![]() |
Yine bir gün komşudan biri vefat etmişti.Herkes işi bırakıp cenazeye gitmişti.
O sırada bir adam Nasreddin Hoca'ya yaklaşarak; "Hocam size sorum olacak" der ve şöyle devam eder: -Acımız fazla büyük elbette sabretmeli, cenaze gotürürken neresinde gitmeli? Hoca: -Elbette sonu budur her kulun, tabutta bulunma da nerde isterse orda bulun! |
Nasrettin Hoca bir akşam karısına "Yarın hava yağmurlu olursa ormana, açık olursa çift sürmeye gideceğim." demiş. "İnşallah de Efendi" demiş karısı. Hoca karısını dinlememiş bile.
Ertesi gün hava yağmurlu olmuş. O'da ormana gitmek için erkenden çıkmış.Bir süre sonra bir sıpahiye rastlamış. Sipahi sormuş: "Filan köye nasıl gidilir?". "Bilmem" deyip orman yolunu tutmak istemiş Hoca. Sipahi, kamçıyla vurarak: "Çabuk önüme düş!. Beni o köye götüreceksin" diye emretmiş. Hoca istemeye istemeye yolunu değiştirip adamı epey uzaktaki köye götürmüş. Evine de ancak akşam dönebilmiş.Kapıyı çalıpta karısı "kim o?" diye seslenince Hoca: "Aç hanım aç.İnşallah ben geldim." demiş... |
Birgün hocanın eşeğenin sıpası olmuş.Sıpayı pazarda satacakmış.Yoldan geçen iki öğrenci hocaya demiş ki oğlunu nereye götürüyorsun.hoca bu çocuklarınalaycı davranışlarını anlamış.Demiş ki sizin gittiğiniz okula kaydını yaptıracağım.
|
Nasrettin Hoca'nın komşusu, oğlu Mahmut'a kız istemeye gidecek.Düşünür taşınır, dünürcübaşı olarak Hoca'dan uygun kimse gelmez aklına. "Sevilen, sayılan, ağzı iyi laf yapan Nasrettin Hoca'ya da kızı vermezlerse kime verecekler?" der. Gider Hoca'ya açar konuyu. Hoca da "Tamam" der. Neyse, bir akşam dünürcü kafilesi Hoca'nın peşinde koyulurlar yola. Varırlar istenecek kızın evine. Hoş, beş, kahve... derken gelir sıra asıl meseleye. Nasrettin Hoca bir-iki öksürdükten sonra girer konuya:"Bizim komşunun oğlu Mahmut, sizin kızı öpmek istiyor, onunla aynı yatakta yatmak istiyor, hatta onunla her gece sevişmek istiyor. Ne dersiniz?" deyince odada buz gibi bir hava eser. Komşusu " Hoca, Hoca! Sakalından utan! Bunlar nasıl laf, kız böyle mi istenir?" deyince Nasrettin Hoca odayı terk eder. İçeridekiler özür üstüne özür dilerler kızın babasından.Oğlan tarafından biri, kız isteme işini üstlenir, başlar söze: "Allah'ın emri, Peygamber'in kavli ile kızınız Ayşe'yi oğlumuz Mahmut'a istiyoruz." Vermeye dünden razı olacak ki kızın babası "Allah yazdıysa biz ne diyelim? Hayırlı olsun." deyip verir kızını. İçeridekilerin konuşmalarını dışarıdan işiten Nasrettin Hoca, açık olan oda penceresinden içeriye seslenir: " Yine benim dediğim oldu! Yine benim dediğim olacak!"
|
Bir keşiş dünyanın en akıllı adamını bulmak için diyar diyar geziyormuş sıra nasreddin hocanın köyüne gelmiş ve köylülere sormuş.
- sizin köyün en akıllı adamı kim? demiş. Köylülerde: - nasreddin hoca demiş. bunun üzerine keşiş köy meydanında hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş, nasreddin hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş, keşiş bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş,hocada dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş,keşiş elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış,hocada yukarıdan aşağıya yapmış ve keşiş büyük bir hayranlıkla hocayı tebrik etmiş. Olup bitenden bir şey anlamayan halk keşişe ne olduğunu sormuş keşişde : - Bu adam gerçekten dünyanın en akıllı adamı, yere dünya çizdim o ortadan ekvator geçer dedi,ben dünyayı dörde böldüm o da dört de üçü sudur dedi,ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur yağar dedi. Bu sefer hocaya neler olduğunu sorar halk hoca da: - Bu adam oburun biri, yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarısı benim dedim, daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim, o da tepsi altından ateşi hafif hafif almalı dedi ben de üstüne fındık fıstık ekelersek daha iyi olur dedim. |
Hoca, bir gün kırlardan topladığı çalı çırpıyı eşeğine yükleyip evine götürürken :
-Acaba, yaş çırpı da kurusu gibi yanar mı? diye düşünür ve şeytana uyarak çakmağını çakar ve alevi çalı çırpıya dokundurur.Aralarında kuruları da bulunan çalı çırpı hemen alev alır.Eşekte bir korku, bir telaş, huzursuzluktur başlar.Anıra anıra, çifte ata ata dört nala koşmağa başlar.Hoca da arkasından olanca gücüyle bağırır : -Aklın varsa göle koş! |
Hoca o aralar paraya sıkışmıştır. Bir vatandaş gelip hoca'ya: "şeytan nerede yaşar" diye sormuş. Hoca cevabı bilmez ama vatandaşı cevapsız bırakmamak için soruyu cevaplar. Adam giderek Hocayı soru yağmuruna tutmuş ve sonunda hoca'ya: "hocam peki şeytan ne yer" diye sorar. Hoca da: "eğer benim gibi parası yoksa zıkkımın kökünü yer" demiş.
|
Bir gün Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş, bir arkadaşı arkadan seslenmiş "aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar doluydu". Hoca istifini bozmadan "bana ne" demiş. Arkadaşı, "ama hoca helva kazanı sizin eve gidiyordu, buna ne dersin?" demiş; hoca yine istifini bozmadan "o zaman sana ne?" demiş.
|
Akşehir'e tayin edilen bir kadı halkın silah satmasını yasak etmiş. Küçük bir çakı taşımak bile suç sayılır olmuş. Görevli memurlar sıkı bir takibe ve kontrole başlamışlar. Bir gün Nasreddin Hoca'nın üstünü başını aramışlar. Kuşağın arasından kocaman bir bıçak çıkınca şaşırmışlar:
- Bu da nedir Hoca ? Sen silah taşımanın yasak olduğunu bilmiyormusun ? demişler. - Evet demiş, biliyorum. Fakat bu silah değildir. Kitaplarda bir takım yanlışlar görünce bunun ucuyla kazıyorum. - Olur mu Hocam demişler, kocaman bir bıçakla kitaptaki yanlışlar kazınır mı? - Olur, olur demiş Hoca. Siz bilmiyorsunuz ama bazı kitaplarda o kadar büyük yanlışlar var ki bu bıçak bile küçük kalıyor. |
Hoca'ya yaşını sorarlar, "Kırk" diye yanıtlar, "Tam kırk!"
On sene sonra aynı soruyu yine "Kırk" diye yanıtlayınca: "E hocam, on yıl önce de kırk yaşında olduğunu söylemiştin" demişler. Hoca hiç bozmadan: "Evladım, ne bileyim on sene öncesini!" diye yanıtlar. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:46 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.