![]() |
Bizim Gazete
Şu umuda bakın Ekmek yerine Gazete almış Gün ışımadan Çevirir sayfaları Haberler Sıcak mı sıcak Oysa Epeyce olmuş Kaynağından düşeli Bu tutku Sende olduktan sonra Buzdağını bile eritirsin Çevrilir sayfalar Her dilden Rojbaş şehitler sayfası! Şarkım Karanfilde Kalsın Abdullah Karabağ |
Bu Yürek Aşılmaz Bu Beyin Satılmaz
Bugün 24 eylül 2006, pazar, saatim 18’dir. Halkoylamasıyla bir ajan ve ihbarcılaştırma yasası yürürlükten kaldırıldı. Şiirimde mevzilenen felsefem benden önemli, halkları severim, iradelerine saygı duyarım; Yeni yasanın ne olduğu, uygulamaları ele verecek, bekleyeceğiz, önyargısız iyimserim. Siyasi nedenlerle memleketten ayrıldım, Bu güzel ülkeye iltica etmek zorunda kaldım. Orada maruz kaldığım üzre, farklı yöntemlerle düşürülme, ihbarcılaştırma dayatılıyor; bunları, memleketteyken de boşa çıkarmıştım. İtham ediyorum: üst kurumlarla koordineli bir biçimde, bir plan dahilinde çalışıyorlar. Seevorstadt 71, villa stock 2, zimmer 5’te, sıradan bir temizlik işçisi, yani proleterim. Üst katta bir mutfak işçisi, aynı işyerinden, ağır hapis yatmış adam öldürmekten. Belki memleketinde mert birisi bilinirdi, burada fena halde düşürülmüş, sicili kanlıdır. İki dillidir; türkçe’siyle konsoloslukta, ham almanca’sıyla da kanton güvenliğinde; baba ve oğul, bir aile, acayip emekleniyorlar: Alım-satım konusudur sınıf bilinçli işçiliğim! Bel ağrılarım, yürüyen komplodan daha sinsi, dinecekler; yüreği ve beyni zapt edilemeyenim, Ve kadın kartıyla kiralanacak sağımdaki oda. Gelenin dişilik denemeleri beş para etmeyince diğer yemlik frau/kadın, fräulein/kız’larınki gibi; Akıldan, fikirden raporlu kılınarak işten atılacak, demek önemliymişim: sıradan bir temizlik işçisi! Masadaki komplo devam ediyor dallanarak: Çağrılıyorum işyeri şefi tarafından güvenliğe; birileri dövülmüş, memleketlimmiş, ifadeye! Birileri telefon etmiş yıllar önce bir kentten, yüreğini, beynini satmayan saf adam, ifadeye! Yine bir Kürt tehdit edilmiş, yıllar önceymiş, terki gelmiş ve dönmüş ülkesine, mahkemeye! İddianame, yargılamalar, takipsizlik ve beraat... Bir esnaf sakallı bulmuşum, kanton değiştirmişim. Ve güvensiz güvenlik cezalandırıyor bir yazıyla: Şöyle miydi (aşağıda açık kimliği belirtilen kişi... “pas tranquille/sakin değil”, “dangereux/tehlikeli” fişlenir-güvenlik güçleriyle işbirliğini kabul etmiyor- O halde hastadır, “Kamuoyuna” isimli mektubuyla, bir gazeteye faksladığı açıklaması tam bir çılgınlıktır; “deli” ilan edilmesi kaçınılmazdır, mahkeme aklar ama güvensiz güvenlik aklamaz) “sacrifié/kurban? ” Camiliyim, kiliseliyim, havralıyım, cemeviliyim... Solcudur, sağcıdır... her şeydedir: be hey, ozanım! Ve komplo genişleyince yakın çevremi de kapsar; basit, yoksul bir yaşama mahkûm ediliyorum. Tarihi, bir şairin doğum tarihidir: 30 Mayıs 1994 ve “Kamuoyuna”nın son cümlelerini alıyorum: Şahsıma yönelik bakış açınız-ihbarcılaştırıp bir piyon gibi kullanmak- sürerse kendimi yakacağım, Yanan ben değil, ülke itibarınız olacaktır. Yaşasın insanlık onuru! Tartıya Kalan Düşler Abdullah Karabağ |
Buz Balesi
Zamanötesi işten zamanaşımına uğramıştı sevgi Hastalanmıştı aşk virüsü Katılmasaydı buz balesine Görmeseydi paten fırtınasını Duymasıydı balerin çekişmesini Hastalanmayacaktı aşk virüsü Çağın yatalığıydı sevgisi Sonunda hekimi atladı eczanenin kapısını çaldı –Hastayım dedi sevgiye uyar ilacınız var mı –Benim dedi Eczacı Sevgi ellisinde el değmemiş ellime –Siz hiç âşık olmadınız mı –Hem de nasıl –Kime –Kendime kendimi bildim bileli –Sevgi’yi öldürmüşsünüz dedi (kaçmalı) Oracıkta koşumlandı aşk virüsü. Yıldız Dalı Yasaklı Gönül Abdullah Karabağ |
Büyük Duruşma
Açma dosyamı ey saltanatı büyük yargıç Açarsan yerime sen yargılanırsın Öyle bir insanlık gemisiyim ki Uğradığım her limanda sadece Ona uygun değerler yüklenirim Geniş bir alanda yapılacak duruşması Bir zaman sonra yeşil alan olacak orası Anıtsal bir yapı dikilecek ortasına Ve çevresinde tapınaklar halkası Düşünce ve inançların kardeşlik bahçesi Yani halkların ve renklerin kaynaşması Açma dosyamı ey saltanatı büyük yargıç Açarsan yerime sen yargılanırsın Yüreğim öyle bir yürektir ki İnsanüstü sevgi bilincine sahip Nerede ne zaman olacak bilmiyorum Ama sezinliyorum görmüş gibiyim Hatta tanrıtanımazlar da gelecek Onların anıtlarına da yer verilecek Açma dosyamı ey saltanatı büyük yargıç Açarsan yerime bir dünya yargılanır Dünyalıyım coğrafyam silahlıdır Varlık içinde yokluk kuşanırım Nerede ne zaman olacak bilmiyorum Ama içime doğuyor ve çağrılıyorum Gelin birlikte varalım bir kimsenin duruşmasına Özgeçmişimizden başlayarak perdeyi aralayalım. Yıldız Dalı Yasaklı Gönül Abdullah Karabağ |
Büyük Servetli Yalnızlık
-İsmim servet’tir, dedi yanıt, her iki dünyada da beni yalnız bırakmayacak tek servetimdir: Bu da yalnızlıktır, onu hiçbir şeyle, hiçbir kimseyle paylaşamam! -Kimsin, necisin, dedi soru? -İsmim servet değil, dedi yanıt, yalnızlığı servet sayılan bir kimse veya bir şeyim. -İki dünyalı mısın, dedi soru? -Hayır, dedi yanıt birini tütün, birini çakmak ettim; ikisi de cebimde, kullanmıyorum, boşluyorum. -Niçin, dedi soru? -Birbirini boşamışlar, dedi yanıt, ben de onları boşluyorum. -Kazancın nedir bu işte, dedi meraklı son soru? -Servetli yalnızlıktır! dedi hazır son yanıt. Tartıya Kalan Düşler Abdullah Karabağ |
Büyülüsün Sevgilim Büyülüsün
Çöz dedin saçlarımı, dökülsün omuzlarıma! Sesini çaldım aynaya gülen dudaklarından Kadın kokusunu, ten kokusunu aldım içime. Çöz diyorsun çöz! Nasıl çözebilirim sevgilim Aynada nefesini, aynadan bakışlarını, iç çekişlerini Büyülüsün sevgilim büyülü…İçimde bir büyüsün. Çöz dedin düğmelerimi, açılsın gül göğsüm! Özlemini aldım sesinle, sürdüm dudaklarıma Gözlerin çöl fırtınası, kumsuz boransız vuruyorsun. Çöz diyorsun çöz! Nasıl çözebilirim sevgilim Gözlerindeki fırtına, içinden gözlerime vuruyor. Büyülüsün sevgilim büyülü…İçimde bir büyüsün. Hâlâ çöz diyorsun çöz kalbimdeki anıları! Sesini aldım sesime, kattım nefesime Bir şey var ki dedim sana, asla solmaz Sen ve ben; resmin diliyle seslendim sana: Büyülüsün sevgilim büyülü…İçimde bir büyüsün. Tartıya Kalan Düşler Abdullah Karabağ |
Carica Kuşları
Banyan ağacıyım Ganj’ın şivesinde Şiva’daki dansı bindallı Carica kuşları uçurdum İndus göğüne Keşmirli Afgan kampları Aynı memeyi paylaşırız bebeleriyle Banyan Ağacıyım Ganj’ın eğiminde Sarkıtları savatlı bindallı Carica kuşları uçurdum Hazar’ı aşa Aynı yazgıyı paylaşırız Tuşfa’da Sancısı sılama yansır Banyan ağacıyım sarinin ebrusunda Carica kuşları uçurdum Kâbil’e kavuşa Aynı yıkımı paylaşırız Bamyan’da Yankısı zemzeme yansır Kâbe’nin de kâbe’si insandır barışta uzlaşa. Yıldız Dalı Yasaklı Gönül Abdullah Karabağ |
Celio Piazza
Hewa sar e Li bin sifirê Pênc pîle ne Ji me re bûn nivîn Betonê cemidî Bayê bi tenî Ew şevan sir veşêr in Zîl dide jiyan nû ve Qiza min Betaniyê li xwe bipêçe Dîrok ristin Ne bi hêsan e mîna nivîsînê Neyar dicirifin Li ber dengvedana me Birçibûnê de Roj bûn neh Yanî qasî temena te Qiza min Hêvî li Romayê Şaristaniya kevnar Amor û Neron Dek û dûbare Gef û lîstik Herdem hene Hinek dibêjin Spartaqûsê nûjen Garîbaldî Ser seran Ser çavan Leyl im bi lîlandin Xebatkar in Giyana xwe geş dikin Ev meydan Celio Piazza ye Ne cihê toraniyan e Dergûşa çalakiyan e Raperîn ji me Şayesîn li wan Wê binivîsînin Kurdistan Piazza Nexwe xeman Gelek Dîno hene Berxwe bide qîza min Girêdan û vekirina rojê Bi dest me ye. Sewta Berbangê Abdullah Karabağ |
Cendere
Ben bir burcum Burçtayım canlı cendere som kapı iki mazgal Kapım hatalarından arınan karınca felsefesine açık Mazgalın biri inançlara sarkar diğeri doğuran/doğurgana yaratılıştan günümüzü kadar Ama insanı solurum burcundan anlarsan ben buyum. Lacivert Oyalar Abdullah Karabağ |
Composez Vous le Chant de Bonheurs
Composez vous le chant des bonheurs, compositeur, Pour les séances prodiguées de promesses périmées! Les poussières du passé par les offres de sollicitudes Et un canari jaune, au défilé défini des simultanéités. Composez vous le chant des cinq sens, compositeur, Se fumiger, les tiges de la fumigation de musicalité! Les odyssées des versifications �* numériser les sons Et une violette odorante, au récital des prémonitions. Un grillon ne peut interpréter le chant des lampyres! Les plaintes des ferveurs du sang et d’os de ma chair Composez vous le chant de mon repos, compositeur, Un pianiste ne peut pas jouer le chant de mon coeur! Boucles de Canicule Abdullah Karabağ |
Çend Sal Derbas Bûn Ji Pê Wê Ve
Çend sal derbas bûne ji pê wê ve, wey koçberê! Dînek bû an jî ne dîn bû, dîna we belawatê bûbû. Qîzek bû, bi çavên avşîn, perçema mîna têlkarî, Zîrek bû, her roj holik çêdikir bi rûyên kelegirî, Bi xeydî; bi kevr û daran xan û xerabe şên dikir Li şûn malan, pêş malan, li cihên hemberî wan, Ku malxeraba xwe, tilîfiriya xwe tê de kar bike. Sêwîyek bû, ne bi ecelên emrên dê û bavên xwe. Kul, deriyên derdan in, dilfirîn xurîniyên wan in, Çawa bike qîza sêwiya warxweşê, pê wê xopanê Ku mal xera kirin, bax û bîstan, erd rakirin, birin, Bira û xwişk birin, kar û berxik birin, ji can kirin. Dûmanek hêl dide bi germiyeka hişk ji berwaran, Careke din, war bona xerakirinê nayên ava kirin! Dîwar lê dikir li ser dîwêr, holik rêz dibûn pê hev. Sewta Berbangê Abdullah Karabağ |
Çığ Gelir
Çığ gelir ana kurban Dağı taşı söke söke Alır başımı dizine Gözlerime buz çeke çeke Gün aşar akşam olur Dizilir tabur İsmim okunur Firara yazılır Cismim kar altında Ana hayran Emir gelir paşadan Asker boşanır kışladan Ağzında zeytin dalı Ak güvercin vurulur Yine sefer var Bizim ele doğru. Şarkım Karanfilde Kalsın Abdullah Karabağ |
Çiçeksiz De Gelebilirsiniz
Sev kızım Seni bendeki sevle besledim Seni sendeki benle büyüledim Eşi işi yaşamayı sevenle işledim Sen seçtin seni seveni Onunla evlendirdik sev kızım Sev oğlum Seni bendeki sevle emzirdim Seni sendeki benle büyüledim Eşi işi yaşamayı sevenle demledim Sen seçtin seni seveni Onunla evlendirdik sev oğlum Yaşımızdı işiniz aşınız sevmeniz Mezarlığın sonsuz sakinliğinde Babanızla birlikte başbaşa Bıraktığınız aynı binadayız Uğramazsanız bile alınmayız Gelende dua gidende vefayız İçiniz burkuluyorsa yani Paranız kâfi değilse Üzülmeyin biz alınmayız Çiçeksiz de gelebilirsiniz. Yıldız Dalı Yasaklı Gönül Abdullah Karabağ |
Çocuk Kalan Yüreğimle Özür Dilerim
Geldim, bir esinden miydi gelişim, gidiyorum; Size layık bir dünya bırakamadığımız için Özür dilerim, geçmiş adına, gelecek adına Özür dilerim, bilen adına, bilmeyen adına. Neydi, bir düzmece miydi gördüğüm, utanıyorum; Kış günü tabakta sıcak çorbası, okul yolunda Giyecek paltosu, otobüse binecek parası olmayanlar, Size layık bir yaşam yaratamadığımız için Özür dilerim, çocuklar, özür dilerim insan adına Özür dilerim, dalsız çiçekler, semasız kuşlar... Çocuk kalan yüreğimle özür dilerim cümlenizden, Size layık bir dünya bırakamadığımız için. Geldim, bir yanılsama mıydı kalışım, gidiyorum; Size layık bir dünyada bir ülke bırakamadığımız için Özür dilerim, bilim adına, bilinç adına... Özür dilerim emek sahibi çalışkan neslim adına. Neydi kentlerde gördüğüm, utanıyorum Gökdelenlerle yarışan apartmanlara boyun kırıp Yıkım saatlerini bekleyen gecekondularda Bu, son gecemizdir diyerek çocuklarını uyutan Annelerin umutsuzluğundan utanıyorum şiirim adına, Size layık bir dünyada bir ülke bırakamadığımız için Özür dilerim, evsizler, işsiz güçsüz dolaşanlar... Özür dilerim, çağım adına anneler, yuvasız bebeler... Çocuk kalan yüreğimle özür dilerim cümlenizden, Size layık bir ülkede bir dünya yaratamadığımız için. Geldim, bir dilek miydi görüşüm, kendimce diliyorum: Bir şey biliyorum, belki o zaman adım bile bilinmeyecek Bir yer biliyorum, belki orada bir yerim bile olmayacak Ama yakın ama uzak, sizler hep mutlu olacaksınız Belki oyuncaklarınıza binip masallara sığınacağız Belki de en iyisi unutulup gitmektir, çocuklar; Mutlu bir dünyada, mutlu bir ülkede, mutlu bir yuvada Yaşadıkça sizler! Tartıya Kalan Düşler Abdullah Karabağ |
Dadgeh
Berf dahatibû Li bin dare çamê Dest de şiva maziyê Wêne xêz dikir li berfê Gur û mirar Keriyek xezal Sed gav dûr Girtibûn xelek Temaşe dikirin Bi dilsotî çavrijî Çite çita diranan Şite şita zewêlan Dibûn saz Gurê devxwîn re Xezalek bi simkutî Nêzîkî lê kir Bi zûrînekê hilperî Şunda vekişî Pirqinî pê ketibûn Tirsa ber çavan Hundur qetandibû Tevde direvîn Çûn Civîn pêk anîn Li dereka xewle Xwazî kirin yek Berên xwe dan dadgehê Serpêhatî anîn zimên Bi kûrî firehî Hinek bergerîn Hinek kelgirîn Demek kurtayî Piste pista hiquqnasan Rêla reş û tarî Perde vebû Serokê dadgehê xwend Bi navê Dadgeha Ewlekarî a Daristanê Dema ku gurê birêz Li ser xwarina xwe bû Bi çavsoriyeka mezin Hatiye êşandin Biryar Hemû dozdar sûcdar in Sê xama wê bidin Ji bo lêçûnên dadgehê Bi devkî lê zêde kir Ma yek jî genî be Sekreter: delegur Serokdadger: çeqel Baran dibarî Bi xunavî Gurê birçî Devê xwe alast Xewa şîrîn de. Sewta Berbangê Abdullah Karabağ |
Dağ Gibidir Bizim Demokratlarımız
Ne yiğitler gördük, aslan gibi korkusuzdular! Ufkumuzdaki aydınlığı, çantamızdaki talimatı Cebimizdeki parayı, parmağımızdaki sigarayı; İçeride ve dışarılarda, herkesten gizli yerlerde Şifreli buluşmaları, kaçak uykuları paylaştık. Yürüyen dağ gibidir bizim demokratlarımız. Ne kadınlarca ağırlandık, anne gibi halktılar! Gecemizdeki kara belâyı, kuriyedeki haberi, Çıkınımızdaki dilim ekmeği, bardaktaki çayı; Yazıda ve yabanlarda herkese açık alanlarda Gençleriyle geçişi, pusuyu, sevinci paylaştık. Toprak gibi verendir bizim demokratlarımız. Ne çok okuyanla korunduk, aydın gibiydiler! İşimizdeki zorluğu, birliğimizdeki sağlamlığı Kitabımızdaki derinliği, safımızdaki mertliği; Sevklerde kelepçeleri, kürsülerde savunmayı, Duruşmalarda, koğuşlarda cezaları paylaştık. Karınca gibi cefalıdır bizim demokratlarımız! Toprak gibi vefalıdır bizim demokratlarımız! Halk gibi kuşanandır bizim demokratlarımız! Tartıya Kalan Düşler Abdullah Karabağ |
Damla-78
Kalbinden okudum yazılmamış damlaları Yanıtlıyorum damlacığım Yaşamda erdem hakta eşit düşüncede özgür inançta saygı aşkta sevgisin şiirlerle Şair dileklerimle nice yıllara! Yıldız Dalı Yasaklı Gönül Abdullah Karabağ |
Dans les Chemins de Faunesse
La corbeille paillée dans ses bras, gagner sa vie Elle vend des fleurs tous les jours et tous les soirs Dans les chemins des larmes du lac de Faunesse La vieillesse, se fatiguait vendante de la nostalgie. Se bercer d’illusion, avec le mimosa, �* la brune Sous les heures mornes d’imagination illusoire Balader l’indigence, apaiser ses gênes pénibles Qu’elle pèse la jeunesse par les mots de la muse. Boucles de Canicule Abdullah Karabağ |
Darê
Darê Kî li vî warî Xwedîmal e ku Tu jî li ber qesr û qonaxan bibî Çawa binêrim Bi quriskên çava li bejna te Wekî min Wekî rêberên bênav ne bermal î Bal û mêla cîhanê Li ser te ye gerdena zêrîn kembera zîvîn ne bona te di vî kirasî de Kevok î kevoka rojhilat Li stêrkan siwar î hîn hîntir li jor î Tu Kulîlka kîjan çiya yî Bihar hatiye hawirdoran Hejik pejik çilrengîn in Bi helbesta te Dergûş tên lorandin Neke Şê naxwazin bisk û kezî Xurmê reşiyan şevan de Darê Çima mayî Ji daristanê dûr Tu keç î keça bedew Ne seva pisman û kurxal Di gel dîlanan Bi hêvî û miraz Refgirtina rêwiyên rêzdar Ronahî be li hemû welatan! Sewta Berbangê Abdullah Karabağ |
Dayê
Dayê Saet didoyê şevê ji bîra min neçûye Duwazdeh sal in Hevdu nedîtiye Hesreta te Baş dizanim Yê hemû diyan jî Zarokekî we çêbû Ew jî ez bûm Niha Zarokên we gelek in Diyên min jî Îşev Ji herêmekê dûr Diçin yeke din Bi vê sedemê lingên min bi vir ketin Dema ku Em nêzîkî gund bûn Daxwazeke germ Bi dilê min girt We bibînim an jî na Min ji hevalan re jî got Mixabin Biryar ji min re hiştin Li gor jiyana me Serlêdana malê Xete ye biborîne Dayê Riya me Pir dirêj û dijwar e Him jî pêwîst e ku Em bi lez ji wir çûbûna Min Hun şiyar nekirin Ew name nivîsand Tûrê dew Bi darê ve dît Tasek jê vexwar Dewê te Hîn yê berê Xweştir û sartir e Perê dêw Û nameya xwe Di ber benikê tûr ve dikim Dayê Ji min nexeyide Bê bawerî Bê hêvî nemînin Rojek wê bê Em dê hevdû bibînin Di şahiya dayika mezin de Ew roj ne dûr e Destên te Yên bavo -eger hîn sax be- Maç dikim. Lawê te “bê serî bê binate winda bû”ye. Sewta Berbangê Abdullah Karabağ |
Defneli Kız
Çay devşiriyordu Nalinie Sabra-Şatilla’ya akran çardakta Cafna’da lokmayı su ile yerdi Kilisede derlenmişti çelengi defne sandukası palmiyeydi Kolombo’da derlemiştim Kumaratunga anneydi çocukları severdi. Lacivert Oyalar Abdullah Karabağ |
Deli
Yandım Doğudan batıya Yuvasız Şaşı kement sülümen Dost kavim hısım Gören duyan dediler deli Tımarhanem ibrişim Tezkerem süsen Kırk gün kırk gece Düğün dernek Para pul at nalı İltifat gani gani İsim babası etiketin değişecek îsot-deli Hayhay dedim söbe deli Saltanatı çengi isterim. Halkalı Seher Abdullah Karabağ |
Demirci
Merdivenaltı edavat Madeni örgüt amip Ağacın kurdu ağaçtan Körükle çırak takım taklavat Eskimeyen söylem BİRLEŞİN Alkış merkezkaç ayak oyunu ayakyolu Sumak salkım darı hindi bayramı âmin! Halkalı Seher Abdullah Karabağ |
Demokrasi
Kemanım Egeli Beşli konçerto Farkın armonisi Sabrın senfonisi Çal Çalamıyorsan Dinlemesini bil. Halkalı Seher Abdullah Karabağ |
Demokrat
Bugün Günlerden cuma Akşamüstü Okulların paydos vakti Kırkayak Parkı’nda Çay bahçesinde Kurulmuşum masama Önümde tavla Pullar yerli yerinde Sağımda Küllük ve sigaram “Birinci” Solumda bir bardak çay Memiş Usta’nın Eline sağlık demli Yâr adına dünyam dilsiz Kimse yok yanımda Omuzda ceket Sırtımda kolalı gömlek Ağızda marlboro Masanın altında bulmuşum Tellendiriyorum Lê Hayalin yeter Başım gene dumanlı Dalgınım Yüzüm caddeye doğru Seni gözlüyorum Liseden beri Biliyorum Görünmez Belâsına öykünürüm Sakın sormayın Bu ne haldir E ben Demokratım ha Bakadurur bir tike cilve uğruna Lê Sabır taşı değilim Puldur zardır demem Kendimle kapışırım Gönül belâsıdır serde erkeklik var Eyvallah diyemem Kahrına çay Üstüne Duman yollarım Hâlâ yoksun Avare gezer gözlerim Cebime uzanır elim Yumurta eski püskü naylon pabuç parası Anamın ‘kirli çıkını’ Gaz-tuz Bana mı kalmış es geçerim El ederim garsona Kaçak çay kaldırmaz bu efkârı Gelsin hünüsü karası Doldur garibin bardağını zuladan Anam gelir aklıma Ne kızarsın aney Lê Ben Demokratım ha Daha bu sabahtı Zor kurtuldum İhtiyarın elinden Arakladım da geldim Kafası sert mi sert Ne halden anlar Ne zamandan N’olur babo anla beni Eli nasırlı Gönlü bol Üstelik emekçi Hem de anlı şanlı Nırç der Lo Ben Sapına kadar Demokratım ha Çok havalıyım Dostlar sofrasında ve de dilbaz Devrimden demokrasiden Açıldı mı söz Cilt cilt kitap sayar Satır satır cımbızlarım Küba’dan girer Çin’den çıkarım Düzen yıkar düzen kurarım Hele bir ortalık Bulanmaya görsün Candır dosttur demem kaçarım Ağam Vallahi de ben Demokratım ha! Şarkım Karanfilde Kalsın Abdullah Karabağ |
Denizkızı
Melinda bir gün solarsa rengin çözülürse güzel bilincin Bineği semender alınlığı denizkızı düşüncenin anıtına uğra Ateşi sönmezlerin anıtında kanını ateşlemekten renginle yanmaktan çekinme Dayalı döşeli güzellik salonlarının uzmanları dudak bükerlerse rengine Sokak sağrılarında tam siper barikat renklerini anlat onlara Melinda! Yıldız Dalı Yasaklı Gönül Abdullah Karabağ |
Deprem
Bin iki yüz doksan dokuz Söğüt İznik Bizim Osman beylik Bin dokuz yüz doksan dokuz Bizim Osman devlet Yalova Gölcük İzmit... Bizim Osman çağdaş devlet Tüpraş’ı kovayla söndürür Enkazı yabayla kaldırır. Halkalı Seher Abdullah Karabağ |
Devant Notre Fenêtre
Je boirai quelques choses ce soir, Je décrirai sur le cahier des souvenirs En soulignant sous ton nom d’amour, Le nom que depuis ma jeunesse J’avais mis par mes yeux Dans un cadre de mon cœur. Hélas, il passe doucement mais sans toi! Ainsi qu’il fait sombre mais avec toi, Je mettrai quelques choses fragiles en cœur Sur notre table devant la fenêtre. Avant moi et face �* face de toi, Mon verre boit en moi ton image; Les heures de ce soir chantent Chansons d’une vie pleine d’espoir. Et après, en temps d’après La nuit nous accompagne en toi, Et moi, désigne images dans l’abîme Par cette nuit souvenaire pour t’envoyer. Boucles de Canicule Abdullah Karabağ |
Deve Güreşi
Kızan tülü Gülhatmi hecin Yörük nazarı sürmeli maya Sağdan dal sağcı Soldan dal solcu Baston bacak çengelci Boyunduraktan döşe bağcı Yandan seyret tekçi Pehlivan geçildi pekendi Efeler efesine Pehpehlen be adam Deveyi yardan uçuran havuduyla yutan Meyi İskoç gözdesi kocabaş devedikeni Cazgır Devekuşu. Halkalı Seher Abdullah Karabağ |
Dikilitaş
Divitle yazdım pusulayı boyasız İçim mağma Esmer lav harfin çığlığı Dividim Dikilitaş Sultanahmet Meydanı’nda Tanrı Ay’a sığınmış Yavuz’un hışmından Simit satan kız Mardinli okulsuz Babası boyacı Siftahı Kenyalı kundurası aynalı Sigarası gar dumanı ray Cizre’ye gider gelir. Halkalı Seher Abdullah Karabağ |
Dil
Dildim dilden dile Dilerim dilin dile. Şarkım Karanfilde Kalsın Abdullah Karabağ |
Dilâra
Gururun saltık yalıtım gönencin sezgiler edimi çevrenden sesin sesimle örtüştüğünde an Dilâra Sessizliğin uysal denliğim tığdan elem bürgü dantel örgeye örüklendiğinde yan Dilâra! Lacivert Oyalar Abdullah Karabağ |
Dizemler
Düşündüğümü yaşadığıma dair iyiyim İki arada bir derede iyi olmak da yaşamaktır Yaşamak üretmektir düşündüğünü Düşündüğüme dair DÜZENDE görülmek DİZGEDE örülmek DİZEMDE sunulmaktır YAŞAMAK. Yıldız Dalı Yasaklı Gönül Abdullah Karabağ |
Dokumacı Samet
Semtin sakinlerine göre beşikten yavukluymuşlar Yetim Saim’le Dokumacı Samet’in Senem’i Öylece de boylanmışlar Birader Selâmi’nin mürüvvet merakı on dördünde karı koca yavrucukları İlk koklaşmaları başarısız gerdek oyunu Tavana asmıştı Yetim Saim kendinden önce bakire Senem’e kıymıştı. Lacivert Oyalar Abdullah Karabağ |
Dûmeqesk
Dûmeqeskê Ji min çi dixwazî Kanî hewş vala ne Xanî û tax helşîne Daran reş girêdane Serî dane ser hev sêwî mane Ez kal im Kalekî nod salî me Nod caran temen hêrandiye Mêjî ji min kiriye Fîqa fîqa çekan Gef û gurrên leşkeran Li ber çavên min gundê wêran Bêkesî û neçariyan Dixim titûnê Dipêçim dikşînim Disotînim kul û keseran Dûmeqeskê Tu ji min çi dixwazî Li asîmana xopan Ser mala min de gerav î Kalo Kalê Mîro Ez dûmeqesk im Ne bi gilî me Ne demdemî me siya şûr de Hêlina min şewitî Bi mala te re Sê çêlikên lêv zêrîn girtin Agirê sor ji kezeba min Te derxistin Gede û ciwan Derveyî welat bûn penaber bûn xulam Niha jî dinalî Dibarinî histêrên şîna roviyan Li warê dê û bavan. Sewta Berbangê Abdullah Karabağ |
Düzlemler
Dersimiz matematik aksiyonumuz sırılsıklam aksiyomdu Bir harikaydı ezberci Ayla Yanal bağlamı alkım yanardöner morsalkım Bakışım bağlamı ayla yanardöner sarısalkım Sınavın düzlemi sıralı noktalar pergel hovardalığı Aksiyonumuz sırılsıklam aksiyomdu Yılsonu matematiksel tekledi yanardöner Ayla. Lacivert Oyalar Abdullah Karabağ |
Eğe
Rosa’ya şarkı yakar Bir yapar Bin bozar Diriye Ölü muamelesi Çetelesi Lübnan sediri Kimse beklemesin Bugün yarın siler diye Hesabım var Bu kulvarda Sükûtu altın sananla! Şarkım Karanfilde Kalsın Abdullah Karabağ |
Eğer Fırtına Bir Bulut Olabilseydim
Nasıl olabilir: Bir uçurumdan saçılmıyordu Akın, grinin, karanın yığınsal dalgalanması! Sular, sulara karışarak doruklara mı akıyordu Küme küme yumrulaşıp ay gibi yüzleşerek, Yuvarlanıp yumaklaşarak yamaçtan yamaca Atılırken kırılıp veya yorulup kalmıyorlardı, Öyle hızlı ve biteviye hareket halindeydiler ki Katarlarına katılmak isterdim koşup uçarak Eğer onlar gibi fırtına bir bulut olabilseydim. Olmayınca onlardan bir bulut, en altta bizler, Uçuşun sancısı içimde, burgulanan arzularla Karmakarışık duyguların rampasında rötarlı. Zor bilekli rüzgâr kapatıyor açık kanatlarımı, Sarılıp kuşatılıyor gökten özgür dağ başları Dalga dalga; kabulsüz, izinsiz, pasaportsuz! Kalıyorum havada; ne tutsağım, ne de yaralı Sonra bir başınayım: Ne rüzgâr var, ne bulut. Dağın zirveleri çekmiş cefayı çileyi, sana ne! Tartıya Kalan Düşler Abdullah Karabağ |
Elle Touche Dans mes Yeux
Elle touche dans les yeux de printemps aux bien-aimés Comme se présenter aux rayons de la vie spirituelle. Mon étoile. Elle se lève comme un ver luisant du néant Doucement, timidement, se coucher sur mon visage triste A la belle étoile, �* la longue, le soir d’amour secret. Il se baigne entre mes paupière sous la lumière spirale. Mon étoile. Vers les lèvres de jours printaniers, Le temps fécondé; devenir enceinte de vers luisants. Je ne sais le cavalier de minuits féeriques par les rêves, Jamais. Ce soir, comme les vers luisants qui sont ivres. Une étoile fleurie dans mes yeux mornes, toute la nuit, Où elle touche le horizon de l’étoile secret de mon coeur Comme se verser les fragments de tous verres des enivrés. Je ne sais que la cavalière de mes vers, ni celui de minuits Mais qui passe comme la pleine lune sur mon rêve brisé Quand les vers chantent avec les filles couronnées de rêves Devant le port de mon étoile amoureuse, par tous les yeux. Boucles de Canicule Abdullah Karabağ |
Eller
I Bu eller Şahin pençesidir Sağlam baş ister Zöhreyıldızı doğmadan Çeliği halat eyler bendine Sular Mezopotamya’yı Bu eller Aslan bileklidir Everestler gibi bel ister Alnı ak Kara çalmaz alın terine Yedi kıtanın Tekmil denizin yükünü taşırken II Bu eller ancak Düşüne vefasız Gün devrilmeden devrilir Eli boş Fabrika çıkışı Liman dönüşü III Bu eller Zerdüşt afsunlu Hürmüz hüneri Gılgamış özlemidir Sin-Leke’nin Bir adım sonrası Helen şafağıdır Sokrates mahkemesi Bilimin ebesi Düşüncenin duruşması IV Bu eller Kırk gözlü sevda pınarı Kuşlar söyleşir Feqiye Teyran sofrasında Ah’ında bulur Aslı‘yı Kerem Yeniden dirilir Aziz Valentin Prenses Dulsina’dır İberya’ da Don Kişot’unu yaratır V Burası Nil boyu değil Kalmaz ayakta Ramsesler Terazisi yok elinde Oziris’in Burası Munzur Vadisi Gülü kan ağlar Bir kadın Amazon tanrıçası Yürür üstüne zulmün Volkana döner güzelim Güzelliği sığmaz kaleme. Şarkım Karanfilde Kalsın Abdullah Karabağ |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:46 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.