www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Ibrahim Sadri (https://www.cakal.net/showthread.php?t=82270)

F.S.Mehmet1453 08-18-2007 02:09 PM

BİR BAVULLA GELMİŞLER (MÜNİH TRENİ)





Bir bavulla gelmişler

Karaların memet, ince ali ve bir de bekir

Puslu bir alaman sabahında münihe inmişler trenden

Biraz memleket peksimeti mendil içinde üçbeş lokum

Bir de yar ilen ana baba hasreti

Bildikleri birkaç sıla türküsü

İnmişler üçüncü mevki kompartımandan

Başlarında kasketleri

Şenolasın bakalım gurbetlik şenolasın yabaneli



Nere baksan bir soğukluk değmiş içlerine

Nere baksan insanı üşüten kocaman bir yalnızlık

Dönelim demiş memet yıkıp kaşlarını arkadaşlarına

Nere baksan deli bir ayrılık düşecek burada bahtımıza

Dönelim demiş memet yıkıp kaşlarını arkadaşlarına



Bir bavulla gelmişler

Münihe, viyanaya, berline, rotterdama

Çorum nire memec, lozan nire

Brüksel nire ali, emirdağ nire

Konya nire bekir, strasbourg nire

Ve frankfurta ve kölne ve lyona

Hamburga, liege, bonna

inmişler içlerinde memleket döne döne, yana yana



Bir bavulla gelmişler

Önce ******* bitmemiş sonra soğuk ve karanlık gündüzler

Herbir işini, tamam eylemişler atamanın

Herbir vidasını sıkmışlar

Herbir makinasına terlerini akıtmışlar

Eksilerek, didinerek ve direnerek

Sağlam basmasını bellemişler yere

Kancık pusuların yaban belaların

Ve hayın ve namert ve itkopuk Pazar sabanları çanlarının arasından



Geçirmişler yüreklerinin filiz filiz umutlarım

Hey canım

Hey adam yanlarım

Hey karaların memet, ince ali ve yetim bekir

Keşke gelip bir görebilseydiniz torunlarınızı

Bir kere öpebilseydiniz

O makinayağı bulaşığı elleriniz, kavruk yüzleriniz

Ve cengaver bakışlı kara gözlerinizle hepimizi

Hey canım

Hey adamlarım

Hey karanlığına atamanın ıslık çalan kahraman yanlarım



Bir bavulla gelmişler

Karaların memet, ince ali ve bir de bekir

Puslu bir ataman sabahında münihe inmişler trenden

Biraz memleket peksimeti mendil içinde üçbeş lokum

Bir de yar ilen ana baba hasreti

Bildikleri birkaç sıla türküsü

İnmişler üçüncü mevki kompartımandan

Baştarında kasketleri

Şenolasın bakalım gurbetlik şenolasın yabaneli



Şimdi onlar

Herbir sokağına değerek avrupanın

Ve herbir dağında şahin olup uçarak özge vatanın

Bize bir sabahı indirirler öyle gülümseyerek çocuklarımıza

Öyle kara öyle ince öyle yetimdirler

Öyle konya öyle maraş öyle adana

Öyle trabzon öyle afyon öyle erzurumdurlar

Öyle dadaş öyle ele öyle uşak öyle yörük öyle çerkez öyle doğudurlar



Ve doğururlar

Herbir sıkıştığında kalbimiz

Münihin, viyananın, roterdamın, brükselin ve nice şehirlerin

Dumanların, çanların, köprülerin, kanalların

Acıların, yalnızlıkların, hasretlerin, mektupların

Ve hepsinin ötesinde o ağır gurbetliğin çöktüğünde efkarı

Gelip tutarlar ellerimizden

Karaların memet, ince afi ve bir de bekir



Varsın bize alamancı desinler

Varsın bizi sofralarındaki ekmekten sonra sevsinler

Varsın yüzümüzden önce bavullarımızı gözlesinler

Biz yine de memleket kadar bir yürekte sevmekteyiz memleketi

Çünkü karaların memet, çünkü ince ali ve bir de bekir çünkü



Bir bavulla geldiler

Puslu bir ataman sabahında münihe

Çünkü

Biraz memleket peksimeti mendil içinde üçbeş lokum

Bir de yar ilen ana baba hasretini

Ve bir de bildikleri birkaç sıla türküsünü hiç düşürmediler

Sokağına avrupanın

Hey canım

Hey adam yanlarım

Hey karaların memet, ince ali ve bekir

Keşke gelip bir görebilseydiniz torunlarınızı

Bir kere öpebilseydiniz



O makinayagı bulaşığı elleriniz, kavruk yüzleriniz

Ve cengaver bakışlı kara gözlerinizle hepimizi

Hey canım

Hey adamlarım

Hey karanlığına alamanın ıslık çalan kahraman yanlarım

F.S.Mehmet1453 08-18-2007 02:09 PM

BİR ŞEY SÖYLE

Bir şey söyle

Denizler tutuşturulduğunda

Dağlar yürütüldüğünde

Bir şey söyle

Yıldızlar semadan bir bir

döküldüğünde üstümüze

Bir şey söyle

Ben seni unuturum

Söyle

Yer başka gök başka olduğunda

Sallanıp çalkalandığında uçsuz

bucaksız sema

Hani biz

ateşin etrafını sarmış

pervaneler gibi olduğumuzda

Bir şey söyle

Unuturum ben seni, söyle

Kalplerde gizlenenler ortaya döküldüğü zaman

Gök yarıldığı zaman

Ne oluyor bu yere dediği zaman insan

Ve kalakaldığında yüzkarası

şiirlerim

Ve sensiz bir zaman

ve ayaklarımızın altından toprak

kayıp

Dümdüz eğildiği zaman

Bir şey söyle

Defterler açıldığında gökyüzü

sıyrılıp

alındığında

Cehennem tutuşturulduğunda cennet

yaklaştırıldığında

F.S.Mehmet1453 08-18-2007 02:10 PM

BİZİM YAŞADIĞIMIZ

bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim

biz de soluk alıp vermedeyiz

yani her insan gibi sevmekteyiz, sevilecek şeyleri

bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği

kurban bayramlarında kınalı koçları

başları eloyasıişlemeli yemeni ile kapalı

bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı

pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları



kalbim ağrıyorsa da kardeşim

gönlüm bulanıyorsa

tedirginsem kuşkuluysam

kalın kitapların yazdığına bakarsan

acaip suçluysam

havada ihanetdışarıda sıcak

duvarda yazılar

kalbimizde acılar varsa da

bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim



mektubun geldi bugün haziran

kimselere göstermediğin ak saçlarının kıvrımlarından

haberin geldi

haberin geldi iki damla gözyaşın kağıtta

çok bakarsın yağmur yağanda

ıslak ve buğulu camların ardından bilirim

bilirim, acı

nasıl oturur adam yüreğine

ne var yani işte

iyiyim diyorum ya

inan olsun iyiyim anne

insan gerçekten iyi oluyor, iyiyim dedikçe

bak üzülme

yazıyorum bir daha

nolur üzülme

üzülmüyor analar

oğulları üzülmüyorum dedikçe



bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim

biz de soluk alıp vermedeyiz

yani her insan gib isevmekteyiz, seviecek şeyleri

bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği

kurban bayramlarında kınalı koçları

başları eloyası işlemeli yemeni ile kapalı

bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı

pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları

F.S.Mehmet1453 08-18-2007 02:10 PM

ÇİLELER

Minibüslerin arkasına seni ben yazdım

Gözlerimin nasıl sev dediğini

Sensiz bu dünyanın batması gerektiğini

Hor görsende garibi

Bir teselli vermeni ben istedim

Bahtıma takılan bir karaçalı gibi

Gönlümü tozduman bıraktığımı

Bağrımdaki ateşi yakıp gittiğin günden beri

Batıyor gönlümde bir akşam güneşi



Minibüslerin arkasına seni ben yazdım

Ben yazdım sevrek ayrılalım

Ben yazdım

Cennet gözlüm ben yazdım

Ben sabahsız *******in kucağında bir çilekeş

Gönlüme vazgeç demişim

Vazgeçmemiş bu aşktan

Kabahat seni sevende biliyorum

Elimde bir kandil dolanıyorum

Eğer aşka bir ceza verebilseydim

Onun da benim gibi sevmesini isterdim



Minibüslerin arkasına seni ben yazdım

Bunca yıl habersiz yaşadım seninle

Hep seninle yaşadım öldü deselerde

Aşkından öldüğümü bilmesende

Belki biraz üzülüp kim desende

Gel gör şu halimi bir teselli ver

Sevenler mesud olmaz derlerdi inanmazdım

Şimdi mesud değilim bilseydim bağlanmazdım

Biliyorum ben eski halimle daha mesuddum

Dediğin gibi olsun hadi severek ayrılalım

Ama otur son kez masaya göğsümüzü yumruklayalım.



Bitmedi mi bitmedi mi çekilen işkence?

Volkan misali tüten parçalanan gönlümle

Ekilen biçilmezken kısacık ömrümüzde

Değer verdiklerimiz gülerken halimize

Hangi gaye

Hangi amaç

hangi ümit yaşatır?

Katmerlenmiş çilelere

Hangi vücut dayansın?

F.S.Mehmet1453 08-18-2007 02:10 PM

EĞER

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse,

Yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı,

Merak ediyorum neler yapacağınızı...

Biliyorum ama

Böylesine şerefli bir konuğa açacağınızı en güzel odanızı,

Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını,

Ve inandırmaya çalışacağınızı,

Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı;

Gerçekten evinizde ona hizmet etmekten alacağınız hazzı.

Fakat söyleyin bana,

Efendimizi evinize doğru gelirken gördüğünüzde,

Onu kapıda mı karşılayacaksınız?

Yoksa onu içeri almadan önce, aceleyle,

Bazı dergileri, gazeteleri çarçabuk saklayıp

Yerine Kur anı mı koyacaksınız?

Peki hala Amerikan filimlerini seyredecek misiniz televizyonda?

Yoksa kapatmaya mı koşacaksınız aceleyle,

O size kızmadan önce?

Kimbilir?

Belki de ağzınızdan hiç çıkmamış olmasını mı dilerdiniz,

Hatırlayamadığınız en son çirkin kelimeyi...

Peki ya dünyalık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız?

Ve bunun yerine ortalığa,

Kitaplığınızın raflarında tozlanmış,

Hadis kitapları mı çıkaracaksınız?

Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz?

Yoksa teleşla ne yapayım diyerek,

Sağa sola mı koşturacaksınız?

Merak ediyorum:

Eğer Peygamber Efendimiz,

Bir kaç günlüğüne sizinle birlikte yaşasa,

Yapmaya devam edecek misiniz,

Her zaman yaptığınız şeyleri?

Ailenizdeki sohbetler eski halini koruyacak mı?

Her yemekten sonra sofra duası etmeyi,

Yine zor mu bulacaksınız?

Hiç yüzünüzü asmadan,

Oflayıp puflamadan,

Her vakit namazınızı kılacak mısınız?

Ya sabah namazı için,

Sıcacık yatağınızından,

Erkenden fırlayacak mısınız?

Peki ya yine mırıldanacak mısınız,

Her zaman söylediğiniz şarkıları?

Ve okuyacak mısınız,

Her zaman okuduğunuz kitapları?

Peki bilmesine izin verecek misiniz,

Aklınızın ve ruhunuzun beslendiği şeyleri?

Yoksa hiç bilmemesini mi isterdiniz?

Şöyle diyelim ya da:

Gideceğiniz her yere götürebilecek misiniz Peygamberi de?

Yoksa birkaç günlüğüne değişecek mi planlarınız?

Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla?

Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı umardınız,

Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle?

Şimdi söyleyin açık yüreklilikle,

Onun kalmasını ister misiniz sizinle?

Sonsuza dek, hep birlikte...

Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız,

Ziyareti bitip gittiğinde?

Gerçekten bilmek ilgi çekici olabilir değil mi?

Bilmek ve düşünmek,

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse

Yapacağımız şeyleri...

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse,

Yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı,

Merak ediyorum neler yapacağınızı ...

F.S.Mehmet1453 08-18-2007 02:10 PM

GERİYE DÖNEN ADAM

Yağmur yağıyordu

Benim saçlarımda kırağılar vardı

omuz omuza konmuş bir gül

Kapıyı açtım,elinde eski bir bavul

Yüzünde daha da eski bir hikaye

Geldim dedi, geldim işte

Sana kendimi getirdim,belki unutmuşsundur

Birlikte söylediğimiz şarkıları getirdim

Bir kaç gömlek bir pijama attı

Tuttuğum notları,serin volta boylarında adımları sayıp susuşlarımı

Elimle büyüttüğüm nazlı bir menekşeyi

Gökyüzüne verdiğim dualarımı

Çakmağımı,sigaramı,tabakamı ve kitaplarımı getirdim

Döndüm dedi,döndüm işte

İçeri girdi aksıyordu bir ayağı

Oysa nasılda akardı bayrak gibi önümüzde

Nasılda oynardı saçları rüzgarı bulanda

Bir ceylan gibi nasıl da koşardı

Ayağım dedi,derin bir nefes aldı

İçerde dedi,bir bakır tas bıraktım bir kehribar tesbih

Birkaç kitap,birkaç iyi arkadaş

Tüketilmiş bir çeza ve bir ayak,güldü sonra

Dedemin yemen çölünde bıraktığı ayağı ben içerde bıraktım

Kurban olsun ikimizinki de memlekete

Oturduk,uzun uzun baktık kendimize

Onüç yıl sonra yeniden karşı karşıya

Bir deli gençliği birlikte düşürmüştük yollara

Bir yüreğimiz vardı ve onu koymuştuk ortaya

Ben başımı onun omuzuna yaslardım

O taleal okurdu kulağıma

Ben bazı ******* oturup ağlardım

O dua ederdi hepimiz adına

Ve pis bir sonbahar akşamında ayrılmıştık

Caddelerde arabalar akıyordu yağmur yağıyordu

Babalar ekmekleri saklamış çeketlerinin altına

Korkuyla evlerine koşuyordu

Düdükler çalıyordu,sirenler çalıyordu,şehri kimler çalıyordu?

Oysa biz onunla yüreğimizi koymuştuk ortaya

Arkasından baktım,elinde tahta bir bavul,cebinde ikimizin yüreği

Şifadan ayrılık,rahmetten yoksulluk

Şen olasın mahpusluk

Kaldır gözlerini yerden,onüç yıl dediğin ne ki?

Bana mektup yaz,bir de menekşe resmi yap

Ve bir gül gönder anama

Kaldır gözlerini yerden,onüç yıl dediğin ne ki?

Ve yürüdü Yusuf

Yanıp sönen mavi ışıklar düştü gölgesine

Ben onüç yıl bekleyecektim onüç yıl kavuşmak için

Çebinde rehin götürdü yüreğimi

F.S.Mehmet1453 08-18-2007 02:11 PM

HAYSİYETİMİZ VAR

Dünya dediğiniz abiler aha benim şu yüreğim kadar

Hayat dediğiniz ne kadar gülebiliyorsak o kadar

Boşverin gerisini sallayın gitsin dünyayı

Paramız yoksa da haysiyetimiz var

Canımdan öte ve de çok kıymetli sevdiğim arkadaşlar

Durumum ortadadır

Hayat bana da sağlamına harbi bi çelme takmıştır

Nevrim dönmüş midem bulanmış gözlerim kararmıştır

Cümlenize olan cümle borç edavatım

Üç vakte kadar askıya alınmıştır

Biraz idare edebilirseniz eğer

Ya bide kahveci nuriden rica edebilirseniz

Kesmesse tavşan kanı günde üç bardak çayı

Elbet bu feleğin paslı çarkı bi gün benim içinde döner

Düşeş gelmese de

Gelirse eğer zarımız bi dubara ve hele dört cahar

O zaman işi düzelttik sayın abiler

Ve inanınki paramız yoksa da haysiyetimiz var

Dalgalan bakalım kız kulesi önündeki dalgalar gibi kalbim

Hayıflan bakalım hiç kimselere belli etmeden

*******i yorganın altında

Yazıklan bakalım bu da revamıdır hayatının baharında

Bi delikanlıya

Hep kısa çöpü ben mi çekicem

Hep banamı denk düşücek çarkıfeleğin iflası

Hep ben bilicem başkaları mı kapıcak beşyüz milyarı

Hep ben sevip eller mi alıcak aslıyı leylayı

Batsın bu dünya sende mi leyla

İtirazım var yalana dolana

Ben böyle dolana dolana ellerim cebimde

Dudağımda ıslığım başımda eski alemlerin sarhoşluğu

Orhan veli tadında basıp voleyi yürüycem

Hayatın sonuna kadar

Hiç tasalanmayın abiler

Paramız yoksada haysiyetimiz var

Vallahi öpmek geliyor içimden en kral arkadaşlarımı

Ayhan ışığı, sadri alışığı, erol taşı

Adamın gönlü şarkılar söyleyip unutmak istiyor garibanlığı

Adamın canı hesapsız dostlarını çekiyor

Dalgasız dümensiz yoldaşlığı

Mahalle arasında gazozuna maç yapıp yenilmek çekiyor

Komşunun kızına mektup yazıp

Çarşamba pazarında el altından vermek çekiyor

Bazen sıcak ekmek

Bazen seyyardan sabah poğaçası çekiyor

Adamın gönlü bağıra bağıra ağlamak çekiyor

Gece mehtaba karşı

Langadan hıyar beyoğlundan adam çekiyor

Ne yalan söyliyim biraz kırgınlıkta var

Ama hiç tasalanmayın abiler

Paramız yoksa da haysiyetimiz var

F.S.Mehmet1453 08-18-2007 02:11 PM

HAZİRAN

mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

şimdi sen, denizi de yazmışsındır

beni beter edeceksin ya

martılarını ve simidini İstanbul un

göznurum

suyun çiçeğe çimene yürüdüğü bir mevsimde

bana umudu yazmana ne hacet

hadi biraz

şehrin şarkısından ve arkadaşlarından bahset



mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

gönderdiğin gibi duruyorum burada

hiç ağlama

ağlamak yakışmıyor haziranda adama

iyi yanları da yok değil ama

bak erken kalkıyorum mesela

gökyüzüne bakabiliyorum arada sırada

arada sırada koymuyor değil

koyuyor hasretlik onca kahrıyla, ama arada

hadi çocuklardan bahset

herkes iyi diye bir yalan yaz mesela

pazar günleri onları güneşe çıkar

ellerinden tut götür uzak bir limana

sevgili karıma da bir gül diziyorum boncuktan

mahsus selam ediyorum bütün arkadaşlara



mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

kimin aklına gelirdi ki

aşkın ve sevdanın hatrına

bir menekşe büyüteceğim iki ranza arasında

sonra türküler öğreneceğim

zulümün, ayrılığın ve turnaların adına

gönderdiğin kitapları da okuyorum

elin değerse ve zor değilse

biraz çimen taze bir gül yaprağı

karımın sesinden ve çocuklarımın gülüşünden de koy

bir daha ki mektuba

arkadaşların yüreğini de unutma



mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

yağmur da yağıyor mu

ıslanıyor musunuz eskisi gibi

eskisi gibi anıyor musunuz arkadaşınızı

hiç unutmadığım adlarınızı

adımın yanına yazıyor musunuz

bu pazar açık görüş var

çocuklarımı, karımı ve arkadaşlarımı istiyorum

konuşuruz ordan burdan

elleriniz elime yüreğiniz yüreğime dokunur

tamam, biraz da ağlarız

ağlarız işte n olur

mapusluk mevsiminde o kadar olur



mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

gönderdiğin gibi duruyorum burada

hiç ağlama

ağlamak yakışmıyor haziranda adama

iyi yanları da yok değil ama

bak erken kalkıyorum mesela

gökyüzüne bakabiliyorum arada sırada

arada sırada koymuyor değil

koyuyor hasretlik onca kahrıyla, ama arada



hadi çocuklardan bahset

herkes iyi diye bir yalan yaz mesela

pazar günleri onları güneşe çıkar

ellerinden tut götür uzak bir limana

sevgili karıma da bir gül diziyorum boncuktan

mahsus selam ediyorum bütün arkadaşlara



mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

gönderdiğin gibi duruyorum burada

hiç ağlama

ağlamak yakışmıyor haziranda adama

iyi yanları da yok değil ama

bak erken kalkıyorum mesela

gökyüzüne bakabiliyorum arada sırada

arada sırada koymuyor değil

koyuyor hasretlik onca kahrıyla, ama arada



mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

F.S.Mehmet1453 08-18-2007 02:11 PM

KARAHAZER ÇİÇEĞİM

Ah bir dağda bırakıp bir dağda bulacağım

Leyla menekşesi

Olursa bir yağlı kurşundan birde senin elinden olur ölümüm



Bir seherde açsınlar bağrımı

En deli rüzgarlar essin

Ne yiğitti desinler, ne filinta, ne hercai fiyaka

Dönüp baktıkları zaman bir oltu tesbihi

Bir gümüş tabaka

Bitlis tütününden yarım kalmış bir sarma cigara

Şeyh izzetttinin dünyanın bütütn çokcuklarına,

Yaptığı muska

Ve

Sevda adına kurutulmuş bir karanfil bulsunlar

Mintanımın altında



Ah yaban gülü ah Karahazer çiçeği

Ah gurbetin şıvan yıldızı, leyla menekşesi



Yağmurlu bir akşam üstünde duldada

Dedemden öğrendiğim ilk duam gibi

Yeşil ceviz altında koşturan karınca

Harran üstünde her gece parlayan süreyya

Emek gibi, toprak gibi, kan gibi, hoyrat gibi

Adilcevaz fırtınası, yedi dağın eşkiyası gibi

Yasak gibi, bayrak gibi, baskın gibi

Erişilmez birşeydi seni sevmek



Ah leyla menekşesi, ah yaban gülü

Ah karahazer çiçeği, ah yaktığım o içli türkü

Hani o zalım deyen hani o hayın



Şu üç kuruşluk daru dünyada

Göysüme şifasız ecza sürdler

Ve yürüdüler geçliğimin üstünde

Yağmur yağıyordu kuşlarda vardı

Uzandım yıldızlara tutamadım

Saçlarım ağardı şehir zındanlarında

Alem uykudaydı Adilcevaz uykudaydı

Sevdam, menekşem memleket gülüm

Kuyudaydım, saçlarım ağarmıştı

Sahtiyan uykudaydı..

Çıplaktı üzerim, mintanım kana bulanmıştı

Ah karahazer çiçeğim sen uykudaydın

Yıldızlar ve memleket uzaktaydı



Sen böyle gideceksen memleket böyle ağlayacaksa

Ben kabuslarına tabir düzeceksem şehir eşkiyalarının

Kıyamet düzeceksem ve seni bekleyeceksem

Bütün kuyulara bütün suna boyunlu dağlara

Adını haykıracaksam

Yırtılan mintanım, akan kanım, ağaran saçlarım

Ve

Memleket için dön diyeceksem; dön



Dön yaban gülüm

Dön Karahazer çiçeğim
memleket gülüm.

F.S.Mehmet1453 08-18-2007 02:12 PM

KIRIKHAVA

ah yabangülü

ah karahazer çiçeği

ah gurbetin şivanyıldızı

bir dağda bıraktığım

bir dağda bulacağım leyla menevşesi

günyüzü görmemiş memleketgülüm

olursa

bir yağlı kurşundan olur ölümüm



bir seherde açsınlar bağrımı

en deli ruzigârlar essin

en yiğitti desinler

en filinta

en hercai fiyaka

dönüp baktıkları zaman

bir oltu tespihi

bir gümüş tabaka

bitlis tütününden yarım kalmış bir sarma cigara

şeyh izzettin in dünyanın bütün çocuklarına yazdığı muska

ve sevda adına

kurutulmuş bir karanfil bulsunlar

mintanımın altında.



ah yabangülü

ah karahazer çiçeği

ah gurbetin şivanyıldızı leyla menevşesi



yağmurlu bir akşamda, duldada

dedemden öğrendiğim ilk duam gibi

yeşil ceviz altında koşturan karınca gibi

Harran üstünde her gece parlayan Süreyya gibi

emek gibi toprak gibi

kan gibi hoyrat gibi

adilcevaz fırtınası yedidağın eşkiyası gibi

yasak gibi bayrak gibi baskın gibi

erişilmez bir şeydi seni sevmek.



ah leyla menevşesi

ah yabangülü

ah yaktığım o içli türkü

hani o zalım diyen, hani o hayın

hani o

kaç para eden perakendesi

şu üç kuruşluk perişan dar-ı dünyanın





hepimiz geldik zulümlere

hepimizin içinde biraz düşünce biraz öfke

toprakdamlar altında uykusuz bekledikçe

şeyh izzetini toprağa verdiğimiz gece

sakalları ağardı dünyanın

yediyıldız koptu gökte

yedi yumruk yedim yüzüme

sevdim seni ve yakalandım



ah leyla menevşesi

ah yabangülü

ah karahazer çiçeği





sattılar beni pazarda

göksüme şifasız ecza sürdüler

ve yürüdüler

gençliğimin üzerinde

yağmur da yağıyordu

kuşlar da vardı

uzandım yıldızlara tutamadım

saçlarım ağardı şehir zindanlarında

alem uykudaydı

adilcevaz uykudaydı

sevdam menevşem memleketgülüm uykudaydı

kuyudaydım

saçlarım ıslanmıştı

sahtiyan uykudaydı

çıplaktı üzerim

mintanım kana bulanmıştı

ah karahazer çiçeğim

sen uzaktaydın yıldızlar uzaktaydı

zühre uzaktaydı tarık uzaktaydı

adilcevaz uzaktaydı şeyh izzettin uzaktaydı

memleket uzaktaydı





ah bir dağda bıraktığım

bir dağda bulacağım leyla menevşesi

ah gurbetin şivan yıldızı

sen de böyle gideceksen

memleket böyle ağlayacaksa

ben kabuslarına tabir düzeceksem

şehir eşkiyalarının

kıyamet diyeceksem

ve seni bekleyeceksem

bütün kuyulara



bütün sunaboyunlu dağlara adını bağıracaksam

yırtılan mintanım

akan kanım

ağaran saçlarım

ve memleketim için

dön diyeceksem

dön

dön yabangülü

dön karahazer çiçeği

dön gurbetin şivanyıldızı

dön leyla menevşesi, memleketgülü



yağmurlu bir akşamda, duldada

dedemden öğrendiğim ilk duam gibi

yeşil ceviz altında koşturan karınca gibi

Harran üstünde her gece parlayan Süreyya gibi

emek gibi toprak gibi

kan gibi hoyrat gibi

adilcevaz fırtınası yedidağın eşkiyası gibi

yasak gibi bayrak gibi baskın gibi

erişilmez bir şeydi seni sevmek.



ah yabangülü

ah leyla menevşesi

bir seherde açsınlar bağrımı

en deli ruzigârlar essin

en yiğitti desinler

en filinta

en hercai fiyaka

dönüp baktıkları zaman

bir oltu tespihi

bir gümüş tabaka

bitlis tütününden yarım kalmış bir sarma cigara

şeyh izzettin in dünyanın bütün çocuklarına yazdığı

muska

ve sevda adına

kurutulmuş bir karanfil bulsunlar

mintanımın altında.





ah yabangülü

ah karahazer çiçeği

ah gurbetin şivanyıldızı

ah bir dağda bıraktığım

bir dağda bulacağım leyla menevşesi



seni sevmek var ya seni sevmek

seni sevmek memleket

memleket seni sevmek


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:58 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.