![]() |
ÇİÇEKLERİ UMUDUMUZUN
Çok olun, çocuklar, çok olun, yüzlerce olun, binlerce olun, onbinlerce. Daha çok olun, daha çok olun, yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun. Bu dünya ne tek tek yaşamakta, bu dünya ne rakının, ne şarabın içinde, bu dünya ne parada, ne pulda, ne kalleşlikte, ne zulümde. Bu dünya aşkın içinde, alın terinde. Çok olun, çocuklar, çok olun, el ele verin, çocuklar, el ele, yaşayın dünyayı doya doya, açın kapıları, camları güneşe, ne yeise kapılın, ne korkuya, çok olun, çocuklar, çok olun, el ele verin, çocuklar, el ele. Mutlu olmak varken bu dünyada, ******* geldi dayandı kapımıza, olduk acımızla sarmaş dolaş, bekledik düşümüzle koyun koyuna. Çok olun, çocuklar, çok olun, yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun, el ele verin, çocuklar, el ele, bütün gündüzler sizin olsun, yaşayın dünyayı doya doya. Çocuklar, çiçekleri umudumuzun... |
İHTİYAÇ
Bu akşam içimde Tuhaf bir sıkıntı var. Dünyada sanki bir ben kalmışım. Sanki herkes nerde keder varsa bırakmış, Ben nerde bulduysam toplamış almışım. Önümde söğüt ağacı, Her zamanki haliyle, çaresiz Havuzda su rahat, İnsanlar susmuş, Sessiz bir yağmur gibi başladı bende Konuşmak ihtiyacı... |
**Yazamıyorum***
Karanlık akşamın ışığındagözlerini arıyorum Yazık bulamıyorum... Hani burdaydın? Hani gitmemiştin? Bakmamıştın ya sözüme? Aldırmamıştın ya''Git''deyişime? Bana yalanmı söyledin yoksa? Peki öyleyse nerde gözlerin? Nerde gözümün yaşını silecek ellerin? Hani nerde? Nerde o ucsuz bucaksız sevgin? Hani nerde? Gittin diyemiyorum. Kalemim duyar, Duyar da bana küser diye susuyorum. Bak,ağlamıyorum. Konuştuğumda boğazımda düğümlenmiyor kelimeler. Peki nerde yüreğime su serpecek ses? Nerde? Sen gerçekten yoksun şimdi... Ellerim boş,yüreğim sarhoş... Gittin öyle mi? Bak gittin dedim ve susuyorum; Kalemim küstü yüreğime, Yazamıyorum |
~ Güzel Yüzlüm ~
Sendin yağmura güneşi sevdiren, Kelebeği rengarenk giydiren. Ve sendin yüzümü güldüren. Yüreğim bir kuştu ve sen kanatları... Baharıma çiçek olup açtın, Gözlerimde yaş olup aktın. Ve sen beni bir çırpıda silip attın. Oysa... Oysa,yüreğim bir kuştu ve sen kanatları... Gözlerinde gördüm o büyük okyanusu, Tam arkamda duruyordu. Oysa,oysa uzaklaşan ben değil; İstanbul'du... Ayrıldık... Ama başka şehirlere,yeni limanlara doğru dümen kırdığım; Bu uzun,hala sonu gelmeyen yolculukta Beni yalnız bırakmadın. Gittiğim yerlerde ben,hep seni yaşadım Sen Ey Güzel Yüzlüm benim... |
~Karanlık~
Bugün bulutlar simsiyah, İsyan edermişcesine... Yere düşen yağmur taneleri siyaha bürünmüş Kuşlar ötmez oldu,tüm ağaçlar soldu Sen gittin gideli Her şey yok oldu... |
Bir de Sen
Sensizim işte... Senle dolu koca bir boşluğun ortasında. Sensiz geçen ilk sonbahardayım,hafiften bir rüzgar bana seni fısıldıyor,biraz da senin kokunu getiriyor bana.Usulca ürkekçe biraz da utanırcasın****okun değişmiş,rüzgar söyledi; yeni aşkın vermiş sana bu kokuyu,daha çok sevmişsin benimkinden,daha çok... Ona daha çok''Seni seviyorum.''demişsin,Doğru mu desem neye yarar? Benim değilsin artık ve hiç olmayacaksın birdaha,hep olduğun gibi... Bana da söylemiştin; seviyorum seni demiştin,asla bırakmam,bi başkasına asla ''Seni seviyorum''diyemem demiştin.Şimdi ben neye yanayım söylesene; beni bırakıp çekip gitmene mi,yoksa,yoksa benden bir başkasına''Seni seviyorum.''diyebilmene mi? Ne ye? Peki söylesene ona da söyledin mi,inandırdın mı yalan aşkına,kandırdın mı onu da benim gibi? Vitrine koyduğun hangi, hangi aşkı aldın bu defa,nasıl başladın ve nasıl bitireceksin hı? ? ? Peki ben sana ne yaptım söyler misin ne yaptım? Seni sevmekten,sana tapmaktan ve beni sana vermekten başka ne yaptım... Eğer varsa bir suçum,eğer kırdıysam kalbini,bilmeden üzdüysem seni,yaptımsa böyle bi aptallık lütfen bunu bana sen söyle olur mu... Şimdi beni bırakıp gittiğin yerdeyim,tam aynı yerde.Ama bu sefer beni bırakıp gidecek bir sen yok burda.Son kez elimden tutup,alnımı öpüp gidecek bir sen yok işte.Her şey aynı yerinde.Hemde her şey.Hani çok sevdiğin kırmızı koltuk varya; şu tahta kapıyı çarpıp gittiğin günden beri bomboş ve yapayalnız.Tıpkı benim gibi diyeceğim ama ben bomboş değilim ki sevgili,ben bomboş değilim ki...İçimde kocaman bir sen bir de sen varsın işte. Dışarıya bakmaya doyamazdın hani yağmur yağarken.Şimdide yağmur yağıyor.Ve,yere düşen her damlanın yüreğinde bir sen gizli bir de sen... Gitmeye korktuğum koskoca bir oda var,koskoca bir dünya kadar.Hemen şurda; sağ taraft****orkuyorum işte,kapıyı açıp seni bulamamaktan,sensizliğe daha da çok gömülmekten korkuyorum. Kaç ay oldu gideli? Kaç günüm,kaç saatim sensiz geçti bilmiyorum,bilmiyorum ama şu tahta kapıyı çarpıp gittiğin günden beri varya; seni bekliyorum,aynı duygularla,aynı heyecanla.Gelmeyeceğini bilsem de,bu bekleyeşin sonu yok desem de bekliyorum işte.Gözlerim her dakika kapıda,belki açarda girersin diye.Hem kilidi hiç değiştirmedim,oluraya bi gün gelirsen kapıda kalmayasın diye. Şu sallanan koltukta oturuyorum yine,pencerenin hemen önünde. Başım avuçlarımın içinde,yine dışarıyı seyrediyorum.Kızardın hani; ''Koyma başını avuçlarının içine,baktığımda göremiyorum seni.''derdin. Başım avuçlarımın içinde,bana kızan bir ses duymaya çalışıyor kulaklarım,ama bir türlü başaramıyor bunu,bir türlü başaramıyor işte.Çek ellerini üstümden diyor,belki ellerin yüzünde duyamıyorum o tatlı sesi.Ellerimi çekiyorum ama yine de duyamıyorum o sesi. Aklıma geliyor; yağmura kızıyorum; ''SUS''diyorum,''Sessiz ol biraz.Sevgili geçerde duyamazsam,çok kötü yaparım seni.''Ama dinlemiyor.Sanki; bana inat,sevgime inat,aşkıma inat daha da şiddetleniyor,daha da sert çarpıyor camlara daha da kuvvetli. Kızgın değilim; ne sana nede bi başkasın****ızgınlığım sadece kendime,isyanım sadece bana; sana alışmama,sana bağlanmama... Neyse boşver... Asıl söylemek istediğim; ''Ben,seni hep bekledim SEVGİLİ... ''Ben,seni hep bekledim...'' Merak etme,hepte bekleyeceğim seni.Hayatımın son gününe kadar hiç gelmesen de ben seni heep bekleyeceğim sevgili... Gözlerimi kapatana kadar,son nefesimi verene kadar hep bekleyeceğim seni... ''HEP BEKLEYECEĞİM...'' |
Bir Sonbahar Hüznü
Benim sözlerim,senin gözlerin Karışıp gider bir sonbahar hüznüyle. Bak ellerim titriyor,gözlerim ağlıyor Karışıp gidiyorum bir sonbahar hüznüyle. Kalemler seni yazıyor,şarkılar seni söylüyor Karışıp gidiyorsun bir sonbahar hüznüyle. Sırtlarımız dönük,yüreklerimiz buruk Karışıp gidiyoruz bir sonbahar hüznüyle. Şairler bize yazıyor,yağmurlar bize ağlıyor Karışıp gidiyoruz bir sonbahar hüznüyle. Çığlıklar bize susuyor,sesimiz kesiliyor Ve... Karışıp gidiyoruz bir Sonbahar hüznüne |
Bu Adamı Seven Ben miyim?
Uğruna şiirler yazdığım sevgili, Gittiğin yerden duy sesimi. Sen giderken ardından düşmedi gözümün yaşı, Titremedi ayaklarım gittiğin yoldan yürürken, Dolmadı gözlerim senle baktığım denize bakarken, Seni düşünerek uyuyakaldığım yastıkta uykularım kaçmadı *******i hiç, Vazgeçmeye kalkmadı fotoğraflarını yakarken ellerim, Ya da kapatmayı unuttuğun kapıları çarparken bildiğim, Yaktığın mumları üflerken korkmadı nefesim, Sana ait herşeyi yokederken utanmadı düşlerim, Haykırmadı ardından ''Ne olur gitme! ''diye yüreğim, Sen giderken silmeyi unutmadı sana ait ne varsa benliğim, Yanlızca sordu; ''Bu adamı seven ben miyim? '' Düşlerimde yokluğu seçen, Hayallerimi bir bir silen, Bir nehir boyu özlemimi sinsice büyüten, Bir deniz gibi içimde büyüyen, Ama bir hiç gibi gidebilen Bu adamı seven ben miyim? ? ? |
Melek Yüzlüm
Hayat,varlığını bir sende hissettiğim hayat. Kimi zaman masmavi gözlerine bile beni deli eden hayat.Sende başlayan ve neredeyse bitmek üzere olan kocaman bir hayat... Sende başladı işte...Bir bakışınla,bir gülüşünle.Sonra kucağıma sığmayan bir merhabayla... Şimdi çok uzağız birbirimizden,hep olduğu gibi yani. Biz birbirimize yalancı bizleri söylemişiz sadece.Süslü bir kaç cümle; bir de zoraki iki gülüş,iki öpücük,iki bakış aldatmış bizleri. Koca bir yapbozu bozmuş sonra birlikte yapmaya çalışmışız ve gel görki; bu yapbozda ne ben seni nede sen beni görememişiz. Sadece belki duymuşuz birbirimizi ve duyduklarımız yalancı iki sözcükten ibaretmiş; SENİ SEVİYORUM. Seni seviyorum,çünkü; sen gözlerimin güldüğü tek yer,sesimin coştuğu tek varlıksın. İnan bana ben bir sendeydim.Seni sevmiş,sana adamıştım kendimi; bütün varlığımı. Kelimelerin sığmadığı koca bir nehri ıslatmaya çalışmışım; hiç bilmeden ve hiç farketmeden. Şimdi varlığımı benimsemeye çalışıyorum sensiz ve yine ortaya sen çıkıyorsun. Bilmeden ne çok yere koymuşum ben seni,ne çok yer vadetmişin sana böyle. Şimdi,şimdi kelimeler bir bir dökülmek ister şu iki dudağımın arasından.O kadar çok şey anlatmak ister ki sana o küçük kelimeler,o kadar çok şey anlatmak ister ki... Ben sende hiç tanımadığım bir sıcaklığı tanıdım,hiç bilmediğim yollardan yürüdüm seninle.Aşılması güç,bitmez yollardan. Hiç korkmadım,hiç ürkmedim bu yollardan. Çünkü; yanımda bütün dünyam vardı.Yani ben öyle biliyordum. Ben sende öğrendim o küçük ama vazgeçilmez mutlulukları; büyük haz duymayı.Ay ışığında coşkuyla dans eden yıldızlar bile mutlu ediyor artık beni.Soğuk bir kış günü grip olmak bile gurur verici oldu artık.Her sabah çalar saatle kavga etmek,sıcak ekmek kokusunu duymak,yorulduğumu hissetmek...İşte bütün bunlar yaşadığımı söyleyenlerden birkaçı.Ama ne yazık,ne yazık ki; bütün bunları yapamadım sende işte,yapamadım. Ne olur dön,dön de gör artık ne çok değiştiğimi,aslında seni ne çok sevdiğimi. Senin için nelerden geçtiğimi,neleri göze aldığımı gör artık. Ben seviyorum seni,yapamıyorum işte sensiz,olamıyorum bir türlü,söz geçiremiyorum kendime. Diyemiyorum şu aptal gönlüme; ''Bu ne gurursuzluk? ''diye.''Kim için ya da ne için bu gözyaşları? Değer mi bir sevgiliye? '' Söylesem,diyebilsem bütün bunları unutur muyum seni? Susar mı bu deli gönül? Bir bilsem,bu sorulara bir evet diyebilsem,hiç bekler miydim sanıyorsun... Ama şunu biliyorum,biliyorumki susuyorum; ben seninle başlayan bu hayatta varolduğum sürece; ne sen doldurduğum bu yürek susar,ne de ben o yüreğe söz geçirebilirim. Şimdi acı çekeceğimi bile bile,bu yüreği ezerek gidebiliyorsan gurursuzca,durma git. Hadi git melek yüzlüm,hayat kokan çığlık,uslanmaz yürek,git hadi. Ama,ama unutmaki bu deli aşık,bu koca rüya; sadece seninle gülecek ve bir seni sevecek... HoŞÇaKaL YaĞMuR YüReKLiM... |
Özürdilerim
Varlığını hiç istemediğim bir aşktın yüreğimde... ******* her seferinde seni unutturmaya gebe... Sabahlar ise unutmaya gebe o *******e inat tüm güzelliğinle seni hatırlatır her seferinde... Bense sabaha inat her gece unutuyor,geceye inat her sabah yeniden aşık oluyorum sana... Her çiçek ayrı ayrı bütün masumluğuyla,bütün saflığıyla ve bütün güzelliğiyle seni yaşatır yüreğimde. Hani demiştin ya; ''Her çiçek ayrı ayrı masumdur,ayrı ayrı saf ve tek tek güzeldir,tıpkı senin gibi.''diye. Ben sana en güzel masumiyetimi,en derin saflığımı ve en güzelimi sundum,bütün çirkinliklerimden arındırılmışımı. Ben sana bütün varlığımı,bütün benliğimi ve tek geleceğimi sundum. Ben sana senle dolu,her anı senle biçilmiş bir beni sundum. Sense geçmişinden getirdiğin bütün intikamını benden alırcasına önce,önce güldün yüzüme. Belki mutlu ettin önce ama,öyle bir bıraktın ki beni... Öyle bir sensiz bıraktın ki... Hani rüzgarın dallarda ürkekçe sallanan yaprakları hiç acımadan attığı gibi...İşte tıpıkı onun gibi fırlatıp attın beni... Bense tüm yokluğunda hiç yıkılmadan,yeni bir umutla kalktım ayağa,yeni bir özlemle... Ben hiç nefret etmedim gecemi gündüzümü çalan senden... Hiç bıkmadım beni hayata küstürenden... Hiç lanet okumadım uykularımı esir alan sana... Hele,hele rüyalarımı çalana öyle bir özlem duydum ki..... Ben seni hep sevdim,sevdim... Ben çok mu sevdim seni sevmeyi sanki, Özlem mi duydum bu aşka,bu hasrete,bu kahrolası sensizliğe... Ama sevdim,sadece sevdim... Yalnızca,seni sevdiğim için,sana şu kocaman dünyada bu küçücük yüreği layık gördüğüm için ÖZÜRDİLERİM BİTANEM... |
Sen Gittin...
*******imi vadetmeye doyamadığım, Gündüzüme sevgisini sığdıramadığım sen... Gözlerine bakmaya kıyamadığım, Ellerime ellerini alamadığım sen... İşte gittin ve işte yoksun... Artık ne gözlerin,ne de ellerin var. Sesine hasret yüreğim... Rüyalarımın kapıları bile kilitli artık, Düşlerim başkasına yabancı. Senden başkası yok artık yollarda, Sesinden başka ses yok. Senden başkası gülemiyor gözlerime, Bakamıyor senden başkası yüzüme. Telefonlar çalmıyor,kapılar açılmıyor kimseye; Sen gittin diye... Konuşamıyorum, ''Dur! '' diyemiyorum bir türlü, ''Seni seviyorum,ne olur gitme''diyemiyorum işte. Sesine hasret yüreğim... Ve döneceksin biliyorum... |
Sen Yoksun Seni Düşünmek Var
İşte yine yoksun.Yine her yer sensiz,yine herkes çok sessiz. Ama ben hala alışamadım ne sensizliğe bitanem ne de bu sessizliğe. Hem yokluğuna alışmayı düşünememki ben. Acı çekerim,çekerim ama bu sensiz yokluğa,bu hasrete hiç alışamam ben. Dedim ya senle dolu bu sensizliğe dayanamazken,sen olmayan bu sensizliğe nasıl dayanabilirim söylesene? Bu ayrılık,bu hasret artık çekilmez oldu. Özlüyorum ben seni; ölüm gibi,sen gibi ve biz gibi. Bu gece bir kez daha ağlıyorum senin için.Bu koca ayrılığın için,kocaman yokluğun için.Bir bilsen bu gözler nasıl gurursuzca ağlıyor senin için,bir bilsen içimde nasıl alev gibi yanıyorsun,bir bilsen seni ne kadar arzuluyorum ve bir bilsen son nefesimi verirken bile kalbimde nekadar çok olacağını. Şimdi sen yoksun,seni düşünmek var. Ben sende ağladım.İlk defa sende istedim yanaklarımı doya doya silmeyi.İlk sana doyamadım,ben sende varoldum ve ben sende varlığımı bitirmek istiyorum. Şimdi sen yoksun,seni düşünmek var. Kapa gözlerini ve bana bak; ''Ben''diye gördüğün her şey senin yokluğun.Kalemin değdi diye atamadığım şiirlerin senin yokluğun.Şimdi burda değilsin ama beni duyuyorsun bunu biliyorum.Şimdi kapa gözlerini ve dinle ne olur; sana yalnızca bir kere söylemeye cesaret edeceğim çünkü; aşk bilmediğin yollardan yürümektir.Tıpkı senin yolunda ölümün ta kendisine koşmak gibi,sana ulaşacağımı düşünmek ama bir türlü ulaşamamak gibi ve bir türlü ulaşamamak gibi. Şimdi sen yoksun,sadece seni düşünmek var. Bilirsin,her tercih bir kaybediştir.Ve her kaybediş bir başlangıç.Seni tercih ettiğim şu zamanlarda yüreğimin en büyük mutluluğunu yaşıyorum içimde,herşeye rağmen.Neyim var ki utanılacak? Hiç... Hem ne mutlu bana; son başlangıcım olsan keşke ve beni bütün keşkelerden arındırsan.Ama ben bu keşkesiz son başlangıcıma başlamadan önce son başlangıcım için bir ''KEŞKE''daha desem? ? ? HIII... |
Sevgili
''Sevgi nedir sevgili? Sevgi nedir? Bana içindeki sevgiyi yaşatabilir misin,haykırabilir misin yüzüme karşı? Düşünebilir misin hayatla beni birarada? ''derdim hani. Sevgi nedir dedim hep,sevgi nedir? Bazan düşünüyorumda sevgili,bu soru rastladığım en zor soru oldu hep.Cevaplayamadığım,yaşadığım,bildiğim ama bir türlü cevaplayamadığım çook zor bir soru... Nedir sevgi? Sen mi,ben mi? Yoksa biz mi demeliydim sevgili,biz mi? Ama,ama hangi biz? Her gece yıldızlar altında oturup,bakışlarımızla birbirimizi ısıttığımız biz mi? Yağmurlar altında ıslanarak hasta olan,karşı karşıya oturarak,ayaklarımızı sıcak suya koyup,sırtımızda birer battaniyeyle birbirimize bakıp bakıp manasızca gülen biz mi? Birbirimize poz vermekten,elele tutuşmaktan,kahve içerken ses çıkarmaktan çekinen biz mi? Her sabaha seninle ve benimle başlayan,her geceyi seninle ve benimle bitiren,her rüyayı seninle ve benimle paylaşan biz mi? Hangi biz sevgili,söyle hangi biz? Ya da anlamsız bir ''ELVEDA'' ile ayrılan,bunu ne sen nede ben istemeyen biz mi? Ama artık ne sen nede ben biz değilizki sevgili,değilizki... Şimdi sen bensiz ve bende sensizim işte... Ayrılmayı hiç istemedik ki sevgili,ayrılmayı hiç düşünmedik ki biz... Peki hangi ayrılığın kulağını çınlattık bilmeden,hangi ayrılığa''MERHABA''dedik istemeden? Hangi ayrılık öpücüğü attı seni ve beni bir kenara? Biz bütün bunları ne zaman düşündük sevgili,ne zaman yaşadık biz bu kadar şeyi? Hangi arada çağırdık biz ayrılığı,açtık kapıları ardına kadar? .. Bütün bu hangilerin,bütün bu ne zamanların cevabını bilmiyorum. Bilmiyorum ama bildiğim tek birşey var; artık ne senden nede benden bir biz kaldı,artık ne sende nede bende bir biz kaldı... Ama şunu bil sevgili; ben hiç bilmedim ayrılığı,hiç düşünmedim,hiç düşlemedim... Belki sen hep bildin,hep düşündün bunu.Biliyordun belki birgün çekip gideceğini... Beni her saniye geleceğine hazırlarken,beni her saniye kendine biraz daha bağlarken biliyordun aslında geleceğinde hiç olmayacağımı. Biliyordun günün birinde sende bir ben bırakmayacağını,sendeki beni bir gün söküp atacağını... Ben seni yalansız yalnışsız,hep gerçekten,hep sahiden sevdim sevgili. Sen nasıl istediysen ben hep öyle sevdim seni. Ben hep okadar sevdim,okadar alıştım,okadar büyük ve erişilmez gördüm seni,sen benimken... Belki,belki hep bu yüzden,hep gideceğini bildiğinden sustun.Ve belkide ben hep sustuğun için seni erişilmez gördüm... Aslında,aslında belkide sen bana herşeyi söylemiştin sevgili,herşeyi anlatmıştın bir bir,hiç olmadığını,hiç olmayacağını tek tek söylemiştin bana. Ama ne yazık,ne yazık,ben bunu hiiiç anlamadım... Çünkü; ben yalnızca senin sevginle,senin o kocaman sevginle adım adım büyümeye çalışan küçük bir çocuktum sevgili,yalnızca küçük bir çocuk... Sense büyütemeden bıraktın beni,...Peki ben şimdi sensiz,ben şimdi sevginsiz nasıl büyürüm sevgili,söyle nasıl büyürüm? ? ? Keşke şimdi konuşsan sevgili.Neden,neden susuyosun söylesene... Yoksa,artık senin dilinden anlayabildiğim için mi? Artık beni uyandırdığın için mi? Yada beni büyütemediğin için hep pişmanlık duyduğun ve bunu bana söylemekten çekindiğin için mi? Korkma sevgili,korkma.Büyürüm ben merak etme.Ama,ama sakın sanmaki bunu istediğim için yaparım,sanmaki bunu seni unutmak için yaparım,sanmaki bunu bir başkasının sevgisiyle denerim... Bunu seninle yaşadığım kadar,seni anladığım kadar,seni tanıdığım kadar ve sevgini taşıyabildiğim kadar yapacağım sevgili... Ben seninle,sevginle büyüyeceğim sevgili... Sana hiç dokunmadan,teninin kokusunu hiç duymadan,sıcaklığını hiç hissetmeden,seninle hiç konuşmadan ama seni yaşayarak ve seni yaşatarak büyüyeceğim ben sevgili... Sevginle yaşayarak ve sevgini yaşatarak büyüyeceğim ben sevgili... Seni hiç unutmam ben,unutamam Belki çok acı çekiyorum ama inan sevgili inan bana bunu hiç hissetmiyorum ben... Çünkü; çünkü sen bana okadar çok güzel şeyler verdin ki sevgili,beni o kadar mutlu ettin ki,şimdi bana sunduğun bu acı bütün bu güzellikleri unutturmaya yetmiyor... Bak gördün mü.işte söyledim; verdim ben cevabımı,sevgiyi anlattım sana,sevebilmeyi... Yine bir ''işte''sen okadar iyisinki sevgili,yokluğunda bile bana birşeyler vermeyi başarıyosun... Birde; ''Bensiz nasıl büyürsün'' demiş,üzülmüştün.Korkmuştun büyüyemem diye.Gördün mü bak,ne de güzel büyüyorum ben,seninle...sevginle. Bana beni sunduğun için,bana yokluğunda bile,sensizlikte bile seni verdiğin için sana çook teşekkürederim sevgili ÇOK TEŞEKKÜREDERİM... |
Sonbahar
Karanlık bir sonbahar akşamı, Hüzünlü bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan. Zaman her dakika seni gizliyor benden, Ve ben seni seyredebiliyorum küçük penceremden; Yelkovanın elinden tutmuş Geçmişime gömülüyorsun her dakika, Ve ben seni seyrediyorum küçük penceremden. Nereye baksam her haliyle o çıldırtan sonbahar Ne rüzgar,ne de sararmış yapraklar Ve ne de sen... Yoksun... Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında, Karanlık sözler fısıldıyorum kulağıma; Zamanım yok... Yelkovanın elinden tutmuş Geçmişime dökülüyorsun her dakika Zamanım yok, Gece bitmiyor... Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında Öyle yoruldum ki yelkovanın peşinde koşmaktan, Öyle yoruldum ki zamana meydan okumaktan, Ve öyle yoruldum ki şu dünyayı tanımaktan... Dedim ya; zamanım yok. Öyle bitmişim ki seni zamandan isterken Ve öyle bitmişim ki zamanımı geri isterken Gücüm yok... Nefesim son buluyor dudaklarıma yetişirken... Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında Ve bitip tükeniyorum son satırda... Yitirecek neyim var ki umutlarımdan başka; Hiç... Ve bitip tükeniyorum bu Sonbahar'da. |
Unutmalı...
İşte yine bir günbatımına şahitliğimi yapıyorum... Bedenimi baştan uca saran bu sensizlikten sonra,önce gökyüzüne ve sonra yeryüzüne bakmayı başarıyorum... Ve görüyorum kiii; yeryüzünde ne güneşe acıyan bir canlı var,ne de bana acıyan bir sen... Ne güneşin''Gitmek istemiyorum''diye bağıran haykırışlarını bir duyan var, ne de ''Geri dön'' diye haykırışlarını duyurmaya çalışan beni bir duyan... Yeryüzünde,bu koca yeryüzünde şu güneşin haykırışlarını,acılarını dindirmek için dualarında birazcık yer veren yok mu ona? ? ? Oysa ben her günbatımında güneşe önce dua ediyorum saatlerce... Sonra aklıma ben geliyorum ve başlıyorum bir de Tanrı'dan seni istemeye. Tanrı'dan birtek seni istemeye... Hani ne bileyim,belki bir gün acırda bana, seni gönderir diyorum. Ve hiç bıkmadan,hiç usanmadan her günbatımında aynı duayı farklı farklı biçimlerde uçuruyorum O'nun yanına... Diyorum ya; belki duyar sesimide seni yollar bana,seni bağışlar. Ben seni bildim hep, birtek seni. Aldım ve yüreğimin en yüksek tepesine oturttum,en zirveye. Sonra aşağı indim ve bu güne kadar hep izledim seni. En güzeliyle, en tatlısıyla, en mükemmeliyle, izledim... Ve biliyorum ki; şimdi tutup seni kollarından, indirmeliyim en aşağı. Ya gömmeli seni; taa en ucsuz bucaksız yere; ya da tutup atmalı seni bu yürekten; alçakça ve acımasızca... Haketmediğin bu bakışlara baktırmamalı seni yaa,neyse... Her gördüğümde seni, bakmamalı o anlamsız bakışlara ya neyse... Hani,korkmamalı''Benden önce geçmiş olmasın buradan, lütfen Allah'ım lütfen; geçip gitmiş olmasın.'' diye ya, hadi yine neyse... Bir okyanus kadar büyüksün şimdi yüreğimde; seni bir zerre kadar bırakmamalı şu saf,şu temiz yürekte; izin vermemeli,mani olmalı kirletip rezil etmene ya neyse, yine neyse... Bir yüreğin,koca bir okyanusun ortasında yıllarca sürüp giden, o bitmez tükenmez çaresiz çırpınışlarından sonra,ufacık bir dalgadan boğulup gitmesi ne demek bilir misin sen? Ya da, ya da; hiç boğuldu mu yüreğin bu koca okyanusta? Ben neye yanıyorum biliyor musun? Mışıl mışıl uyumam gereken *******de, sana sayfa sayfa aşk şiirleri yazarak geçirdiğime yanıyorum... Biliyorum; seven sevdiğine yapmalı bunu ve hatta daha çoğunu. Ama ben şimdi biliyorum ki; unutmalıyım seni. Hani yaz gelince kışı,kış gelincede yazı unutanlar gibi unutmalıyım şimdi seni. Çocukluğunu unutanlar gibi unutmalıyım seni. Şimdi sonsuza dek unutmalı seni ama,söylesene bunu her günüme senin bakışlarınla başlayarak nasıl yapacağım? ? ? Sende yaşadığım bütün ilklerimi nasıl unutacağım? ? ? Sana verdiğim aşkımı nasıl geri alacağım? ? ? Aşk,şu başıma bela aşk.Nasılda buldu seni,nasıl sevdi anlamadım. Şimdi çıksa ya gizlendiği yerden,dese ya artık özgürsün.Bıraktım ben seni. Dese yaaa... Aşk,şu lanet olası aşk,geldi; buldu beni yaraladı en derinden, en aşılmazından ve sonra gizlendi en bulunmazlara... Ben sevmek istemedim ki seni, alıp koymak istemedim ki en güzele. Seni en erişilmez bulmak istemedim ki. Yüreğimin en değerlisi yapmak istemedim ki seni ben... Senden önce,bir ben vardı hayatımda; gülmek vardı,koşmak,eğlenmek vardı... Senle bir ben gitti hayatımdan,lanet olası bir sen geldi yerine. Beraberinde; gözyaşı,umutsuzluk,hüzün vee avuç dolusu acı getirdi. Belki en acısıyla taşımaya çalıştım seni,yaşamaya... Ama olmadı işte,başaramadım. İlk yenilgimi aldım sayende; TEŞEKKÜREDERİM... Seni alabileceğimi bilsem,kazanabileceğimi. Neler vermezdim,neler yapmazdım ki... Ama... Ben ilk seni sevdim,sana değer verdim,seninle yaşadım,ilk seni yaşadım... Ben hep seni sevdim,hep seni... VEE BİRTEK SENİ... |
Sokaktaki çoçuk
bir çoçuk ağlıyor karanlıkta sesini duyan yok aslında çokta duymak isteyen yok çünki onu duyanların hepsiçoçuk ne anası ne babası var onlar sokak çoçukları ve hep sokak çoçuğu olarak kalıcaklar ve tek tek bir köşede ölümü tadacaklar belkide hepimiz ozaman tanıyacayız gazete köşesinde bir sokak çoçuğunun ölümünü ve sadece yazık olmuş diyeceyiz bir çoçuk ağlıyor bak karanlıkta |
Bahar
Bahar mısın sevdigim. Gözlerin mavi bulut, Gözlerin zühre, Saçların toprak misali, Can olur filize. Kır kokar memelerin, Asi. Küslükte bile misafirsin düşüme. |
Çocuk
Şafaktı, Karanlık son kırıntılarını taşıyordu bilinmezlige, Ve herşey uyumaktaydı, Şehirler bile. Yalnız yüreği büyük çocuklar sokaklarda, Üşümüş elleri, Okşanmamış saçları, Ve özlemi çalınmış ğözleriyle |
Düş
Uzaklara sevdalıydık ikimizde, Bakışlarımız kenetlendiğinde, Uçurumlar erirdi içimizde. Söğüdün dalında bir çift, Yaprak olma özlemiydi kavuşmak, Ve illede kavuşmak birbirimize. |
Git
Git, Belki hayatımızı özetler bu ayrılık Uzun cümleler kurmadan git Mavisi çalınmış gökyüzünde Kanadı baglı kuşlar kalsın geride Geride, boynu bükük Oyuncak mahrumu Yalınayak bir köy çocuğu kalsın Ama sen bilme. |
Umutlu
Adam gülüyordu, Kadının gözlerinden çalarak mutluluğu, Mutlu kılmanın mutluluğuyla gülüyordu kadın, Gülüşünde geçmiş korkusu. İstemeden almak mutluluktu, biliniyordu, Ama her bilinen gibi, Kullanılmayan bir askıda yerini alıyordu. Gelişi beklenen hala gelmedi, Belkide geçenlerden biriydi, sezilmedi. Bir hakikattir kimse zamana direnemedi. Gözün gördüğünü gönül sevmedi, Gönülde demlenen ufukta gözlenen degildi. Velhasıl mutluluk insanı hep terk etti. |
Zaman
Bir çocuk tanıdım yıllar evvel, Ve yıllar evvel yaşamaktan mutlu, Şimdi bakışları surlar gibi donuk, Kırılgan, Yüregi herşeye rağmen umutlu. |
Zaman (1)
Bir a'nı uzun zaman eyler hasretin, Her a'nı keder. Alır beni gözlerin, Gözlerin zından yavrusu, Ak'ı karasından beter. |
Zaman (2)
Ben yelkovanı taşıyorum zamanın yüzsüzlügüne. Senin koynunda akrep. Ve eriyip gidiyoruz, Bir saatin tik tak-ları arasında. Sabır yüklü kaç lahza geçti bilinmez, Veya umut dolu kaç iklim. |
Zaman3
Unuttuğunu sanmaya bile Yetmiyor zaman, Hiçbir zaman. Düşerken hatırladıklarım, Ağlarken hissettiklerim. Kayıp bir zaman var Uzun uzun yaşanıyor, yaşlanmadan. Terkettiklerim, terkedilmişliklerim. Anılar, anılarım var Tek direnci zaman, Aynı zaman mutlu olmaya yetmiyor. Yetmiyorum hiçbir zaman. |
Canım Anneme
Islanır hüzünlerinde sensizliğim Cennet ışıltısı yaşlı göz bebeklerim Çırpınıyor ellerinde yüreğim Bir masal perisi pamuk kalbinde Anne Sensizlik bir ıstırap benliğimde Gel kurtar beni bu ümitsizliğimde Bitmez hasretim apansız şefkatine Özlüyorum seni gül bahçesinde Anne Pamuk ellerini alnıma daya Ateşimi al ruhumu okşa Ellerini aç koş rüyalarıma Kucakla öp beni Anne Geçenlerde gene gözlerimi kapattım Ellerimi açtım sana ulaşamadım Senin kokuna henüz ben doymadım Uçsuz sevginle gel sar beni Anne Gözyaşlarımı artık hiç bir şey silmiyor Uyandığımda gece yaralarım dinmiyor Göz kapaklarım sel umut bekliyor Bu acı hasretinden gel kurtar beni Anne |
ANNE
Suların doğudan aktığı gün, demirin suya doyduğu anlar. Işıksız pervazlarda hatıralar eskisi bir rüzgâr, ve senin geleceğin saatler anne. Yağmur yağdı ha yağacak. Büyüyen acılar, ders çalışan güzel, uyuyan çocuk ve iplere dizilen sürgün geride. İşi başından aşkın gün batımı eşiğe düştüğünde uzadı sakal, damladı mürekkep, utandı yüz. Onüç Eylül bindokuzyüzseksendört. Binsekizyüz evler adresli dededen ve babadan emanet, sevgili. Bir.., neydim? Tanyerine daha çok vardı. Kururken büyümeyen otlar ve yaşların öfkesi sızladı damar ve tutuklandı nabız sesi. Önce süt kokun yayıldı sokaklarımıza anne.... At kestanesi düştü düşecek kansız el yazması ve şişman portakal sırada. Mevzilenmiş ağzı küt bıçak yerini beğenmeyen virgül ve tedirgin balık duyuldu fanilasız çırılçıplak bir ıslık. Yorulan lamba dönüp baktı şaşırdı buğulu lale.- Al işte kent aşığı Venüs - Çıplak kemikte lodos korkusu esti dumanlandı evler ve kaçmadı sinek. Uykuya yabancı alev gözler, ve adres soran soyunuk dil üşüdü. Ardından, şefkat asılı solukların duyuldu sokaklarımızda anne.... Nazlı kızın gölgesi kapalı kapı arkasında hapşırdı hapşıracak. Avuçlanan kavisli yol ve beklenmeyen ölüm gibi tam şuramda yine vuruldum. Saklandım mor derinliklerde yüzen uçurum saçlarında. Mavi yürek bayrakları yarıda. Serildi ağlar ve meteris, Yandı kırmızı, daha da yanmadı sarı ateşle ödendi bedel. Sonra içinde gül yetişen gözlerin değdi sokaklarımıza anne.., ve kınalı ellerin... Çöllere düşen afyona neşter vuruldu vurulacak yalvardı bir ses. Sana durdu nişangahta keklik ve kaldı yorgun kanatta tuzlu nem. Durdu ahşap köprü yıkıntısı, bahçıvan, toprak eşik. Ve kuru fasulye asma altı pilav ve kaşık. Ee birde kuru soğan.., ikide şükür. İki.., ne oldum? Buz gibi bir karanlık okşadı ten kokusunu. Mazgallara asıldı salkım salkım kahır. Aktı kurnalarda haremi günahı ve sokaklar bir kan kırmızısı. Çocuklara bayram..., bana ölüm. Güneşi taşıyan hamal yükünü nihayet indirdi.- Off be – Eksi sıfıraltı veya sekiz, küller soğudu. İkinci mevki kompartıman edasıyla çiçeklerin altları kurudu. Eşikte derin uykuyla bir çaresizlik durdu anne. Sonsuza yolculuk için kalın yapraklı incir tadında bir sela okundu, Nailbey camiinde. Dualara asıldı günahkar eller, ve gözyaşı ile sırlandı mermerler… Yolun teri, akrep dili kapkara raylar ve aminler, artı ağaçlı ay cümleleri hızla geçtiler. Bir düğüm oldu ayrılığın üstündeki nemler demlenmiş şarkılar taştı mahzenlerde. Randevusunu unuttu uyku.- Olacağı buydu – Altında cennetler saklı ayakların değdi sokaklarımıza anne..., hızmalı… Suların perdesi kapandı kapanacak. Yeşilin altında, dinlenmemiş bir hikaye. Ekmeğini bölüştü Bilal, elleri akü kokan şair Tahirle bir kahvaltı vakti doğukent sofrasında helal sütünü de. – onların şiiri Kömürhanı geçmez! – Isırıldı bir ayva. Balıklar kaydı hazarın sularında. Sonra Gelincik kokan, Elif duruşlu hatunluğun değdi sokaklarımıza anne…, şahadeti birleyen… Bir çizgi göğüste puslu, bir diriliş leylaklarda. Sapsarı bir şey taşındı ağıt yüklü kanatlara. İnledi gamların yüküyle kül tablası ve canı yazmak istemedi kalemin Uzun oturdu kağıt. Sarktı dudaklar, ağladı orman bir çift yaş düştü sigara paketinin üstüne küstü perdelere düşen anılar. Küstü yeğen Gamze – huyudur- Süzüldü avuç içi kadar umut, gömlek kanlandı. – Beğendin mi yaptığını? – Yakutlara ağır basan, yanağında seher taşıyan analığın değdi sokaklarımıza anne, emsalsiz… Havada kararsızlık. Bir beyaz ürperti ve hüzün damladı aynalara. Bir selvi, bir martı, bakraçlarda karaçalı. Kireç badanalı sofalarda soyulmayı bekleyen bir mandalina yüzünde üç utangaç nokta. Üç.., ne olacağım? Sarktı yaprak, kurudu fidan, zamansız kaldı gölge. Bu aşk, bir sağalmaz dert, tarihe aktı akacak. Bir şebnem yumuşaklığı ile geçti güzellik anı. Gitmedi rehavet ve ağırlaştı bu dava, soğuk bir hatıra. Uzakta bir çay ağzı yakında kapı komşu ve ortada sevdayı ezen kocamış yük. Baş köşede istenmeyen misafir. Söylenmeyen kavak görüntüsüne bürünmüş sevgili. Ve sümbül gölgesinde ceviz yaprağıyla sunulan içi aşk ve Kevser dolu kadehler. Kalanlara hey, şerefe hey, vuslata hey.! Hey gidi yorgun bahçeler hey. – Al ipek – Yak bi filtreli bafradan… Bir aydınlık eridi eriyecek. Eşinde Yumurta topuk kolalı gömlek kösteksiz cepken yiğit sinesi. Bir Harput beyefendisi. Giden bir ömürlük canan Bir sevgili gibi büyülendi zaman. – gülüşün bir umman – Vakitlere sarkan, rengi hep aynıdır gözyaşlarının. Ve bir bakire uykusunda uyandı uyanacak rüyasında sam yeli, serçe parmağı ve karanlık mezar taşları. İncilerin doğurduğu ve ellerin aldığı kız. – Muradına eren dilber – Kervan ve küheylan, Ve gün hatırası ile kalan acı bir keman. – Elvedaları hiç sevmedim – Sokaklarımızda Eyüp sabrı anne. Çetin bir türkünün bağrında giden gelin, elleri narin. – Beyazda ne yakışırmış ya – Anlımıza kondurduğun buse ağlıyor anne, sahipsiz… Of ki off… Bir zeytin rengi, bir sürme ki değme gitsin. Sustu kalemin dili ıslandı kanadı ..., öldü aşklar yetim kalan duygular. Sırtımda kanlı bıçaklı çırpınan bir inkar! – Sen bendeki güzelliğinle kal., emi – Kaşları çatılan yıldırımlar ve salkım salkım çürüyen ayıplar. Şafağa taylar sürüldü sürülecek. Seherde kalan çiğler, ve yüksek tepelerde ölen güller. Sokaklarımızda senden kalan, nazar değmemiş yüzünle, hançer yarası bırakılmışlığım anne.. bir hayat nakil faslında.. Seni götüren ayaksız at sesinde Bırakma beni anne.. Ve terkinde…,-ödünç bir kurşunun var mı? – Ve hurma gölgesinde yılan öpüşlü bir kader...... |
BAHAR VURGUNU
Ne zaman bakmağa kalksam sana battı *******imin şafağı Düştü samanyoluna hasret damlaları Döndü yorgun umutlar sevda artığı zamandan Çıktı gecenin korkusu karanlık batağından Yitirdik mavi perdelerini hayatın kabzasından Değişik iklimler yaşadık seninle zamansız hatalı Yinede kanımda dayanılmaz yokluğun aynı Sen bahar solu bana kalsın içli hazan Titredi gönül yaprağım ağladı hatıran. Yitirdik umut yağmurlarını gecenin aynasından Dudağımızda hazin ayrılığın yitik şarkıları Yüreğimdeki güvercinler vuruldu can yaralı Bir atımlık kurşun oldu kirpiklerinde kalan Işıklar devrildi kuşluk vakti gamzeler talan Yitirdik sevinçleri eşgali belirsiz gülüşler yalan Sonbahar oldu mintanım eylül sancılı Sarınmadı gönül askıda kaldı çocuk bakışları Nereye baksam çığlık aldanılmış zaman Sesin bir uçurum nihavend makamından Yitirdik aşkları yetim kaldı düşlerimde sevdan A.Vahap DAĞKILIÇ. |
BENDEKİ SENLER
Kırık bir sesin yüzüne yaslanarak, umutsuzluk tarafından vurulan sevgimin saflığındaki yalnızlığımla, seni bekledim vapur iskelesinde.... Uykularıma yakışan düşlerimde, saadetten utanan kavuşmalarım, kınayanın kınamasından aldırmayan yanlarımla, pembenin kadife koynunda.... Tuvallerde dünya sevdalarına uyarlanmış inanç çizgileri ve dikiz aynasında Şakülü kayan portre.. Yüzünün ödünç aldığı gözlerim, yıllardır deniz ülkesi işgalleri yaşıyor. Her köşede vurulan çocuk resimleri.. Yıllardır umut ve korku üzere beklemelerim devam ediyor. Göğsümde sakladığım pelesenk yalnızlığı takatimi tüketiyor. Sen gelmiyorsun. Tüm senlerin susturulduğu, susturulamayan sadece kalplerde vicdan senleri,. Üşüyorum gelmeyişinin rüzgarından, düşüyorum güz yapraklarına. Azalan sevinçlerim, çoğalan kederlerime devrediyor boğazımdaki hıçkırık düğümlerini. İkindi aydınlığına uzanıyor tılsımı yitik bakışlarım. Toprak avlularda ağlayan sokaklarım sancılı.... Yarınsız iz bırakmayan ağıtlarım tesellisiz,.. Ve karanlık kokan hallerim savunmasız...... Giden her ömür vapurun ardından; kıyılara vuran yalnızlığım ve beni terk eden yanlarım. Gelen her vapurda; susuz kalan çocukluğuma ağlayan tebessümün ve tensel duyguların masumiyeti. Fanuslu lambalardaki kadife çerçeveli karanlıklar sunuluyor her köşe başında. Armağanlar dolusu yalan yüzler geliyor dört bir koldan, tüllerin perdelerin ışıkla birleştiği akşamlar geliyor, maalesef sen gelmiyorsun.. Özlem bulutları gözlerimde, salonları paylaşılmış gönül konağımın üzerine yağmur olup düşüyor. Enfiye kutularına uzanan efkarım, kalemlere sürülemeyen yazgıma yeniliyor. Senden bir karış kaçamayan gençliğimle, yıldızları çalınan gökyüzüme bakıyorum. Yakalayamadığım saatler ellerimdeki utancıma akıyor. Kirpiklerime değen denizde, bu giden günün son vapuru. Tek sermayem, bakire çarşaflardaki sessiz ağlayışlarım. Gül gamzesine düşülen not: Yarın yine seni bekleyeceğim. Acaba sen gibi kaç gerçek var bekleyeceğim. Sende gelmezsen sokakta kaldığım gündür. |
Ağlayan gecede Çaresizliğin Sesi
AĞLAYAN GECEDE ÇARESİZLİĞİN SESİ Sana çıkan tüm sevda yollarımın Kabzasında tutarak Fişek yoluna Kardelenleri sürüp Dayasam Şakağına diyorum Sürgit yıllarımda kalan bir nişanla Yokluğuna açılan seherlere Sana aşina olan mevsimlere Martı ürkekliğinde saklı tüm hayallerime Sıkmak İstiyorum Ay karanlığında Ellerinde bahar yitiği gençliğim Duruşumda deli pınarlarda kuşandığım zarafet Ve yüreğimdeki Deryaya Akseden Sesin Dağ yağmurlarına sığınıp Bir sigara ateşinde konaklasam Nimet verilenlerin yolunu özlesem Gül yaprağıma sıçrayan kan damlasıyla Teslim olsam Nöbetçi Hıçkırıklara Şehirlerim korkulu rüya bulutları istilasında Işık saçan bir kandil içimize asılsa Ne gam Kirpiklerinin ihanet gamzesinde Varsın yitik bir enkaz olsun gönlüm. |
BİR AH TUTTUM İÇİMDE...
Yüreğimdeki isyanın çığlıklarına inat, Senden ayrı kalmak istedim bugün.. Hayalinden gelecek tüm soluklara karşı, Koydum barikatları gönlümün kıyısına.. Sana ait tüm sesleri indirdim çerçevesiyle duvardan, Düşüldü kayıtlardan sevdan.... Gitmedim sahile, Bakmadım dalgalara, Dinlemedim içli şarkıları., Aklar düştü hıçkırıklara.., Geçti ayrılığın rüzgarı, üşüdü dallarım.., Ağlamadım.... Çekmedim derinden sigaramdan bir nefes, Saksıdaki çiçeği sulamadım., Üşüdü bakışlarım.. Sana çıkan tüm yolları tuttum. Güzelde nasibi olmayanlar geldi aklıma, Ve ödenmeyen şükürler.., Yağmurlar ağladı geçtiğin yerlerde, Eğildi bahar.., Aldırmadım.... Düşlere hançer oldum el etek çekilen tenhalarda, Günler eş değer oldu yıllara.. Şimşekler çaktı yürekten, umuda hasret, Vuruldu bir resim eşgali belirsiz.., bir gül soldu dalından, Yetim kaldı yanağım.. Toplandı güneş ve ay..,Durdu devam etmek istenen vebal, Döküldü yıldızlar.., Islanmadım.... Açtım tüm perdelerini bağrı yanık semtlerimin, Eylül soludum doyasıya., Azat ettim hatıraları, Kanadı yaralarım.. Erteledim aynaya bakmayı, Dağınık kaldı hayat..,Sevindi felakete yüzler., Çözüldü bağları kuşburnu demlerin.. Tınmadım.... Çıkmadım yağmurlara, Dalgın adımlarım kaldı askıda.. Soldu yakamdaki mor leylaklar, Örtüldü göz yaşlarım.. Kaldı ensemde yokluğunun soluğu, Ve, Düştü omuzlarıma kınından süzülen ayrılığın mahşeri.. |
Bir Göçki Bir Nefes Kadar Yakın
BİR GÖÇ Kİ BİR NEFES KADAR YAKIN İlk giden Şarkılarımızdı, Alaturka Bir Umuda Asılı., Ardından Seninle Gözyaşı Dökmüştük... Bir yarayı Dağlar gibi Bakıp, Güneş deviren Bir ok gibi, Şimdi Giden sensin... Artık Hangi yandan Eserse essin, Bu Deli rüzgar.., Bıraksın kıyıya Ne varsa Senden yana.. |
hepsini okumadım ama güzeldi..
|
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:45 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.