![]() |
Ertesi Gün
Sessiz sedasız çekilmek hayatından Ertesi günlerde sorguladığın varlığımı Sensizliği içime çekip yok etmek dileğim Yaşanası en güzel anları hiçe sayarcasına Sensizlikten yana kullanmak hakkımı emelim Yaşamın en dipsizliğini tatmış gibi dursada zaman Bensizliği sana ölümüne hissettirip Bensizlikten ağlayana kadar acı çektirmek Bensiz seni aciz kılmak dileğim Özle, delirircesine Özle, gözlerinden dökülen her yaşta daha da çok Düşün, merak et, kara topraklara sarıl adımlarım var diye Endişelen çalmayan telefonlara bakıp Delir çalan telefonlarda sesimi duymadığında Sev! ölesiye iste yanında Ancak, ancak o zaman geleceğim yanına… Gülay Yıldız |
Eşsizlikten Öte
Bir çift mum ışığı gördüğüm Derinlerindeyse bir pınar Ellerimden kaydı bir saten İçim titredi belkide soğuk... Yabancı bir nefes hissettim ciğerlerimde Eşsiz bir yanlızlıktan kaçma duygusu Pembe bir rüyanın dokunduğu, Beyaz bir meleğin öptüğü Siyah bir kalemin imzaladığı Eşsizlikten öte bir geceye kavuştum... Gülay Yıldız |
Ey Rüzgarın Efendisi!
Çiçek üstü polen gibisin; Uçuşup duruyor yüreğin. / Biliyorum / Gözyaşına emanetim Gelecek o gün ve akıp gideceğim... Gülay Yıldız |
Ey Sevgi! Kaçmayacağım
Ey Sevgi; Ne garip birşeysin sen! Her seferinde, her kapanan kapının ardından Tekrar çıkıveriyorsun şu köşe başından Gayriihtiyari kapılıyorum bakışlarına Etkiliyor beni çağırışların Katılıyorum senin eksininde dönenlere Gün geçtikçe daha da mutlu oluyorum Zevk duyuyorum seninle yaşamaktan Ve sen en mutlu günümde Fırlatıyorsun beni, uzaklaştırıyorsun kendinden Sonra sessizce geri dönüyorsun o köşebaşından Kayboluyorsun karanlıkta Uzunca bir süre özlüyorum, bekliyorum seni Ama sen direniyorsun, gelmiyorsun Şimdi yine parıltıların gözüktü ufukta Yakındır şu köşe başından bize bakman Yine seçersin kurbanlarını birer birer Sana inat, yine olacağım onların arasında Yine seveceğim sonuna kadar Ve yine izin vereceğim beni üzmene, terketmene Ey Sevgi! Ben seninle büyüyeceğim... Gülay Yıldız |
Eziyet
Sevgim eziliyor bu dar prangada Ezildikçe büyüyor içimdeki kin Ne acıma duygusu önler beni Ne de eski hatırların sesi Çığlık çığlık özgürlüğüm beynimde Onsuz olmaz diyen kalp her atışında Şimdi 'Hayır' der insafsızca Bense tek çırpınan kişisiyim bu zavallı sevginin Amacım; Kurtarmak onu zalimin elinden... Gülay Yıldız |
Ey Yaşam!
Dalgalar azdı yine deli dolu oldular Sevgi ufkum genişledi ya mutluluktan raks eder Tüm mutluluğu bana getirmek için adımlar, Gelir ilk önce gökten yağmurlar Her bir tanesi binbir gülüştür içime Sonra dalga köpükleri çarpar gözlerime Her biri mutluluk gözyaşım olur Sonra rüzgar düşer peşlerine sesini ardına alıp Savurur saçlarımı, eşlik eder dalgaların dansına Herkes mutlu olur benimle beraber En çok ta gönlüm çırpınır sevinçten Ey Yaşam; Seni sevmenin zevkini tadıyorum şuan Gülay Yıldız |
Farkındalıklar -I-
Çukura baktım; gölgen. Güneşi indirsem de tepene Silinse de arkanda silüetin Kalan; Yine apaçık tek sen... Gülay Yıldız |
Farkındalıklar -II-
Bir gök ve de bir yer soluklandığın; Memleket; İçine yol diye mısra kazıdığın Kutsal kan Amini bol dualar toprağın Kılıksızdan hatta lanetliden sakındığın... Gömülen Anne ve gözyaşı; Sadece şehit değil... Uçsuz ve hani derler ya bucaksız Acı bu! Tarif bu! Kılıksız ve lanetli; Bilsen diyorum haddini Ve çek artık kutsaldan elini... Gülay Yıldız |
Gebeydim Aşkına / Ölü Doğdu / Üzgünüm. (Düz Yazı)
Uzun soluklu gülüşlerdi eşsiz kılan herşeyi. Belki de, “Ne var ki bu kadar büyütülücek yaşanan? ” diyenlere verilen tek yanıt bir önceki cümlem. Ömrüm dört mevsimden ibaret olacaksa, bahar ayının Mayıs’ıydın sen. Açtığım her gülücük de bu savın kanıtı gibi. Bitiremedim seni ne mısralarda, ne kalem de, ne kağıtta. Bitişler kalbimden gelmedikçe, güne yansıdı her bir harfin. Bunalttığım kadar bunaldım emin ol. Edilgin geçişe rağmen hep etkindi acım. Ve bil istedim; nedendir bu senden kopamayışın zehri. Sırtını dönüpte uyuduğun her geceyi bir darbe bil şimdi. İçimdeki aşkı yumruklayan, tekmeleyen bir darbe. Sen daha benleyken öldürdün içimdeki bebeği. Ölü bir aşka gebe dolandım uzun bir süre. Aldırmadığımız her saniye, zehirlendim bu ölü bebekle... Acımasın canım diye belki gizlediğin her kinin, damarlarıma an be an zehir olup aktı. Doğurmak için dört gözle beklediğim aşkımın, ölüsünü taşıdım günlerce. Kendi ölümümü kabul etmişliğimde gizli değeri yüreğinin. Kanıma işleyen her zehri şimdi dışa akıtıyorum ölmemek için... Tüm o senli söylemler bundan. İnanmak lazım, bildiğim kadar bile değildin belki. Oysa ben; Bildiğin kadarım Sevdiğin zaman ki kadar... Sen eksiltsen de çoğaltsan da Hep ben kadardım, Ben kadar kalacağım! Biliyorum, uyarmasın kimse... Bir natırın ellerinde keselenmek lazım tüm acılardan... (Düz yazı da anlat anlatabildiğin kadar diyen Mutlu arkadaşıma teşekkürler ) Gülay Yıldız |
Gece
Kararttı gece ışıklarımı Gözlerim ağlamaklı kapanır artık Seni düşler, seni özler seni diler sesim Her solukta adını sayıklar iki defa İlk önce hava olup dolarsın ciğerlerime Sonra zehir olup karışırsın odama Kalbim seni atar iki defa Önce adını söyler, sonra sevdiğim der Ve beynim, o yüzlerce kere seni işler bana Dokunduğum her yer birden sen olur Baktığım her yer gözlerin Yastığım dizlerin oluverir Cebim ellerin Her yer sen oluverir, her yer sen kokar Anlarım ki özlem seni kazır içime Her defasında bir daha asla gitmemecesine Gülay Yıldız |
Gecemin Düş Yarısı
öyle bir yazasım var ki bu akşam... hani olurda; 'mısrası düşmüş yine' derler diye suskumu seçip, özet geçiyorum şiire; 'Gecemin Düş Yarısı'; umudumun iç kapısı, varsa içinde var olma kaygısı, düş yarımdan! ... Gülay Yıldız |
Gecenin Adı Şiir
Binbir kelime uçuşuyordu havada Akla gelinemeyeceklerden tutunda En sevdiğiniz kelimelerin en yalın hali Belleklerde unutmama çabası Paylaşılacak ertesi günkü mısraları Belirginleşmiş bilinmeyen yüzler Biçimlenmiş merak edilen gözler En sevdiklerinin ses tonlarına Karışmış bilinmedik sesler Şair, şiir, müzik, gece Bilinen ne kadar an varsa feda olabilir Bir paylaşım dağı bu akşam hece hece Sorun değil yeni gün bu şekilde hoşgelebilir Gülay Yıldız |
Giden'e...
Asılı kalan hatıralarsa arkada İndiririm hepsini, sen yeter ki unut! Bu sevda bu cana artık azap / sa Bitirdim canım, sen yeterki kendini avut! Gülay Yıldız |
Gel
Karanlık günleri aydınlatan ışık Mutlu anları seninle paylaştık Ömür boyu yüzüme gülsene hadi Nerdesin, çıksana ortaya Parlasa ya ışıkların yüzümde Mutluluk gözyaşım olup aksan ya Yapamazsın... Sen iyi gün dostu, sen insafsız Hadi çıkda esirgeme bir kaç pırıltıyı yüzümden Birkaç gözyaşını yüreğimden, gözümden Gel, gel ki gülebileyim tekrar içten (29/03/1997 Cumartesi) Gülay Yıldız |
Giden Sevgiliye
Nankördür hayat derdi babam hep Nankördür unutur seni, yarım bırakır Birgün en sevdiğinde olsa gider Yanlız duvarların, yanlız renklerine bürünürsün En karası gecenin içimdeki, en yanlız yastık başımdaki Yıllar geçsede unuturmu denilen kalp artık atmaz Unutsa nolur unutmasa ne... Issız kalan adaların layığında Işıksız mumların yanamayışında artık hüznüm Derinimde kalacak kadar acı bir acı Gözüm hep uykuda, hatırlamama çabasında İçimde yangın artık sevgi, eziyet bu kalp artık Yarabbim, gönder azraili kapım açık Gülay Yıldız |
Giderken -1-
Giderken sen; ben öylece sen gibi kaldım. Avuçladım yüzümde bıraktıklarını Ellerimden aktı yanlızlığım.... *Yü Eylül,2005 Gülay Yıldız |
Giderken -2-
Giderken sen; Ne kayıp sevdalar köreltti bu evreni Atılan Sevgi çöplüğü yığınlarıydı. Aç ve susuz bir aşkın hedefi sensiz ya da bensiz ya da hiçsiz... Sevda dediğin kalansız bir atık Kalpler; Daralmış kösnül bir ihanet evi *Yü Eylül,2005 Gülay Yıldız |
Giderken -3-
Serindi Duruşuydu günüme sunduğu Farkında değildi, Üşüdüğümdü bulduğu Yalnızdı Durduğuydu önüme sunduğu Bilinçsiz soluyordu Bittiğimdi bulduğu İyiydi Adamlığıydı dünüme sunduğu Gözyaşımla akıyordu Gittiğimdi bulduğu. *Yü Eylül, 2005 Gülay Yıldız |
Giderken -4-
Giderken sen Gökyüzündeki kanat sesleriyle uyudum İki gözü kara kuşun gürültüsü getirdi geceyi Hain ya da vefa yoksunu, bilmiyorum Bildiğim Gidişin ve kanat sesleri... Gülay Yıldız |
Giderken -5-
dar kapı geçidi. akşamı bulmaya az kalmış, gün batıyor! ellerimdeki pazar meyvalarını özlüyorum en çok da onlarla birlikte yanımdaki seni... dört yanı tuzlu su sahile varmaya kalan bir kaç tekerlek izi ve yakamoz doğuyor denizin üstüne! içimi acıtan melodiyi özlüyorum en çok da mırıldanan sesini... her yanım sevda çilesi aşkından geçmeye az kalmış kalbim diniyor! ruhumu bedenime diken ellerini özlüyorum en çok da gözlediğim gözlerini... 27 / 02 / 2007 Gülay Yıldız |
Gidipte Dönsem
Geçiversem şu sınırı Görüversem oralarıda Gezip tanısam enginlikleri Şu bitmek bilmeyen vadileri, hurileri Sonra uzunca kalsam oralarda Özlese burdakiler sonuna dek beni O kadar çok özleseler ki; Hissetsem, tekrar dönüversem buralara Ve döndüğümde bulamasam karşımda Hüznü, kederi, gözyaşını Tek karşılayanım mutluluk olsa Sonsuza dek gülümsememe yetecek Sınırsız bir haz bulsam. Adı ' sevdam ' olsa... Ona sarılıp uyusam *******i Mutlu olsam, mutlu kalsam Çekmem işte o zaman o yangınları Çektiremezsin tüm bu sızıları... Gülay Yıldız |
Gidişin İzleri
Yere serdim bebeklerimi Oyun bitti farkındayım Zaman bırakıp gitme zamanı Acı; Tarifi imkansız olanlarından yüreğimdeki Hüzün; bebeklerimden adımlarca uzakta, Özlem; oyunsuz kalışların tekleyen atışlarında... Esaretse, hüznün esareti dağılan damarlarıma Takip ettiğin gölgem ve izleri karanlıktaki Gidişim, kalanların acısının esaretine düşmüş Umudum, ucsuz bucaksızın sonunda, Bebeklerimle bekleyen ışıkta... Gülay Yıldız |
Gidişin Uğradı Bana
Gidişin uğradı bana, sessiz ve çaresiz Gözlerin takip etti gölgemi, bedenin bensiz Hüzün fırtınasıydı esen başında Yine de hesapsız gidişin hiç nedensiz Saçlarımdaki aklar kadar kutsalsın artık Diğer yanısın ellerime uzanan sağlam köprünün O aklar sayıldıkça çoğalır ya İçimde çoğalan ama yıkılmayansın Gidişin ürpertmez içimdeki soğuk kadar Ve sessizliğin korkutmaz karanlık kadar Gidişindedir hikmet sorgu sualim yok Sessizliğindedir karanlığım; gecem günümden çok Gül'ümden bir yaprak düşürdüm arkandan Ay'ımdan bir ışıltı hatıram oldu Yıldızım sana dönen uydu değil artık Ne adım kaldı ne sanım, bu ayrılık son oldu Gülay Yıldız |
Git Artık...
içimde biriken iki katilin lanetli iki yüzü Arsızlıktan suçlu kanım gizli Damarlarım büzüşmüş, hislerim kilit Sesini kulağımdan al Al ki gün güneşe dönsün... Ya da fısılda... Orda benden bi haber olanları Kimlerin elinde adın kimlerin sesinde tını dudakların Bir küçük gamzeyse başlatan her şeyi Suçlu; ben değilim aynaya küs Git artık! ______ona anlat derdini.... Gülay Yıldız |
Giz ve Ses
Kaldığın odaların Nemli kokusunda gizledim sesimi. Çırpınan her bir sesleniş; İki dudağın arasındaki esaretinden yılgın, Kaçtığı an kadar pişmandı. Birleştirilmemiş an zinciri hayatım Kopuk ve solgun... Oysa; Yeni doğan gün kadar taze yaşım. Ve istersem, Gün batımına kadar yeşerir Tüm yaşanmışlıklarım. 08.06 Gülay Yıldız |
Gizli Mahsen'e
Günü bölseler iki yakaya, Ekseler iki yana umudu, İzleseler karşıda yeşerenleri. Söyletseler şarkıları bebeklere, Ninniler olsa marşları... Uyansa tüm melekler kentin üstünde Gülümsemeli yıldızlar... Geceyi güne boyasalar... Gün! İki ayrı yakada, iki ayrı havada Tek umut, yeşerişinde Elim saçlarında ____Saçların hissiz Yeşerenleri biçip ninniyle Vermek istedim meleğe Melek gözlerinde, / Uykusu / sözlerinde Dudağında fark et diye öpücüğü Sevgisi; Gizlenmiş nefsine, nefesine... **Nice mutlu Yaşlara... Gülay Yıldız |
Gökyüzüne Kanatlandım
Uzak dağları delip gelen rüzgar Buralara uğrarken getirdin mi özgürlüğün tılsımlarını? Farzet ki yanımdasın candost, Söyle var mı sende de şu ilhamdan? Rahat olmalı mıyım yanında? Bilirim; Beni yaşatan benim... Ben; beni yaşatanın yaşattığı kadarım. Sonsuza dek gülümsemekte benim, Oturup yıllarca ağlamakta... O yüzden bu isteğim; sonsuz olmayan aşkın sonu Aslında ben şimdi marur bir kartalım, Hürriyetin en güzeline kanatlandım. Yok candost yok, çağırma boşuna inmeye niyetim yok Oraları kötü, nankör, kan kokulu hançer dolu Herkes kalleş, herkes korkak, herkes yalancı oğlu! Burası benim dünyam, benim evim, Burda ben sonuna kadar benim, sadece kendime aidim! Gülay Yıldız |
Gömülene Ağıt
Mısralarıma gizledim seni... İki yana asılı duran zembil gibi renksiz, Çöldeki derviş kadar susuz kıldım seni! Kelimelerime mezar süsü verdim. Ve şiirimin başlığı yaptım taşını Gözyaşlarımla okudum satır satır Hatıralarla gömdüm seni... Gülay Yıldız |
Gölge
Ufukta belli belirsiz bir gemi silüeti Sanki düşecekmiş gibi diğer yana Uçsuz bucaksız mavi satenin öbür ucunda Yok olup gidecek silik bir gölge sanki Kısa yaşamımın belli belirsiz anıları gibi gözümde Yok olmakla olmamak arasında kalmış, bitmiş bir gölge Uzaklara gitmek ister belki kendi derinlerinde Ama izin vermiyor göz ufkum gitmesine... Gülay Yıldız |
Gül ve Ay
'Bana ne verirsin en fazla' dedin Gül'ümü ve birde Ay'ımı verebilirim. Bilir misin ki benliğimdir ismim gibi En değerli hazinemi veririm Aklımdır sana hediye ettiğim Sensizken akılsız kalışım ondan Uykumu uyuyorsun her gece Sensizken uykusuz kalışım ondan Ve iki gece bir araya da gelse Sürdürsede zaman amansız bitişini Ne Gül'ümü geri isterim senden ne Ayı'mı Uykumda sende kalsın, aklımda Sen sadece artık bitir şu gidişi Gelişlerin heybetine bürün artık Sevdamızı söyle bu sefer haykırarak Fısıltılardan kurtar beni, bitir şu gidişini Gülay Yıldız |
Güleryüzün Şerefine
Kalp boşluğumdaki soğuk kış günleri, Ayaz yapıyordu göz bebeklerime Üşümesin diye çıplak us'um Kapalıydı tüm göz ufkum... Oysa bir gülümsemeydi güneş Hani, ısıtır da çözülür diye gün Uzanmaktaydım usulca varlığınla Sen gittin... Birikenleri de gömdüm Hiç dolaşmadığın mezarlığıma *sevdanın gür bittiği, izlerinin sele gömüldüğü bir dönemin kalanları... nisan,2006 Gülay Yıldız |
Gülücüklerinde Gizli Zaman
Sen farkında olamayanların peşinde Yaşanmışlıklarını arıyorsun deli çocuk Yarınların hasretini söndür ve aynaya bak Yangının düşündüğünden de büyük Sınırsız sevgi yüreğindeki En umulmadık imgeleri yüzüne almışsın Dünyaya gülümsüyorsun fezadan Haylazlıklarına saklanmışsın sevginin Anlayana sevgin, gülücüklerinde gizli zaman Canımın derinlerinde bir yerde kalbin Hiçkimseler sahibi olsa da bende ayrı yerin Bilmeyenlere tamaha gerek yok Vur ya da as katilini zamanın Kollarını aç ve bekle Gelecektir hak edileni sevginin Ve yarında gizli kalacak gülüşündeki gizem Bilene gülümseyeceksin bilmeyene güleceksin Kırlangıç dostuma... Gülay Yıldız |
Gülümse
Gülümsemelisin, dudaklarında güller açmalı Gidişinden bile etkilenmeli ruhum, gölgen kalmalı Marur bakışların ardındaki masumluktan Sadece ben değil, dünya yanmalı Gülay Yıldız |
Gülün Anlattıkları (Yazı)
Zamanın gerilerinden gelen aksin yansıması her şeyi birden değiştirdi... Gök, mutlu yüzünü çevirdi aniden... O güzel ve büyüleyici kokunun bunlara neden olması çok ilginç değil mi...? Sadece burnunuzdan süzülüyormuş gibi gelen o koku nerelere ulaştı ve neleri açığa çıkardı. Sanki beynimin her zerresinden geçerken yüzünü daha da belirginleştirdi, damarlarımda adım adım ilerlerken bende sana doğru koşmaya başladım. Ve işte sen! ! ! Her zaman mağrur duruşunla karşımdaydın... Bir gülün verebileceği en büyük mutluluğu yaşıyordum. Sonra kokuya alıştı ruhum, yüzün bulanıklaştı.... Hayır! Gitme! ... Beni terk ettiğin zaman gibi acımaya başladı ruhum, ya da yaşattıklarında mı beynimden kalbime süzülmeye başladı tekrar...? Sen geldin o zaman işte aklıma, bedeninde ötesine geçti hayalin... Artık fiili olarak seni hatırlıyordum... Ruhum daralmaya başladı, tıpkı son zamanlarımızdaki gibi... O zaman hatırladım işte, niye yıllardır güllerden uzak olduğumu. Bir gülü andıran teninin bana çektirdikleri, son notunu iliştirdiğin gül... Bunlardı beni senden ve o güzel güllerden uzaklaştıran.... Yaşamın en yaşanılacak yıllarını yaşanmaz hale getiren, gözümden süzülen her damlanın bile hesabını veremezken kendime, insanlarla beni burun buruna getiren senin kokundu şimdi beni bu ruh haline sürükleyen... İçimi tuhaf duygular kapladı, bir arada bulunması imkansız duygular... Nefretle özlem, pişmanlıkla suçluluk... Boğuştum... Seni hatırlamaya başlayalı, gülü koklayalı en fazla 3,4 sn. olmuştu. Tiksindim birden kendimden... İçimdeki şelale kabardı yine, taşmak, bağırmak, ağlamak istedim. Seni her korkudan uzaklaştırmışken neden şimdi, neden şimdi tekrar seni yaşıyorum? Hem de asırlar gibi 3-4 saniyede... Gül... Suçlu Gül... Ve işte o içimi en çok acıtan an... O amansız ve gereksiz panikle koparmaya başladım her yaprağını, sanki acıyan senin canındı. Bunu hissettikçe her yaprağı iki defa kopardım... Elimde sadece gülün yeşil taslağı kalıncaya kadar. Lime lime ettim her bir parçanı, tıpkı gülü paramparça ettiğim gibi... Yo. Sakinleşmedi ruhum... Sonra daha utandım kendimden sana olan nefretim yeryüzünün en nadide parçalarından birini mahvetmeme neden oldu. O zaman anladım beni de mahvedenin sen değil sana duyduğum o yoğun duyguların nefrete dönüşmüş hali olduğunu... Bu daha da canımı acıttı. Bana zarar veren sen değil, bendim... Bir gül, rabbim bir gül nelere sebep oldu! Tereddüt ettim birden bu yoğun fikir dalaşından. Beni yine ben mi sürüklüyordum amansızca istediğim yöne... Bu da seni haklı çıkartmanın, korumanın bir parçası mıydı...? Hayır... Bu gerçeğin ta kendisiydi. Beni yaşayan, bana en yakın olan, bendim. Bu kadar ağır cezaları başkasının bana vermesine izin vermezdim. Üzülmeli miyim yoksa sevinmeli mi? Birden elimde kalan son gülün parçasına gözüm ilişti. Gülü düşündüm. Onun ne suçu vardı ki! Demek ki zaman artık tüm bunların farkına varıp düşünme zamanıydı... Düşünüp gerçekleri görmenin vakti gelmişti. Kendimi sorguladım, büyüdüm, olgunlaştım adeta... Benin sınırlarını hayal ettim. Yoktu sanki. Ben! Beni ürküten bir ben. Ve tüm bunlara neden olan, güzel, mis kokulu, masum, gonca bir gül.... Zamanın bana hediye ettiği bir anın tüm analizi bunlar... Sevginin ve nefretin aynı anda hissedilebildiği o müthiş anatomimin bana sunduğu şanstı adeta... O ani iniş çıkışların ardından dinginleşti ruhum... Yüzüme hafif bir tebessüm hakim oldu... Artık beynimde de kalbimde de hissettiğim bendim... Gülay Yıldız |
Günah
Sensizliğin vurgununu yemiş gönlüm Izdırabın sızısı çökmüş yüreğime Korlara gömülmüş gibi yanan şu kalbim Yavaş yavaş süzülür gözyaşlarımdan Çok mudur gönlümün isteği? Yoksa haksızlık mı ediyorum kendime? Bir yudum sevgi içmektir arzusu elinden Birkaç tatlı söz duymak dilinden Özledim sevdiğim bekletme beni Yeter artık ağlatma seveni Günahtır bilmez misin acı çektirmek Seveni, sevgisiz, sevensiz terketmek Gülay Yıldız |
Güneşin ve Birde Rüzgarınım
Yeni bir sevinç çığlığı; Doyasıya atıyorum seni içimden Biliyorum içten değil bu gülümseme *******in karanlığında bir kalp belki taşıdığın Ve ben yine biliyorum ki, Ben o kalbi aydınlatan tek güneş olacağım Ağaçların en en üstünde duran İki tane ayrı yaprak belki hayat, Biri sende kopacak Biri bende... Değil mi ki, biz rüzgarız.. Birlikte esersek dünya yerle bir. Beklersek kendimizi Sen bitik ben bitik... Güneşin olacağım, Ve sensiz, Esen bir rüzgar Kalbini yakarken; En durgun anında, başında bir afet olacağım Her yanında benden bir esinti Kalbinde amansız bir yangın... Adım, duan olacak... Bir yakarış hem ısıtıp, hem uçuran. Beni dileyene kadar karşında, İsterken beyninde, Kalbin / de olacağım son amininde... Gülay Yıldız |
Güneşimdin
Sabahın en güzel anıdır güneş yüzümdeyken Ben sensizlikten değil, güneşsizlikten ürkerim Zira güneşimdin... Giden ışık, ısı! nefes, dokunuş değil Kalan bir yanık ten, yürek değil 09/03/04 10:30 Gülay Yıldız |
Harcanan Sevgiler
Yanlış gözlere ilişmiş gözüm Hatalı bir sevdaya kapılmışım ben Sonsuz uçurumlara gömülmüşüm Derin mutluluğu araken gönül Sahte fırtınaymış yürekte kopan Yalancı sevdaymış körelten gözümü Bunca zaman kandırmışım düşleri Bunca zaman harcamışım sevgileri Gülay Yıldız |
Hasret Rubaisi
Gökyüzü senin, güneşte Dört duvar benim, hasrette Kucaklasan denizi benim yerime Bana bir kum tanesi de olsa getirsen Boynumu bükmesen, sevindirsen... Gülay Yıldız |
Hasretsin
İlk defa gözümde yaş oldun bu gece Duyuyorum sesini ılık ılık, hece hece Yudum yudum içeceğim hasreti Bekleyerek yenik düşecek kalp bu felce Asırlar değil, saat var aramızda, Dört tekerleğe mahkumuz, yola değil aslında Gül, göreyim diye bir kere Aldırışsız koşabilmek dua oldu adağıma Gülay Yıldız |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:34 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.