www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   İsmail Aksoy (https://www.cakal.net/showthread.php?t=145334)

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:20 PM

Ne Zaman Okur Kelebek

Ne zaman okur kelebek,
uçarken kanadına yazılanı?

Hangi harfleri gereksinir arı
anlamak için yol güzergâhını?

Hangi sayılardan çıkarır karınca
kendi ölü askerlerini?

Ve kıpırdamadıklarında
adı nedir o tayfunların?

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:20 PM

Ne Zaman Görürüm Denizi Yeniden

Ne zaman görürüm denizi yeniden,
beni görmüş ya da görmemiş olan denizi?

Niçin soruyor dalgalar bana
onlara sorduğum soruları?

Ve niçin çarpıyorlar kayalıklara
israf edilmiş bütün bu hevesle?

Asla bıkmazlar mı tekrarlamaktan
kendi bildirilerini kuma?

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:20 PM

Ne Saklıyorsun Kamburunun Altında

Ne saklıyorsun kamburunun altında
dedi deve kaplumbağaya.

Ve sordu kaplumbağa:
neler söyleşirsin portakallarla?

“Yitik Zamanın Peşinde”den fazla mıdır
bir armut ağacının yaprakları acaba?

Sarardıklarını hissettikleri zaman
neden intihar eder yapraklar?

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:20 PM

Ne Kadar Konuşacak Diğerleri

Ne kadar konuşacak diğerleri
bizler çoktan konuşmuşsak?

Pedagog Marinello hakkında
José Martí ne söylerdi acaba?

Kaç yaşındadır Kasım ayı?

Onca sarı parayla
neyin hesabını öder sonbahar?

Votka ve yıldırımın karıştırıldığı
kokteylin adı nedir?

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:20 PM

Ne Kadar Dayanır Bir Gergedan

Ne kadar dayanır bir gergedan
kımıldadıktan sonra?

Yine ne anlatır yapraklar
yeni ilkbahara dair?

Yaşar mı yapraklar tekmil gizlilikte
kışları, köklerle birlikte?

Ne öğrendi yeryüzündeki ağaç
gökyüzüyle söyleşsin diye?

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:20 PM

Ne de Serin Ova Şimdi

Ne de serin ova şimdi
Ve gideceğiz oraya biz, ey sevgili
Bir zaman Eros’un gittiği yolda
Ötüyor aralıksız kuş sürüleri.
Ve duymuyor musun ardıç kuşlarının sesi,
Çağırmakta ikimizi?
Ne de hoş ve serin şimdi ova,
Ve gideceğiz biz, sevgili, orada kalmaya.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:20 PM

Ne de Hoş Bu Tutsaklık

Ne de hoş bu tutsaklık
Ki gönlüm, can evim pek memnun -
Uysal kollar kur yapar bana yumuşayayım diye
Ve kur yapar alıkoymak için beni orada.
Ah, her daim tutsalar keşke beni orada,
Sevinçle kalırdım bir tutsak olarak.

Ey sevgili, aşkın titrettiği kolların
İlmiği birlikte atılmış,
Korkunun bize hiç zarar veremeyeceği
O gece ayartıyor beni;
Ne ki müphem uyku uykuyla evli
Ruhun ruhla hapis yattığı yerde.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:20 PM

Nasıl olacak O?

Nasıl olacak O? Uzun süredir bakıp duruyordum bir gülün yapraklarına ve hoşlanıyordum onlara dokunmaktan: nasıl da istiyordum yanaklarının onlar kadar yumuşak olmasını. Ve oyalandım böğürtlen-çalılığında, çünkü böylesine sevmek istiyordum O'nun kara ve kıvırcık saçlarını. Ne ki, önemi yok şimdi bunların, çömlekçilerin sevdiği kızıl balçığın hoş rengi gibi esmer olmasının, ya da saçının hayatım gibi düz ve sıradan olmasının.

İzliyorum dağlar arasındaki boşlukları sisle dolarlarken, ve sisle şekilliyorum küçük bir kızın, küçük şirin bir kızın silüetini: değil mi ki böyle bir çocuğum da olabilir.

Ama öncelikle istediğim, çocuğumun sevdiğim adamın tatlı bakışıyla bakması bana, ve sesinde aynı titreyişin bulunması konuşurken benimle. Çünkü beni öpen adamı sevdiğim gibi öylesine seveceğim O'ndan geleni de.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:20 PM

Nasıl Doğar Bayraklar?

Bugüne dek hep böyle var olageldi bayraklarımız:
Bütün şefkatiyle halk işlemiştir onları,
dikmiştir parçalarını bütün acılarıyla.

Halk iliştirdi yıldızı yanan elleriyle.
Ve kesmiştir bir parçayı ya gömlekten ya da gökkubbeden
Memleketin mavi yıldızı için.

Ama kırmızı renk damla damla doğmuştur.

GooD aNd EvıL 05-10-2009 01:20 PM

Mürekkkepbalığı’na Övgü

Mürekkepbalığı’nın en önemli özelliği kolcuklarıyla
bir desene benzemesidir,
ama çenesi ve mürekkebiyle de dikkati çeker
ve bu üç şeyin inanılmaz bileşkesi
bir canavarın bölümleri olarak yorumlanabilir.

Karanlıkta yaşar, nahoş deliklerde
aşağıda, ölü gemicilerin ruhlarını mürekkebe dönüştürdüğü
suyun derininde,
sarıp sarmalarmış yüzücüleri ince uzun kollarıyla
ve kendisiyle birlikte götürürmüş suyun derinine
yemek için iştâhla.

Derler ki ayrıca, on kollu bir mürekkepbalığı
büyüyebilirmiş sonsuzca
ve otuz metreden uzun olanlarına rastlanmış.
Bir raket gibi yaratılmıştır
ve sessizce kımıldar
ve ışık hızıyla devinir kendi elementlerinde.

Bir firkateynin güvertesinden çekilmiş
yüzyıllık bir fotoğrafta
görünüyor sekiz kollu bir mürekkepbalığının
telaşla yapıştığı dev bir mavi-balinaya.

(Bilinmiyor bu çekişmeyi kimin kazandığı)

Ama mürekkepbalığının bir çeşit canavar olduğunu unutursak
gerçekte en şahânesidir
şahâne hayvanların
ve şimdi izin verdiğimde kendime seni
bir mürekkepbalığıyla karşılaştırmaya
öyle geliyor ki bana söyleyebileceğim
en güzel şeyleri söylüyorum sade senin hakkında değil
her tür mürekkepbalığı hakkında da.

Bir dansöz gibi kıvrılır suda
mürekkepbalığı
arınmış bütün fizik yasalarından
bedenleşmiş bir ruh gibi
dokunmak, kucaklamak ve sevmek için yaratılmış
ve bir yürek gibi
sonsuz arayış içerisinde bedeninden koparılmış bir yürek gibi

Daha zariftir mürekkepbalığı
bütün diğer kuşlardan ve balıklardan
turnakuşu ve avcı şahin, kılıçbalığı ve uçarkefal
hepsi de bu listeye dahildir.

Bir kadından daha da kadınsıdır mürekkepbalığı
ve daha asil
ve daha hüzünlüdür gözleri
karşılaştığım bir tanrının
ya da peygamberin gözlerinden.

Mürekkepbalığı güzellik, cazibe
ve kadınsılıktır
bedenleştirilmiş
zerâfet ve hüzün.

En son denizkızıdır mürekkepbalığı.
Bir zamanlar Türkiye’nin Ege-kıyılarında
bir mürekkepbalığı vurmuştum berrak suda:
Vurulduğunda baktıydı bana
bir anne ya da sevgili gibi.
Sonra tentaküllerini dolayarak bedenime
- beni kendisiyle birlikte dibe gömmek için değil de
sanki okşamak istiyordu
her bir kolcuğuyla merak ya da ayrılış içerisinde.
Ölmeden önce, mahçup, mürekkepten bir bulut içinde.

Mürekkepbalığının eti sarımsı beyaz ve oldukça kaygan
Çin fildişi gibi ve kekremsi şirin bir tat bırakıyor ağızda.
Ne zaman mürekkepbalığı eti yesem
öyle bir hisse kapılıyorum ki
sanki çok eski bir tabuyu çiğniyorum
Tanrı’yla alay ediyorum sanki
bir mezarı yağmalıyorum ya da ensest yapıyorum.

Ama gene de, ya da belki de salt bu yüzden
seviyorum tadını mürekkepbalığının.
Eğer bir zaman kendim bir hayvan-yemi
olacaksam en sonunda
bir mürekkepbalığı tarafından yenmek isterim.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:09 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.