![]() |
Sofi Olsaydım…
Sofi olabilseydim... Günahı ret etseydim... İçtiğim suda yediğim aşta Besmele çekseydim! Allah dostlarına karışsaydım, Mekke evim Kâbe pencerem… Bir adımda Medine’ye varsaydım, Zemzem’den başka su bilmeseydim! Dünyada cennetime şöyle baksaydım, Cehennem vız gelirdi İbrahim makamında! Yükselirdi merdivenleri bakarken tüm insanlara Allah aşkını hücrelerimle yaşasaydım! Öyle özlem ki Uhud’ta resule çember sahabeler, “Uhud bizi sever biz onu severiz” diyen nur rehber! Çölünde kum tanesi, pişip kavrulsaydım… Bilal’ın sesiyle zıplasaydım Allah-u ekber! Kim yanmadı ki, Yunus’u, Mevlana’sı, Geylani’si.. Özlemle gözünden yaş dökmedi ki! Sofi olabilseydim şu baharın seherinde, Doğsaydım hicret takviminde Sevr’inde, Nur yüzene baka, baka ömrüm geçerdi! Nefes alırdım, nefes... Sigarasız, gazsız, safi Feda ederdim neleri, Osmanın elinden her şeyimi verirdim, nelerimi! Sevinirdim derviş hislerime! Sofi olsaydım... Öğrenmeyi bilseydim! Safet Kuramaz |
Son Davet…
Öylesine acıyan yürekte, Öylesine ağıt sözlerde… Taşlara kazılır mazinin sessizliği Dalgalar vurur yar sensiz sahilde… Çaresizlikle imdat eder yaratıcısına! Bir kırıntı an geç olmadan, Sardı sarmaladı son uykudan… Kış ürpertisi sararken bedeni Film şeridime hıçkırıklar gizlendi! Seyrederken başımda kalabalığım… Döner dolaşır kalbur deliğinde, Yine düşerim incelirken yere, Geçmişten sesler karışırken keşkelere; Deniz dalgası şimşek yağmur damlası gözlerde Toprağa karışır kefen bir kaç kemik görünse de… İkinci Sur’a üflenir gibi kıyamet, Gönül ister haşrında selamet, Hummalı ruhta o dehşette bile bitmez şikâyet Limanında yalnızlık gemisi rotası felaket… Sokulur ilk sıcak ruha sözler, Kelebek kadar biçilir ömür, Bir batında nefeslikte boyun büker son davet! Son davet tövbeye katar lezzet, İlim ağacı güzel ameller boyar… Doyulur mu bakmaya tekrar tekrar seyret, Gönül için alır nefes hak yollar… İki martı gölgesi sürer denizinde saadet, Özgür ruh bağlanmış aşka bedenine inat, Çölünde su gölünde su yağmurunda su… Su su su Saf olsun yeter ki saf tutsun cemaat Yükselttir can Yusuf’ları kuyusu! Kilim ilmiklerinde sabır, Tarlada çalışan elde nasır, Serilir yerlere hasır, Sonsuz uykuya hazırım mizan terazisinde… Ya aşka kavuşur ya kavuşmaz! Bilen varmı dönen seferinde? Boyutlar sallanır, Ne nefisler kanar yine kanar aldanır… Gözlük kırılır, Mantık dağlanır, Neler ahlatır, Mahkûm sonsuzunda yargılanır, Ve sonra yükünce ağırlanır! Safet Kuramaz |
Son Konuk-Yörükler...
Kekik, ada çayı, reyhan, çam kokusu... Toros’larda keçilerde yoktur av korkusu, Çobanın kavalında yarı kangal uykusu, Yörük çadırına düşerken ikindi güneşi! Televizyonsuz, radyosuz telefonsuz... Yollar eskimez, gurbet demez aşklar! Çınar dibinde aş keyfi olur mu peynirsiz? Karpuz kavun domates daha ne tatlar. Akşam ateşi yangınlığına koşar çocuklar, Büyüklerde anılar dillenir coşkuyla... Serinlik çöker geceye dinlenir çadırlar, Kurt ulaması ninni gelir gecenin sonunda! Sağılır sütler çobanlar düşer yola sabahın ilk ışıkları, Tozlu topraklı yollar çocuklar yarı uyanık izler onları! Yakılır ateşler kazanlara dolar sütler kaynatılır, Peynir tereyağı yoğurt yaparken telaş alır kadınları! Toros’larda kar suları akar buz gibi, Bin bir çiçekte koku arıların neşesi, Canlanır cenneti baharın eşsizliği, Yörükler dekoru tamamlar, son konuğu! Safet Kuramaz |
Son Söz…
Gönlünde cennet kokusu, Yüreğinde Allah korkusu, Uhut’da er, resule yar Aşınca sahabe yolu… Titre dönerken tavafta, Yaşa Kâbe’de sonsuzu! Mahşerin provasında, Tadarsın hazzı doyumu! Aşklar Allah’a olunca, Aşlar bismillah sosunda… Cennet hali yarılanır, Yaşlar hasretle dolunca! Cehennem kor, zindan ahı Zikirsiz dilin şu hali… Zehir zemberek her anı, Yaşarken şeytan meclisi! Huzur varken dertli başı, Kim ister yaşasın acıyı... Dilde tövbenin kapısı, Nurlanır hidayet hali… Kaynaşır gölgesi ruha, Son söz ezberler tevhidi! Safet Kuramaz |
Soykırım…
Bosna Hersek’e yapılan soykırım kabul edildi. Sırplar aklandı! İsrail öldürüyor binlerce Filistin’li, Irak’ta Amerika İngiltere cabası… Öldürülenlerin hepsi Müslüman, Katilleri dolaşıyor aramızda safi! Osmanlı’ya kim başkaldırmadı ki! Arap’ı, Bulgar’ı, Romen’i, Yunan’ı… Anadolu toprakları da nasibini aldı. Yaşlı çocuk hamile demedi, Ermenilerde soykırım yaptı! Öldürme yaşat der İslam dini, Savaşır sadece yaşatılmazsa inancı! Allah’a küfredene haksızlığadır kini, Adı milleti ırkı dini kim olursa olsun… Bosna Hersek’te soykırım, Nahçıvan’da soykırım, Afganistan’da, Filistin’de, Irak’ta, Anadolu da soykırım! Aklandılar… Akladılar! Dünya şahit, şahit kendi gazetecileri… Yaptıkları kaldı yanlarına kar! Pişkin, pişkin Ermeni gibileri Öldürdüklerinden hak aradılar! Ölüyor hala Müslüman kardeşim. Öldürende sözüm ona hak dağıtıyor? Kur’an sevginin rehberi, İçinde zulüm-küfür ağlıyor! Medine ülküsünü gönlüm arıyor… Bölük pörçük birbirinden habersiz Müslümanlar, Nerede kaldı Ebubekir’ler, Ali’ler, Osman’lar, Hamzalar… Gönlüm gerçek adaleti, Cenneti arzuluyor… Vatan bölünmez yaşarken Çanakkale ruhu, Al bayrakta şehit kanları toprakta izi kupkuru... Ne Ermeni'si ne İsrail'i nede başkası başaramaz! Soykırıma siper tarihini bilir yaşadıkça iman gücü... Safet Kuramaz |
Sur’u Beklemez…
Herkes yaşıyor nefes alıyor beden taşıyor Fakirde zenginde körü de topalı da Hastanede inleyende kumsalda terleyende Yaşıyor ana rahminde kurşun yiyen ceninde İsyan eden seste adalet bileti zor piyango! Kimse faize, yalana, talana aldırmıyor Şu anı kurtarma modasında saklanıyor Düşmüş savaşlar susmuş silahlar yangınlar Mirasyedi meslekler zevkte paralanıyor Acıdan dertten şikâyet ağızda bol lokma! Kütüphaneler gerçek hayata kapalı Ceset kadavraya girmiş yok mahremi Tende her yerde küpe döğme yarışı Bulaşık suyuna karışır modaysa hamamı Çılgınlık adına kazılır insanlık sondajı! İyiler azalırsa belalar hak olur der Kur’an Mal biriktirme zekât sadaka dağıt her an Her fani ölümü tadacaktır duyarsa uyanan Öğüt bedava tedavi bedava bilirse inanan Sur’u beklemez şah damarına yakın pompası! Safet Kuramaz |
Şimdi İyiyim...
Yağmura karışmış gözyaşımın çiçeğini suladığı, sonra sevgini koklayarak yaşadığım susuzluğu, Paylaşmak istiyorum seninle... Acının, ızdırabın silindiği toprağın üzerinde, sadece kalan son ayak izlerinin sırlarında... Sanatçının çığlığı tırmalamaz kulakları, Ne hoş dalarsın tuval önünde durduğunda! Deli diyecek kadar yüreklenen insanlara aldırmadan, Akarsın maviliğin döşeğinde yer ve gökyüzünde, Aşk tılsımını hissetiğin mutlulukla! İzlerinin sürüklediği yollarda ismini arıyorum, Sensizliğe yenik düşmüş, illaki pes etmiyorum! Hayatta kalan son çiçeklerin arasında yürürken, Destekleri kulaklarıma geliyor, cesaret alıyorum! Kimbilir hangi korkunç savaşın içinde ama Savaştan uzakta seni seyrediyorum... Cesaret bulursam çöl serabında aşkından, Gurur duyarım mecnunun olmaktan! Rüzgarından tozu toprağı yutan olmak her aşığın harcı değil, Öksürüğe katlanmak, beter ölüme meydan okumaktan! Kalabalığın içinde haykırmak sevginden, Yarış çizgisini göğüslemek için çok erken! Yıprandım her gece düşünmekten, Gelecek hayalleri düşlemekten! Tanımak adına paylaşabiliriz, tevafuk diyebilmek... Dostluğunu istersem çok şey mi isterim bilmiyorum! Hele o öksürüşümde isminle hitap edebilmek Yardımını istemek zor görünüyorsa da, istiyorum! Sanırım aşk sihrinin formülünü keşfetmem gerekiyor, Sırları deşifre etmek demek yanardağ lavında erimek! Birde akarken yakılan doğa damarımda geziniyor, Ne kadar zor olacak... Olsun varsın demek, mücadele tadında! Sana nasıl darılabilirim ki… Şirin bir çocuğun içindeki bu şımarıklığın, Aynada yansıyan güneşine nedenler yakıştırmak gibi... Safet Kuramaz |
Şu Anı Yaşamak…
Umutlar vaatler hayaller… Torbanın içinde, Piyango heyecanları değerken elimizde! Gelecekten haberdar olmak isteyen nefiste, Biter her şey yaşamaya devam eden nefeste! Safet Kuramaz |
Şükür...
Şimdi esrar içen olsaydım, Amsterdam’da serbest bölgede otursaydım, Halimi merakla izleyen turistler görseydim, Ne yapardım aciz ve acınacak halime... Sanki sirkte acı çekerek eğlendiren aslan-kaplan şeklinde, Yerlerde kıvranarak bin bir zahmetle soluklansaydım! Her gün meyhane köşelerinde, Gecenin uyku döneminde, İçkiyle çare bulunmaz nara nöbetinde, Aileyi, dini, kendini unutmuş harcansaydım... Gizlilik içinde, Kumarhane köşelerinde, Kaybettikçe kazanmak için kaybeden... Ruhtan sinmiş aklın elinde, Perişan olsaydım her an! Delikanlı olsaydım gecenin ortasında barda diskoda, Kulağımı sağır eden müzikle salınsaydım her yana, Akamayan yağmur suyunun çamura banması gibi... Her yaşanandan sonra sinseydi çıkmaz çamur lekesi, Sarsaydı ruhumu eğlence denen sorumsuzluk illeti! Kendi kadınını beğenmez gece hayatında, Elden ele geçen kadınlar peşinde zinayla, Heyecan iklimiyle şeytana kul emrinde! Her anı ateş ömrümü tüketseydim kaç kere... Yazdıklarından, çizdiklerinden, oyunculuklarından Şöhret koltuğuna uzanan olsaydım yolcularından... Sanatı parayla eşdeğer hatta daha üstünde yaşayan, Her paparazzide ahlaksızlığımla olsaydım övünenlerden! Sigara elimde sokaklarda yangınlarım dolaşsaydı, Adı karizma diye çıplaklığımla gece ölseydi gün doğsaydı, Makam, maddiyat, saltanat peşinde şahsım köle olsaydı... Ölümü unutsaydım haşa Allah’ı tanımaz gezseydim! Şükür ki, ne şükür...doğru benim bildiğim! Hiç birine bulaşmadı olmadı kanında kimliğim... Alnım Allah için secdede... İmanın tadı bedenimden akar ruhuma, Oturmuşum Müeezin Müeffili’nde Kabe’de... Zemzem tadar dilim! Safet Kuramaz |
Tanışma...
Şöyle bir denize bak, dalgalara... Dalgaların arasında sıkışmış durgun yüzeylere! On beşlik yeni yetme gibi genç ve taze... Her dalga gözdesi başka ölçekte, Her boğumunda yaşar senden bir parça özlem! Her gözdeyi merak eder insan... Hepsini ne görmeye nede anlamaya zamanı yoktur inan... Yaşam kısa ve gerçek şu ki bu deniz... Dalgaları var, Gözdeleri var Ve sakin görünüşünü içinde saklar... Soğuk, sıcak, rüzgâr ve bulut onu değiştiren, Gelinlik kız gibi süsleyen! Ne yapacağını bilirsin her parçada, Bilmem kaçıncı gözde de olur bu, ne fark eder… Hep mavidir rengi! Kumsalına gelip de baktığında Huzurluysa ruhun, Heyecan hissediyorsan, Ne kadar boş düşünmek gerisini… Ne kadar boş kurallarla sınırlanmakta… Herhangi bir gözesini seç ve yaşa! Bırak kendini, geçmişini ve daha nelerini… Nasılsa yüzmeyi biliyorsun değil mi? Safet Kuramaz |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:22 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.