![]() |
Altın Vuruş
“sabâ” mı “hicazkâr” mı “nişâburek” “uşşak” mı böylesine mest ederek sonra kaybolmak hak mı nurdan hanım damardan giriverdi üstelik beste neyse neydi de torun kesin “bûselik” heyhât sanatçı budur kâh “neveser” kâh “dügâh” bazen “suz-i dilâra” bazen “sultan-ı yegâh” ruh hâleti “karcığar” siyah beyaz kontrast bir an “şehnaz tango” dur bir an “sabâ” bir an “rast” nurdan torun tek şarkıyla bizi etti berhava altın vuruş bu işte sanatkârım merhaba (ağustos '03) Fuat Eriçok |
Aman Danışman
adamlar var duvar gibi sağır sultan eş ne denli parlasa güneş geçmez zira taş ne dostu var ne arkadaş şeytanla koldaş tam duyarsız sanki bir leş olunmaz yoldaş çok laf yapar ağızları ağrıtırlar baş hiç yapılmaz fikren savaş boşuna uğraş işleri güçleri tıraş dilleri faraş komazlar taş üstünde taş mangalda ateş her belada paydaş bunlar her kör göze kaş avantalara tebelleş işleri beleş hep kaytarır sevmez telaş tüyerler yavaş sıvışırlar varsa güreş mayası kalleş yetkiyi kendinden alır başı boş dolaş ast üst bilmez serbest giriş kuralsız serkeş ne kolon kaldı ne kiriş kaosla özdeş gizlice piş ağzıma düş lezzetli düşeş sakın danışmayın aman tüm sözleri yaş çalışırız derler de boş gezerler ayyaş hatta ayyaş ötesi keş tipler de keleş aman dostum uzak dolaş dum dumlu kaleş (30 ağustos ’06) Fuat Eriçok |
Ampul
aydınlığı yanılgı kaynak değil sadece aracı ışığa sebep değil sonuçtur elektrik kesilmeye görsün karanlık nedir görürsün ince bir teldeki yangı benzer tencerede kaşığa son uçtur (23 aralık ’06) Fuat Eriçok |
Anagram - 2
elimde k. a. l. e. m çizerim e. m. l. a. k yazarım k. e. l. a. m olur yontarım k. a. l. e k. a. l a. l a bitti koca kalem ömrüm gibi tükendi gitti biraz selüloz biraz karbon oldu toz son acaba bu mu k. e. m. a. l (23 kasım ’06) Fuat Eriçok |
Anagram - 3
e. l. i. z. a. b. e. t. h / t. a. y. l. o. r ile bir filmde oynama fırsatı bulsa bale yapan yakışıklı fakat acemi ve yeteneksiz zorlama bir oyuncu senaryoya uygun olması sonucu “ a. h / r. e. z. i. l / t. o. y / b. a. l. e. t ” dese de herkes şöhreti yakalamaz mı bir anda her zaman olmuyor ki adalet nasıl açıklanır böyle bir şans efsanevi liz’le başrol oynamak dökmeden önceden hiç alın teri anagram hatırına kullanarak fazladan bir a i. z. a. h / e. l. b. e. t / l. o. t. a. r. y. a (26 kasım ’06) Fuat Eriçok |
Anagram - 5
c. a. r. a ne gerek hindistan’da r. a. c. a beykoz’da a. c. a. r (1 aralık ’06) Fuat Eriçok |
Anagram - Kaos
soak oska akso kosa soka okas asok ksao …. …. ne anlamsızı be kardeşim? kozmik lezzetli bir sos işte budur kaos! 14 ekim ‘07 Fuat Eriçok |
Anagram
k. i. b. e. l. e magna matter doğuran yaratan kadın bereket tanrıçası elbet nü salkım salkım memeleri çağrıştırır üzümü öylesine seksî burası anadolu’nun göbeği koca kalçaları ve leziz göğüsleriyle dolanırsa ortada fellik fellik şişer karnı büyütür bebeği olur e. b. e. l. i. k (23 kasım ’06) Fuat Eriçok |
Anagramlı Söz Oyunları
kış yaşıyoruz fakat şık değil kışı aydınlatmıyor kar ışık yok, koy yerine ark sert değil mevsim ters de olmasın rest mi çekti doğa? ister etki deyin tesir etik olmasa da olur neyse ki umutlar var yense diye iyilik kötülüğü yesen bile ilkel oyunları keza zeka bu mu? desen veya dense aynı iki yanı ayna güler bana yana yana yine de bakarım uzayıp giden her raya götürecekmişcesine yara bu da böyle bir arya ah zıpır adam çıktın yine dama sen var ya bu şiir seni parya yapar (6 şubat ’07) Fuat Eriçok |
Analara Ayıp Oluyor
önüne gelen politikacıya baba diye bağıran aymazlara anneleri kırmızı biber sürmeli (kasım 2003) Fuat Eriçok |
Analiz - 1
sen ben rikkat sen ben onlar dikkat sen biz rivayet siz ben ihanet siz biz rehavet siz biz onlar cinayet (14 ağustos '06) Fuat Eriçok |
Analiz - 2
kimi bakar görür anlar gelişir kimi bakar görmez zanneder yanılır kimi bakmaz görür bilir düşünür kimi bakmaz görmez yaşar düşünmez kimi bakmaz görmez yaşamaz inanır (17 ağustos ‘06) Fuat Eriçok |
Analiz - 3
düşünmez çalışır üretir satamaz (işçi köylü) düşünmez çalışmaz üretmez satar (tüccar) düşünmez çalışır üretmez satmaz (memur) düşünmez çalışmaz üretmez satmaz (dinci) düşünür çalışmaz üretmez satar (siyasetçi) düşünür çalışır üretir satmaz (bilim adamı) düşünür çalışmaz üretmez satmaz (filozof) düşünür çalışır üretir satamaz (sanatçı) (18 ağustos ’06) Fuat Eriçok |
Analiz - 4
oluşur gelişir bozulur dönüşür bilinir (madde) oluşmaz gelişmez bozulmaz yokolmaz bilinmez (ruh) anlatılır yayılır bozulur değişir farzedilir (inanç) akledilir gelişir yayılır değişmez isbat edilir (bilim) 18 ağustos ’06) Fuat Eriçok |
Ankarapitchecus
arkeologlar açıkladı asıl sembolü ankara’nın keçisi değilmiş on milyon yıllık bir fosil bulmuşlar ankarapithecus bir maymun orangutan goril ve şempanzenin ortak atası bir anlamda hangisi olması gerekirse hangisinin varlığı elzemse yâni onun durumuna geçebilme yeteneği olan çok kişilikli ya da çok kişiliksiz bir yaratık ortama göre şartlara göre rüzgâra göre diyelim her kılığa her karaktere bürünebilme esnekliğinde yakın tarihe ve günümüze bakıyorum da evrim teorisine inancım bütünleşiyor yaratılışcılar ve akıllı tasarımcılar sıkı bir darbe yediler bence apaçık bunca benzerlikleri nasıl açıklayacaklar meraklardayım binlerce soru dolu gence (20 nisan ’06) Fuat Eriçok |
ANLAK (anagram)
ön yargılarından hurafeden… dogmadan… kerameti kendinden menkulden AKLAN elinde KALAN tek değerli kıstas ANLAK olsun gerçeğe erişme yolunda temiz.. engelsiz.. kirsiz KANAL akmasın AL KAN boş bilinmezler uğruna ve sevgi ve mutluluk adına bir elinde bilim bir elinde ışık anlamsız karanlık karışık eski inanç kırıntılarını gülümseyerek küçümseyerek AN KAL zira ezelden beri aşılamamıştır sorunlar inatla karanlıkla kavgayla KANLA (23 mayıs ’07) Fuat Eriçok |
Anlamsız
doğdum istesem de istemesem de bu kesin ve öleceğim öleceği ve bildiği gibi herkesin bu aralıkta anlamsız ve amaçsız bir yaşam hastalıklar felaketler çalışma sevişme giyim kuşam kazanımlar kayıplar sevaplar günahlar ayıplar çılgın sevinçler derin üzüntüler neler neler hiçlikten hiçliğe bu koşu niye? kimi göklere çıkarır kimi kızıp köpürür 'nü' ye ne ayşe bakar ne süheyla ama perihan ile hicran yanıp tutuşur hüsnü'ye evet birinde ben varım ey terazi koyduğun karşılık nedir diğer kefene? ne çıkar bilmem ölçümün sonucu sonuçta kesin gireceğim cepsiz kefene öyleyse nedir bu döngü? peşin yazılmışsa kader terazi niçin gerekli dara ne? kefe ne? cevabı yoksa bu soruların ki yok ey filozof gerek ne felsefene? kelebeğin karıncanın yılanın hipopotam kanguru ve balinanın süheyla ile ayşe ya da benim veya perihan'ın nedenini açıklayamıyorsa onca kitap onca şiir onca felsefe ne? sıcak mı sıcak bir temmuz günü masada gönyeler kalemler ve çizimler gözlerim uzak ufuklarda donuk koskoca kara bir boşluktayım gene (temmuz '06) Fuat Eriçok |
Antrakt
“the end” yazdı perdede arka kapıdan sessiz düşünceli karanlık sokağa dağılmakta kalabalık şu anda kesin marilin'dir overlokçu hayriye ve marlon’dur artık kaportacı haydar sabah güneşle işe uyanana kadar (19 Ekim 2003) Fuat Eriçok |
Aptal Kutusu
evimizin en önemli yerini işgal eden sesli resimli şu 'reklâm' cihazı var ya hani canım reha muhtar nam yiğidin amerikan türkçesi ile futbol yorumladığı manken-sunucu hatunların kalça göbek başgösterdiği siyasetçi imamların vecizeler folladığı işte ona 'aptal kutusu! ' diyorlar çok yanlış kutu içeriğinden adlanır kalem kutusu şeker kutusu âlet kutusu şimdi bir bakalım t.v. kutusunda ne var reha mesela boğaz'da yalı sahibi amerikanca bile anlıyor siyasiler törenler devlet kesesinden geziler kırmızı halılarda seyahat dokunulmazlık oh ne rahat kekâ ki ne kekâ çoluk çocuk amerika'da garantide bekâ ya o mankenler “thalk show” cular futbolcular seda'lar hülya'lar ibo'lar ayrıca sayısız kırolar hangisi aptal bunların ya da aptallık buysa yedikleri önlerinde yemedikleri artlarında götürdükleri caba yok yok yanlış söylenmiş o lâf demiştik ya hani kutu içindekiyle adlanır birden evlerimiz geldi şimdi de aklıma nedense nohut oda bakla sofa kutu odacıklarımız hani şu doluşup içlerine çoluk çocuk hala teyze dede nine konuşmadan okumadan düşünmeden mankenleri maçları hortumcuları yalancıları izleriz onları ünlü zengin ederiz peki neden bi’de kızarız küfrederiz sözün özü: t.v. akıllı kutusudur asıl bizleriz keriz (ekim ‘03) Fuat Eriçok |
Ara Kademe
insanız evrimin güncel halkası yâni ben yâni sen yâni hepimiz hayvanın bilinçle taçlanmış dansı iyinin kötünün buluştuğu giz kimi aşı bulup mikrop avlamış kimi bir stenle düşman taramış bilgini uzayda yıldız aramış delisi kendine ararken cengiz gidip değersize biat ederiz tutar değerliyi ezer geçeriz kâh doğruyu kâh eğriyi seçeriz iyiyi söyleyip terse gideriz kimi kerem gibi aslı’ya yanık kimi parti kurmuş aslı uyanık kimi çok bulaşık paslı bulanık velhasıl karışık bir grubuz biz kâh ışıklı kâh sönük birer feneriz çıkar için her tür yolu deneriz bizim gibi düşüneni severiz güçlüyü överken zayıf döveriz farklılık kişiden kişiye değil herkesde bulunur her çeşit meyil kimseye güvenme önce bunu bil şeytan ile melek bizlerde ikiz özelimiz yoktur hep aynı kumaş hep o kolla bacak hep o gözle kaş çamur aynı kıvam ne kuru ne yaş hep aynı modeliz hepimiz biriz şu var ki evrim durmaz inanın bizler maketiyiz henüz insanın süper naciye’nin üstün ihsan’ın gelecek türlerin eskizleriyiz (24 ocak ’07) Fuat Eriçok |
Âraf – 179 / 2008 versiyonu
“andolsun ki biz bazılarını cehennem için yarattık kalpleri vardır kavrayamazlar gözleri vardır göremezler kulakları vardır duyamazlar” -- gider birilerine oy verirler gelir birileri iktidar olur -- “işte asıl gafiller onlardır” iş bu değerli sureyi bir de böyle okumakta sayısız yararlar vardır 26 mart ‘08 Fuat Eriçok |
Aralık Güneşi
aralık ayında ılık güneş keskin ve parlak siyasetçi vaadi gibi içiniz ısınsa da bilin ki ardından hastalık kapıda (17 aralık ’06) Fuat Eriçok |
Archimedes'e Nazire
cisimler taşırdıkları sıvının ağırlığına denk bir güçle yukarı kaldırılırlar düşünürler taşırdıkları sabrın şiddetine denk bir güçle aşağı çekilirler (18 ağustos ’06) Fuat Eriçok |
Arıyorsan Aşkı Adresim Açık
arıyorsan aşkı adresim açık bulunursam bırakılmam bilesin yolum yokuş yavaş yavaş yürü çık diktir dikenlidir göğüs geresin yerim dar kibirler gururlar sığmaz isimler sıfatlar buraya uymaz ne kürkün ne takının değeri olmaz hepsinden soyunup öyle giresin gelsen de girsen de hepsi bu değil kalp temiz olmalı kuşkulu değil eski sevdalarla vurgulu değil ruhunu ruhuma bakir veresin uçar kaçarım ben kelepçe tutmaz hassas kalbim pozu yalanı yutmaz gülüm dikenlidir kirli el tutmaz açık temiz ol ki bana eresin (aralık 2003) Fuat Eriçok |
Asıl Biziz Terörist
saçak altlarından kirli duvarlara sürtüne sürüne kapı loşluklarına gizlenerek süzüldü sokaklardan alacakaranlıktı ortalık yüreği gibi zayıftı kemikli yüzü çirkin kısık çakal gözlerinde hain kıvılcımlar çevresini kollamada tedirgin sokak köpekleri yol verdi geçerken kediler kaçıştı tüyleri diken diken insan değil lânet gibiydi hain zihninde şekillendirdi sinsi planını gün yüzünü göstermeden döndü inine öyle iğrenç bir yaratık ki varsa eğer bir inancı yazıklar olsun dînine bir kaç gün sonra bir patlamayla sarsıldı yürekler cam, toprak kan et ve kemikler karıştı birbirine savruldu bir sürü masum insan ve hiç biri birbirini tanımayan daha pek çoğu bu anlamsız gazapla kavruldu insan bedeni içindeki bu zavallı yaratık bu korkak sinsi karanlık atık yalnızca bir tetik başka odaklarda veriliyor karar katlediliyor etik ufak bir hesap yapın kafalarınızda insan kardeşlerim biraz düşünün biraz azıcık aritmetik terörden nefret yetmiyor anlamalıyız artık etrafımıza bakmalıyız kimler besleniyor bu ortamda kimler hangi kirli çıkarların peşinde masumların kanı kimlerin sivri dişlerinde damla damla bırakın polis uğraşsın pimi çeken zavallı adamla siz onu yönlendiren sisli beyinlere bakın şiddetten kurtulmak mı istiyorsunuz sanal bir darağacı kurun kafanızda yağlı urganı bu hasta boyunlara takın politikacılar örgütler teröristler hepsi aslında ruhlarımızın hasta uzantıları hırslarımız hasetlerimiz aşağılık duygularımız her türlü cinayete karşı duyarsızlıklarımız vurdum duymazlığımız küçük çıkarlarımız çirkin hunhar törelerimiz sevgisizliğimiz o zavallı sürüngen değil terörist bizler seyredenleriz hepimiz (15 kasım ‘03) Fuat Eriçok |
Asıl Terörist Kim
kuytu sapa bir yoldu arkası kapalı kırmızı bir kamyonet anayola çıkmadan önce yavaşladı durdu kirli sakallı küçük gözleri çukura kaçmış şoför mırıldanıyordu şehrin trafiği yavaş akıyordu cıvadan bir nehir gibi tedirgindi adam bir tuhaf bakıyordu araba leş gibi gübre kokuyordu birden kırdı direksiyonu kökledi gazı son hızla sürdü hedefe kararlı insanlar kadınlı çocuklu ihtiyarlı kaçışıp bağırıyorlardı şaşkın çaresiz o artık düşünmüyor timsah gibi gülüyordu kaldırımı geçti bariyerlere çarpıp atladı bir “tıss” sesi çıktı önce ardından kamyonet patladı kıyamet koptu sanki sanki âlem yıkılıyordu çevresindeki her şey ve herkes gibi şoförün parçaları da her yönde dağıldı kimi et parçaları direksiyonda kimi motorun üzerinde kimi yıkılan duvarlarda yapışıp kaldı tesadüf bu ya kafası bütündü kan ve çamura bulanmış ötelerde bir yerde kaldırım kenarına yuvarlanmıştı neden sonra bulundu markalanıp bir poşete konuldu birtakım testlerden sonra bu kanlı artığın komyonet şoförüne ait olduğu saptandı şimdi o da diğerleriyle birarada morgdaki masada duruyordu kulak ve burun delikleri hâlâ kanıyordu göz çukurları boştu umarsız karanlık görüyor çevresini tanıyor gibiydi yaptığından pişmandı sanki sanki utanıyordu çok uzaklarda bir başka ülkede dağlarda kayıp bir mağarada uğursuz yüzlü sinsi biri çevresindekilere emirler veriyordu acıyla kavrulan yürekler henüz soğumadan başka ülkelerde başka yarı sersem yarı uyuşuk adamlar başka çalıntı kamyonetlere patlayıcı yüklüyordu yine bir başka ülkenin başkanlık sarayında çipil gözlü donuk bakışlı bir adam oval odasının pahalı halılarında turluyordu kurmayları danışmanları ajanları dinliyor yeni patlamaların hedeflerini planlıyordu ürperiyordu ensesindeki tüycükler aklı eskilere gidip geliyordu dallas’ta bir açık otomobilin arka koltuğunda karısının kollarında cansız yatan j.f. kennedy’yi hatırlıyordu ekranlarda dünyaya meydan okuyan adam aslında ölesiye korkuyordu dünyanın her yanında bir dolu masum çocuk analarının sıcak kollarında her şeyden habersiz uyuyordu (şubat '04) Fuat Eriçok |
AŞIK KALP / (anagram)
akış girmeden kışa çatma kaşı aşkı şakı aşık kalp klap… klap… klap... kırık plak (23 mayıs ’07) Fuat Eriçok |
Aşık Olmak
aşık olunmak için kendini sunmak değildir aşık olmak Fuat Eriçok |
Aşk-ı Matic
ben bir sen bir ha bire ekliyorum birbirine sonuç hep bir çıkıyor heyhat elde var evlat sen parabol çizerek uzaklaşırken benden sürekli yaklaşıp sonsuza ben kısır döngüsünde dairenin hayâlimdeki suretinin çevresinde ışık sinekleri misal dön-git aşkım pi sayısından bile sabit Biz eksi sen sonuç sıfır kucaklıyorum kızımı intervalinde kollarımın tıpkı sen senin gençliğin pırıl pırıl ne olur dön haydi ona sen de sarıl sevgi sonsuza giderken fonksiyon eşit artı eksi bir özlem dayanılmaz yâ sabır şu göreli günlerinde aşka teğet hayatımın sen tüm denklemlerindesin ve belki x tarihinde zamanın çakışacak eğrilerimiz bir uzay düzleminde sanalın gerçekle karıştığı derinde x artı y belki sıfır belki sonsuz belki bir cebir kim bilir (haziran '01) Fuat Eriçok |
Aşk
o yaşam nehrinin gizemli bir bendi mi erkeklerin zaafı kadınların fendi mi ne kaçmak mümkün ondan ne kurtulmak ölmeden yoksa bu dertli keyif hayatın ta kendi mi (aralık ‘04) Fuat Eriçok |
Aşk İkizdir
ne seninle ne sensiz demiş sevgisiz densiz canan olur mu can'sız tekne var mı dümensiz? noktanın cismi yoktur sezginin ismi yoktur soyutun resmi yoktur bir boy gösterin ensiz leyla'sız mecnun nerde? aslı'lar kerem'lerde var mı bir gül göster de gülüp koksun dikensiz aşk her zaman pusuda takmaz kibri usu da kotra gider mi suda rüzgârsız ve yelkensiz? aşkadır cümle adak sevdasız gözler budak neye yarar ki dudak duruyorsa öpensiz? bekliyor sıcak döşek kollar bellerde kuşak ten ten üz're kavuşak ruh nedir ki bedensiz? uyumsuz huysuz olma ruhsuz duygusuz olma umarsız mutsuz olma canı yorma nedensiz insan yalnız yapamaz kendisine tapamaz aşk ikizdir kopamaz ne sensiz ne de bensiz (haziran '06) Fuat Eriçok |
Aşk şiirle Pekişir
ay çıkarken güneş tüter denizde iki ışık ufuklarda çakışır kız gülerken oğlan baygın benizde iki aşık doruklarda bakışır kudret yetmez kalp kilidi açmaya şöhret kanat olmaz aşka uçmaya servet köprü değil eşik geçmeye leyla kapısına mecnun yakışır onur gurur kibir inat yıkılır kaşa göze ne akıllar takılır yar uğruna tahtlar taclar yakılır aşk kör eder tüm değerler kokuşur yalnızlığı sultanlıkla anarlar sade suya kara ekmek banarlar aslında kerem'den fazla yanarlar kuru saman durduk yerde tutuşur doğada her canlı eşiyle vardır sevene canansız bir dünya dardır ola ki tüm filmi geriye sardır mümkün değil zaman tek yön çalışır gün doğmadan ay kaybolur karanlık bazı aşklar kısa sürer bir anlık seyran bile olamadan samanlık şıpsevdiye bir tek gece yetişir gerçekse aşk ömür boyu sürmeli şirin'in gözleri kor kor gülmeli ferhat o ki dev dağları delmeli gerçekse aşk acı ile yarışır aşkı anlatmaya kalem yeter mi hadi yetti kalem kelâm yeter mi şaire kuru bir selam yeter mi aşk şiirle şiir aşkla pekişir (haziran '06) Fuat Eriçok |
Aşka Bakış
aşka herkesin bakışı başka! kimine göre bir kez yaşanır.. kimine göre sayısız! birinin olmazsa olmazı.. ötekince hayırsız! kâh ömüre ömür katan bir devâ.. kâh yaşamdan çalan bir hırsız! zaman zaman bakınca “aşka” harfler karışıyor birbirine.. oluyor “şaka! ” (haziran 2004) Fuat Eriçok |
Aşka retrospektif yaklaşım (1)
/ aşkın rengi / 1 ilkokul aşkım sarıydı lüle lüle kıvır kıvır sımsıcak karşılaşınca yolumu değiştirirdim kızarır kaçardım köşe bucak bazen sınıfta göz göze gelirdik öyle tatlı gülerdi ki erirdim 2 kırmızı derim de hep aşkın rengine ikinci aşkım inadına yeşildi kalbim onu bakışından bildi uzun kirpikli iki kocaman yumuşak ışık ki tüm lise defterlerimin sayfalarında bakışık çakmak çakmak içimi yakıp geçerdi çabucak tazı gibi titreyerek beklediğim otobüs duraklarında aşık ne o indi otobüsten ne ben bindim birbirimizi uzaktan sevdik hayat otobüsten çok hızlıymış ne bilirdik kırk beş yıl geçti öyle gözlere rastlamadım bir daha kutupda ateş gibiydiler çölde vaha 3 başka renkler de geçti içimden maviler kızıllar karalar fakat hepsi de hafif yaralar ne yakıp kavurur içimi ne kalbimi paralar okulda mahallede arkadaşlığı hafifce aşmalar bazen küçük flörtöz sataşmalar bazen yasak sınırlarda dolaşmalar deniz mevsiminde ıslak tuzlu yaklaşmalar romantik ******* kumsalda sıcak buluşmalar nisbetler cakalar sataşmalar hızlı başlangıçlar çabuk uzaklaşmalar velhasıl vazgeçtim renkten gri tonları bile değildi bunlar gerçeğin ışığında yıkanan bir gönül yarı gölgelerden ne anlar? 4 ve bir gün kamaştı gözlerim o ilk göz göze gelişi o ilk bakışı o bir anda kavurup yakışı nasıl da özlerim derler ki hiçbir aşk ilki gibi olamaz doğrudur çünkü bir kalp iki defa böyle yanıp kavrulamaz öyle delip geçerki eros’un oku korunulmaz onulmaz ne sökülüp atılabilir girdiği yerden ne de yerine bir başkası konulmaz bu yüzden tariflenemez aşk resimlenemez sözlenemez şimşek hızıyla ulaşır gözden kalbe izlenemez ve asla gizlenemez bir kez aşık olunabilir bence kimse kimseninkini bilemez benim aşkım beyazdı o pırıltı şavkıdığında beynimde sanırım altmışlı yıllarda bir yazdı incecik bir kız adını ruhuma yazdı içimi doldurduğunda aydınlığı duyduğum tarifsiz bir hazdı ömür boyu unutulmaz onur bütün renklerin toplamıydı o nur (17 mayıs ’07) (devam edecek.. 2000 yılında kaybettiğim sevgili eşim Nur’un bugün doğum günüydü. Aziz anısına adıyorum.) Fuat Eriçok |
Aşka retrospektif yaklaşım (2)
/ aşkın tadı / 1 bisikletimin arkasına yan binerlerdi heyecandan pembeleşirdi yanakları avaz avaz gülerlerdi içimde kabarırdı belimi saran ellerin sıcaklığı arzunun çağladığı günlerdi 2 kuytu koruluklarda sapa aralıklarda buluşurduk saatlerce konuşur konuşurduk ayrılamazdık öylesine kalpten öylesine masum gezdik el ele tutuşmazdık öpüşmezdik 3 sonra eller de tutuldu titrek… ince… tombul… etli… çekingen… meraklı… cüretli… sonra ilk öpüşmelerde dünya unutuldu 4 ürkek güvercinler gibi avuçlarımda tiril tiril… kıskandıracak güzellikte kösnül bir melek kalbim gümbür gümbür parmaklarımın uçlarında kadife temasıyla dolaşır boynumda koynumda ince mavi damarlı terli iki bilek dudakları büyür giderek dudaklarımda ılıklığı aklımı karıştırır zarif arzularla sunulurken o leziz çilek 5 bu lezzette ruhumu yakan bir şey var ten ısısında eriyip içime sızıyor büyülü baş döndüren… venüs’ten ikram nektar 6 şimdi öyle uzak ki o anlar sevdiklerinden uzak olanlar beni anlar 7 artık bazen düşlerde bazen derin düşünüşlerde duyumsuyorum o tadı beynimin tüm kıvrımlarına çilek kıvamında süzülürken ışıklı adı (18 mayıs ’07) Fuat Eriçok |
AŞKI karıştırmak
tartışarak AŞKI çatmayın KAŞI büyütmeyin aranızdaki ŞAKI ey bülbül gel ve ŞAKI gül’e duyduğun AŞKI anlat bize mevsim girmeden KIŞA o sevdalı sesinle ruhlarımızı KAŞI ve sen kalbinde sakla sevgini ey AŞIK ki o sevmez gereksiz şak ŞAKI 27 eylül ‘07 (ŞAK: Çatlak, yarık) Fuat Eriçok |
Aşkım Rumelihisarı
diktir ve dardır ezelî rumelihisarı sokakları dünyalar güzeli döne döne iner karşısında masmavi deniz erguvanlar erikler ıhlamurlarla bezeli kamaşır göz yanar geniz dönersiniz bir yeni apartman sade sıvalı duvar dümdüz pencere kalfa zevki yırtık görgüsüz dönersiniz cumbalı çıkmalı bir eski ahşap güzeli dönersiniz çınarlar arasında alabildiğine deniz eski yollar kambur kumbur arnavut kaldırımı şimdi kirli suratlı asfalt sevimsiz mi sevimsiz iniyorum solda mezarlık sokak denize konuş sağa kıvrıldın mı büyük yokuş önümde kadim surp santuht ermeni kilisesi bahçesinde boğaz leb - i derya ağaçlar kediler ve bir dolu kuş tahta kanepede hayganuş teyze ile madam surpik oturmuş ve ilerde şair nigâr okulunda çocukların neşeli sesi yeni oluşmuş yeni okumuş dümdüz denize iner yokuş âsudeliğin yerinde egzoslu yeller eser arabalar kamyonlar itiş kakış ne madam kayani’nin kocası topumuzu keser ne ohannes ustanın küçücük ayakkabıcı dükkanı ne yoğurtcu hasan ne tenekeli eşekleriyle sucu şabettin gezer iki taraf eskiden bozma yüksek yapı elbette çoğu artık yabancı kapı ne arkadaşımın haminnesi hacer teyze kahve içer ne abimin arkadaşı sabri abi balkondan balkona tenekeci hristo ve balıkçı kirkor’la gırgır geçer ne madam efemiya’nın işveli kızı zoyiçe terzi yorgo’ya uğramış kendine entari biçer ellili yıllarda başlayan çirkin kalkışmada yıkıldı surlar ne ermeniler kaldı ne rumlar kaybolup gitti beş yüz yıllık şehrin şaheser insan mozayiği asıl işte o zaman kültür başkenti yapacak en değerli unsurlar ne o dostluk kaldı dededen toruna ne hayrı dokundu türküne ermenisine rumuna yerlerde süründü hilal ve haç bir 6 - 7 eylül yaşadık ki rezilâne sâfi utanç kapkara bir leke insanlık ve ülke onuruna ve bu ayıp hâlâ tamire muhtaç iniyorum yokuştan peşimde mahallenin dost köpekleri ve yine tanıdık birkaç pisi anılar da geliyor peşimden teker teker karşımda gözümü acıtan boğazın parlak mavisi ki içinden devasa tankerler geçer kulak tırmalar birden acı bir düdük sesi sağda sultan mehmet’in taş kalesi solda hep poyraz üfüren yuşa tepesi sıralanmış elpençe güzel cariyeler misal kanlıca anadoluhisarı küçüksu kandilli dünyanın en büyük ve güzel tablosu yalılar fıstık çamları gizemli derin kayıkhaneler yaz başında erguvanlar kırmızı mor gelin gelin pırnakıl bembeyaz erikler kayık çekekleri arasında yosunları okşayan su kıyıda birkaç derme çatma balıkçı kahvesi ve yürürken sürekli değişmede resmin çerçevesi iki uçta iki tarihi cami arasında hisar’ın dar meyhaneler caddesi her evde mutlaka denizli bir pencere ve hepsinin yeni süsü metalik köprü görüntüsü eskiden kalma birkaç şirin cumba ve karanfiller ve cam güzelleri ve eski kadınlar hepsi sigara yakar ve düşünceli denize bakar gözlerinden kimbilir ne sisli görüntüler akar bir deniz köyüdür rumelihisarı karadeniz gümbürlenir kuzeyden marmaraya koşar nehir gibi yüzeyden yazları meltem meltem öpüp koklar kışın buz tipilerle tokatlar deli mi deli fırtına deli mi deli kar diktir hisar’ın yokuşları akşam yorgun insanlar ağır ağır çıkar ve her sabah dinlenmiş tazelenmiş iş telâşesiyle ekmek peşinde koşar adım denize akar dimdik bir yamaca sırtını vermiş deniz ve fatih sultan’ın şehitliği ile iki rüzgâr arasında sıkışmış hisar poyraz sızım sızım sızlatır lodos kavurur yakar hoyrat ve soysuz siyasetçiler yoluyla artık gecekonduya dönüşmüş mezarlar saygısızca yokedilmenin hüznüyle susarlar her dem güneş içinde her dem mavi mavi şıkır şıkır boğaz bir büyülü nektar gibi moryeşil billûr tasta şehvetli bir odalık edasıyla yatar biz ona tutkun biz ona hasta o bize naz atar caka satar (22 kasım ’06) Fuat Eriçok |
Aşkın Doğası
masum kalbime sessiz giren hırsız gibi aşk sadakati saygıyı ne bulduysa tüketti ok hedefe varınca yok olan hız gibi aşk ilk öpüşte eridi ilk dokunuşta bitti (mayıs ‘01) Fuat Eriçok |
Aşkı Karıştır
nedir “aşk” üç harfi karıştır görürsün badem göz kalem “kaş” biraz göz yaşı biraz “şak” “şak” (ekim ‘03) Fuat Eriçok |
Aşkın Önünde Eğil
asıl sevgili seni beğenendir senin beğendiğin değil şikâyet etme sevilmemekten sevmeye et meyil bırak yücelenmeyi hindileşme boş geç gururu aşkın önünde eğil (haziran ‘04) Fuat Eriçok |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:28 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.