![]() |
666 İle 999
Ne olmuş yani kardeşim? ! 666 şeytanın sayısıysa karşına çıktığında 10 adım geri adım atmanı sağlıyorsa; al sana o zaman 999! .. sadece bir ucundan tuttum ters çevirdim! vallahi kolum da yorulmadı be! .. sanırım bu 999'un da beline sarılacaksın! ? ellerinden, yanaklarından, hatta ağzının kenarlarından bütün o iğrenç salyalarınla birlikte fırsat bulursa tabii, kutsallık akacak öyle mi? ! buldun ya 999'u; maddi vampirliklerinden de sözde arınacaksın! hah! ! ! Lan kutsallık senin neyine? ! sen önce bir insanlığına bak hele! yatıp-kalkmayı iyi niyette yoğunlaşmayı insanlara pozitif bakmayı kuyularını her fırsatta kazmamayı herkesi sınıflamamayı iyi düşünmeyi hele bir öğren de; sonra düş şu sayıların peşine! hoş gerçi o olgunluğa eriştiğinde zaten 666 da, 999 da senin için bir olacak ya! .. Birini alacaksın ters koyuvereceksin aha oldu işte al sana 666'dan mis gibi bir 999 diyeceksin! yani demek istediğim; bu kadar rahat olacaksın takmayacaksın ona-buna! gevşeyeceksin... kutsallık, şeytanlık zaten senin içinde, başvurduğunda kapıları açılıyor sadece ve kullanıyorsun. ya içinden alevler fışkırıyor dışarı ya da yoğun bir ışık demeti aydınlatıyor dışarıyı senin içinden... onun için bırak sayıları, seçimlerine, niyetine ruhunun en dingin renklerine yoğunlaş. yap bunu bak nasıl rahatlayacaksın! .. |
75. Çıtçıt
Bugün sanırım 75'inci çıtçıtımı aldım! artık eve değil kendime aldım. çünkü ben 15 gündür tırnaklarımı kesemedim! ? .. birer çapa gibi büyüttüm onları bu süre içinde. klavyemi tırnaklarımla tıklar oldum! kalemimi tırnaklarımla tutar oldum! temizlikçi aldı götürdü birini, bakıcı bir diğerini, belki düzensizlikten kaybettik ötekileri... 75 tane daha alsam bu kafayla yine gider hepsi... 'çıtçıt' sadece lafın gelişi... bugün çıtçıt yarın pırlanta, yüzük hatta kimlik, sıfat daha da kötüsü 'benlik'... sonu yok ihmalin, alır götürür elindekileri. ya düzenini kuracaksın ya da dağalacaksın. herşey geçip giderken gözlerinin önünden kendi parana, iradene bile sahip olamayacaksın ve en sonunda yerinde sayarken belki 15 yıl sonra kös kös düşünceye dalıp ne de bahtsızım diyeceksin suçu kadere fatura edeceksin! işte bu yüzden bugün 75. çıtçtımı kendime aldım orta yerde bırakmadım çantama koydum. |
Aaa! Ben de Bırakmalıyım!
E be yuh be kardeşim! gerçi ablacım demem lazım da; ağızda çalkalanışı hoş değil! ahah! .. yani yuh ki ne yuh! önce bir hevesimi alayım hele sonra konuya da gireriz... Her türlü güzellik, estetik şekillenmeler, sakin, sessiz kendi halinde erotizm, vahşi, geçimli-geçimsiz itişmeler, kakışmalar içeren bazen olayın en hiddetli sahnelerinin detaylarına kadar inen, hani yani fiziksel eğlencenin dünyanın merkezindeki şu erotizmi bütün açıklığıyla sevenlerine sunan bir eposta grubumuz var. bu grubu göğsümü gere gere yönetiyoruz icabında. kimselere laf söyletmiyoruz, içeri fazla temiz-pak resim atanları azarlıyoruz! kafamıza not ediyoruz; git kardeşim sen evindekilere sevgi göster, bizim bur'da işimiz başka diyoruz! bizim bu gruptan bir bayan arkadaş var. kendi onayıyla ona da el altından atar dururum birbirinden sağlık-sıhhat içeren resimleri. kadındır deyip geçmem yazık değil mi; o da insan. o da baksın diye elimi oynatmaktan üşenmem fazladan. ama az önce bir eposta aldım kendisinden acil... neymiş? ! aman artık ona atmayacakmışım öyle afilli, ortaya karışık, itişmeli-kakışmalı epostalar; çünkü efendim annesiyle madara olmuş! ? bu bakarken birbirinden alımlı resimlere arkadan yanaşmış da, o resimleri görmüş! çözüm? artık atmayacakmışım! ? .. önce kendisine defalarca 'e yuh be! ' diye yazdım! harbiden de e yuh be birader! yıl 2007'nin eşiği evinde tek yaşıyorsun, hem 'bana da at' deme cüretini gösteriyorsun. güya bir anlamda özgür kadın takılıyorsun. ama sonra arkandan annen yaklaşıyor diye internetin en verimli meyve ağaçlarından birini ta kökünden kesiyorsun! ? e yuh be kardeşim! ben sana ne diyeyim? ! ha o zaman ben de en iyisi grubun yöneticiliğini bırakayım kimseye gitmesin bundan böyle ortaya karışık, itişmeli-kakışmalı resimler! ? niye mi? neden olacak geçen gün PC başındayken eşim arkadan 1.5 metreye yaklaştı hatta bir iki resmi de gördü! ya da şöyle diyeyim; yahu ben şimdi millete böyle ortaya karışık, itişmeli-kakışmalı resimleri atıp duruyorum da, ya yarın öbürgün benim de babannem veya dedem yattıkları yerden kalkıp, alınırlarsa! ? A-aaaa! Hiç olur mu canım öyle şey! ? tabii ki ben de bırakmalıyım! ahah! ! ! |
Abiyeleşmiş Arkadaş
Bir haller mi gelmiş buna ne? ! üzerindekiler fazla abiyeleşmiş, tek renk takımlara bürünmüş içinde de şu yakası çeneye dayanan afilli gömleklerden... yürüyüş bile 3 gün önceki yürüyüşle alakasız giydiği köseleler ile kumaş pantolon ve onun da üzerindeki lacivert ceketin işbirliğiyle peydahlanmış tasarlanmış, kasıntı ve tutuk halde artık. bakışlar desen anında bir disipline sokulmuş. etrafa samimice gülen 2 adımda bir laflar atan o renkli kişiliğin önüne kesinlikle perdeler, filitreler konmuş; farkındayım. belki bu kadar ani olmasaydı bu duruş farkı suni görünmezdi gözlere ve benim de dikkatimi çekmezdi, ama, yapamamış işte aniden girmiş olaya... ve şimdi kuvvetli teşhis: bu arkadaş ya yakın bir zamanda kendisine faydalı olabilecek bir kıç yalamış ve balığın oltaya tam olarak yakalanmasını bekliyor. oradan da belki bir terfi söz konusu... ya da birden şık olmak gibi ilham perisi fısıldamış kulağına onun sesine kulak vermiş kendine verdiği değer artmış. bir haller gelmiş bu arkadaşa ama bakalım ne çıkacak altından? ! hayırlısı... |
Acaba Onlar da mı?
Günlük koşularımda site içinde koşumun orta yerinde, ter içinde birkaç kere denk geldi: birileri bana “adres” sordu. İşte o dakika bana bir şey oldu! adımlarımı hiç yavaşlatmadım önünden geçip giderken adamın sadece başım ona doğru döndü -çok acil işim varmış gibi- ”bilmiyorum vallahi, bir başkasına soru…” lafın tamamı bitmeden geçip, gitmiştim! Endişem; zaten hergün 22 dakikayla sınırladığım o değerli koşu anımı, sağlık paketimi irade göstergemi kesintiye uğratmamdı. O kadar kan ter içinde, tam randımanlı ve adrenalinin üst düzeyindeyken ve en önemlisi kendimle sevişiyorken, boğuşuyorken Geçkin Sheron Stone veya Zenci Naomi de orada olsaydı aynı aceleyle geçer giderdim. Peki acaba büyük işlerle uğraşan piyasaları ellerinde oynatan patronlar da benzer endişelerden mi bazılarını önemsemezler görmezden gelirler dinlemezler ve randevularından kaçarlar? |
Acaba?
Ne güzel diyorsun sen öyle 'diyeceğini' ne güzel seviyorsun kelimeleri, dizeleri! güzel de yürüyor musun acaba kırıta kırıta? ince-yüksek topuklularını gıcırdatarak kaldırımları meşke boğuyor musun bağırtıyor musun acaba? ve bazen yumuşak yumuşak deyiyor musun insanın yanaklarına? .. Ne güzel okuyorsun sen öyle ne güzel iletişiyorsun! güzel de öper misin bu dudakları acaba? ateşinle kavurur musun bu bedeni ve ruhu bağlar mısın bedene coşkuyla? sevdirir misin bu hayatı insana daha fazla? ne güzel diyorsun sen öyle 'diyeceğini' yaklaşsam şöyle iyice güzel de kokar mısın acaba? |
Acemi Yolcu
Alkış arar çoğu 'acemi yolcu' ilerlemelerinin 'onay ihtiyacı'nın gölgesinde... halbuki ne ilginçtir ki onayların, alkış beklentilerinin sustuğu o en sessiz, en berrak en huzur verici noktada başlar aydınlık. bütün defterlerin dürüldüğü alıp-vermelerin bittiği hesapların kapandığı o nokta... aslında en basit ama uygulanması en zor... o zaman başlar benlikteki damlalar çağlamaya ner'den geldiği bile belirsizmiş gibi şaşırtır bakanları gürlemesiyle. ve kendine, gücüne şaşacağına 'acemi yolcu' nasıl da alkışa yorar ellerini bir 'bilgece fedakarlık' yanılgısıyla! ? belki de demek lazım ki kendi çağlayanlarını sel baskınlarını durgun göllerini seyremedikçe ne boştur herşey? .. aslında en basit ama uygulanması zor... |
Acı Ziyafetlerinin Son Noktasında
Dikkat etmek lazım aslında başka bir açıdan. Acıyı çekerken zevkle, kıskaçlarla delik-deşik ederken göğüsleri, nefessiz bırakırken kendini dakikalar boyu, kadın ayakları altında ezilirken çeşitli uzuvların, yüzün, sırtın, sırtında kırbaçlar şaklarken dayanılmaz ziyafet halinde, dakikalar boyu bir naylon çorap boğazına sımsıkı sarılmış bir yandan nefessiz bırakırken seni bir yandan da yüzünü mosmor yaparken; ziyafetin son noktasında o eşsiz doygunluk ruhunu ateşler içinde tatmin ettiğinde, o acı türlerini yiğip bitiriyor mu ruhun, yoksa müptelası mı oluyor onların? .. Her acıyı basamak edip ruhuna bitire-bitire sonsuz bir saflığa mı çıkıyorsun bütün eklentileri bir-bir kırarak, yoksa daha bir acılar ziyafetine mi gömülüyorsun saha çok ateşe, daha çok karanlığa doğru? işte rutin ziyafetlerinin son noktasında kendinle başbaşa kaldığında tekrar acıkmadan önce ruhun bunları belirlemen lazım. yoksa bütün bu ziyafetlerin sonu gelmez. |
Acı’dan İmzalı
Ne oldu, bilmiyorum? ! göğüslerimde fena bir acı… ama şu an bana kalan sadece bir kalıntı, bir iz, derin sızı… belli ki bir zamanda, bir yerde çok fazlası yapılmış… hatırlayamıyorum? .. ya kargalara bırakılmışım heryerim bağlı bir ağacın gövdesinde… üzerime kurtlar, solucanlar, böcek ölüleri yağ ile, bal ile yapıştırılıp sıvanmış… heryerimde sülükler… ya da ellerim-ayaklarım kelepçeli bir işkence odasına cehennemi karanlıkta kapatılmışım. İçeri giren kadın görünümlü zebaniler uzun ateşten dilleriyle her yanımı yalaya yalaya etrafımda gezinmişler. gezinirlerken sipsivri tırnaklarıyla heryanımı çizmişler ağızımla buluşmanın öncesinde herbiri göğüslerime işaretler bırakmış sipsivri, ateşten dişleriyle… üzerlerinde siyah-kırmızı deriler… ayaklarındaki pençeli ayakkabları sırf benim için çıkartmışlar. bu yüzden imzalı doğmuşum. göğüslerimdeki bu acı… aslında haz dolu! ? anlayamıyorum… ne oldu, bilmiyorum? .. acıyı tam olarak kim vermişti karanlığı netleştiremiyorum belki “kötü” bile değil? .. tülleri aralayamıyorum. bu yüzden bütün gizemiyle acı bende zevk olmuş, kalmış! .. hala hala ayak parmaklarımdaki titreşimlerde zevkin dönüşümünü yaşıyorum topraklanmadan önce. yüzyıllar öncesinden vücuduma imzasını atan o Baş Zebani belli ki öyle elde etmiş beni kalbimi, benliğimin aydınlığını, karanlığını bu oyunu bana zevk edindirmiş. İmzanın sahibini gecenin karanlığında hala arar arar dururum. acısı hala bende zevki bende ama kendi yok hiç kopye yok! .. Bu sabah göğüs uçlarımda yine zevk dolu bir acıyla uyandım sanki elleri yine üzerimde gezinmişti akşamdan farkındayım… ama bir şey diyemedim, yapamadım sadece kabul ettim. Ben çoktan yüzyıllar öncesinden imzalanmışım. acıyı izlemekten başka çaremse yok… |
Acıyı İstiyor Ruhun
Şşşş... Beni dinle... erkek veya kadın ol, fark etmez. Zaten ruhların formülü aynı; o sandığın ayrım bedende, hormonlarda... Beni dinle; biraz acı herkese iyi gelir sandığından da öte! .. Kulağına küpe et şu lafımı, elin-eteğin çekildiği bir gecede evinde kapan bir odaya ve dene... biraz acı herkese iyi gelir. İlle birisinin yardımına, desteğine, nazına-niyazına da ihtiyacın yok bunun için! Şşşş... beni dinle... kendin sağla materyellerini keşfet neler gerektiğini ruhundaki koru söndürmek için. herkes için değişebilir... merak etmeye başladın bile değil mi? canın çekiyor aslında değil mi? ! çekiyor da; kendine itiraf edemiyorsun değil mi? ! utanma utanma! .. devam et! önce merak; sonra deneme... fısılda bak kulaklarına nasıl da dinleyecek seni! bırak biraz çeksin acı seni taşıyan temsilcin. eski günahlarına yaz hesaplaşma olsun kendinle tarihle, kırdıklarınla aranda... uygulayıcı bulabiliyorsan ne ala! şanslısın o zaman, kaderinde varmış acı... git üstüne derim. ama ille de gerekmez başkası... Şşşş... beni dinle... o ne? ne aldın bakayım eline? tamam işte oluyor git ve bir kere dene ruhun bunu istiyor. Şşşş... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:04 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.