![]() |
Yakma...
Dumanlı, dumanlı Yakma ne olur yine sigara, Başım ağrıyor... Her nefeste nefes aldıkça, Boğazımda boğum, boğum! Öldürecek gibi, Gözümden yaşlar akıtıyor... Nereye baksam bozulmuş sular Ara, ara gelen fırtına, rüzgar Ve zaman çelişki dolu! Gidiyorum yürüyen ben miyim? Ayaklarım ilerliyor... Bilinmeze mi, Yoksa köşedeki süpermarkete mi? Gidecek bilmem nereye kadar... Doğum ile ölüm arasında büyük mücadele, Ne çok düşünsekte, Ne çok kafa yorsakta, Bizleri sürüklüyor yanlışlara azar, azar... Ve hastalık kötülük gibi, Sağlıkla güzellik gibi, Çelişki dolu zaman canavarının elinde! Harun Reşit'in keşfindeki saflığı, Mekanik dünyam saatime baka, baka kararıyor... Aldırmadan delice tsunami gibi, Nefsimizin elinde mahkum, prangalı gibi, Süfyen çocuğa benzer saflıkta, kanıyoruz... Ne yani, var mı başka mükemmel Mevla'nın sanatı gibi? Güler buna sadece düşünmeyen boş insanların evreni! Safet Kuramaz |
Yalnızım…
Haykıran benim deli gibi, Öylesine yalnızım... Bir hayalim sanki, Her gördüğüm yabancı… Bu kafeye neden geldim şimdi anlıyorum, Geçmişim, ekmek gibi dilim dilim, Dekore ediliyor duvarlarında tarihim! Ey nefsim, ey yalancı yakarışım, bu ne surat Anlayan yok seni işte, yersen anlarsın acı tokat Dilek ağacına gitmek için bulsan da ne çok at Bu fırtına sessiz, Bu güverte sensiz, Başımdaki bulanık bulutlar yağmursuz Gönül yolum gelen gidensiz… Hipodrum değil ki haykırsın seyirci, atla şahlansın sanat Ayaklarım izsiz, Perdenin arkası bensiz, Duyan yok çaresiz… Ölmemek için çırpınan gençliğim heyhat Beyazlar saçılmış saçlarıma, tenimde kırışıklar… Bırakır neşesiz! Haydi, ayağa kalk, heyecanla doğrul Kendin için mutlu ol, Kendin için yeniden yoğrul! Her şey terk ediyor, ölüyor… Sahiplensem de Yaşayan benim, yaşlanan da… Bitmez ne söylense söz Kendi otağımı kurdum, ey nefsim umut tahtına kurul! Safet Kuramaz |
Yanımdasın…
Seni hissetmek demek: Kumların inceliğinde Temmuz sıcaklığına gömülmek! Dalgaların sesi sensin, Rüzgârım ben… Öyle sevişiyoruz ki, İkili birliktelik sonsuz karede, Teke düşmüş doğanın tuvalinde! Başımız dönüyor, dönüyor... Neremizde heyecan yok ki? Almasın bizi cennetine hislerin akışı… Cehenneminde aşk yangınları! Hayal değil bu inan ki, Gerçeğin ta kendisi... Tulumbacıların yangından yangına koştuğu İstanbul’da, Tarih tefekkür eder sanki… İki sevgili doyasıya aşkı yaşarız, Kış günlerini temmuzda tadarız! Nefisler bayram eder, Duygular martı çığlığı atar, Sulu Kulede çingeneler göbek atar, Açılır sır aşk definesinin anahtarı, Hediye denir verilir! Sarılır canımın içi koşarak, Kelepçeler ellerimi… O anlarda öyle çılgınlık vardır ki… Roma’yı da yakarım diyen Neron’un çığlığı Avsa adasında duyulur yankısı… Sezar’ın Cleopatra’sı mısırda özlemle inler şimdi… Güneş öğlen gibi dorukta, canlandı... Gecesinde ay dolunaya sarıldı… Eğer gelmezsen İstanbul matemde, Diller makber şarkısını söylenecek, Yakup Kadri bile şaşacak, Kabrinde ağlayacak… Geleceksin değil mi? Yüreğimde ağıt varken canısı, Kırağı yağdı kardan önce… Aklar kapladı toprağı gölgenden böylece… Eğer gelmezsen İstanbul matemde, Makber söylenecek dillerde! Boğazın suları durgunsa, Vapurlarda sessizlik varsa, Gece karanlık Ruhun huzursuzsa, Biliyorum bana koşacaksın... Safet Kuramaz |
Yaşamak Buna Derim ya…
Görünce cennet dedikleri, Biz erkekler için verilmiş hurileri… Hayalinde yaşadığımız, Kaçamak öbe, Söbeleri… Oyun içinde gerçeklerini Yaşamak var ya! Nefesinin hazzını, Aşkının heyecanını, Bedenime değer sıcacık, Hayal meyal, hissederim azıcık! Etli dudaklarının yaşattığını… Düşer gölgeler ikindi vakti Süslenir hayaller… Gösterir gerçeğine kendini Aç kurt gibi… Sonra filmimiz başlar, Tutkular, fanteziler sıralanır! Yüzümde tebessüm, izlerim seni… Elimde bal, şerbet, çikolata… Yaşamak buna derim ya! Safet Kuramaz |
Yaz...
Yenmeye doyulmayan İzmir üzümü gibisin, Asma dalında olgunlaşır gibi sanalında özelsin, Damak tadım değişti gözlerinin içine düştüm Ruh salıncağından aydan dolunayı seyrettirirsin! Kar üzerinde kayılacak kadar tenimdesin, Dalgaların kumsalı okşaması gibi sarsarsın, Kutuplarda buz dağlarını bir çırpıda eritirsin, Yüreğimde kuraklığın dudaklarımı çatlatırsın! Efelerin sevdalısı topraklarda yürürsün, Aşk acısı bağlamanın telinde süzülürsün, Kainat güzelinden güzelsin düşündürürsün, İzmir'e gitmeliyim konakta çay içmeliyim martılarınla... Şımartılmış ruhuna derviş perhizi yap da yaz bana, Dokunsun sıcak sudan çıkmayan, Yumuşacık ellerin klavyende canlansın, Sevinsin yüzü gülmez içindeki baharın! Safet Kuramaz |
Yaza Özlem...
Muğla bir elimde Hakkâri diğerinde Vatan her parçasında güzel verilmez kimseye Özlerim her yerde özlem başka, deniz, yayla... Belki çadır içinde belki şemsiye atında Karpuzun tadı peynire karışınca Derviş elbisem çıkar denize karışır utancım! Özlem sevilen az görüldüğünden özlemdir Bulunmaz nimettir en zengin ruh köşemdir Ayrılmak hissi tedirginliktir ayakta tutar günlerce Ele gelip kavuşunca ateşi hızlıca sönendir... Marmaris Bodrum Dalyan Turgutreis Fethiye Ölüdeniz İçimde yaşatır yazdan bir damla sıcak temmuz Ayakları kardan çıkmayan, kaymaktan bıkan Özgürlük ateşi yakan yakamozlar yürekte bırakır susuz! Latin kıvraklığı oryantale karışır kumsalda karnaval gibi Her çeşit insan dolaşır tanıdık gibi az buz... Yandı çoktan meşale baharla içimde Gelsinde görün kumsalda yazlık keyfime... Safet Kuramaz |
Yeniden Doğacaksın…
Hayal kurmayı, yağmurda ıslanmayı severim... Yağmur rahmettir! Yağdığında toprak canlanır, Gözümüzden akan yaş gibidir, Kötülük adına ne varsa boşalır… Eğer yağarsa yağmur, Lütfen onunla paylaş sende ağla! Sonbahar yapraklarının hışırtısı olsun yüreğinden çıkan hıçkırıklar... Umursama üşümezsin ıslansan da, Doğal olan şeyler dokunmaz insana! Hatta doğa hiç ihanet de etmez, Tufanlar, depremler, yangınlar... Olsa da! Yenilenir her kötü denilen olayda doğa: Tıpkı insan sinirlense, Acıdan sızlansa, Ümitsiz kalsa, Yüreğinde yaşama ışık veren gelişler gibidir... Bağlanmalısın yaratıcıya, Tanımadan da olmaz aslında! Bu kadar mucize içinde geçen gördüklerin Bir kudrete sevdalı nasıl olmasın ya! İşinde yaptığın planlar olmasa, Özgürlük fişeği mermi hızıyla dışarı fırlatmasa, Çocuğum dediğin bir hücreden insan doğmasa, Bulutlar rüzgâra sarılıp bölük, bölük çoğalmasa… Sabah uyandığında güneş göz kırpmasa, Hatta bunları senin yapamadığını düşenen sen olsa! Yaratıcıyı anlamak ne çok şey kazandırır bir bilsen... Yalnızlık biter, Omuzlar çürür, Şeytanlar, kötüler, kötülük ölür... Karanlık diye bir şey kalmaz! Perdeler sökülür, Işık görülür... Dünya takıntısı, Mars merakı, Evrenin esrarı, Tükeniverir atın eğerinden kurtuluşu gibi… Belleğimizde ebediyen yaşamaz! Yürü istersen yağmurun altında yine, Ne olur ağla, içindeki sessizliğe... Ve yap kutlama keşfetmenin şerefine! Kendini ve yaratıcıyı yaşat evreninde! Masallarında gezmek yerine Gerçeğini hisset yüreğinde! Ellerini aç yağmur damlalarına Senin için verilene dokun, aşk suyuna Yıkan duş alır gibi kasımın son günleri... Öyle huzurlu olacaksın ki yatınca uykuya! Yeniden doğacaksın sabahında... Safet Kuramaz |
Yeniden, Hoş Geldiniz …
Hayat çok güzel, heyecan dağının ardında Ormanla çevrilmiş, mis gibi kokar solunda ve sağında Bir ceylan gibi süzülür sevgilim, çiçeklerin arasında Güneş gibi ışıldar bir gölgenin arasında Robin hood olurum alırım gizemli odama Şarkılar dilimde, özlem biter yüreğimde... Sarılırım, yüzyıllara şahit yeşilliğin gülüşünde.. Cennetim olur, hurim olur, Şarhoş olurum mis kokan teninde Karışırım aromasına, sıcak yaz *******inde Kapımda aslan, ağaçta şahin gökyüzü dolunay... Kapılırız sihrine sıkıntısız anlarda, çalar ney! Nostaljik dansında hoş tatlar bırakır nefesimde! Kuş kadar hafif, uçma vakit gelmiştir.. Yükselirken aşağıya bakmayı keşfetmişizdir Aslan kükremekte, şahin uçmakta Yüzyıllar aynı heyecanı her anımıza ışınlamıştır... Donmuştur bulutlar şaşkınlıkla, uçaklar alçalmakta Sevgimizin dilinde sonsuz an sevişmiştir! Hasret gür akan çağlayanın ucunda bitmiştir Ateşler sonsuz enerji veren yemek için yanmıştır Otağlar kurulmuş törenler sona ermiştir Temmuz *******inde aşkımızın şarkısı notalanmıştır! Üzmek üzülmek sonsuz kere bitmiştir Tek bedende iki ruh zinciri birleşmiştir Doğa yeniden doğarken, biz koşarken Çiçekler şahit, otlar şahit, akarsular şahit Efsane olan aşkımızın destanı yazılmıştır... Sen ey akan ırmak, kanım kadar olsan sıcak Sen ey aysan, hayallerim kadar ak bak bize parlayarak Sen ey avlanmaktan kurtulan ceylan dinlen artık! Bize sütünden ver, bize ol arkadaş.. Biz senden parçayız, doğanın içinde olsa da binlerce böcek Nice yırtıcı hayvan yada bunlara eş... Biz bütünüz tarihimiz değişmez ve hep böyle sürecek! Tüm canlılar aynı alanda süzülecek... Yeniden hoş geldiniz, diyecek...diyecek... Safet Kuramaz |
Yiğitler Direniyor…
Sahiplendik taşa toprağa, suya, paraya... Benlerimizle yükseldi binalarımız bir anda, Ad, Semud, Lut kavmine özendik ne fena! Kulluk bitti başladı azgınlık, hırsızlık, zina… Ebu cehiller oturmuş şeytanca gülüyor, Ebu lehebler içten, içten kin güdüyor, Sevr mağarasında nur, yola düşüyor, Yesrip halkı ayakta, nasıl olmasın ki! Nur Muhammed uzaktan görünüyor. Lübnan’da ırak’ta şimdi Ebu süfyanlar Öldürme yarışında Bedir’e ilerliyor! Hamzalar, Aliler, Ömerler ön safta onları bekliyor… Allah söz verdi mu’mine istikbalde zafer, Şehit düşene cennet! Ölümden kim korkar ki, yiğitler direniyor! Safet Kuramaz |
Yola Düşte Gel, Sergi *******inde!
Zaman durmadan akıyor, Yağmur düşüyor, yıldırım düşüyor, aklar düşüyor, düşüyor... Dün ağaçta tomurcuk gördüm, bugün beyazı düşüyor Dört duvar arasında aklım, gerçeklerim düşüyor Bedenim nedensizce titriyor, üşüyor.. Bir geçmişim vardı Neron yaktı...Fatih zaptetti! Kimliğim kıvranıyor, ruhum kendinden geçti Güneşi beklerdim dün, bugün bulutla saklandı Neler saklandı.... Merak ettiklerim aklandı! Zaman akıyor, su akıyor, yaşarken neler akıyor heyecan duyacak çok az şeçenek kaldı! Ölüm gerçek, Ömrüm ömrü kelebek Avcının elinde ya vurdu ya vurulacak... Anne boyut farkına gebe düşecek, Doğacağım, gelmekte zamanı! Kaç ay kaç gün yapılır hesabı… Ağlasam mı, gülsem mi? Ne hissedeceğim yok ipucu... Beklerim duygular tsunamisin’de Kaç metre dalgalanacak yüreğim her keresinde Yazmaz oldu klavyen sanki deprem kederinde Özledim, gözledim, anlara seni sözledim... Çöz beni kavuşabilme karesinde! Doğa şahit, piknik çimenleri kanıt, İnanman için illa dikilsin mi İzmir’e anıt, Yola düşte gel sevgi dualarına, Sergi *******inde... Safet Kuramaz |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:50 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.