![]() |
Bu Gece Karanlığa Engel Olmak İstedim
bu gece karanlığa engel olmak istedim istedim ki geceyi sensiz yaşamayayım istedimki gün ışığı hiç bitmesin tüm gücümle geçtim karşısına sıktım dişlerimi serdim benliğimi, aydınlığın yoluna yetemedim yetemedim karanlık benlik yolu, ağır ağır geçti içime çöktü.. yüreğime ulaştı ulaşacak! .. hala direniyorum ellerim bağrımda iter gibi karanlığı! .. bu gece engel olmak istedim karanlığa bir gece daha sensiz bir karanlık istemedim tüketti bu karanlık soğuklar beni istedimki sensiz olmasın gecem ay ışığına beraber duralım bu gece karanlığa engel olmak istedim Vartolu Asmin |
Deniz Gökyüzüne Sevdalı
Nerden bilebilirdim sendeki sonsuz umutsuz hasreti Nerden bilebilirdim koynunda sayısız canlı barındırırken İçten içe acı çektiğini Özlemini Mevsim sonbahar Çılgın gibi sağa sola umarsız savrulurcasına dalgalanmalardasın Güneşin son görüntüsünü kovalar gibi peşindesin Biliyorsun ki karanlık çöktüğünde kaybolacak sevdan Göremeyeceksin yüzünü sevdalının Gece boyunca gönderdiğin yıldızlı buseler bile Doldurmuyor boşluğunu Her yeni gün gelmesini arzularla Sabırsız düşlerle geçen ******* Şafağında O’na sarılamamanın tenindeki Özlem savaşlarıyla Her geçen zaman beklemenin sinir bozukluğu Sabırsız bekleyişler Deniz çılgın dalgalanmalarda Gökyüzüne hasret Masum bakıyor Sevdalı deniz Gökyüzüne sevdalı Biliyor onsuz olamayacağını Tıpkı kadın gibi Özlemle bakıyor gökyüzüne Hasretle Çepeçevre sarmak ister gibi Usul usul kıpırdıyor Nazlı bir tay gibi Utangaç arzulu bir dişi Bir an önce aydınlanmasını bekliyor Hem özleminden ******* boyu çılgın dalgalanmalarla Sarhoş Hem gündüzünde Sıcaklığıyla verdiği zevkten Mutlu Biliyor sonunun imkansızlığını Bakıyorum gökyüzüne Bulutlar toplanmış Deniz asık suratlı Bulutları kıskanıyor Bakıyorum denize Kayboluyorum denizin diplerinde Umutsuz sevdamla Vartolu Asmin |
Doğanın Vazgeçilmezleri
Yeşil şapkalı kızın, dalgın anası Sarı kızın deli danası Salmış uçuruma, hayatın çıkmazlarını Kendi kalmış cennet bahçesinde Mera desem? ..mera değil. Çayır desem? .hiç değil Çarşaf çarşaf, cilveli oynaşan tarla Girmeye kıyamaz sarı kız Dut ağacı dibinde, bitiverir pos bıyıklım Sıvazlar, duvar yüksekliğiyle yarışan göbeciğini Üstünde, tek fanilayla dolanır ayaklarına, çamurla ikiz Sadullah Vakit seher vakti Uzanır sere serpe ev ahalisi doğaya Yarısı süt kokan, yarısı yeşilimsi renkte Bilmem kaçıncı asırdan fırlamış, Orta yerine konmuş doğanın Çamur gibi kirli; gerekli Su gibi akıcı; sakin Kır çiçeği gibi kokulu; katıksız Doğanın vazgeçilmezleri Vartolu Asmin |
Düşünüyorum
Dört duvar içinde bedenim.Düşünüyorum..... nereye varmak istiyorum...bu yol yürümek istediğim yol mu? ... Hani gitmek ister insan öyle hesapsız,uzunca yola...Hani hiçbir şey düşünmeksizin...ne yanından geçen insanı farkeder,ne bir ses duyar...adeta savrulur.Sonbahar yaprakları misali... Ne güzeldir aslında doğanın bir parçası olmak...Taş olmak toprak olmak...kavak ağaçlarından düşen bir dal parçası olmak...Yada kuş olmak...Uçmak, uçsuz bucaksız diyarlara... uçmak 'o' yarin bulunduğu dağlara...su olmak...hayat vermek canlıya...Hava olmak dolmak bir cana..Her zerreye... Çıksam şu dört duvardan şimdi,takılsam şu esen rüzgarın peşine...Ne olsam mesala? ...yüreği evlat acısıyla yanan anneye teselli esintimi bıraksam...Devam etsem yoluma rüzgarın peşinden...Şu bankta sabahlıyan zavallı evsize...sarhoşa...Bir avuç esinti bıraksam...Yüreğim yana yana sadece en iyi şekilde yaşaması dileği, esintimi bıraksam...Yüreğine bir avuç teselli esinti mi bıraksam..Devam etsem rüzgarımla...Kenarda bekleyen şu zavallı,şuh kahkası ile ağzının suyunu akıttığı erkeği kendine doğru çeken sokak dilberine bir avuç esintimden, 'yine',canım acıya acıya versem...Geçmek istediği hayatın bu olmadığı...Daha iyi bir hayat için,bir avuç esintimi versem...Yine tutunsam rüzgarlarıma, devam etsem yoluma...Dağlara gitsem..beni çeken dağlara...En çok orada esmek isterim...Öyle sakin...Bazen delirsem rastgele.Canımın istediği gibi deli essem...Bazen ılık ılık essem...Hani bir yer vardır hiç varılmamış,dokunulmamış,bakılmamış,öyle huzur verici esintimi 'o' esintiye katsam...bu dört duvar arasına taşısam...Kendimede bir avuç esinti alsam... bıraksam usulca tenimden... Vartolu AsminDüşünüyorum Dört duvar içinde bedenim.Düşünüyorum..... nereye varmak istiyorum...bu yol yürümek istediğim yol mu? ... Hani gitmek ister insan öyle hesapsız,uzunca yola...Hani hiçbir şey düşünmeksizin...ne yanından geçen insanı farkeder,ne bir ses duyar...adeta savrulur.Sonbahar yaprakları misali... Ne güzeldir aslında doğanın bir parçası olmak...Taş olmak toprak olmak...kavak ağaçlarından düşen bir dal parçası olmak...Yada kuş olmak...Uçmak, uçsuz bucaksız diyarlara... uçmak 'o' yarin bulunduğu dağlara...su olmak...hayat vermek canlıya...Hava olmak dolmak bir cana..Her zerreye... Çıksam şu dört duvardan şimdi,takılsam şu esen rüzgarın peşine...Ne olsam mesala? ...yüreği evlat acısıyla yanan anneye teselli esintimi bıraksam...Devam etsem yoluma rüzgarın peşinden...Şu bankta sabahlıyan zavallı evsize...sarhoşa...Bir avuç esinti bıraksam...Yüreğim yana yana sadece en iyi şekilde yaşaması dileği, esintimi bıraksam...Yüreğine bir avuç teselli esinti mi bıraksam..Devam etsem rüzgarımla...Kenarda bekleyen şu zavallı,şuh kahkası ile ağzının suyunu akıttığı erkeği kendine doğru çeken sokak dilberine bir avuç esintimden, 'yine',canım acıya acıya versem...Geçmek istediği hayatın bu olmadığı...Daha iyi bir hayat için,bir avuç esintimi versem...Yine tutunsam rüzgarlarıma, devam etsem yoluma...Dağlara gitsem..beni çeken dağlara...En çok orada esmek isterim...Öyle sakin...Bazen delirsem rastgele.Canımın istediği gibi deli essem...Bazen ılık ılık essem...Hani bir yer vardır hiç varılmamış,dokunulmamış,bakılmamış,öyle huzur verici esintimi 'o' esintiye katsam...bu dört duvar arasına taşısam...Kendimede bir avuç esinti alsam... bıraksam usulca tenimden... Vartolu Asmin |
GECE YİNE SENSİZLİK KOKUYOR
Gece yine sensizlik kokuyor Ne o nefes kesen eksoz..ne kömür zehirini aratmayan boğucu hava Daha can yakıcı..nefes kesici bir koku.. Sensizlik kokuyor.. Boğazımda düğüm düğüm sensizliğin acısı.. Karanlık gibisin..görmüyorum..dokunamıyorum..ısınamıyorum bakışlarınla.. Ama Özlüyorum seni.. Karanlıklarına rağmen.. Karanlık gibisin Beynimin hakimi karanlık Çıkamıyorum.. Bütün gücümle kırmak istiyorum buz tutmuş karanlık düşüncelerimi Çırpınıyorum Çırpınıyorum.. Olmuyor..sensizlik beni daha çok çekiyor.. Ellerim..ellerim karanlık kokuyor.. Saçlarım..karanlık kokuyor.. Tenim karanlık kokuyor..sensizlik kokuyor.. Sensizlik kokuyor her yanım..üşüyorum..buz kalıbı beynim..kalakalmışım kimsesiz,sensiz o arapsaçı karmaşada.. Senlik düşünceler..sarılmışım kıskıvrak... Vartolu Asmin |
Geç kalmışım sana gelmekte
Geç kaldım yaşamın kıyısından tutunmak için Seni sevmekte geç kaldım Sığdıramıyorum seni hiçbir zaman dilimine Kaç bin ömür gerekli seni yaşamam için Geç kaldım seni sevmekte Şimdilerde alelacela topladım gönül bavulumu Kırık dökük birkaç kelime Geçmişten kalan harabe bir kalp Ve sana dair umutlarım Yollardayım perperişan Hazırım tarihi arkamda bırakmaya Umurunda değil beni sürükleyen sayfalar Destanın sonunda sen varsın Sana geç kalmışım gelmekte Okyanuslar ötesinde kalmışsın Sana yetişmek için yutuyorum sayfaları Razıyım bütün tufanlara Nasıl olsa yolun sonunda sen varsın ya! ... Seni bağrımda uyutmaya..kulağına sevgimi fısıldamaya geç kalmışım Seninle kaybolmaya geç kalmışım Dilimdeki iyi dileklerden çalıp sana gönderiyorum Bölüyorum sevgimden en büyük payı Sana gönderiyorum Ne varsa gönlümde alıp sana getirmek istiyorum Yetmiyor Gönül deryamı söküp benden önce sana ulaşsın diye Yüklüyorum tarih sayfalarına Geç kalmışım seninle tek kelime etmeden Deniz kıyısında yüzümüze vuran dalga esintisiyle sarhoş olmaya Üşüyorum..yorgunum Geç kalmışım sana.......... Vartolu Asmin |
Gelmişim gönlünün kıyısına
Ömrümden çalmışım kalan mutluluklarımı Gelmişim gönlünün kıyısına Olmuşum sevgine dilenci Paramparça kırmışım geçmişimi Artık susturamıyorum içimdeki sesi Ulaşılmazım olmuşsun en acılısından Kaybolmuşum yokluğundan,umutsuzca Ama Vazgeçmiyorum Gelmişim kıyına.. Söyle! ... Tek bir kelime sevgili Düşmüşüm ocağına sevgili Bir gülüşüne vermişim koca geçmişimi Tek sözün yeter geleceğime.. Yokluğunda ağlıyor bu kadın Varmışım yaşamın orta yerine Unutmuşum sıcak bir gülüşün fırtınalı esintisini Yitirmişim sabırsız bekleyişleri Sen kederim...lüksüm olmuşsun.. Yine dibe vurmuşum en kimsesizliğinden Nefesim olmuşsun Uzaksın Boğuluyorum kıyında..sensizlikten.. Vartolu Asmin |
Geri Gel
karşımda iki dağın gölgesi birbirine karışmış güneş, son rütuşlarını serpiştirmiş denize hafif bir kızıllık gölgeden kaçar gibi denize sığınmış yer yer..dalga dalga çizilmiş denize.. güneşin, son altın sarısı kaçışı... deniz farkında! .. kucaklamış son yansımaları her hareketinde birer yansımayı daha derine gömmek ister gibi heyecanlı her dalgasında sarmaş dolaş dans eder gibi taaa derinliklerine taşımak ister gibi yansımalara dolanmış kaybetmemek ister gibi her defasında yarın, yeniden doğacağını unuturcasına sarmalamış ne kadar da sabırsız! .. bir yarın bekleyecek kadar tahammülü yok yakaladığı ışığı gömmek ister derinliklerine dalgalar son yansımaların kaybolmasıyla öksüz soğuk hissiz sabahı beklemek zorunda kaldığını hissedercesine beklemelerde suskun. Vartolu Asmin |
Gitme
gitme dedi, karşımdaki! .. solgun bir yüz ne kadarda çaresiz mutsuz tıpkı mermerden bir heykel! .. ruhu alınmış öylece duruyor karşımda suskun.. gözleri! .. gözlerinin yeşili ışıldamıyor artık.. ya gülüşü! .. gülüşüne ne olmuştu? .. daha dün avludaki serçeyi ellerine aldığında gülüşünün sıcaklığı akmamışmıydı 'o'na ısıtmamışmıydı yüreciğini havalanıp uçtuğunda yanağına konan rüzgarlı buseyi ne çabuk unutmuştu! .. ya boynu bükük menekşe! .. dokununca canlanı vermedimi hayır hayır..dokunmadı bile.. yalnızca gözleriyle konuşmuştu ama şimdi şimdi neden bu donuk bakışlar neden bu mermer yürek neden karşımdaki suskun..mutsuz.. tekrar baktım karşımdaki..aynadaki halime.. karşımdaki mutsuz BEN Vartolu Asmin |
GÜL TENİMDEN, TÖRE NAMUSU AKIYOR...
Kırık aynamda son tebessümüm..Odam sus pus, dokunsam ağlayacak..Hoşça kal! .. *******imin, misafirperver, sıcak yatağım … Kırık aynamda son bakışım. Yüzümde, başka yüzler Duvarımda, pişkin sırıtan, çamurlu namus… Suskun geleceğim! .. Boynu bükük çocukluğum Seni bırakıyorum bendeki haylaz çocuk. Sen kal yatağımda, yorganımda… yastığımda…Kimselere dokundurtma sıcaklığını.. sıcaklığımı… Binlerce surat kokuyor tenimde…Terli avuçlarımda, dokunamadığım, yarin utançlı yüzü… Ah! ... bırakabilseydim ömrümü, bahçemdeki ceviz ağacına! .. Dalında, terk edilmemiş son umutlarım. Feryadımın ayak sesleri. Suskunluğumun derin sızısı Gözlerin, aklımın hasreti Dilim, dilinde lal… Tomurcuklanmaya yüz tutmuş, tükenecek ömrüm Bedenimde başka sesler… kokular… Nefesimi kesen, namus kıskacı… Açsam ellerimi, hayali kokun uçacak Ağlasam, gözlerin akacak gözlerimden Konuşsam, töre tecavüz edecek… Keder akıyor, kadersiz anamın gözlerinden Hüzün kelepçelemiş, oyundan sürüklenerek getirilen kardeşimin, silahlı titrek bakışlarını. Gözlerim açık; rüyamda bayır aşağı koşuyorum... hemde ne koşma! ..biliyorum dursam; arkamda kirli yüzler tuturecek…koşuyorum... koşuyorum… ilkbaharın coşkulu rüzgarına … Töre, tırmalar mı, tomurcuklanan hayallerimi? Aynam ağlıyor kirli yüzlere..soğuyor bedenim, ayak ucumda nakışlı kınalarım...gül tenimden, akıyor namus... Şimdi ben; Sevgi diye yanıma aldığım, dost diye önüme kattığımı, hafızamın boşluğuna bıraktım. Avucumda kalan tek şey; Uzaklara takılı kalan bakışlarım. Söküp alamıyorum ordan o bakışımı. Hani o sevdiğim ağacım vardı ya? Oraya gömdüm kendimi. Bu gidiş benim değil, bana ait değil ki! .. Ben aylardır yaşamıyorum …Öldüm, ben öldüm… Şimdi gidiyorum ölüme… Önüm sıra babam yürüyor. Babam: Benim mağrur bakışlı babam.. Asil yürekli babam… Ezik… Esir… Mahçup babam… Yüzüme bakmaya korkan babam… Dön bir bak bana. Bak ki gözlerimdeki uzağı oku....ah babam! ..Dağlara sevdalı babam. Al beni de götür anlatamadıklarına, beni de sakla gizli dünyana… Babam! .. Babam! ..Çocukluğum geliyor aklıma: “ başak saçlı kızım “diye seslenirdi babam bana… Dizine oturturdu da büyükannem “kız çocuğunu bu kadar şımartma oğul “diye çıkışırdı... Sevmeleri o zamandan sakıncalıydı babamın… Büyükannemden gizli gizli omzunda dolanırdım… Küçücük ellerim yüzünde, sakallarını çekip çekip severdim… Bir gece; yağmur beni korkutan öcü gibi yağıyordu … Gece öylesine karanlık ve ürkütücüydü ki! ...Gecenin rengi büyükannemin rengi, kokusu büyükannemin kokusu, sesi büyükannemin sesiydi... Çok korkmuştum. Bütün gücümü topladım babamların yatak odasına koştum. Tam içeri girecekken; korkunç gece kolumdan asıldı..”nereyeeeee”! ..Buz kesilmiştim. Kan ter içinde, buz kesmiştim… Büyükannem, kapkara suratıyla karşımda dikiliyordu. Kısık gözleri, bütün bedenimi hapsetmişti… Olduğum yere yığılmışım. Gözlerimi açtığımda; babam! ..canım babam! ..sıcak yüzüne saklamıştı beni. Önüne geçmişti, yağmurun ve büyükannemin, karanlık yüzünün… Sevgisiz yüreğinin önüne… Ama şimdi! ... Şimdi arkasını dönmüş babam...ah bir baksa yüzüme! ..bir görse küçük kızını! ..Yine alsa beni, sabah kokan bağrına! ..Sarılsam göğsünün sonsuzluğuna! ..Babam lal olmuş.Tıpkı doğa gibi! ..Ne bir ağaç dalı kıpırdıyor, ne bir kuş uçuyor.. ”Mevsim hangi mevsim “? .”.Hangi aydayız “? ” günlerden hangi gün “ ? “zaman neden böyle içiçe geçmiş “? ..” bu ne karmaşa” ? ..Biri, birileri bir dal uzatsın bana..tutunmak için bir nefes, tek bir söz...Gizli bir el alıp kaçırsa bu karmaşadan beni... Bir yer var hafızamda...Bakir koylarım...Bana hem çok yakın, hem çok uzak..Bana sadaka verilen o kısa, kısa an..mutlu anlarım..Neden yaşam ölümle başabaş gidiyor? ..Neden ölüm hükmediyor yaşama anlamış değilim..Evet: bana sadaka verilen kısa mutluluğum..Gözlerim saklı, o kısacık anlarımda.... Tebessümün… Heyecanlarım…En önemlisi; çocukluğum saklı.. Ölüm kapıyı çaldığı an, insan neden en çok çocukluğuna dönmek isterki! .. Bir yer var gözlerimde şimdi …Uçsuz bucaksız..Gökyüzü: gözünün alabildiği oranda sonsuz ve mavi...Mavinin içinde dans eden, beyaz bulutlar… Bulutlara asılı duran, yeryüzüne bağlı kırmızılı, sarılı, yeşilli, morlu alkım...Ben alkım ın içinde koşuşturan, babamın nazlı kızı.. Yaşanan herşey anlık şimdi. Hafızamda birkaç saniyelik zaman, yaşadıklarım.Yaşamak ayıp bana.Herkes giyinmiş şimdi namus kıyafetini; peşimsıra ölüme itiyorlar beni.Yaşamak ayıp bana:Ben sevdim; bana sevgi ayıp.Ben dokundum sevgime; hissettiğim sıcaklık, ölüm getirdi bana.Bana sevgiyi yaşamak ayıp..Bana herşey ayıp.Günahkar ilan edildim.Beni yok edip; temize çekecekler yaşamı..Bu arkamdan gelen insan yığını; beni yok edip temize çekecekler sahte yüzlerini, sahte yaşamlarını..Oysa ben; görüyorum yaşamın hüzünlü yüzünü..Bu yüzlerin, yaşamı nasıl katlettiğini..kirlettiğini...Benden utanan bu insanlardan, utanıyorum..Kollarına sığınmışım ölümün çaresiz.. Ölüme gitmek bu noktada zor gelmiyor bana.Yaşamın yanında daha kolay düşüyor ölüm.Daha temiz, cesaretli, onurlu geliyor ölüm. Herkes suskun..Sadece gözler konuşuyor.Başım önümde, önümdeki çakıl taşlarını sayıyorum..bir..iki..üç..dört..beş...taşlara dolanıyor ruhum..Akıyorum çakıl taşlarına usulca...Basıp geçiyor arkamdaki kirli yüzler..Yüzüme, kollarıma, bedenime basıp basıp geçiyorlar..Canım yanmıyor hayret! ..saklamışım zaten canalıcı yerini bedenimin.Gizlemişim yüreğimi çakıltaşlarına.. Vartolu Asmin |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:14 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.