![]() |
Firari Sevdam
Baykuşa eş oldum karanlıklarda, Arkamda uçurum, önümde duvar! Yıllar yılı kovdu kuraklıklarda, “ Su” diye inlerdi namus ile ar! Köy deyip geçmeyin anımız orda Anamız, babamız, canımız orda Bir yitik sevdalı yanımız orda Orda mutluluğun gözyaşları var. Orada başladı en ilk sevdamız. Orada konuldu göbek adımız Orada yeşerdi milli davamız Şimdi gönül kırgın, şimdi yürek dar. Çok şey hayal kurdum, azı yaşadım Mutluluğu bazı bazı yaşadım Orda her sevdayı, nazı yaşadım Dudağımda sitem, dilimde ikrar Orada uyuyan uykusuzluğum Orada başladı ilk susuzluğum Orda çile deste, dert boğum boğum Bir kahır yumağı, hep beni boğar. Orda yalınayak teptiğim toprak Güneşleri çalan kördüğüm toprak Çatlak dudaklarla öptüğüm toprak Ben ona giderim, o bana uyar. Sevdalar yitirdi sevdalığını Orada unuttu balık ağını İstali tepesi, garuş dağını Düşündükçe yüreğime kar yağar. Orda suçlu sevdaları akladım, Hoyrat esen yelden bile sakladım. Baharı yokladım, güzü kokladım, Anam orda tek keçiden süt sağar. Gerçekler orada düşlerde nadan Bu gönül vatandan, bu baş beladan Hovarda hayaller dönmez sıladan Şu firari güneş ne zaman doğar? |
*Gel Artık!
Özel sevdiğini söyleyen güzel Çatlamakta sabır taşı gel artık! Güz sonu bağlarım dökmede gazel Alev aldı yürek başı gel artık! Yollar ki, yolcuyu menzile itmez Canımı salarım canana gitmez Hayatım zemheri güneş kâr etmez Sel eyledim gözüm yaşı gel artık Yaylada bacanın tüttüğü kadar Çobanın kuzuyu güttüğü kadar Bir busenin mutlu ettiği kadar Mutlu etmez ekmek aşı gel artık Dostum can her şeyi bilmiş olmalı Bu gün de ağlamış gülmüş olmalı Vuslatın zamanı gelmiş olmalı Ağarmakta kara kaşı gel artık Desteksiz atılan sözden değildir. Bilirim, dediğin özden değildir Aşkın yürektendir, yüzden değildir Yıldız gözler artık şaşı gel artık İnsanlığı diktim yol ortasına Herkes öldü diye düşer yasına Sen ki, tükürürsün şerbet tasına Ben ki, yaşıyorum kışı gel artık |
*Gel Beni Kınama! !
Bu ne salim yürek sevdiğim hatun Her niyeti halis, yüreği bütün Vesvese üzümün, kuruntu dutun Aldırma dildeki saçmaya balam Gel beni kınama kurbanın olam. Doğduğumdan beri yayayım gülüm Yalan söylüyorsam kurusun dilim Dostu kırar isem koy alsın ölüm Sevgiler az gelir uçmaya balam Gel beni kınama kurbanın olam. Bazıları beni bal ehli görür Bende ki ben beni zûl ehli görür Halden anlamazlar hâl ehli görür Özenmişim ışık saçmaya balam Gel beni kınama kurbanın olam. Ne bilir burunsuz leylak kokusu O kokunun ipektendir dokusu Ağrılı belinde katran yakısı Elvermez sırrımı açmaya balam Gel beni kınama kurbanın olam. Resmimi yollasam işe yaramaz Hayalimi salsam düşe yaramaz Kaleliyi dersen haşâ yaramaz Bacaklar tutmuyor kaçmaya balam Gel beni kınama kurbanın olam. |
*Geliyorum Can…
Sevgin acım, sızın sızım Bak seraba boşuna can Sanırsın ki vefasızım Çabam heba, boşuna can Sağa bakın, sola bakın Dost iline varış yakın Unutulmaz deme sakın Gayret, çaba boşuna can! Kurtlar kuzuyu güdeli Kuzucuklar oldu deli Kaç yıl oldu sen gideli Dost akraba boşuna can! Kabul ettim, senin dostun Bendeki dost benden üstün Bana ise bütün kastın? Annen baban boşuna can! Özledim can, çok özledim Gelir diye çok gözledim Bunu herkesten gizledim Mert maraba boşuna can! Geliyorum bekle gülüm Kanda olsa iki elim Ucunda olsa da ölüm Çölde aba boşuna can! |
*Genelleme...
Beni takip etme, kaybolmuşum ben Geriye dönemem, belirsiz emen Arkam dalavere, kırk türlü dümen Önde çaresizlik, gidemem hemen. …………………………………… Ben nasıl giderim yüzüm karalı Utanırım, arlanırım gidemem Telli mektup yazdım olmaz oralı Sırrımı aleme ayan edemem. …………………………………… Ebedi dünyanın kapılarını Araladım çağırmadın gireyim Gezdim şu harabe yapılarını Koymadı ki muksuduma ereyim …………………………………... Vefasızda nazlar gördüm utandım. Yüzü kızarmıyor uzak ol ondan Başı bağlı kızlar gördüm utandım! Başını bıraktım bakınca sondan …………………………………… Kurtlar kocayınca köpek üreğen Olur diyorlardı inanmıyordum! Ahmak derya diye tecenle leğen Bulur diyorlardı inanmıyordum! …………………………………… Senin gönlün sultan, neylersin tacı Gönlünün gülleri solmasın gülüm. Hep sana imrensin kardeşle bacı Bu sevdayı asla bulmasın ölüm... |
*Gidersen
Sakın ha! sevgili bırakıp bizi Gidersen sözünde duran bulunmaz Yüreğime koydun ateşi, közü Gidersen rüyamı yoran bulunmaz Gönülde kendini bilsin bilmesin İsterse beklenen yardım gelmesin Yetsin diyelim de düşman gülmesin Gidersen halimi soran bulunmaz Sevgi umulmadık kapıyı açar Çil keklik kayada zamansız uçar Atlarım sahipsiz, atlarım naçar Gidersen yaramı saran bulunmaz Günahkâr sağ ile küfürbaz solu Yan yana getiren kaybeder yolu Yürek ki; muhabbet, sevgiyle dolu Gidersen gönle taht kuran bulunmaz Uzaktan seslerim canan uyanmaz İki sözcük ile boya boyanmaz Sevgili, sevmeye yürek dayanmaz Gidersen bu gönle varan bulunmaz Yanar mıyım bilişlerin olmasa? Beklenmedik gelişlerin olmasa. Sever miyim gülüşlerin olmasa? Gidersen sevgili, yaran bulunmaz Benlikleri birer birer budadın Direkler üstünde mahyadır adın Mavi gözyaşının sembolü kadın Gidersen mutluluk bir an bulunmaz |
*Gizli
İlmin ışığını bütün cihana Gayret et, üşenme yay gizli gizli Fazilet köşkünü yeğleyip hana Yıldızlar içinde ay gizli gizli Şairler içinde bana gülerim Sıkı dokur, seyrek seyrek elerim Kadından, kızandan özür dilerim Sana sitemimdir duy gizli gizli Kalkmanın zamanı, işsizler hâşâ Oturmuş da ahkâm kesiyor boşa Uzattım, yaz dedim, bomboş bu başa Yazdığın dizeyi say gizli gizli Sanırlar ki ben de bişe tutarım Her yandan yazları kışa tutarım Gelmezsen bir haçlı paşa tutarım Gönülden gönüle kay gizli gizli Düşüncem gönlümde çınar gibidir Bazı sözler beni kınar gibidir Ağlatma gözyaşım pınar gibidir Bazen de delice çay gizli gizli Olduğundan fazla görünmektense Eller yükselirken sürünmektense Büyüklük pozuna bürünmektense Nasihati başa koy gizli gizli |
*Görürsün…
Kılıç ham demirden olmaz mı Dursun? Hele kıvamını bulsun görürsün! Kalpler Allah desin, davullar vursun, Yiğitler meydana dolsun görürsün! Gönlün yaralansın eleme değmez Bir kurt bin çakala asla baş eğmez Belki şu an toplar menzili döğmez İstiklale halel gelsin görürsün! Bazı zamanlarda alim susan da Cahil fırsat bilip, zehir kusan da Türküler, ağıtlar her şey o anda Değişir, bir rüzgar olsun görürsün! Bu ülkede neyin var ki be Dursun (!) Vatansızın dimağında bir ursun Mal kimin, mülk kimin, kim kime sorsun Kart horozun benzi solsun görürsün! Ceddi inkâr ne ki sövmese bari Vatan düşmanını övmese bari Dili yaralıyor, sevmese bari Hele anasını bilsin görürsün. Yollara bin türlü engeli koysun Asrın çakalları gözünü oysun Sözlerini sağır zalimler duysun Kör şeytan kahrından ölsün görürsün Ev ev, sokak sokak, kasaba, il il Çoğumuz gerçekten haberdar değil Mazluma hadi be.. Zengine eğil Milletim gözünü silsin görürsün Dursun Elmas’ın “Sonumuz 'Vah Vah'a Kaldı...” Şiirine Cevaptır. |
*Gözlerin Karınca İzinde Kala!
Canım boğazımda sevgili dostum Seni arıyorum, nerelerdesin? Ne hikmetse bu gün hayata küstüm Hangi suya muhtaç derelerdesin? Görmez misin? Erciyes’in karını Akçay’da unutmuş namus, arını Aras’a yüklemiş arzularını! Ulaşılması zor yörelerdesin… Hasretle Hazar’a akıyor Aras Talihi bohçala dut dalına as Anasının bahtı kızına miras Zamansız aşınmış sürelerdesin… Baharın kara kış olmasın sakın Kem talihin seni bulmasın sakın Dikkat et bu güle. solmasın sakın Hakikate inat törelerdesin! ! ! Muradın karganın gözünde kala Ahirin sarhoşun sözünde kala Gözlerin karınca izinde kala Hala boşalmakta firelerdesin… Arzu zıbınıyla sararım seni Hayal kuşlarına sorarım seni Gönül fincanımda ararım seni Sense güney yarım kürelerdesin! |
*Gülçiçek...
Merhaba Gülçiçek Selamaleyküm. Selamımı beğenirsen al işte. Dünden daha ağır bugünkü yüküm Ben sormadan cevabını sal işte! Meşveret kur kirişteki ok gibi Duygu olsun maslaktaki ak gibi Yakacaksa yaksın seni hak gibi Nihayeti sunduğumuz bal işte! Bu ne hal ki yaratana götürmez Hangi yük ki beni yiyip bitirmez Bir sevda ki kulu hakta yitirmez Biraz düşün Ummanlara dal işte! Nasibi ne ise bulduğun odur, Alnındaki yazı olduğun odur Kısmetin ne ise dolduğun odur İstiyorsan bu minvalde kal işte! Kızı babasına kulak asmaz mı? Asmazsa babası kıza küsmez mi? Meltem olan serin serin esmez mi? Sözümdeki inceliği bul işte! Aldanma sakın ha dünya demine Hata yapar düşürmez mi yemine? Gönlünü bağla sen ehl-i emine Hak üzere olanlardan ol işte! Gaflette döner mi zulmetler nura Gönülsüzüm söyletmeyin bu sıra Niyet Beytullah'sa, hedefse Hıra Gönül sende, gözde senin, yol işte! |
*Gülüm Can...
Nadasa bıraktı gönül bağını Çoraklaştı, çoraklaştım gülüm can. Ona mesken ettim kalbin sağını Firaklaştı, firaklaştım gülüm can. Vurgunuyum hayaline birinin Düşmanıymış gözlerimin ferinin Haberi yok gönlümdeki yerinin Iraklaştı, ıraklaştım gülüm can. Gecenin rengine bürünen benim Gölgeler ardında sürünen benim Tükenir, tükenmez görünen benim Meraklaştı, meraklaştım gülüm can. Çarpmanın ölümü, sonudur bölü Gülün aslı onda, başkası ölü Bana gülistandır yurdumun çölü Kuraklaştı, kuraklaştım gülüm can. |
*Hasreti Gözlerim İçsinler Susun!
İlkbaharı aradıkça gönüllerde gül solar İlim ile derya olsam gözlerimi kurt yalar Sevda diye közü gönle koyanlara tuzak ol Ararım ben beni bende, gönlüme hasret dolar… Bulamadım, gidiyorum, ne bir ot, ne bir yosun Yorgun bakışlarım artık kayalarda uyusun Kutlu sevda asumanda, heybetiyle Azak ol Bu gözlerim, hasretimi içsinler susun susun Kadim fikri zikredeli hasretim ayda gülüm Anla artık bu dünyadan umulmaz fayda gülüm Yıldızların mecnunuyum, Leyla der ki “uzak ol” Ben arzumla yasaklanan bülbülü şeyda gülüm… Garibiyim bu yerlerin, sızlarım derin derin Ayla güneş sizin olsun, nispeti yok bu yerin Yollarında toz dumansa, bir suret-i Sazak ol İstemem ki, huri kılman cananı bana verin. |
*Hayat İki Harf Arası…
Yeşilin rahmeti düşmedi kıra Gaye merkezine çok uzak ara Bu zulüm gafletle döner mi nura? Bir türlü gerilmez yaydaki okuz Bağıra bağıra öldük ki! Yokuz! Hayat ki; iki sır harf arasında Sevda; kâğıt, kalem, zarf arasında Kaygılar, zaaflar, örf arasında Dilimizde türkü, ağızda sakız Çağıra çağıra öldük ki! Yokuz! Akıllı oldular göğe bakanlar Küllenmiş gönülde ateş yakanlar Balık pazarında kadın kokanlar Dizlerin dermanı şu kötürüm kız Ağıra ağıra öldük ki! Yokuz! Sualsiz gider de göçümde gitmez. Asilde, usulde, biçimde yetmez Menfezde biter de içimde bitmez Artık dünya kirli, bizler mi pakız Soğura soğura öldük ki! Yokuz! Zemheride bahar yapıp bir ayı İndirmişler çengel takıp bir ayı Bir daha hasretle bakıp bir ayı! Yemedik, içmedik, yutmadık tokuz Yoğura yoğura öldük ki! Yokuz! Ya al beni ya “yemeğim” bal eyle Ya bul beni, ya emeğim hal eyle Ya sal beni, ya bir eğim yol eyle Zorumuzdan dokuz değil, on dokuz Doğura doğura öldük ki! Yokuz! |
*Haylaz Kız…
Kutlu sevda olsa başta tacınız Bu sebepten eksilmese acınız Deseler ki, sana büyük suçunuz Bu sevgiyi yaylar mısın? Haylaz kız! Açık ağız, kalkık burun, çekik göz Pervasız dil, boru boğaz, hoyrat söz Ağız söyler, kulak duymaz, her yer düz Yanıldım mı? Söyler misin? Haylaz kız! Essah sayar, bir kez etsen şakanı İstesen de bırakmıyor yakanı Akrep değil, örümceğin sokanı Artık beni eyler misin? Haylaz kız! Bu sevgiyi oldur olmaz aklına Bir canı incitmek gelmez aklına Aradığı nedir bilmez aklına Her geleni paylar mısın? Haylaz kız! Hüzün bizim ekmeğimiz, aşımız Sonbaharda, zemheride yaşımız Bu sebepten iyi gitmez işimiz Hâlâ beni saylar mısın? Haylaz kız! Saylar mısın? = Seçer misin? |
*Hep Kahır
Gönül okyanusu kurudu birden Nilüferin yaşaması zor kuzum. Güneşin alazı fışkırdı yerden Ben doğduğum günden beri susuzum. Boş dolmaz bir türlü doldururum da, Gücüm kâfi gelmez kaldırırım da, Aldırmamak olmaz, aldırırım da, Hem açım, hem susuz, hem uykusuzum. Yeşil senin, kızıl senin, al senin Kovan senin, arı senin, bal senin Hallerine güldürdüğün kul senin Kalmadı hayatta hiç tadım tuzum. Sevdalar sümbülde, gülde umutsuz Kuğularım kuru gölde umutsuz Cümle İsmailler çölde umutsuz Benimse günbegün artıyor sızım. Sonbaharda suya bağlar dayanmaz Er direnir, zora dağlar dayanmaz İçim yanar, ana ağlar dayanmaz Yürek yağım erir, ben kaygısızım! ! Yarin gözyaşıyla ıslanan Fırat, Boğazımda düğüm aldığım murat! Bizi olgunluğa götüren kırat Hep kahır, hep kahır, hep kahır kızım. |
*Hoyratlar
Zaman geçer yaş akar Gökler ağlar yaş akar Yurdumda yurttaşımın Yüreğine yaş akar. Er olsa başa değse Kirpikler kaşa değse Kalbinizi yoklayın Ayaklar taşa değse. Coşunca Çoruh Gediz Atiye kalır mı iz? İki yirmiden yeğse İşin suçlusu biziz. Başa bela düşünce Alır beni düşünce Dostluklar belli olur Vardan dara düşünce. |
*Hülyalı Düşler.! !
Hülyaya seslenir çağın kuşları Duyan insan dilde sözü unutur. Gönülden gönderir göze yaşları İçer azar azar tuzu unutur. Ne deniyor dinle hele kalender Cahilde izan yok, nasihat eder İki gözden ılgıt ılgıt yaş gider Yanı yara yaslar, düzü unutur. Hoş görün aşığı kavrulsun, yansın Küllerini görsün Aslı, uyansın Aşık her saniye aşkını ansın Hayaline dalar yüzü unutur. Sakin gölde sessiz çalkanır kuğu Şu ayın on dördü, şu yakışığı Leylaların şirin, arsız aşığı Atar tezeneyi, sazı unutur. İki gönül yakın eder ırağı Asaletin sır sultanı çırağı Gülün her dalına düşer kırağı Hararet yükselir, közü unutur. Şu aşkın hatırı olsaydı şayet Ödenirdi, candan aziz şu diyet O gönül de hoşnut olurdu gayet Ki, çoğu arzular, azı unutur. İnsan, insanlıktan azınca çıkar Düşkününe kuyu kazınca çıkar Şair, ruhsuz şiir yazınca çıkar Sana aşık olur, nazı unutur. O çağları hasret ile anarsın Ağustosta ayaz vurur, donarsın Sen kendini kuldan evla sanarsın Seni kışın gören, yazı unutur. Sır okyanusunda inciyse erek Hayaller çoğalır arzu diyerek Lakin Kaleli’ye Hülyası Gerek Hülya der, gelini, kızı unutur. |
*Hüznümdesiniz
Toprak ana ile devlet babayı Birbirine kattım, yoğurmaktayım. Şüpheler, kaygılar sardı obayı İş çileden çıktı bağırmaktayım. Her gönül bir makam, vatan ki ana Gönül gözüm bakar anadan yana Seslendim sunama çıksın meydana Seni hissetmekte, soğurmaktayım. Beşiğimi vatan ana salladı Devlet baba açığımı kolladı Kader beni her gurbete yolladı Öz ağzımdan dokuz doğurmaktayım. Kerkük'te Türkmen'in dalları kırık Kırım’ın, Çeçen'in kolları kırık Doğu Türkistan'ın dilleri kırık El açtım sultanı çağırmaktayım Doğurmaz olaydı bizi analar Bizi sevmesinler artık sunalar Her birinin elindeki kınalar Karardıkça âlem sanır aktayım Şafakla birlikte bir sabah erken Güvendiğim dağın karı erirken Ah! Hikmet bağının gülü kururken Bir kenarda türkü çığırmaktayım. |
*İmgesellik...
Özgünlük seslenir, yetkinlik nerde Estetik zihinler burda soğurlar. Nerede tempo var, lirizm orda Sesi gür olanlar, esnek uğurlar. Burda yetkinlik yok, elime beleş Burda hece beleş, kelime beleş Burda akıl alık, selime beleş Burda telefona bakar sağırlar. Burda imge yalın, ritim de hüzün Burda görev yoktur, her saat izin Burda kral sensin, açıksa gözün Burda eller kara, boyun yağırlar. Kim kimi beğenir, kim kimi över Kim kime küfreder, kim kimi döver Burda kimler aciz, burda kimler er Burda açılmakta yeni çığırlar. Burda körle topal oynar baş barı Burda fark edilmez işçi, bey arı Burada tamam yok, ki hepsi yarı Burda göz kapalı, açık bağırlar. Sen bana fodul de, sen bana kel de Ben asla gücenmem ikinci el de Seni mahcup etmem sen bana gül de Körler (!) birbirini burda ağırlar. |
*İnsan
Sana istirhamım insanım diyen En halis aşk ile sarılsın insan. Anla feryadımı insan isen sen Gönüllere mühür vurulsun insan. Esirge kulunu, affet yaradan Fitneyi, fesadı kaldır aradan İnsanlığa huzur gönder sıradan. Gönlünden gönlüme erilsin insan. Kara herk içinde kara karınca Görünür, gönüller Hakka varınca Bayram olur elbet dostu sarınca Dışardan bakınca görülsün insan. Bir kulak ver, dinle gönül ağrımı Yüreğinde hisset yürek çağrımı Görme yanlışımı, anla doğrumu Muhabbet harcıyla karılsın insan. Sen de işe yara gezme boşuna Kulak ver sesine, bir bak yaşına Âlem-i İslam’ın kurtuluşuna İnsansa eğilsin, yorulsun insan. İki kere iki dört mü diyorsun Rakibim benden de mert mi diyorsun Henüz ölmemişsin ört mü diyorsun İki kere ölüp dirilsin insan. Onulmaz dert mi var inceden ince? Aşk ki felah bulur gönle girince Vuslat hâsıl olur Rabbe erince Namazgâh yerine serilsin insan. İzzeti, irfanı sarmalar ismet Toyun nasibi üç, ikisi kısmet Yoklukta Yusuf'un varına nispet Diyardan diyara sürülsün insan. Gönlüme gücenir gönül koyarım Gönlümün sesini sende duyarım Gönlünü gönlümle yoldaş sayarım Dostluğa eğilsin, kırılsın insan. |
*İnsanlıktan Yanayız!
Dert sıkıntı sandık sandık Sözümüz tüllüdür bizim! Arada kaldıkça yandık Dostumuz fellidir bizim! Duman tepeyi bürüsün Gözyaşı dağa yürüsün Dili kopsun, ten çürüsün Safımız dillidir bizim! Sade haktan yana canlar Sözü arif olan anlar Şer dili yesin çıyanlar Hasmımız pillidir bizim! Gidilmeyen yer içinde İnsanoğlu sır içinde Her haliyle kir içinde Yaşımız ellidir bizim! Kaba saba konuşmuşuz Hala geçmiş, hala –mış’ız Deliye söz danışmışız Perimiz zillidir bizim! Yurduma doldu uyuzlar İnsanın vicdanı sızlar Zemheriye dönsün yazlar Kışımız güllüdür bizim! Yılan ile bir olunmaz Kem söz ile yol alınmaz Gönülsüz selam salınmaz Postamız tellidir bizim! Akıl lazım ki düşüne Bakın zalimin işine Aşk diye düştük peşine Kuşumuz çillidir bizim! Gölgeler yerleşti dağa Söz kâr eder mi salağa? Yol gidiyor karanlığa Aklımız killidir bizim! Aklı kıt olanlar azar Şirret söyler, çirkef yazar Fikri çalar, zihni bozar Aşkımız yellidir bizim! Ne zamanı, ne fırsatı Zalim sürer saltanatı Uyan! Uyan! Beyni katı Sevdamız millidir bizim! Söz canına ot tıkanlar Kalp kırıp gönül yıkanlar Kaleliye hor bakanlar Safımız bellidir bizim |
*İntizar
Ummanda bocalar hasret gemisi Hayaller, umutlar, ihvan gidiyor Baca görünmeden kaybolur isi Dağlar al kan, bağlar viran gidiyor Bir zamanlar dünya titrerdi senden Gelirdi seslensen sesin her yönden Haberin olurdu yarından, dünden Al taylar Altay da revan gidiyor Her biri bir inci illerin senin Bülbüle tuzaktır güllerin senin Dile dil açtırır dillerin senin Sırrın deryasında irfan gidiyor Sabahları çaldığımız çan işte Ağlanacak halimiz var, yan işte Gözümüzden kan akıyor kan işte Can gidiyor gülüm, burhan gidiyor Orda bir millet var aslımın aslı Orda göz hapsinde neslimin nesli Orda yaylalar var süslü mü süslü Orda yüreğimden Sinan gidiyor Perişanım, yara aldım, hastayım Yıllar var ki, kederdeyim, yastayım Barbaros’la Tunus’tayım, Fas’tayım Şimdi bağımızdan baran gidiyor Sana göz kırpıyor Hazar’la Aral Sana gül devşirir Altay’la Ural Sana baş eğerdi hükümdar, kral Seninle bir koca cihan gidiyor |
*İtiraf
Ağlardım hiç kimse dokunmadan da Ağlardım kimseden sakınmadan da Ağlardım sessizce yakınmadan da Artık gözlerime sözüm geçmiyor Şimdi gözüm iyi kötü seçmiyor. |
*Kadın! !
________Kadın gibi kadınlar için her günün 8 mart 'Kadınlar Günü' olması dileğiyle, kutlu olsun.._____ Kadınlık adına yola çıkarak Göğsüne kocaman pankart takarak Madalyonun bir yüzüne bakarak Kadınlık sırrına(!) ermeye koşar. Kadınlığı bilmez kadınsı yaşar Birisi çocuğa hep emzik vermiş Çocuğu memeyi resimde görmüş Birisi aç susuz bebe emzirmiş Birisi kadını görmeye koşar. Kadınlığı bilmez kadınsı yaşar Birisi anılır her mart sekizde Birisinin gözü tek baş öküzde Birisi çakırkeyif, biri ikizde Birisine kına sürmeye koşar. Kadınlığı bilmez kadınsı yaşar Biri hediyesiz girmez yatağa Birisi gün be gün batar batağa Birisi hizmetkar, biri tam ağa Birisinden güller dermeye koşar. Kadınlığı bilmez kadınsı yaşar Birisi uçakla yazlığa gider Birisi devamlı davarı güder Birisi birini istismar eder Birisini tutup yermeye koşar Kadınlığı bilmez kadınsı yaşar Birisi oğlunu askere yollar Birisi “bedelli” zamanı kollar Biri sarılınca ayrılmaz kollar Birisiyle söze girmeye koşar. Kadınlığı bilmez kadınsı yaşar Birisi anadır kimseye bakmaz Birisi “suna”dır kocayı takmaz Biri övünmeyi elden bırakmaz Birisi de bohça dürmeye koşar Kadınlığı bilmez kadınsı yaşar Biri kamerasız öpmez kocayı Birisi unutur seneyi, ayı Birisi mesken tutar adayı Birisi de tandır sermeye koşar Kadınlığı bilmez kadınsı yaşar |
*Kaleli'ye Sorular!
Sen ki, sana hayransın, yok içinde var sayar Sen ki, nefse mezarı eştin mi ki Kaleli? Sen ki, sekiz ayarsın, her geleni yâr sayar Sen ki, kârın saydığın rüştün mü ki Kaleli? Sen ki, sır deryasında inci arar, taş bulur Sen ki, alır satarsın, kuruluğu yaş bulur Sen ki, çok namuslusun, dost sana oynaş bulur Sen ki, gönül ilinde piştin mi ki Kaleli? Sen ki, derede durur, yamaçlara seslenir Sen ki, baktığın yamaç gelin gibi süslenir Sen ki, istemesen de gam bağrına yaslanır Sen ki, dünya haline şaştın mı ki Kaleli? Sen ki, hikmeti görür, elifinde, dalında Sen ki, bunu kavramaz, hâlâ kendi halında Sen ki, han olmalısın sevdiğinin yolunda Sen ki, kendi kendini aştın mı ki Kaleli? Sen ki, geride durup sakın öne söyleme Sen ki, senden habersiz, sakın düne söyleme Sen ki, haktan bahsetme, sakın yönü söyleme Sen ki, Ak süt diyorsun, taştın mı ki Kaleli? Sen ki, çakaldan çakal, vakur der bazıları Sen ki, viran gönlünde beslersin tazıları Sen ki, kuzu postunda yazarsın yazıları Sen ki, çok vardan dara düştün mü ki Kaleli? Sen ki, mantıktan uzak, aldanırsın, nerdesin? Sen ki, gerçeğe örtü, hakikate perdesin Sen ki, İlim, marifet olmadığı yerdesin Sen ki, kızıl elmaya koştun mu ki Kaleli? |
*Kamber Miyim? Aradığım Arzu Mu?
Gönüller gurbette, özlem bitmiyor Gönül fincanımda gezer bir arzu. Ayları toplasam bir gün etmiyor Selamı sitemli yazar bir arzu. Geleceğim ama yollar yaralı ******* hüzünlü, düşler karalı Selamlar yollarım olmaz oralı Hasret heybesinden sızar bir arzu. Özlem kervanıyla yola çıkarsın Yıldıza ulaşır, aydan bakarsın Beni gördüğünde kaşın yıkarsın Gökçe göz üstüne nazar bir arzu. Aklımı şafağa kustuğum gece Sensizliğe inat sustuğum gece Yazmanı bağrıma bastığım gece Tutsak bakışları bozar bir arzu. Sordum şafaklara seni kaç kere Gözlerimde hasret batarken tere Yıldızları bir bir indirip yere Hamlar meydanında tozar bir arzu! Bırak can suyuyla nemlensin hasret Hem sensiz, hem bensiz demlensin hasret Bu ürkek sevdayla imlensin hasret Baharı beyhude üzer bir arzu. Bakışın kurşundur sezerim ah ah Şafak bülbülünü üzerim, eyvah Ben benden habersiz gezerim billah Sevdadan kan damlar, bezer bir Arzu. Deniz mavisiyle gökleri ördüm Vuslat pazarında ismini gördüm Yollarına gönül diye gül serdim Aşkın güllerini ezer bir arzu. Hasret aleviyle düşleri yaktın Hazar’ı özleyip tersine aktın Beni kendim ile yalnız bıraktın Yüreğime mezar kazar bir arzu. |
*Katran Ve Kına…
Gecemi gecene yoldaş eyledim Bir elimde katran birin de kına Gönülden hissettim, dilden söyledim Dolunayı şahit tuttum aşkına… Bir sağa bir sola selam veririm Her nereye baksam, seni görürüm Sana geldim işte, sana yürürüm Sükuneti telkin ettim şaşkına… Kınamaya gücüm kifayet etmez Dur desen oturmaz, kovarsan gitmez Bu hikaye burada sağlıklı bitmez Su bentleri yıktı, döndü taşkına. Bu esaret bir gün ışığa döner İnsafsız sevgili aşığa döner Lağımın tortusu kaşığa döner Karartır yüzünü benzer uşkuna |
*Kendimi Kandırıyorum…
Boyu sıfır santim, eni kaç kulaç Şaşıyor, kendimi kandırıyorum… Beynini, gönlünü, gözlerini aç Üşüyor, kendimi kandırıyorum… Kendimi indirdim taht-ı kabire Çokları var debelenir ha bire Baktım da, cümlesi bulaşmış kire Işıyor, kendimi kandırıyorum… Marifet, kırattan hiç inmemektir Hasmın defterinden silinmemektir Maskara olurken sevinmemektir Şişiyor, kendimi kandırıyorum… Vatanımda dostluk değildir tekin Çileden çıkarır, olsam da sakin Haddimiz değildir söylenmek lakin Pişiyor, kendimi kandırıyorum… Asalet tahtında sahte merasim Madde potasında yorgun tebessüm Ya Rabbi, ne zaman biter bu mevsim Taşıyor, kendimi kandırıyorum… Fikir cüce, hani his’te tazelik Mantarlaşmış beyin, hangi özellik? İsli cam da ucuzlamış güzellik Düşüyor, kendimi kandırıyorum… Nesebi bozuklar sırasındayım Ayarsız akçenin turasındayım Bunca duyarsızın arasındayım Yaşıyor, kendimi kandırıyorum… |
*Kendimle Hasbıhal
Gözüm minarede, kulağım seste Kalışımı bekliyorsun, eyvah ey. Salâ ki yüreği yakıcı beste Bilişimi bekliyorsun, eyvah ey. Gönlümü çevirdin gam tarlasına Arzuları ektim, durdum yasına Kendimi kaptırdım yol havasına Gelişimi bekliyorsun, eyvah ey. Yatsın istifini bozmasın diye En özge derdini yazmasın diye Yazıp yerdekini üzmesin diye Silişimi bekliyorsun, eyvah ey. Perişan ahvalim bekleme beni Azıcık başımı kaldırdım yeni Ölmedim, üzgünüm, sarstım güveni Gülüşümü bekliyorsun, eyvah ey. Zamanın arısız ballarında sır Kader ağacının dallarında sır Sabır sarayının yollarında sır Dalışımı bekliyorsun, eyvah ey. Fazilet köşkünde sahte merasim Ne zaman bitecek rabbim bu mevsim Lüzumsuz, gereksiz, anılmaz isim Oluşumu bekliyorsun, eyvah ey. Hasret dünyasında nasıl güleyim Sevgiyi ekmişler nerden bileyim Yol uzun, ben hasta, nasıl geleyim Ölüşümü bekliyorsun, eyvah ey. |
*Kendimle Yüzleşiyorum!
Nere baksam vekil, asıl bulunmaz Şeytan ilmi ile alim olunmaz Alim edebinden cahil alınmaz Aklımı yakıyor şer üstüne şer! Dördüncü cemreler gönlüme düşer. Sevgi yoksa saygı olmaz efendim Saygı kelepçede kalmaz efendim Sevgi sevmek ile solmaz efendim Gönlümde aşk ile sevdiğim pişer Dördüncü cemreler gönlüme düşer. Haysiyetsiz haya satar pazarlar Uğrağımız oldu desem kızarlar Çöpten beslenenler, tüpten yazarlar Yılanlar, çıyanlar mezarım eşer Dördüncü cemreler gönlüme düşer. Saçaklar damlıyor zamansız belki Tutsak bir güneş var tepede gel ki İçerim ürperdi, soğudum, bil ki! Üçüncü cemreyle topraklar şişer Dördüncü cemreler gönlüme düşer. Kızarmıyor yürek, terlemiyor ar Fasığın ipine sarılmam, kopar Cahildir insanı kör cahil yapar Aklım buz kesilir dimağım şaşar Dördüncü cemreler gönlüme düşer. Gül şehrinde güle mezar kazılır Dişimi sıkarım, çenem bozulur Közde kebap oldum canan yazılır Hayalim sır olur dağları aşar Dördüncü cemreler gönlüme düşer. Bilerek işlerim her türlü haltı Dini beş ederim, imanı altı Aklımdan çıkmıyor toprağın altı Şaşarım muhakkak insanım, beşer Dördüncü cemreler gönlüme düşer. Anlamak başkadır, bilmek başkadır Gitmek hasret kokar, gelmek başkadır Hatayı hattından silmek başkadır Hakikat hasretle ne kadar yaşar Dördüncü cemreler gönlüme düşer. |
*Kırk Yıl Gönül Verdiğim
Şu gönlümü açsanız, neler neler görünür Sizler suyu içseniz, bana tokluk yerinir. Hep kahırlı yaşadım, yürüdüm adım adım Yaraları kaşıdım! ! Ne tuzum var ne tadım Nakış nakış ördüğüm, boğazımda kördüğüm Kırık yıl gönül verdiğim, Dinim ile Türklüğüm Çatlamış ar damarı, çiçeğe konmaz arı Sende nazın humarı, ben de sözün damarı Küstüm ama bana sor! Evvele sor, sona sor Gönlümdeki hana sor ve sevdadan yana sor Işık yakmalı yurda, gedik açmalı sur’da Alnın öpeyim dur da, bir ayağım çukurda Gönül gözüm Pericik, çok içinde biricik Yavru pır pır söz cik cik, gayri kaldım gericim Ne boyu var ne eni, anlayın artık beni Sızım var henüz yeni, kaybetmişim güveni Gönlümü bilen bilir! Başım ona eğilir Yaşamak sonra gelir, yiğit ölmeden ölür. |
*Kış Demiş
Baykuş eğri büğrü yazmış yazıyı Çakal yola salmış topal tazıyı Karınca ciğere çekmiş sızıyı Sivrisinek bey arıya kış demiş. |
*Kızından Babasına...
Ben sana baba dedim; Gidenler gelmez diye, El kıymet bilmez diye, Babalar ölmez diye, Ben sana baba dedim! Ben sana baba dedim; Yüz sensiz gülmez diye, Ufkumu delmez diye, Yâr yaşım silmez diye, Ben sana baba dedim! Ben sana baba dedim; Baba cevher, öz diye, Hasret ateş, köz diye, Benliğimi ez diye, Ben sana baba dedim! Ben sana baba dedim; Kıymet bulur söz diye, Sana yollar düz diye, Sensiz bahar güz diye, Ben sana baba dedim! Ben sana baba dedim; Kavuşuruz tez diye, Asılmasın yüz diye, Düşlerimde gez diye, Ben sana baba dedim! Ben sana baba dedim; Sensiz ömür az diye, Sana çıkar iz diye, Her derdimi sez diye, Ben sana baba dedim! Ben sana baba dedim; Dost beni almaz diye, Öz felah bulmaz diye, Sensiz yurt olmaz diye, Ben sana baba dedim! Ben sana baba dedim; Yiğitler yılmaz diye, Göz yolda kalmaz diye, Hakikat solmaz diye, Ben sana baba dedim! ! ! |
*Kızma Ufaklık!
Ufaklığım, sancı düşer inciğe Özledinse, geleyim mi? Olmaz mı? Herkes güle vurgun, ben gelinciğe Sen yeşersen viraneler gülmez mi? Sanırsın ki; arzulamam, aramam Bir saniye senden uzak duramam Sana ulaşamam, sana varamam Dua etsem gelip seni bulmaz mı? Kara kazan bir gün alır götürür Gözlemlerim beni yeyip bitirir Özlemlerim beni sana getirir Selam salsam dostun seni salmaz mı? Unutulmaz ufaklıklar ufağı Yırtar karanlığı, doğar şafağı Derede sazana atarsın ağı Yüreğinde ince sızı dolmaz mı? Ben gidersem adın kalmaz çiçeğim Ben var isem adın solmaz çiçeğim Sebeplerin adın bilmez çiçeğim Çiçekleri sulamazsan solmaz mı? |
*Kimlik-1-
Muhabbet bağına bir nazar eyle Bahçesi Türk meyvesi Türk barı Türk Gez dolaş durmadan dağ, ova, yayla Çiçeği Türk, çimeni Türk, arı Türk. Zemheri başında açılır çiçek Bu hale bir mana vermemiz gerek Ahali ad koydu 'çiçek' diyerek Kırmızı Türk, mavisi Türk, sarı Türk. Hayal engin deniz, söz boğum boğum Hasret ile geçer en olgun çağım Sağanak altında gönül durağım. Yağmuru Türk, dolusu Türk, karı Türk Gönülde kaynayan, kabaran, taşan Her Türkün olduğu yere ulaşan Yüreklerde yanan, tüten, korlaşan Ateşi Türk, alevi Türk harı Türk Kem gözlere perde germiş ******* Sesimize ses vermiyor yüceler Azmi şeref, payesi ar, niceler Anası Türk, babası Türk, yâr’ı Türk |
*Kimlik-2-
Sen ey vatanın onuru, mahzun olma dalgalan Yalvarırım ey rüzgarlar kesmeyin hızı bir an Kasırgalar aşka gelir, nağmeler yolda kalır Sen düşersen ben düşerim, toprağım olur viran. |
*Konuş-ma…
Selam veriyorum, dalgınlık neden Bir dörtlük yollasam görür mü acep? Uyuma, menzili doğrulttu giden Yoksa bu yaptığım terör mü acep? Merhaba demekten usanan şair Bir şiir karalar hayata dair Bulursa konuşur Fatih’ten mahir Bulmazsa ayağı sürür mü acep? Dinle bu sözümü oyalanma gel Dünya benim diye boyalanma gel Haktan gayrisini sakın anma, gel Buna Halik ruhsat verir mi acep? Ne bu sızım diner ne bu ıstırap Günler var perişan, yıllar var harap Şaşırılmış rota, yıkılmış mihrap Bu rüzgarlar bizi kürür mü acep? Bir yanda dalkavuk, bir yanda hile Bir yandan taş atar ahbabım bile Bir yanda yoksulluk, bir yanda çile Ve bu hayat böyle yürür mü acep? Dinlersen Kaleli doğruyu yazar Fakat çok güvenme bazen de azar Bazen bade diye su içer sızar Hakikate karşı erir mi acep? |
*Kurban Hikayesi
Musa çoban idi, koyun güderdi Üç kurt geldi, bir koyun ver baç dedi. Emanetti, sahibine ne derdi. Bizim için en güzeli seç dedi. Elçiyiz biz, isteğimiz eyle gel Biz koruruz sahibine söyle gel Git ağandan izin iste öyle gel Ne diyeyim, isteğiniz kaç dedi Ben gidersem koyunları boğmayın Hem yemeyin, hem de sakın sağmayın Yemin edin, hüzün olup yağmayın Biz değmeyiz dağdan dağa saç dedi. Kurtlar koyunları garanti etti Musa koşa koşa köyüne yetti Bu durumu ağasına iletti Çabuk git ver bu yaptığın suç dedi. Kurtlar koyunlardan birini aldı İşte o sırada olanlar oldu. Ki; koyun karnında bir yavru buldu Kurda baktı, hikmeti ne? “MIÇ” dedi. Koyun o an kınalı koç doğurdu Kurban olsun yavrum, alın bağırdı Koç telekten hafif, taştan ağırdı Semiz idi, tertemizdi, aç dedi. Sırrın denizinde olaylara bak Her biri zincirde halka muhakkak Ne cadde var, ne bulvar var, ne sokak Mekansız bir çağdan çağa uç dedi Zaman cahilliye, gönülde vehim Bir evladın yoksa, durumun vahim Halil-ür Rahman’dı Ebü’l İbrahim “Bir oğul ver, başa olsun taç” dedi. Günlerce yalvardı, istedi Haktan Dilek Hak katına ulaştı çoktan Gün geldi, İsmail var oldu yoktan Sanki onsuz bütün alem hiç dedi İbrahim böylece talihi yendi Zaman geldi sözünü tut denildi Deve kurban etti, sayısı bindi. Ne ağır imtihan, ikaz üç dedi. Sevdiğim diyerek çökmüştü dize Sonra hakikatle geldi yüz yüze En sevdiğin neyse o gerek bize Bir gaip ses, İsmail’den geç dedi. Anasıyla İsmail’i aldılar Çöle doğru yola revan oldular Susayınca orda zemzem buldular. Hem berraktı, hem tatlıydı “iç” dedi Hacer bakmaz idi şeytan yüzüne Bir taş attı tam rast geldi gözüne Kördü şimdi, inanmadı sözüne. Mahvettiğin müminlerden öç dedi İsmail’in gözlerini bağladı Tekbir aldı, çok yalvardı, ağladı Hüzün arşta bir yüreği dağladı Cebrail’e rahmetimi saç dedi. Yiğitti İsmail, temizdi aktan Yaratana teslim olmuştu çoktan Bildi ki kaza da kader de Haktan Sende bütün kuvvet, kudret, güç dedi. Kesmeyen bıçağı taşlara çaldı Taş yarıldı, gökte ihtilal oldu Bir melek semâdan bir koçla geldi Bu koç Tûr’da kurtla giden koç dedi. .........Hz.Cibril: Allahû ekber, Allahû ekber .........Hz İbrahim: Lâilâhe illellah vellâhûekber .........Hz. İsmail: Allahû ekber ve lillahilhamd |
*Küser…
Hayalin gecem oldu Deryadır koya küser! Gecemi hasret çaldı Süt ekşir maya küser! Bu günlük yeter artık Hasretler tüter artık Bu dünden beter artık Asalet soya küser! Haklısın, küsersin yar Zamansız esersin yar Feryadı basarsın yar Dereler suya küser! Gecenin ayazında Ayazın beyazında Canların avazında Tiryaki çaya küser! Zordan daha zordayım Ateşteyim kordayım Arasınlar ordayım Yer çatlar faya küser! Aldığımı vermedim Verdiğimi görmedim Ortamı ben germedim Akbaba toya küser! Ok attım hedef bulmaz Tadım ve tuzum olmaz Söylersem bende kalmaz Vuslata yaya küser! Bul adil hakim görüş Töhmette hakim görüş Bilmeden ha-kim görüş Sandıkta oya küser! Düşünce vursun seni Duygular yorsun seni Sorduğun sorsun seni Düğüne toya küser! Eririm aklım ermez Haykırırım ses vermez Halimi canan görmez Gönlünde kaya küser! |
*Küstün Divane...
Arzu ata binmiş, süvari yaya Bahane mi? Küstün divane seni. Hasret helâk olsun, gün saya saya Cihana mı küstün divane seni. Ömür geçer kuzum, yıllar görünmez Adları sayılır, kullar görünmez Gurbet vatan olmuş, yollar görünmez İhvana mı küstün divane seni. Nedir arzuhalin, nedir muradın Yerlerde sürünür gökteki adın Bulutları sağdın, arşı taradın O Han’a mı küstün divane seni. Görmeli de şahı, göz ile değil Pişmeli, ve lakin köz ile değil Bir bak, beni anla, söz ile değil Sultana mı küstün divane seni. Bu su taş çevirmez, andım boşuna! Bağa hayat vermez, kandım boşuna Baktım hayat çerez yandım boşuna Şahane mi? Küstün, divane seni. Dikenlere çare diye el atar Türlü hayal ile uykuya yatar Rüyada beş alır, birini tutar Mihmana mı küstün divane seni. Kara talihime baktım, usandım Zikrine kafamı taktım, usandım Hayal ile sana aktım, usandım Sen,bana mı küstün divane seni. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:42 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.