![]() |
*Mevsimsizim
Karanlık sularda uzuyordu Sokak lambaları Ve uzadıkça dağılıyordu şehir…. Sokak lambasına yaslanmış, balıkçıları izliyorum. Islak ağları hazırlıyor nasırlı elleri, umutlarını katlıyorlar yığıntılarda. Ay yorulmaya başladığında dökülecekler mavi yollara. Ürkütücü sessizliği…mevsimin bu aylarında başıboş bırakılmış küçük bir kasaba burası. Hani yaz tatillerinde dolup taşar ya, her bankın önünde çekirdek kabuklarının olduğu, renkli ışıkların altında uzatılan külahlarda küçük mutlulukların tadıldığı, yeni “merhaba”ların, hatta gönülde yeni kıpırdanışların başlandığı…ve hep bildik vedaları olanlardan. Ne zaman yalnız kalmak istesem, terkedilmiş sahillere vururum kendimi. Boş caddelere baka baka, ayak izlerinin ardı sıra hayaller kurarım gidenlere. Yitik sesleri olur ıslığım ve derin bir nefeste soluklarım yalnızlığı. Sahil boyu uzanır kale duvarları. Sur diplerinde sabaha sızacak ayyaşlar, sönmüş ateşin etrafında şarap şişelerinde yansıyacak güneş. Gece kim bilir neleri saklar kendinde, kaç küfür savrulur yıldızlara ve kaç taşta sektirilir isyanlar dalgalı sularda, bilinmez. Oysa bildik acılardır insanı kahreden ve hep bildik çaresizlik. Hele ki kör bıçaksa aşk...kesikleri kapanmaz, kanar…acır…acıtır. Yalnız adımlamak buraları ve dolaşmak anılarda gözü yaşlı. Keşkelerim dökülür yağmurla yanaklarımdan ve suskunluğum… ve yorgunluğum… ve yokluğun daha ne kadar acıtır canımı! neden acıtır! Mum ışığında küçük bir masada beş kişiydik, türküler dolduruyordu geceyi ve şiirler… Kağıt bir peçeteden beyaz gül bırakmıştın avucuma. Gözlerimde susmuştun hani, gözlerinde susmuştum. Sigara dumanında şekil şekil yükselirdi yüreğindeki yangınlar. Peş peşe sarardın özlemleri hazan yaprağına. Efkarları sen çekerdin, karanlığında ben tüterdim. Anason kokardı şarkılar, ince belli bardakta demli bir çayda yudumlardın sarhoşluğu. Buralar deniz kokar, ayaklarıma serilir laciverte çalınan mavi. Martılar kanat açar, ben uçarım gözlerinde. Gümüş balıklar geçer kurşun misali, tuzunu bırakır dalgalar, mavi yarama. Ay yükselir, sular çekilir, birkaç deniz yıldızı kalır baş başa ölümle. Bir de ben sensizlikle. Kaç kırışmış şiirimsin! Ne ölçüsünü buldum, ne sesini. Sil baştan kaçıncıya başladığım yazısın belki de ve anlamını bulamamış karalamalarsın. Bir rüzgarda savrulan isyanımsın “sen benimsin” diyemediğim. Sonu bildik öyküdeyiz aslında. Adamı sen, kadını ben. Aşksa satır aralarında kalır, hep anlatılan “ bir varmış, bir yokmuşta”. Renkler düşer uykulara alaca bulaca. Rüyalar bile yorgun. Olmadık anlarda düşersin yastığında yokuş aşağı ve irkilirsin ya, işte senin yanında sensizliği yaşamak öyle.Göğsüne yaslı saçlarımda dolaşırdı parmakların ve bakardık bu sahilde uzaklara. Şimdi daha da uzağa bakıyorum yer gök dipsiz kuyu, sınırı yok. Adaların ışıklarını sayardık…Karanlıktayım şimdi.Karşı kıyılarda rengarenk ışıklar düşüyor sulara, tepe taklak adalar. Aşk tepe taklak. Avucumu kanatıyor kağıttan beyaz gül, karanlık sulara bırakacağım birazdan. Birazdan geceyi bölecek ve dağılacak sularda, kaybolacak sen gibi. Bir mayıs akşamıydı baharı taşıyan gelişin. Ama gitmem gerek bir tanem, belki bu yüzden mevsimsizliğim. Saçlarımda hazan, tenimde temmuz, gözlerimde ağustos kıvılcımları, sevda bir adımı eksik, topal şubat. Sesimde nisan ve yüreğimde hep aşk “aralık”…dedim ya mevsimsizim. Karanlık sularda uzuyor Sokak lambaları Ve uzadıkça dağılıyor şehir gözlerimde. Hele ki bir de aşk yoksa doğan günde, yaşanır mı be! ! ! Sokak lambaları Ve uzadıkça dağılıyor şehir gözlerimde. 'Yoksun' şiirimden alıntı. Arzu Altınçiçek |
Yıldız yıldız
Kaçıncı sabahına düştüm gözlerinin Arzuların hangisine dokundu sıcaklığım Mutluluğa hasret,dediğin sevdan Kaçıncı tomurcuğunu açtı yüreğinde Bak ilkbahardasın... Bodrum’un kıyısında Dalgaları gönderiyorum ayağına Çalkantılı Marmara sularımı... kat Akdeniz’in tuzuna. Vazona küçük kır çiçekleri koy Odanda bahar kokusu Gecene gözlerimi ser Koruyucun olsun dolunay Yıldız yıldız bakayım sana. sen uyu...mavilik gibi Arzu Altınçiçek |
“Eylül Tufan anısına “
'Ne zaman yaz geçse aklımdan, bir yanım deprem, bir yanım sen' Hikayesi aynı aşklar yaşadım Sonunda ne üç elma düştü gökten Ne beyaz atlı prens buldu beni Kaf dağının ardında Kör mağaraya kapandım Komşu komşuya bir olup Yakamadık karabasanları Kurtlara yem olmamak için Gerek yok ormanlardan kaçmaya Herkes aç... Sağır sultan duydu aşkın yalanını Kötü kalpli cadılar acıdı sevenlere Pinokyo parmak çocuğa dönüştü La fontén vazgeçti masalllardan Kahramandan saydım ağlatanları Omzumdaki melekler yoruldu Ben akıllanmadım. Hayat hep güzeldir diyenler Ne kadar yalancı. Bir ben sanırdım çürük duyguların sahibi Besteler, dudağımın çatlağında hüzzam kesilirdi Piyano gibi ağlatırdı hayat Göz yaşlarımın birisi kara, birisi ak. Bıçak kesiğindeyim. Kırmızıyı sağar güneş kirpiklerimden Yangınıma sağanak gidişin Zamansız çöktü mevsim Ağıtlar biriktiriyorum Kaç şiirim boynu bükük ardında Aşkımın kaç sancısı sesin bekler Soluğumda kaç boğum -öldü deyişleri Vedalar tuz buz toprağında Kaç yürek atışında ağustos “Eylül” ağlar Bilir misin? bir peri kızı geçti buralardan yedi cüceler uzadı gölgesinde Sihirli elmalar soldu Dört yapraklı yoncaları yuttu yedi karanfil. Ceviz ağacında karga gakladı Tilki ecel aldı kaçtı beyaz yüreğini. - bir müddet yokum derken, bilemedik gidişin müeebet. M e k a n ı n c e n n e t, t ü m ş i i r l e r y o l d a ş ı n o l s u n. Arzu Altınçiçek |
Yine akşam oldu
Yine akşam oldu Bir gün daha geçti sensiz Birazdan çıkacağım işimden Yola vuracağım kendimi Yorgun beden eşliğinde Evim bugün de sensiz. Yine bir sofra kuracağım Katığımda sevdam olacak İştahımı tıkayan sensizliğim Bardağımda biriktirdiğim yaşlar Bir gece daha çökecek üzerime Göğsüme yıldızların düşecek saçların gibi Ay takılacak gözlerine bilirim Dolunay benim ayım Vazgeçmem bilirsin Senden ve dolunaydan. Ellerin uzanır da ay ışığına Gururundan uzanmaz bana Ay ışını tutar Sıcaklığını yumarsın avuçlarına Göğsüne bastırırsın sevdamı. ... uzaktır sıcaklıklar Tenim tenine yangın her akşam olduğu kadar. Bilirsin bu gece de bizsiz söndürecek karanlığını Yerini güneşe teslim edecek dolunay. Yine sensiz doğacak sabahım. Senli günlere hasret yüreğim Ha bugün ha yarın deyip seni beklerken Bir gecenin gölgesinde verecek son nefesini Yaşarken de ölürken de yine sensiz Yine bensiz................. ....../ Yitip gidecek dolunayda deli sevdalar. Arzu Altınçiçek |
Acı haber...nereye kadar!
Bir ağıt düştü akşamüstüne; Bir tabut içinde dört bebek parça parça. Poşetten sızarken kan Bedenin yarısı kayıp On yaşında gözü akmış bir kız. Elinde oyuncak silahıyla Kınalı saçlı bir çocuk. Bir yangın düştü akşamüstüne; Ay hançer şimdiden Yıldızlar dikenli tel Ana çığlığı Çocuk feryadı Baba çaresizliği gözlerde Ciğerleri barut dolu Bedenleri kapkara. İnsanlığım düştü gözler önünde; Suratımda dondu kahkaha Şarkılar sustu Gökkuşağı attı renkleri Utancında kıpkırmızı Mavi kesildi denizlerde Dalgalar alevli Sular bulanık. Ve düştü zeytin dalıyla ak güvercin Kopuk kafa Kırık kanat Tek bacak Küçük yüreği dışarıda Ölümün ne adı ne rengi kaldı. Her yer karanlık İnsanlık toprakaltı. Tüm küfürler dilimde Bir “ben” düştü suskuma Y a ş a m a k s a …ş a n s e s e r i. Arzu Altınçiçek |
Yine aşka teslimim
Her aşk sonrası çıkmaz sokaklara dalmışım... Duvarlarda parmak izlerim, Tırnak aralarımda mavi boyalı kireç tozları. Yılların dilsiz suç ortağı bu kaldırım taşları Şehir de, en az sen kadar yalancı. Ahşap bir kapıyı öperken yakalıyorum tokmağı sessizlik istiyorum Bir top peşinde özlediğim çocukluğum... Son durak olmuş tramvaya Güneşe tırmandığım çitlembik ağacı Her aşk sonrası bir şiir demlemişim... Kadınları ince belli görmem bu yüzden Öncesi yuvarlanmıştır şişeler Beyoğlu’ nun ayyaşlığı bu yüzden Sonu hiç gelmez eski tünelin. Perde arkasında gözler var, biliyorum Tüllere takılmış kelimelerin sesleri bu uğultular... Bir sokak bana akar, bir cadde, bir şehir Renklerini çoktan kaybetmiş sardunyalar Ama biliyorum; kaçacak başka bir çıkmaz sokak kalmadı bu şehirde. Y i n e a ş k a t e s l i m i m. Arzu Altınçiçek |
Açın yolları
AÇIN YOLLARI Mavi ışığın ses telinde, hayatın tınısı. Yollar var uzun, yollar var kapalı. Klaksonlar çalar, şehir aciz Küfürler tanımaz kırmızıyı Kayar hayat! Karşılıklı iki cadde. Göğsü delen iki siren. Birinin telaşı var ölüme, Diğeri dünya bilmez Bir ses yankılanır gürültüde: …ilerleyin! Yollar var uzun, yollar var kapalı. Açın kardeşim ! Bir serum taksak her şeye Aksa damara hayat Ölüm tutsak kalsa Arka pencerede. Bir soluk…pamuk ipliğinde Dört teker üzerinde Dörde katlı telaş Açın yolları Ölüme geç kalsın... Açın yolları Hayata çabuk varsın... Klaksonlar çalar, şehir aciz Çapraz kalmış iki araç, İki beyaz... Kırılır birbirinde mavi Sen büyüdükçe İstanbul Acizleşirim daha çok Lanet okurum yedi tepene Hey siz de… açın yolları Sussun sirenler Dönsün mavi sessizce ** İki ambulans vardı Biri dikiz aynamda Biri karşıda ve ben duruyordum Şehir gibi Elim kolum bağlı Kördüğüm caddeler gibi... Arzu Altınçiçek |
Yine yeni yeniden
Köprü altı çizgide kalmış Cansız küçük bedeni Aç ya da ayaz yemiş Hastalandığını bilmedi belki Ayın on dördünde Bir yıldız daha kaydı Gördünüz mü? Ne parladığını bildik Ne yalnızlığını Ne adını Kim di Kimin di Kimiydik Bilen var mı? Yanakları solgun Dudakları mor Tiner kokusu sinmiş tenine Toz duman rengi Yaşam için saldırdığı Onca pislik tırnaklarında Bir torba içinde Ölümü soluklarken Nefesim acıtırdı canımı Korkularından uzak Korkuttuklarından da... Kendi kendine kaldın Tinerci İlk kez dokunuyor biri Saçlarına, yalnızlığına Bahtından daha siyah torbada İçime akıttığım yaşlarla Arındırdım seni Meleklerle oyun zamanın Dokunamadığın yıldızlarda Yaşayamadığın çocukluğunla Kal Yarın nasılsa Gelir yerine ve biz yine uğurlarız Ahlarla vahlarla Şimdiki gibi Gözlerimde arınırken -Kara bahtlı kör talihli- Yine canım acıyacak Arzu Altınçiçek |
Yine dellendik
Bir fırça geçmiş şehrin üstünden Rengarenk sokaklar, evler, ağaçlar Güneş vurmuş uykulu gözlere Sevdalı bu sabah bütün bakışlar Gülüşlerde bahar, seslerde müzik Şarkılar cümbüş, hüzünler ezik Bir dem vurmuş acımasız kalplere Yeşillenen sevdada, aşklar gelincik Bahar geldi gönül yine dellendi Uçan kuşlar ardımızda söylendi Biz geçtikçe kırgın dallar dirildi Üşüyen tene yaz güneşi giydirdik Arzu Altınçiçek |
Adın ne!
Sabah telaşı içinde Bir karga kadar olamadım Çalım sata sata dolaşamadım şehrin göbeğinde Kuş bakışında düşüremedim alaylı duruşu Küçük cüssemde kocaman baş taşıyamadım; Korkak ama gururlu! Oysa; Nereye gitsem ben kokabilmeli şehir Üzerimden geçerse bulutlar Yağmurlar beni yağdırmalı Hangi denize girsem Dalgaları saçım sarısı Kıyıları tenim tınısı olabilmeli Her neye uzatsam elimi Koparmalı ve basmalıyım göğsüme En güzel şiiri ben yazdım demeliyim Evet, evet şair olmalıyım Sazın çıplak akordunda aşık da olabilirim Aslında her şey olabilmeliyim Takvimlerde gülüşüm Saatlerde öpüşüm olabilmeli Sevdiğimin odasında Hatta odamda olabilmeli sevdiğim Başucu kitabımın arasında Küfür yazdığım notları saklayabilmeliyim Nereye yanaşsam Ben kadar uzaklaşmalı kötülükler Acılar yıkanabilmeli gözyaşımda En güzel aşk benim gönlümde En sıcak seviş benim bedenimde olabilmeli Ama dindirmeli de yumruğum savaşları Her rengi saklayabilmeli gülüşüm Gözyaşımda yaşam kara bağlamalı Ve tek sözümde çözülmeli kördüğüm Tüm yollar istediğim yere gitmeli Ve güneş her gün bana doğmalı Haftanın yedi günü ‘ben’ Ve akşamlar... Tüm düşleri benden çalmalı Yıldızlar sönük kalmalı yanımda Dönüyorsa dünya eteğimde Birikiyorsa mevsim saçlarımda Ve susuyorsa aç bir çocuğun çığlığı Çantama yapıştırdığım kağıdı Ulu orta açıp okumalıyım -Ya Sabır! ! ! ..... Sabah telaşı içinde Çalım satan karga kadar olamadım belki Ama; karganın da olamayacağı kadar Z a v a l l ı y ı m A d ı m İ N S A N. Arzu Altınçiçek |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:57 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.