![]() |
Mahpus
Üzerine acılar giyen adam Hüznü ömre yayar zaman Beyazı siyaha benzetir kir Günler mahpus, azat fikir Kalk borusu çaldı hizaya gir Çekilir tespih, dilinde zikir Pencerede parmaklık, demir Heveslere vurulmaz ki zincir Özgürlük dediğin bedene esir Aşkı bilmeyen esareti ne bilir Ali Gençay |
Mai *******
Son gördüğünde Kar suyuyla yüzümü yıkıyordum Ellerimde kopardığım kardelen kanı Gözlerimin altına çizdiğin is Ele veriyordu sabırsızlığımı Beyazın bende bıraktığı korku Kinini gizlendiğin garip his Geceden mi? Kırık hayallerim O gece pencerede ağlayan sendin Bendim ayın başında dikilen Bendim güneşe kement atan En karalardan sana ışık getiren Ağaran güne uyandım Minarede uykudan hayırlı çağrı Yarım kalan düşleri dizdim gerdanına Göz bebeklerimde gittikçe büyüyen acı Gökyüzünde nuru dökülmüş bir hayatın Filizlenen yaşam çağrısı Uykun ölüm mü? Gece boyu sönmedi odanın lambası Korkuyor musun? korkma! Sabrını öldürene ceza yok Yok huzur sevene yaşam boyu Korkma yinede aşk öldürmez insanı Hem gece yeni başlıyor Bozdum saatim zembereğini Sessizliği delen tik taklar yok Yok artık saat başı radyoda haberler Yok arzuyla sıralanan istekler Kimse bilmez, bilinmez Güneş sabah ne yandan doğar Ne yandan gelir, gelecekler Çıplak ayaklarla ezilen acılar Kanar yersiz umutlar Ağlar gülmesi beklenen bulutlar Güler yağmuru bekleyen çiçekler O kadar acı ki En yakınında uzak olmak O kadar ağır ki Seninken elin olmak İstemiyorum nefesimi, soluğumu Sensiz harcamak Uzansam, tutsam saçlarından Çeksem nefesini göğsüme Yakalasam kaderini En can alıcı yerinden Divitime yetmeyen mürekkep Donmadan yazsam Yazsam, damarlarımdaki kandan Sevdam.. Ali Gençay |
Makber
Ben yazmadım alnıma bu kaderi Tut elimi çocuk gibi, al götür beni Unutmalıyım kim nerde ne demiş Kim çalmış en sevdiğim hayalleri Yanağımda buruşuk yastık izleri Koynumda sensizlik, aşk zikirleri Ansız, anmasız basar karabasan Yakar ciğerimi, tıkar nefeslerimi Sen ay yüzlü, toprak tenli sevgili Aşk gömülü, yüreğindir makberi Ardımdan ağlarlar belki kalanlar Bilmezler sensin ruhumun cenneti Ali Gençay |
Maniler/I
ağlamak yakışmaz herife söz dinletemedim yüreğe yarim tutmasa ellerimden erir ruhum günden güne evvel ki yıl, giden sene harman vakti bitti çetene güllerde tomurcuklandı hadi yar bekletme gelsene ardından su dök gidene ağlar gözler dene, dene yaratana ettiğin dualar rabbim yari göndersene Ali Gençay |
Martı
kızıla boyanan haliç akşamı kıyıya vuran dalga furyası birde deli,dedi çığlıklarıyla martılar... -hadi dedi şahan omzuna attığı kalın paltosuyla kalktı çömeldiği yerden ihtişamıyla gözlerinde hüznün akşam kızıllığı suya değmek ister gibiydi martıların ayakları ne kadar da derin baktı anlamışlığıyla bense halen şarabın sarhoşluğuyla parmaklarımı ovuyorum -kaldır kafanı diyor kaldırıyorum tüm hüzünlerin ağırlığıyla -bak dedi gözlerim kaydı parmaklarının uzandığı martıya gömülmüştü başı bedenine,kanatlarına diğerleri dönüp duruyordu başında -hastamı acaba dedi cıkk dedim dudaklarımın açılışıyla -gülümsedi elini omzuma attı kalktım yerimden ey vallahıyla yuvarlandı şişeler sessizliği yırttı kanatlar kalktı martı canlandı dönüp duranlar durdular şaşırırcasına -anladın mı? dedi ve devam etti beni anlatırcasına hüzün vurdu onu gamlanırcasına oysa uçmak vardı ruhunda yaşamak adına hüznün sığmaz kanatlar arasına beklediğin bir ses bir dokunuşsa sakın bekleme yaşa yokluğunda - eyvallah dedi dağıldı martılar onun yok oluşuyla ve ben benle kaldım sarhoşluğumla ve martım uçtu ayakların değdi suya kısık bir sesle çığlıklandı haliç gecenin sonunda ..... |
Mavi Delilik
Benden daha mı yakın Başkasından kelimeler Umuda yelken takıp yüzdürdüğün Hayalden denizler Rüzgar mı verir saçlarına Başkasından nefesler Bilmezsin sen kendini Ruhunda mavi delilik Oysa denize bakmak yorar Yorar gözlerine çalan maviler Öyle bir yerdesin ki Ne savaş nede dostane gülümsemeler Kapanır üzerine kapılar Soğuk oda, hüzünlü nağmeler Sırtına karanlıktan uzanan el Tenine dokunan soğuk Dışarıda alev almış bedenler Ne kadar güzel Ve nedenli acı Görülürde bilinmez tadı Zeytin ağacında mor yemişler Ali Gençay |
Mayamalağın Kızı
çarık ayağında sırtında abası yehdiydi anne kucağında Yemende kalınca babası yokluktan kurumuş göğüsleri çatlamış topraklar neyler anası sahanda çok su az çavdar maması ağlamaktan gözleri görmez olmuş her gıcırdayışında hayatın kapısı ‘’Oğlum,, der dururmuş büyük anası Abdullah da ibişin abdulmuş adı seferberlik duyurulmuş Garbdan alınmış Osmanlı tuğrası On beşli türküsüyle uğurlanmış Sulsusokağı çınlatan at nalları Yemen’e çıkmış pusulası daha giymeden kalpağı baba evinde matem havası demek ondandı ağabeyime bakıp bakıp ‘’babamın adı ağzımın tadı,, onda buldu onda yaşadı hep babası hafiften sendeleyerek yürürmüş köyün kadınları maymalak demişler daha ondokuzundaymış anası mart dokuzu çıkmış avradı ölen davulcu dünürcü gelmiş yeniden kınalanmış ayası yıllar yılları kovalamış yemen türküsü tellenmiş ne haber gelmiş nede babası yehdi büyümüş gelinlik olmuş evermişler alınmadan başlık parası yiğidi olmuş heykel ali damadı oda kınalanmış yüreğinde baba acısı on çocuk doğurmuş yedisi ölmüş üçü başının kadası ölenler abdulmuş kalanlar Ömer’i Minüres’i Fatımas’ı yiğidini vermiş cigaraya mart dokuzu zemheri ayazı torunlar bir kucak dolusu çiçek tarlası ömür bu seten taşı zamanı dolan gider bibim gibi dikilir mezar taşı Ali Gençay |
Med Cezir
çekildiğimde; topla düş beyazı kabuklarımı ellerin değsin tenime çıplak ayaklarınla bas bedenime saçların dökülsün yüzüme yakamozdan arta kalan köpüklerimle avuçlarına al beni sancılı bekleyişinle geldiğime; ayakların suya değmeli ben ısınmalıyım senin ateşinle tanrılardan kalma afrodit güzelliğinle beklemelisin beni tüm dişiliğinle saçların savrulmalı kıskandırırcasına seher yeliyle bekle beni gittiğim gibi geleceğim med cezirlerle Ali Gençay |
Mektup Yaz Bana
Mektup yaz bana İstersen yarim ile başlama Ahvalimi sor Hasretle saçlarımı okşa Sıkıca sarıl Sevdan ateş, kor Üşüyorum sensiz buralarda Öpsen ya Ayrılığa nispet gözlerimi Dök işte tüm işvelerini Bakışlarının süzdüğü yerleri Özlediğin uykusuz *******i Sırma saçlarını, zülfünü Baharı uyandıran nefesini Gözlerine çektiğin sürmeleri Dudu dilini, hoş sesini Yediğini, içtiğini Sendeki beni anlat bana Kırdımsa kalbini bağışla Hasret koyuyor adama Hele birde Helallik almadan ölmek var ya O daha çok kor bana Aklıma bile getirmezdim sensizliği Ne olur sevdiğim Kağıda kalemi fazla bastırma İçim acır sonra Mahkum değilim Üstüme kapılar kapana Sürgün değilim Yollar kardan kapana Bir adım atsam dışarıda hayat Bir adım gerisi … Neyse bunları kafana takma Senden haber sal bana Günler gelip geçerde Geçmez iki mektup arası Bir saat olsa da Ölene dek değişmeyecek sevdan Ölüm bin yıl sonra olsa da Mektup yaz bana Sonuna sevgimle kal Yazmasan da Ali Gençay |
Meneviş Akşamlar
Meneviş kaplı akşamlar Köpürür içimde mürekkepten deryalar Dökülür dilimden bana yakışmayan yalanlar Çıkarıp barabellumu zulamdan Mıhlıyorum yalnızlığı alnından Olmadı deyip karaladığım redifler Yakışmadı deyip sildiğim imgeler Düşüyor elimden birer,birer heceler Kalemim kırılır da,kalırım yarıda Dokunamıyorum incecik beline,saçlarına Karışmasın diye sitemler ismini yazdığım harflere Döktüğüm tebeşir tozu sarıyor boğazıma Gözlerimi yakıyor odanın yetmiş beşlik ampulü Yazılan her satırın hatırına Bir kez bile damlatmadan mürekkebimi Güneşle söndürüyorum lambamı Uyumadan uyanıyorum sabahıma Düşünmenin yok edişi Özlemin tüm bedenimle direnişi Bir kez bile sendelemeden İçiyorum bakır maşrapadan aşk denen meyi Yine yazıyorum seni Ali Gençay |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:54 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.