![]() |
Birde Uzaklardaki Sen
Yalnızlığın garip hüznü Fırtına habercisi Kara bulutlar kadar acımasızdı Çöktü üzerime Yalnızlığım ve ben Birde uzaklardaki sen Kopacak fırtınayı Sessiz sakin bekliyorum Sen uzak diyarlarda Başka, başka gönüllerde sefa sürerken Ben çaresiz bir başıma Yalnızlığın dehlizlerinde Kayboldum, korkuyorum Arkama bakıyorum Zifir karanlıklarda Cirit atan zebaniler arsız Kulaklarımda kahkahaları Sol yanımda koca bir delik Yürüyorum yalnız Kirpiklerime salıncak kurup Uyuklayan yarasanın Kanatları perde gözlerime Yüreğim haykırıyor sessiz, dilim lal El yordamıyla ilerliyorum Düşe kalka tökezleyerek İleriye uzaklara bakıyorum Ufukta görünen hiçlikte Kara bulutlar var İnatla beyaz giymeyen Korkuyorum gelecekten, özlüyorum seni Beyaz lekesiz güne düşüp Yaşamak sil baştan tek dileğim Dört nala koşuyor gece ve gün Yakalamak ne mümkün Hayallerimde at koşturan Çaresizliğime tek arkadaş Yalnızlığım ve ben Birde uzaklardaki sen |
Cüzdanımdaki Gül
Yıllar önce bilmem kaç yıl oldu İlk buluşmamızda adettir ya Bir gül verecektin kadife yapraklı Yoldan geçmekte olan çiçekçi kızın Manalı bakışlarında seçtiğin gülü alırken Bir rüzgar savurdu eteklerini çiçekçi güzelinin Basmadan güllü şalvarı ortada Satış yapma sevinciyle Sakızını patlatarak uzaklaştı el sallayarak Mutluluk perisi bağdaş kurdu gamzeme Yok olunca İlk heyecanın utangaç pembesi İliştirdin kırmızı gülü kulağımın arkasına Küçük masum bir buse de yanağıma Yüreğimde yüzlerce değil binlerce kuş Kanat çırptı tebessümlü Unuttum konuşmayı teşekkür ederken Heyecanın doruklarında Dolaştı elim ayağım kördüğüm Hatırlıyorum gözlerim nemli Saklarım itinayla şimdi Sayfaları arasında not defterimin Kurumuş, sararmış olsa da Benim için ilk günkü kadar Kırmızı,mis kokmakta o gül Sen kokmakta hala Aşk kokmakta Elimdeyken cüzdanım Hatırlarım,sızlar yüreğim Canlanır küllenen anılar bir bir Gözlerin gözlerimde Hisseder dokunuşunu tenim Kapılıp tatlı heyecan dalgasına Temas eder alev alır yüreğim Titrer, yaralı serçe telaşında bedenim Son bulur yokluğunda hikaye Hazır bekleyen iki damla yaş Yol almaz yanaklarıma,isteksiz Asılı kaldı göz bebeklerimde Arsız cambaz anılarımda salınır Ve güne başlarım Aksak titrek dalarım içine Arkadaşım palyaço eşliğinde |
Çanakkale Geçilemedi Duysun Düşmanlar
Üç koldan geliyordu düşman Karadan, denizden,havadan Dönmüştü gözü İngiliz’in,Fransız’ın Var güçlerine yardımcı köle Anzak’lar Komuta da Alman paşaların elinde Tek amaç parçalayıp,ezmek Türk’ü yok etmek Bilmezler ki şanlı, güçlü Mehmet Canı pahasına korur bu yurdu Çanakkale açmış koynunu Hazır siperler bekliyor yiğidi Taarruz değildi amaç Vatan için, hürriyet için Emrediyordu ölmeyi Yürekten gelen emir Şehadet şerbeti içilecekti, Fedaydı canları bu millete Öyle bir sevdaydı ki Vatan sevgisi Ana kucağından, baba ocağından Üstündü tatlı yavukludan Evladını doğurmak ister miydi Hiçbir ana esaret altında Ölmeye gitti cepheye onurlu Mehmet Bile bile gönüllü, boynu kıldan inceydi Teslim edilmemeliydi sancak Dönmek yok canı fedaydı Vatan’a Bu vatan her şeye bedeldi Kavuşsa canı Rab’be, ne çıkardı uğruna Hür olmalıydı Türk, ne İngiliz ne de Fransız Ayakları altına almamalıydı Ulaşamamalıydı düşman kötü emeline Nasılsa geldikleri gibi binlerce Topları, tüfekleri sayısız mermileri Soğuk bir günde ansızın Utançla gideceklerdi boyunları bükük Bir elin parmakları kadar azalarak Savaşın korkunç yüzü gece başka, gündüz bambaşkaydı Çınlarken kulaklarda ezan sesleri Tozu dumana katan mermiler yağıyordu Cephanesi kısıtlı Mehmet’çik siper ediyordu göğsünü Teslim etmiyordu sancağı Şehadet şerbeti içen candaşı,kardeşi Koyup toprağın bağrına Ananın koynuna bırakır gibi tebessümle Devam ediyordu tekbir sesleri eşliğinde Heder oluyor gecenin ayazında yorgun, aç bedenleri Merhem oluyor iman gücü, sarılıyor bir bir yaralar İlgilenirken kendi canıyla düşmanın da sarıyordu yarasını Paylaşıyordu neyi varsa elinde, yüreğinde Yazılıyor mektuplar gururlu anaya, gözü yaşlı yavukluya Düşman cephesinde; Arkalarına bakmadan Kaçarken bile haince planlar yapıldı Tek suçları topraklarını korumak olan Mehmet’ciği Doldurup hangarlara ateşe verirken Canlı kalmasın emri yankılanıyordu Türk cephesindeyse; Tarihin en acı en kanlı savaşı En mert savaşı, vatan sevgisi Vatana kurban olmaya giden Mehmet’çiğin kınalı başıyla İman gücüyle yazıldı Çanakkale geçilmez Gelibolu tekbir sesleriyle inledi Çınladı Allah Allah nidalarıyla Çanakkale’yi geçilmez kılan tarih Yazıldı işte böyle Conkbayır’ında her bir taş dile gelse Tüm dünyaya anlatır şanlı destanı Kanla sulanan, doksan yıldır yeşeren çimenler Ağıt yakar şehitlere Gelibolu’da şahittir ağaçlar, akan dereler vahşete Kuşlar şakır şehit yakınlarına, onurlu gazilere Her estiğinde rüzgar söyler Mehmet’in türküsünü Bu vatan bizimdi ve bizim kalmalıydı Atalarımızdan, şehadet şerbeti içen, içmeyen Mehmet’cikten emanet Söz veriyoruz ilelebet bizim kalacak Canımız pahasına, malımız pahasına Uğratmayacağız düşmanı Allah’ın izniyle Türkiye hep payidar kalacak 18/03/2005 |
Çiçek Bahçesi Yüreğim
ÇİÇEK BAHÇESİDİR YÜREĞİM Ben bir papatyayım; Sevdalıların fallarına bakarım.Hiç çıkmaz”sevmiyor” yoktur kitabımda. Hep sevgi adına çarpar, sevda şiirleri yazar yüreğim. Ben leylak yada sümbülüm; Öldürmeden sevgiyle beslerim içimdeki çocuğu. Bazen ip atlar, bazen de kırılır oyuncağım bulutlardan toprağa yağarım. Ben bir gelinciğim; Gençlik aşısıdır güneş bana. Her gün etrafa neşe saçan bir melekle doğar yeniden. Sevdalılar hüzünlerini bırakır tek bir damla yaş ile bende. En kuytu karanlıklara gömer kederlerini alır götürür içimdeki çocuk çantasına doldurup. Ben bir mor menekşeyim; Hassas ve narin duygularım çarçabuk kırılır kolum kanadım düşer iki yanıma. Kardan borandan boynum bükülür, ölürüm ben. Ben bir beyaz karanfilim; Sımsıcak dostum insanlara.Barış dolu ve insandır yüreğim. Beyaz güvercin olurum gönülden gönül’ e barış yüklü, sevda yüklü, türkü yüklü Ben bir kırmızı gülüm; Aşk ateşiyle yanar bu koca gönlüm. Hasretimdendir rengim. Aşk ve sevda tomurcuklarıyla doludur her bir dalım..Sevgiliye aşk, doğaya aşk ve yaradan’ a aşk. Aşksız boş bir çuvala benzerim. Kaldırıp atılası. Ben bir siyah laleyim; Asildir, yıllanmıştır yüreğim. Otuz beşi Geçmiştir yaşım paylaşırım hislerimi tarih sayfalarında. Anılarda yaşar giderim. Bu saatten sonra tecrübelidir artık acıda bedenim. Ben bir orkideyim; Pahalıdır onurum, para geçerli akçe değildir. Karşılıksız olsa bile sevgidir ücreti. Gönül defterimde açılır bir sayfa, sevgi veren her kişiye büyük harflerle. Bana bir adım yaklaşana gönül kapım açık koşarım. Sırtını dönenleriyse yaratandan ötürü yürekten severim gizli, gizli Ben bir manolyayım; Zariftir hislerim. Su yüzünde süzülür hiç fark etmez kim diye Kucak açar alırım içime. Sindiririm doya, doya evrendeki her varlığı mabedime alırım Canıma candan çok başka ne gerek.Soframda aş bulur her mert kişi. Namertlere Sadece kırılır, talan olur gönül bağım Ben bir kaktüsüm; Çok dayanıklıdır darbelere bedenim. Hiç haksızlığa gelemem Hoyrat bir rüzgar eser o an savurur saçlarımı.Dikenlerim dilimdedir.Durmaz haykırırım. Ben bir ayçiçeğiyim; Güne bakar gözlerim, hasrettir tek özlemim. Umuttur güneş bekleşir dururum. Dışımda değil içimdedir yalnızlığım. Ben bir sarmaşığım; Sarılırım hayata sıkı sıkı.. Nadiren de olsa uğrar AŞK bana. Hüsranla da bitse her biri sevenlerden alır tüm gücünü bedenim. Her şeye rağmen güler yüzüm. Ben bir alelade kır çiçeğiyim; Rengarenk kelebekler uçuşur başımda, biraz hercai koşarım yıldızlara. Güneşe uzanırım var gücümle elim yanar sıcağından gizlenirim kuytulara. Titrer üşürüm ayazından yorgan olurum toprağa. Aslında ben bir çiçek bahçesinde sadece ayrık otuyum; Yeşil olmaktır dileğim. Söküp atarlar acımadan duygularımı. Yılmam gün ışığını hissetmek uğruna damarlarımda. İki kaya arasında nal ile mıh misali, yada çorak bir ırmağın kenarında başımı uzatırım. Yer kabuğunu aralayarak. açarım çiçeksiz..Sularsanız eğer yüreğinizle damla, damla esirgemezseniz sevginizi bir yudum. Yeşil kalır çiçek gönlüm. Aslında bu kadar megaloman değilimdir ama birinin arkasından öyle hissetmişim |
Dip Not
ilişikte olan Hüzün savaşından yara almış Gazi yüreğimi Ellerine emanet ediyorum Şefkatine muhtaç, merhemi yüreğin Eğer geç kalınmışsa Cevap vermiyorsa tedaviye Son arzusuysa yanında ölmek Kızıl şerbetini dudaklarından içir Aşkın zehri dindirsin ıstırabını Bırak soluğu nihayete ersin Yanında şehit olsa ne çıkar |
Duydunuz mu
göz göz olmuş yüreğim benim için çıkmış yola dörtnala yaklaşan beyaz atlı aydınlanmış hanemin en ücra köşesi kederle tasa itilmiş bir kenara sızlanıp dursunlar bundan sonra çalacakmış sürgülü kapımı mavi kanatlı melek oysa ardına kadar açık olmalıymış kamaşacakmış gözleri dostun,düşmanın telvelerin üzerine ay mı doğmuş,güneş mi benli Naciye’nin yalancısıyım |
Dün ile yarın ve gün
Dün; Gece yumdu gözünü Asılma kirpiklerine Silkelen, kendine gel Ellerinle göm Açık mezara Kalmasın arkada Umutlarını al Sakla cebine Yarın; Henüz cenin Hayat rahminde Çok uzak Işık vermez Muamma Vereceği de Vurma gem Tutkularına Bugün; kalma Ölüm ile cenin İkileminde Kucakla, sev Aşık ol, Olsa da kelebek kadar kısa Ömrün El ver Sarıl sıkı sıkı Yakala al avuçlarına Yabancılık çekme Duygularınla birlikte Gir içine hayatın Şiir ol Düş güne Yaşa anı |
Dünden Affettim
Dönecek mutlaka,dönecek bir gün Dönüp de af dileyecek bin pişman Kapanacak ayaklarıma Sıralayacak bin türlü mazeret Ağlamaklı, annesinden özür dileyen çocuk edasıyla Üzgün ve masum Biliyorum Gereksiz hepsi aslında Dönmesi yeter Kapım açık Bekliyorum Gittiği günden beri Gözlerim yollarda. Dayadığında başını göğsüme Sadece özlemini Tek sözcük çıkmadan dudağından İfade etse gözleri Tebessümlerinde kaybolsa yalnızlığım Çözülse buzu sıcağında Çarpsa yeniden yüreğim Tende bulsa can Yükselse bulutlara tin Savunması gerekmez Aksa içime yüreği dolsam onunla Biliyorum elimi tuttuğu anda Yüreğime işleyecek sıcaklığı Sımsıcak bir duygu kaplayacak Saracak bedenim alev topu Şaha kalkacak sevdam Kızıl bir kısrak olup Koşacağız nefes nefes Olduğumuzda sarmaş dolaş Göz göze sevişeceğiz Karanlık,acı günde gitti Bayram olacak geldiği gün Yakışmaz bayramlara küslük Barışır dargınlar Akide şekeri tadı damakta Bir gün dönecek mutlaka Çölde özlediğim serap Biliyorum Mutlaka dönecek Dönüp de geldiğinde Affettim dünden Gerek yok af dilemesine |
Düşlerimdesin
Gözlerinin sıcağında Bir kar tanesi gibi eriyip Yağmur damlası gibi Yüreğinin derinlerine Akmayı, Akarken çağlamayı Çağlarken gülmeyi Gülerken yaşamayı Seninle ve yalnız seninle yaşlanmayı Çocuk kalıp sonsuz mavide Saklambaç oynamayı İstiyor kelebek kalbim En büyük düşüm Buseler kondurmak dudaklarına Ödülümdür gül kokulu tebessümlerin Ruhumun derinlerine nakışlısın Envai çeşit ipek ibrişimle Dokunamıyorum Yoksun Yoksun yanımda Söyle kiminlesin |
Elimde Kibrit
Buram buram anı kokan Mutlu günlerin yansıması Dolu, dopdolu yaşadığımız Anılarımızın resimlerini Serdim yere teker teker. Elimde kibrit tam ortasına Bağdaş kurdum Denize karşı bir bankta, başım göğsünde Martılara el salladığımız an sağımda Tavşan kanı çayımızı yudumlarken İçime doldu sokak simidinin kokusu solumdan İlk tartıştığımız gün ki titrek sesin arkamdan seslendi Doğum günümde aldığın minik ayıcık Dizlerimin dibinde yüzüme bakıyor kederli Canlanan anılar Sızlattı gönül telimi İğnelendi bedenim Yüreğim oldu kan revan Kibriti çakar çakmaz Titrek alev kızıllığında Başa sarıldı günler Gözlerimin önünden Geçiverdi film şeridi Verdiğin o gonca gülün dikenini Söküp attım göğsümden ateşin kucağına Sıcaklığını hala hissettiğim ellerin Avuçlarımdan kaydı, çıra oldu ateşi mayaladı İçtim soğuk su kristal kadehten Düğümlendi yudumlarım boğazımda Tutuştu dilsiz resimler Anılarla birlikte her şeyi Acıyı, ıstırabı,kederi Yokluğunu silercesine Sessiz büklüm büklüm kıvrandı her biri Alevlerin koynunda kor oldu kayboldu ben gibi Bir fırtına koptu Yangın yerinin isli külleri Çıkmamacasına savruldu İz oldu yüreğime katran karası |
Ellerimizle Tohumunu Attık Sevdamızın
Yavaş, yavaş filizlendi, yeşile boyandı dünyamız Ve nihayet tomurcuk verdi gönül karanfilimiz Önce iyi arkadaş olduk ikimiz, sonra iki kuzu sarması sevgili Cesaretle göğüs gerdik tüm zorluklara Düzlüğe çıktık dere tepe aşarak Olsun varsındı dizlerimizde yaralar Ellerimizde nasırlar Umut doluydu her bir hücremiz Gönül sazımız elimizde, yoktu çalacak mızrap Parmaklarımızla vurduk tellerine Türkülerle besledik sevdamızı Yüreğimizde büyüttük aşkımızı En olgun çağımızda Suya değil yıldızlarla semaya yazdık sabit Samanyolu kırmızı perdeli evimiz oldu Gökyüzünün en kadim dostu bizdik Dolun ay tek şahidimizdi Can canayken birlikte Ellerim ellerinde seninken Başın göğsümde her nefesinde soluklandığım Yürek atışların bedenimde çalarken en içli türküyü Gözlerimizle mühürledik Bastık parmağımızı bozulmamacasına onayladık Sonsuzdu ya sevdamız Solsa da günün birinde karanfiller, yeniden açacaktı Daha bir gür olacaktı yaprakları,rengi daha kızıl Sevgimizle suladığımız bahçemiz daima var olacaktı Umudumuz vardı,arzuluyduk Ama niye ayrıyız şimdi ne oldu da sen orada Bense burada yalnız tek başına Nefes almaya çalışır dururuz Kırıldı gönül sazımız yarım kaldı türkümüz Ellerimizle diktiğimiz,emekle büyüttüğümüz Karanfillerin rengini çaldılar Bize sadece nasırları kaldı,birde sızısı Ölgün yaprakları tarumar olup saçıldı yeryüzüne Sicim gibi ağlıyor üstüme Yürüyorum caddelerde bir başıma Islanan yüreğim yorgun ve çaresiz |
Eylül Akşamı
Bir eylül akşamı Serin meltem esintisi Saçlarımı savurarak İçime doldurdu seni Mehtapta dalgaların sesi Şiir söyledi kulağıma Demet, demet aktın yüreğime Yakamozların eşliğinde Deniz çırılçıplak Uzanmışken kumsala Bir yıldız kayıp düştü Doldu avuçlarımıza Serenat yapıyordu balıklar Keman çalıyordu her biri Melodiler saten bir çarşaf Örtmüştü bedenimizi Ay şahidimizdi Hem senin hem benim Yıldızlar raks ediyordu Samanyolu koynunda Ant içtik mühürledik yüreklerimizi Ayrılmamacasına parmak basıp Ölümsüzleştirdik aşkımızı Bir eylül akşamı |
Eyvah ki Eyvah
Gençliğim geçip gidiverdi Koşar adım bir çırpıda Elden ne gelir Saçlarıma düşüverdi Gümüşi teller Eyvah ki eyvah Ah o yıllar Nasılda aldattılar Engellemek ne mümkün Bir çırpıda yolun yarısını Geçivermişim bilmem ki neden Neden yüzümdeki bu anlamı zor Ve çaresi yok çizgiler Aynalar mı yalan söylüyor Bu ben değilim ki inanmam Bu kadar uzun zaman geçmedi ki Arkama şöyle bir baktım Ne elde var ne yanımda kimse Bir arpa bile yok avuçlarımda Gençliğim geçip gidiverdi. Koşar adım bir çırpıda Yorgun bedenim çaresiz. Kalmamış mecal dizlerimde Tükenmiş sevgiler, aşklar Yüreğim yapayalnız paramparça. Sonbahar rüzgarları savurdu Aşktan uzaklara Yüreğimde kopan fırtına Erer mi kışı geçip bahara Mevsim artık erdi hazana Eyvah ki eyvah Boşa mı geçti bu seneler Anlamadan anlamsız yaşadı bu beden |
Fark Etmez
O Yada Ben Alışmak mı Çabalamak mı Ne diye Hiç düşünmedim ki Ben yalnızda yaşarım O benim içimde Her bir noktamda Hücrelerimde Damarımdaki kanım, Soluk soluk nefesiyim onun Düşer ay gibi çehresine Gamzemde açan tebessüm Akan yaşım gözümde, mendiliyle sildiğim O mu yanımda, ben mi onunlayım Bilmem, bilemem Ben o' yum, yoksa o' mu ben Karıştı her şey, kördüğüm Çözemez aklım Yüreğimse, Ne bileyim işte Ben ve o Ayrılık acısıyla dolu Yaşarız birlikte Ayrı ayrı. |
Farz Et ki İki Küçük Uçurtmayız
Farz et ki iki küçük uçurtmamız var Salıyoruz iplerini yükseklere Kumdan inşa ettiğimiz kalenin surlarından Süzülüyor semada her biri narin,coşkulu Seyre dalıyoruz gün batımını Mehtabı kızıla boyayan güneşin Son ışık yağmurunda yıkanıp arınıyoruz En saf halimize bürünüp mavi giyiyoruz Mavinin türlü çeşidinde Doyumsuz bir yolculuk başlıyor Labirent misali yürek atışlarında En ücralarına ulaşıp Karanlıklarını aydınlatıyoruz İç dünyalarında meltem estirip Kristal yıldızların altında Dolunaydan yükselen keman nağmeleri eşliğinde Beyaz dost karanfille umut Kırmızı gül goncasıyla aşk ekiyoruz yüreklerine Tüm aşıklara yol gösteren meleklere eşlik edip Aşk çeşmesinde yıkıyoruz yüzümüzü serin buz gibi Okyanuslara salıyoruz teknemizi Yelkeni yüreklerimiz Kucaklıyoruz evreni Farz et ki iki küçük uçurtma biziz Sen ve ben uçuyoruz meltemde savruluyor saçlarımız Özgürce kendimizi seyrediyoruz İpler ellerimizde salıyoruz bedenimize kulaç,kulaç Geziniyoruz yüreklerimizde Umut ve sevda dolu yolumuz Kocaman ölçüsü yok yüreklerimiz Tıka basa doluyor sevgilerle senli benli Sarılıyoruz dört elle birbirimize Sarılıyoruz aşka Bırakmamacasına Farz et ki iki küçük uçurtmayız Ve istikamet kendimiz Uçuyoruz sana,bana |
Firari sevda
Gönlüme bir sevda düştü, kaçıyorum Gönlümse firari bir sevda peşine, koşuyorum |
Garipti Kadının Adı
Sicim gibi yağan yağmurda Ve sırılsıklam olmuş haline Hiçbir şeye aldırmadan Hızlı hızlı yürüyordu Genç ve yalnız kadın Arkasına bile bakmadan Koşar adım ilerliyordu Belli ki bir şeylerden Ya da birisinden kaçıyordu İliklerine kadar ıslanmıştı. Üşümekten mosmor kesilmişti Adeta dişleri takırdıyordu Çaresiz ve yalnız kadın Savaştan çıkmışçasına perişandı. Göz pınarları da sanki Yağmura yardım eder gibi Sellere karışıyordu. Neydi o yüreğindeki acı Kimeydi öfkesi Niçin böylesine perişandı Hayata küskünlüğü Doruktaydı Etrafta kimsecikler yoktu Yağmurdan kaçanlar Sıcacık evlerine çekilmiş Pencerelerinden romantik Manzarayı seyrediyor belki de Sadece sırılsıklam Islanmış acılı kadın Yoldan tek tük geçen Araçların meraklı kornalarına Aldırmaksızın Bilinmeyene bilmez şekilde Koşarcasına ilerliyordu Yalnız ve perişan kadın Ne kadar yürüdü bilinmez. Bir hastanede açtı gözlerini Uzun saatler sonunda Kim getirmişti, nasıl gelmişti Hiçbir şey hatırlamıyordu. Kafasının içi bomboştu sanki. Geçmişe dair hatırladığı Bir kırıntı bile yoktu hafızasında. Aynaya baktı, tanımadı kendini. Kimdi bu kadın, adı neydi Ne geçmişini hatırlıyordu. Ne de gelecekteki düşlerini Ne yapmak istiyordu hiç bilmiyordu Aynadan yansıyan güzel yorgun yüz Günler sonra yürüyordu yavaş yavaş Artık onun adı yoktu İyileşmeye yüz tutmuştu yaraları Ya yüreğindeki yaralar Rüyalarında bile kanıyordu Gidecek bir yeri yoktu Hiçbir şey hatırlamıyordu ki Geçmişe dair Ne adını biliyordu Ne de evini yada çocuklarını Sahi bir evi var mıydı Ya çocukları Muammaydı hepsi Aradan günler geçmesine rağmen Bir Allah’ın kulu aramamıştı Belki de ortadan kayboluşuna Kimsecikler üzülmemişti Hastane personeli Çok seviyordu zavallı kadını Ona garip adını taktılar Sağlığı yavaş yavaş düzelirken Hemşirelere yardımcı oluyordu Yatan hastalarla ilgileniyordu da Kendine bir yardımı dokunmuyordu Günler günleri kovalıyor Ve garip habersizce olup bitenden İnci gibi dişlerini göstererek Bilinmeyene gülümsüyordu. |
Gece Ve Ben
gecenin bir vakti parlıyor gökyüzü inatla uçsuz bucaksız kumsalda yürüyorum yalnız cebimde saklı köhnemiş umutlarım geleceğimse meçhul denizin iyot kokulu meltemi tarıyor saçlarımı,yolarcasına göz kırpıyor nemli bir bank yorgun bedenim,kırılmış kolum kanadım çöküyorum denize nazır bir ucuna mecalsiz sünger avcısı olsam, dalsam derinlere vurgun yese yaralı yüreğim kaybolsam koynunda dibe vursam örtse üstümü mavi de gömülsem hiç çıkmasam bir daha karanlık dünyaya ya da yamasam köhnemiş umutlarımı tevekkülle baksam yarınlara sarılsam yaratıcıma,teslim olsam med-cezire kapılan bedenim kıvranıyor korkuyla çaresiz gökyüzü tebessümlü hilalle cebimden çıkarıp köhne umutları onarıyor sevgiyle melekler yıldız yağıyor avuçlarıma yarın doğacak güneşi müjdeliyor bir peri zerk ediyor damarıma bir tutam yaşam arzusu yıllanmış gramofondan yükselen ilahi nağmelerle yarınlara uçsuz bucaksız denize akıyor karalar bağladığım kaderim yeni günle erecek huzura güller açacak yaralı kalbimde doğacak güneş Allah’ın lütfuyla gece, gökyüzü gizli gizli öpecek dudaklarından denizi bir çocukları olacak umut adında sıkı sıkı sarılacak hayata merhaba diyecek yeni güne el sallayacağım geçmişe |
Gecenin Koynunda Şiirsizim
Gecenin ikisinde, odamdayım Sokak lambasından sızan cılız ışık Bölüyor karanlığı, Büyüyor gölgesi eşyaların Yalnızım, tedirgin duygularım Cam kenarındaki koltuğa Çökmüşüm, bitkin Dinliyorum gecenin sessizliğini Serin biraz sanki Ürperiyor içim Üşüyorum Üşüyor kalbim Sarılsam kareli battaniyeye, sarılsam Isıtır mı bilmem İyi gelir bir yudum acı kahve Çözülür buzullar yüreğimden Mahmur bakan gözlerim Elimde kağıt kalem İçimde kopan fırtına Dökülsün kağıda, kaybolsun saf beyazlığında Yazsam birkaç dize, mavi gülse şiir Sadece başlık atmışım ”yalnızlığım” Of sıkıldım Karalayıp üzerini Düşünüyorum yeni den Gözlerim kapalı Öyleyse var mıyım 'Sevgilim' yok o da olmuyor. Atıyorum bir çentik üstüne Sadece ben olsun. Evet sadece' ben' Takılıyor gözüm sokak lambasına Kilitleniyorum adeta Işığa sokulan korkusuz pervane gibi. Ne olurdu sanki Olsam bir böcek Yükselsem korkusuz, yükselsem yavaş yavaş Çıksam bulutlara çıksam, dokunsam Toplasam avuç avuç, dolsa umutla yüreğim Sicim gibi akıp ıslatsam, yıkansam damlacıklarında Doğursam güneşi sancılı Gökkuşağı dokunsa rengarenk Göz yaşlarım dinse Dolaşsa tebessüm dudaklarımda Öylece düşünüyorum. Yok, çıkmıyor bir dize Kaldım şiirsiz geceni n koynunda Söküp almışlar aklımı, bomboş beynim, yazamıyorum. Kalemim aciz, ben aciz, yüreğim lal Hay Allah’ım saat beş mi yoksa altı mı Kum kapı müdavimi çakır keyif misali Arıyorum el yordamıyla, kan çanağı gözlerle Uzanıp yatacağım soyunmadan Düşe kalka bulduğum yatağa Eyvah yatmamam gerek Yetişmeliyim altı otuz otobüsüne Fırlayıp çıkıyorum deli gibi yataktan Ne bulursam geçiriyorum sırtıma Aklım başımda değil, acıyor gözlerim Uyku akıyor, damlıyor sefil yalnızlık Geçirip günün maskesini suratıma Güne karışmam lazım güler yüzlü Bir an için yalnızlığıma seviniyorum Allah’tan kahvaltı yaptıracak Çocuklarım yok Olsaydı çocuklarım Daha bir güçlü olurdu Şu yalnızlık zengini bedenim Sarılırdı daha güçlü yaşama Siper ederdi göğsünü her zora kim bilir Savaşırdı hayatla Çok geçmeden düşünceler eşliğinde Fırlayıp çıkıyorum Ay ışığı altında Geceyle yıldızların oynaştığı O ıssız sokağa Koşuşturuyor insanlar, kalabalık Ben de karışıp kalabalığa Kayboluyorum Tek düşüncem işe yetişmek Dizelerim karışık cebimde Beklerken sessiz yeni geceyi Yittim günde |
Gökten üç Cemre Düştü
Barış, Sevgi, Dostluk Havaya düştü Gördüm, küçük penceremde Şavkıdı cemre Soyundu karanlık giysisini Aydınlandı dünya Ateş kusan büyük kuş, yok oldu sevenleriyle İmha etti kendini, paramparça demir kanatları Her bir çocuğun parıldıyor gözleri Yıldız yağıyor füzeler yerine Başları dik, büyüme arzusu yüreklerinde Beyaz güvercinler barış türküsü Eşliğinde uçuyor geleceğe Suya düştü Gördüm, yağmur oldu yıkadı bedenleri Kirli ruhundan arındırdı cemre, kararmış kalpleri Buzu çözüldü açıldı gönül gözü, gülümsüyor müjdeli Çalınmış tüm duygularına güneş doğdu bir bir Umut yolcusu artık. gelecek çocuklarımızın Gökkuşağı harelendi, geçiyor altından sevda konvoyu Yunuslar oynaşıyor, neşe saçıyor evrene Yüzüyor sevgi denizinde tüm insanlar Kardeşçe, birlikte, dünyayla el ele Ve Toprağa düştü Gördüm, efil efil esti meltem Gaflet uykusundan uyandı insanlık Artık sokak aralarında Çelik paletler kol gezmiyor Ezilmiyor fidanlar Saklambaç oynuyorlar neşeli Büyüyorlar, hatta yaşlanıyorlar bile Kucaklarında şiir emzirerek Büyütüyorlar meyvelerini Dostluk aşısıyla güçlenen güneş Aydınlatıyor karanlık geleceği Sevgi, barış, dostluk tohumları Atıldı toprağın bağrına, nasırlı avuçlardan Filizlendi renk, renk Beyazı:barışa uçurduk ak güvercin kanatlarında Maviyi: sevgi denizinde mayaladık bol kepçe Yeşili : savurduk evrene, boyandı insanlık dostane Sarıyı; kardeş ilan ettik sevecen yüreklerle yarenlik sofrasına kurulduk Kırmızıyı; aşka saldık, sevda denizinde yüzenlere yoldaşız artık Siyahı; güneşle yıkadık, umuda saldık, tükenmemecesine Gri: yok artık sevgi yüklü kalplerimiz Gökten üç cemre düştü Biri Barışın başına Biri Dostluğun başına Biri de yolu sevgiden geçenlerin (insanlığın) başına Aniden Karardı dünya Gürültüyle sarsıldı Bomba düştü yatağıma Barış düş’ tü Sevgi düş’ tü Dostluk düş’ tü Ben düştüm Cemrelerde düş’ tü Uyandım kara dünyaya Bomba yağıyordu yıldız yerine Kolunu, bacağını, annesini arayan Minik bedenlerin çığlıkları yükseliyordu Dua etmekten başka bir şey yapamadım |
Gözlerimde Gör
Gözlerime bak anla beni Ne çok sevdiğimi Duygularımı hisset Gözlerimde gör seni Yüreğimden fışkıran Ateş kızıllığında Ölç aşk derecesini sevgimin Kaynama noktası derin Merkezindesin gör seni Çizdim resmini bulutlara Ağlar bulutlar dolar gözlerime Yanağımdan süzülüp Yol alır solgun dudağıma Mavi damlacıklarla nakışladım İlmek, ilmek sol göğsüme Gergefinde gör seni Buselerini özleyen Gamzelerimde ısırgan bitti Yüreğimin derinliklerinde Kasırga esiyor şimdi. Gözlerime bak anla beni |
Gül Dalı
Mavi karanlık günü örttüğünde Ayın şavkı vurur pencereme Asarım gül dalına dileğimi Yıldız yağar her gece bahçeme Islanır kirpiklerim Denizden gelir mavi esinti Eteklerim dalgalanır Ürperir içim, terler avuçlarım Gecenin kızıl ayazından Elimde ökçeli ayakkabılarım Hisseder topuklarım serin toprağı Dönerim yalınayak etrafını gül ağacının Tekrarlarım tam yedi defa nefessiz Eteklerim zil çalar bacaklarım ulu orta Umursamaz görecek gözleri Saklarım gecenin karanlığına Utangaç duyguları Gün yorganın altından çıkıp Yüzünü gösterdiğinde Güneşin doğurduğu sıcak sancı Ok olur fırlar yayından Saplanır yüreğime Alevden bir top uyandırır beni Fırlarım yataktan gözlerim mahmur Sarar tatlı bir merak bedenimi Koşarım pencereme Gül dalında salınan dileğim Gerçekleşip sarılınca boynuma Dudağında mavi bir gül Dudağımda mavi buse Birlikte uyanacağız sanki güne Mavi gül kokulu Sıcak, mavi buseyle Uyanacağım o güne kadar Devam edeceğim umutla Her gece dileğim Sallanacak gül dalında |
Güldünya, Ayşe, Kiraz, Alicia, Gizem Farketmez
Güldünya Güldünya; Töre cinayetine kurban gitmiş ne ilk kadın ne de son kadındı. 2004 yılında bebeğini dünyaya getirirken hastane odasında teslim etti kardeşlerine körpe canını, adı namustu bu teslimiyetin, ölmüştü insanlık bir kere Güldünya ölse ne çıkardı.Nasılsa analar doğurup yetiştiriyordu Ayşeleri, Fatmaları. Bilemediler sevgi en büyük değer gönlünü kaptırdıysa birisine Allah’ın emriyle vermeli büyüten emek verip yetiştiren aile. Teliyle duvağıyla ayrılmalı ana ocağından bir genç kız. Yok ama töre denen çarpıtılmış adetlere inanıp seveni sevene vermek gönül rızasıyla yuvalarını kurmak yerine aklına namus düşen herkes sarılınca tüfeğe, işte vahim olaylar zincirine bir yenisi eklenmiş olacaktı. Aslında benim anladığım kadarıyla Töre güzel adetleri barındırırdı çarpıtılmadan,cehalete kurban vermenden önce. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi, şefkat değil mi töre? Komşun açken tok yatmamak, misafirperverlik değil mi Töre? Sevdiğine değil de, tarlası, bağı, bahçesi ele gitmesin kızı feda olsun.Yüklüce başlık parası gelsin sevmek de neymiş ki nikahta keramet gizli değil mi? emmisinin oğluna, ya da babası yaşındaki ihtiyarın üçüncü belki de dördüncü karısına kuma olmak adeta eşya gibi satılmak; ölmeden mezara girmek acıların en büyüğüdür. Nasılsa topraktan geldik ölmek gerekmez ki gitmek için toprağa. Dünya malına gözü doymaz babanın, ağabeyin deymeyin keyfine.Bir nüfus azaldı kaşık düşmanlarından. Kırılan onur da neymiş umurunda mı dünya... Okula gönderilmez gönderilse bile ilk okuldan sonra amanın bir masraf bir masraf derhal kurtulmak gerek bu lüzumsuz boğazdan.Sevmek, aşık olmak gençliğin başında mutluluk düşünüp isyan etmeye görsün genç kızı nice Güldünya’lar var örnek, kendi canına kıyarlar, ya da kaçıp kurtulmak için çabalar, boşa giden çabalar, bir hastane odasında, bir gecekonduda, her yerde karşısına çıkar ölüm fermanı elinde TÖRE Ve gençliğini yaşamamış, ta ilk başında henüz çocuk bile sayılabilen yaşta veda eder yaşama... Kentli, köylü, kadın, erkek hep birlikte dur diyelim Töre denen,Tabu denen bu cehalete İnsanca yaşanan bir dünya kuralım el ele Daha zamanı gelmedi mi? Yoksa fazla mı geç kaldık Yine de 'Kadınlar günü' kutlu olsun Hayatta gülmekti tek dileği Doğmamış bebeğiydi Son kalan tek ümidi Ve bebeciği ANNE siz şimdi |
Gülüm de Sen Bülbülüm de
Tutuştu yüreğim seni gördüğümde Ufkum aydınlandı gözündeki kor alevden Bakışların kıskacına aldığında beni Umutlarım sel oldu akar çağıl, çağıl Durmaz bu deli yüreğim ritim tutar Seni tanıdığım o günden beri Hayatım renklendi siyahı silindi Kara bulutları martılara yükledim Yağmur ormanına döndü çorak bedenim Mavi meleklerin kanatlarında Okyanuslar aşar oldum Coşkulu,neşeli çarpar yüreğim Kuru bir dal iken köksüz Şenlendi gönül bahçem Gül dalında şakıyan bülbül Bahçemdeki köhne fidanı mesken tuttu Canıma can oldu nefesin Hayat kayıp giderken avuçlarımdan Parmakların kavradı sıkı sıkıya Kenetlendi elin elime ayrılmamacasına Umutla bakıyor gözlerim gözlerinle Her günüm bayram yeri misali Çığlık çığlığa coşar yaşarım senle Yıllar geçse de Her yeni günü el ele karşılayan Hüznü de,sevinci de paylaşan Etrafına sevgi dolu ışık saçan Beli bükük iki tonton olsak da Karşı koyacağız ya hayata Senli şu dünyada Ne gül isterim nede bülbül Gülüm de sen bülbülüm de |
Hani
Sevdayı avuçlarımıza almıştık ya Minicikti yüreğimizde büyütmüştük Hani mutluluğumuz gözlerimizde Hece,hece okunuyordu ya Hani göklere sığmayan aşkımız Hiç tükenmeyecekti ya Sabit yazılmıştık birbirimize Hiç çıkmayacaktık yüreklerimizden Sen benim tahtıma sultan Ben senin bahtına güneştim ya Yalnız sana doğacaktım Yalnız senle batacaktım ya Beni daima sevecek Ve daima benimle olacaktın ya Hani nerdesin şimdi Hangi uzaklarda kiminlesin Hani en mutlu günümüzü yaşarken Ant içmiştik acı günlerimizi paylaşmak için ya Daima yanımda olacaktın Daima seninle olacaktım ya Omuzlarımız hazır olacaktı Sarılıp doya, doya ağlayacaktık ya Hüzün deryasından demir alıp Birlikte yelken açacaktık huzura ya Hem iyi hem de kötü günde biz olacaktık ya Hani neden yoksun yanımda Yada neden buradayım da yanında değil Duygularım kör olmuş Hiçbir şey hissetmiyorum Paylaşacaktık her şeyi ya İşte bu benim acı günlerimden biri Hüzünden giymişim Siyahın en koyusu elbisemi Hani nerdesin paylaş benimle Olmuyor aşkım sensiz paylaşılmıyor Tek başına paylaşılmaz ki Hani bir bütündük ya Yarımım şimdi |
Hasret Ateşi
Uyumak istiyorum Uyanmamacasına Hasretinle yandığım Özleminle kavrulduğum Sen, rüyamın tam ortasına dalsan Kurtarıcı misali Hasret ateşimi söndürmeme Yardım etsen nisan yağmurlarıyla Ayrılmamacasına Birleşse ellerimiz Kenetlense yüreklerimiz Kim bilir belki de Hiç uyanmayız artık Aynı tabutu paylaşıp Ebedi hayatta mutluluğa Salsak kendimizi Cennet bahçesinde Açsak gözlerimizi Tuba ağacının gölgesinde Seyr-u sefa eylesek gönlümüzü Buz gibi ırmaklarda yıkanıp Şelalelerde çağlasak Hasret ateşimiz sönse Duygularımız alev alsa sıcacık Yansa bedenlerimiz. Uçurtmalar uçursak gök yüzüne Umut dolu aşk dolu Yolculuk başlasa çocukluğumuza Balonlarla oynasak rengarenk Yeniden yaşasak büyürken Yeniden öğrensek sevdayı Ve yeniden tatsak aşkı Yeniden aşık olsan bana Bende sana sevdalansam Yakan kavuran hasret ateşini Söndürsek el ele Hiç uyanmasak Hep cennette kalsak |
Hayal Ağlıyor, Gerçek Kanıyor
Karanlığın derinliğinden havalandı ak güvercin Gagasında zeytin dalı, kanatlarında sevgi tohumları Çaldı toprağa avuç, avuç,yeşerdi zeytin ağacı Gölgesinde bez bebeğiyle oynayan çocuk mutlu Yanık bir türkü dilinde, umutla bakıyor geleceğe Hayal bu ya, bir an kaptırıyorum kendimi Yüreğimden şiir damlıyor neşeli gülüyor gözlerim Alemin yüzünden keder perdesi kalkıyor Halaya duruyor türkü dağında insanlar Balyoz iniyor şiirimin üstüne acımasız Beynindeki kurşunla yatıyor caminin bir köşesinde Feryadı duyulmuyor, yavrusuna kol kanat olmuş ana çaresiz Yaralı kardeşine siper ediyor göğsünü, bombalara inat Ağzı kulaklarında çelik kürdanla dişini karıştıran zalime Dur demeye dili varmayan dünya seyrediyor Yangın yerinde duş alıyor, tellendiriyor sigarasını Seksek oynuyor zalim cansız bedenlerle, zulmün merkezinde Çanak tutuyor yüreği kararmış, İnsanlık damarı çatlamış dünya Sessizce ağlıyor hayale kapılan kalemim Kan sızıyor yüreğim, gerçekle kanıyor şiirim |
Hayal Bu Ya
' kapıldım sınır tanımaz hayale ' Cumba sefasındayım Salacak’ ta denize nazır Mistik,muhteşem bir yalıda Karşı sahili kucaklayan deryayla Oynaşıyor maviye damlayan yüreğim Salınıp geçen yelkenlilerle, İtinayla inşa edilen Kaderin oyunu ya Güzeller güzeli sultan kızının Sonsuz ikametgahı Esrarengiz Kızkulesi Tek manzara gözlerime Ah bir de sen olsan yanımda, Denize girilmese de kirlilikten Tatlı meltem esintisinin Bağrımıza esip dolması Ve geçmişle karışık Sırlarla dolu geleceğin Var olduğunu hissetsek birlikte. Birlikte yürüsek yalınayak Gezinse ellerin saçlarımda Dolaşsam sana,sarsan beni Yok etse hüznümüzü mavi, Deryaya dalsak yakamozlarla yarışıp, Nefessiz kulaçlasak, Atlantis’e varsak. Bir ömre bedeldir gözlerinde yıkanmak. Pirupak arınıp, karşılasak yeni günü. Senle birlikte kaybolup yok olsak Yok olsak da yeniden doğsak Bahar olsak güneşli, Çiçek açsak renkli, Yağmur olsak bereketli, Yağsak, yeşile boyansa dünya. Meltem olsak, esip doldursak yürekleri Şimdi şuanda yanımda olsan Tadına varsak sevdanın Ersek Kızkulesi’nin gizemine Aşka varsak meleklerin kanatlarında Başka ne isterim ki şu dünyada Bu hayalin dışında |
Hiç Sevmiyorum
artık seni hiç sevmiyorum neden mi, sorma sakın aslında bilmelisin her şeyi buraya kadarmış aşkımız tükendi bendeki sen bir gün elbet anlarsın unuttum ki seni sende unut boş ver beni mühürledim kalbimi giremezsin içeri toprak suyu nasıl severse işte o kadar sevmiyorum seni gül, bülbül misali seviyorsa sevsin gönüller umurumda bile değilsin ne yaptığın nasıl zorla yaşadığın zerre kadar ilgimi çekmiyor seslenişin hep ben mi yalvaracaktım olmaz, yok öyle şey boyun eğen olmayacağım kararlıyım sen yoksun geleceğimde yaşadıklarımız mı ne yaşaması be ölüm gibi soğuktu her geçen gün iki parça plastik eşya karşılığı verdim eskiciye hepsini sildim seni elimin tersiyle ve izin bile kalmadı yüreğimin köşe bucak hiçbir yerinde nasıl ki minik bir bebek anne şefkatine muhtaçsa ben sensizliğe muhtacım can sütünü memeden emen bebek gibi içiyorum hayatı büyüyorum yeter ki uzak dur benden huzur bulmalıyım hüzünleri bir taraf edip yaşamalıyım yeni hayatı güneş doğmalı yüzüme yüreğimdeki keman eşliğinde yıldızlar şarkı söylemeli rakkasede ben olmalıyım artık seni hiç sevmiyorum anlamalısın bitti diyorum sebep mi boş ver gitsin |
Hiç Tanımadığım Bir Adam Çiçek Verdi
Bu gece uzun zamandan sonra Birlikte yemek yiyecektik İlk defa gidecektik güzel bir yere Almaya gelecekti akşam saat sekizde Sabah telefonun sesiyle kalktım Güneş parlıyordu,muhteşem Uyanmıştım harika bir güne Uzun,uzun duş aldım Bir soğuk bir sıcak Damarlarımda esen fırtına hızlandı Yürek atışlarım,hipodromda yarışa başlayacak Zıpkın gibi bir taydı Elbise dolabımın karşısında Ne kadar kaldım bilmiyorum Çok güzel olmalıydım bu gece Çok özel olmalıydı Sıcak olacaktı bu gece Yalnız bize özel,sımsıcak Nihayet karar verdim Aşk kırmızıydı,seçtim kırmızı mini elbisemi Kırmızı elbisede çok yakışırdı hani bana Saçlarımı yüzlerce kez fırçaladım Altından yakamozmuş gibi parlıyordu İtinayla giyindim ve makyaj yaptım Kırmızı rujumu unutmadım elbet Aynaya şöyle bir göz attım Çapkın delikanlı misali Kırmızı elbisemi giydiğim her zaman Bayılırdı tamda söylediği gibi Fıstık gibiydim Megaloman bir tebessümle Parfüm şişesine dalış yaptım Yüksek ökçeli ayakkabılarıma Kondum yumuşak bir sıçrayışla Kanatlarım vardı kelebekler gibi ince tülden Yerimde duramıyordum,küt küt atıyordu kalbim Evet hazırdım artık,beklemeye koyuldum sabırsızlıkla Bilmiyorum ne kadar bekledim Dalmışım gece yarısını haber veren guguk kuşu Saatin içinden uzatınca başını Fırladım dışarıya tam manasıyla darmadağınıktım Yalnızdım,canım acıyordu Vurdum kendimi karanlık caddelere Ayaklarım sahile götürdü İstanbul’da sık,sık gittiğimiz Kadıköy iskelesinde buldum kendimi Kaldırımları ıslatırken göz yaşlarım Yanaklarımdan aşağı siyah yol aldı itinalı makyajım Ayakkabılarım elimde boş bir banka attım kendimi Rüzgar içime işliyordu diken dikendi tüylerim Mavi karanlık denizi seyrederken üzgün Tek bir yıldız yoktu gök yüzünde Sanki benim ruh halimi anlamışlarcasına Saklanmışlardı bulutların ardına Hiç tanımadığım birazda çakırkeyif bir adam Dilinde içli bir türkü elinde kırmızı bir gül Bana yaklaştı “oturabilir miyim hanımefendi” dedi Oturdu yanıma cevabını beklemeden Öyle uzun boylu yakışıklı biri değildi Göze çarpmayacak kadar sıradan bir adamdı Makyaja bulanmış allak bullak yüzüme bakıp Elindeki kırmızı gülü uzatarak “hanımefendi çok güzelsiniz bu gülü kabul eder misiniz “ Elinin tersiyle silerek akan göz yaşlarımı “lütfen yanlış anlamayın sizi kendim kadar anlıyorum” Diyerek bir buse kondurdu ısırgan bitmiş yanağıma, sıcak Şaşırmıştım ve öylece yüzüne baka kaldım Biraz dertleştik sebebi halimiz aslında benzemiyordu birbirimize O işten çıkmış eve söyleyememiş Çikolata isteyen çocuklarına eli boş gidememiş En ucuz meyhanenin yolunu tutmuş arkadaşıyla Kısa bir süre oturduktan sonra tebessümle el sallayarak Hiçbir şeye yada kimseye bu kadar üzülmeye değmez diyerek Unutmuştu kendi derdini ucuz şarabın etkisiyle Uzaklaştı yanımdan yalpalayarak,istikametlerimiz ayrıydı Kimi ve neyi beklerken Hiç tanımadığım bir adam çiçek verdi Berbat görüntüme rağmen güzel olduğumu söyleyerek Yürekten kondurduğu sıcak busesi Yakamozların dans edişini seyrettirdi bana Ya o neredeydi niçin yoktu yanımda Kırmızılar içinde bir kız bekliyordu onu Yüreği acıyan |
Hiç Uyumak İstemiyorum
Başımı yastığa koyduğum zaman Kirpiklerim birbirine kavuştuğunda O kısacık anda Sen canlanıyorsun kıpır, kıpır Beynimde,aklımda ve yüreğimde Gönlüm şenleniyor Yaşıyorum adeta seni sensiz doyasıya Demir atıyorum geceye Güneş avına çıkıyorum O ilk ışıklarını yakalayamıyorum Kurtuluyor elimden Parlayınca gözlerimde Uyanıyorum sabaha İstemesem de Sen yoksun yanımda Hayat duruyor sanki Saatler çalmıyor Mengenesi sıkışmış Yelkovan akrebe küsmüş Ben gibi hayatsız bezgin Yüreğimse atmıyor Ve yatakta tükeniyorum Gece boyu sana alışan bedenim Tıka basa senle doyunca Sabahı yaşayamıyor Dudaklarım çatır, çatır Aşka susuyor Buselerini özlüyor tenim Gönlüm acıkıyor sana Hiç uyumak istemiyorum |
Hükümsüzüm
Yıldızdı baktığı gözlerimin Kamaşırdı her kaçışında Kar damlası gibi eriyip Yitip giderdi derinlerinde Savunmasız daldığım Siyah gözlerinin Feri söndü sedef bir perde indi Gözlerime kayan yıldızdan Karanlıkta bulamadım Kaybettim gözlerimi Teninde dolaşan Parmaklarım yandı ateşinden Savruldu külleri okyanusa Balıklara yem oldu her biri Karardı mavi dünya Kaybettim ellerimi Gönlümce teslim ettim Yüreğimi yüreğine karşılıksız Canıma can olmuş nefestin Ödünç değildi sevdam Borç öder gibi iade ettin İflah olmaz yaraları kan sızarken Yıkıp geçtin bir çırpıda Enkaz altında kaldı Kaybettim yüreğimi Ben seni sever bildim Seni sen olduğun için sevdim Nakış, nakış işledim sevdamı Kırıldı iğne,koptu ibrişim ip Yarım kaldı sevdam Gözlerinle gördüm Göğsüne yaslandım Soluğuna tutundum Bir baktım ki yokum Yok oldu,söndü hayat Kaybettim kendimi Hükümsüzüm şimdi Ne bulan sevinir Ne de kaybeden dövünür |
Hüzün,Gece Ve Yalnızlık
Donanımlı orkestradan Yükselen kırık melodi Amade tüm evren Orkestra şefinin Havada iki eli Yönetir geceyi İlk sırada hüzün, Boynu bükük Hüzzam nağmeler eşliğinde Kayar yıldızlar Birer birer Hicran karası Karışır damla damla fersiz geceye Gece ağlar, sessiz Sırası geldiğinde Tükenen umutların Teslimiyetinde,çaresiz biçare Yakarır rabbe, dualar dilinde Teslim eder yalnızlığa En görkemlisi de Kanayan yaralarına tuz basıp Karanlığın koynunda Körebe oynayan yalnızlık Daima ebe,el yordamıyla Bilinmezi arayan Seyirdeki yürek Bitkin Gece, finalde Dans ederken hüzünle Tamamlar sac ayağını yalnızlık Çığlık çığlığa kaçışan melekler Boğazı düğümlenmiş Hıçkırık eşliğinde Yenilir güne Güneş doğmak üzere Tanyeri ağarırken Kaybolan orkestra şefi Bir kolunda hüzün,bir kolunda Karıştı müzmin yalnızlıkla Yüzlerce kalabalık arasına Kaybolmuş yüzlerde maske Gün içinde yitip giden Ölümden öte Dizelerinden yoksun Şiir oldu yaşam Yazık ki, başarısız Orkestra şefi Benim her zamanki gibi |
İki Can
Yanımdayken onlar Minicik çocuklar gibi Şen, şakrak coşarım Huzur bulur yüreğim saf, masum Mutlulukların doruğunda Kanat çırpar,dans ederim Tarifi mümkün olmayan Paylaşılamayacak Duyguların seline kapılırım Zordur anlatması, dilim dönmez Yokluklarında Kanadı kırık zavallı Çaresiz martı gibi Yükseklerden zemine Hızla çakılır, paramparça Yerlerde hissederim İşte bu duygu beni mahveder İçlerinden biri Hiç fark etmez hangisi Yanımda yoksa eğer Sanki vücudumun yarısı Felçli, yatalak bir hasta Ya öteki yarısı Lunaparkta eğlenen çocuklar misali Gözleri parıldayan Sevimli afacan olur bir an Kah ağlayan, kah gülen İkiye bölünmüş yüreğim Karmaşık duygu selinde yüzer Bir tür med-cezir yaşar bedenim Ve ikisi de yanımda ise Deymeyin gitsin keyfime Mutluluğumu, uçan kuşa anlatmaya Çalışırım dilim dönmez gücüm yetmez Kimler mi onlar Yegane dayanağım/canlarım benim Canım Annem ve canım Babam Hayatta en güzel mutluluk Birlikte olmak ve iyi kötü Her şeyi paylaşmak Yaşamı paylaşmak Cesaretle bakmak hayata Gülümsemek birlikte Daimi olsun dileklerim |
İnce Bir Sızı
Yüreğimde ince bir sızı Yaram çok derin. Ne yapsam geçmiyor izi Bir kere kırılan kalbin Mümkün mü tamiri Kasırgadan sonra Doğar mı hiç güneş Kızgın demirle dağlayan Kırıp budayan vefasızla Hiçbir şey olmamış gibi Yelken açılır mı tekrar aşka Talan olmuş gülşende Öter mi hiç bülbül Her şeye rağmen Gönlüme gömsem seni. Siyah bir gül gibi. İtinalı,sarıp sarmalasam Çalsam merhem yüreğime İnciten, kanatan gülden Olur mu hiç sevgili |
İstanbul Ve Ben
İstanbul kalabalığında Yaşıyorum yalnızlığımla Bir ben, Bir ben ve türlü insan manzaraları Gençlik coşkusuyla flört edenler, Çalışan, koşuşturan orta halli insanlar, Eğlence denizinde yüzen zenginler Kavga eden düşmanlar, Yolsuzluğu meslek edinen kendini bilmezler, Sevgililer, dostlar, kardeşler,arkadaşlar Kapı komşusunu tanımayan Çekirdek küçük aileler Yaşam derdine düşmüş garipler İstanbul’un nimetlerini paylaşmanın Doyulmaz tadını çıkaranlar Çıkaramayanlar Herkes kendi halinde Kimi cebini düşünür Nasıl zengin olacağına yollar arar Kimi akşam eve götüreceği ekmeği Hangi taşın altında bulacağını Alın terini,emeğini düşünür Velhasıl çeşit çeşit Kalabalık insan manzaraları Barınır İstanbul’un bağrında ben gibi Mum yakıp ararım Gerçek bir dost yok Günü birlik çok Candan kardeş, arkadaş yok Çıkarcı çok Herkes düşmüş kendi derdine Ve ben Bu yüzden Yaşıyorum yalnızlığıma İstanbul kalabalığında Bir iki dost arasında. |
Kaderimse
Bir gün bıkarsan eğer benden Başka birinden değil Ölümüm demek olsa da Senden duymak isterim Sitem etmeyeceğim söz Bir gün, terk edip gideceksen Gönül vereceksen bir başkasına Hele hele seviyorsan içten, duygulu Habersiz gözlemektense yollarını Ayrılığı yeğlerim Benimleyken isteksiz, İç çekeceksen hayal edip uzaktakini Zoraki tebessümlerin Mum ışığı misali *******imi Aydınlatmak ile aydınlatmamak arası Gezinecekse sessiz,arzusuz Tenimi acıtacaksa sahte dokunuşların Daha çok yıkılırım inan Onurum kırılır, yüreğim kanar. Vedalaşmak isterim seninle. Ellerinden almak isterim Yalnızlık trenine biletimi. Senin uğurlamanı isterim, Yalnız senin. Bir gün mazi olacaksa aşkımız Olsun varsın yine de, Gönlünün sesine kulak ver. Git aşkına,bekletme Kararlıysan eğer unutmaya Başka ne diyebilirim ki, git Benim için ölüm demek bil Göğsüme iliştir kırmızı karanfili Akıt iki damla göz yaşını Tabutumun çivilerini sen çak Başka biri değil Göm maziye Ve sessizce git. Olmayacak geride Gözü yaşlı el sallayan Bakma ardına |
Karanlık Gizler Kuytularına
Aktığında güneş deryaya damla damla Bastırırken akşamın alaca karanlığı Bulutlara saklanınca uyku mahmurluğunda martılar Yaslanır ayın sisli şavkı pencereye Benim için başlar koca bir gün Geçiririm sırtıma siyah pelerin Uçamam, yarasa misali Asılırım, yüreğimde ibrişimden sancı ipi Kadife bir tabutla Gömerim derinlere hüzünleri Yanar içten içe gönlüm karanlık ışıltılı yalnızlık giysim Sıyrılır pelerinden Kucaklar samanyolu tüm ihtişamıyla Kuş sütü bile mevcut Kurulu çilingir sofram Bir tarafta dolunay, bir tarafta yalnızlık Tam karşımda büyük ayı Samanyolu’nun en nadide gülü Şerefe der kalkar kadehler Küçük ayı tüm zarafetiyle Dumanı tüten kahve servisi Yapmak üzere beklemede Gizler, içine alır karanlık Ne ağladığım görülür, ne de Boş kadehteki kızıl mey. İçimde çalan melodi eşliğinde Dans ederiz ay ışığı altında kol kola yalnızlık kavalyem Alkışlamakta büyük ve takipçisi küçük ayı Samanyolu tümden ayakta Baykuşlara yoldaş olur, yaşarım *******i Aydınlık ürkütür,göz kamaştıran yakıcı cazibesinde güneşin Korkarım kaybolup yok olmaktan Yüreğimde kopan fırtına eser savurur Gözyaşları sicim gibi iner bağrı açık toprağa Karanlık gizler kuytularına hüznü O kuytularda ararım kocaman yürekleri Esmer yalnızlığa sırtımı yaslar Destekler gecenin karanlığı Gece kuşlarıyla birlikte Yiteriz samanyolu koynunda |
Kayda Değer
yaşam içinde yüzlercesini değil tanıdım birkaçını içlerinden birisi eğer olsaydı kayda değer gönül sayfamın tertemiz bir köşesinde divitten damlayan damlacıklarla yazılı kalırdı acı,tatlı bir iz ya çentiklenen yüreğim kıvranırdı kan gölünde ayrılık hüsranıyla ya da bulutların üzerinde haylaz çocuklarla çevirirdi aşka topaç kapılıp sevgi yeline kaybolurdu gözden mavi uçurtma gelip geçti mevsimler yok yılların ardında can da can canansa hiç olmadı oysa çiçeklenen yüreğim sevginin her türlüsüne uzanacak elleri hazır beklemede sarmak için sinesine şiir olmuş akmış dizelere |
Kendime Şiir
HAYAT YOLCUSUYUM Kelebekler uçuşuyor Başımın üstünde Tanımadığım yada Unuttuğum duygular Kaplamış yüreğimi Çok mutluyum Ayaklarım basmıyor yere Sanki uçuyorum göklerde Kanatsız melek mi desem Yoksa bembeyaz bir martı İçim içime sığmıyor Başka bir heyecan sarmış Bedenim coşuyor Minicik bir çocuk kadar Sevinçli ve huzurluyum Dualarım kabul olmuş Bir bir isteklerim Gerçekleşiyor ne güzel Umutlarım yol olmuş Aşıyorum tüm zorlukları Başka dileklerim var elbet Gerçekleşmesi için çabaladığım Ama olsun belki bir gün mutlaka bir gün Onlarda gerçekleşecek umutluyum Yaradan beni görüp Dualarımı kabul etmiş İnancım var huzurluyum Cesaretim var yaşıyorum Cesaretim var aşka bekliyorum Cesaretim var tüm zorluklara Göğüs germeye amade yüreğim Ailem benimle beraber Seviyor, seviliyorum Dostlarım var kadim Arkadaşlarım var vefalı Sözün kısası Mutluyum her şeye rağmen yaşamda Umut treninde bir yolcuyum Yeni doğmuşum yıllar önce bugün Yepyeni yaşımdayım Sevgi gülleri dağıtıyorum herkese Umutla dolu kucağım Umuda yolcuyum,umut yolcusuyum Doğum günümde İyi ki merhaba demişim yaşama İyi ki doğurmuşsun anne Teşekkür ederim |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:21 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.