![]() |
Umutlarımı Topluyorum Dalgaların Kıyısından
Sensizlikle başa çıkmanın yolunu Ben keşfedemedim Sen keşfedersen bana da söyler misin? Umutlarım saçılmış deniz kenarına... Toplamaya geldim yakamozları, gün batımında. Eteklerimi doldurmalıyım, yeni doğan gün için, Çakıltaşları kalmamış, Kum taneleri kaydı parmaklarımın arasından, Batan güne inat, Umutlarımı toplamaya geldim, Dalgaların kıyısından... Eylül Gökdemir |
Umut Sağır Aşk Kör Ben Kaçak
Utanırım, anlatamam, Düşer başım önüme, Saklayamam kelebeklerin, Kanat çırpışlarını, Göğüs kafesimin içinde... Utanırım, söyleyemem... Tutuklanır tüm kelimeler, Yasaklı olur cümlelerim, Sürgüne çıkar kalbim... Utanırım... Lâl olur dil, Umut sağır, Aşk kör, Ben kaçak... Bu işin sonu, Nereye varacak? Eylül Gökdemir |
Umut
Karlı bir Şubat akşamı... Karanlık çökmüş yavaş yavaş ve ben yine kendimle başbaşayım. Tipi halinde yağan kara rüzgarın ıslığı eşlik ediyor. Şömineye bir kaç odun daha atarak, ışıkları kapatıyorum. Alevin duvardaki gölge oyunlarına dalarak, rüzgarın iç çekişini dinlemeye başlıyorum. Hüzünlü bir aşk şarkısı yükseliyor göklere. Pencereye gidip, cama dayanarak bir gelin misali süzülen kar taneciklerinin toprağa düşüşünü izliyorum. Bir ben, bir kar taneleri, bir rüzgarın inlemesi, bir de sen... Karlı dağ yamaçları gibi uzak, zirveler kadar ulaşılmaz... Gerçekten var mısın, yaşıypr musun ve hangi iklimden geleceksin, diye fısıldıyorum sessizce. Bir gün diyorum... bir gün mutlaka gelecek rüyalarımın aşkı ve beni alıp götürecek... Evin önünden akan minik derede yem arayan serçeler, soğuğa meydan okurcasına hayatta kalma mücadelesi veriyor. Kalkıp bir avuç ekmek kırıntısı ile dışarı çıkıyorum. Rüzgar içime işliyor sanki... bir serçelere bakıyorum, bir de kendimi düşünüyorum. Şimdi dağlarda yankılanan bir ezgi dudaklarımda... SEN GELMEZ OLDUN, SEN GELMEZ OLDUN, SEN GELMEZ OLDUN... hani... BİZ BU SONBAHARDA BULUŞACAKTIK, BAHAR GELDİ GEÇTİ SEN GELMEZ OLDUN... rüzgar gözyaşlarıma dokunup yanaklarımı okşadıktan sonra, saçlarımın arasında gezdirirken parmaklarını, kulağıma fısıldıyor... UMUDUNU YİTİRME... İÇİNDEKİ ÇOCUĞU ASLA ÖLDÜRME ve BEKLE... Eylül GÖKDEMİR...5/2/2006 Eylül Gökdemir |
Uçurtmayı Vurmasınlar Anammm
Bir mapushane avlusunun ortasından yükselen, Masum bir çocuğun çığlıklarında saklıdır güneş... Hiç görmemitir dış dünyayı aslında, sadece heves, Bilmez insanların kirli yüzünü, bilmez çirkinliklerini, Doğduğu yer Metris, hiç görmedi ki başka yeri... Yanıbaşında annesi, müebbede mahkum bir kadın, Ne kadar cam kırığı varsa yüreğine toplamış, Kırık bakışlarla dolaşırken bakışları oğlunun arkasında, Kandırılmış hayatının, babasız doğan oğluna bakar, Elinde rengarenk kağıtlar ve paslı bir makas, Uçurtma yapmaya çalışır, diğer elinde koca bir urgan... Dilinden dökülen acı bir hicran ve ateş dolu kelimeler... Şu Metrisin çnü bir uzun alan, bir tek seni sevdim gerisi yalan, Gerisi yalan...bir çocuk sesi yükselir tam ortasından... Uçurtmayı vurmasınlar, söyle neolur, vurmasınlar Anam! ! ! Eylül Gökdemir |
Tükenirken Cebimizdeki Kelimeler Yazı Yazarız Suya
Kıldan ince kılıçtan keskindir yaşananlar zaman zaman... Bir tebessüm değil midir bazen insanı kalbinden vuran, Dillerden çıkmaz bir türlü, kalplerde yankılanan... Ha durdu, ha duracak sanırsın hiç bitmeyen o an... Sanırsın ki hiç ölmeyecek insan, düşmeyecek toprağa, Dalından kopan bir yaprak misali karışmaz toprağa... Bir öpücüğün yumuşak sıcaklığında yitip gider anılar, Solgun bir menekşenin hercaisinde açar bahar... Bronz tenlerin ay ışığıyla yıkandığı kumsalın ortasında, Bir ateş yakılır, tellere vurulurken ağır ağır, Mahzun kalplerin duygu denizinde yüzerken gönüller, Yağmurun toprağa düşüşü gibi düşer, sevgilinin omzuna başlar... Göz iniler, diller lâl, tükenir cebimizdeki kelimeler... Bir avuç boya atılır suya, karıştırılır bir çubuk yardımıyla... Örtmek istercesine gelmiş geçmiş herşeyi bir anda... Kapatılır bembeyaz bir kağıt korkuyla suya yazılan yazıya... Dokunmaya korkarız, kıpır kıpır heyecanla takılırken bakışlarımız semaya... İçimizden yükselen dualar, çığlık çığlığa, dileklere karışır... Uzatırız ellerimizi, parmaklarımız kağıda ulaşır, ebruli bir günde... Çeker kaldırırız, heyecanlı bir bekleyiş içinde bırakırız soluğumuzu, Gözyaşlarımıza hükmedemeyiz, güneşi getiremeyiz geceye, Ay ışığında yanamayız, suya yazı yazamayız belki de, Ama kırılan kalpleri onarmayı düşünürken, acı ve kederle... Boşaltırken yüklerini bulutlar, açabilecek miyiz yüreğimizi sevgiye... Eylül Gökdemir |
Töre, Kurban, Nazlı Gelin, Fırat
Bir gelin tanıdım, henüz çiçeği burnunda, Koklanmamış bir gonca idi, nazlı nazlı salınan, Bakışları mahzun, yüreği dolu yaşam, Nazlı gelin, küskün turnam, daha ondört yaşında. Dam tepelerinde güvercin kovalayan, Yüksek ağaçların dallarından meyveler toplayan, Daracık sokakların çıkmazlarında evcilik oynayan, Elleri kınalı, sırma saçlı, hazan yaprağı sunam. Çakmak çakmak bakışlarından hayalleri dökülürdü, Geceye inat, uzanan ellerinde ay ışığı sökün ederdi, Sıcak yaz *******inde dama döşek taşırdı, Tahtın merdivelrindeki çıplak ayakları sanki suya ulaşırdı. Deli deli akarken Fırat'ın çılgın suyu, Kum fırtınaları inerdi hayata, hergün ikindi vakti, Kalın tahta kapılarda koca koca kilitler, Kızıl balgam taşı döşenmiş hayatta nazlı bir gelin gezer. Siyah kuzgun saçları meydan okurken rüzgara, Bir akşam vakti verdiler onu gurbet-i diyara... Akıttı kanlı gözyaşlarını, haykırdı kel aynaklara... Nazlı gelini kınalayıp kurban ettiler bir yaz akşamında. Bey kızı nazlı gelin, istedi ağa torunu... Kırıldı dalları, kalmadı ne sesi ne de soluğu. Ne fırat kaldı şimdi, ne dağlar, ne güvercinler... Kumrular inmez oldu kuşhanelere, acısı yürek deler... Ah Eylül, nazlı gelin, sessizce ölümü bekler... Bir Hawin gecesinde yas tuttu kelebekler... Nazlı gelin, sustu ebediyyen konuşmaz artık, Bu bir yazgı mıdır, nazlı gelinler olmasın ne olur! ! ! Eylül Gökdemir |
Terörist Sevdam
Sen koy adını bu terörist sevdamın... Saldım yüreğimi ıssız dağlara... Sevdamı yatırdım Soğuk taşlı mağaralarda... Dedim ya Terörist bir sevdadır benimki... Ne kanun dinler ne nizam... Bir Uçurum Çiçeğidir Yaprakları kan kokar... Bir Yaban Gülüdür, Issız yamaçlarda açan... Bir tebessüm gibidir, Yasemin kokar... Dedim ya... Teröristtir benim yüreğim... Yollarını keser sevdaların... Hesap sorar, amansız bırakırcasına... Doğan güne, doğuran mehtaba... Yıldızları vurur tek tek ******* boyu... Tek tek düşürür, gül bahçesine... Teröristtir benim yüreğim, Issız dağ başlarında... Karanlık mağara kovuklarında, Kurtlarla arkadaşlık eder. ayışığında... Yükseklerde gezer, Kartallarla, yalnız başına... Eylül Gökdemir |
Terkediyorum Sensiz Yaşayamadığım İzmir'i
Ne çok düşündüm dün gece seni, ne çok... Sabah deliler gibi fırlayıp kaçtım evden, Nereye gitsem anılarımız benden evvel gitmişti, Sahilde dolaşırken, ayaklarım birbirine karıştı, Otobüs durağının yanındaki ağaç, Sanki sen kulağımda, telefondaymışsın gibi, Buruk bir rüzgarın eşliğinde selamladı beni... Yürüdüğüm her kaldırım taşı seni anlattı... Sen kokuyordu bu şehrin her adımı... Oturdum iskele karşısında, bir çay istedim... Karşımda sen vardın, saçlarımı güneş okşadı... Yan tarafta Mesken Cafe hıçkırdı... Yok, olmuyor gülüm terkedeceğim bu şehri... Dayanamıyor sensizliğe, ne imbatı, ne meltemi... Gideceğim çok yakında terkedeceğim bu yerleri... Madem bitti artık, madem dönmeyeceksin geri... Lanet olsun bana, kahır mektupları yazıyorum kendime... Anlamıyor musun can tanem, anlayamıyor musun... Hiç bıkmadan, usanmadan seviyorum seni... Dedin haram olsun sana erkeklik hakkım... Ben ise helal ediyorum a sultanım... Karşılıksız sevda olmaz, hani aşk çıkar gözetmezdi... Kutsal olan duygu ise vermek, vermek, vermek değil mi... Sen benden gittikten sonra yaşamın ne değeri var ki, Ebediyyen gittim, bir daha bekleme beni diyorsun, Peki güzelim, peki bırakın batsın, HAYALLERİNGEMİSİ... Gidişim yakındır, terkediyorum bu şehri! ! ! 04.03.2007...20:25 Eylül Gökdemir |
Tek Kişilik Salıncak
Tek kişilik bir salıncakta, Üç kişiydik biz, Sen, ben ve bir de aşkımız... Aşk bizi terketti, Şimdi ikimiz de şaşkınız. Eylül GÖKDEMİR...13.02.2007 Eylül Gökdemir |
Tek Kişilik Ölüm
Kolay mıdır ölmek, Kolay mıdır kara toprağa girmek, Kolay mıdır, içindeki karanlığı, Işıl ışıl bir güne çevirmek... Oysa ki daha dolmadı çilemiz, Seven de biz acı çeken de, Gülmedi şu yüzüm gülmedi işte, Yudum yudum ölmek var, Ölüp ölüp dirilmek var, kaderde... Şifa bulmaz bu çilenin, Tabibi sen otacısı sen, Geliyorum desen de, Bundan sonra istemem... Tek kişilik yaşadım aşkımı, Tek kişilik yaşarım ayrılığı... Doğarken tek başımaydım, Kırpmam gözümü inan, Tek başıma ölüme giderken. Eylül GÖKDEMİR...12.02.2007 Eylül Gökdemir |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:39 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.