![]() |
I
Diri çiçekler, Issızlık, Tellere asılı gökyüzü... Işığın diliyle Vedalaşıyor sokak. II Böcekler yer değiştiriyor İnceliyor uykumuz Rüzgâr soruyor çalılıklara -Kargalar nerede? III Gerçeğin şarabını içirir; Karnındaki tapınağa Sevgilim deyip uzandığın, Bahar. IV Süzülüp yazın ellerinden Yere düşer ilk damla Soyunursan Karşımdaysan Dalıyla hesaplaşan Aceleci incir. V Bukleleri sonbaharın, Sana benzeyen İnce sarmaşık Nerede bekleyelim seninle Bu kış uzu |
Ağlama, inleme
Bakma öyle mahzun, gözlerime Sakın beni yaz deme Yazamam kurbanlığını/ canavar ruhların ellerinde Yazarsam kalemim bir çıra olur/ kağıtlar mazot denizi Tutuşsun mu dünya/ yürekler yansın mı ateşe? Gelme aklıma, girme düşlerime Tutunup eteklerime Bakma mahzun/ öyle melul, gözlerime Gözlerine mor sürmeler Bedenine kara güller Korkulardan alevler/ küçücük yüreğine Ve oyuncaklar Birkaç renkli top/ bir de Kırık bacaklı bir bebek Buz kesmiş ellerine |
Kalem sana kurban olam kõle olam
Anam oldun, babam oldun, eş oldun Seni yapan ustalara kul olam Dertlerime ortak, yüreğime taş kalem Senden başka sadık dostu bulamam Bir gün bile senden ayrı kalamam Herşeysiz olurum, sensiz olamam Gözümün seline yaş oldun kalem Seni çöpe atan eller sürünsün Zalim dostlarımdan sen çok üstünsün Seveceğim ölünceye dostumsun Bütün insanlığa baş oldun kalem Kalem sana ağaç olam uç olam Yazdığına cümle olam hece olam Sen gündüz ol, ben de sana gece |
1.
Kara gemi Okeanos ırmağının Akıntısından kurtulup tanrısal Denizde Ayaye adasına varınca Onu kumsala çektik ve uykuya Dalarak tanrısal şafağı bekledik. Sabah sisi içinde doğan Gül parmaklı şafak Elpenor' un yüzüstü yatan ölüsünü Bulmuştu ilk önce kıyıda. Martı leşleri ve deniz kabukları arasına Törenle gömdük onu kederli Gönülle ve yanık yüzlü şaraptan İçerek dinledik Kirke'yi. 2. Tanrıçaların en tanrısalı Güzel belikli Kirke eyitti : "Sen Odysseus iki |
Yağmurla ses olup çıksın,
Dallansın dumanlı ağaçta bensiz, Vursun yürüyen şafağa gölgesi, Gülde dolaşan arı gibi göksel, Suyun kabuğunda gerçek parıltı, Başağı sallayan ay gibi, Arabasız bir yıldızın kamçısı Gibi kıvrılsın gökyüzünde seçik, Gün gibi boyasın denizi, Ekmeğin yanında tuz gibi esmer, Su anıtı gibi her yerde olsun, Kimi desin, "Kimin bu sevi?" Kendi başına sansın kimi? |
İsteklerim vardı
Hem nice dileklerim Aşılmaz dağlar mıydı Ulaşılmaz köyler Uzanan eller mi gerekliydi Sarı renkli Beyaz gümüş metaller Yeşil kağıtlar olsa olur mu Gökyüzüne bir uçurtma salsam Deryanın en derinine dalsam Olur sandım dileklerim ******* boyu Gündüzler kadar beklerim Bir davet ki Göklere uzanan ellerden gelir “Yalnız temizlenenler” girebilir Koştum davetin geldiği yöne Kapıdan içerisi masalsı belde Cevaplar yetişir aminlere |
Uyuyamıyacaksın
Memleketinin hali Seni seslerle uyandıracak Oturup yazacaksın Çünkü sen artık o eski sen değilsin Sen şimdi işsiz bir telgrafhane gibisin, Durmadan sesler alacak Sesler vereceksin Uyuyamıyacaksın Düzelmeden memleketinin hali Düzelmeden dünyanın hali Gözüne uyku girmez ki Uyumayacaksın Bir sis çanı gibi gecenin içinde Ta gün ışıyıncaya kadar Vakur metin sade Çalacaksın. |
Zaman mı geçti, yok ben mi esriktim,
Zakkuma bağlardım güneşi, Gecenin ağır ununu elerdim, Ay benîisrail zeytini. Anlıksal birliğin simgeleriydi Gülkurusu, altın ve tirse, Sirinksin yediveren sesi, Asalbent, buhur kokuları içinde. Ölmüşüm orda bir aralık, Unutuverdim konuştuğum dili, Ama ağacın kendisiydi, Kavramı değildi görünen artık. |
Martılar yuvarlandı yavru martılar
Doğru sezmiştim Kanatları kırıktı onların Kurban etmiştim Şimşek bakışlı yıllara Davullar tam tamları vururken Ebruli tebessümlü dudaklar Savaş şarkıları söylerken Yuvarlanıp gitti martılar Kanadı kırık yavru martılar Sonu gelmez okyanuslara Başka illerde yeşerirken bir bahar Ruhumun ateşe yandığı gündü Şeytanın gelin olduğu bir düğün dü. |
masmavi bir denizdi düşlediğim
uğruna ne hayaller beslediğim dalgalar içinde adam boyu mavisi keskin, mavisi koyu takalar yüzer denizin yüzünde martılar bir parça simit peşinde grostonluk gemilerden gelir sesler tayfalar yorgun tayfalar tıknefesler yosun tutmuş kayalıkların dibi yosun yeşili buğulu gözler gibi güneş eteklerini toplayıp giderken gitme kal diyor dalgalar, daha erken denizin mavisi bakıra döner aheste sular serinler, bir küçük kuş kafeste |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:13 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.