![]() |
Hal ve Kabul…
Samimi insanın yüreği elmas gibidir... Paha biçilmez, Araçla geçilmez, Kaf dağının ardında masalsı tas gibidir! Çok az insan böyle yaşar, Erdem dozunu aşar, Bakidir yolu görenler şaşar… Geçmişi artık, anlık duyduğu ses gibidir! Bu yüzden acısız mutluluk olmaz, Güzele, iyiye davette tat olmaz! Dil söyler ama pratikte hayat bulmaz, Parmağa takılan alyans gibidir! Sen ilk önce mutlu ol, Nefsine yar, rabbine kul… Ömür devam ediyor kalsan da dul, Gerisi umut bağlanan seans gibidir! Safet Kuramaz |
Haramzade güç…
Bugünlerde moda ekip ve çeteler, Hepsinde idealler, altında yemeler! İhale-yurt dışı… Kapar kepçe kepçe, Akıtır salyalar kırdıkça kelepçe! En iyiyi bilir, koltukta el ense! Kendine olmazsan kul, kıvratır pense! Adaleti ondan sor ne koysa kefeye, Aman ha! Çok kızar zalimsin demeye… Yol keser, memursa sürer, onda sükse! Ölüm yokmuş gibi tamah eder lükse… Koltuk tatlı gelir haramda, beleşse! Taviz verildikçe ölür ruh, kalleşçe… Mazlum duasında, peygamber asasında Kırılır bin kalem, masum yasasında! Bedel ne ağırdır üç kuruşluk düşe, Karun gibi pişman, çeker düşe düşe… Safet Kuramaz |
Hasbıhal...
Cemaatlar var, kaynaklar akar! Kur’an sünnet yar, bekçidir duvar... Hangi engel kor, ibadet bıkar! Şansa bakar zar, şeytani kulvar... Yok bir engel, sermayen zengin! Okunur ezan, hac yolun engin! Defile-kutlu doğum bol, ergin... Adı var yani, ruhuna zarar! Edersen alay tövbe yerine, Sürersen kalay örtü şerrine, Bedel öderken küsme kaderine! Cehennem kordur, yanarken şalvar... Safet Kuramaz |
Hasır Altı…
Gönlüme bir hazan çöktü maziden Tersinden aktı umut yüreğime asiden... Yaşlı gözlerim yaşlı adamın urbasında Ne zaman geldim bu tünele sahiden? Özlüyorum ölen anam, halam, dahasını Geçmişin fotoğrafta kalan hatıralarını… Artık yüzler yabancı selam başkasına, Samimi iki çift laf, piyango torbasında! Artık serilmiyor hasır, yataklar kuş tüyü Taş binalar arasında, tarih oldu antik kuyu İmanla alay edilir, medyumda medet büyü Kimse senden korkmuyor, yalnızım yarabbi… Safet Kuramaz |
Hasret...
Sizde benim gibi akşama uzanan demlerde, Hissediyorsunuz cemre aşkları yüreğinizde! Yalnızlık nöbetlerinde, Aşkın kurak çöllerinde, Zemzem içer gibi Leyla diyen Mecnun dilinde... Şiirlerim hasret sizin gözlerinize! Safet Kuramaz |
Hastayım…
Her çiçek genç âşık, Kelebek ömründe… Hastalıkta öyle değil mi azcık! Gerçi uzun gibi gelir örümcek ağı görünümünde, Şimşek gibi anlık sancı her düğümünde, Yaşatır aşinalık… Yemeyi, içmeyi, gezmeyi… Özleriz, Ruh döngüsünde! Alışkanlıklar çırpınmaktadır darağacında, Marabaları ağlamaktadır ağasına, Dört duvara mahkûm küheylan yalnızlığında, Ne seven nede sevilen hoşnut değildir sonuçta! Sağa sola dönen balina gövdeli beden, Aslında zayıftır, ince Mehmet heybetinden, Bu halde Voyvoda işkencesi çekmekten! Şifa deyip almadıklarını, Spor deyip yapmadıklarını, Tavsiyededir artık kulakları! Bilmişlik, kibrini… Çoktan gelmiştir kabrine gömmekten! Aczinin duaları, Muson yağmuruna karışır gözyaşları, Ahla-vahla inlemeler ince perde olur acıdan kurtuluşa, Şimşek gibi iner aynı yere sonra, bellenen tarla gibi! Halsiz bırakır yüreklenen azıcık umutta… Terleyen alın, Ateşini eritir kumsalında! Uyku yayılır bedene yorgunluktan, Kısa anda olsa ruh sevinir kurtuluşuna! Safet Kuramaz |
Hayali Dosta Mektup...
unutamadığım dost insan; geçmişinde yaşadıkların, ölmüş tavuğun başına gelmiyecek kadar kötü ve berbat olabilir. bu kadar şeyden sonra hayatını bu şekilde durgun ve neşeyle sürdürebilmen-kabullenmen, senin zengin ruh halinden yansıyan başka bir güzellik. seni bir kere daha sevgiyle andım, geçmişin film şeridinde. içten gülüşünü ve gamzelerini özledim. sana dua ettim. bundan sonrada yine işlerin en iyisine yönelesin, huzur bulasın, sadece kendi mutluluğunu düşünen, sadece huzuru kendi içinde bulan, artık geçmişin izinden sıyrılıp, sadece güzel şeyleri yaşayan ve mutlulukla yaşlanan bir hayatın olur umarım. senin gülmeni ve huzurlu olmanı en çok isteyen, sana yakınlık derecesinde her zaman yanında olan, içini dökebileceğin, her şeyini güvenip paylaşabileceğin ender dostlarından biriyim hala... En azından bunu geçmişinde hayellerinde kalan kırıntılardan biliyorsun. sana zarar vermek değil, aksine mutlu olmanı dileyen ve gerçekten samimi olarak paylaşan, hala içinde kalmış bir parçanım, bir ekmek kırıntısı kadar taze. Dünya çelişki üzerine kurulmuş. ne kadar acı yaşarsa yaşasın insan, yeni acılara hayır demiyecek kadar çelişki dolu yaşıyoruz. eğer hiç bir sorunumuz olmasaydı, herhalde ´niçin bu dünyada yaşıyoruz ki? ´ derdik. hep rahatlık batar bu yüzden. bu yüzden ne geçmiş nede geleceğimi düşünüyorum sadece şu yaşadığım anı Allah rızası üzerinde yaşamaya gayret ediyorum. sahiplenmek yerine, yaşadığım her şeye lüks katacak ve heyecan verecek her şeyi, özelleştirerek seçiyorum. daha doğrusu yaşamaya gayret ediyorum. lütfen elinden geldiğince, kendin için ve şu anı yaşa. içinden bana gelmek geçiyorsa, başını omuzuma koyup ağlamak istiyorsan yarına erteleme. ya yarın-biraz sonra yoksa? sende biliyorsun ki, seni anlayabilecek, senin hislerini kullanmayacak ve sadece sen olduğun için seninle paylaşabilecek en doğru adresim sana. aynı kültürün içinden geçmiş, istekleri ve hevesleri, kültürü, anlayışı aynı süzgeçten elenmiş aynı dünyanın iki kişisiyiz. her şekildeki içten paylaşımımız bize mutluluktan başka bir şey vermez burada veya herhangi bir yerde. lütfen yazışma teklifimi yabana atma, fırsatın ve zamanın olduğu en acil bir zamanda buraya gel. yazışalım. paylaşalım. birlikte gülelim ve ağlayalım. dudaklarımız klavyemizdeki ruhla konuşsun, ruhumuz dinlensin ve huzurla kalsın! senin uzun zaman yaşamadığın mutluluğun varlığını sana anlatmama müsaade et olur mu? o kadar özledim ki seni, hayallerimde yaşayan seni o kadar istiyorum ki görmeyi. nerdeyse onca yıldır sabırla beklenen ve hala beklediğim güzel ve muhteşem bir konumun var ruhumda ve bedenimde ve senin kişiliğinin içinde. lütfen tebessüm et ve her şeyi yapabileceğin ölçülerde bırak. zorlama. maddesel her şeyi aşmak kolay ama insan ruhen yıprandı mı, sağlığın bozuldumu, geri dönüşü olmayan mutsuzluklar kapını çalar insanın. önce sağlık-ruhsal doyum sonra maddesellik ok? ve şunu kesinlikle bilmelisin ki, her zaman yanındayım! ruhundayım. hissettiğin an, çağırdığın an gelecek kadar yakınındayım. yeterki gözlerini kapat ve beni düşün, budistler gibi değil-bir müslüman gibi. bir fırsatını bul bana gel. yada ben sana. sessizim, yalnızım, fırtınalar esiyor yüreğimde, muson yağmurlarına karışır ağlarım... beden ölüyor, güzellik ölüyor, alışkanlıklar ölüyor, neler ölüyor... ömrüm özgürlük emsali, avcının boş ateşi, yaşlının dillenen kahrı, yanardağlarımla patlarım anılar ölüyor, dostlar ölüyor, ailem ölüyor, gurbet ölüyor, kefenler soluyor! ben yokum dünyanda, anlatan yansıtan biçimlendiren paletin solgun renginden kaçıyorum dört duvar acı bombalıyor, özlemler yalnızlığımdan korkuyor neler yoruyor çölü yeşile boğacak kadar çok ağlıyorum... mendil teselli ediyor! ağlıyorum... yağmur kıskanıyor! ağlıyorum... amazon taşırıyor! ağlıyorum... sevgisizlik sarsıyor! ağlıyorum... hala ankaragücü-galatasaray maçında kaza anında gözlerim hala master yapmak için geldiğim üniversite yollarındayım hala atatürk anadolu lisesi bahçesinde geç gelişlerinle beklediğim yolda kalablığın içinde seni gözlemekteyim, halanın iş yerine geldiğimiz, karla kaplı yoldan inişimiz hatıramda bahçelide, gümüşçülerde.. kızılayda ve nerdeyse 2 den fazla sene... birden koptun benden! bilsen ne kadar direndim sana gelmemek için... adresin var elimde...solgun ırmağa benzedi! bilsen seni ne kadar özledim.. bilsen seni unutabilmek için neler vermezdim... sen benim ölene kadar yaşadığım gizlenmiş sevdam, heyecanım...dostumsun! yüreğim karışsa, Allah dostlarına... hamza gibi şehit hiç kefenim solmasa... belki,,, belki o zaman sen yok olurdun kaf dağımın arkasında! Safet Kuramaz |
Hayaller Dağlar...
Aslında sendeki gibi gözlere Hasretim gönülden safi özlere Neyleyim yaşamı ruhsuz köşklerde Delikanlı yiğit kızsan döşümde Her er hayal kurar silah nöbette Yalnızlık ağlatır çile gözlerde Ana yar dostlar kara bir leke Uykusuz kaldığım dar gözelerde Yetiş imdadıma seher yıldızı Güneşi yaralar cümbüşü sazı Dağlar yollar orman sevgisiz koman Egeye sığmıyor efe damarı Fırat’ta gölgesi akar denize Yıkmış ne devletler aşk cemrelerde Kıvrılır yakıcı çöl cehennemde Cennetine hasret hayaller dağlar! Safet Kuramaz |
Haydi Gözlerini Kapat...
Mevsimlerden yaz, aylardan haziran Beşiktaşta buluşuyoruz ve vapurla eminönüye Oradan burgaz adaya! Yaklaşık bir bir buçuk saatlik deniz yolculuğuyla ve tefekkürle Hoş bir yolculuk yapıyoruz... Gözlerim fotojenik görüntünde Zengin bir ruha bürünmüş gözlerinde Slow mırıldanıyorum dudaklarımda Sahile indiğimizde... Yumuşacık kollarında dans ediyoruz Gökyüzü masmavi, toprak yumuşacık deniz uysal... Hayal bu ya el ele geziyoruz... Ellerimizde kocaman külahlarda dondurma, başka güzel.. Yüzümüzde izleri, karşılıklı siliyoruz! Gülüyoruz... Koşuyoruz... Anları çatlatırcasına yaşıyoruz! Haydi gözlerini kapat şimdi, Mevsimlerden yaz ve haziran ayı... Ben istanbulda ve sen yanımda Neler neleri paylaşıyoruz! Safet Kuramaz |
Haykırışlar…
Şarkılar dilimde dolaşırken gecenin bağrında, Haykırışlar Sessizliğe kavuşmuş sadece deniz dalgaları, Uykuya mahkûm bedenlerin boş bıraktığı… Lambanın altında, Havuz başında, Titreyen suyla dövülen günahtan kurtulmuş bakir ay ışığı… Sivrileri kovan güvenlik elemanları, Birde hayalimi öldüren can sıkıntısı, Eğlenceye doymamış bedeli ağır yalnızlık! Evsiz kedi-köpek şaşkınlığında yansır inlemesi Düşün rengi siyah umutta müphem karanlık Dolanır kekeler iç geçiren haykırış pembe mavi sarı Tuvalin içinden taşar gecekondu vücutlar Barınağını inşa eder üç beş saatte ne ki… Dolu gibi düşer yere zıplar yine zıplar, Mayasında vardır erimek sıcaklık zıpkınlar, Sabah olsa yine ses dışarıda bıktıran dırdırlar, Sabrın mucizesi düşer elma gibi Newton’un önünde Ne yeni keşiftir nede bilinmez bilinir… Dövdükçe zaman uslanır ruh azalır sağırlar Köşeler döner döndükçe kusar keşkeden bıkar mimarlar Üretmek zor iş şikâyet dalında yaprağı Sokulur usulca kulluğun kulsuzluğu… Yar aradım kendime bilmişliğim ölçüsünde, Bilmediklerim kusurlarım azgınca efelendi döşümde, Tali yollar hem karanlık niye her an sözlerimde, Israr ediyor laf dinlemez çocuk gibi… “Sende kimsin? ” “Sen hangi yaşam iksirimsin? ” “Senden umut yok, murat yok… Yok… Yok...” “Bedel çok vaat çok… Sıfır kadar sıfır çok! ” “Sanki hâşâ yeni dinim misin? ” Ölüm diriliyor ruhumda Etna lavları Nefes almak için arıyorum yayla evleri Soğuk suyla yıkandıkça ateşimin tezenesi Kelebek ömründe harcadığı anla gülüyor şeytan şehitleri son şehvetleri “Sen gerçeğim olamazsın nasıl büyüledin birden? ” “İman tüm safi sevgisiyle sarmışken” “Şaşkınım beynim aklım nasıl aldın elimden” “Sen gerçek düşmansın ayırdın ruhumu tenimden…” Güllere baktım arının mucizevî gözünde, Kanatlarım çırpındı kâinat körpesinde, Uçtum nar olsa da içinde cehennemler Cennet zor yol katlanmak gerek her dönemecine… Tefekkür bahçesinde tövbe ilahisinde dalga dalga bengisuyu akar boğazıma Kalbim çırpınır aklım teslim olur nur cemalin sünnetine Yine döner özüm dünya gibi güneş döngüsünde… Safet Kuramaz |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:36 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.