![]() |
İple Çekiyorum Beni Unuttuğunu
sokulgan olan tek yalnızlığımızdı ah o orman kaçkını çocuksuluğumuz obsesif durumlarla kaçtık öyle kendimizden ve kentimizden yalnız bir yalnızlık değil çoğul bir yağmur gibi damlaların birbirine hiç değmediği yeryüzüne düştüğü an kaybolmaya mahkum aynı gözlerinin sarnıcında yitmiş yılların süprüntü haşarı delik deşik izleri gibi gözleri oyulmuş bir masal kahramanı değiliz ki kör sağır tutalım ellerimizi nerde o kralın kızı kış saraylarının kızıl şöminesi gömleğinin cebinde unuttuğun tek cigara kadar yalnızlık içilmemiş ısınmamış içi aşka dönüşüp erimemiş kıvılcımlı yaldızlı havai fişekler patlar göğsümde yaşanılmamış romanlar umutsuzluğunda göğsümde deniz tuzu yanığı bir koya gizlenmiş balıkçı hüznü yalnızlık sen ömrünü masaya yatırdığında inat yalnızlıklar çiziktirirsin aval aval hayırdır inşallahlara gebe ben koleksiyonunu yaptığım sensizliğin biçimlerini atarım önüne hal hatır sormaların malumu bir fincan kahvenin hatırı kırk yıl olurmuş köpürttüğüm demlerim boşluğumu arttıran hilal renkli kraterler yarattı gözlerimin yarık nüanslarında aşkımın yeryüzünde kıyamet çatlaklarıdır yalnızlık mor kabuslu beni unuttuğun yerden ben başlıyorum yalnızlığımın günlerini saymaya iple çekiyorum beni unuttuğunu anımsamanı bensiz |
İstanbul'a Küsmüş Gibi
*******i ilginç tedirginlik sırılsıklam çaresiz sırtımdan eksilmez yağmura yakalanma korkusu güneşin tülü çekilir yüreğimden kan ılıklığı sancılı doğum hazırlığıdır aşk biçim biçim kimbilir belki alelacele özensiz düşlerim heryerini umutsuz istanbula küsmüş gibi ağlamaklı ayağıma dolanır güzelliğin istanbul çıkar çileden ben orta yaşlı sakin şair kanarım ağır aksak |
İstanbul'a Umutsuz
kıyılarına vurdum tanınmamış kurtlar sofrası tepeden tırnağa istanbul'dum adalar vapuruyla hoşbeş akşam nasıl gelir nasıl giderdi soran olmazdı kuşkulu yalın ayak boğaziçine aşık pejmürde sallapati hırtoğluhırt beylerbeyi'nde anlaşılmamış bir yalı acısı sızım sızım kanal kanal yalar yüzümü beykoz'da bir kızın gerekçeli intiharı çil çil dağılıyor tramvaylar üzerimde sen el kızı ezik ben meşhur yalnızlığımla karakış kokulu semt sakini kaldırım düşkünü satır aralarında sarıyer gibi uzak kışkırtıcı nazlı çöpçatan boğaz köprüsü hani nispet yapar fatih köprüsüne bıkmadan usanmadan ben sana hınzır istanbul'un gözü dışarda haliç gözü dönmüş hayta ben sırrımı kimseye söylemem kol kırılır misali istanbul'a olan umutsuz aşkımı |
İstanbul'da Ölmek Seni Severek
istanbul'a açılsam galata'dan şöyle unkapanı'nda çaresiz sevgili aymazlığında haliç'e gömülsem pul pul ışıklarıyla sabahın karaköy'de balıkçılarla oynaşırken kediler üşüsem çay içsem seni düşünerek ve desem ki yolcu yolunda gerek boğaz'ın sularına gömülsem şart koysam önüme öyle ölsem ölmek sadece seni severek |
İstanbul'da Pısırık
yağmur renkli paltomda akşam kokusu yolda bastığım hayatımın dalgası sırık gerdanına dokunsam gözlerimin buğusu karanlığı deler şu birikinti su ışıması sevişken cesur tutkulardayım bir ölüm pısırık uyanır mı hey paltomu yola çalsam bu kez çağıramam aşka sesim küçük kısık mı kısık bu ne kuyruklu yıldız dökülmüş yere ne tez aynalar düşmüş sokağa gökyüzüne kırık buhar olmuş gece nedendir üstüme yakışması kendimde değilim ahret mekan ayyaş bulanık yalancı ihtiyar körkütük gidi mi gidi pis teres sanki yağmurun yola çıkması kırıştırması pes istanbul'a küfretmiş gibi kendi içine gömük |
İstanbul'dan Uzak Aşka Yakın
yaz mevsimi sundum çamlıcalı sek menevişli sevinçli kadıköy akşamlarında üşümek gibi ağlamak ardından sarayburnun'dan esen rüzgarla sarhoş martılar gibi içli bahariye'de öğle üzeri şarkı dinlemektir seni beklemek çetin ceviz açlığımla çınaraltında huzursuz özlerim saklanışını elden günden istanbuldan benden yaramaz artık paşalimanında sadece yalnızlığım aldırmaz afacan iyimser beylerbeyi sokaklarında binbir çoluk çocuk oynar boğaz köprüsüyle tahtarevalli kuzguncuk denize nazlı sen ömrüme inat gülüm şimdi tahtakale kalbim vıcır vıcır şimdi ağlamak kapalı çarşı vızır vızır üsküdara insem şimdi rıhtımda bekleyen vapurun olsam istanbul sultan ahmet dargın mı bilsem bıraksam parklarına gülümü istanbulla doyasıya sevişsem sen olmasan yanımda sensiz acep bulurlar mı ortaköy açıklarında ölümü |
İstanbul'u Beklemek Seni Unutmamaktır
istanbulu beklemek seni unutmamaktır kadıköyle ağlaşan bir gül yaprağıyım tüm ışıklar sönük bir senin yüzün aydınlanır istanbula tebessüm ay ışığım derdimi açsam rıhtımda martılara ille de vapur derler yare ulaştırır haydarpaşadan yükselen hasretli çığlığa divane gönlüm bir de kendini yakıştırır |
İstanbul'un Işıkları Ceplerimizde Öyle Hüzzam
sırım gibi ağladım kaldım haydar paşa'da utandım haliç bana bakıyordu içine kapanık çok dişli gülerdik ışıklarımız cebimizde dolu dizgin karaköy'de seni çıkarıp attım gemilerin boğazı düğümlü ayşe yan yan bakardın dişlerinin arasında mutsuzluk cigarası kabataş'ta attın beni gömdün istanbul'a yolcu vapurları yoksul iskeleler uğurladı çımacıların elleri hiç olmamış kadar soğuk demir atacak limanım yoktu tutunmak istedim saçlarının ucu mavi yakamozlu küsmüşsün ayşe istanbul'un ışıkları ceplerimizde öyle hüzzam insansız yağmurduk bölüştük birbirimizi tutarsız ele avuca sığmaz martılar yangın telaşında kirpiklerinde ateşli hülya ben miyim ayşe dayandım çırpındım misinanın ucunda izmarit oldum yem oldum balıklara boğaz'ın sularına hecelettim seni ayşe gemilerin bandıra alameti istanbul aşerir doğurmak ister bizi yeniden |
İstanbul'un İki Yakası
eminönünde sokak satıcılarından duydum güzelliğini çemberlitaşta tramvay sesi oldun çağırdın aşka galata köprüsünde boğaza bırakılmış oltada yem benim sen boğazın ihtiraslı dalgaları iki yakası biraraya gelmez istanbulun anlatır habire ne kadar deli olduğumuzu |
İstanbul İşçi Özlemi İçimde
adres listesinde kem gözlerin çığrış çığrış zincirleme ad tamlaması bitmeyen ekinoksumsun çalıp söyleyerek ağırlıyorum yüz çevirişlerinin nazını edasını örümcek ağlarıyla örülü saçlarım yokluğunda parmaklarının sekişli çıkarsız ölüme tertemiz pak harflerimle dokuyorum garipliğimi gönül bu söze kanmaz gelmez oyuna ekmek arası siyah zeytin düşlerimle işçi özlemi olursun istanbul vapurların greve çıkar gözlerimin ferinde bırakırım kendimi ışıklar içinde oynak sularına yutmak ister beni kahpe güzelliğin boğazına takılır kalırım uçsuz bucaksız kıtlığını çekmem köprülerinin sabah akşam ve ağzıma almam bir daha ayrılığın adını |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:55 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.