![]() |
Tav
ne istediğini bilerek yazardım tavlamak isteseydim seni düşmanımda olsa yiğidini sevdim bilincini tavında dövmüş |
Teğet
ne olacak şimdi gece içini boşalttı uykularımın teğet geçti gün ışığı göz kapaklarımın cinliği örtüsünde kaldı şafağın evet öyle ya ne olacak şimdi bıkkın bir suratla çıkacağım gün ortasına belki bir esneme anımsatacak karanlığı rahatsız edecek o güzel sohbetleri sessizlik sardımı yenik düşecek kirpiklerim yer çekimine sonra bir ses sıçrayacağım bir fare misali hareketli utanım belki birazda gün ortasında uykuların özlemi olmaz be olmaz çıkmak gelmiyor içimden kapıyı aralayıp sokağa ne olacak şimdi teğet mi geç eceyim güne |
Tek Kişilik
Bitmek bilmeyen Hayaller ülkesi isterdi Fırtınalı gençliğim Toprağa her düşen bedende Acılar ektik yüreğimize Sevmeye vaktimiz olmadı Hayaller kurduk sadece Alabildiğine sonsuz ve zengin Ve bir gün Mektubun geldi Sonra sen geldin, ben geldim Belki Kızdım önceleri Düşüncelerimi alıyordun Aylaklığımı çalıyordun Daralıyordu hayallerim Bir sen kalıyordun Birde yeni korkularım Bir çınarı filizi gibi Kök salıyordun yüreğimde Sessiz sakin O gün Hayallerin gitmedi Sende gitmedin Yüreğimde yürek oldun Geldik bu günlere Ne güzel yaşamak Yürekte bir çınar yaratmak |
Tekil Olmak
birden tekil olmak yatagin icerisinde cogul duslere dalmak mesafelerin uzunlugu matematikcilestiriyor gecen ay kalan ay kucuk olan buyugu nasil ederde yer ekseninden sapmadan donuyor dunya tohum once zarini sonra topragi yirtiyor acmak icin cicegini gunler ayi yutuyor bir cinarin yapragini yere birakisi gibi suzulup geciyor zaman yeller esmezse biri gelmezse dibinde kaliyor tekil olmak birden yatagin icerisinde dalmak cogul duslere can yakiyor |
Teori ve Pratik
eğerlerle doldurmadım akıp giden zamanın içini yük almadım değil aldım alabildiğim kadar pahada ağır hiçbir anında yaşamın denememek için eğeri doldurdum alabildiğine alabildiğine çıkınıma teori ve pratiği |
Ter Çiçekleri
sana elimi uzatacağım ve sen ilk kez elimi tutacaksın belki de tutmayacaksın sormayacağım belki hayallerimden korkacaksın belki ellerimden o zaman işte tırnaklarımı biraz daha daha batıracağım toprağa kan sızacak sızacak belki de aralarından bir sızı duyacağım beslerken tohumları ezik umutları yeşerteceğim doğacak yeniden ter çiçekleri yeni yeni topraklara yeni yeni umutlar serpeceğim ellerimi yeni ellere uzatarak büyüteceğim büyüteceğim her şeyi |
Ter Kokan İnsanlar
onuru taşıyarak caddelerin üzerinde alın terinin seslerini tek bir dilde haykırmak haykırmak güneşe karşı ne güzeldi ne güzeldi bir zamanlar saflar tutulurdu bu kadar hainlik dalmamıştı sokaklara omuzlar verilirdi doldururdu meydanları ter kokan insanlar din dil ırk kalkardı ezgiler yakılırdı inletirdi sokakları tek yürekten ağızlar acılar kardeşçe paylaşılırdı siper olurdu çocuklara yiğit vücutlar yarınlar onuru taşıyarak yürümek caddelerin üzerinde doldurmak meydanları yiğitçe |
Tere Yalan Tere Kan
Alnımdaki Teri yüzüp Cüzdanlarınızın Bir köşesinde Kararmış Hayalleriniz için Çarkların Çeliğini Satın almaya Birikim Yaptınız O çarklar ki Her deviniminde Bir mermi Çıplaklığında Bir cana emsal Çıplak gerçekliğinde Barış ve sevgi türkülerinizi Rotatiflerinizin kan püskürttüğü Salyalara bürünmüş Kağıtlarınızda sundunuz Sessiz bulvarların Terle örülmüş Milyarlarca ayağın bastığı Taş kaldırımlarında Tere yalan Tere kan İsyanlarımda Nefesim oldukça Yaşamım devam edecek Şiir dolu satırlarda Tere ter olarak Açın yüreğinizi Yüreğimden ezgiler Ezgiler yaşayanlara Yürekleri yürekle duyanlara Ağıtlar yakılmadan Dik durulmuyor Onurlu yaşamda |
Terzi Kusursuz
bilmece gibi görünüyor Didem Ahmet’i seviyor Ahmet Ayşe yi Ayşe’nin sevdiği belli değil Ortadoğu misali üç bilinen bir bilinmeyen gibi görünüyor sevgi mutluluk getirir deseler de nafile karışık bilinmeyenlerde değil sorun bilinenlerden çıkan sonuç hüzün sevgi eşit mutluluk Didem seviyor mutsuz Ahmet ve Ayşe gibi Sevgi eşit mutsuzluk Biraz Büyük orta doğu gibi ölçütler mi yanlış bilinçler mi toy garip bir denklem hiç bir giysi bedeni tutmuyor terzi kusursuz sözüm ona |
Tınıydı
tınıydı ayıran bizi sesinin ne dil dokunmuştu yarasına ne kelimeleri açmıştı yaşında |
Tomurcuk
kılıç kuşanıp ser almak serde sırrı aramak sır olup uçamam ki bana bir çift kanat gerek ser ver ki bedeli ucuz olsun olsun diye bırakma onuru ya suskun yaşamak çekilip dehlizlere kelepçe vurmadan lakırdılar arasında dizdirmek kelimeleri kalemde tüm renkler karaya çalarken kızıla vuran şafağın haberini kar bir sevdayı anlatamamak yaşayanlara titreyerek sırlar ver ısınsın dünya kar sevdalar erisin karışsın toprağa açacak çok şeyler var tomurcuk tomurcuk umutlarım |
Topal Memet
topal memet ayağını kırdığından beri kaval ustalığına verdi kendini bir zamanlar çobandı geçti mi sürünün başına en az sarı kız gibi civandı yürüyüşü sarı kız kangaldan bozma Sivas Erzurum harmanı kaval deyip geç meyin öyle verdin mi nefesi birde mahir olursa verenin üflemesi oy dağlar oy kışı bahar yazı bahar eder durur değil yüz yirmi bir baş koyun cümle alemi peşine dizilir kimi zaman katlanmak istemez bir koyun biraz saz biraz caz istese de çeviri verse başını ovalara doğru işte o zaman fırlar sarı kız yanlış anlaşılmasın sürüden ayrılanı kurt kapar masalı masalı olmasın diyedir topal memet ustaca işler kavalı ayakları gibi değildir elleri elleri mahir üretir bir şeyleri kendinden sonra kızını koydu sürünün başına sürü dedikse kendinin değil kıyamamıştı oğluna göndermişti şehre okumaya değil bir basım hane de bir yakınının yanında buldu işini istedi ki medeni olsun istedi ki yarını kurtulsun istedi ki kurda kuşa yem olmasın ayırdı sürüden sürüden saymadı saymakla olmuyor ki bu iş saymamakla olmuyor ki üç üçtür yedi yedi yedi bitirdi kendini sıkıldı mı daha fazla canı üflerdi yaptığı kavalı bor basmane işcisi çoban memedin oğlu yaşı henüz genç düşünceleri gibi bilse de o babasını çoban memet her kes bilirdi artık o topal memet sabah altıda kalkardı uzundu yolu ekmeğinin içine zeytin katardı yürürken bazen kavalsız türkü tutardı yaşı on beş içinde on beş yürek atardı geldi mi basım hanenin önüne canına on beş can katardı üfürürdü bekci endamı yüksek duruşuyla boynunda asılı düdüğü kavalı duyan sürü gibi girerlerdi ardından bekçinin on altı can on altı dünya kurşun dökerlerdi harf dizerlerdi kağıt keserlerdi okuması ilk okuldandı yinede dizemezdi harfleri harf dizmek ustanın işi idi bir gün oda usta olacaktı babadan ayrı olmak neyse de anadan ayrı olmak molalarda çok koyardı ah ovalar ah düdük çalardı biterdi molaları peş peşe çıkardı mürekep kokan kağıtları kesilirdi biçilirdi istiflenirdi mengeneye girmek için kağıt desteleri beyaz tutkal kokusu sarardı ortalığı severdi çok severdi doğuşunu bir kitabın ama açamazdı tek bir sayfasını derlerdi ki o zamanlar bu zamanlar şu zamanlar aslında tüm zamanlar ne gelirse gençliğin başına kitaptan gelir okuyunca insanın içinde neler olur neler ürkerdi hep topal memet bilmezdi neden ürktüğünü ama ürkerdi severdi oğlunu severdi kızını kızı dağda gezerdi oğlu basım haneye girerdi anaları gizli gizli iç çekerdi hangisi tehlikedeydi hiç bilemedi ürkerdi sadece belirsizdi ürküntüleri bir kesittir şiir yaşamdan doğadan bir kesittir kendisi değil bir taşın suya düşüşü gibi düştüğü yerde yayar dalgalarını taşın şiddeti kadardır dalga boyları yayılır düştüğü noktadan yayıldığı yere kadar topal memedin ürpertileri gibi |
Tophanede Denizi Seyredebilmek
Tophaneden Denizi seyretmek Ürkütmese beni Alabildiğine bakacağım Up uzun maviliklere Martılardan uzak Berrak maviliktir özlemim Ülkemde birde huzur Ama diyorum kendime Şimdi limanın biraz ötesinde Bir Uçak gemisi iki Hücum botu Kesecek önünü Özgür bakışlarının Yüreğini Altıncı filonun Kırpıntıları kaplayacak Ahh bir deve kuşu olabilsem Huzuru istediğimde yaşayabilsem Sıcacık bir eli tutsam avuçlarımın içinde Bakabilsem ufukta doğmakta olan güneşe Tophanede güneşin doğuşunu seyredebilmek Birde gönlünce olabilse Elinde karbonatsız bir çay Temiz bir masa Beyaz umutlar |
Toprak
Bu gün toprak Bir tuhaf kokuyor Ne yağmurdan bir eser Nede yelden bir haber var Bir hoş, bir hoş Çökmüş doruklara Hüzün bulutu Bir hoş, bir hoş. |
Tozu Beyaz Dünya
dilimin ucuna gelip dolanırlar sürekli sevda burukluk hüzün çiçeği batmayan ******* uçuşur hayalimde sonu olmayan kelimeler gibi dalgaya bırakmış deniz ırmakların getirdiği büzülmüş bir pet bardağı kaç dudağın değdiği kaç elin dokunduğu bilinmez dokunur da durur düşüncelerime nedendir bilinmez adını bilmediğim şarkılar söylemek isterim coştukça hüzünlerim bir gariplik çöker sahillere hüzünlerle yaşarım madımak toplardı annem birazda köyümü özlerim yıllar birikmiş dönemediğim yerlerde özlemlerim bekletirim daha çok görecek yerler yerler var diye akşamları kale kapıdan cumhuriyet meydanına uzanır fayton sırası atların ayak sesleri atların ayak sesi karışır teker tıkırtılarına sesler uzanır karanlığın içine bir şehir turudur gürültü sokaklar sevda bulutu çöker yabancının üstüne bir şehir turudur cadde boyu dilimin ucunda adını bilmediğim şarkılar dolanır elim pakete gider ciğerim bir nefes ister dumanı dağılır hüzün çiçeklerinin kokusu gibi gökyüzüne boğazımda bir gıcık olur kaç kez derim kendi kendime dinleme şu haberleri okuma sayfaları yada vurma kendini yollara bak o zaman o zaman nasılda güzel güzel görünecek dünya mavi deniz mavi gökyüzü tozu beyaz dünya |
Tüketiyorum
her nefes çekişim karanlığın içerisinde kor bir iz bırakarak küle döndürüyorum tütünü tüketiyorum an be an zamanı ve zaman içerisinde onca olabilecek şeyleri bırakmadan gençliğimi |
Türk Tele Kom
Türk Tele Kom Satıldı, Taksitle, Lübnan ve İtalyan Ortaklığına, Kardeş bir dünyada yaşıyoruz ya, Hıristiyan Müslüman ı, Paranın Milliyet i olur mu. Zamanın birinde Çıkıp gelmişlerdi ülkemize Gidişleri aynı gidiş olmadı Çok iz bırakmışlardı ülkemizde Altmışlar, Yetmişler Seksenler Kesintiye uğratılmıştı sesler Şimdi sessiz ülkem Şimdileri mahzun Şenlikler düzenleniyor bir yerlerde Dostlar benim dostlarım değil Büyüklerimizin dostluğu bu gün Düzenlensin Fener alayları Gelenler ağırlansın Büyüklerimizin dostları bunlar Yakılsın Ateşler, Islaklar Üzerlerinde Geçmişten kalma Denizin ıslaklığı var Türk Tele Kom Satıldı, Taksitle, Lübnan ve İtalyan Ortaklığına, Kardeş bir dünyada yaşıyoruz ya, Hıristiyan Müslüman ı, Paranın Milliyet i olur mu Şehvetleri ile geliyorlar Seviyorlar bu ülkeyi Yeni, yeni dostlar ediniyorlar Seviyorlar bu insanları Bizimki gibi değil sevgileri Şehvet dolu, kin dolu Yare bakar gibi bakmıyorlar Fahişe sanıyorlar bizi Satılan öylesine bir şey değil En mahrem sırlarınızın kilidi Satılan öylesine bir şey değil Bedeninizin sanınki Omur iliği |
Tütün Kokuyor Parmaklarım
tütün kokuyor parmaklarım eritmişim zamanın bir bölümünü ne çok alışkanlık vermiş yaşam gebeyim bakmayın erkek oluşuma neler ekilmedi ki yüreğime ayaklarım sokakların yorgunu sokaklar bu günlerde yiğitlik yoksunu tütün kokuyor parmaklarım |
Tütün Saracağım
yıkılmaz gibi görünen bir kalenin içinde kalenin içinde düşüyorlar birer birer tütünsüz geçen *******de mutlu olan anneler oy anam oy birer birer düşüyor yiğitler ne garip çile bu vurulsa da düşüyor vurulmasa da düşürülüyorlar sevgini uzak tut bu aralar benden tütün saracağım |
Ucuz Şarap Tadı
en güzel anlamları yükleyeceksiniz yazarken yüreklerinizi katarak çala kalem çalım atacağım anlık gözüme takılan hergeleye diyeceğim ki rengarenk bulutlarla örtüyorsunuz yaşanacak geleceği bakan yüreklere sis gibi inerek ucuz şarap tatları bırakacaksınız belki damaklarda unutulmayacak belki harfleri karışık birkaç dize sun turlu küfürler yerine geçecek adam sende diyeceğim sen de okumayı bırakıp çalacağım kalemi boş bir yarını doldurma zorunluluğu en derin noktalarıma nakşedecek |
Ufukta Kara Görünmesin
gözleri gözlerime dokunmadı karanlık sokaklarda dolaşırdık farklı mekanlar olmuştu yerimiz kesişmedi yollarımız gecenin içinde burka sız düşüncelerde misafirdik şimdi misafirliği erden bırakıp gitmek niye İstanbul da dolaşırdı çoğu satırların bazen Anadolu’nun içlerine uğrardın hiç yalnız görmedim mavi düşlerini aynı sofranın farklı zaman aralıklarındaydık şimdi bir yelkenlide olmalıydım elimde satırlar esintilere bırakmalıydım bir bir kelimeleri yelkenler dolmalıydı martılar yunuslar yarışmalıydı etrafımızda kapmalıydılar bir bir dökülen kelimeleri ağlamamalıydım doymalıydım doya doya yaşanan yaşama ufukta kara görünmesin güneş yatsın ufka doğru birde tutuştursun düşlerim elime dolu dolu kadehi dalayım denize vuran o küçük parıltılara sessiz sessiz damlalarım olsun ben ağlamayayım doya doya yaşanmış yaşama vakitsiz ölüyor güzel şeyler mesala özgür kelebekler göçmen kuşları martılar şairler usta yazarlar yüreğimde bir düğüm yüreğimde bir ateş bir gül |
Umudu Beslemek
Umudu beslemek güzel Bezemek umudu yeni umutlarla Sonrada görmek -------- bir değişkenin içinde --------------- ayni basitliği ve çıkıp doruklara doruklardan bakınca birde ardına Sıkılmak Alabildiğine Yalnızlıktır be dostum Beyde deseler paşada Fark etmez, Yeterki Kör olmasın Yüreğin |
Umutları Bağlamak
kırmızı beyaz dokusu kartalın ayaklarına bağladım uçurtmamı sevmelerden yoksun ipleri yangınlara bırakmadım elimi kanat çırpışında kartalın uçurtmamı özledim umuttu yükseklik coşkuydu dalga dalga çocukluk düşlerimle süslemiştim onu bir yıldız koymuştum bir ay yürek dolusu sevdalar fabrikalar okullar limanlar ikide çocuk örgü saçlı eli sapansız gözü mavi ayaklarında kartalın yol aldı uçurtmam uçurtmamı özledim ipler gönül yarası avuçlarımda sevda belası memleketimi özledim bir devin mavi gözlerinden bakmayı özledim |
Umutlarım
Umutlarım bir namlunun ucundan çıkan tertemiz emekle üretilmiş adına barış denen mermi ile vuruldu düşmedi direndi suskunluğunda Anadolu’nun |
Unutturma
unutturna unutturma bana seni nazlı bir eda nazlı bir seda salı verip dön bana gel geri bak nasılda açar tomurcuklar her biri yedi veren gül misali unutturma unutturma bana seni |
Unutturuyorlar
sanmayın ki yeni şeyler verilenler bin masal bir hikaye bir ödül bin kavga unutturuyorlar unutmak o kadar kolay mı? “Türkiyenin başbakanı konuşuyor inanmıyorlar Türkiyenin bakanı konuşuyor inanmıyorlar Türkiyenin bilim adamı konuşuyor inanmıyorlar Yahu siz kime inanacaksınız” diyor başbakan yahu siz kime inanacaksınız sanmayın ki yeni şeyler söylenen bin masal bir hikaye bir söz bin kargaşa inanmaksa bu dava çok sorular var kafamda mesela özelleştirme mesela Kıbrıs mesela AB+D ormanlar hazine arazileri limanlar hava alanları unutturuyorlar Seydişehir Erdemir Telokom Sümerbank Et balık kurumu daha niceleri bir söz bin kargaşa mezat salonlarında pür neşe sanmayın ki yeni şeyler verilenler bin masal bir hikaye bir ödül bin kavga unutturuyorlar unutmak o kadar kolay mı? |
Usulca Çöz Halatı
usulca çöz halatı bu sahillerden kim bilir kaç taka yol aldı böyle habersiz martılar dinlenirken kaç nefes çekildi kaç umut bırakıldı terk edilen topraklara gecede doğar ay nazlıdır uzattığı ışığı ay denize bakar denizde yakamozlar oynar denizler engin ufuklara gebe doğumlar sancılı zaman sürdüm yarama |
Uykular
hangi dipsiz kuyulara attım kim kaldı bilen kolların aldı götürdü o göz bağlarımın ürpertilerini |
Uykular 02
yalın kılıç çekilmiş gibi pusatsız bir nefer misali geliyorsun üstüme yetmezmiş gibi ellerim ellerim bağlı |
Uykular 03
tutamadığın günler ellerimi uzakta kaldı ellerin kelepçe ellerimde |
Uykular 04
tut şimdi bırakma yalnızlığımı açlığımı vurdum bem beyaz teninde bilinmezliğimi buldum |
Uykular 05
döküldü bir şeyler satırlar gibi gizemler aralanırken gizemler saçtım |
Uykular 06
acım içime kötürüm korkularımın hamlığını vurdu kor alev misali ne çok şey ne çok şeyi vurdu kanatlar çırpıldı uçurtmalardan ipler koptu |
Uykular 07
kolların kollarında kokulardan arınmış yeni korkulara bürünmüş gecemi tuttu |
Uykuya Yatış
her sessizlik bir uykuya yatıştır kapısı penceresi açık na mahreme davettir neşterin deriyi yarışı gibi keskin narkoz altında birazda acısız ölümdür değerlerinin |
Uzatsam Elimi
Uzatsam elimi Tutamam seni Ve kahrolup Döner dururum, voltalarda Kah 11 adım ileri Kah esen bir Rüzgarla Yüreğimde Fırtınalar olursun Yinede tenine dokunamam |
Uzun Gecen Gunler
su uzun gecen gunler bitecek elbet gecenin ozlemi yerini el ele tutusmalara birakacak kendini gunesin kizilligi vuracak yakacak icimizdeki duygulari atacak adimlarimiz bizi goturecek istedigimiz yerlere ayak seslerimiz yirtacak coken karanligin perdesini bakislarin degecek bakislarima gencecik bir fiskin misali yasama sevdali bahar gelecek umutlarima bahar gelrcek |
Üç Harflik
gayri meşru düşünceler dolaşıyor ortalık yerlerde bir başka deyiş ile *** üç harflik oluşum sayısı kadar soru bile sorulmadan sahipleniliyorlar medeniyet adına mezhebi genişletilmiş zihniyetlere yerleşiyorlar emek emek dokunarak zaman yığınları içerisinde |
Üç Kırık Leblebi
elimdeki üç kırık leblebi derinlere daldıran beni dur diyen zamana üç kırık leblebi dönmeyecekti başım beklide olmasaydı dudaklarımın öptüğü kadeh boş sadece kırık olan leblebi olsa kırık ne çok şeyler var oysa beş can parçası üç leblebi iki yıldız bir güneş zaman hayli ileri bu akşam oysa bir kitap okuyacaktım belki de bir film izleyecektim düşünecektim okuduklarımı konuşacaktı düşüncelerim tartışacaktık sığıntılardan uzak ederine verecektim uykumu güneşin doğuşuna gerecektim parelenmiş göğsümü gözlerim kamaşacaktı zaman akacaktı su gibi iz bırakarak başım ağrımayacaktı elimde üç kırık leblebi şişe boş olmayacaktı öfke dolu olacaktım kandırmasaydım kendimi |
Üç Nokta
üşüyorum bir kaç gecedir sıcak lığından yoksun olmasam da dışarıda yağmur kararsız yağsam mı yağmasam mı diyor kararlıyım ben bitireceğim elimdeki yarım bırakmadığın kitabı güneş bazen aralardan sırıtıyor gözüm dalsa da zaman zaman ekranda ki tablolara neler kaçırmışım sen yaşarken devam edeceğim onları bir bir eşelemeye üzüleceğim belki keyfim kaçacak bu akşam bir sofra kurduracağım rakı peynir balık ne varsa aramıza satırlarını alarak bir gece çalacağız biliyorum bir çok kanalda güzel şeyler söylenecek senin için günahlar dökülecek beyaz gelinlikler giydirilecek kor sevdalarının üstüne ben bileceğim çocuklarım da koydukları noktaları virgüllere çevireceğim virgüllerin sonunu koskoca üç noktalar işleyeceğim |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:31 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.