![]() |
Ağıt
Bırak hüzünlerini çocuk, bırak umursama Unutacağın oyunlar olacaktı hepsi, Hangi acı müebbet kaldı ki insanda. Defalarca parlayacaktı hayatında aynı yıldız, Her gün yeni bir gün değil, her mevsim yeni bir başlangıç; Sanma ki filizlenecek dallarımız baharlarda Kökü kayalıklara dayanmış, çelimsiz ağaçlarız. Kalmasın gözün ardında, Dün kimsede kalmadı, bak Yok kazanılacak bir yarın. Bir tek yer, tek bir an, bir de sen vardın. İçine bakarsan, sensiz ama kalabalık, Dışına bakarsan, mantarların büyüdüğü, Yapayalnız ve yalnızca yosunlu topraklarız. Yoktun demiyorum sana, Vardın ama kanıtlayamazdın. Seni var eden öyle çok sendi ki, Hiç birini kendinden çıkarıp tartamazdın. Bırak gözlerini çocuk, bırak umursama Hiçbir mutluluk yok ardında bize kalan. İnan yalandı hepsi, Doğasın diye anlatmıştık sana, Hayat denen tatlı hikâyeyi. Kendimizi kanıtlamak için dünya getirdik, Tartamadığımız için katlettik seni. Umursama çocuk, bırak ellerimizi, Gözün arkada kalmasın, Asla bağışlayamayacağız kendimizi. |
Ahde Vefa
Tantan amca Bu gece yine gel Beyoğluna Çok ateşim var Suya çiçekleri dökülüyor bedenimin Annemi sabah olmadan gönder bana Güneşe takati kalmadı gözlerimin |
Akşamcıya Dair
Bir şey var, bilinenden başka bir şey Kadehi kadehe vuran farklı bir şey Hani girmediğin denizlerde boğulursun zaman gelir Öfken korkuna köledir, susarsın Yıldıza eğilir, levhaya eğilir, damgaya eğilir Emir demir gibidir Ağır gelir kahrına boynun eğilir Süpürge bile olmaz saçından Kullanamadığın yüktür kafan İşe yaramaz gelir Paradır eşkıyanın yeni adı Yoluna duran evladın haramidir Gitsem dersin gitsen Kalsam dersin kalsan Ne çıkar Döner bütün değirmenler aynı dümenin suyundan İyisi mi sen şimdi vur kadehi kadehe En iyisi şerefine de şerefine Şeref çakırkeyif gezer kadehten kadehe Kadeh kırılır sen dağılırsın Şeref girer yerin dibine Lakin bir şey var, bilinenden daha başka bir şey Kadehi kırdıran, seni dağıtan farklı bir şey Hani güvenirsin sevdaya kaç kere vurulursun sırtından Umudun geçmişine gebedir, vazgeçersin yarından Hoşça kal gelir, elveda gelir, ayrılık gelir Şahdamarın yırtılır Akacak kan damarda durmaz gelir Bir dost istersin seni kendiyle paylaşan Sazının teli kopar Rengi solar çalınmaktan Bittim dersin bitsen Öldüm dersin ölsen Ne çıkar Vız gelir ölüm tırıs geçer yaşam yorulmuşsan savaşmaktan İyisi mi sen şimdi vur kendini kendine En iyisi ölümüne de ölümüne Ölüm horon teper o ecelden bu ecele Sıran gelir sen kılıç kalkan Ölüm girer yerin dibine |
Aldırma
Hepsinin ardında unutulmayı reddeden başka bir anı Aldırma, bırak çalsınlar Açma hiçbir kapıyı Bilirim o dinmek bilmez kavgayı Başını yastığına bıraktığında, gözlerin tavanda Koşturan adımlarla yürürsün yılları Günahların vursa da yüzüne Şakaklarına saldıran acıya aldırma Bilirim o iflah olmaz ağrıyı Oysa gelecek çoktan unutmuş Rengarenk umutlarla büyütüyor yarınları İnanmazsan dokun bak Kızının saçlarında saklanıyor gökkuşağı Ve unutma Ne kadar adil olmaya çalışsa da Kendine ayarlıdır her yüreğin darası Bu yüzden hafif gelir birine bir diğerinin acısı |
Anılar
Saatlerinizi çıkarın kollarınızdan Unutamıyorum Anılarım oluyorsunuz Buna dayanamıyorum Ağır tonajlı bir gemiydi boğazımdan geçen Yutkundum ardından Öylece bakakaldım Ne kadar kalabalıksa dünya Unutulmak için İşte o kadar yalnızdım Anılar Siz bana saatlerinizi verin Ben size hayatlarınızı Oysa İsimleriydi yalnızca Yalnız kalan Ve kalabalık olan Aynı isimlerle birinden diğerine bulaşan Hastalıkları insanın Gidiyorum Gidiyorsun Gidecek lar ve incelmiş lere duyurulur! Ölü anılar derneği, gerekli prosedürler takip edilerek kurulmuştur Başvurular Greenwich başlangıç meridyeninde değerlendirilecek İncelemeler sonunda, yeniden eskiye doğru tüm anılar listelenerek Hayatın içinde hak ettikleri yeri almaları için gerekli mücadele verilecektir |
Arayış
Karanlıksa, Seni ilk gördüğümde tanıyamazsam, Telaşa kapılma. Aramızdaki gizli dil olsun heybetli ölümler, Bir yıldız kaysın gözüme gözlerinden, Belki tuttuğum dilekler gelir aklıma. Yanından geçip gidebilirim, Umutsuzluğa kapılma, Caddeler yüzsüzdür, Göremeyebilirim. Gecenin pasını tükür yürüdüğüm kaldırımlara, Tiksinerek başımı kaldırabilirim. Mutlaka yolu vardır, Dinle; Bir kadının yalnız yürüyüşüdür gece, Topuklarına kuvvetle basar, Biraz da hiddetle tedirginliğine. Takıl peşine bir sokak kedisi gibi, O kadın ben olabilirim, Kim bilir, Titreyerek eğilebilirim kimsesizliğine. Sor istersen, Anaların çürümüş ağıtıdır gece. Kalabalıktan ezilmiş bütün çocuklara, Benim ağzımdan yankılanır caddelerde. Anasızlığın adı var, Babasızlığın, Hatta Allahsızlığın da, Nedense; Çocuğu ölmüş anaların adı yok sözlüklerde. Geceyse, Beni ilk gördüğünde tanıyamazsan, Kendine olan inancını kaybetme; Bir doğum yaşa dünyadan bedenine. Tersine çevirirsen kendini, Elbet gelirsin kendinle göz göze. |
Aşk Öldürmez Lotus
Kalk lotus Kırık bir tabak gibi durma suda darmadağın Kalk ve geceyi uğurla, tozunu üfleyip yapraklarından gülümse Gün seni ispatlamak için doğdu, an yine senin zamanın Karanlıktan geriye kalanlarını derleyip kaldır köklerine Kalk lotus Elinde tutmakta güçlük çektiğin geri tepmeli Korkularından imal bir silahtı vuran seni Yoksa aşk öldürmez aşığı öyle hasretten, reddedilmekten Süründürür belki biraz eksiklerini fark ettiği yerlerinden Kalk lotus Sen ki, ne bülbül istersin dalında Ne kurutulup saklanırsın sayfalar arasında Yakalara takılmaz, vazolara sığmaz Sen ki, aşk ile kızaran güllere Beslendiğin çamura inat Bembeyaz bir çığlıksın karanlığa Kendini yargılama Hükmünü verme İnfazını üstlenen celladın olma Kalk lotus Aşk öldürmez |
Avuntu
Kolaydır melodi ile şiir ile oyalamak Ruhu aç kalanı Kolaydır mal ile ün ile yoldan çıkarmak Maddeye esir olanı Daha kolaydır ödül ile ceza ile kandırmak Kendini yanlış tanıyanı Ve en kolayıdır seks ile yemek ile kışkırtmak Hayvanlığını aşamayanı Bu yüzden avuntu bulmak istemem hiç bir sözümde Aç ruhlu, maddeye esir, kendini bilmez Ve hayvan kalmayayım diye… |
Bekliyorduk
Biz söylenmemiş onca söze sahipken Ayrı ayrı yerlerde susup Aynı yoksullukla ağlıyorduk Ne geldiğimiz yer belliydi Ne gideceğimiz yeri biliyorduk Yollar ve yılanlar aynı şeyi anlatıyordu Anladığımız kadarıyla ılık ve kıvrılarak yürüyorduk Aslında ılık ve kıvrılarak uyuyorduk birbirimizin karnında Her nesil kendi iklimini seçmiş Bize, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı olanı kalmışı Bu yüzden kolay ısınıp kolay üşüyorduk Yani kolay birleşip kolay ayrılıyorduk İllüzyonu keşfetmek fazla zamanımızı almadı Hepimiz usta sihirbazlardık Birimizin bulduğunu diğeri kaybetmiş oluyordu O kadar ki, Birimiz ölmeden ikimiz olmuyordu İllüzyon bu ya, hangimizin öldüğü hiç anlaşılamıyordu Biz yaşanmamış onca hayata sahipken Ayrı ayrı yerlerde ölüp Aynı yoksullukla gömülüyorduk Yaşadığımızı bilmediğimizden Öldüğümüzü de fark edemiyorduk Kendini fark edince doğum sancıları tutuyordu kadınların Ve erkeklerin zaferleri yakıyordu şehirleri Kokusuzca oynasın diye çocuklar Kaleler yapılıyordu şehirlerin içine Kaleler yıkılıyordu üzerimize Yüzyıllar kendini fark edince... Gidiyorduk doludizgin Doludizgin aşıyorduk çağları. Kızıl bir deniz olup yarılıyorduk Vaad edilmiş gaz odalarına ulaşsın diye insanlar Kanlarımızla yollarını açıyorduk Çözülemeyen her bilmecenin bir tanrısı oluyordu Ve her çözülen bilmecede bir tanrı ölüyordu Biz tanrılara, tanrılar günahlara sığınıyordu Her var oluş tutunacak bir dal buluyordu Tehlikeli aklın sınırlarını çiziyordu kadınların etekleri Ve erkekler söndürüyordu şeytanın yaktığı her ateşi Günahla çoğalıyordu insan Çoğalarak utanıyordu Bir peygamber bulunup çakılıyordu çarmıha Adem oğlunun binlerce yıllık günahından Ancak bütün günahları sırtlanarak hafifliyordu insanlığından İnsanlar büyüdükçe eşyalar kirleniyordu Bileklerimiz kirleniyordu yaptığımız zincirlerin pasından Beş vakit temizlenip toprağa eğiliyorduk Ancak kendimizi unutarak kurtuluyorduk eşyanın ağırlığından... Seferler düzenleniyordu güneşin battığı yerden Düzenleniyor hala Ölümler yağıyordu üzerimize Yağıyor hala Biz yeniden kalkıyorduk gelen her sabahla Kalkıyoruz hala Ve gökyüzünün altında dilekler tutup Kurbanlar veriyorduk tanrılara Veriyoruz hala Aynı aymazlıkla... |
Belki
Hayatın ş’uğursuzluklarında yüklendim bu kadar Çok ağır yanlarım var, bilemezsin Aynalar kırıldıkça Hayırlısı diyelim Diyelim ki, titredi elim Ama insanlar paramparça Nasıl görmezden geleceğim Zihnim müthiş karışık, üstelik Yoğun sis var gözbebeğimde Yine de göremiyorum demedim sana Demedim gerçekleri yok farz edelim Güzel yanları bir yana Fakat öyle çok kirlendi ki dünya Bunu tekrar tekrar düşünmeliyim Sayısız buluşmalar var evrenimde Belki söylenecek yeni bir söz yok Belki boşa kürek çekiyorum kör denizlerde Kime ne Yeter ki Ş’uğursuz ölümlerden korusun beni Hayat aşkıyla Tam üstündeyken ateşten küre Belki açılıverir perde |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:43 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.