri mahcup etmekten
çekinmemektedir.
Kıyamet günü Allah’ın
kullarından en kötülerini
iki yüzlü olanları oluşturur.
Onlar bir tarafta ayrı öbür tarafta ayrı söyler.
Bir tarafa ayrı,
öbür tarafa ayrı yüzleriyle giderler.

Devlet malını babasından miras kalmış,
öz malı gibi görmek zihniyetiyle
tasarrufta bulunmak
nasıl bir ahlâk anlayışıdır,
anlayamam.

Adamın birinin yol kenarında
iyi bir tarlası vardır.
Bir çiftte iyi öküzü.
Tarlasını sürmektedir.
Yoldan geçen birisi selam verir. Sorar:
”Bu tarla senin mi?
” Çiftçinin cevabı çok enteresan,
bir o kadar da düşündürücü.
“Hayır, sadece sırası benim.”

“Ant olsun ki ilk yarattığımız gibi yapayalnız,
teker teker huzurumuza geleceksiniz.”
Enam 6/ 94

Kendi kazancını bırak,
babasının o kıt varlığını bile
dirhem dirhem kullanmaktan korkanlar,
devlet malına gelince çok cömert oluyorlar.
onu bağışlamak suretiyle,
o kuru kafalarının idrak
edememesinden olmalı ki kendilerine
itibar edinmeye çalışıyorlar
veya öyle sanıyorlar.
Oysa bilmiyorlar ki;
“el elin eşeğini türkü çağırarak arar”.
Ve fırsat bulunca da yapacağını yapar.

Her insan kendi yaptığından
sorumlu olduğu gibi,
sorunlarını da, sıkıntılarını da
kendisi çözmek durumundadır.
Çünkü, insan genellikle
başkasına sürmek istediği çamura bulanır.

Yoksulun biri İskender’e;
Az bir şey olsun ihsan etmez misin? Der.
Az şey bana layık değildir.
O halde çok ihsan ediniz.
O da sana layık değildir.
Cevabını alır.

Şurası unutulmamalıdır ki;
“eğreti ata binen tez iner.”
Elde bulunan yetkiye veya
yetki saydıklarına güvenerek,
isteklerini kolayca gerçekleştireceğini sanmak
veya yapmak en azından
bizim de içinde bulunduğumuz
toplumu rahatsız eder.

Dünyada iki yüzlü olanların,
kıyamet günü ateşten
iki dilleri olur.
İki yüzlü Allah katında emin kimse olamaz
Dünya Süleyman’a bile kalmamış.
Ki O dünyanın en güçlü ve kudretli kişisiydi.

Bazılarının altından oturağını çekiniz,
ayakta durmaya bile mecalinin
olmadığını göreceksiniz.
Yapabileceği oracıkta kıç üstüne oturmaktır.
Bu haliyle bile kendini kral sanmak
acınacak bir durumdur.

Unutmayalım ki,
bu dünyada her şey bir baş eğme karşılığıdır.
Ve yine unutmayalım ki;
diline sahip olmayanlar
kendi sonlarını kendileri hazırlamış olurlar.

Her şeye rağmen,
kendi yerini sağlam görmekten başka,
hısım ve akrabaya
kıyak yapanları varlığına üzüldük.
Ahde vefanın
bu kadar ucuzladığını bilmiyorduk.
Yazık.

Dostlar: “Et kokarsa tuzlanır,
ya tuz kokarsa,” demiş atalar.
Artık devir tuzun koktuğu devirdir.
Bazı haddini bilmezlerin yüzünden.
Unutmayalım ki:
Ağanın atı sattığı adamın elinde ölür.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:09 AM

zy22) Alçağın Karı Az Olur. -Mensuriye-
Bu satırların yazarı; önce sen,
sonra bütün mümin dostlar,
ellerinizdekilerin bir gün
kaybolup gideceğini akıldan çıkarmamalısınız.

.........Hiç kaybolmayacak şeyleri kazanmalı ki;
.........azık bol,
..........yol aydınlık,
..........arkadaş güvenli olsun.
Her insanın içinde bir ufuk vardır.
Önce onu aşmaya çalışmalıdır.

Kalpleri diriltmeden, toplumu
diriltmek mümkün değildir.
Çünkü toplumlar kalplerden meydana gelir.
Kocaman kitapları ezberlemektense,
sevmeyi bilmek daha uygun olmaz mı?

Bütün anlayışların temelinde
sevgi ve bilgi vardır.
Bunların ikisinden yoksun olanların
bu dünyada neleri kalıyor ki.
İnsanların mutluluk dedikleri
henüz bulunamamış güzellik gibidir.
Onu bulmak için onu keşfetmek gerekir.
Her önüne gelenin eli öpülmez.
Bu alışkanlık tez zamanda terk edilmelidir.

.......Tövbelerini sıkça bozanlar
.......işin gerçeğini kavrayamamış olanlardır.
.......Yolda görülen pislikler temizlenmeli ki,
.......kalplerdeki çakıl taşlarını
.......temizlemeye yol bulunabilsin.

Bir çıkar uğruna boynu eğri olmaktansa,
acından ölmek tercih edilmelidir.
Bazı şeylerin zamanla değiştiğine
inanmak istemiyorum.
Çünkü asıl değişmesi gereken
davranışlar olmalıdır.
Yoksa bunca zaman yanlışla
hemhal olduğuma yanarım.

........Dünya malını çok seven,
........asıl sevilmesi gerekeni unutur.
........Çıkar ve menfaat için koşturanlar
........çabuk yorulur.
Nefsinin isteklerine boyun eğenlerse
kişiliklerini kaybederler.
..........Sorumsuz olmak beraberinde
...........unutulmayı getirir.

Nimeti elde etmeyi düşünen,
nimeti vereni de düşünmelidir.
Alçak dağın dumanı az olur.
Ey gönlüm,
sen alçak dağ olma.
Dünyalık telaşı az olanların
yararlı işlere ayıracak zamanları çok olur.

Kısa zamanlar,
kısa zevkler için değildir.
........Öyle bir zevk peşine koşmalı ki
........kişiyi ebedi zamanlara ulaştırsın.
..............Sevgi her zaman sert iklimlerin
...............yumuşatıcısı olmuştur.
O halde insanlığı sevmeyi,
“Yaratandan ötürü sevmeyi' bilmelidir.

............Çoğunluğun peşine takılmak
.............onların yanlışlarını kabul etmeyi de
.............beraberinde getirir.
.............O halde asıl olan gerçeğe
.............uygun seçimler yapabilmektir.

Adaletin kılıcının keskin olmasını arzulayanlar,
zalimin var olmazından korkmamalıdırlar.
.......Nitekim; zalimlerin varlığı,
.......mazlumların yaşama azminin kamçısıdır.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:09 AM

zy23) Özgürlüğü İçmek! ! -Mensuriye-
“Ezeli mahkûm ve mahrum kimdir? ”
diye sorulsa derim ki;
yaratılış harcının bileşenlerine yabancı,
tadına yabancı olan kişidir.
Dünyayı dünya yapan mucizedeki bu hal
insana hayat ve hürriyet bahşeden reçetedir.

Artık özgürlükle nefesleşmek,
hazzın bitmez deryasına dalmak vaktidir.

………………………Özgürlüğü içmek,
……….gönül yurdunu ziyaret etmektir.

Bütünleşmenin maviliğinde
bir engin gibi dalgalanan gönül mabedi,
yaratıcının en büyük ihsanı olan
özgürlükle birlikte insanındır.
İnsan “insan” olduğunu bildiği müddetçe
bu mabedin içinde yaşar.

Vuruldukça kuvvetlenen,
darbe yedikçe şahlanan mânânın gizemi
sonsuz maviliğini sunmakta,
hürriyet dağıtmaktadır.
Mücadele insanın çeşnisi, bedeni.
Ruhun cilası,
kalbin müptelası.
Özgürlüğün yokluğunda dâvâ düşüyor,
sorunlar eriyor, mânâ tükeniyor.
Dünya, dünya olmaktan çıkıyor.

……………………………Ey özgürlük;
sensiz bu yelkenin seyri anlamsızlaşıyor.
………………….Seni azim diye içmeli.
Çünkü azmin kamçısı sensin.
……..Kamçıyı vur, bedenlerde şaklasın.
……………….Acıma gaddar ol. Çünkü,
…………… insan “insan” olmak istiyor.

Özgürlüğün muhteşemlik simgesi,
enginliğin delili.
Bu enginde renkler ve dalgalar çizilmiştir.
Özgürlüğün çapı renklerdir, dalgalardır.
Sınırsızlık enginliğin gücüdür.
Sınırsız olmak faniliğin yenilmesidir.
İnsan bu gücün hem kendisi, hem de zerresidir.
Enginde parsellenen benim, sensin.
O enginliğin içinde zerreyiz biz.

Ben, kusurlumdan şikayetçi
bir tevazu ırmağı olmak,
akmak istiyorum.
Çirkinliklerimde güzellikler bularak
asıl güzelliğe koşmak istiyorum.
Ekmeğimin hilesiz, bereketli,
emeğimin bir derya olması çabası,
mücadeleye mecbur ediyor beni.
Mücadeleye aşına olmayanın
hamuru maya tutmaz.

…………Bizim dağımızın doruğu özgürlüktür.
………….Biz açlığa alıştık,
……………..tuzu katık ettik.
…………………Artık yeşerdiğimiz tarlalarda
……………………. özgürlük çiçeklenmeli.

Özgürlüğü içenlerin nefesleri
vasfını tarlaya aşılar.
Tarla tohum istemez olur.
Zira toprak zaten tohumdur.
Bu tarla başı dik, anlı ak,
omuzları kalkık, şahin bakışlı,
er sözlü, mazlum dostu,
zalimin başının belâsı olanların tarlasıdır.
Bu topraktan artık irfan fışkırır,
fazilet patlar. Çünkü,
zahmet çekenin mürüvvet hakkı olsa gerektir.

Yalan, hile, desise, iftira, zulüm,
soy-sop bağnazlığı ile savaşmalı, dayanmalı.
Çünkü kavga ederek sükunu kazananlar,
zahmetin değerini anlarlar.

……………………Ey özgülük,
………….sensiz bir çıplak dünya
……yaratmayan mimara hamt olsun.
………………Sen bizim servetimiz
……………………..ve nefesimizsin.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:10 AM

zy24) Kurtuluş -Mensuriye-
Susmakta sonsuz faydaların
................olduğunu bildiğim halde,
dilimin konuşmasından hoşlanıyor olmalıyım ki,
.................başıma bunca belaları
........................açmış olmasına rağmen
konuşmasını engellemiyorum
................veya engelleyemiyorum.

....Ey aklına her geleni söylemeye alışkın dilim:
…...Eğer hakkı söyleyemiyorsan
…......sus.
……….Eğer lüzumsuzluğa, küfre,
……….günaha alet oluyorsan
...............sus.
Eğer boşu boşuna,
..amaçsız gayret ediyorsan
.....................yine sus.
….Sus ki; senin susman sonucu
…….benim insanlığım ortaya çıksın,
………başım kurtulsun.

Hakka kulluk yapmayı beceremeyenler,
bundan kaçınanlar
başka ilahlara kulluk yapmaktalar.
Çoğu zaman bunun farkında bile değiller.

........Uzun emeller peşinde koşmaktan yorulduk.
...........Sonra bütün emellerin
..............bir sonu olduğunu anladık.
.......Artık Allah’ın rahmetini görmekten başka
..............bir emelimiz kalmadı.

İnsan hazırlıklı olunca
....başına geleceklere karşı önlemler alabilir.
........Her şeye boş veren,
........ömrünü de,
...........çalışmasını da
...............beyhude ziyan etmiş olur.

Yoklukta yaşamaya çalışan
varlığın kıymetini bilir.
.....İnancımız inmeyen bayrağımız olmalıdır.
İnsan üzerindeki her türlü dünyevi tasarruf
insanı köleleştirmekten öteye
hiçbir mânâ ifade etmiyor.

…… Aramızdan ayrılanların adlarını
……….tek tek sayamam ama,
…………..bu gidişin bizi mutlaka
……………..beklediğini söyleyebilirim.
…Yaratana kulluğunu bilenin
…bir tebessümü kalbimde çiçekler açtırır.
Ve her gönül
……kendi dünyasına gömülür.
Bu yüzden olacak
…..dünyaya çok özen gösterenlerin
………mezarları çok süslenir.

.......................Madem ki;
.................yerde ve gökte olanların tamamı
...........insanı uyandırmak,
......aklını düşündürmek için yaratılmıştır.

O halde;
..... gerçeği anlamak emelimiz;
............Hakkın rahmeti ümidimiz,
.................azabı korkumuz...
......Yeryüzünün çiçeklenişi sevgimiz
........ve
............güneşin gönüller üzerine doğması
..............gayretimiz olmalıdır.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:10 AM

zy25) Sana Uçmayı Öğretemedim...-Mensuriye-
..…Sevgi yalım yalım,
………aşk deli rüzgardı sende.
…………….Sana uçmayı öğretemedim.

…….Bir saksağan kadar olmayı beceremedim.
……………………Kendini nasıl koruyacak,
………………nerede gezip dolaşacak,
……………nerede kanat çırpacaktın.

………..Daha gökyüzüne hasretini gidermeden
……kanatlarını koparacaklarını hesap edemedim.

Hayat yolundaki tehlikeli uçurumlara,
…………..göz alıcı renklerle parlayan,
………..dikkatini çekecek işaretler koyamadım.
……Uçurumlar, bataklıklar insanı nasıl avlar
…………………………………gösteremedim.

…………….Bizim geleceğimiz geçmişimizdi.
……Geleceğe de öyle bakıyordum bunun için.
Ama heyhat!

…. Yine de insan aklına geleni yapma
………………özgürlüğüne sahip değildir.
….Şayet özgürlüğün anlamı bu olursa,
……..yeryüzü kan gölüne dönüşür.
……….…….Bunları anlamak zaman ister

Gönlümün dudakları
……………… cılız bir titreyişe kapıldı.
…………….Önce gözlerinde buğular
…………….iri damlalara dönüştü birden.
…………Titreyen elini bir tüy hafifliğiyle
………..gezdirdi dağınık saçların üzerinde.
……Karşılıklı baygın bakışlar oldu bir anda.
…………………………… Sessiz, derin.
………..Çok şeyler konuştu gözler.
………Birbirlerine dilin veremeyeceği
……………. sırlar verdi, aldı.
………Hülyaları geniş ufuklar açtı beyninde.

Hiç kimse sadece kendi için
………..yaşamıyordu dünyayı.
…….Bütün yanılgıların bedeli
arada kan bağı bulunan herkese çıkıyordu.
……………………Bir endam aynası gibi.
Dünya artık arada
kan bağı bulunanların müşterekleriydi.

……….Gökyüzünü koyu bulutlar istila etmişti.
………………………Amansız bir yağmur
……………hiç ara vermeksizin yağıyordu.
………Gönül şehrinin sokakları
………..yağmura tutsaktı şu an.
…..Caddelerin, sokakların perişan manzarası
…………..karışık bir dekor halinde sergileniyordu.

Bahar kocadı gönülde.
……….İçerisinin sıkıntısına karşılık,
…………….dışarının albenili manzarası
…………..onu kendine çekmeye başladı.
………..Kararsız düşünceler içerisindeydi.
……….Günlerdir beynini kemren
………………….bir sıkıntının tutsağıydı.

Baygın bakışlarında anlamsız bir
…………………….parlama meydana geldi.
Tunçtan bir heykel gibi hareketsiz,
nefes almadan bekledi çakılıp kaldığı yerde.
…………….Alevden bir el dolaştı beyninde,
sıkıntı terleri döküldü yüzünden.

Gökyüzü bu kadar puslu muydu eskiden?
……………………..Onlar da sihirli
…………..bir yalnızlık içinde mi inliyordu?
……Dallarında cıvıldaşan,
…………yapraklarda cilveleşen kuşların
….yokluğuna yas mı tutuyordu bu gariplik?

…..Karınca yuvası gibi kaynaşan caddelerde,
tek ıstırap yükü onun omuzlarında mıydı?
Gün batı yakasına aheste bir eda ile
…………………….çekilmeye başlamıştı.

Gözleri hep gelecek yolcuyu gözlemekle meşgul.
Birden yüzüne emsalsiz bir neşe yayıldı.
………..Evet yanılmıyordu,
………………………….gelen beklediğiydi.

Gamlı gönlün çırpıntıları başladı birden.
…………… Gözünden tespih taneleri gibi
……yaşlar boşalmaya başladı.

………………………Sadece sana malum ki;
………bu incinmiş gönülde gereksizliği
….. en aza indirmeye çalışarak,
..günah seli gibi akan insan güruhu arasında
………. ruhu ve bedeni kirletmeden
yaşamaya çalışan,
…..müsterih vicdanlı olmak çok zor.

Garip bir his cilveleşti yüzünde.
……Alnından ince terler söküldü,
………………gecenin yalnızlığına eş.

Gözlerini bezgin bir ifadeyle kıstı.
………..Yakın bir hedef gözleyen gamlı gözler,
…..o kararsız adımlarla yine malum noktaya doğru
………………………………..sürüklenip gitti.
Ezik duygular neşter yedi birden.
…………………..Aşinası olduğu bir sesle irkildi.

İç huzursuzlukları artıyor,
…………………….nefesi daralıyordu.
Kesin bir itirazın amansız kasırgası,
………………….dehşetli çizgiler çizerek
dudaklarında mırıltılar dökülüyordu.

Şehirlerin gökyüzünde uçuşan,
…………………..kanat çırpan kuşları yok artık.
………….Doğrusu yazık oldu onlara.
……………………….Kirlilikle zehirlendi hepsi.
…………..Kalanlar ürktü şehirden.
…………………….Artık ağaçların dalları öksüz.

….Ah! İnsanlar her şeye,
………….bütün mahlukata olduğu gibi,
gönle de bir o kadar acımasız ve gaddar.

……………….Ben peşimden el sallanmasından
………………….hoşlanmam gönül.
…….. Keşke tercihini yapmamış olsaydın.
Ben bu yükümle durulmayan
…………..adımlarla çekip gidemem artık.

…………İçim parça parça.
……Aldatıldığımdan değil.
Sizi üzdüğüm için üzgünüm.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:10 AM

zy26) Deprasyon... (Mensuriye)
İnsan kafası boş durmayı hoş görmez.
Akıp giden zaman,
.............durduğunu sandığımız
………….. bir alanda faaliyetini sürdürür.
Alemde başıboşluk yoktur.

………Hayatımızdaki boşlukları sevaplarımız
……………………..ve günahlarımız doldurur.

Gönüller neye bağlı ise;
.....................onu severler.
Sevdikleriyle
.....hayatlarının akış planını çizerler.

Gönüller belki de ıstıraplı tesadüflerden
………………………….kurtulmak için yeniden
inanma ve kabullenme ararlar.
Bir yol isterler ki
............. arzuladıklarına ulaşsınlar,
.....................korktuklarından
……………….kaçabilsinler.

Arzulanan her şey bir umuttur.
……………..Arzular, peşine neleri feda ettiğimizi
anlamakta zorlandığımız
...................bir ümit güneşidir.
……………….Gönüller o arzulara karşı zayıftırlar.
……Kavuşabilme uğruna boşluklarda
…………………dolanmayı ve hayallerden medet
……………………..ummayı tercih ederler.
İşte insanı kötü düşünceler burada yakalar.

Arzular bitmez,
...............her arzu da gerçekleşmez.
..“İnsan taşa tohum eker,
...taş biter de arzu bitmez”
…………..diyen üstat Mevlüt İhsani
…………………..çok doğru söylemiş.
………………………….Arzulara esir olan insan
………………….. onların peşlerinden ayrılamaz.
Bu ise insanın içinde
………………..boşlukların doğmasına sebep olur.
Nefis ise bitmez tükenmez arzularıyla
……………….bu boşlukların büyümesini,
çoğalmasını sağlar.

…………………Yürümekte olan günlük hayat
………………….ruhi cephede gediklerin açılmasına,
…………………çoğalmasına müsait bir durumdadır.
…………………. Bu yüzden gedikler gittikçe çoğalır,
………………..yarıklar derinleşir.

Kötülükler bu durumları kollar,
…. ruh kalesinin boşluklarından
...................insanın zihnine dolar.
.......Zihinde düzensiz durumların
doğmasına sebep olurlar.

......Varılamayacak hedefler gösterir,
sebepsiz atılımlar önerirler.

………..Zihin bu kötü duyguların yağmuru altında
………..makul düşünmeyi kaybeder.
Bu çözülme tatmin olma
..........duygusunu ortadan kaldırır.
……………………………..Umut bağlarını koparır.
Gönüldeki barış ortamını anarşiye dönüştürür.
………………..Böylece insan farklı inanışlar
……..ve bir sürü hedef arasında bocalar kalır.
………………………Arzulaması hiç bitmez.
…………………Hiçbir şeyden tatmin olmaz.
Boş hayaller peşinde koşmaya devam eder.

Geçici olanı düşünmekten
……… ebedi olanı düşünmeye fırsat bulamaz.
Asıl sevgili yerine sahte sevgililere boyun eğer.
……………..Aç gözlülük ve iştah artar,
………………………..…..kanaat azalır.
.…….Artık dünyaya daha çok
............önem vermeye başlar.
……………Ölümden korkar.
……………Bazen kimseyi beğenmez,
…………kendisini en pis hayata alıştırır.
……..Gününü gün etmeye bakar.
…………….Aklına hiçbir şey getirmemeye çalışır.
…………Böylece iç dünyayı tahrip eder.

İç düzeni bozacak,
...............tedirginliğe sebep olacak
………. iç boşluklar ancak kâmil bir imanla
………………………………doldurulabilir.
Güzel ahlak;
......... manevi hayatın dış süsü olur.
Böylece insan hayatı
...................................bir anlam kazanır.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:10 AM

zy27) Gönül Diyarı..-Mensuriye-
Gönül öyle bir yer ki,
Gök kubbenin sınırı oraya dayanmış.
Cennet bağının kokuları oraya yayılmış.
Gülün özünde yer almış,
Eteğini dikenlerin ayakları altına sermiştir.
Bülbül, tatlı tebessümler saçan gülün
Yeşil dalları üzerinde perişan bir hale gelmiş,
Taze otlardan, süt gibi çiğler damlamakta,
Ceylanlar sanki o sütün şekeriyle mest olmaktadır.

Gülün süslü yuvasında poyraz cilveleşir,
Ceylanlar gülün dallarında çiçekler toplar.
Orada birbirine karışmış çiçekler,
Yelpaze gibi titreşir.
Orada yaseminle gül el ele vermiş,
Kumru ile bülbül bir ağızdan onlara
Türküler söylemektedir.

Sabahları feryat eden keklikler,
Semayı ahlarıyla çınlatır.
Rüzgar cezbeye tutulmuş bir derviş gibi
Sultani söğüt yapraklarına şiirler yazar.
Bazen bahar çimeni selamlar,
Bazen gül dikenine teşekküre koşar.
Orada her şey şükrün niyazındadır.

Ey gönlüm,
Bu yolun ayırımları kıldan incedir.
Bu inceliklerin sırrını yakalamaya gücün de yetmiyor,
Artık kendini dışarı at.
Bu toprağın vefası yoktur.
Topraktan daha iyi bir mertebeye
Yükselme yolunu bulabilmişsen ne mutlu.
Yoksa buraya bağlanmak akıl kârı değildir.

Çünkü; bu toprakta
Her şey bir baş eğme karşılığıdır.
Her iş yüz türlü kulluk zilletinin karşılığıdır.
Hünerin varsa vezir olursun,
Hünerin yoksa rezil, unutma.

Bu yüzden gül,
Bülbülün öpücüğünden yaralanmış,
Çiğin damlasından gülün yaprağı incinmiştir.
Lalenin tepesinden dumanlar çıkıyor,
Görmez misin?
Rüzgarla dalgalanan çimen
Sanki yerinden uçmak istiyor.
Yasemin tazeliğinden akacak gibi.
Hele o sığırkuyruğunun kokusundan
Rüzgâr dile gelmiş konuşuyor sanki...

Bu diyarda her şey
Sevda sarhoşluğuyla filizlenirken,
Güller arından kızıl rengine boyanır.
Her sabah güneş yeniden doğar.
Her sabah taze bir başlangıçtır.

Bu yeşil bağın çiçekleri,
Yerin hayatıdır.
Orası gökler gibi nakışlarla bezenmiş,
Yeşillikler yetiştirmek için seçilmiş bir yerdir.
Orada seher yıldızı her sabah doğarken sana:
“Başından yeşilin eksik olmasın” diyerek dua eder.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:10 AM

zy28) İdare Etmek! ! ! -Mensuriye-
İdare, çekip çevirme
ve iktisatlı kullanma…
İyi ile kötünün, az ile çoğun,
güzel ile çirkinin orta yolda buluşturulmasıdır.
Bu insanlar için de, hayvanlar için de aynıdır.

………………Kanal açma işinde çalışan iki amele,
……………….süt veren iki inek,
……………….masada çalışan iki memur,
……………….hastalara şifa dağıtan iki doktor,
……………….aynı derecede iyi, aynı derecede verimli,
………………aynı derecede güzel olmaları mümkün mü?
………………Bunları bir arada tutabilme,
………………bunlardan azami verimi alabilme sanatıdır idare.

İnsanları şiddetten çok
güzel sözle idare etmenin daha iyi olduğunu
her zaman hatırda tutmalıdır insan.
“Kıyamet günü
Allah katında insanların en kötüsü,
kötülüğünden, fenalığından korkularak
kendisine hürmet edilen,
saygı gösterilen kimsedir”.(Hadis)
Böyle kişilere gösterilen saygı
göstermelik olmaktan öteye
bir mana ifade etmez.
Bunun süresi karşı fırsat doğana kadardır.

…………………….Bazı kişiler vardı ki;
……………….. onlar ister idareci olsun,
…………..ister idareden ayrılmış olsunlar,
……..olara saygı gösterilir,
……..her türlü tazimde bulunulur.
………………….Onların adları unutulmaz.
………………..Çünkü onlar idareyi nefisleriyle değil,
………………..kalpleriyle yapan kişilerdir.
………………….Russy diyor ki;
……………….. “kendimizi yönetirken kafamızı,
……………başkalarını yönetirken kalbimizi kullanalım”.
………. İdari mevkide olanlar,
………buna ne derece inanıyorlar

“Yöneticiler duygularıyla davranmamalı,
her zaman mantık yolunu seçmelidirler”,
diyor Napolyon.
Tabii bu idarenin neyin doğru,
neyin yanlış yola çıktığını bilmesine bağlı.
Yoksa ne yaptığını bilemeyen kişinin
mantıklı düşündüğünü iddia etmesi kadar
gülünç bir şey olamaz.

……..Bir gün,
……..paşanın biri efradıyla birlikte ava çıkar.
……..Yolları köyün birine uğrar.
……..Burada elek yapmakta olan poşaların
…….. güzel kızını görür, beğenir, kızla evlenirler.
………….Paşa yine bir gün poşa eşiyle gezmeye çıkarlar.
………….Yolları bir ormandan geçmektedir.
…………Poşa kızı sülün gibi çam ağaçlarını görünce:
……….. “bunlardan ne kadar da güzel kasnak olur”
………….diyerek hayıflanır.
………….Paşa karısı olmasına karşın,
…………gözü hala poşalıkta olan karısını boşar paşa.
…………….Darı ambarında beslenen horozun
……….gözünün çöplükte olmasına benzer
……………………poşa kızının işi.

İnsan çevresindekileri kişiliğiyle idare eder.
Doğrudur da, o kişilik ya oluşmamışsa.
“En iyi yönetici,
kişiye kendi kendini yönetmesini öğreten kişidir.
Kişilerin devamlı kendisine muhtaç
durumda olmalarını arzulayan,
ondan zevk alanların bunu yapmaları mümkün mü?
Böyleleri gökte yıldızlardır.

…………Toplumu idare edenlerin adaletten ayrılıp,
…………zulüm ve haksızlık yaptıkları zaman,
………….Allah o yerin bereketini azaltır.
……….Her şeyde bir noksanlık ve darlık baş gösterir.
……….İdare eden ne oldum delisi olmamalıdır.
…………Maalesef bu günkü durum bundan farklı değil.

………..Meydan ne oldum delisine kalmıştır.
……………Yarın ne olacağım diyenlerin
……………sayısı yok denecek kadar azdır.

Oturduğu makamla itibar bulmaya çalışanlar
unutmamalıdır ki;
her iskemle bir baş eğme karşılığıdır.
Buralar haddini bilme yeridir.
Makamlar, kişiyi
oturduğu yerden kalkana kadar yüceltir.

Oysa makamları yüceltenlerin
oturmasına bile gerek yoktur.
Onlar zaten yücedir.

…………….“Hoşlanmadığı bir kimseden
……………kurtuluncaya kadar güzel geçinmeyi
…………… beceremeyen kimse akıllı sayılmaz”,
……………….diyor Muhammed Hanefiyye.
……………Doğru diyor, doğru diyor da
………….bugünkü sorun hoşlanılmayanı
…………… idare edenden çok
………………..idareden kurtulma sorunudur.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:10 AM

zy29) Ozanların Dünyası -Mensuriye-
……….Denir ki;
………….ozanlar hayal dünyaları
………………belki de en geniş olanlardır.
.............Doğrudur.
……..İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar çünkü.
……..Çünkü hayal gücü ruhun gözüdür.
……..Ozan dünyaya buradan bakar.

..................Gözler az gördüğü,
.............kulaklar az duyduğu ölçüde
.......... hayal gücü artar.

..........................Hayal ruhun gizli kapısıdır
.................................................. ...da aynı zamanda.
......................Bu kapıdan iyi fikirler girdiği gibi
................kötü fikirler de girebilmektedir.
............Bu yüzden bazıları zaman zaman sapıtırlar.

…………………..Hiçbir şey ele geçince
……………….hayal olduğu kadar güzel kalmaz.
………….Hayal edilen şey renk renk,
………..desen desen, harikulade.
……Ele geçen bunlardan sadece bir cüzdür.
...............Dünyanın gördüğü en büyük başarı
.............önce bir hayaldi.

....................En büyük,
...........................en görkemli çınar bir tohumda,
....................deve kuşu da bir yumurtada saklıydı zira.

.....................Hayal edilmeden
....................yeni bir şeyler üretmek mümkün mü?
.....................Ancak yeni bir şeyler yapma çabasında
................. olan insan hata da yapar.
.................Nitekim insanoğlu hatadan arınmış değildir.
...........Hatalar en büyük öğretmenlerdir.
......................................En büyük hata ise hata diye
...........bir şey kabul etmemektir.
....................................Ancak ilk hata saflığın,
............sonrakiler de suçun mahsulü olduğu unutulmamalıdır.

.................”Ufak bir hatanın cezasını
.............kıyamete kadar çekersin” diyor, Tolstoy.
............Ama hata yapmaktan korkan insan
.............................da hiçbir şey yapmamanın
.................................................e zikliğini yaşamaz mı?

.......................Hayal etmek,
....................hayali eyleme dönüştürmek
........................ hataları çoğaltan bir vasıtadır.
.........................İnsan kendi hatalarını ancak
..........................başkalarının gözü ile görebilir.

...............Hz. Ali diyor ki:
............................”Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayın,
....................hatayı işleyene başka birisinin
................hatasını örnek göstererek anlatın.
…………………” Nitekim o zaman bir kişinin
……………….hata yapmasını önlersiniz.
………………..Ancak onun kararlarını da
……….kendi kendine vermesini önlemiş olursunuz.
……………Bu da insanın hayal dünyasını karartır.
……………Dolayısıyla üretme gücünü yok eder,
…………..insanı çölleştirir.
…………………O zaman hiçbir şey
…………..umut etmeyene ne mutlu.
…………….Çünkü o hiç hayal kırıklığına uğramaz.
……….Hayal etmeyenin ömrü de
……………..boğazıyla tuvaleti arasında geçer.
………….Ondan topluma hayır gelmez.

................“Allah bütün insanları mesut
...........olsunlar diye yaratmıştır.
........Mesut olmaları için bazı dünyevi ve
........uhrevi kurallar koymuştur.
........İnsanlar bunlara uymuyor,
........bedbaht oluyorlarsa
........bu kendi hataları yüzündendir” diyor Epıotetes.

…………..Hindistan’ın efsane lideri; Gandhi’ de
………….”İnsan kendi hatasını büyüten,
………..başkalarınınkini de küçülten aynada görebilse,
…………her iki hata hakkında
……….. bir fikir yürütmeye muktedir olabilir” diyor.
………… Oysa insanların hatalarını kabullenmeleri
…………..nefislerine çok ağır gelir.
………….Bu yüzden çoğu zaman bu gerçekleşmez.

İnsan için en güzel,
en erdemli şey kendi hatasını görmek,
başkalarınınkini de
mümkün olduğu kadar örtmektir.
Hayal dünyası geniş insanların
hataları da çoktur.

…………….Kafeste olmak, insana uçabileceği
……………..hissini yaşatır.(Riviere) Ancak;
…………….. insan tek başına hayal eder,
……….tek başına acı çeker ve tek başına ölür. (Amiel) .
…………..Uzakta aramaya gerek yok.
…………..Şu yakın zamanda gördüklerimiz,
………….yaşadıklarımız bunun delili değil mi?
Yine de
………….“geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer”.

………………….Sen büyük şeylerin hayaliyle yaşa,
………..…hiç olmazsa daha küçük şeyleri yapma
………imkanı bulursun.
İşte,
……………..ozanlar bunu yapıyorlar.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:10 AM

zy30) Söz Ve Sükut-Mensuriye-
Esenlik ve huzur on şubeyse,
………………dokuzu susmaktır.
Marifet konuşmaktan çok sükutta bulunur.
Susmak, insanı ele vermeyen
………………...en iyi arkadaştır.

İnsanların;
…….Allah’ı zikredenleri kârda,
…….diline sahip olanları selamette,
……boş iş ve boş sözlerle
uğraşanları da zarardadır.

……………Nitekim Allah Resulü:
……… “Çenesi ile bacakları arasında olanlar
……..hususunda bana kefalet veren kimsenin,
…..ben cennete girmesine kefil olurum”,
…………………………. buyurmaktadır.

…………………Sükut hikmettir,
fakat susmayı becerebilenler azdır.
……..Kişinin soruluncaya kadar susması,
…………..susturuluncaya kadar
.…..söylemesinden daha doğrudur.
…..Susmak, tahammül etmek,
………….herkese dert yanmaktan hayırlıdır.

İki şey insanı çileden çıkarır;
………söylenecek yerde susmak,
………susulacak yerde gevezelik etmek.

Bilirken susmak,
…….bilmezken söylemekten çirkindir.
………İnsanın söylemediği hiçbir şey
…………………………ona zarar vermez.
…. Bu yüzden, “söz gümüşse
…..sükut altındır” denilmiştir.

………………………..Ya hayır söylemeli,
……………………. ya sükut etmeli.
…………..Hayır olmayan her sözden dilini çeken,
şeytanını galebe çalmış olur.
…………….. Sükutu seven ve vakarlı
………………olanlarla hemhal olmalı,
…………… zira onlara hikmet telkin edilmiştir.

Çok konuşanın dil sürçmesi çok olur.
……..Böyle kişilerin günahı da çok olur.
Sessiz kalmak çok kere toplumun
………….değer ve yargılarını sözlerden
………………..daha güçlü olarak belirtir.
Konuşmak ihtiyaçsa, susmak sanattır.
………En güçlü tenkit etme yolu
………………… ses çıkarmamaktır.

………….Yerinde söz söylemesini bilen,
………….özür dilemek zorunda kalmaz.
…………İnsan yapamayacağı işler için
……….kimseye söz vermemelidir.

………Nitekim akıllılar sözlerini
………altın tartar gibi tartarlar.
………Çünkü söz, mermerden ve
………demirden daha ağırdır,
……aynı zamanda ilaç gibidir de.
……Gerektiği kadar söylenirse fayda sağlar,
…………aşırısı zarara sebep olur.

Ne söyleyeyim diye başta düşünmek,
……..niye söyledim diye pişman olmaktan iyidir.
İnsanlar arasında yaşamak güçtür,
……..çünkü susmak güçtür de ondan.

Gürültülü ve acı sözler haksızlığın işaretidir.
…Tamamen doğru olsa bile sert söz insanı yaralar.
……….Tatlı söz ise, şiddetli bir öfkeye karşı
………………….en tesirli ilaçtır.
Ve,
…………Ve de, güzel söz sadakadır.
………..Gönül alıcı bir söz kışı yaza çevirir.
………..Güzel söz petekten sızan bala benzer,
………..insanın ruhuna tat verir.

………..Çimenler toprağın çirkinliklerini kapattığı gibi,
………tatlı söz de insanın kusurlarını kapatır.

“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz,” demiş
Ziya Paşa.
…………..Tatlı sözler, tatlı yankılar meydana getirir.
…………..Sözü söylemeden evvel kişinin esiridir,
…………..ağızdan çıktıktan sonra
…………..kişi sözün esiri olur.

Tek bir kelime karşımızdakinin akıllı mı,
…………..deli mi olduğunu göstermeye yeter.
İnsanın dili yavaş,
……………..gözleri çabuk hareket etmelidir.
Her bildiğini söylememeli,
……………………. her söylediğini bilmelidir.
Ve insan tam doğruluğunu
………………….bilmediği sözü söylememelidir.
Sözün kısası: Yunus’tan
………….Söz ola kese savaşı
………….Söz ola kestire başı
………….Söz ola ağulu aşı
………….Yağ ile bal ede bir söz.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:10 AM

zy31) Göç -Mensuriye-

____________Su kendine tayin edilen yoldan yürür,
____Hayatın kaynağı olmaya devam eder.

......................Ey Gönül;
Sen de yaratıcının çizdiği esaslar üzerinde
Ol ki, bir işe yarayasın.

…….Çok kimse vardır ki,
………. beyinleri nokta kadardır.
………....Onlar hayata ait konuları düşünemezler bile.

………Büyük sevdaları hafif taşıyıcılar çekemezler.
……..Dağına göre duman olmalı.
……Sevdayı taşıyabilen yüreklere ne mutlu.

______Fikir, binayı yapan ustadır.
____Nice davranışlar o ustanın elinden çıkmıştır.
__Ve her ustanın ders aldığı başka bir usta vardır.

........................Teslimiyet ancak Hakka olmalı,
................Başka teslimiyetler esarettir.
....................Çünkü hakikat her gün insanlar için
..............Yeni bir güneş gibi doğuyor.

………………..Eğer göğümüzün yıldızları olmasaydı
…………..Hayat dengesiz olurdu.
………Onların kabul gören duaları sayesinde
........Nice musibetler,
……….Nice belâlar bizden uzak duruyor.
………Nice kullar vardır ki
………Allah onlardan razıdır,
………Onlarda Ondan...

Geçim korkusu korkuların en çirkin olanıdır.
Bazıları bu korku yüzünden
.............Canavar ahlakıyla ahlâklaşıyor,
Bu yüzden gönül kırıyor,
:::::::::::...Günah işliyorlar.

...................Evrendeki ahenk
.............Kulakları çınlatan müziklerin en güzelidir.
........Lakin kulaklardaki ağırlıklar
......Onu bile duymayı engelliyor.
...Oysa insana yakışan bu müziğe eşlik etmektir.

………….Ruhlar ilahi nizama pervane olmalı;
…………Yoksa ölümsüzlüğün tadı,
………Hamasi nutuklarla bulunamaz.

……..Nice istekler vardır ki, pazardaki mal gibidir.
……Müşterilerden birisine mal olur.
……Yalnız değeri düşerek.

_________İpliğin pazara çıkması,
___________İnsanın kendi ayıbını görmesidir.
Bunu anlayabilmek de bir fazilettir.

..............Sineklerin pisliğe üşüşmesi gibi
.............İnsanlar da mala koşuyor.
..........İnsanlar arkasından koştuklarının
.......Bir gün kendilerini bırakacaklarını
...Bilmezler mi acaba?

……………..Allah’ım okuduklarımızdan,
yazdıklarımızdan iyilik namına bir şeyler varsa,
………..onları bugünlere gelmemize
…………………..vesile olanların affına sebep kıl.
Kötülüklerin aklımıza bulaşmasından da bizi koru.

Tohumun iyi ürün vermesi için
....İhlâsla çalışmalıdır.

................Gurur ve kibir kuraklık nedenidir.
Dil, dudak uçuklatan sözleri niçin konuşur?
...........İnsan, pişmanlık duyacağı sözleri söylemese
.............................Yüz kızarması diye bir şey olmazdı.

…Resul'ün hicreti insanlığın
………….Kurtuluşuna vesile olmuştu.

…………SANIRIM İNSANLIK YENİ,
……….YEPYENİ BİR HİCRETE MUHTAÇ.
……..BU HİCRET UZAK OLMAMALI.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:11 AM

zy32) Hüznün Sığınağı -Mensuriye

Muzdarip bir gönlü vardı,
Gülmeyi unutmuştu.
İç dünyasını çepeçevre saran ahı,
Bir türlü patlayıp gizlilikten ayrılamıyordu.
Dışa açılmayışı, daha uzun
Ürpertili günleri haber veriyordu.

Gözbebeklerinde gittikçe
Koyulaşan bir karamsarlık,
Sükûtu bozulmayan bir inadın habercisiydi.

Hiç umursamadan kederlerini
Dertleriyle baş başa bırakıp,
Bir çile yumağının içinde umutsuz,
Hayatından nefret eder biçimde;
Hüznü, efkârı, intizarı hesaba katmadan,
Eldeki hayatı en duru,
Katıksız ve etkisiz biçimde
Ondan zevk alarak yaşamak
Mümkün mü?

Anne sevgisi;
Öyle ölçüsüz bir kuvvete sahip ki,
Devletleri kuran ve yıkan güce eş değer.
Sevgi öyle bir sır ki;
Engin bir hoşgörünün dudağında,
En korkunç büyüleri çözen,
Taşlaşan kalpleri yumuşatan,
Fetheden.

Bulunduğu yerde huzursuzluğu barındırmayan,
Topluma; gerçek, katıksız, lekesiz,
Berrak bir özgürlüğü tattıran sevgi.

Kırık kalpleri onaran,
İsyanları bastıran,
Kinleri şefkat iklimine çeken
Sevgi.
Sihirli gücüyle hastalıkları yenen,
Mikropları zayıf düşüren,
İnsana, insanca yaşamayı öğreten
Sevgi.
Elle tutulamayan ancak gözlerin yakalayabildiği
Hislerin dokunabildiği ruhları kirden,
Fitneden arındıran
Eşsiz bir sihir
Sevgi.

Fakat ne gariptir ki;
Bazı sevgiler insanı rahatsız ediyor.

Dizlerinin üstünde ninni söylediği
Günden bu yana her şey
Bir şerit gibi geçiyor gözlerinden.
Bir melek kadar temiz,
Katıksız bir sevgiyle,
Kanatlarını yavrusunun üzerine gerişi
Hayrete düşürüyor insanı.

İşte bu eşsiz fedakârlığın
Sırrını yakalamaktı hedefim.
O nasıl bir kuvvet ki; asiliğe,
Hırçınlığa, üzüntülere reva
Görmeye rağmen hoş görüyor,
Alınmıyor.

O nasıl bir içgüdü ki,
Bütün vurdumduymazlıklara
Karşın yavrusuna şefkat ve
Sadakat halindedir.
Hiçbir varlık onu
Yavrusundan ayıramıyor.


Bunları görüyor musun?
Şu gördüklerin, asaletin gözyaşı.
Masmavi bir gözyaşının
Hayatta ki yegâne çizgileri.

Bir ananın terkedilmiş,
Horlanmış samimi ve içten duyguları.
Bu duygular bundan daha
Güzel ne ile ifade edilebilirdi?

Bu bütün analardan farksız
Bir ananın çığlığı.
Maddi - manevi nesi varsa elinden alınmış,
Güçsüz düştüğü,
Desteksiz, yâransız kaldığı
Bir zamanda sokağa terkedilmişliğin
Altın gözyaşı.

Bu akşam,
Daha bir başka anlamlı.
Güneş yine batı yakasına postu atıp,
Bilinmez dağların,
Meçhul tepelerin ardında
Kayıplara karıştı bile.

Yine arkasında kızıl meşaleler bırakıp,
Hicran örtüsü gibi duran
Gökyüzünün yaşmağına al al beneklerden
Nakışlar döküp dost edasıyla vedalaştı.
Umutların meşalesini karartmadan
Göz kamaştıran incilerini semaya serpip
Ruha karamsarlık veren karanlığa inat,
Taze bir günle yeryüzüne ”merhaba”
Demek vadiyle söndürdü kandilini.


İnsanın yapabileceği bir
Vefasızlık aklına geldikçe
Vicdanına bir hançer sokulması gerekir.
Bu acı, bazen rahatlatır insanı.
Hiç değilse hayatta yapabileceği
Haksızlıkların üzüntüsünü
Daha şimdiden hisseder, duyar.

Cemiyetin bu günlerde insanlığın
Değişmeyen kuralı gibi
Ortaya koyduğu yanlış değerleri
Yıkamamak kahretmiyor insanı.
Bunalımların sebebi bu.

Bunca tecrübe,
Aynı işi kişinin yavrusu
Tarafından kendisine yapmaya
Zorlayacak insanı.
Nöbet kendisine gelecek.
Sonra geleceğin kötü bir türküsü
Olarak kalacak dillerde.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:11 AM

zy33) Alçak Gönüllü Olmak -Mensuriye-

Alçak gönüllülük,
-Kendi gerçek değerini anlamaktır.
-İster âlimden, ister cahilden olsun,
-Hakkı duyunca boyun büküp
-Onu kabul etmektir.
Alçak gönüllülük;
-İnsanın bağışlanmasına vesile olacak
- En büyük ibadettir.

-Hasan-ı Basri Hazretleri:
“Alçak gönüllülük;
Herhangi bir Müslüman’ın
Senden üstün olduğunu kabul etmendir,”
Diye tarif ediyor.

-Alçak gönüllülük gururun perhizidir.
-Karşısındaki kim olursa olsun,
-Onun hakkını kabul eden insan,
-Alçak gönüllü insandır.
-Alçak gönüllü insan kendisini
-Hiçbir zaman söz konusu etmez.

-Alçak gönüllü olmak insanı yükselttiği gibi,
.................................................. .....Kibir de alçaltır.
ZAFERE İLAVE EDİLECEK YEGÂNE SÜS ALÇAK GÖNÜLLÜLÜKTÜR.
- O halde varlığı bilinmezlik toprağına gömmeli.
-Zira gömülmeyen şey bitip tükenmez,
-Bitse de neticesi tam olmaz.

Alçak gönüllülük başörtüsüne benzer,
-Örterek güzelleştirir.
- İyilik, sevgi ve alçak gönüllülük
Bütün düşmanları mağlup eder.

Elbise, mal, mülk, servet, makam,
Güzellik, ilim gibi nimetler
Kendisine verilip de alçak
Gönüllü olmasını bilmeyenlerin,
Bu varlıkları,
Kendilerine vebaldir.
-Ötede hesabı gerektirir.

Bir adamın büyük olup olmadığını,
-Onun alçak gönüllülüğünden
Anlamak mümkündür.

Tepeyi en iyi gören geniş vadidir.
En yükseği seçebilmek için
-Engin olmalıdır.
Kişi kendinden iyilere yerini
-Vermesini bilmelidir.
Ağacın meyvesi olgunlaşınca
-Başını aşağıya eğer.
Ve
Eğilen baş taç giyer.

-Alçak gönüllü olmanın başı,
-Dünyalıkta senden daha aşağıda olanlardan
-Fazla bir şeyin olmadığını,
-Senden çok servete ve devlete sahip olanların
-:enden fazla bir şeyleri olmadığını gösterir
-Bir tavır takınmaktır.

Kimseye karşı kendini yüksek görmemek,
-Başkalarını kendinden yüksek görmek
Alçak gönüllü olmanın en yükseğidir.
-Tevazusuz bilgelik,
-Meyvesiz ağaç gibidir.
Kendi kendine alçalmayı beceremeyen,
Başkasının yanında yükselemez.

-Meyvelerle dolu dal başını yere eğer.
-Allah’ın tevazu nasip ettiği kişiler,
-Büyük ikrama nail olmuş olurlar.

—Allah dört şeyi sevdiği insanlara verir,
-Sükût etmek,
- Tevekkül etmek,
-Alçak gönüllü olmak
-Dünyaya meyletmemek.

Mütevazı olan kimseyi
Allah göklere yüceltir.
Alçak gönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler,
-En yüksek düşüncelerdir.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:11 AM

zy34) Sırrın Şifresi -Mensuriye-

Umut yoksula katık derler.
Umut, yapmak ve başarmak
İsteyenin yelkenine dolan rüzgârdır.
Sen tek ol, tek yola çık.
Tek adam tekliğinde güçlüdür.
Tek teklemez.

Yolunu aç, geç.
Geçtiğin yolu da tıkama, geçsinler.
Bizim kalbimizde ulu çınarların,
Esen fırtınalara göğüs veren sesi var.
Volkanlarla öksüren,
Zelzelelerle kımıldayan,
Tufanlarla büyük kıyametten
Bir zerre duyuran
Tükenmezlik var kalbimizde.
İçimizde ezel okyanusuna
Gölgesi sığmayan sırrın,
İlahi sedası var.

Gizlinin esrarını sürdüren büyük sır.
Sırrın şifresi biziz.
İnsan sırrın hazinesinden,
İnsana malum olan şifre değil mi?
Gizliliğin hazinesi,
Cihanı aşikâr kılar.
Gerçeği anlayan dimağın
Gerçekle sözleşmesi tükenmez.
Ağaçlar kuru, yapraklar dökük.
Etraf baştanbaşa sarı.

Bitiyor muyuz?
Hayır. Bin kere hayır.
Başlayan bitmez,
Yaşayan tükenmez.

Sarıdan korkmamalı,
Zira sonbahar yeşilin dinlenmesidir.
Vefasız ömrün bereketi alınmıştır.
Vefasızlık ruhun ahlaktan soyunmasıdır.
Vefa yaşama zevkinin en
Derin ve mavi kuytusudur.
Kanat çırpan kuşlar;
Dostluk, muhabbet, şefkat
Ve kadirşinaslığın müjdecisidir.

Vefa: Gönlü aşkla
Sağlamlaştırılmışların makamıdır.
Vefa, insan vasfının çiçeklenmesidir,
Asaletin ruhtaki bağımsızlığıdır.
Bereketli gönüllerde bal yapan
İğnesiz bir arıdır vefa.
Ateşten gömlek giyenler,
Yanmaya şerbetlidir.
Şerbet, arı ile çiçeği ortak ürünü değil mi?

Ey irfan yolcusu,
Faziletini koru.
Yalan ve iftiranın kurduğu saltanat,
Gafilin işretle kurduğu uyduruk
Dünyaya ait detaydır.
Devamı işret zehrinin tutkusu kadardır.
Sen işret sokağında şer satanlarla
Birlik olamazsın.
Sen şereflisin.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:11 AM

zy35) Hakikati Yakalamak -Mensuriye-

Hayat bir işkence.
Netice işkencenin çarkında.
Hayat, darbe.
Istırap, dert, gam.
Hayat çirkinlikleriyle güzel.
Hayat acı ve zorun ağacı.

İşkencesiyle hırpalanmak,
Darbesiyle sarsılmak, ıstırabını içmek,
Gamını yüklenmek
Kısacası hayatın çarkı feleğinden
Geçmek büyütür insanı.

Bu yükü taşımalı insan.
Bir sevda içre olmalı,
Öyle taşımalı yükünü.
Bu yükü götüremeyenin katığı olur mu?

Mihneti zahmet sanmamalı,
Taşımalı ki tutsun bu aşı,
Ağaç meyvesini değiştirsin.
Beyhude bir hışımla
Yuvarlanıp gitmekte mana ne?
Kıskanç ve düşman gözlerine
Şekil vermeli.
Çünkü bize kucak açan ufuklar zevalsizdir.

Faniliğin kefenini yırtan
Ufuklarda gönül bayrağı dalgalanır.
Gözler şefkatten taşan
Bir dostluk şelalesini andırır.
Bu aşk kıskançlığı ve düşmanlığı öldürür.
Dudaklarda tuzlu bir lezzet,
Kişiyi yaşadığına inandırır.

Aşk iklimine kanat çırpmalı.
Her dem baharla birlik olmalı,
Baharı bağrına almalı.
Kendini sevmeli,
Yaratanı sevmek için.

İnsanları sevmeli,
Kendini sevmek için.
Sen, ben biriz,
Varlığın vasfına delil olmuşuz.
Çeşmemizden sevgi boşalır.

Açık olmalı,
Uzak yakın herkese açık olmalı.
Can gözüne sevdalı olmalı.
Bizim düşmanımız olmaz ama
Şayet varsa,
Gönlümüzdeki şefkat helal olsun.
Sevgiden gelir nasibimiz.
Biz zenginiz, hamt olsun.

Deveyi bu kadar eğri büğrü yaratan,
Ona çölleri aşma zahmetini vermiş.
Ezeli nakkaşın sihrinde
Tecelli eden güzelliğe bak.

Seni özenip bezenerek
Yarattığı halde hangi zahmete
Talip oluyorsun bir bak.
Yoksa hayatı bir çölün
Yoksulluğunda mı daha ucuz sayıyorsun?
Sen zahmetlerin ve mihnetin
Zirvesine çıkarak bu borcu öde.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:11 AM

zy36) Riya Köstebekleri -Mensuriye-

İçimizdeki sır,
Güzellik ve yücelik içindir.
Haksızlığa ve zulme
Top yekûn kapalıyız biz.
Karanlığın zulmetinde
Taneleri seçer gözlerimiz.

Dünyanın bir ucundaki kuşumuzun
Kanat vuruşunu duyar hislerimiz.
Sonu olmayan bir yolda,
Ufuklar köprü,
Şafaklar işarettir bize.
Her durak bir vahadır.
Hiçbir vaha son değildir.
Bizim kervanımızın rehberi,
Nihayeti kaldırmıştır.
Bu yüzden bizde son yoktur.

Hiç ölüm hükmü,
Yaşamayı yenebilir mi?
Toprağın aldığı hayat değil,
Eskiyen bedenlerdir.
Çünkü ölüm, sonsuz
Olmanın kudreti karşısında
Eskiyen bir elbisedir.
Faniliği aşanların kalbi toprağa sığmaz.
Bu kalp sonsuzluk kervanının
Yolunu çizen feneridir.

Günün adamı gün kadardır.
Günün adamında göz
Kamaştıran boyanın cilvesi,
Güneşin ışımasıyla biter.
Örümceğin av gözleyen çirkinliğine
Baştan karşıyız biz.
Bizim ağımız ağılı pençelere mekân olmaz.

Akıllı akılsıza kul olmakta.
Yalancı bir tarihle yaşamanın
Teslimiyeti ve zilletidir bu.
Hakikatle zırvanın birlikteliğine
İsyanımız var.
Akıllı ile akılsızın liyakate
Teslim oluşlarına kadar
Bu isyanımız sürecektir.

Ey! Her devrin riya köstebekleri.
Sizi hangi dil, hangi fikir,
Hangi inanç asılların aslına götürecektir?
Dili derleme, düşüncesi ezberleme,
Kafası tekerleme olanın hakkı,
Felekten çaldığı teselli kadardır.
Bu tesellinin namusu yok,
İzzeti yok, zilleti çoktur.

Sonsuzluğu bağrında öğütmüşse insan;
Çileyi içmiş, mihneti çekmiş,
Zulmü yermiş, mazlumu sevmiş,
Masuma hak vermiş,
Adaleti huy edinmiş, aşkla yanmış,
Yandıkça sevdalanmışsa insan,
O her mertebede çırası
Kendi olan sonsuz bir yangındır artık.
Yandıkça serinler, ferahlar.
Yandıkça bilmeceleri çözer.

Ey faziletli kişi!
Sen bu toprağın hamurusun,
Varsın, süreklilik ve tükenmezlikle aşılısın.
Sen küçülmezsin, ancak büyürsün.
Sen cihanın yakışığısın.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:12 AM

zy37) Kavga -Mensuriye-

Dünya vefasız,
Cihan ihtiyar.
Cihanın ihtiyarlığına, hayatın darlığına bak.
Bak ama
Onun hiç solmayan taze rengine aldanma.
Bir delikanlı gibi görünen insanın
Elindeki gül destesine
Dikkatli bakarsan o ateştir.

Pınarın o şen şakrak akışına
Kendini kaptırma.
Pınar seraptır. Kıblesi bilinmez,
Ona itibar etme.

Bu dünyanın,
Bütün güllerinde senin bir dikenin bile yok.
Onları taptıklarına hediye edemeyeceksin.
Ancak elinle getirdiklerini seninle götürebilirsin.
Yükünü kıyamet denizine atıp
…Çıplak kalanlar
Ancak canlarını selamete çıkarabilirler.
Bu dünya bir alışveriş evidir.
Dünyayı verenler ötekini alırlar.

İster servet yığ, ister dağıt.
Sana verilen,
Senden bir gün mutlaka alınacak.
Burada;
Biri ipek eğirme sevdasında,
Öteki ipekle boğulma tasasındadır.

Dünya metaını mum ışığı gibi saç
Ki çerağ gibi kendi nurunla
Aydınlanma imkânı bulasın.
Ben dediğin putu kır,
Bulunmaz Hint kumaşı gibi olma.
Dünya varlığının üstüne elini değil,
Kerem ayağını bas ki,
Sana putperest denilmesin.

Hayat ocağının ateşi cehennem alevinden
Sıçramış kıvılcım gibidir.
Ay kâinatın kandili olduğu halde,
Yağını güneşten dilenmek zorundadır.

Susamış çiçeklere can veren bulut,
Bir tükürük değerindedir.
Canların huzuruna sebep olan sudan
Ne zararların geldiğini
Gemiciler daha iyi bilirler.

Bu rahat,
Yurdu bozuk bir yuvadır.
Onun kusurlarına hiç bakılmaz mı?
Kusurlarına yüzünü çevirmişsin,
Başkalarının kusurlarıyla aynı olmuşsun.

Ya hünerleri orta yere çıkarmalı,
Ya da ayıpların aynasını kırmalısın.

Kendi çehreni seyrederek onda kusurlar bulmalısın
Marifet karanlıkta görebilmektir
Yoksa, gündüz ışığında kargalar bile görebilir.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:12 AM

zy38) Kulluğu Bilmek -Mensuriye-


İnsan yaratılış amacını bilmedikçe,
Kadınlar da anne olmanın
Şuuruna ermedikçe
Kendi gerçeklerine ulaşamazlar.

Nefisler, kadınlara kadın olarak değil,
Anne olarak bakmayı öğrendikleri an
Bütün kötü düşüncelerinden
Kurtulmuş olacaklardır

Yapılandan sadece pişmanlık duyulsa bile
İyilik yolunda nice kârlar vardır.
İnsan dışarının görüntüsüne değil
İçinin sergilediği manzaraya bakmalı.
İçte olan eylemler dışa vurulur.
İçinin manzarasını hoş etmeli insan,
Yoksa kendini kınayanlar kümesine dâhil olur.

Gidenini ardından
Çok düşünmeye lüzum yok.
Asıl düşünülecek olan
Kişinin kendisiyle beraber
Götürecek olduğunun hesabıdır.

Eller göğe doğru kalkınca
Kalbin huzuru artar.
Asıl aydınlık
Kalbi aydınlatan nurun aydınlığıdır.
Çünkü bütün bedende eseri görünür
Ahlakı düzelten de duadır.
Eylemleri niyetlerde yargılamak gerekir ki;
Üzülmeye,
Acınmaya kapı açılmasın.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:12 AM

zy39) Şark Sultanı İle Garp Dilencisi -Mensuriye-

Hak yoluna sarf edilmeyen malın
Değeri zırnıkla beraberdir.
Mal sevgisi, onun renk ve nişanı içindir.
Görünüşte tavus kanadı ile altın aynı renktedir.
Altın sikkeyi demir kalıplarla keserler,
-…O halde demirci
-…Hükümdardan üstündür denilebilir mi?

Karun saltanat nüfuzunu
Dünya malıyla kuvvetlendirmişti,
Bu yüzden kuyuya düştü.
Malı başında taşırsan sana yük olur.
Ayaklarının altında bulunursa
Seni amacına ulaştırır.

Mal vermek her ne kadar
Can vermekle beraber ise de;
Onu almamak, vermekten
Daha hayırlı olsa gerektir.
Alırken sana cihan hırsı verir,
Varken canına rahatlık getirir.
Onu harcamak için toplamaktansa
Hiç toplamamaktan daha güzel bir şey yoktur.
Malı saklarsan baş ağrısı veren safraya benzer.
Yersen safranı gideren meyve gibidir.

Batı cömertliğe düşmandır.
Onun varı yoğu
Mal edinme kaygısından ileriye gitmez.
Daima şark sultanının verdiklerini,
Garp dilencisi toplar.
Şark güneşinin getirdiklerini,
Garp akşamlar götürür.

Ama güneşten bir şey eksilmez.
Bütün kuşların kuvvet vasıtası kanatlarıdır.
Bütün bu kâinat dediklerimiz de
Hükmedicinin hâkimiyeti altındadır.
Mal her ne kadar da görenlerin
Gözlerini kamaştırsa da,
Başına toprak saçılınca aldatıcıdır.

………………………….Dikkat et;
……….Bu mal servet denilen hırsız
…………Bir gün külahını kapmasın.
…….Bu gulyabani yolunu kesmesin.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:12 AM

zy40) İhtiras-Mensuriye-

Gönül direnmekten vazgeçmişti ki;
Seher vakti, şafak neferi
Pencereden girdi.
Güneşin kirpiklerine vuran ateşi
Gönlünün sarayını su baskınına uğrattı.
Bulutlar çiselemeye başladı,
Gönül yaylasını su bastı.

Güneşin cezbeye tutulmuş hali,
Dimağlardan uykusuzluk
Mahmurluğunu götürdü.

Aylar birbirinden ışık almakta.
Zaman zaman gönüller gönüllere,
Tenler tenlere,
Canlar canlara armağan taşımakta.
Şu bezenmiş hücreden yokluğun
Yükünü ölüm diyarına atmışlar.
Burada ancak varlık hüküm sürmekte.

Safa güvercini,
Aşk mektubunu kanatlarına bağlamış,
Çoban Yıldızı’nın direncini kırmış,
Daha yükseklere uçmuş.

Seher horozunun ateşli feryatları,
Muhabbet kuşlarının yüreğine su serper.
Sabah vakti ağır uykuda olan
Kuşlar ise ayın elini,
Göklerin ayağını bağlamışlar.
Sevda köşkünün aşk kapısına dayanmışlar.

Aşk kapısının mandalı yabancılara kapalı.
Oraya ancak şifreyi bilenler girebilir.

Sevgililerin zülfü divane
Âşıkların boyun halkasıdır.
O halkanın kıvrımlarına düşen kalp,
Yüzük halkasından daha dar yere düşmüştür.

İlham perileri bir akın etmeye görsün,
Aşığın kalbi cin çarpmışa döner.

Gönül kapısına dikilen yasemin
Fidanlarının dikenleri
Gönül meyvesidir.
Bu meyve sevgilinin
Yanaklarında biten beyaz lale.
Can ise, onların fidan boylarının
Teze suyudur.

O güzelin kızıl dudaklarıyla,
Badem gözlerinin rengi yananda
Gül ve menekşe cansız ve renksiz kalır.
Her nefeste o gamze ve benleriyle
Cihanı “Kisra’nın Sarayı”na döndürür.

Göz, o eşsiz güzelliği görme
Bahtiyarlığına erdiği için
Gönül dilencisini kutlamaya koşar.

Gamzesinin dili kaynanadilinden daha keskin,
Zülüflerinin kıvrımları yılandan daha bükümlüdür.
Gözlerinin cilvesi
Henüz oklarını atmadan
Aşığın işini bitirir.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:12 AM

zy41) Zelil Olmak -Mensuriye-

Dünyadan ne kazanırsa,
Vermeli insan.
Toplamayı bırakmalı,
Elden gelirse dağıtmalı.

O müthiş günün kendi için
İyi geçmesini isteyen kişi,
Elini kul hakkından,
Belini mazlumların elinden
Kurtarmaya çalışmalıdır.
O zaman etekler yetimler tuzağı,
Boyunlar dullar bineği olmaz.

Şu köhne dünyadan el çekmeli,
Şu kirli eteği temizlemeli.
Garipler gibi kendine yol azığı hazırlamalı.
Bu uzun ve çetin yolculukta
Gerekli olan azık için
Bir alıp on vermelidir.
Bu kazançtan daha iyi kâr yolu yoktur.
Bu ziyansız alış-verişten
Faydalanmaya bakmalıdır.

Kişi adaletli olmalı, olmalı ki;
Adalet işin sonunu düşünmektir.
İnsanlığın kurtuluşu ancak
Bu fazilet sayesindedir.
Yurt için,
Halk için iyi dilekler beslemeli ki;
Memleket de, millet de
Ona iyilikler dileyecektir.

Mülkü yıkan zulüm ve haksızlıktır.
Sonsuz devlet halkı incitmemekle,
Adaletle kazanılabilir.
Yaptıklarını görmeli,
Yapacaklarını tasarlamalı.
İnsanın rahatlığı yolunu aramalı,
İncitmemeli.

Bu işin sonunda utanç ve
Pişmanlıktan başka kazanılacak
Hiçbir kazanç yoktur.
Tedbir gemisini batmaya terk etmemelidir.

Ey!
Bu yolun Kara sevdalısı
Olduğunu iddia eden kişi:
Böyle pervaneler gibi yanmak,
Her çerağ karşısında
Zelil olmak ne kadar sürecek.
Acep o hesap gününde
Mazeret aramaktan utanır mıyız?

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:12 AM

zy42) Vuslattan Bir İz -Mensuriye-

Sevda, yaratılış gayesine
Doğru yürüme eylemidir.

Bütün kazançlar alt alta konsa,
Allah’ın bağışlamasının
Kazancı ile kıyaslanamaz.
Nitekim Allah korkusundan dolayı
Bir damla yaş akıtmak,
Bin altın sadaka vermekten daha sevimlidir.

-Sevgiler vuslat ile bütünleşse de
-Hasret ile olgunlaşırlar.
_____Âşık olmak vuslattan bir izdir.

Çok seven çok isteyendir.
Bu istek haddi aşmamalıdır.
İsyanlar sevgisizliğin sonucudur.
Kalbinde yüce bir sevgi taşıyan;
İçiyle, dışıyla o sevgiyle meşgul olur,
Ki isyanı düşünmeye fırsat bulamaz.

Anlaşılamayan bir şeyde,
Yaratılışa uymayan bir şey var demektir.
Güneş ışığı gibi gerçeğin de
Kirlenmesi mümkün değildir.
İnsan bildiğiyle amel etmezse
İlminin faydası olmaz.
Malını hayra harcamayan
Onun bereketini göremeyeceği gibi.

-Gözünü haramdan sakınmayanlar,
-Anlayışla bakmayı öğrenemezler.
-İlim öğrenmeye meyletmeyen insan
-Derin düşünme hazzına ulaşamaz,
-Derin düşünmeyince de
-Yaratılış amacını anlayamaz.

Geçici olandan vazgeçmedikçe
Kalıcı olana ulaşmak mümkün değildir.
Sevmesini bilmeyen insan sevilmez de.
Dünya kalbe yerleşince,
Ahiret kalpten göç eder.

-Layık olmayanı sevmek,
-Üstüne lazım olmayanı araştırmak,
-Gurura kapılıp ölümü unutmak
-İnsanın helâk olmasına sebeptir.

Şükrün başlangıcı kul olduğunu bilmektir.
Ruhumuzu daraltan sebep
İç dünyamızın huzursuzluğudur.
İç dünya ise ancak
Dua ve şükürle huzur bulur.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:12 AM

zy43) Bir Nefeste-Mensuriye-

Bir çehre üzerine dökülmüş,
Dalgalanan siyah saçlar,
Salkım söğüt dalları üzerine
Amber tozları saçar.
Ak gerdanının altında kemerleşen o kıvrım,
Güneş ışınlarından süzülmüş gibi
Renkten renge girmekte.
Perçemleri İbrahim’e,
Yanakları onun atıldığı ateşe dönmüş.

Yanaklarının ateşi
O perçemlere dokundukça
Bir demet gül olmuş.
Kirpiklerinin hançeri
Güleç yüzlü nergise dönmüş.
Yanakları üstüne serpilen ter damlaları,
Gül ve nergis goncalarına benzemiş.

O damlacıklar;
Bazen hurilerin boynuna asılmış madalya,
Bazen de nurdan tuğra çekilmiş,
Seher ışığı gibi görünür.

Gülün dudaklarından,
Abıhayat sızmakta.
Gül; yasemin gibi,
Kokusunu göğsünde,
Yemenisini gökteki ay gibi omzunda taşır.

Dudaklar şeker saçmaya başlayınca,
Gül şekerden taraf çıkar.
Her bakışı cihana hayat verir.
Her kirpiği bir canın dudağını uçuklatır.

Allah dostlarının himmeti sayesinde,
Gönüller şaşkınlar gibi
Işıktan perişan düşmüştür.
Yüz yıllık ömür içinde
Ele geçmeyen bu saadet,
Bir an,
Ve bir nefeste elde edilmiştir.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:12 AM

zy44) İlmin Harisi Olmak-Mensuriye-

İnsan çok kazanmak isteyenin
Kaybettiğini bilse
Çok kazanmak istemez,
Az ve helal kazanmayı yeğlerdi.
Çünkü “herkes kazandığı ile cezalandırılır.
(Mü’min 40/ 17)

Ve “Kursağında haram lokma olan kimsenin
İbadetini Allah kabul etmez” (Hadis)
Fakat “şüpheli şeylerden kaçınarak,
Allah’a kavuşan kimseye
Allah bütün Müslümanların sevabı kadar
Mükâfat verir.” (İhya 2. 237)

“İki haris doymaz” buyuruyor Allah Resulü.
“Biri ilmin, diğeri mal ve makamın harisi”.
İtiraf etmeliyim ki,
Malın ve makamın değil ama
İlmin harisi olmak isterdim.
Belki insanların daha mutlu olmalarına
Ve daha müreffeh yaşamalarına vesile olurdum da,
Bu faydalı işimden dolayı umarım ki,
Yaradan bir sevap ihsan ederdi.

Yoksula sorarsanız çok şey ister.
Yoksul çok şey ister de
Haris her şeyi ister.
Bu kimseye bir şey bırakmamak
Ve kimseye yaşama hakkı tanımamak
Pahasına da olsa.
”Hastaya tahammül,
İhtirasa tahammülden daha kolaydır”. (Alain)

Son olarak Muhiddin Arabî’nin dilinden
Demek istiyorum ki;
“Maddi hayata tapanlar,
Deniz suyu içenlere benzerler,
İçtikçe susuzlukları artar.”

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:13 AM

zy45) Af -Mensuriye-

Ömrümde iki şey öğrendim.
Birincisi; mümkün olduğu kadar
Çok bağışlamak,
İkincisi, asla unutmamak.

Suçludan öç almak adalettir
Ama onu affetmek fazilettir.
Af, insanlık dilinin en tatlı kelimesidir.
O halde bağışlamaktan
Daha ilahi bir şey olamaz.

………………Unutmamak gerekir ki,
………………affetmek ve unutmak
………………iyi insanların intikamıdır.
………………Affetmenin ne olduğunu
………………yalnız cesurlar bilir,
………………korkakların tabiatında
………………af diye bir şey yoktur.

Affetmek güçlüyü daha güçlü yapar.
Bağışlamanın en güzeli,
Hasmını ezmeye muktedirken yapılandır.
Çünkü affetmek zaferin sadakasıdır.
O halde, bağışlayıp geçmeli.

Allah’ın affedeni bağışlamasından
Hoşlanılmaz mı?
Birinin suçunu bağışladıktan sonra
Pişman olmak,
Cezalandırdığın zaman da sevinmen doğru olmaz.
Affa sarılmalı.

Doğruluğu emretmeli ve
Cahillerden uzak durmalı.
Hata edene doğru yolu göstermeli,
Hor görmemeli,
Pişman olanı da bağışlamalı.
Kerem, dostların kusurlarını affetmektedir.

Nitekim intikam gücü yeterken
Affeden kimse
Allah katının en aziz kuludur.
Bağışlamak insanın şerefini yükseltir.
Affetmek intikam almaktan daha iyidir.

Şahsımıza kötülük eden bir düşmanı affetmeli.
Ancak, vatan ve millete
Düşmanlık eden bir kimseyi asla!
Zira insanlar geçici,
Vatan ve millet kalıcıdır.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:13 AM

zy46) Fazilet Felsefesi -Mensuriye-

Uygarlığın eli,
Kaderin torbasını karıştırmakla meşgul.
Çağın insanı artık kaderin
Esiri saymıyor kendisini.

Çağın insanı kaderi
Yok sayan bir zavallı da değil,
Ancak, acizlik vasfın daralışıdır.
Acz insanın tersten okunuşudur.

İrade kaderi aşınca acizlik teslim olur.
Yolun tamamlanmasına ömürler yetmez.
Oluşumlar, hamle ve
Yaşama ihtiyacından doğar.
Hayat bir tırmanmadır.

Tırmanma çiledir.
Çile sonsuzluktur.
Ebediyet tadılmadıkça çilenin,
Kederin, elemin çeşnisi bilinmez.
İşleyen ve ışıldayan
Mantığın ışığı sonsuzluktur.
Işığın bol olduğu yerde
Aydınlık vardır.
Aydınlık gönlün kapısından içeridir.

Gözlere hükmeden haşmet ve heybetin,
Enginliğe kucak açan terazinin,
Hepsini kuşatan gönül okyanuslarının
Ebedilik yüklü kervanıyız biz.
Kervanımızın önü, ardı sonsuzluktur.
Gönlümüzün cezbesi,
Denizleri heybemize katmıştır.
Yaratanın huyu yaratılanda oldukça,
Bizim kervanımız vuslat
Menzilinin seyrinde olacaktır.

Her yanımız göz, kulak,
Vicdan ve ahlak özleriyle öze öz olmuştur.
Özümüz özlerin özüdür.
Bizim kervanımızın menziline varan,
Ufukta yeni bir menzil görür.
Bizim kervanımız tükenmezliktir.
Bizim bu halimizi yaşamayan,
Çeşnimizi nasıl bilebilir ki?
Biz yaşayanlar uğruna yaşıyoruz,
Âleme nizam verme adına yaşıyoruz.

Haktan insana,
İnsandan Hakka.
Babadan çocuğa,
Çocuktan babaya,
Karşılıklı etkileşim
Aile ve toplumun kökenidir.
Hakla olanın gönlündeki servet,
Dünyanın akçesiyle kıyaslanır mı?

Biz deliyle deli, veliyle veli oluruz.
Delilikle veliliğimiz kaynaşmıştır bizim.
Anladığımız ve tattığımız kalenderlik budur.

Bizim meclisimizde hain,
Alçak barınmaz.
Bizim meclisimiz bu huylara
Zehir olsun diye vardır.
Dostlar meclisinde düşmandan eser olmaz.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:13 AM

zy47) Sihirli Anahtar -Mensuriye-

İnsan dilinin altında gizlidir.
Dilini koruyan kimsenin
Kusurlarını Allah örter.
Gazabını hak etmiş olsa da
Onu azabından korur.

Allah’tan özür dileyen kimsenin
Özrünü Allah kabul eder.
Dilini muhafaza etmeli,
Lüzumsuz şeyler söylememeli insan.

Sahabeden birisi bir gün
Peygambere sorar:
Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir?
Allah Resulü dilini işaret ederek
“Şu” derler.

Dilimizi daima iyi kullanmalı.
O, insanı saadete götürdüğü gibi,
Felakete de götürür.

Dil ile düğümlenen, diş ile çözülmez.
Kalbi ve sözü bir olmayanın
Yüz dili bile olsa, o
Yine dilsiz sayılır.

İtirazı terk etmeli,
Çünkü onun hikmeti anlaşılmaz
Ve fitnesinden emin olunmaz.
O halde selamette kalmak
İsteyen susmaya devam etmelidir.
Söz gümüşse sükût altındır,
Demiş atalar.

Kişinin kalbi doğru olmaz,
Dili doğrulmadıkça.
O zaman komşusunun
Dilinden emin olmadığı kimse
Cennetlik olmaz.

Vücudun her parçası
Ehemmiyeti oranında dilden şikâyet eder.
Ve insanın hatalarının çoğu
Dilinde meydana gelir.

Dosta selâm saldım, olmaz oralı
Boynum bükük kaldı, ciğer yaralı
Felek sillesini vurdu vuralı
Hakikate nazar kıldım diyemem

İnsanları yüzükoyun yere düşürecek olan
Dillerinin hatalarıdır.
Midesinin, edep yerinin ve
Dilinin şerrinden korunan kimse,
Bütün kötülüklerden korunmuş olur.

İnsanı maskara eden dilidir.
Başa her belâ dilden gelir.
Dizginsiz dil belânın habercisidir.
Tatlı dili olanların dostları
Her gün biraz daha fazlalaşır.
Tatlı dil her kapıyı açan
Sihirli bir anahtardır.

Kötü bir adamın dökeceği tatlı dil,
Tilkinin kargaya döktüğü tatlı dil gibidir.
Şair; “dilim seni dilim dilim dileyim”
Diye boşuna dememiş.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:26 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.