![]() |
Helalleşme...
Konuşurken sabırla yüzüme bakarken Gerçekte Arizona çöl bakirliğinde kum tanelerini Ruhunda Habil-Kabil kavgası varken sebebi Nefsinde sabır olmasa olacaksın fırlatan! Beni dinliyor diye keyif alırken Asker karavanası damak tadı ile muhabbet boş vitesteyken Sendeki cehennemi fark etmem bile! İçinden bitsin diye dualar ettiğini Çin işkencesiyle nefes alıp verdiğini Fren patlamasıyla şiddetli infilakı Tahmin edebilir miyim böyle bencilken! Kul hakkıyla gelmeyin der yaradan Helalleşmek sünnet hoşnutluk kardeşlikten Her anıma girer böylesi binlerce elekten İbrahim makamından yükselirken Dünyaya “Hakkınızı helal edin! “ diyesim geliyor. Safet Kuramaz |
Hepimiz Şehidiz...
Hırant Dink ölmüş Millet anlaşmış gibi “Hepimiz Ermeni’yiz! ” i söylemiş... Yıllarca doğuda otuz binde fazla masum ölmüş Cenazelerinde “Hepimiz şehidiz! ” söylenmemiş! Biz tarihiz, Şanlıyız, Hür yaşarız, Şeytanın askerlerinden korkmayız! İmanımla dost ederim Allah’ı Kainat efendisi peygamberim sünnetini... Ecdadım rehberim, al-yıldız bayrağım, İyiyi söylerim kötüden men ederim! Ha bedenimiz ha yurdumuz, Emanetimizi sonuna kadar koruruz! Biliriz ölüm düğün günümüz, Şehit mertebesinde cennete koşarız. Safet Kuramaz |
Her Asıra Hoşgörü…
Hangi İnsan? İlla tenlere dokunmak, Ölesiye sahiplenmek… Kimliksiz ruha gizlenmek, İnsana has şekiller… İlk laf sorgudur tanışı, Güven duvarı tanısı, Affetmez görse yanlışı, Vardır manasız fiiller… Ortak kader sevinçtir, Sevilmek bir kıvançtır, Mahrem deşmek utançtır, Özlemdir, bu çağda diller… Tek bir Allah’a inanırım, Huşu kalple bağlanırım, İki batın hoş anarım, Ne kadar az şu gönüller… Her bakılanda ayna var, Tefekkürde-manada var, Acı veren yarada var, Hoşgörü bekler sebiller! Gezinmek tavafta gibi, Dokunmak sarrafta gibi, Sunmak hak tarafta gibi, Huzura baki deliller… Sabır çok zorlayan nimet, Yokken fakirde bir ziynet… Varlıktayken kordur diyet, Hastalık yaşayan eller… Savaşmak, dalaşmak, kapışmak menfaat yangınında, Benlerim, yanlarım, sanlarım saadet imtihanında, Yargılar, sanılar, bilgiler cehalet kervanında, Mecnun Leylasız yaşamı manasız kılar çöller! Beklenti, mucize, büyüler mekanik harman, Romantik, duygusal, anlayış şematik buhran, Zulümler, zalimler, hainler fanatik akran, Mutsuz, tatsız-tuzsuz insan, Mevlana’lar diler! İşte İnsan: Mevlana! Moğol talanına bir nevi diyet, Horasan’dan başlar Konya’ya hicret… Muhacir ruhunda düşerken suret, İlim dokusuyla süslendi yollar… Savaş ortamında çıkarsız sevgi, Öldürmek yerine yaşattı ezgi, Hoşgörü ruhunda tavizsiz örgü, Kim olursa olsun açıldı kollar… Evrensel İslam gönüllere yar, Cennet-cehennemle sınırlandı kar! Onun yorumunda bitti korku-nar, Her çağa sundu ışık, değişti haller… Her insana ses, Her zikre nefes, Hür cennet heves, Mesnevi okurken yeşerdi güller… Kur’an ve sünnet, Ne yüce davet, Mevlana suret, Huzur yaşadı aşka susayan sefil… Yaşlansa da cürümle, Öğüt verdi zulüme… Düğünüm dedi ölüme, Dinler törende birleşti, insandan seller! Çiçekler razı, Irmakta hazzı, Tükenmez yazı, Yalnız aşk söylenir, eser yelinde… Haktan alıp halka ver, Dünyalık yunar gider, Şeytan azat, seyreder Abasında aka, bürünür şallar! Konya şehri avreti, Gören gözde sureti, Aşarken üç boyutu, Medine’den yansır, kubbesi yeşil… Mevlana’da hislerim, Birikir heveslerim, Aşk-sevgi beslerim, Yunus gibi âşık, şevke dalarım… Sonuç: Eğer hayatta olsaydı, Bu yarışmayı bilseydi, Her bir şiire dalsaydı, Birinci olur muydu bilelim… Hoşgörünün sofrasında, Beklentiler safhasında, Yazar mıydı mahyasında, “Bu şiir birincidir, açıkla tellalım? ” Safet Kuramaz |
Her Gün Bize Bayram Olsun!
Özledim... Özledim... Özledim... Sonbahar yapraları dökülürken Hayal ettim buluştuğumuzu yıldız parkında Bir bayram günü, mesala günlerden Perşembe... Hava soğuk ama Güneş öylesine kavurucu Sen gelene kadar yanaklarımda Küçük benler peydahlanmış buzlu! Bir ayağım Görorland adasında Diğeri ekvator çizgisinde İkisi de yakıyor Beklemekle-kavuşmak arasında! Neyse, uzaklardan yavaş, yavaş geldiğini görüyorum Sislerin arasından el sallıyorsun sanırım Yüzün gülüyor Bedenin sanki heyecanım! Sana doğru koşuyorum Özlemişim Özlemişim Özlemişim Çok özlemişim! Hani şiir ya, Sarılıyorum sana... Dönüyor başımız birlikte Selam söylüyorum biraz sonra yıldızlara Akşam ay dolunay seferinde Biz coşkunun fethinde El ele yürüyoruz! Hem ne bayram... Sallanıyor doğa ve istanbul Ayak izlerimize yetiş ve bizi bul Yalnız Allaha kul Namaz kılıyoruz ortaköyde Okunduktan sonra ezanım! Coşku besteliyor her yol Geçiyoruz bir çok karakol Dertleşiyoruz bol, bol Keyfimize diyecek yok üsküdarda... Bir daha böyle uzak kalmak yok söz mü? Düşsekte ölüm uykusuna ağıt günü Beraber gideceğiz ve çözeceğiz düğümü Yastığa düşen gölgenin sonunda! Özlemek Gözlemek Sözleşmek Yok... Yoklar yok... Çoklar çok Adaklar kesik kesik Her gün bize bayram olsun! Safet Kuramaz |
Her Seçim Bizimdir...
Her dert yaratıldığında, Dermanda yaratılırmış... Çareye giden yola bakıldığında, Tek bir seçime adım atılırmış! Bahtına iyi veya kötü bir son, Yaşamda ağlatan veya güldüren yön, Kadere sığınan zavallı dön-dön, Yaşanan dünyası karartılırmış... Cahili-alimi her şeyi biliyor, Lafa bal karıştırıp seviliyor, Kandırmaca işe heves ediliyor, Kötü son için şerli, azıtılırmış... Yaşarken iyiyi Allah’tan belleyiniz, Kötüyü kendi seçiminizden eleyiniz! Mutluluk meleği sabrı, ertelemeyiniz Kulun dönüşü olmaz dileği, yaratılırmış! Mazluma adalet küllü iradede, Sonunda çıkarmış aheste-aheste! İyi davranış hem sağlıkta hemde hastalıkta, Amellere, sonsuz sevinçle katılırmış... Safet Kuramaz |
Her Yerde Seni Arıyorum Allah’ım
Sevgine muhtaç aczimle ve fakrımla, Dünya araç vuslat amaç geldim sana, Sünnet taç, Kur’ana aç sonsuz imanla, Her yerde seni arıyorum Allah’ım! Yıkasam kiri şeytan şehrinden kalan, İlk önce kul olsam aşkına dalan, Sonra dünyalık ne kaldıysa yaşayan, Her yerde seni arıyorum Allah’ım! Yusuf kuyusunda Musa asasında, Nuh’un gemisinde Yunus balığında, Adem Havva gibi Cebel-i Rahme’de, Her yerde seni arıyorum Allah’ım! Kan damarımı deş temizlensin her leş, Yolunda bulsam eş doğsa nurun güneş, Gözümden akar yaş nefsimde hak savaş, Her yerde seni arıyorum Allah’ım! Karınca işinde arı peteğinde, Gök gürültüsünde karın çiğdeminde, Fakirin düşünde bebeğin sesinde, Her yerde seni arıyorum Allah’ım! Safa’da Merve’de kabe’de tavafla, Zemzemin tadında kılınan namazda, Nur Muhammed’in gölgesinde Mekke’de, Her yerde seni arıyorum Allah’ım! Her böcekte her otta fani sonsuzda, Tükenmez sorgumda beden konağımda, Çiçek solduğunda ölüm gördüğümde, Her yerde seni arıyorum Allah’ım! Yediğim aşımda lokmanın ardında, Her dünya anında nefes aldığımda, Ruku’dan kalkıp da dururken kıyamda, Her yerde seni arıyorum Allah’ım! Tespih eder her yanım imdat ararken, Seni seven bedeni yakmaz ateşin, Ölüm düğün günüm Aşkınla yaşarken, Her yerde seni arıyorum Allah’ım! Ölüm son karakol, yargılanır amel, Ya koklanır gül yada yenir zakkum bol, Cennet aşka sembol cehennem kötü yol, Her yerde seni arıyorum Allah’ım! Safet Kuramaz |
Herkesin Acısı Kendisine...
Gözler karanlıkta yürürken buruk… Dudaklar unutmuş nedir gülücük! Nerden geldiğine, Buralara nasil itildiğine, Inanamaz halde, Şaşkin, şaşkın bakar uçuk! Hayal edemiyor geleceğini, Düşünemiyor ne yiyeceğini, Deli gibi geçiyor sokaklardan yeli, Konusuyor abuk subuk! Bitmiyor tekerlemesi Ahın, hesabın… Açılıyor tiyatro perdesi birden, Kendini görüyor seyredenlerin halinden, Sanatçı gibi eğiliyor, alışkanlıkya o an! Çok sıradan, hem kolay başkasını oynamak! Anlamakta, gülmeye hazır gözlerinden… Afisler boy, boy göründü heykeli dikilen... Her göz şahit oldu şöhreti bilinen! Sandılar sonra öldü, inince vitrinden… Kendisi de inandı bir süre belkide! Kim anlar ki zaten delinin halinden! Gülenlerde ağıt, Konferanslar peşi sıra... Bağırır birden heykel “Yeter ya! ” Der öldügüme getirin kanıt! Gülenler, ağıtlaşanlar olurlar gercek ölü, Görünce heykelin dirilip süzüldüğünü! iki boyut birlesemedi… Aynaları parçalandı, Evrene düştü! Yasatamadılar nefiste yansıyan aynı ölçüyü, “Kader oyununu! ” Herkesin acısı, hastası kendisine… Belki kısa süre üzüntü verir başkasına! Unutur insan bir çırpıda, Görüntüden uzaklaşınca… Yaşayan inler hala yorganın altında! Safet Kuramaz |
Hesaplaşma...
Her hatıra sonbahar yaprakları, Uçuşur döner kafamda hazanları, Şimdi olur mu böyle yalnız yürümek... Yürümek çaresiz, Bezgin ve sensiz, Bağ bozumu yalanları... Pekmez helvasına sürerken narasız, Açlık keser mi domuz talanını! Ey yıldız olma ne olur bu gece sönmüş gezegen! Gözlerim hep sende, uykusuz geceden... Yanmış tenim inler aşk acısı taziyesinden! Rüzgar üfürerek gel, kreminden kalanlarını... Sarhoş der ayıplarlar, Her anımı öğütle ayıklarlar, Bir meçhule klavyemden tıklarlar, Dimağıma sokarlar korku yılanını... Çocuk gibi oynarım öcü böcü, Kafam bin defa karışır yok ölçüsü! Titrek sesim ayazımda yaşar göçü, Deprem, depresyon, tornado, yangınlar, açlık, dokur gibi örgücü! Sarhoş etmeye yeter her birinden kalanı, Her izi silinmez devenin hörgücü... Kendimde unutsam başkasında görürüm, Sahnelerde, odalarda, bahanelerde ölürüm... Mucize gibi bir şey, kırılmaz yaşam kalkanı Birinden kaçsam diğeri yıkar, olsam bile hakanı! Şimdide kene ile yatar, kalkar, solurum... Safet Kuramaz |
Hırlama...
Miskindi, Cahildi, Melüldü, Suya, eğildi... Burnundan titreşen arsız dalgalar, Sömüren köpeklere akıttı salyalar... Ayağa kalktı, etrafına çevrildi formalar! Sonraları Unesco’ya aday olmuş denildi... Silkindi, Dirildi, Bilindi, Otlarla, yenildi... Hazır gıdalarla göbekleri büyüdü, Köpek sesleri her yerde çokça ürüdü, O heybetiyle manken yaptılar yürüdü, Altın madalya ona, milleti ezildi... Dillendi, Eğlendi, Horlandı, Fani, rezildi... Fos başarının yüzü soğuk, Köpekler bakar donuk donuk, Nasibi toprakta, ebedi konuk! Baki sahibine teslim edildi... Safet Kuramaz |
Hicran Yürüyüş…
Gecenin karanlığında, Yürüyordu umutlar dövülmüş sahanda! Dövüyordu dalgalar anlık, Sevgilinin gölgesi önünde! Ah o yalnızlık… Körpe delikanlı böğründe, Saçlara sokuyordu kar gibi aklar… Kumlar ayakta ağırlık, Seslere asabi sağırlık, Yürüyordu mazisi gibi zik zaklar! Pişmandı. Keşkeler hükümrandı. Önünde çarptığı karanlık, Korkular hakimdi… Yalvarmıştı kaç kere, Vuslattı bu yaşanmazdı ezbere! Neler katardı evlilik ömre… Asabi, suçlamalar, tehditler, her an tanık! Konuşuyordu durmadan oynar gibi körebe… Safet Kuramaz |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:41 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.