![]() |
Kimlik
Üflemenin Fırtına Kopardığı Bir Zamanda Fırtımalarla Başladık Biz Bu Yolculuğa Ardında Binlerce Yıllık Tarihi Bırakıp Anka Kuşu İle Kanatlandık Varlıkta Yokluğa Asıl Yok, Ced Unutulmuş, Ati Hiç Yok, Yok Var Benlik Yitirilmiş, Bedeni Terketmiş Cansız Ceset Var Ya Bu Bedene Biçilen Kaftan Hayal Kumaşından Halâ Rüyada Yaşayıp Hayattan Masal Anlatan Var. Sizin Yalanlarınız Bitmez, Lakin Benim Yetmez Nefesim Sizin Çatlamış Ar Damarınız, Benimse Müsaade Etmez Nefsim Sen Kimsin, Kim Bunlar, Ben Kimim, Kimsiniz Siz Üfürükten Fırtınaya Kapıldık, Fırtınayı Kim Dindirsin. Mehmet Dumanlı |
Komşu Kızı
Komşu Kızı Önceleri çocukluk deyip geçiştiriyordum, Nede olsa aynı mahallede büyümüştük, İlk okul orta okul derken lisede dahil, Aynı okulda, aynı yolda yürümüştük. Zaman onu genç ve güzel bir kız, Beni ise tığ gibi bir delikanlı yapmıştı, İşte o günlerden bir günde içimde, O bakışla ilk kıvılcım yanmıştı. Önceleri bir anlam veremedim ne olduğuna, Hayır diyordum ona böyle tutulduğuma, Gelip geçer diyordum gelip geçer, Kendimi inandırıyordum arkadaş olduğuma. İlk önceleri bakışlarla çözmeye çalıştım, Bilinmez ki bu duyguya görerek alıştım. Kimi zaman iç dünyamda olmazla yarıştım, Olmazlarla oldu bu iş olmaza alıştım. Biraz daha içimde yer aldı bu duygu, Hasretlik oldu gözlere bu sayede uyku, Sevgi, aşk, arkadaşlık, komşu kızı… Yada olmazlarda olan bir tutku. Uykular düşlere gebe, düşler ona, Yeşil gözlerim ise karanlıkta alıştı ona, Tutuldum tutuldum komşu kızına Bunun adı nedir söyleyin bana. Seviyorum komşu kızını seviyorum, Kendim biliyorum ona söyleyemiyorum, Belli ki kaybetmekten, yada yıkılmaktan, Komşu kızını kaybetmekten korkuyorum. 09.06.2008 Mehmet Dumanlı |
Küçüğüm yada Nihal
Azgın dalgalara kapılmış yaprak misali, Ölümle yaşam arasında mücadele veriyorsun, Eğer yaradan yaşa demişse sana, O zaman ölüm yok, yaşama savaşı veriyorsun. Bilmezsin küçüğüm, kaç gece uykusuz geçti, Bilmem belkide kaç gece uykusuz geçecek, Eğer yaradan yaşa demişse sana, Bunlarda, daaha niceleri geçecek. Bir yol ayrımı, bir girdap, yada öyle bir şey, Belkide bir başlangıç, yada bir varlık ispatı, Daha bitmedi bizce, bizleyin her şey, Yaratandadır son söz, ondadır bunun ispatı. Yapacak bir şey var, benim için sana doğru, Dua etmek yalvarmak, yaratandan seni istemek, Takdir Onundur, kainat nasıl Onunsa, sende Onun, Benimkisi sadece, şükürle seni istemek. Doğum nasıl haksa, ölümde hak ve gerçek, Bu mücadele belki bitecek, belkide sürecek, Zamanın sınırı bilinmez, bizce mechul, Ona gerçek, Dileğim şu ki seni bize Yaratan bahşedecek 24 Aralık 1993 Cuma Mehmet Dumanlı |
Mahkumiyet nasıldır anlatabilsem
Duygular tutsak, sevgiler esir olmuş, Diller susmuş gönüllere pranga vurulmuş, Yollar kısa ancak geçit vermez, Dizler ise dünden yorulmuş. Suçum nedir diye soracak yüreklere, Alev alev korlar sokulmuş. Gözyaşları akacak diye, Gözlere ağlama yasağı konulmuş. Günlere perde çekilmiş gece gibi, Saklanmış en derin kuytulara aşklar, Saklanmış sevgililer, hep saklılar. Gündüz yok hep gece kara bahtlılar Tadılmayacak bu açıyı onlar tattılar. Mahkumiyet sevgiye, sevgiliye, aşka Mahkumiyet içimde, mahkumum aşka, Mahkumiyet dışımda, esaretim bir başka, Mahkumiyet nasıldır anlatabilsem keşke. 03.06.2008 Mehmet Dumanlı |
Medet Ya Rab, Medet Ya Rab.
Medet Ya Rab Ellerimiz hep kirli, kalbimizde ise pas, Yürekler taş kesilmiş, gözlerde kurumuş yaş, Yalan olmuş iktidar, doğru ise paspas Medet ya Rab, medet ya Rab. Güzellikler kaybolmuş, nerede bilinmez, Kapalı gönül kapıları isteseniz de girilmez. Kurudu içimizde sevgi tohumları, Sardı bir anlamsız sıtma bütün duyuları, Yüzümüze vurur oldu menfaat duyguları, Medet ya Rab, medet ya Rab. Güzellikler kaybolmuş, nerede bilinmez, Kapalı gönül kapıları isteseniz de girilmez. Dualar bile yapmacık oldu, hep riyâ, Korkunç kâbusların adı oldu, rüya, Revamıdır bu çile bize reva, Medet ya Rab, medet ya Rab. Güzellikler kaybolmuş, nerede bilinmez, Kapalı gönül kapıları isteseniz de girilmez. Efsunladılar mı bizi birer birer, sıradan, Yüz çevirir olduk yüz çevirir Haktan, Ne zaman vazgeçeceğiz kendimizi kandırmaktan, Medet ya Rab, medet ya Rab. Güzellikler kaybolmuş, nerede bilinmez, Kapalı gönül kapıları isteseniz de girilmez. Kaldırıyoruz ellerimizi semaya dua için, Haktan hak diliyoruz hak, her an için, Ümitsiz değiliz ümit bekliyoruz için için Medet ya Rab, medet ya Rab. Güzellikler kaybolmuş, nerede bilinmez, Kapalı gönül kapıları isteseniz de girilmez. Aç açılmaz kapıları bize birer birer, Seninle gönüllere tüm güzellikler girer, Rütbe yok bu kulun rütbesiz bir asker, Medet ya Rab, medet ya Rab. Güzellikler kaybolmuş, nerede bilinmez, Kapalı gönül kapıları isteseniz de girilmez. Rahmet denizinden bir zerrede bize, Yaş ver seninle ağlayacak kuruyan göze, Çok görme seninle olmayı, seni yaşamayı bize Medet ya Rab, medet ya Rab. Güzellikler kaybolmuş, nerede bilinmez, Kapalı gönül kapıları isteseniz de girilmez. Yaşamadan bu aşkı, alma canımızı alma, Deli edip aşkınla çaresiz yollara salma, Biz ne Ali’yiz, ne Ömer’iz nede Talhâ, Medet ya Rab, medet ya Rab. Güzellikler kaybolmuş, nerede bilinmez, Kapalı gönül kapıları isteseniz de girilmez. 27.08.2007 Mehmet Dumanlı |
Mehmedim
Yiğitsin, mertsin, eşin yoktur cihanda, Sana dur diyemez bir kuvvet bu anda, Kabul edemezsin, ne himaye nede manda Eşin yoktur aslam mehmedim cihanda. Vazifeye atılırsın göz kırpmadan, Aslanlar gibi savaşırsın yılmadan, Ölürsün ve dersin yine ÖNCE VATAN, Eşin yoktur aslan mehmedim cihanda. Nöbet tutarsın sınırlarda, hudutta, Kaleler var senin gibi bütün yurtta, Beklersin biliyoruz binbir umutla, Eşin yoktur aslan mehmedim cihanda. Yağmur, çamur demez kar demez gidersin, Vatana bekçi, çelik bir el, sipersin, Bütün zorluğa gögüs gererek gülersin, Eşin yoktur aslan mehmedim cihanda. Şehitlik yüce, gazilik ona yakın, Hep olacak bu ruhla güzele akın, Yılmaz bekçiliğinde kurtuluş yakın, Seni seviyor, seviyoruz MEHMEDİM. Mehmet Dumanlı |
Neylesin
Bir ömre sığmayan sevgiyi neylesin gönül Aşk ile söyleşmeyen dili neylesin gönül Varlığın ateşinde yanmıyorsa eğer, Baktığında yakmayan gözü neylesin gönül. Umut yolculuğunda umutlar çıkmıyorsa Gönül umupta umduğunu bulamıyorsa, Sevginin sesine dilden cevap gelmiyorsa, Sevgiliye seslenen dili neylesin gönül. Boş birkaç sözmü, hasretlikmi bilemiyorsa, Çok sevdiği halde gönüle giremiyorsa, Duygularını kelimeye dökemiyorsa, Kendisini aşamayan aşkı neylesin gönül. 21.06.1996 Mehmet Dumanlı |
Nokta
Tanımak, Neyi? Ne kadar? Niçin tanımak? Belliki bir kargaşa, Belliki bir soru işareti var, Bana sorarsan, Seni senden, Senden daha çok tanımak. Görmek, Neyi? Ne kadar? Niçin görmek? Düşündüğünü mü? Düşlediğini mi? Yoksa! Görmek istediğini mi görmek? Sevmek, Neyi? Ne kadar? Niçin sevmek? İçten geldiği, Gönlün, hislerin, Bu yolda eridiği, Duyguların, göz yaşlarının, Sellere döndüğü, Bir sevgiliyi, Mevsimsiz mevsimlere kadar, Kısacası... Ölene kadar sevmek, Ölümüne sevmek. 31.08.2007 Mehmet Dumanlı |
Ne Yazıyor O kağıtta?
Kalktı oturduğu yerden, Kalktı ağır, ağır, Yükümü ağırdı! Yoksa… Kendisimi bilinmez. Sıcaklığı sinmişti, Oturduğu kuytu siper yere, Halâ sıcacıktı, Kalbi gibi kendi gibi, Oturduğu kuytu yer. Dikildi dağlar gibi Dikildi. Karşımda duruyor, Bir taraftan bakarken uzaklara, Bir taraftan da ellerini oğuyor, Derin bir nefes, Bir hayattan Bir sigaradan, Durmadan çekiyor. Kim bilir belki eski bir sevgili, Yada eskimeyen… Belki de birkaç söz, Yaşadıkça aklından silinmeyen. Birden elini soktu cebine, Karıştırdı cebini, Gelmişti herhalde eline, Çıkarttı birden elini, Bir kağıt, kağıt ki Rengi uçmuş buruş buruş, Birden büküldü dağ gibi duruş, Bilmem bu kalbe kaçıncı vuruş, Yutkundu yutkundu…. Kaşlar çatıldı alın kırış kırış. Yaklaştırdı gözüne, Yaklaştırdı, Aradan çıkarttı tüm yabancıları, Yapıştırdı göğsüne. Yüreği kabarmıştı, yüreği Deli dalgalar gibi, Vuruyordu yüreği Göğüs kafesi dar geliyordu, Kafeste cana dar geliyordu, Boncuk boncuk ter boşandı, Açık alnından, yanaklarına doğru, Kıvrıldı çelik gibi ayaklar, Belli ki ayak bağları boşandı. Çöktü olduğu yere, Çöktü, Omuzları…. Dağlar gibi duran başı, Çöktü. Düştü elinden kağıt parçası, Düştü yere, O görmedi, göremedi, Ben kağıda baktım, kağıtsa bana, O ağlıyordu, gözleri yaşlı, Benimse aklım takıldı kağıda, Uzattım elimi korka korka, Uzattım kağıda, Sıkıca elimde tuttum, Sanki ben o anda kendimi, Kendimi unuttum. Ya kağıtta anlayamacağım Ya da anlatamayacağım.. Bir şey varsa? Tüm gücümü topladım bir noktaya, Baktım baktım kağıda, Yoktu! Ne yazılı bir şey, Ne de bir işaret. Şaşırdım! Sordum dağ gibi duran, Tuz gibi eriyen, Arkadaşıma, Sordum ne var bu kağıtta diye? Dalgaların kıyıyı döverken çıkarttığı Bir ses çıkartı ağzından, Ağır ağır…. Yorgun, takatsiz, güçsüz gibi, O kağıtta benim hayatım yazılı O kağıt benim ömrüm, Boşa geçmiş,boşa geçmiş ömrüm. Hayatım gibi o kağıtta boş Benim ömrümde boş. Dedi zorla, zorlanarak. Soğumuştu kuytu köşesi Soğumuştu bu alev sıcağında, Yeniden oturdu kalktığı yere, Kağıtsa öylece kaldı kucağında. 28.08.2007 Mehmet Dumanlı |
Olmadı
Bir rüzgar sürüklüyor karanlık *******e beni, Bir rüzgar sürüklüyor bir rüzgar beni Açılmamış gonca misali, daha görmeden seni, Bir rüzgar sürüklüyor bir rüzgar beni Sağa sola uçuşan yaprak misali, koşuyorum, Koşuyorum amaçsız bir menzile durmadan Ağlamak, gülmek, unuttuğum her şeye doğru, Bir özlem duyarak uzanan yol misali koşuyorum. İstikamet, sürât, hedef neler diyorum neler, Güç yok, güneş yok, hele takat hiç kalmadı Gidiyorum dolu dizgin, ufuksuz karanlıkta geçmişe İz yok, hatıra yok, ses yık, sen hiç olmadı. 16.08.2007 Mehmet Dumanlı |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:38 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.