![]() |
Sırça Saray
Kırma iki kelime için sırça sarayımın duvarını. Ne şiir yazılıdır ne saçma sapan aşk öyküsü Buğulu camlarında varsın siz gözlerinle eşsiz. Bırak çakıl taşlarına çarpa çarpa doğal süreç Yaşasın sevgimiz aşk haresi kırılgan şişemiz. Osman Demircan |
Sırılsıklam Aşk
Okyanuslara düşen yağmurlardan Tesellisiz duygu yüklü bulutlardan Dereye tepeye yağan yağışlardan Sen varsın sonsuz aşka yağansın. Yağmur ormanının yitik köşesinde Kum fırtınasında, çöl kasırgasında. Vakti yetişmiş kader sağanağında. Sen varsın ebediyetime yağansın. (Islaklık şimdi senden bana geçti.) Osman Demircan |
Simsiyah Resim
Simsiyah resmin içinde bembeyaz çiçekler görüyorum. Rengarenk umutlar beliriyor karanlığımın içinde ansızın. Gülüşlerin geliyor aklıma o an bir şey düşünemiyorum. Ve sen simsiyah saçlarınla beynime sımsıkı giriyorsun Simsiyah resmin içersinde beyaz orkideye benziyorsun Boşlukta aya tutunuyor yıldızları ise boynuna takıyorum Piyanoda tuşlarına basıyorum parmaklarımın ucundasın Hemen sonra bir şarkı tutturuyorum bedenini arıyorum. Osman Demircan |
Siyasetin Kirli Yüzü
İrfan'a Siyasetin kirli yüzünde beter gözler Bir türlü güzellikleri göremeyecekler Maskelerle dolaşırken örtüler içinde Seni beni yaşatmayacak bu herifler Örtülü şiddet içinde ne hoş çiçekler Her biri dalından kırık kanayan güller Duygu keskinliğinden canı yananlar Lalezarı savaş alanına çevirmekteler Osman Demircan |
Sokağa Atılmış Bir Gül
Bir aşk şarabıydın sen. Kadehin son damlasıyla Aşkımızdan geriye Günah kırıntıları Bir de baş dönmesi kaldı. Bir gece cam parlaklığında Gözlerinden aşkı yudumlarken Geriye dönülmez bir sarhoşluk Bir de kanamış dudaklar kaldı. Canları yırtık vuslatın son demiyle Ortada kırılmış bir yürek Bir de sokağa atılmış bir gül kaldı. Osman Demircan |
Sokak Köpeği
Gün boyu beden beden dolaştım bilmediğim adreslerde Sorumluluktan yapılan bağcıklı ayakkabım dönemeçlerde. Satın alınmış yitik adımlarım yürümektedir caddelerinde Benim hayatım yalnızca aşağılarda yürüyüp gezmelerde. Balkonlardan üzerime sarkıtılan halılar yolumu kesmede. Arabalar üzerimi çamurlamada; yüzüme yokluk vurmada. Sokak köpeğinin ulumasına benzer umutlarım karanlıkta. Osman Demircan |
Soldu Kardelen
Dilinde aşk vardı yüreğinde kar çiçekleri Ağlaması gelen şair hüznünü buza çizdi. Kaybolanlar kış aynasında geceye sindi. Kardelen şiir dünyasında ümit ve çiçekti Karanlık *******de açan şiirsel dizelerdi Bembeyez kefendi bir kristal ağlayışıydı. Gözlerinde son andı bir ölüm ve ağlayıştı Kaybeden yanına yenildi soldu kardelen Osman Demircan |
Son Bulsun Suskunluğum
Yağmur yağsın artık güllerin ateşi sönsün Kırmızı bir okyanusa dönsün aşkın çiçeği Dalga dalga yayılsın kokun ruhuma dolsun Son bulsun suskunluğum dudaklarımızda Vücudumu sarsın aşkın rüzgarı efil efil es Savrulsun her yanımda terler nefesimi kes Gül kokulu çiy tanesini emsin dudaklarım Son bulsun susuzluğumuz aşk esintisinde Osman Demircan |
Son Yolculukta
Ölürsem gözyaşın dökülür mü saçlarıma Dokunur mu elin elime bu son yolculukta İlk buluşmamız gibi yüksek akım olur mu Heyecandan bayılır mısın son yolculukta Küçücük bir tarihti bizim hayat hikayemiz Sensiz çekilir mi bu sonsuz yolculuğum Etrafımı saran derin yalnızlık ve karanlıkta Işığın aydınlığım olsun son yolculuğumda Gidiyorum arkamda sevdamızı bırakarak Duygularım ölürken bu sonsuz yolculukta Kalbimle birlikte düşüncelerim de ölürken Beni unutur musun bu sonsuz yolculukta Osman Demircan |
Spor Ayakkabısı1
Bir ceylan aslanı kovalayabilir miydi? Artık sıra bende deyip saldırabilir miydi? Ezberi bozup yeni bir sayfa düzeni ortaya koyabilir miydi? Ömer Rize'nin bir köyünde doğmuştu.Bal gözlü, buğday tenli, uzun boylu, sıska bir öğrenciydi.Yüzünün sağ tarafında derin bir yanık izi vardı. Bu iz soluk çehresinde allık gibi durur, hemen fark edilirdi. Bu yara iki sene öncesinden kalma bir hatıraydı. Bir gece, ahşap evlerinde çıkan yangını fark etmeleri uzun sürmedi. Herkes can havliyle kendini dışarı attı. Oysa küçük Yasemin ortalıklarda yoktu. Rüzgar alevleri körükledikçe ailenin korkusu bir kat daha artıyordu. Ömer kardeşini kurtarmalıydı.Aniden alevlere dalarak biricik kardeşini kurtardı. İşte bu yara o günün hatırasıydı.O günden sonra köylerinden ayrılıp şehir merkezine yerleştiler.Ömer okula devam ediyordu.Tek kardeşi olan Yasemin henüz altı yaşındaydı. Babası Mustafa, çay fabrikasından emekliydi.Annesi Seval ise, çay toplayarak ailesinin geçimine katkıda bulunurdu. Bir akşam yemeğe oturduklarında sofrada bulgur pilavı ve çorba vardı. Köydeki yangından sonra ekonomik sıkıntıya girmiş bu aile, oturdukları evin kırasını bile ödemekte zorluk çekmeye başlamış; kıt kanaat geçinir olmuştu. Bir gece Ömer rüyasında ' Özel yetenek sınavıyla öğrenci alan bir fakültenin resim öğretmenliği bölümünü kazandığını hatta oradan mezun olduktan sonra büyük bir galeride resim sergisi açtığını ve yoğun ilgiyle karşılaştığını gördü. Aniden bir sesle irkildi. _ Oğlum Ömer'im kalk! Sana bir mektup geldi. Ömer uykunun sarhoşluğuyla yatağından fırladı. Hemen zarfı açıp okumaya başladı. Evet... Kazanmıştı. Hem de burslu olarak kazanmıştı. Rüyası gerçek olmuştu. Osman Demircan |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:10 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.