![]() |
Sevmiştim Seni
Sensiz, bensiz denizler Maviler kimsesiz Eskizi silik Geçiyor bulutlar Nerede sevdik, neden sevdik? ... Günsüzlüğüme akar Sustuğum yerde ağlarım! Dua çiçeği gibi açar Göğsünde tutsak yatarım Gözlerim hüzündür Yokluğun güzüm Kıyılarıma vuruyor Ayrılığın dalgaları .../Sanadır yalnızlığım Günsüzdü aşk Günsüzdü ayrılık Nerede sevdik, neden sevdik? ... Geceye kalkan kadeh yorgun Ansızın seviştik! ... Usulca yırtılıldı kızlık zarı Masumiyetin mavi akıyordu kanı .../Sevmiştim seni! Yüreğimde ağlayan Kemanın izi var; .../Üzgün! Ölümlüydü madem aşk Niçin ateşe atıldık biz! |
Öldüm..
ekşimesin muhallebi diye öğretilmedi ayıp ayıkladılar taşı, pirinçten karga tulumba götürdüler arkabahçesine dünyanın dokundu ilmek ilmek insanı insan yapan muhabbet kimi kaçırdı bir ilmek kimi kaçtı ben gibi.. ki içi boşalmış tarihin arka yüzüydü suskularımızda kamçılı özgürlük söz dendiğinde kırıldı öz olamadım dünyanın iyesi ve şimdi evrimimi tamamlamak için esareti sorgulayan kırıldı dilimin kemiği /öldüm... |
9. Orhan Veli Yürüyüşü
Kardeşi Adnan Veli'nin 'yürümekten hiç bıkmazdı. Bazen Beyoğlu'ndan Sarıyer'e kadar yürüyerek, ıslık çalarak gittiği olurdu' sözünden yola çıkarak yaptığımız; Orhan Veli Yürüyüşlerinin ilki 14 Kasım 1996 Perşembe günü yapılmıştı.. Yürüyüşün Taksim Atatürk Heykeli önünden başlamasını uygun bulmuştuk çünkü, Orhan Veli'nin ölümünün nedeni, yani Ankara'da belediye çukuruna düşmesi, Atatürk'ün ölümünün on ikinci yılında gerçekleşmişti.. 14 Kasım 2004'te 9'uncusu yapılan Orhan Veli Yürüyüşü, gene saat 11.00'de, Taksim Atatürk Heykeli önünde başladı ve Aşiyan'da Orhan Veli'nin mezarı başında sona erdi.. Tek katılım şartı, bir şiir kitabı getirmekti.. Amacımız bir anma toplantısıydı ve bu toplantıyı dört duvar arasında yapmak istemiyorduk, çünkü Yaprak Dergisi'nin ilk sayısındaki Alış - Veriş şiirinin bir mısrası şöyledir: Salon verir sokak alırız Her yürüyüşte olduğu gibi bu yürüyüş de bir şiir şöleni oldu ve aynı şiirle başladı: Bütün güzel kadınlar zannettiler ki Aşk üstüne yazdığım her şiir Kendileri için yazılmıştır. Bense daima üzüntüsünü çektim Onları iş olsun diye yazdığımı Bilmenin. 10. Orhan Veli Yürüyüşü, 14 Kasım 2005 tarihinde yapılacaktır.. 'İş Olsun Diye' yürümek isteyenleri bekleriz.. |
Abstre
saat yirmi dörde doğru bilekleri kesik bulutlarla sağanak intiharı paylaşır alaturka dudaklar // saat yirmi dörde doğru kefenlere yazılan düşlerle geçmiş zaman kipinde ölüdür gölgeler // saat yirmi dörde doğru aşk siluetiyle parlak yıldızlar altında ağlayan göz sürmesinin kaçak gelin bekareti bozulur // saat yirmi dörde doğru şehrin bataklığında kurbağayı öpen fahişenin kanıyla yıkanır sır gece duvarları // saat yirmi dörde doğru kedi çöp apazlarında mum aleviyle ekşiyen limonun damarlarını yalar // saat yirmi dörde doğru kanserli yaşamın ilahi gücüyle beslenen imge bahçesi solar, söz biter, şiir terk eder ölür nisan serap |
Acı Biber Tadında Aşk
Dudaklarımızın arasında kor ateş gibi yanan Bir karış toprağa gizledik sevdamızı Ölüm tufanlarından kaçtık, ayrılıklardan saklandık Omuzlarımız çöktü hasretin ağırlığından! Tadına doyulmayan, dillerin alev aldığı Acı biber tadında aşktı bizimki... Ne deryalardan geçtik, yarıla yarıla! Kadere inat çizdik yazgımızı son demine kadar Çok seslilikten arınıp, tek ses olduk sevdaya Bir gönüldü ki bizimki değme mücevheri sönük bırakan Hüzzam makamında uyuduk gece matemlerine Güneşin yüzü soldu da biz aydınlandık yeni güne Tadına doyulmayan, dillerin alev aldığı Acı biber tadında aşktı bizimki.... Ak kundaklara sardık, ebruli zıbınlar giydirdik Kucakladığımız kıyımsız sevdamıza... Gecenin şavkı vururken üşüyen gölgelerimize... İlmek ilmek dokuduğumuz hazan şalına sarıldık Yediverenlerle öpüşüp, fesleğenlerle oynaştık Kınalar yaktık avuç içine sığmayan zamanlara Çıplak bedenlerimize giydik mevsimleri... Aç uyuduk, susuz uyandık nefeslerimize... Tadına doyulmayan, dillerin alev aldığı Acı biber tadında aşktı bizimki... |
Adamım...
/Hayat kutsal emaneti sonsuzluğa gömdü! Adamım, açısı dar zamanlara Sığdıramadık bütünlüğümüzü Uzuvlarımız terk ederken bedenlerimizi Gölgeler söndüremedi ateşimizi İkiz Kuleleri yıktık terör uğruna Adamım, biz hiç kayda geçmedik Geniş ve kıllı göğsünden bir damla süzüldü Parmağımla takip ettiğim... Alev topu gibiydi içimi ürperten Adamım, arzular bizi hiç terk etmedi Islak zeminde kayan bir yıldız gibiydi O dar sıcak kalçaların... Yine içimi ürperten Uğruna hayallerimi sattığım sen! Sen, sen ya adamım Sen... Bahar sendromuydun Sahipsiz izdüşlerimin Korkusuz olsaydık aykırı gelirdik doğaya Arzu boranlarında bu yüzden gizledik suçumuzu Sustukça artan bir şehvetti oysa Aşkın mizahi tanımı... Krizantemler, uç uç böcekleri Natürmort bir şahaserdi aşk adına öldürdüklerimiz Sen hayattın, aşkımsa kutsal emanet Sessizce tapındığım, nefessiz kaldığım /Ve hayat kutsal emaneti sonsuzluğa gömdü Elveda sana, elveda adamım! ... |
Adı Yok Hüznümün...
Sabah ayazında titreyen hayallerimle Suya yazılan sözlerimin Ve ardıma bakmadan gördüğüm Dünden kalan adımlarımla Tutkularım pusu kurmuştu ayrılığa Bu sabah, yalnızlığımla seviştim! ... Bir gözümde yaş Bir gözümde aşk... II Terk etmiğim umutlarımla Yarasaların çığlıklarında susmuştum Ana rahminde solan, Doğmamış bebeklerden korktum Bu sabah, kahırlarımla seviştim Bir gözümde yaş, Bir gözümde hasret... III Yelkovan vurmuş akrebi sol yanından Ölü zamanlarda boğulmuşum Dağınık yatakların yalnızlığıyla Serseri kurşun gibi namlunun ucundayım Köklerine sarılmışım servinin pervasız Bu sabah, isyanlarımla seviştim Bir gözümde yaş, Bir gözümde nefret... IV Pranga geçirilmiş ruhumla Hücre hapsindeyim karanlığın! Yağlı urganla asmışlar yüreğimi Son duadan silinmiş bedensizliğim Terk edilmişliğim vuslata yazılmış Bu sabah, ölümle seviştim... Bir gözümde yaş, Bir gözümde veda! ... |
Af-et
Lacivert kıyılarım, uzağım ..../ Parçalanırım! .. Her zerremde sen.. Aşk kuşunun terkisinde ......../ Yalnızlık! .. Çoğalamam sevişirken Bir düş, bir ayrılık ......../ Islanır Hüzünbaz gözlerim.. Tükenir sözlerim ........./ Susar Kendimden kaçarım.. Ilık öpüş mühürler yüreğimi ........./ Tapar Çölüme saklanırım... Sesin öper güneşi ........./ Aşkla.. Kalbimin teselli incisi Anlatamam sana ......../ Af-et Hayatın resmini! .. |
Aglama! ...
Esmer zamanlar da unuttugun Sana dair olan ne varsa Gün aymadan göz uçlarina Ard arda kördügüm olur ya bogazinda Ve sen Iskelesi yikik bir limanda Bosaltirken yükünü Gemiler silemeyecektir agir hüznünü Aç Kapini! ...Aç Aglama! |
Ağıt
Bir yıldız kayar Ağır ağır.. Bir damla yaş süzülür Hasrete sessizce Titreyen parmaklar Arasında sazın telleri Yasak sevda türküsü Dokunur sol yanıma... Bir geceye vurur demi Bir bana alevi Acıtır mıydı Bu sessizliğin beni Ya gözlerin Keşke gitmeseydin... Gecenin gölgesiyle Sana uzanır ellerim Sarılır düşlerime Alaca karanlık Dudaklarımda asılı sözlerim Kar yağar kalbime Binlerce hayata devrilirim de Sevincimde nisan üşümeleri Rüzgar dokunur Sen diye aldanırım Turnalar geçer Tenimden geçerim Ya ellerin.. Keşke gitmeseydin... Korkuyorum Sensizlikten sevgisizlikten Uyku uzak ülke Doğmaz güneş Yolunu gözlerim Yastığım soğuk Hiç ayrılmadık Belki de seninle hiç.. Ateşim ol Geceme gel koynuma gir Yanalım! Cehennem ateşi olsan da gel! ... Ya sevişlerin Keşke gitmeseydin... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:50 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.