www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Safet Kuramaz (https://www.cakal.net/showthread.php?t=144961)

GooD aNd EvıL 04-30-2009 05:59 PM

Rüyamda yaşıyorum İstanbul’u

El sallıyorum rüya eleminde, İstanbul’a
Çok uzaktan, Ankara’dan… özlem kalbimde!
Kokluyorum Eminönü’nde deniz kokusunu,
Balık tutuyor ellerim Galata Köprü’sünde,
Karaköyde’ki eski sarnıçtan, içimde çocuk korkusu
Çıkıyorum istiklal caddesine, çok duygulu.
Yürüyorum sağımda solumda çarşılar, insanlar,
Kültür zenginliği dolu, işitirken bin bir çeşit konuşmalar…
Yemek yiyorum Hacı Abdullah’ta,
Kahve içiyorum saray pastanesinde,
İlerliyorum kağnıyı andıran tıramvayda,
ve Taksim meydanındayım sonunda!

Yürüyorum Beşiktaş ve Sarıyer dolmuşlarına doğru,
Artık tek tük insan belli ki, onlarda iş peşindeler.
Gözümde Osmanlı sarayları, mesala Dolmabahçe!
Kulaklarımda ağır bir trafik gürültüsü,
Oturuyorum bir banka sahilde.
Ellerim boynumda, gözlerim kapalı,
Burnum çekiyor çekebildiğince deniz havası,
Martı, vapur ve insan sesleri
Denk, meşhur bir orkestranın konserine
Ruhum dinleniyor...

Ayaklarım Beşiktaş’a bastığında,
Vapur iskelesinin yanında,
mehter marşı çalınıyor parkta.
zaferden gelmiş sipahiler, yeniçeriler
halk küçük topun etrafında seyrediyor merakla!

Yürüyorum yıldız parkına,
Sanki yolda serin bir kış rüzgarı esiyor,
Trafik yoğun, gürültüsü ağrı başımda,
Giriyorum yeşiliğin içine…
Bir kaç aile var ve çocukları koşuyor,
İki sevgili sarmaş dolaş, sıra dışı aşk yaşıyor
Her taraf yemyeşil orman, tarihten kalan
Yüzyıllar öncesinin izleri benimle selamlaşıyor,
Tüm ruhumu başka güzellik sarıyor.

Çıkıyorum yine sahil yoluna
Sapıyorum biraz Yahya Efendi’ye
Mezarlığın içinde dualar dilimde
Sonra, iniyorum yokuşundan aşağıya
Kayar gibi, yıllar ne çabuk tükeniyor!

Nihayet Ortaköy’deyim, boğazın tam yanında,
Caminin ışıkları, karanlığı döve, döve parlamakta
Bir kaç loş bardan, kafe’den cılız müzik sesleri,
Ağrıyan ayaklarımı dinlendiriyorum kıyıya vuran dalgalarla...

Üsküdar’a geçiyorum vapurla sonra,
Aziz Mahmut Hüdai’ye misafirim artık!
Dua ediyorum yüce veliye,
İniyorum camilerin arasından.
Hareme doğru haliçte yüzüyorum adeta,
Kız kalesi karşıda, duruyorum biraz orada.
Yanan ışıkları hasret arabesk aşklara,
Yalnızlık iyice sinmiş içine, hatıralarına yanmakta
Geçiyorum yanından kimileri gibi bende!

Artık küçük bir otobüs terminali, bakınca Harem’e
Eski ihtişamı ve insan kalabalığı kalmamış…
Bir kaç şirket çalışanıyla dalıyorum sohbete
Şikayetler dillerde, reçeteler sayfalarca
Acı bir çay ikramından sonra
Vedalaşıyorum...

“Taşı toprağı altın..” dedikleri ve geldikleri Haydarpaşa’dayım!
Eskimiş, tren rayları
ve umutları...
Gecenin derinliğinde kulağımda tren sesi
Oturuyorum bankın birinde!

Orada uyuyorum...
Tarihini,
İhtişamını,
İhtiras ve emellerini...
Rüya aleminde yaşama devam ediyorum!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 04-30-2009 05:59 PM

Safi Annem...

Ah annem! Sevgisini doya, doya yaşamadığım...
Gün görmemiş,
ölene kadar dertle özdeşmiş,
Gözleri masum, yüreği masum safi annem...

Evlendim uzaklaştın benden,
Sorularıma cevap alamadım neden, neden...
Çarşamba günüydü haberini aldım ölümünden!
Doyamadım,
Torununa doyamadın,
Gözleri masum, yüreği masum safi annem...

Doktorlar yapacak bir şey kalmadı demişti,
Ne kadar yaşarsa kar sayın demişti,
Hasta halinle mantı yapayım mı demiştin...
Oğlum, hamur açmaya halim kalmadı demiştin!
Hala kulaklarımda sesin,
Gözyaşım dökülür, dökülür sedire, kaç mevsim geçti
Gözleri masum yüreği masum safi annem...

Morgda son halin öyle çaresiz,
oysa ne kadar korkardın morglardan ölülerden...
sarıldım öptüm buz gibi göğsünden,
Safet deyişini duymadım baktım anlamsız!
Elveda diyemedim, ayrılamadım döşünden,
Gözleri masum yüreği masum safi annem...

Kuşadası’nda kabrin,
Gitsem gidilmiyor uzadıkça uzuyor yolların...
Sulasam ağaçlar diksem okşasam toprağın,
Yok sesin cemalin ümidim...annem yoksun!
Gözleri masum yüreği masum safi annem...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 04-30-2009 05:59 PM

Samsun Çok Uzakta,

Sıkışmış şehir merkezinden sahile inerken
İki tezat yer zannedersin, iki ayrı şehir...
Birisi anadolu, diğeri karadeniz, ikiside şirin!
Birinde sen yaşarsın diğerinde geçmiş ve asirlar...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 04-30-2009 05:59 PM

Sana İhtiyacım Var…

Ne kadar içtensen o kadar akıcı,
Bıkmadan gel lütfen, frenleme!
Ressamın paletinden dökülür gibi klavyeye,
Bas her tuşuna nane limon tadında, üşenme!

Rüzgarın nereden geleceği veya gideceği belli mi?
Ruhumuz gibi...
Keşke demektense gelecekte bir yerde!
Vermekten çekinme, yansıt aynanı!

Hastayım diyelim ki...
Yatakta aciz beklemekteyim!
Olabilir ecel sancılarım,
Hala böbrek taşı sancısı çektiğim gibi!
Tebessümle gir odama,
Ruh aynama yansır gibi!
Ellerin udun ritminde kemanın sesiyle aydınlatmaktasın seher doğumunda
Tuvalin her karesi göstersin seni!

Ben senden yansıyan bir parçayım,
Ne gönderirsen almaya hazırım,
Paylaşmak bu değil midir ki...
Kötü günde kurtulmaktır yalnızlığım!
İspat bitmiş,
Maharet devri sona ermiş,
Kar yağarken, nedenlerin cevapsız kaldığı gibi!
Doğa böyledir, şaşmaz kanunları,
Aynıdır varsa yarınları!

Tek şey eksik ruh zarında, son nefes çırpınan
Hazin ikindi yağmurumda ıslanabilsen...
Güneşinle yansısan tozlanmış duvarlarımda resmin,
Sus der gibi kulaklarımda… Gülücüklerinle çınlatsan!

İnan konuşmam,
İnan seyrederim,
Leonardo Vinci’nin Mona Lisa’sına baktığı gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 04-30-2009 06:00 PM

Sanki Yanımdasın!

Sanki yanımdasın,,,
Sanki, o güzel gözlerinle bana bakmaktasın...
Sanki, heyecan denen hisleri şimdi keşfediyorum...
Sanki, içimde kalmış bir çocuğun özleminde yaşıyorsun...

Sanki, yanımdasın
O tatlı ve iri gözlerin sevgiyle bakıyor...
Dudaklarında tebessüm, yüreğim ısınıyor...
Ayaklarımın freni patlamış, seni istiyor...

Sanki, yanımdasın,
Kar taneleriydi,
Dün yağarken sensizdi...
Bedenine hasret, sadece üşütüyordu.
Bugün çöl sıcaklığı sesinle birleşti,
biraz önce, kaderim bana gülüyordu...

Sanki yanımdasın,
Magellan'ın keşfettiği topraklara ayaklarım değiyor,
Çekingen ve ürkek gözlerim etrafta geziniyor.
Denizin dalgaları tanıdık, gökyüzü masmavi
Ellerime sıcaklığın o topraktan yansıyor!
Başım dönüyor, dönüyor...
Ruhum yeşilliğine karışıyor!

Sanki yanımdasın,
Yıllarca görüşmedik mi yoksa?
Böyle özlemezdim ben yoksa?
Gerçekten olsaydın yanımda
Nasıl sarılırdım bir bilsen,
İki beden iki ruh, karışırdı fıratın sularına...

sanki yanımdasın...
perdeler kapanıyor,
Gizli-günah bizle yaşıyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 04-30-2009 06:00 PM

Saygı…

Üzerinde yürüdüğün,
Ekmek davasına sürdüğün,
Ne ekersen fazlasını bulduğun…
Günün birinde yurdun,
Toprağa saygı…

Yağmurun yıkadığı,
Karın eridiği,
Hayatın yeşerdiği,
Toprağa…

İçinde doğan, büyüyen ve ölen
Neler yok ki… Konaklayan!
Üstünde halifesine gösteren,
Örtüye saygı…

Ezmeden,
Tükürmeden,
Günahlar yüklemeden,
Yapamadığın son dostuna!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 04-30-2009 06:00 PM

Seher Yıldızına Sor…

O kadar güzel gülüyorsunuz ki…
Gözlerinizin arkasından öylesine doğal ruh esiyor,
Karışarak kar tanelerine…
Yüreğimi öylesine eziyor,
İçtenliğiyle…

Leonardo Vinci’nin Mona Lisa’sını,
Paletindeki boyalarına değerken uykusuz *******i,
Nakış, nakış kilim desenlerine düşebilseydi,
Uçan halı gibi Alâeddin’in lambasında dünyayı gezerdi,
Düş bile olsa...

Ne yazık ki seni tanımak ta geciktim...
Yıpranmış ve ön yargılarla dolu şu anımız var...
Zaman makinesini icat edebilseydim!
Seninle on sekizli yıllara geri döner,
Kimsenin olmadığı Venüs gezegeninde
Sonsuza kadar yaşamayı vaat ederdim...

Maalesef yıllar geçerken,
Anlamsız ilişkilerin sürtünme kuvvetleri…
Pozitif enerjimizin çoğunu yok ederken,
Ön yargı güvensizlik ve daha nice alışamadığımız değerleri…
Yaşamaya sürüklüyor yalnızlık dolu *******de!

Mesela bana yaz diyemiyorum...
Bencil olmaktan korkuyorum,
Mesela telefonumu versem ara diyemiyorum…
Sen versen bile ben aramaya cesaret edemiyorum!

En azından bu cesaretlenen ilk adımıma,
Bir adım atmak isterseniz sizdeki emanetle...
Sonralar olabilir!

Ne olursa olsun sizi görmek,
Elimden alınsa bile
Mona Lisa’ya bakmak gibi eşsiz bir hülyada,
Bağlandı kindaplarına...
Ne olur elinden embelleri bırak ve seher yıldızına sor...
Alışmadan güneşine sıcaklığına,
Prangaya mahkûm aşkımız kalmadan alarga!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 04-30-2009 06:00 PM

Selam Dostlar…

İnsan aslında birbirine yabancı değil!
Her insan elest meclisinden beri bize tanıdık...
Nedir bizim aramızdaki bu tel örgü?
Arsızlık eder güvenme duygusu!
Nedir bu kirlenme kendine sordun mu?
Keşkelerle anları öldüren, ahları konuşmak değil
paylaşmak istiyorum içimdeki coşkuyu!

Sevgili dostlar…

Ben geldim,
Dünyamı açtım size...
Ruhumda titreme,
Deprem etkili derinlerimde...
Yaşamak istiyorum sizinle,
içimdeki özlemde,
Kalan huzuru!

Selam dostlar...

Sevgi bedava yaratıcıdan hediye,
Eğer seversek yürekten, zulüm siner sinesine…
Her yer döşenir Mevlana’nın meclisine,
Haksızlık konuşulmaz Hak’a zikirde!
Hoş geldiniz bu dünyanın cennetine,
Cehennemler ağlasın, kalsın odunlar ağaç!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 04-30-2009 06:00 PM

Sen Varsan...

Güneşin dün doğdu seherde,
Seyretmeye balım, doyamıyorum!
Doğanın sonsuzluğunda,
Kucaklamaya hazır kollarımda,
İçindeki ön yargı dağlarını aşmaya,
Hazırım, birde sahiplenmeye!

Farkına varıp biraz değer versen!
Bilye oynayan ve attığıyla başı vuracak,
Çığlık atan çocuğun sesinde her an uçacak,
Koşardım sana düşünmeden…
Arşimed’in çığlığında buldum diyen!

Cıvıl cıvıllığınla mırıldandığım şarkınla,
Sadece bizle güzelleşen aşkın ortamında…
Mutluluktan başka ne hayal edilebilir ki?
Düş olmaktan çıkar ruhun, kırlara kayar...
Yıldızlar kayar gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 04-30-2009 06:00 PM

Sen Yoktun...

Ne seherler gördüm kanlı bulutlar
Arkasına saklanmış güneş yavaşça kendine gösterir
Aydınlandıkça gün doğar, doğar umutlar...
Diklenir zirveye güneş gizlenir sır gölgeler
kocatır şuurlar
Neler geldi geçti ama sen yoktun!

Safet Kuramaz


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:20 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.