![]() |
Haberim olmazdı ne yaptığımdan
uçsuz-bucaksız bir denizdi. herkes göz-gözü görmez sanırdı ama öyle değildi. her gece ay ışığından gebe kalır, ellerine yıldızlar doğardı. o yıldızlarından yakamozlar yapar denize bırakırdı. ben sahilde ağlıyor olurdum, yıldızların yakamozlara döndüğü an. son yudumlarında hasretimin ve telaş içinde başımı yerden kaldırıp denize bakmazdım. çalışmayan saatler ve kimsesizliğe bırakılmış caddeler gibi. ağır bir tünelin içinde olmayan ışıklara yol alırdım. ellerim cebimde ve melodisiz bir ıslık gibi dudaklarımda yakamozların sahile vurmasını yanlış adreslerde beklerdim. Cevat Çeştepe |
Hadi şimdi git
yüreğimdeki sancıları soruyorsun, kayıp merhabalarınla. bak karşı duvara göreceksin, siyah bir leke masamın üstünde boş kadeh gibi. sen aldırma şimdi gözlerimden taşan., senin yazdığın kitap değil bir başka şey aklımı karıştıran. saçımdaki beyazları soruyorsun, kına yakmış ellerinle. okşa istersen ne bulacaksın, biraz dün gibi yitik ve yarına dönük boşluktan başka. sen aldırma şimdi boğazımda düğümlenen senin yarım bıraktığın değil bir başka şey tamamlanması gereken. göz bebeklerin neden boş diyorsun, bana bakmayan gözlerinle. görmek istemiyorum seni anlasana yorgun ve umutsuz gecedeyim yeter artık gelme üstüme üstüme. sen aldırma şimdi yüreğimin yanmasına o giden sen değil, sen olmayandın hadi gideceksen şimdi git ne duruyorsun Cevat Çeştepe |
Haftalık
bugün pazartesi, bugün Salı, Çarşamba, Perşembe yine saçlarını okşayacağım ellerimle en sevdiğin şarkıların eşliğinde. bak karanfiller bile çoktan açtı gözlerini başladılar yazmaya senin için en güzel şarkı sözlerini. haydi tut yüreğimi sende. bugün Cuma, bugün cumartesi sadece gözlerin ve sadece ellerinden gelir sesi yaşamın kıraçlığı üzerinde biten yeni bir doğumun korkulu nefesi. ilk yağmur damlasına kurdele takar bir çocuğun küçücük elleri. ve bugün Pazar. başka hiçbir kalemin yazamayacağı kadar kendinden geçmiş saatler tam siestasıdır sanki bütün zamanların yazılmış şiirler kaybolur eller yeni kalemlere gider, yeni yapraklar bulur. Cevat Çeştepe |
Hamşo
29 Mayıs 2004 yürürken ya da yaşarken. bir kapıyı açar veya kaparken, hani merak eder ya insan nasıl bitecek bu hikayenin sonu diye. bu yaşananlar o son değil ki. sen susuzlukta bir tas su, sessizlikte nefes değildin ki. yeryüzü saklanıyormuş o küçücük gövdende. şimdi açıyoruz kapıyı, terlikler bıraktığımız yerde. olmuyor ki. bu mektubu sana ben soğuk dağların karları üzerine yazıyorum. şimdi denizlere doludizgin koşan nehirlerdesin. ve biliyorum ki yamaçlarındaki uçsuz bucaksız kır çiçekleri. biz olup ulaştıracak sana., her yel estiğinde içimizde bıraktığın sevgiyi. sen derin denizlerde rahat ol. işin biz tarafını hiç düşünme. iki gün gözyaşı sonra hiç unutulmamak olup kalacaksın. gelip geçici kavgalar gibi. hani bıçağın o çok derine girdiği. yani; sevgimizin ve öfkemizin, hepimizin parlak çığlığı. anıların hayalleri silip süpürdüğü, oturup da kalkamadığım bir istasyondan bu mektubu sana ben sen giderken yazıyorum. ---- bu şiir; bir başka tür sevginin parçalamış olduğu yırtık terliklerin adınadır. yeter artık, hadi bakalım içerinin ardından hala direnen küçücük patilerin adınadır. in bakalım, koş yatağına komutuna isyan eden o inatçı yüreğin adınadır. Hamşo, benim küçük dostum, köpeğimin adıdır. ve yukarıdaki mektup o öldüğü gün postaya verilmiştir. Cevat Çeştepe |
Hangi mevsim
kış dersem değildin, sıcacık yaz desem hiç değil, buz gibi. ilk bahar mı, pembe-mavi açmazdın ki ya sonbahar hep dalındaydı sarı yaprakların. dökülmezdi. yoksa hiçbir zamanı yaşamamıştın da beşinci mevsim miydi adın … Cevat Çeştepe |
Hani sen vardın
hani aklıma gelişlerin vardı şimdi akşam vaktidir demezdin ölüm gibi kendi hücremde kendi kendimi boşuna tüketmemi beklemezdin bir uzun hava olurdun aşar gelirdin bilmediğim dağlardan gelir otururdun soluk boruma son havamı soluyamadan.. hani merhaba oluşların vardı attığım ilk adımda suya batışım gibi yağmuru kendi bardağımdan kendi üstüme yüreğimdeki son damla kanı boşaltır gibi heyecan kanatlanışı olurdun damarlarımdan kendi akıl dengelerim önce susar sonra koşar giderdi ardından.. hani senin sen oluşların vardı ağzımdan çıkan her küfrü benden önce sen sallardın üstlerine bana silmek düşerdi çemberlerin yerdeki izini tebeşir elde bir beyaz leke kalırdı sadece bin yıllık tutkuma rağmen seni tanıyamadan yalnız bir dağ ateşi gibi söner karanlığa kalırdım seninle aydınlanmadan. hani sen vardın, sanki hiç olmayan …. Cevat Çeştepe |
Hasret bu sulardan akar
bak şimdi hasret dolu bir mektup yazacağım sana, merhaba diye başlayacak her zamanki gibi belki son olur bu hiç öyle bakma bana canım diye devam edecek, seni öyle çok seviyorum ki seni öyle seviyorum ki seni öyle.... 'bir çocuğun bir yeşil yaprak düşecek ellerinden' bak alıyorum şimdi sana yazmış olduğum bu mektubu birleştiriyorum şöyle özenle kağıdının iki ucunu katlıyorum sonra gene bir başka köşesinden bir kayık yapıyorum en güzelinden.. seni öyle çok seviyorum ki seni öyle seviyorum ki seni öyle.... 'uçak yapmasını da öğrenmiştim kağıttan çok önce' ayaklarımızı beraber sokamadığımız derenin kenarında bırakacağım kağıttan kayığı sabahın ayazında sen beklersen eğer açarak kollarını denizin ağzında bir yerlerde kağıttan kayığın yollarını anlarsın işte o zaman seni ne kadar çok sevdiğimi seni ne kadar sevdiğimi seni ne kadar... 'ama hasret başka şeye benzemiyor ne uçağa, ne yaprağa ne de kayığa' Cevat Çeştepe |
Hasret, başka memleket
ne fark eder ki, ister tan ayazında kurşuni gri bir mermi gibi yada keyfince süzülerek gün batımında bir gelin gibi ne zaman geçse bir vapur gözlerimin önünden Boğaziçi nden, dağlar arasında saklı memleketime götürür içimdeki bilinmeyenlerimi. hasretlik böyle bir dumandır işte yakar bütün çiçekleri. eşelediğin kadar gözyaşı çıkar küllerinden. Cevat Çeştepe |
Hasretin büyüdüğü yerdeyim
her şey gibi renkler de renk olmaktan çıkıyor uzaklara gittikçe. uzaklarda her şey hiç bir şey oluyor. sadece hasretler büyüdükçe büyüyor nedense. ellerinde balçık çamur, gün ışığına perde. ateşin en ağır közü avuç içlerinde. yangın işte bu tam yürekten parlayan közde kızdırılmış şiş gibi önce yüreğini dağlayan. uzaklara gittikçe her şey hiç bir şey oluyor. sadece hasretler büyüyor nedense. Cevat Çeştepe |
Hava çok soğuk bugün
bugün hava çok soğuk hani eli elinize değdiği zaman sevdiğinizin “canım sen çok üşümüşsün” der ve yüreği acır ya birden işte tam o cinsten. bulutlar dersen kurşun gri maviyi kapatmayacak yürek arıyorum, biraz deli haydi yağsın üstüme boran olup, yağmur gibi, kar gibi, şiddet gibi. tam sırası şimdi. bugün hava çok soğuk yangın yeri sanki bütün yüzüm, ağlayan bir yanım var. sanki hiç yürümüyor gibi ayaklarım asfalta sert fren sesi düşüyor yüreğimde çarpışanların. isyanım kendi kendime, hem vuruyorum balyozları beynimdeki paslı çivilere bir yanım hala ışık tutarken gelecek günlere. haydi güneş açsın üstüme yumuşak yaprakları yağsın kır çiçeklerinin avuç içlerime. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:45 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.